Ak_Kelebek
04-11-2008, 11:02
TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, TCK 301. maddeyle ilgili yasa değişikliğini “acil olmadığı” gerekçesiyle ilgili komisyona göndermedi. Yasa önerilerinin başkanlık üzerinden komisyonlara dağıtılması içtüzük gereği. TBMM başkanlarının bu konuda özel yetkisi yok. TBMM Başkanı Köksal Toptan Çin’de gezide olduğu için başkanlığa vekâlet eden CHP’li Güldal Mumcu’nun “rutin” bir işlem olarak TCK 301 ve 305’inci maddelerle değişiklik önerilerini ilgili komisyona göndermesi gerekiyordu.
Ancak CHP Grup yönetiminin bu girişimi Ankara’ya gelen Barroso’ya “jest” olarak algılaması sonucu Güldal Mumcu da “parti disiplini”ne uyarak yasa önerilerini bekletme yolunu seçmiş.
301’le ilgili onca zamandır yapılan tartışmalardan sonra AKP’nin bir orta yol bularak ve dava açma yetkisini Cumhurbaşkanına havale ederek çözmeye çalıştığı sorunun birkaç ay daha ertelenmesi AB ile ilişkilerin sonunu getirmez!
Ancak CHP’nin ve özel olarak Güldal Mumcu’nun tutumunda siyasi gerekçelerle açıklanamayacak bir tuhaflık gözleniyor. Halen Sosyalist Enternasyonal üyesi (!) olan CHP, düşünce özgürlüğüyle ilgili bir düzenlemede, başkaca pekçok konuda olduğu gibi olayı Türkiye-AB ilişkilerinden kopararak, AKP’nin sorunu haline getiriyor. Ve bir “sosyal demokrat” partinin ideolojik olarak bulunmayacağı bir noktada, MHP’den bile aşırı milliyetçi bir çizgide tutunmaya çalışıyor.
CHP’nin içine sürüklendiğini politikasızlık, “laiklik mi, demokrasi mi?“ ikilemi içindeki Baykal ve kadrosunu, “AKP’den kurtulacaksak demokrasi de olmasın!“ düşüncesine getirmiştir.
TCK 301’den açılan dava sayısı 700’ün üzerindeyken, CHP’li Güldal Mumcu, yasayı değiştirme girişimini siyasi kaygılarla engelleyebiliyor!
Oysa Güldal Hanım yasanın yol açtığı mağduriyetler açısından bir değerlendirme yapsa daha demokrat ve özgürlükçü bir tutum alabilirdi. Olayın insani boyutu da bunu gerektiriyordu.
Hrant Dink geçen yıl, mahkeme önlerinde 301’in hedefi haline getirilerek öldürüldü.
Gazetelerde dün Uğur Mumcu’nun da yasanın eski hali TCK 159’dan yargılandığına ilişkin haberler vardı.
Sonuçta Mumcu da Dink de düşüncelerinden ötürü yaşamlarını kaybettiler.
Hrant’ın cenazesi ardından yüz binlerce kişi “Katil 301” diye yürüdü.
Güldal Hanım da 15 yıldır Mumcu cinayetinin ardındaki karanlığın, çetelerin ördüğü “duvar”ın üzerine cesaretle gitti.
Şimdi Meclis’e girdikten sonra aynı zamanda “vicdani” bir yükümlülük olan 301 meselesi etrafına politik bir duvar örmesini yadırgıyoruz. Siyaset yapmak demek ki böyle bir şeymiş! Üzücü bir durum.
Derya Sazak
Milliyet
Ancak CHP Grup yönetiminin bu girişimi Ankara’ya gelen Barroso’ya “jest” olarak algılaması sonucu Güldal Mumcu da “parti disiplini”ne uyarak yasa önerilerini bekletme yolunu seçmiş.
301’le ilgili onca zamandır yapılan tartışmalardan sonra AKP’nin bir orta yol bularak ve dava açma yetkisini Cumhurbaşkanına havale ederek çözmeye çalıştığı sorunun birkaç ay daha ertelenmesi AB ile ilişkilerin sonunu getirmez!
Ancak CHP’nin ve özel olarak Güldal Mumcu’nun tutumunda siyasi gerekçelerle açıklanamayacak bir tuhaflık gözleniyor. Halen Sosyalist Enternasyonal üyesi (!) olan CHP, düşünce özgürlüğüyle ilgili bir düzenlemede, başkaca pekçok konuda olduğu gibi olayı Türkiye-AB ilişkilerinden kopararak, AKP’nin sorunu haline getiriyor. Ve bir “sosyal demokrat” partinin ideolojik olarak bulunmayacağı bir noktada, MHP’den bile aşırı milliyetçi bir çizgide tutunmaya çalışıyor.
CHP’nin içine sürüklendiğini politikasızlık, “laiklik mi, demokrasi mi?“ ikilemi içindeki Baykal ve kadrosunu, “AKP’den kurtulacaksak demokrasi de olmasın!“ düşüncesine getirmiştir.
TCK 301’den açılan dava sayısı 700’ün üzerindeyken, CHP’li Güldal Mumcu, yasayı değiştirme girişimini siyasi kaygılarla engelleyebiliyor!
Oysa Güldal Hanım yasanın yol açtığı mağduriyetler açısından bir değerlendirme yapsa daha demokrat ve özgürlükçü bir tutum alabilirdi. Olayın insani boyutu da bunu gerektiriyordu.
Hrant Dink geçen yıl, mahkeme önlerinde 301’in hedefi haline getirilerek öldürüldü.
Gazetelerde dün Uğur Mumcu’nun da yasanın eski hali TCK 159’dan yargılandığına ilişkin haberler vardı.
Sonuçta Mumcu da Dink de düşüncelerinden ötürü yaşamlarını kaybettiler.
Hrant’ın cenazesi ardından yüz binlerce kişi “Katil 301” diye yürüdü.
Güldal Hanım da 15 yıldır Mumcu cinayetinin ardındaki karanlığın, çetelerin ördüğü “duvar”ın üzerine cesaretle gitti.
Şimdi Meclis’e girdikten sonra aynı zamanda “vicdani” bir yükümlülük olan 301 meselesi etrafına politik bir duvar örmesini yadırgıyoruz. Siyaset yapmak demek ki böyle bir şeymiş! Üzücü bir durum.
Derya Sazak
Milliyet