![]() |
#1 |
![]() Mısır'daki sağır sultan da, AK Parti'lilerin sıra partilerinin kapatılmasına geldiği zaman AB ipine sarıldığını duydu artık.
Mağarada Allah tarafından ne kadar süre uyutuldukları bilinmeyen "Ashabı Kehf" ve köpekleri Kıtmir bile, "Kopenhag Kriterleri olmazsa Ankara Kriterleri olur" diyen Başbakan Erdoğan'ın tarihi yanılgısının farkındalar. Daha ötesi siyasete gülerek bakmayı tercih edenlerin, idama giderken "Bu bana ders olsun" diyen Temel hikâyeleri anlattığı da sık sık duyulmakta. Ayrıca "Batı'dan ahlaksızlık aldık" diyen bir liderin, Doğu'dan tevarüs edilen siyaset anlayışı karşısındaki çaresizliği de, Ankara'da her gün sahnelenmekte. Geminin dümenini elinde tutan bir iktidarın, "Ne yapabilirdim, deniz bitti" demesi tabii ki pek kabul edilemez. Bütün bunlar artık ezberlediğimiz gerçekler. Ama bir de işin diğer yanı var. Neticede AK Parti muhafazakâr-demokrat bir siyasi organizma. AK Partililerin bilinçlerinin altında "Milli Görüş" ün esintileri var. Siyasi bilinç sahibi olmaya başladıkları ergenlik çağlarında "Batı Kulübü" olarak görmüşler Avrupa'yı. Muhafazakar demokrat Peki bizim aslan sosyal demokratlarımızın bu yelpazedeki yerlerine ne demeliyiz? Tayyip Erdoğan "Batıdan ahlaksızlık aldık" dediği zaman bunu eleştiriyoruz. Peki CHP'nin Deniz Baykal'ının Avrupa Birliği'ne karşı tutumu, AK Parti'nin yanlışlarının (veya saplantılarının) karşısındaki doğru yönü mü gösteriyor? AK Parti'nin kapatılmasını isteyenlerin sözcüleri de ayıp olmasa "Batı'dan demokrasi aldık" diyerek, "ahlaksızlık" ile "demokrasi "yi eşanlamlı kullanmayacaklar mı? Söylemleri ile demokrasiyi "Rejim" in zaafı (veya tehdidi) olarak gördüklerini ifade etmiyorlar mı? CHP'de MHP çizgisi Türkiye'yi Avrupa Birliği üye adayı konumuna AK Parti ve Erdoğan taşıdığı için, 21'inci yüzyıla "Edirne'ye Enver gireceğine Bulgar girsin" yaklaşımını taşımanın siyasi açıdan değerlendirilmesi gerekmez mi? Ceza Yasası'nın 301'inci maddesinin değiştirilmesine "Milliyetçi " MHP'nin karşı çıkmasını anlamak mümkün. Peki sosyal demokrat CHP, bu konuda farklı bir tutuma mı sahip? Tek Nobel'li Türk Orhan Pamuk'un kendi ülkesinde yaşayamaması konusunda CHP'den gelen endişeli bir ses duydunuz mu? Daha açık koyalım meseleyi. CHP seçimlerden çıkacak oy oranlarına göre mi, yoksa yargıdaki yargıçların eğilimlerine dayalı oranlara göre mi siyaset belirliyor? Açıkçası bizim kuşaklar bu filmi de defalarca izlemedik mi? Hep aynı çizgi "Bizim kazanmadığımız seçimlerden çıkan iktidarlar meşru değildir" saplantısının (veya iktidarsızlığının) Menderes'i de, Demirel'i de, Özal'ı da "Rejim düşmanı" ilan ettiklerini hatırlamıyor muyuz? Bir gecede Avrupa'nın alfabesini, Avrupa'nın hukukunu kabul eden Atatürk'ün partisinin yöneticileri bugün, Tayyip Erdoğan'ın kendilerinden daha fazla "Avrupalı" olmasından ötürü hiç eziklik duymuyorlar mı? Mümkün olsa Jose Manuel Barroso'nun da, Olli Rehn'in de siyasi yasaklı ilan edilmesi için Anayasa Mahkemesi'ne gitmez miydi CHP yöneticileri? Neticede İş Bankası'nı da Atatürk kurdu. AB'den koparsak neler olacağını İş Bankası yönetimi, CHP'den daha iyi görüyor. Dünyada ekonomik kriz yaşanırken Türkiye'de siyasi kriz üretmenin sonuçlarını İş Bankalılar görebiliyor. Çünkü İş Bankası daha çağdaş ve daha "hesaplı" Atatürkçü. Onların mevduat sahiplerine karşı sorumluluğu var. -------------------------------------------------------------------------------- Aydın Doğan'dan lider adaylarına öğütler GERÇEKLER. Aydın Doğan'ın "Liderlik Onur Ödülü" alması dolayısıyla yaptığı konuşmayı altını çizerek okumak gerekir. Doğan Grubu medyalarının bazılarındaki tutumu beğenmeyebilirsiniz. Bazı yöneticilerin "Kriz yönetmek" yerine "Kriz üretmek" konusunda başarılı olduklarını da söyleyebilirsiniz. Ama neticede Türkiye'de ayakta kalmak ve özellikle medyada ayakta kalmak başlı başına bir başarıdır. 1980'de de bugün de "Medya patronu" olabilen tek isimdir Aydın Doğan. Bu gerçeklerin ışığında Aydın Doğan'ın konuşmasındaki iki paragrafın, tüm "lider adayları" ve "müstakbel medya patronları" tarafından dikkate alınmasında yarar görüyorum: - Lider, elbette cesur olmalıdır. Ama her cesur, lider değildir. Zamanında temkinli olmak da bir liderlik özelliğidir. Ama hep temkinli davranan, risk almayan kişiden de lider çıkarmak mümkün değildir. Liderlik elbette hırs, azim ve ihtiras gerektirir. Ama aklın ve vicdanın önüne geçen ihtiras da felaket habercisidir. - Coğrafyanız Türkiye ise çok önemli bir özelliği daha bunlara ilave etmek zorundasınız. Kriz yönetmek... Yönettiğim ilk kriz iş hayatımın en başındaydı. Kurduğum şirket batmıştı. Sonra 1960, 1970, 1980'lerde devalüasyon krizlerini yönettim. Bunu 1994, 2001 krizleri takip etti. Dikkat ederseniz hep ekonomi ağırlıklı krizlerden söz ettim. Eğer medya sektöründe çalışıyorsanız, buna sizi beğenmeyen, yeterince taraf bulmayan siyasi iktidarların yarattığı krizleri de eklemek gerekiyor. Mehmet Barlas Sabah
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Demokratik bir ülke hoşlarına gitmeyeceği için tabii ki istemezler bu kadar basit.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() İdeoloji ve idollerin sorgulanması, otokontrolün çalıştırılması gerekli sanki, partiler içerisinde de...
Aradaki fark sanki; bir kurumun profesyonelce düşünmesi, diğerinin aydınlığa kapalı zihniyete körü körüne bağlı kalması. Artık siyasi mekanizmalar da profesyonel hayata adım atmalılar, atanlara da engel olmamalılar ki başarı, ülke adına adanmışlık hayatiyet kazanabilsin... CHP nin kulvar kayması, milliyetçilere bile ders verir! nitelik taşıyor. Bu derece rota sapmasını gösterebilen bir kurum tabanını da şaşırtıyor olmalı. En azından beni şaşırtıyor... Kurumlara işlerini öğretecek, bekçilik nidaları ile nizama getirici tavırlar da "beyaz türküz" bizi tanıyın tavırlarının sorumluluğunu kim veriyor; o da tartışmalı ve sorgulanmalı... Paylaşım için teşekkürler... ![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|