![]() |
#1 |
![]() “WikiLeaks Türkiye Belgeleri”nin en eski tarihlilerinden biri “Türkiye’de Şeriat Görüntüleri” başlığını taşıyor. 18 Kasım 1996’da dönemin ABD Ankara Büyükelçisi Marc Grossman’ın onayıyla Washington’a gönderilen telgrafın tam metnini sunuyoruz:
1) Ankara Büyükelçiliği Siyasi Müsteşarı Richard McKee tarafından gizlilik statüsü verilmiştir. (Bu not, telgrafı kaleme alanın da Richard McKee olduğunu gösteriyor.) 2) ÖZET: Başbakan Necmettin Erbakan’ın İslamcı Refah Partisi’nin seçmenler arasındaki gücünü arttırmasıyla birlikte, Türkiye’de Şeriat’ın yeniden kurulması fikri de yeni taraftarlar kazanmış gibi görünüyor. Aşağıda, Refah bünyesindeki İslamcı kaynaklardan ve Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan aktaracağımız gözlemler, bu ülkede din, siyaset ve toplum konusundaki tartışmanın nereye doğru gittiğine hızlıca bakma fırsatı verebilir. Türkiye’nin büyük bölümü koyu dindar olan Kürt azınlığı da bu mesele de merkezî bir rol oynayacağa benziyor. KÜRTLER: “ŞERİATA SADIKLAR...” 3) Kürt olan Refah İstanbul Milletvekili Mehmet Fuat Fırat, 31 ekimde (1996) Siyasi Müsteşar (McKee) ile yaptığı görüşme sırasında, kendi etnik kardeşleri açısından dinin taşıdığı önemi değerlendirdi. Fırat, Refah’ın Merkez Yürütme Konseyi’nde Hakkâri, Siirt ve Türkiye’nin nüfusunun çoğunluğu Kürt olan güneydoğusundaki diğer illerden siyaseten sorumlu olduğunu da kaydetti. (Fırat’ın Kürt ve İslam meselelerindeki otoritesi aynı zamanda tanınmış şeceresinden kaynaklanıyor. Fırat, 1925’te çiçeği burnundaki laik Türk Cumhuriyeti’ne karşı ilk büyük İslamcı Kürt ayaklanmasını yöneten Palulu Şeyh Said’in torunlarından biri. Şeyh Said, bugün özellikle İslamî eğilimli Kürt milliyetçileri arasında bir tür kült kahramanına dönüşmüş durumda.) 4) Fırat, Kürtlerin “Şeriat’a sadık olduklarını” söyledi. Bu, Fırat’ın da aile bağları bulunan Nakşibendi tarikatının (teknik olarak yasadışı bir grup) öğretilerinin doğrudan bir sonucuydu. Fırat, Türkiye’deki Nakşibendi müridlerinin çoğunun Kürt olduğunu belirtti. Ama Fırat, Nakşibendi Kürtlerin fanatik olmadığını da söyledi ve buna delil olarak, Nakşibendilerin ritüellerinin, çok daha esrik nitelikteki Kadiri tarikatınınkilere kıyasla nispeten ölçülü olmasını gösterdi. Fırat’a göre, Türkiye’nin Kürtleri, ABD’de sağlanan türden bir adalet istiyorlar, kendi dillerini kullanma ve kendi kültürlerini geliştirme hakkı da buna dahil. Fırat, Şeriat’ın bu özgürlükleri sağlayacağını söylüyor. 5) Fırat, müridlerinin aleyhine olacak şekilde kendi çıkarlarını gözetmek ve “devletle” ittifak kurmakla suçladığı birçok Nakşibendi şeyhinin tavırlarından duyduğu hayalkırıklığını da dile getirdi. “İstedikleri tek şey zengin olmak” diye şikâyette bulundu. Bariz bir gururla, Şeyh Said’in kendi servetini bir ordu kurmak için kullandığını, “kendi parasını askerlere harcadığını” söyledi. Kürtlerin intikamını alma andı içmişti 6) Fırat genç bir adamken, yazıları mistik Nurcu Hareketi’nin temelini oluşturan Said Nursi (Said Kürdî diye de bilinir) ile karşılaşmasını da anlattı. Fırat’a göre, Nursi, İslam ve Kürt kültürel özerkliği yararına etkinlikleri nedeniyle Mustafa Kemal tarafından hapse attırılmıştı. Nursi, 1960’daki ölümünden önce de, Fırat’ın da aralarında bulunduğu bir grup Kürt ileri geleninin önünde, Kürtlerin “Kemalistlerden intikamını alacağı” üzerine and içmişti. ... AMA BU NEDİR? 7) Fırat gibi, Refah Bitlis Milletvekili Abdülhalûk Mutlu da Nakşibendi bir Kürt ve 14 kasımda, Siyasi Müsteşar ile INR’dan (ABD Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki İstihbarat ve Araştırma Bürosu) gelen ziyaretçilere, Kürtlerin İslam’ın prensiplerine “bağlı” olduklarını söyledi. ABD’de üniversitede okuyan yeğeninin, insanlara ABD’nin “dünyanın en İslamî devleti” olduğunu, çünkü orada Şeriat’ın adalet ilkelerinin diğer herhangi bir rejimden daha yüksek bir derecede benimsendiğini söylediğini gülerek bize anlattı. Refah, dinî düzeni bile MGK’ya sorar 8) Mutlu, Kürtlerin aklında bugün Şeriat’ın özgürlük ve demokrasiyle ilişkilendirildiğini ama tıpkı “demokrasi” gibi, “Şeriat’ın da ne anlama geldiğinden kimsenin emin olmadığını” söyledi. Mutlu, ülkedeki demokrasi dekoruna rağmen, Türkiye’nin geri kalan Kürtleri gibi kendisinin de hiçbir zaman gerçek bir demokratik rejimde yaşamadığını ve bu nedenle de, gerçek bir demokrasinin nasıl işlediği hakkında çok az şey bildiğini itiraf etmesi gerektiğini söyledi. Bu tezini örneklemek amacıyla da, Refah’ın Türkiye’de dinî bir düzen kurmayacağı öngörüsünde bulundu ve bunun yerine, günün birinde parlamentoda çoğunluğu elde etmesi durumunda, Refah’ın “Milli Güvenlik Kurulu’na bu konu hakkındaki görüşlerini” soracağını belirtti. Sünni İslam yıllardır hiç değişmedi ki TÜRKİYE İLE TALİBAN ARASINDA HİÇ FARK YOK 9) 14 kasımda Siyasi Müsteşar ve INR memurları Diyanet İşleri Başkanlığı Araştırma Dairesi Başkanı Niyazi Kahveci’yi ziyaret ettiler. Bir İslam bilgini olan Kahveci, Ortaçağ’dan bu yana İslamî doktrininde pek az değişiklik olduğunu söyledi. Dolayısıyla, Sünni İslam’ın Türkiye’deki şekliyle Afganistan’da Taliban’ın uyguladığı şekli arasında temelde bir fark yok. Müslümanlar Kur’an’ın sözüyle bağlı olduklarına inanıyorlar. Kahveci ve akademideki bazı meslektaşları İslamî prensiplerde, modern demokratik dünyaya uyum sağlayacak şekilde “reform” yapmaya çalışsalar da, Türk ilahiyatçılarının çoğu, mesleklerini “Cezayir ya da Mısır’da” öğrenmişler. (Bunları, Şeriat’a ilişkin radikal “köktendinci” ya da geleneksel görüşlerin öne çıktığı yerler anlamında okuyunuz.) Kahveci, Diyanet’te çalışanların çoğunluğu gibi, Türkiye’nin üniversitelerindeki ilahiyat profesörlerinin de genel olarak Refah’a destek verdiklerini de ekledi. 10) Kahveci, Refah’ın mesajını halka ulaştırmakta ve esasen kendini dindar Türklerin bir numaralı sözcüsü konumuna getirmekte çok akıllıca davrandığını belirtti. Kahveci’ye göre, laik partiler İslamcılara karşı harekete geçmekle Refah’ın elini güçlendirdiler. Mesela, siyasi içerikli televizyon tartışmaları, rutin olarak, bir yanda Refah’ın, diğer yanda diğer herkesin yer aldığı birer hesaplaşmaya dönüştü. Bu da, Refah’ın dindar kimliğini, izleyicilerin aklında meşrulaştırdı. Üstelik, laik partilerin bunu kabullenmekten başka pek bir seçeneği de yoktu. “Nasıl olsun ki” dedi Kahveci, “onlar İslam hakkında hiçbir şey bilmiyorlar.” YORUM: ŞERİAT’I TANIMLAMAK VE OYLARI KAZANMAK 11) “İcma” –konsensüs– geleneksel olarak, Kur’an, Sünnet ve Hadis (Muhammed Peygamber’e atfedilen gelenekler ve deyişler) ve “kıyas” (analojiler kurarak mantık yürütmek) ile birlikte İslamî içtihadın esas kaynaklarından biriydi. Bugün ise “icma“ demokratik ve İslamî prensipler arasında ortak noktalar bulmaya dönük akademik gayretlerin ilgi alanı. 12) Klasik içtihatta “icma,” eğitimlilerin konsensüsü anlamına gelirdi; İslamî doktrinin nazik konuları üzerine eğitim görmemiş olanların fikirlerinin bir ağırlığı yoktu. Bu geleneksel tavrı sürdüren Türkiye Müslümanları da, İslam bilginlerinin Şeriat’ı yorumlamasına ve inananları aydınlatmasına memnuniyetle razı oldular. Siyasi bakımdan, şimdi Refah sayesinde laik rejime bir İslamcı alternatif ortaya çıktığından, tarihî koşulların etkisiyle bugüne kadar laik partilere oy vermiş olan birçok dindar “muhafazakâr” seçmen artık, Başbakan Erbakan, ya da yandaşlarının ona verdiği adla “Hoca” için, koparılmaya hazır olgun bir meyve. Şeriat isteyenler küçük bir azınlık 13) Kahveci’ye göre buradaki sorun, Refah’ın “Ortaçağ’dan kalma” Şeriat algısının, din bilginlerinin incelemesinden ve rekabetten muaf kalmış olması ve Kemalistlerin İslamî siyasi nüfuza olan husumetinin, konu üzerine serbest ve bilgili bir tartışma yürütülmesini engellemesi. Kendi siyasi alternatifleri olmadığı için, Türkiye’nin dindar Kürtleri de Refah’ın saflarına katılmaya başladılar ve böylece Erbakan’ın partisinin Türkiye’nin en büyük partisi haline gelmesine yardımcı oldular. Kahveci, Türkiye’nin geri kalanının büyük bölümünün de onları takip edeceğinden korkuyor. 14) Bizim algımıza göre, Şeriat’ı yeniden kurmayı destekleyenler, hatırı sayılır ve sayıları giderek artan bir grup da olsalar hâlâ küçük bir azınlık. Daha önemlisi, (nadiren kişisel dinî vecibelerini yerine getirseler bile) kararlı biçimde laik ve inanmış biçimde dindar/İslamcı olan yurttaşları birbirinden ayıran çizgiler kuvvetleniyor. Özellikle üniversite kampuslarında şiddet olaylarının başgöstermesi pekâlâ mümkün. TARAF
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Cumhuriyet tarihinde tercihimiz şeriat olsaydı , bilime ve yeniliklere karşı sert duruş sergileyen otoriter islam yorumcularının ülkemizi acaba arap dünyasındaki herhangi ülkeden birine bizi benzetebilirlerymdi.
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() bizi kim neye benzettiyse arap dünyasınıda o hale onlar benzetti
![]() |
|
![]() |
![]() |
#4 | |
![]() Alıntı:
Yahu o halde kendi tefrikalarımızdan ötürü bizleri dönüştürmek isteyen Kemalist zihniyete niye kızıyoruz. O dönemin emperyalist güçleri soğuk savaş gereği bütün sözde demokratik ülkelere ulus kavramını pompalamış islam dünyasına ise tepelerindekilerini yönlendirerek hükmetmiş biz kime kızacağız. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#5 | |
![]() Alıntı:
valla hocam bi başlasam anlatmaya ![]() ittihat ve terrakiyi selanikte kuranla türkiyede ilk mason locasını kuran aynı kişi... |
||
![]() |
![]() |
#6 |
![]() İttihatcı zihniyetin 1800 yıllarda farklı isimler altında da sarayda entrikalarına başlamışdı , benim takıldığım nokta bu zihniyetin kitlelere mal olması ve güçü eline alması bizim islami zihniyetin cağını ve islamı iyi okumamasından kaynaklanıyor olmasınadır. Yani islamı yeniliklere gelişmişliğe kapatan yalnış yorumlara karşı bu görüşün hortlamasına bozuluyorum . Eğer islam iyi temsil edilir ve yaşatılır olsaydı bize şekil verenlere Allah fırsat vermezdi diye düşünüyorum. Yoksa olan şeyleri dönen entrikalara takılmıyorum. Zaaf varsa oyun kuranlar zaten olacaktır.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Usta...
Abdulhamiti deviren bu itciler zaten islam dünyasına en büyük hançeri vurmuşaldır... ve bu dönem hayranlıkla takip ettiğimiz andığımız bir çok isim o dönem abdulhamit hanı söylemleri ve eylemleriyle yermişlerdir... örneğin bediüzzaman saidi nursi,mehmet akif ersoy,elmalılı hamdi yazır |
|
![]() |
![]() |
#8 | |
![]() Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
![]() e diyoz işte...
o dönem insanlara bunun yanlış olduğunu söylemesi gereken üstadlar bile abdulhamit hana karşı cephe aldı... elmalılı yazır bizzat hanı tahttan indiren fetvayı yazdı... gözünü sevdiğimin masonları ne güzel karıştırıyor milleti... |
|
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|