AK Gençliğin Buluşma Noktası
AK Parti Haberler - AK Parti Duyurular AK Parti Haberleri, AK Parti Duyuruları, AK faaliyetler ile ilgili tüm haberleri burada paylaşıyoruz.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 06-24-2008, 21:06   #1
Kullanıcı Adı
Feyza
Standart AK PARTİ GRUP TOPLANTISI (24 HAZİRAN 2008)
Saygıdeğer konuklar, değerli milletvekili arkadaşlarım

Değerli Dostlar,

Sizleri en kalbi duygularımla selamlayarak sözlerime başlıyorum.

Milletimizin tatlı bir heyecanla beklediği yarı final karşılaşmasının arifesinde sizlerle bir araya gelince söze futbolla başlamak, milli takımımızla başlamak adeta kaçınılmaz oluyor.

Çünkü şu anda Türkiye’nin her yerinde, gurbetçilerimizin yaşadıkları ülkelerde, kalbi bizimle birlikte atan dost ve kardeş coğrafyalarda bu heyecanı, bu coşkuyu herkesin yaşadığını görüyoruz.

Avrupa Futbol Şampiyonası’nda milli takımımızın bugüne kadar yapmış olduğu mücadele, almış olduğu sonuçlar geçen hafta da ifade ettiğim gibi her türlü takdirin üzerindedir.

Türk milli futbol takımının tarihinde ilk kez Avrupa Şampiyonasında yarı finale yükselmesi büyük bir mutluluktur, ancak bizi daha çok sevindiren, Türkiye’nin mücadele azmiyle, galibiyete yönelik güçlü inancıyla, kararlılığıyla isminden söz ettirmesi, gündeme oturmasıdır.

Milli formayı taşıyan evlatlarımızın maçın son saniyesi tamamlanıncaya, son düdük çalıncaya kadar sürdürdükleri olağanüstü mücadele, bütün dünyaya anlamlı bir mesaj vermiştir.

Biliyorsunuz Hırvatistan ile oynanan çeyrek final maçının heyecanını Viyana’da futbolcularımız, teknik heyetimiz, Türkiye’den ve dünyanın her köşesinden gelen taraftarlarımızla birlikte yaşadık.

Bu tarihi maçı, futbol tarihinde örneğine rastlanmayan bu büyük mücadeleyi unutmamız mümkün değildir.

Hem teknik heyetimiz, hem sporcularımız, hem federasyon yetkililerimiz orada Türkiye’nin de ötesine taşan, aynı duyguda buluşan, aynı hissiyatı paylaşan çok daha büyük bir coğrafyayı temsil ettiklerinin bilincinde hareket ettiler.

Türk milli takımının bu turnuva boyunca ortaya koyduğu performans, bugüne kadar herhangi bir uluslar arası spor organizasyonunda görülmemiş bir inancın, bir direncin, bir bilincin eseridir.

Bu performans, özelde futbol, genelde spor hakkında kafa yoran, fikir üreten, sonuçlara ulaşan zihinleri, her şeyi yeni baştan düşünmeye sevkedecek bir niteliğe, bir farklılığa sahiptir.

İnanıyorum ki, zor şartlara, büyük eksikliklere ve dezavantajlara rağmen maçlarını büyük bir inançla kazanan bu takım, dünya üstünde zorluklara rağmen başarmak zorunda olan bütün insanların adeta ilham kaynağı olacaktır.

Yarın ortaya çıkacak sonuç ne olursa olsun bugüne kadar ortaya koydukları mücadele için göğsünde ayyıldız taşıyan milli takımımızın her ferdine milletimiz adına, şahsım adına şükranlarımı sunuyorum.

Almanya karşısında milli takımımıza başarılar diliyorum. Biliyorum ki, yarın sadece 70 milyon insanımız değil, yüz milyonlarca dost ve kardeşimiz de takımımızı destekleyecek, takımımızın galibiyeti için dua edecektir.

Temenni ediyorum ki, yine başaracaklar, milletimizi yine sokaklara dökecekler.

Bu coşkuyu sadece ülkemizin şehirlerine değil, Avrupa’nın Asya’nın, Afrika’nın şehirlerine ve dünyanın hemen her köşesine de yayacaklar.

Kalbimiz, duygularımız, dualarımız onlarladır.

Ancak bir uyarıda bulunmadan da geçemeyeceğim.

Her zafer sonrasında bazı vatandaşlarımızın sözümona kutlama yaptığını düşünerek silaha sarılması büyük bir talihsizliktir, büyük bir yanlıştır, kabul edilemez bir durumdur.

Hiç kimsenin milletçe yaşadığımız böyle büyük bire coşkuya gölge düşürmeye, sevincimizi kursağımızda bırakmaya, bize böyle acılar yaşatmaya hakkı yoktur, olamaz.

Türk milleti galibiyeti sevinçle kutlamasını da, mağlubiyetten sağduyu içinde dersler çıkarmasını da iyi bilmek durumundadır.

Mutluluk anını, acı ve hüzne çevirmeye kimsenin hakkı yoktur.

Hiçbir sevinç, hiçbir zafer insan hayatından daha önemli değildir, olamaz.

Dünyadaki hiçbir başarının bir insanı kaybetmenin acısını dindiremeyeceğini herkes bilmek, anlamak zorundadır.

Hiç bir sevinç, coşku, şiddetin gerekçesi de mazereti de olamaz. Yasalarımız bunu suç saydığı gibi, böyle bir kabalık, hatta magandalık, insanlığa da sığmaz.

Ne milletimiz bu acıları hak ediyor, ne de anne-baba yürekleri bu acıları hak ediyor.

Bunu yapanlar kusura bakmasınlar; cehaletinizin, kabalığınızın bedelini bu millete ödetemezsiniz.

Böyle milli duyguları en güzel biçimde yaşayalım, yüreklere ateş düşürmeyelim, vicdanları kanatmayalım.

Bu yüzden yarın akşam yarı final maçından sonra ve inşallah Pazar günü final maçından sonra tüm vatandaşlarımın sağduyu içinde, yasalara saygı içinde, milletimizin karakterine uygun bir biçimde kutlama yapmasını özellikle rica ediyorum.

Değerli arkadaşlarım...

Viyana’ya adım attığımız ilk andan en son ana kadar gördüklerimiz, yaşadıklarımız, Türkiye’nin ne kadar büyük bir ülke olduğunu, nasıl aydınlık bir geleceğe doğru ilerlemekte olduğunu bize bir kere daha hissettirdi.

Her insanımızın gözlerinde o aydınlığı, o ışıltıyı, o inancı bir kere daha görmenin mutluluğunu doya doya yaşadık.

Bir kere daha inandık ki, bu ülkenin geçmişine yakışır zenginlikte bir geleceğe doğru çıktığı yolculuk, geriye asla döndürülemeyecek mukadder bir yolculuktur.

Bu ülkenin insanlarının kalplerindeki ülke sevdasını, medeniyet şuurunu, gelişme iradesini göremeyenler her zaman yanlış hesap içinde olurlar.

En zor zamanlarda, en ağır şartlarda şahlanıp ayağa kalkmak, hiçbir şeyden yılmamak, yorulmamak, sabırla, dirayetle hedeflerimize doğru yürümeye devam etmek bu milletin hamurunda var.

Ben bu ortak ruhu, bu duygu birliğini göğsünde ayyıldız taşıyan sporcularımızda da, 70 milyon vatandaşımızda da görüyorum. Geleceğe dair umutlarımı artıran da işte bu duygu birliğimizdir.

İsterdim ülkemden bazı anlayışı temsil edenlerin Avusturya sokaklarındaki o gurbetçilerimizin el ele omuz omuza nasıl bir dayanışma içerisinde olduklarını…

Bu tür sportif başarılar, milletimizin duygu birliğini perçinliyor, birlik ve beraberlik ruhumuzu güçlendiriyor.

Bu başarıdan mutlu olmamak, bu sevinci paylaşmamak mümkün mü?

70 milyon insanımız bu mutluluğun ortağıdır, bu başarıda pay sahibidir.

Büyük millet olmanın gereği böyle güçlü bir duygu birlikteliğine sahip olmak, tek yürek olarak çarpabilmektir.

İnşallah bu tür başarılar, birlik ve beraberliğimizi daha da perçinler, bizi birbirimize daha da yakınlaştırır, sevinçte ve tasada bir ve beraber olduğumuz gerçeğini hepimize daha iyi hissettirir.

Değerli arkadaşlar...

Biliyoruz ki, hiçbir başarı tesadüf değildir.

Her başarının altında büyük bir altyapı hazırlığı, ciddi bir donanım, disiplinli bir çalışma vardır.

2002 yılında bu yana hayatın her alanında yaşamakta olduğumuz değişimin bizi çok sevindiren göstergelerinden biri sportif alanda elde edilen başarılar ve spor altyapısı noktasında sağlanan büyük atılımdır.

Hükümet olarak spora büyük bir önem verdik, veriyoruz. Zira gençlerimizin kurtuluşu, gençliğimizin yanlış yollara düşmemesi, gençliğimizin kötü alışkanlıklar edinmemesi için bunu da önemli bir çıkış yolu olarak görüyoruz ve doğru istikamette gelişmeleri, kötü alışkanlıklardan, zararlı ortamlardan gençliğimizin korunabilmesi için sportif imkanların gelişmesini hayati önemde gördük.

Hedefimiz sporu yaygınlaştırmak, bir yaşama biçimi haline getirmek, her spor dalında dünyaya örnek olacak sporcular yetiştirmektir.

Bu amaçla; spor teşkilatımızı yeniden yapılandırma çalışmalarımız hızla devam ediyor.

Tesisleşmeye hız veriyoruz, Kayseri, Antalya ve Rize illerinde stat inşaatları devam ediyor.

Konya, Bursa ve birçok ilimizde de statların yapılma çalışmaları devam ediyor.

2010 Dünya Basketbol şampiyonası için, Ankara ve İstanbul’da 10 biner kişilik modern kapalı spor salonları inşa edilme çalışmaları devam ediyor.

Bu tesisleşme atılımının geçen zaman zarfında örneklerini verdik, aynı hızla devam edeceğiz.

Şehirlerimizde kapalı spor salonları, yüzme havuzları, atletizm pistleri, kısaca gençliğimizin ihtiyacı olan spor alanları ulaşılmaz olmaktan çıkacak.

Biliyorsunuz spor alanında önemli yasal düzenlemeler yaptık.

Spor Yönetimi’nin özerkleşmesi, sporda şiddetin önlenmesi ve Sponsorluk ile ilgili düzenlemeleri yasalaştırdık.

Spor Kulüplerinin birikmiş vergi ve sigorta borçları uzun süreli olarak yapılandırıldı.

Sporculara ödenen ücretlerden alınan vergilerde indirime gidildi.

Sporculara 38 yaşına kadar askerliklerini erteleme imkânı sağlandı, bu sayede kariyerleri kesintiye uğramasın istedik ve bunu da temin ettik.

Yine ülkesine hizmet eden başarılı sporcularımıza Devlet Sporcusu unvanı verilmesi konusunu dün Bakanlar Kurulumuzda görüştük, karara bağladık. Bugün bu konu genel kurulda da görüşülecek.

İnşallah 19–21 Kasım 2008 tarihlerinde 6. Spor Şurası toplanacak.

Spor teşkilatlarının yeniden yapılandırılması, Spor kültürü ve sporla eğitim, sporda sağlık ve sosyal güvenlik, engelliler ve spor, spor hukuku gibi konular bu Şura’da ele alınacak.

Bilindiği gibi ülkemiz son dönemde bir çok uluslararası spor organizasyonunu başarı ile gerçekleştirerek büyük takdir kazanmıştır.

Cumhuriyetimizin 100. yılına doğru giderken, 2020 yılında düzenlenecek Olimpiyatlara da bu çerçevede Türkiye’de ev sahipliği yapmak istiyoruz, bunun için gerekli çalışmalar çok yönlü olarak yapılacak, bu konuda da umutluyuz.

Bütün bu gayretler gençlerimizin çocuklarımızın önüne doğru örnekler koyabilmek, onları spora, sportif ruhun erdemlerine yönlendirebilmek içindir.

İnşallah Türkiye’nin genel gelişimi içinde önümüzdeki dönemde sportif alanda çok daha birleştirici, bütünleştirici, hepimizi sevince boğan başka başarılar, başka zaferleri de hep birlikte yaşayacağız.

Değerli arkadaşlarım...

Geçtiğimiz hafta içinde yurtiçinde ve yurtdışında yine önemli temaslarda bulunduk, önemli açılışlar gerçekleştirdik.

Milli maç vesilesiyle bulunduğum Avusturya’da, Avusturya Cumhurbaşkanı ve Başbakanı ile ikili görüşmeler yaptık makamlarında.

Her iki görüşmede de Türkiye’nin Avrupa Birliği katılım sürecini değerlendirdik, Türkiye-Avusturya ilişkilerini ele aldık ve Avrupa Birliği’ne katılım süreciyle ilgili kararlılığımızı ifade ettik.

Kiminle görüşürsek, Birlik üyesi olsun ya da olmasın, Avrupa Birliği katılım sürecimizi, sürecin bölge ve dünya barışına, medeniyetlerin barışına katkılarını anlattık, anlatıyoruz.

Geçtiğimiz hafta yine, Trabzon ve Batman’da açılışlarda bulunduk.

Trabzon’da, Forum Trabzon Alışveriş ve Yaşam Merkezi’nin açılışını yaptık.

Burası, 20’den fazla Avrupa ülkesinde faaliyette bulunan Multi grubunun ülkemizde başladığı 21 projeden biridir.

Bugüne kadar ülkemizde 3,5 milyar Avro’luk yatırım yapan Multi grubunun toplam yatırım hedefi 10 milyar Avro.

Açılışını yaptığımız Forum Trabzon Alışveriş ve Yaşam Merkezi, kendi alanında, Karadeniz bölgesinin en büyük yatırımı olma özelliğini taşıyor.

Dikkat ediniz, sadece Trabzon’da açılışını yaptığımız bu merkez, yaklaşık 2 bin kişiye istihdam alanı açacak.

Bu son derece önemli yatırımı Türkiye’ye, Trabzon’a kazandıran bu gruba şahsım ve milletim adına, Trabzon halkı adına tekrar teşekkür ediyorum.

Bildiğiniz gibi her fırsatta ifade ediyoruz, diyoruz ki: “Uluslar arası yatırımlar bugün her ülkenin kalkınması için, istihdam için, üretim için, ihracat için çok büyük anlam, çok büyük önem ifade ediyor.”

Dünyanın her ülkesi, küresel yatırımları kendi ülkesine çekmek için kıyasıya bir mücadele veriyor.

Türkiye olarak biz de bu rekabetin içinde yer aldık ve çok şükür tarihi nitelikte başarılara imza attık.

Yine geçtiğimiz hafta Çarşamba günü, İstanbul’da, 18 uluslar arası şirketin üst düzey yöneticileriyle, 5’inci Yatırım Danışma Konseyi’ni gerçekleştirdik.

Önceki 4 toplantıda olduğu gibi bu toplantıda da başından sonuna kadar Konseyin başkanlığını yürüttüm ve toplantılar aynı kararlılıkla, aynı ciddiyetle devam etti, inanıyorum ki ülkemiz ekonomisinin kalkınmasında, gelişmesinde bu çalışmalarımızın çok farklı, çok anlamlı bir yeri var.

Şirketlerin yöneticilerini tek tek dinledim, eleştirilerini, önerilerini, tavsiyelerini not ettim, not ettik.

Önceki toplantılarda alınan kararları gözden geçirdik, mevcut durum değerlendirildi, geleceğe ilişkin önerilerini aldık.

Her bir yatırımcıdan duyduğumuz şu:

“Türkiye için istikrar ve güven çok çok önemlidir, istikrar ve güven devam ettiği sürece, Türkiye küresel yatırımları çekmeye de devam edecektir.”

Biz de Türkiye’deki yatırımlarımızı genişletmeye geliştirmeye devam edeceğiz. Bunu onlar söylüyor.

Her bir yatırımcı, Türkiye’nin küresel yatırımları çekmedeki başarısını hayranlıkla, övgüyle, takdirle dile getirdiler.

Değerli arkadaşlar,

Cumartesi günü ise Batman’da bir dizi açılış gerçekleştirdik.

Bildiğiniz gibi, Kasım 2006’da Batman’da bir sel felaketi yaşadık.

11 vatandaşımızı kaybettiğimiz sel felaketinde yüzlerce ev oturulamaz hale gelmişti.

Afetin hemen ardından bölgeye ulaştık, bakan arkadaşlarım bölgeye ulaştılar, acil olarak alınması gereken tedbirleri ilan ettik, önlemleri aldık ve hemen ilgili kurumlarımızı çalışmaya başlattık. İhtiyaç sahiplerinin, mağdurların yaralarını o anlık sarılması gerekenleri sardık ve dedik ki “Burada da evlerinizi yapacağız ve bu evlere en kısa zamanda yerleşeceksiniz.”

Evini kaybeden vatandaşlarımız için de TOKİ bu ilimizde afet konutları inşasına başladı.

1 buçuk sene gibi bir sürede, tam 1.237 afet konutunu bitirdik, Cumartesi günü de Batman’a giderek bu konutları hak sahiplerine dağıttık.

Bunlar, Türkiye’nin geçmişte şahit olmadığı, maalesef olamadığı manzaralardır ve şehir merkezinden konutların olduğu bölgeye kadar, yolların tüm altyapı üstyapısına varıncaya kadar hepsi de TOKİ tarafından yapıldı, asfaltlandı. Yaya kaldırımlarına varıncaya kadar hepsi yapıldı.

Deprem olur, sel felaketi olur, yangın felaketi olur, evet geçmişte bunu en son Ankara duyardı.

Bırakınız acil müdahaleyi, yıllar geçmesine rağmen o bölgelerin, o illerin, o mağdur vatandaşlarımızın yaralarının sarılmadığını görürdünüz.

Nitekim biz iktidara geldiğimizde bu şekilde kararı alınmış ama yapılmamış olan afet konutlarıyla ilgili birçok verilen sözleri biz yerine getirdik. 10-15-20 sene önce verilmiş sözlerdi bunlar.

Devlet vatandaşına uzak olamaz, devlet vatandaşının mağduriyetine ilgisiz, alakasız kalamaz dedik.

Küçük ya da büyük, her felaketin ardından bütün imkanlarımızı seferber ettik. Bunu Bingöl’de görürsünüz, bunu Erzurum’da görürsünüz, hepsinde bunu ispatladık.

Kısa, orta, uzun vadede yapılması gerekenleri tesbit ettik ve tamamını da çok şükür yaptık, bitirdik, hak sahiplerine teslim ettik.

Şimdi burada da okuluyla, sosyal donatı alanlarıyla, alışveriş merkezleriyle hepsi birlikte olmak üzere bu gerçekleştirildi.

Batman’da sadece afet konutlarını değil, Sağlık Bakanlığımızın, Milli Eğitim Bakanlığımızın, bazı belediyelerimizin bu ilde gerçekleştirdikleri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi, Ankara’dan Etimesgut Belediyesi gibi, orada yapılmış olan dayanışma neticesindeki yatırımları da hayata geçirdik.

Organize Sanayi Bölgesi’nde 17 fabrikanın açılışını yaptık, 20 fabrikanın da temelini attık.

Orada da ifade ettim.

Bundan 5 buçuk yıl önce Batman’a gittiğinizde, önceki hükümetler tarafından yapılmış, yaptırılmış acaba hangi eserler vardı?

Batman il yapılmış, bir de plaka numarası verilmiş ve bunun dışında hiçbir yatırım ne yazık ki yapılmamış.

5 buçuk yılda Batman’ın çehresini değiştirdik, manzarasını değiştirdik, bölgede umut vadeden, gelecek vadeden yeni bir ili adeta sıfırdan inşa ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz.

Şimdi 2012 itibariyle GAP’ı da tamamladığımızda, göreceksiniz, Batman, bölgenin diğer illeri gibi yıldızı parlayan, üreten, katma değer sağlayan, ülke geneline gıda üreten, istihdam üreten, ihracat yapan bir ilimiz haline gelecektir.

Çünkü aynı gün Ilısu’ya gittik, Hasankeyf’i dolaştık ve Ilısu barajıyla alakalı çalışmaları yerinde denetledik ve inşallah Ilısu barajıyla birlikte bölgedeki kuraklık sıkıntısı aşılmış olacaktır.

Enerji noktasında ciddi bir enerji kaynağını Ilısu barajından elde edeceğiz. Hasankeyf’le ilgili oradaki tarihi ve kültürel değerlere yönelik olumsuz propagandalarda cevabını en güzel şekilde bulacaktır. Çünkü oradaki tarihi eserlerin hiçbiri inşallah kaybedilmeyecek. Bunun yanında Hasankeyf ilçesiyse orada şu anda bulunduğu yerden çok daha güzel bir yere, hemen yanı başında taşınmak suretiyle orada yerel mimariye uygun olarak vatandaşlarımız konutlarına yerleştirilecek, adeta denize nazır bir Hasankeyf oluşacaktır o bölgede.

 

Feyza isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 06-24-2008, 21:07   #2
Kullanıcı Adı
Feyza
Standart AK PARTİ GRUP TOPLANTISI (24 HAZİRAN 2008)
Değerli arkadaşlar,

Son günlerde bazı siyasetçileri hayretle, ibretle izliyoruz. Yargı sürecinin sonuçlanmasını beklemeden, kendilerini Anayasa Mahkemesi yerine koyup şimdiden yargısız infazlar yapıyorlar, hesap kesiyorlar, siyaseti tanzim edecek teklifler getiriyorlar.

Böyle bir anlayışı hukuk da kaldırmaz, siyaset de kaldırmaz, milletin vicdanı ise hiç kaldırmaz.

Kim bunlar?

Partisini yüzde 18’lerden yüzde 8’e düşüren, seçim sonrasında siyaseti bırakıyorum deyip, yeniden sahneye çıkan siyaset erbabı… hani milletten kırmızı kart gören, milletten kenara çekil talimatı alan ama yerinden kımıldamayanlar var ya, işte onlar söylüyor bunları.

Ne diyorlar, “Başbakan bir bilen olarak kenara çekilsin”.

Oysa demokratik siyasette kimin kenara çekileceğine, kimin ülkeyi yöneteceğine millet karar verir, millet;

Anlamak mümkün değil, siz kim oluyorsunuz, bu yetkiyi size kim veriyor? Eğer millet size böyle bir yetkiyi vermişse aldığın oy ortada, demek ki böyle bir yetkin yok. Sen böyle bir şeyi nasıl ağzına alırsın. Bu bir defa siyasi etikten tamamen uzak olma anlayışıdır. Önce siyasi etikten bir nasibinizi alın.

Eğer birileri kenara çekilecekse, bunu söyleyecek olan da millettir. Sizin böyle bir yetkiniz yok.

Nitekim 2002 seçimlerinde bazı liderlere siz kenara çekilin, siz Meclise girmeyin dedi millet. Partisine on puan kaybettirip Meclis dışı bırakan bu liderler milletin “kenara çekil” mesajını algılamakta zorluk çektiler. Hatta “çekiliyorum” dedikleri halde dönüp dolaşıp yine sahne aldılar.

Milletin yüzde 47 oy verdiği bir partiye ve liderine bu tür gayrı meşru teklifler yapmak ne milli-manevi değerlerimize sığar, ne evrensel demokratik değerlere sığar…

AK Parti’nin Türkiye’ye yaptığı en büyük katkılardan biri siyaseti normalleştirmek, siyasete kalite kazandıracak bir siyaset tarzı geliştirmek olmuştur.

Siyasetin normalleşmesi demokratikleşmesindedir, sağlıklı bir şekilde doğal mecrasında ilerleyebilmesindedir.

Anti-demokratik eğilimler, vesayetçi yaklaşımlar, dayatmacı projeler, siyasetin normalleşmesine değil, anormalleşmesine hizmet eder…

Siz rakibinizin bileğini bükecek bir siyaset yapamayacaksınız, daha başarılı bir performans gösteremeyeceksiniz, milletin gönlünde yer edinemeyeceksiniz, ondan sonra çıkıp, “önümüzden çekilin” ricasında bulunacaksınız.

Siyaset, rakiplerinizden ricada bulunarak, merhamet dileyerek yapılmaz, siyaset milletin gönlünü kazanarak, çok çalışarak, adım adım Anadolu topraklarını dolaşarak bir vizyon ortaya koyarak yapılır…

Lütfen acziyetinizi örtmek için fedakarlık beklemeyin, siz de çalışın, siz de karış karış Türkiye’yi gezin, siz de milletin teveccühünü kazanacak işler yapın.

Siyaset sahnesinde bileğini bükemediklerinden başka yollarla kurtulmaya çalışmayın.

Bu CHP tarzı siyasettir, bu CHP tarzı siyasettir, çaresizliğin, kendine duyulan güvensizliğin bir tezahürüdür.

Biz “Her şey Türkiye” diyerek yola çıktık, aynı ruhla, aynı inançla yolumuza devam ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım,

Türkiye, Ak Parti iktidarıyla birlikte bölgesinde ve dünyadaki itibarını artırıyor, küresel bir aktör olma yolunda her geçen gün emin adımlarla ilerliyor.

Bir sektörümüzdeki olumlu bir gelişme diğer bir sektörümüzü de ayağa kaldırıyor, Türkiye yakaladığı bu sinerji ile bütün sektörlerdeki rekabet gücünü de yükseltiyor.

Her geçen yıl dinamizmi, üretim kapasitesi, rekabet gücü artan bu sektörlerimizin başında savunma sanayimiz geliyor.

Sektör performansının en önemli göstergesi olarak kabul edilen Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyaçlarının yurt içinden karşılanma oranı 2003 yılında yüzde 25 seviyelerinde iken 2007 yılı itibariyle bu oran yüzde 42’ye ulaşmıştır.

2011 yılı için belirlediğimiz hedef yüzde 50’dir.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yüksek teknoloji ürünü birçok ihtiyacı artık milli tasarım ve üretim projeleri çerçevesinde Türk şirketleri ile yapılıyor.

Bununla da kalmıyor, savunma sanayi ürünlerimiz dünyanın her coğrafyasında alıcı buluyor.

Savunma sanayii alanında attığımız adımları büyük bir kararlılıkla devam ettireceğiz. Öncelikli hedefimiz Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yüksek teknoloji ürünü olan birçok ihtiyacı, artık milli tasarım ve üretim projeleri çerçevesinde Türk şirketleri vasıtasıyla inşallah karşılanmaya devam edecektir.

Bugün öğleden sonra ise tarihi bir adım atıyoruz.

ATAK helikopter Projesi’nin başlangıcını yapacağız.

ATAK Projesi kapsamında, T-129 olarak isimlendirilen üstün niteliklere, üstün hareket kabiliyetine sahip helikopter üretimi için bugün çalışmaları başlatıyoruz.

Yaklaşık 3 milyar dolarlık bu proje, önemli ölçüde milli sanayimizin kullanılması açısından da büyük önem taşıyor.

Böylece bir ilk olarak Türkiye, ülkemizde üretilecek bir taarruz helikopter platformuna sahip oluyor.

Bu arada İtalyanlarla birlikte gerçekleştireceğimiz inşallah bu helikopterle, sadece ülkemizin ihtiyacı değil aynı zamanda bunun ihracını da yapabileceğiz. Artık Türkiye bu noktada Atak helikopteri ihraç eden bir ülke durumuna da girmiş olacak.

Değerli arkadaşlarım,

Dün Gaziantep Islahiye’de meydana gelen patlamada yaralanan askerlerimize acil şifalar diliyorum.

Yine aynı bölgede Nurdağı ilçesinde hemzemin geçitte meydana gelen kazada hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Yakınlarına sabırlar diliyorum.

İnşallah böyle acı kayıpları milletçe daha fazla yaşamayız.

Değerli arkadaşlar,

Burada İki hususu daha vurgu yapmak istiyorum.

Bildiğiniz gibi, zaman zaman bazı illerimizde, gerek kamuya ait hastanelerde, gerekse özel hastanelerde, acil servise giden hastalara müdahele konusunda tartışmalar yaşandığına şahit oluyoruz.

Kimi zaman gerçekten ihmallerin yaşandığını, kimi zaman da konunun abartıldığını, çarpıtıldığını ve hükümetimiz aleyhine bir kampanyaya dönüştürüldüğünü gördük, şahit olduk.

Bizim, sağlık noktasındaki hassasiyetimizi, sağlık hizmetlerinde kaliteyi, yaygınlığı artırma noktasındaki kararlılığımızı milletimiz çok iyi biliyor ve artık yaşıyor.

Hangi ilimize gitsek, hangi vatandaşımızla otursak, sohbet etsek, sağlık noktasındaki reformlarımızdan dolayı hayır dualarını alıyoruz, takdirlerini, teşekkürlerini alıyoruz. Şüphesiz ki eksiklerimiz yok değil var. Ama kolay değil, 10 yılların bir bedelini ödüyoruz ve 10 yılların o karanlık tablolarını aydınlığa kavuşturuyoruz.

Hastanelerin birleştirilmesi, ilaç alımında ayrımcılığın ortadan kaldırılması, doktor sayısının, ebe-hemşire sayısının, poliklinik sayısının artırılması, ambulans, 112 acil servis ve özellikle de hastane sayısının, hastane kapasitelerinin artırılması, kış mevsimlerinde özellikle Doğu, Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde, Doğu Karadeniz bölgelerimizde yaşanan o ciddi sıkıntıların aşılmasına yönelik aldığımız kararlar, attığımız adımlar ortada ve bu arada hamdolsun ambulans helikopterlerde artık devreye giriyor. Bunun da şu anda ihalesi vesaire yapıldı ve bu adımlar da şu anda atılıyor.

Milletimize en iyi, en kaliteli, en yaygın sağlık hizmetini ulaştırmak için de durmadan, duraksamadan çalışmaya devam edeceğiz.

Geldiğimiz günden bu yana söylediğimiz bir husus var. Acil kapısından kimse döndürülmeyecek, parasızlık sebebiyle kimse hastanede rehin tutulmayacak.

Buna tahammülümüz yoktur, olamaz.

Ancak uygulamada bazı aksamalar olduğunu gördük ve dün bir genelge yayınlayarak, hassasiyetimizi bir kez daha ortaya koyduk.

Her sağlık kuruluşu, kamu ya da özel fark etmez, hepsini kastediyorum, Acil Servise gelen her bir vatandaşımızı, sosyal güvencesine bakmadan, gelirine bakmadan, en küçük bir ayrım yapmadan kabul etmek ve gerekli müdaheleyi yapmak zorundadır. Genelgemizde bu var.

Yayınladığımız genelgeyle hassasiyetimizi bir kez daha vurguluyoruz ve bu konuda hiçbir ihmale, hiçbir aksaklığa tahammülümüzün olmadığını bir kez daha ortaya koyuyoruz.

Bu genelge vesilesiyle bir kez daha ifade etmek istiyorum:

Hiçbir hasta acil servis kapısından döndürülemez.

Hiçbir hasta, hastane hastane dolaştırılamaz.

Hiçbir hasta sedyede kaderine terk edilemez.

Hiçbir hasta, evrakın eksik, sosyal güvencen yok, gelirin yok, paran yok diye bu tür mazeretlerle acil servis kapısından döndürülemez, kapılar yüzüne kapatılamaz. Bunu böyle bilmenizi istiyorum ve şu anda televizyon ekranlarında bizleri izleyen vatandaşlarımın da bunu böyle bilmesi ve izleyemeyenlere de anlatmasını, duyurmasını özellikle rica ediyorum.

Değerli arkadaşlarım,

Bildiğiniz gibi, geçen hafta içinde Tersanelerimizde yaşanan iş kazalarıyla ilgili olarak muhatap kesimlerle, İstanbul’da ilgili bakan arkadaşlarım, birlikte bir toplantı gerçekleştirdik.

Orada, özellikle tersane sahiplerine, hükümet olarak da, millet olarak da tahammülsüzlüğümüzü bir kez daha iletme fırsatımız oldu, onların görüşlerini aldık. Konuları daha derinlemesine değerlendirdik.

İş kazalarını ve meslek hastalıklarını sıfır seviyesine indirmenin mümkün olmadığını, olamadığını biliyoruz. Ama hedef bu olmalıdır.

Bugün en gelişmiş ülkelerde bile, alınan tüm önlemlere rağmen, benzer kazalar yaşanıyor, benzer kayıplar yaşanıyor.

Ancak bunlar, bu istatistikler, hiçbir ölümün, hiçbir hastalığın, hiçbir kaybın mazereti olamaz.

Dikkat ediniz, sektör, son 5 yılda istihdam ve kapasite bakımından yüzde 400 oranında büyüme kaydetmiştir.

Bu oranda bir büyüme karşısında, bazı açılardan sıkıntılar yaşanmıştır.

Şimdi bu sıkıntıları, bu eksiklikleri gidermek için acil önlemlerimizi alıyoruz ve uygulamaya koyuyoruz.

Burada bir gerçeği anlatmam lazım. Bazı siyasi partilerin bunu istismar yoluna gitmesi çok çirkin. Bakınız bu tersaneler son 5 yılda yapılmadı. Arkadaşlarıma onu da söyledim, şu beş yıl içinde yapılan tersane var mı, onu da inceleyin dedim. 48 tane sadece Tuzla’da tersane var. Bu tersaneler ne zaman yapıldı? Bu tersanelere işletme ruhsatı niçin vermedi? Geçmiş iktidarlar veya tamamlamadılar da niçin bunlara çalışma müsaadesi verildi?

Burada eğer siyasi istismara gidilirse bunun altından farklı dönemler çıkar. Bunu böyle değil… Bir şeyler çözüm için üretebiliyorsanız, bir araya gelelim, bunu bu şekilde çözelim. Ama şu anda 2015 yılına kadar burada bağlantılarını kurmuş olan şirketler var ve bu gemi inşa sanayinde atılan bu adımlar, gerçekten Türkiye için çok çok büyük önem arz ediyor.

Biz şimdi ne yapacağız, işte onun çözümlerini konuştuk. Bakın şimdi süratle orada bir üniversite… Dönemimizde biliyorsunuz bu üniversitenin kuruluşunu parlamentomuzdan geçirdik. Meslekle ilgili olarak. Aynı şekilde şimdi bölgede gemi inşa meslek lisesi, eski gemi yapı meslek lisesi, şimdi bunu orada hemen Milli Eğitim Bakanlığımızla Ulaştırma Bakanlığımız el ele vermek suretiyle süratle orada böyle bir liseyi ve bu sayıyı altıya çıkarmayı hedeflemek suretiyle inşallah yapmak ve gemi inşa sanayinde bu ara elemanların yetişmiş olarak görev almasını sağlamak için adımı atıyoruz.

Kısa, orta,uzun vadeli olarak düşünülen bu adımlarda, kısa vadede de bu yaz sezonu içerisinde okullarımızın tatil olmasından da istifadeyle bölgedeki okullarda oradaki çalışanların eğitimi planlanıyor, şimdi o çalışanlara orada eğitim verilecek.

Bunun yanında taşeronlarla ilgili olarak atılması gereken adımlar nelerse bunun Çalışma Bakanımız, Ulaştırma Bakanımız, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız müşterek çalışmayla bu adımları da atacaklar. Bölgenin Endüstri Bölgesi ilan edilmesi noktasında çalışma… Bunun dışında bir serbest organize sanayi bölgesi, sadece mesleğe yönelik olarak, Kocaeli sınırları içinde veyahut İstanbul sınırları içerisinde yine bölgede, bunun hazırlanması suretiyle de, hem bir istihdam alanı meydana getirmek, hem de bu tür sıkıntıları oradaki alan darlığını gidererek buralara taşımak gibi gayreti de orada yapılan talepler üzerine ortaya koyalım istedik.

Şimdi bu noktada herkese sorumluluk düşüyor ve bizler sorumluluğun idraki içersinde bu adımı atıyoruz.Herkesin hassas olması, duyarlı olması gerekiyor.

İşverenlerimizin de, işçilerimizin de, denetim birimlerinin de, iş güvenliği, iş sağlığı noktasında Çalışma Bakanlığımız şu ana kadar kararlı bir şekilde işin üzerine gidiyor. Bundan sonra daha da kararlı bir şekilde bu süreç devam edecek. Eğitim birimlerinin çalışmalarını, sendikaların, medyanın sorumlu olması, duyarlı olması gerekiyor.

Değerli arkadaşlar zaman zaman bakıyoruz, medyada işte hiçbir yetkisi olmayan, iş yerinde yetkisi olmadığı halde sağdan soldan ilgili ilgisiz toparlamalarla oralarda gösterilerin yapılması ve bu gösterilerle birlikte adeta sanki oradaki bir yetki kendilerindeymiş gibi bunların gösteri yapma hakkı bile yoktur.

Çünkü orada bir yetkisinin olması lazım. Dışarıda yaparsın o ayrı mesele. Ama tersane bünyesinde böyle bir şey yapılamaz ve bugüne kadar bu sabırla hakikaten giderilmiştir. Ama bundan sonra tabi ki burada bu tedbirlerde neyse gereği ona göre alınacaktır. Çünkü oradaki bir defa özgüveni de bunlar ortadan kaldıran haller olarak tespit edilmiştir. Hepsini birden çözmek durumundayız ve buradaki dayanışma inanıyorum ki sektörü öz güvenini ve sektörün verimliliğini artırmaya ve alacağımız tedbirleri de bir an önce almaya itecektir.

İşte bütün bu adımlar çerçevesinde bakın orada şimdi 50 yataklı bir hastanenin, hemen tersanenin yanı başında yapılmış olması ve şu anda Sağlık Bakanlığımızla müşterek çalışmaya girmek üzere daha çok genel cerrahiden tutunuz, plastik cerrahiye varıncaya kadar, orada yanık tedavi merkezine varıncaya kadar, mesleği özellikle yakından ilgilendiren konularda bir hastanenin yapılmış olması da, artık bu işe olumlu yaklaşımın bir göstergesidir.

Bu sorumluluklar yerine getirildiğinde, umuyorum ki tersanelerimizdeki bu hayati sorun da çözülmüş, iş barışı, işçi sağlığı ve güvenliği de sağlanmış olacaktır.

Ben bu temenniyle sözlerimi bitiriyor, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum ve bir hayırlı hafta temennisiyle sizlere en kalbi duygularla sevgi ve saygılarımı tekrar iletiyorum.






Feyza isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-25-2008, 01:02   #3
Kullanıcı Adı
Onlybullet34
Standart AK PARTİ GRUP TOPLANTISI (24 HAZİRAN 2008)
Sağlık reformu gerçekten halkı çok rahatlattı.Başbakanın bitmek tükenmeyen temposunu alkışlamak lazım.Allah yardımcısı olsun.
Onlybullet34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
açıklama, akparti, grup, grup toplantısı, metin, parti, toplantı, yazı


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi