![]() |
#1 |
![]() 71 YIL ÖNCE ATATÜRK'ÜN RAHATSIZLIĞINDAN İSTİFADE EDİLEREK İNÖNÜ TARAFINDAN ANAYASAYA SOKULAN LAİKLİK ARTIK BİR KILIFA BÜRÜNMESİ GEREKMEKTEDİR.
[b]71 Yıl önce Türkiye Cumhuriyeti anayasasına sokulan 'tanımsız laiklik'bu 71 yıl boyunca hic gündemden düşmedi ve herkes tarafından farklı yorumlandı.Tanımı yapılamayan laiklik;yıllarca hem kavgalara yol açtı,hemde ateizme varan keyfi anlamlarla birlikte anıldı.Yeni anayasada laikliğin tanımı yapılırsa sıkıntılar,keyfi yorumlar ve hukuku keyfe göre yorumlama sorunu ortadan kalkar.Kısacası laikliğin tanımı bazı maskeleri çıkartaçak ve bazı egoistleri tatmin etmeyeçektir.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Laikliğin tanımı anayasada mevcut bakan anlar
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 | |
![]() Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Laikliğin tanımı Anayasa'da yazıyor yazmasınada, herkes farklı yorumluyor, bir çok yasalarda olduğu gibi ... 367 faciasını yeni atlattık, şimdide Başörtüsü kanununu kafasına göre yorumlayıp, Laikliğe aykırı görenler ... Ve ne yazık ki borozonunu öttürenlerde bu kesimler ...
Muz Cumhuriyetimiyiz neyiz ... VesseLam |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Hangi Laiklik ? YARGITAY Başkanı Osman Arslan, adli yılı açış konuşmasında bir laiklik tanımı yaptı. Arslan'ın bu tanımı ile Anayasa Mahkemesi'nin laiklik tanımı arasında bazı farklar var. Arslan'ın tanımı şöyle: "Laiklik dinin devlet işlerine, devletin ise din işlerine karışmaması, her ikisinin birbirinden ayrılması anlamına gelir..." Arslan, bu tanımdan hareketle, laikliğin iki unsurunu vurguluyor. Biri, "siyasal" niteliklidir: Din, devleti yönetemez; devlet, dini yönetemez. Devlet bütün dinlere eşit mesafededir. Esasen din, gerçek kişilerle ilgilidir, tüzel kişiliklerin ve devletin dini olamaz... Laikliğin ikinci unsuru, "kişilerin iç dünyası" ile ilgilidir, din ve vicdan özgürlüğünü içerir. Arslan'ın bu tanımı doğrudur, Anayasa'nın 24. maddesine de uygundur. Bu madde de laikliği "devlet" odaklı olarak tanımlıyor: "Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzeni kısmen de olsa dine dayandırılamaz, siyasi amaçla kullanılamaz..." Çünkü siyaset de devlet odaklı bir faaliyettir. Otoriter laiklik Anayasa Mahkemesi ise, "din ve devlet işlerinin ayrılması" şeklindeki laiklik tanımını "dar" buluyor, toplum odaklı bir tanım yapmaya çalışıyor. Bununla yetinmeyip, laikliğin "her dinin özelliğine göre" tanımlanacağını söylüyor: "Klasik anlamda, dinle devlet işlerinin birbirinden ayrılması biçimindeki tanıma karşılık, İslam ve Hıristiyan dinlerinin özelliklerindeki ayrılıklar gereği, ülkemizde ve Batı ülkelerinde oluşan durumlar ve ortaya çıkan sonuçlar da ayrı olmuştur." (Karar no: 1998/1) Batı'daki laiklikler tarihini göz ardı eden bu yaklaşımı benimsersek, Türkiye çoğunluğu Hıristiyan olmadıkça Batılı (liberal) bir laikliğe hiç kavuşamayacaktır! Yüce Mahkeme özgürlüklerin laikliği yok edebileceğinden korkuyor, "laikliği özgürlüğe kıydırmamak" gibi 'veciz' bir gerekçeyle otoriter bir laiklik anlayışını benimsiyor. (Karar No: 1989/12) Yekta Güngör Özden gibi, Cumhurbaşkanı Sayın Sezer de konuşmalarında bu otoriter laiklik savunusunu sürdürüyorlar. Liberal laiklik Anayasa Mahkemesi kararlarında "uygarlık, özgürlük, bilim, akıl, akılcılık, çağdaşlık, çağdaş yaşam felsefesi" gibi kavramlarla laik arasındaki ilişki anlatılarak laikliğin bu "felsefi" muhtevası, bağlayıcı ve zorlayıcı bir "hukuki norm" gibi algılanmaktadır. Halbuki liberal demokrasilerde "doğru felsefe" de zorlayıcı bir norm haline getirilemez. Laiklik konusunda bağlayıcı ve zorlayıcı norm, Anayasa'nın 24. maddesindeki devlet odaklı tanımdır. Laiklik hukuken "devlet" odaklı bir kavramdır, toplumsal alan ise özgürlükler ve çoğulculuk alanıdır. Mesela: AİHM'ye göre toplumda dini cemaatlerin bulunması ve bunların din kurallarına göre yaşaması, propaganda yapması, laikliğin din ve vicdan özgürlüğü tanımına uygundur. (Bkz. Emre Öktem, Uluslararası Hukukta İnanç Özgürlüğü, sf. 376 vd. Liberte Yayınları) Böyle bir özgürlük, bizim Anayasa Mahkemesi içtihatlarına göre imkânsızdır! Bizde özgürlüğün 'sekülerleştirici' işlevi yeterince fark edilmediği için, "laikliğe kıyacağı" sanılmaktadır. Türkiye geliştikçe, elbette demokrasimiz gibi laikliğimiz de liberalleşecektir Taha Akyol |
|
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|