AK Gençliğin Buluşma Noktası
Bütün Peygamberler Bütün peygamberlerimiz ile ilgili konularımızı bu bölümde paylaşıyoruz.


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 06-13-2012, 12:02   #1
Kullanıcı Adı
ibocan
Standart hazreti peygamber SAV eşsiz cesareti
Peygamber Efendimiz, son derece yüksek bir cesarete, kuvvet ve kahramanlığa sahib idi. Bir çok savaşlarda nice zırh giymiş kahramanlar kaçmaya mecbur kaldıklarını gördükleri halde o sebat etmiştir. Uhud ve Huneyn savaşlarında gösterdiği metinlik ve cesaret, her türlü düşüncenin üstündedir.Bir gece Medine dışından korkunç bir gürültü işitilmişti. Düşman tarafından bir baskın olduğu sanılmıştı. Herkesten önce Hazreti Peygamber kılıcını kuşanarak gürültü tarafına koşmuş ve başkaları daha yeni hazırlanırken kendisi geri dönerek: "Korkacak bir şey yok!" diye halkı sukunete kavuşturmuştu. Hazret-i Ali der ki: "Savaşlarda Hazret-i Peygamber kadar düşmana yaklaşan bir kimse bulunmazdı. Bir çok kez, savaş kızışıp başımız dara düşünce, Hazret-i Peygambere sığınırdık." kaynak


Peygamberimizin Cesareti (şecaati) Mumsema Peygamberimizin Cesareti (şecaati)

Şecaat ve necdet kelimeleri Peygamberimizin cesaret ve kahramanlığını en güzel ifade eden kelimelerdir
Şecaat: Dinî ve dünyevî hukukunu korumak için canını dahî verecek derecede gösterilen bir yiğitlik olarak tarif edilir
Necdet: Korku ve dehşet veren bir hâdise anında ve olağanüstü haller karşısında sabır ve sebat göstererek soğukkanlılığını koruyup, endişeye kapılmadan sakin bir şekilde hareket etmektir

Bu hasletlerden her ikisi de Peygamberimizde tam ve mükemmel manada bulunuyordu

O, insanların en cesuru, en yüreklisi, en kahramanı ve en yiğidi idi Gençliğinden itibaren hayâtının bütün devrelerinde şecaat manasındaki cesaret, Peygamberimizde çok açık bir şekilde görülüyordu

Peygamberimiz ömrünün gençlik yıllarında da eşsiz cesaret ve kahramanlıklar göstererek yiğitliği ve gözünün pekliğiyle çevresinin takdir ve hayranlığını kazanmıştı

Çocuk denecek yaştaydı Kavmi putlardan medet bekliyor, onlara tapıyorlardı Peygamberimiz onların bu hareketini çok manasız buluyor, bazen putları küçük

düşürücü ifadeler kullanıyordu Onlara nefretini açıkça gösteriyordu Kendisinden "Lât ve Uzza hakkı için" diyerek bir şey istedikleri zaman, böyle bir yemin şeklinden rahatsız oluyor ve şöyle diyordu:

"Onlar adına benden bir şey istemeyin Vallahi, onlardan nefret ettiğim kadar hiçbir şeyden nefret duymuyorum"

On yedi yaşında iken amcalarıyla birlikte Yemen seferine çıkmıştı Yolları bir vadiye düştü Azıp kaçmış, vahşi bir deveyle karşılaştılar Kimse cesaret edip de devenin yanına yaklaşmıyordu

Peygamberimiz ileri atıldı, devenin önüne geçti, yularından tutarak yakaladı, getirdi Deve de zaten Peygamberimizi görünce uysallaşmıştı

Peygamberimizin cesaretinin derecesini biraz olsun anlayabilmek için, onun tek başına insanları hak dine davet edişi esnasındaki halini ve gayretini hatırlamamız gerekir

Öyle bir dine davet ediyordu ki, bu dine uymaları halinde bütün sosyal, siyasal, ekonomik ve ailevî hayât tarzlarını değiştirmeleri gerekiyordu

Asırlardan beri atalarından görüp yaşayageldikleri esasları bırakıp inkâr etmeleri, kan ve damarlarına işlemis bulunan birçok âdet ve alışkanlıklardan vazgeçmeleri gerekiyordu

Peygamberimiz onları sadece Allah'ın varlık ve birliğine davetle kalmıyor, âhiret gibi ebedî bir âlemin geleceğinden, tekrar dirileceklerinden, hesaba çekilip amellerinin mizanda tartılacağından bahsediyor, Cehennem gibi bir zindandan haber veriyordu Hele bu, müşrik Arapların hiç hoşuna gitmiyordu

Kavmi ve en yakın akrabaları Peygamberimizin ve dininin getirdiklerini kabule yanaşmıyor, alay ve hakaret ediyor, hatta vazgeçirmek için önüne cazip teklifler sürüyorlardı

Öz amcası Ebû Leheb, "Bizi bunun için mi çağırdın?" diyerek, onun kurtuluşa davet mesajıyla alay ediyordu

Übey bin Halef, eline aldığı çürümüş bir kemiği ufalayıp toz haline getirdikten sonra Resul-i Ekremin yüzüne üflüyor, "Ey Muhammed, Allah buna mı hayât verecek?" diye küstahça mukabelede bulunuyor; diğerleri onu dâvasından caydırmak için mal, mülk, şeref ve makam gibi tekliflerde bulunuyordu

Ama davetiyle alay edenlere vahiyle cevap verirken, Ebû Talib'e de, "Amca, Kureyş'in elinden gelse, bir elime güneşi, bir elime ayı koysa, ben yine hakikati ilan etmekten asla vazgeçmem" diyerek cesaretle üzerine gidiyordu

Peygamberimiz tebliğinde ve insanları hakka davetinde o derece metanet, sebat ve cesaret gösteriyordu ki, büyük devletler, büyük dinler, kavim ve kabilesi ve hatta amcası ona şiddetli düşmanlık ettikleri halde, zerre kadar bir tereddüt eseri, bir telaş, bir korkaklık göstermiyor; tek başına bütün dünyaya meydan okuyor; İslâmiyeti anlatmaya devam ediyordu Bu sebat ve azmin sonunda nihayet İslâmiyeti dünyaya hakim kıldı

Peygamberimizin tebliğine çalıştığı İslâmiyet, Kureyş'in servet, zenginlik ve övünme kaynakları olan içki, kumar, zina ve tefecilik gibi, ayrılmaları çok güç gelen yolları yasaklıyordu

Diğer taraftan, Kureyş'in katı faiz uygulaması bir bela şeklinde bütün kabilelerin üzerine çöreklenmişti Peygamberimiz, onları bu tükenmez servet kaynaklarından vazgeçiriyordu

Buna sabredip tahammül göstermeleri ve karşı çıkmamaları mümkün değildi: Fakat Peygamberimiz müşriklerin direnmelerine hiç aldırmıyor, hak ve hakikati büyük bir cesaret ve azimle anlatmaya çalışıyordu

Kureyş çok mağrur bir kavimdi Kendilerini bütün kabilelerden üstün görüyor, her hususta imtiyazlı sayıyor, aile şerefi ve atalarıyla övünmeyi büyük bir meziyet biliyorlardı Diğer kabilelerle eşit tutulmaya, hele kölelerle eşit şartlar altında yaşamaya yanaşmıyorlardı

Halbuki Peygamberimiz bütün insanları tarak dişleri gibi eşit görüyor, köleleri hürriyete kavuşturuyor, efendileriyle aynı haklara sahip kılıyorduKureyşliler buna da razı olmayıp Peygamberimize ellerinden gelen işkence, eziyet ve hakareti yapmaya ve böylece fikrinden caydırmaya çalışıyor, fakat Peygamberimizdeki cesaret ve şecaat buna meydan vermiyordu

Peygamberimiz on üç senelik Mekke hayâtı boyunca hiçbir felakete, hakarete, işkence ve sıkıntıya aldırmadan büyük bir cesaretle ve şecaatle, anlatmakla vazifeli olduğu hak dini yaymaktan çekinmemişti

Peygamberimizin bu hali diğer Müslümanlara güzel bir örnek oldu Onunla birlikte yüzlerce insan, dâvaları uğruna yurtlarını yuvalarını, mallarım mülklerini, çoluk çocuklarını bırakarak Medine yollarına düştüler, muhacir olarak yaşamayı göze aldılar Hicret esnasında da gerek Peygamberimiz, gerekse Müslümanlar pekçok engellemeyle karşılaştılar, ama hiçbirine önem vermediler kaynak





Bu özellik, insan olmanın en üstün cevheri, yüce ahlâkın temel taşıdır. Azim, kararlılık, gerçekçilik ve doğru sözlülük, bütün bunlar sadece cesaret ve yiğitlikten doğar. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem yüzlerce felaket, tehlike ve bir çok savaşla yüzyüze geldi. Fakat hiçbir zaman azim ve sebat ayağı yerinden oynamadı. Bedir savaşının kıran kırana ortamında üçyüz zayıf müslümanın ayağı, bin kişilik silahlı ordu karşısında yerinden oynamaya, sarsılmaya başlayınca koşarak Peygamber’in eteğine sığınılıyordu. Kolu ve bileği nice büyük savaşlar kazanmış olan Hz. Ali (ra) diyor ki: “Bedir savaşında amansız düşman saldırıları bütün hızıyla üzerimize geldikçe Hz. Peygamber’in yanına sığınıyor, O’nu kendimize siper ediyorduk. O, herkesten daha cesurdu. O gün müşrik ordusunun saflarına Hz. Peygamber’den daha yakın kimse yoktu.” (İbn-i Hanbel)

Huneyn savaşında Hevâzin kabilesi tarafından amansız bir ok yağmuru başlayınca pekçok müslüman savaş alanından geri çekildi. Ama Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem birkaç fedâîsiyle birlikte her zaman olduğu gibi savaş alanında dimdik durdu. Allah Resulü bu sırada katırını dizginleyerek ilerlemeye çalışıyordu. Ama fedakâr sahabîler kendisine engel oluyordu. Düşman askerlerinin hedefi sadece Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’di. Buna rağmen mübarek ayağında en ufak bir sarsılma olmadı. Adamın biri bu savaşa katılan Berâ (ra)’a “Huneyn savaşında siz de kaçmış mıydınız?” diye sordu. Berâ (ra) da, “Evet, ama ben, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in yerinden bir adım dahi geri çekilmediğini gördüm. Allah’a yemin ederim ki; savaş en şiddetli noktaya ulaştığında Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in yanına giderek O’na sığınıyorduk, içimizde en cesur ve en korkusuz olanlar, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ve O’nunla birlikte duranlardı” dedi.” (Müslim)
Hz. Enes der ki: “Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem herkesten daha cesurdu. Bir gün Medine’de, “Düşman geldi!” diye bir yaygara koptu. Halk karşı koymak için harekete geçti. Herkesten önce davranıp sokağa ilk çıkan Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’di. Korkusuzca herkesten önce ortaya çıkmak için atının eğerlenmesini bile beklemedi. Atın çıplak sırtına binerek bütün tehlikeli bölgeleri dolaşıp geldi ve: “Tehlike yok!” diyerek insanları teskin etti.(Buhari)

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem hiçbir zaman kendi eliyle bir insan öldürmedi. Übey b. Halef, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in en amansız düşmanıydı. Bedir savaşında esir düştükten sonra fidye vererek kurtulmuştu. Mekke’ye dönerken yol boyunca: “Her gün yulafla beslediğim evde bir atım var. Bir gün ona binerek gelecek ve Muhammed’i öldüreceğim.” Ahdini tekrarlaya tekrarlaya gitti. Uhud savaşında işte o atı dizginledi ve safları yararak Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in yanına ulaştı. Müslümanlar araya girerek onu durdurmak istediler. Ama Allah Resulü engel oldu ve bir müslümanın elinden mızrağı alarak ona doğru fırlattı. Mızrak Übey’in boynunu sıyırıp geçti. Bunun üzerine korku içinde bağıra çağıra kaçtı. İnsanlar yarasına bakınca, “Önemli bir yara değil, niye bu kadar korkuyorsun?” dediler. Übey şöyle dedi: “Doğru, ama bu Muhammed’in kendi eliyle açtığı yaradır! -Yani bundan kurtuluş yoktur-” dedi. (Kadi İyaz, Şerh-ü Şifa) kaynak


 

ibocan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 06-13-2012, 12:34   #2
Kullanıcı Adı
HaArP
Standart
O'(S.A.V.)nun üstüne Yiğit tanımadık ! Tanımayız...!!!

Yani: Hazret-i İsa (A.S.) gibi kılınçsız değil, belki sahib-üs seyf bir peygamber gelecek, cihada memur olacak ve onun sahabeleri dahi, kılınçlı ve cihada memur olacaklardır.O kadîb-i hadîd sahibi, reis-i âlem olacak
Lem'alar ( 32 )


Konu HaArP tarafından (06-13-2012 Saat 12:40 ) değiştirilmiştir..
HaArP isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-14-2012, 17:47   #3
Kullanıcı Adı
ibocan
Standart
yeryüzünde beşerlerin en merhametlisi,sabır taşlarının çatladığı vakit sabreden güzel insan, ve savaş meydanında en çetin ve cesur olan elçi, sana Allâhümme sallî âlâ seyyîdînâ Muhammedin ve âlâ âlî seyyîdînâ Muhammed. ile selamlarız.
ibocan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.




çarşamba çilingir webmaster blog Pendik Oto Ekspertiz çarşamba pasta