fatih kısaparmak balon baskılı balon baykal 23 nisanda bile ergenekonu savundu.... - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : baykal 23 nisanda bile ergenekonu savundu....


Yıldırım
04-23-2009, 20:54
23 Nisan özel oturumunda Ergenekon mesajı verdihttp://medya.zaman.com.tr/2009/04/23/baykal1.jpgTBMM 23 Nisan özel oturumu için toplandı. Genel Kurulda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 23 Nisan'ın ve Milli Egemenliğin önemine vurgu yaparken, CHP lideri Deniz Baykal siyasi mesajlar verip Ergenekon davasında gözaltına alınan isimlere sahip çıktı.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın konuşması
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''din temelinde ayrışmaların ve cemaatleşmelerin, eğitimi, hukuku, yargıyı ve emniyeti yönlendirmeye başlamasının, böyle bir sürece göz yumulmasının ve seyirci kalınmasının tarihi bir gaflet'' olacağını ifade ederek, ''Demokrasimizin sağladığı olanakları, Cumhuriyet'in ve devletin milli ve laik kimliğini ortadan kaldırmak için kullanmak eğer bir ihanet projesi değilse tam bir aymazlıktır'' dedi.
Baykal, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, örnek ve model olarak bütün dünyada ilgiyle izlenen modernleşme tarihinin temelinde iki temel siyasal ilke bulunduğunu söyledi. CHP Genel Başkanı Baykal, şunları söyledi:
''Birincisi, ırk, kan, kafatası ölçülerini reddeden ve etnik kimlikleri, yerel, yöresel bağımlılıkları aşan bir ulusal kimlik anlayışı. Etnik ve sosyolojik kimliği inkar etmeden ama onun tutsağı da olmadan daha yüksek bir ulusal kimliğe geçiş. Etnik kimlik, herkesin kendi şerefidir ama etnik kimliğimiz ne olursa olsun, hepimiz Türk milLetinin eşit birer parçasıyız. Bizim modernleşme deneyimimizin temelinde böyle bir uluslaşma anlayışı vardır.
İkinci temel ilke, din, siyaset ve laiklik anlayışı ile ilgilidir. Müslüman bir toplumda en geniş din ve ibadet özgürlüğü ile laik bir devlet düzeninin birlikte sürdürülebilmesi pek çok kişinin gözünde Türkiye'yi örnek bir ülke haline getirmektedir. Aslında İslamiyet ile laikliğin beraberliği Türkiye'nin modernleşme başarısının temel dayanağıdır.
Etnik kimliğimiz ne olursa olsun, hepimiz Türk milletinin birer parçası olarak eşitlik ve kardeşlik içinde beraber yaşayacağız. Dini inancımız, mezhebimiz ne olursa olsun, hepimiz laik Türkiye Cumhuriyeti'nin birer parçası olarak eşitlik ve kardeşlik içinde yine beraber yaşayacağız. Bunu başarabilirsek, Türkiye istikrar içinde, demokrasi içinde ilerler. Böyle bir parlak geleceği etnik ayrımcılık ve terör tehdidinin gölgelemesine izin vermemeliyiz.
Aynı şekilde din temelinde ayrışmaların, cemaatleşmelerin, eğitimi, hukuku, yargıyı, emniyeti yönlendirmeye başlaması, böyle bir sürece gözyumulması, seyirci kalınması tarihi bir gaflet olacaktır. Demokrasimizin sağladığı olanakları, Cumhuriyet'in ve devletin milli ve laik kimliğini ortadan kaldırmak için kullanmak eğer bir ihanet projesi değilse, tam bir aymazlıktır. Milli irade bir bütündür. İktidar da muhalefet de milli iradenin bir parçasıdır. Türk halkının milli iradesini de Kuzey Kıbrıs halkının milli iradesini de aynı saygı ile karşılayamıyorsanız, milli irade konusunda samimi değilsiniz demektir.''
-''...SABAHA KARŞI EVLERİ BASILIP NEYLE SUÇLANDIKLARINI BİLMEDEN...''-
Milli irade ya da milli egemenliğin, tek başına demokrasi demek olmadığını ifade eden Baykal, şöyle devam etti:
''Milli egemenliğin, demokrasiye dönüşebilmesi için gerçekten bağımsız, güçlü bir yargıya ve hukukun üstünlüğü anlayışına ihtiyaç vardır. İnsan hak ve özgürlüklerinin kağıt üstünde kalmamasına, güçlü ve etkin bir basın ve medya denetimine gereklilik vardır. Yoksa milli egemenlik ve milli irade anlayışı kolayca bir parlamento egemenliğine, parlamento egemenliği de bir parti çoğunluğunun diktasına, parti çoğunluğu da bir liderin keyfi hegemonyasına dönüşebilir. Duvarlarda 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' sözlerinin yazılı olması, gerçekte bir lider hegemonyasının yaşanmakta olduğu gerçeğini maskelemeye yetmez.
Böyle bir durumda da memleketin dürüst, namuslu insanları, vatansever aydınları, sabaha karşı evleri basılıp, neyle suçlandıklarını bile bilmeden aylarca tutuklanabilirler. Herkesin telefonları, bilgisayarları izlenebilir. İnsanlar dizi film senaryoları gibi ucu açık iddianamelerle gizli tanık ifadeleriyle işkence altında sağlanan suçlamalarla sahte haham ifşaatlarıyla emniyette ya da savcılıkta sanıklarla pazarlık yapılarak oluşturulan delillerle yargılanabilirler. Muhalefet eden gazete ve televizyonları susturmak için ekonomik ve mali baskı ve yıldırma yöntemleri acımasızca uygulanabilir.''
-''GERÇEK DEMOKRASİLERDE YARGIDAN KAÇAN BAŞBAKAN, BAKAN...''-
Baykal, iktidarların seçimden çıkmış olmasının, demokrasiyi güvence altına almaya yetmeyeceğini savunarak, şöyle konuştu:
''Demokrasilerde iktidarlar denetlenebilir olmalıdır. Denetimi hem siyaset hem yargı yapacaktır. Yargıyı ve basın, medya kuruluşları gibi siyasal denetim kurumlarını, devlet gücünü kullanarak etkisiz kılmak, yargıyı siyasallaştırmak, yargıda kadrolaşmak, medyayı sindirmek demokratik meşruiyete değil, lider hegemonyasına hizmet eder. Gerçek demokrasilerde yargıdan kaçan, dokunulmazlık zırhının arkasına saklanan başbakanlara, bakanlara, milletvekillerine yer yoktur. Yine kendi suçları için af çıkaran bakanlara, milletvekillerine demokrasilerde yer yoktur. İktidar olanakları ile kendi yakınlarına ihale ayarlamak demokrasilerde yoktur. İktidar olanakları ile devlet bankalarını kullanarak yakınlarına yandaş medya satın almak demokrasilerde yoktur. Devletin en önemli yönetim birimlerini tarikat, cemaat örgütlenmelerine teslim etmek demokrasilerde yoktur. Polisi, emniyet güçlerini kendi siyasi amaçları için bir yıldırma ve intikam mangası gibi kullanmaya demokrasilerde yer yoktur. Devletin mali yetkilerini şirketlere karşı bir tehdit ve şantaj silahı gibi kullanmaya demokrasilerde yer yoktur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 89 yıl önce 'milli irade' ve 'milli egemenlik' kavramlarıyla çıktığı yolculuğunu, gerçek bir demokrasi hedefine ulaştırabilmek için öyle anlaşılıyor ki siyaseti etkin bir hukuk ve kamuoyu denetimine sokacak düzenlemelere ihtiyaç vardır. Hukuku siyasetin emrine girmekten çıkarıp, siyaseti denetleyebilecek bir noktaya taşımak işin özüdür. Gerçek demokrasi, siyaset hukuku kullanırsa değil, hukuk siyaseti denetlerse sağlanır. 23 Nisan'ı sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin geçmiş başarılarını saygıyla hatırlayarak değil, aynı zamanda geleceğe yönelik görevlerimizi, sorumluluklarımızı umutla sahiplenerek selamlıyorum.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşması
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, her türlü hukuk dışı teşebbüs, karanlık girişim, TBMM'yi hedef alan her türlü yeraltı örgütlenmenin, demokrasi ve hukuk çerçevesinde mutlaka bertaraf edileceğini vurgulayarak, ''Çünkü çocuklarımıza aydınlık bir gelecek emanet etmek, onlara güçlü bir Türkiye teslim etmek gibi bir sorumluluğumuz var'' dedi.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulunda konuşan Başbakan Erdoğan, siyasi temsil yetkisinin ve meşruiyetin kaynağının millet olduğunu söyledi.
Meclisin açılışından bugüne kadar geçen 89 yılda çok büyük tecrübeler kazanıldığını belirten Erdoğan, 'Bugün milli egemenlik kavramı ile birlikte demokrasimiz, daha ileri noktalara ulaşmış, daha gelişmiş durumdadır'' dedi.
Başbakan Erdoğan, çok partili demokratik hayatın başladığı andan itibaren milli iradeyi ve demokrasiyi tartışma konusu yapanların, milli iradenin tecelli ettiği demokratik seçimlerde aziz milletten en anlamlı cevabı aldıklarını kaydetti. Erdoğan, şöyle konuştu: 'Unutmamak gerekir ki demokrasiyi ve milli iradeyi zayıflatmak, Türk milletini ve Türkiye Cumhuriyetini zayıflatmakla eş anlamlıdır. Hiç şüphesiz ki daha çağdaş, daha modern, daha müreffeh bir Türkiye, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizin AB sürecinde reformcu bir çizgide ilerlemesiyle, küresel rekabet gücünü daha da artırmasıyla mümkün olacaktır.
Bugün dünyanın 17. büyük ekonomisi haline gelmiş bir Türkiye var. Bugün, 742 milyar dolar gayri safi yurt içi hasıla büyüklüğüne ulaşmış bir Türkiye var. Bugün, 132 milyar dolar ihracat hacmine, 334 milyar dolar dış ticaret hacmine ulaşmış bir Türkiye var. Bugün, komşularıyla meselelerini çözüm yoluna koymuş, bölgesinde ve dünyada barışa katkı sağlayan, küresel meselelerde ağırlığı olan, saygınlığını yeniden kazanmış bir Türkiye var. AB'ye tam üyelik yolunda kararlılıkla ilerleyen, gecikmiş reformlarını cesaretle yapan, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti yapısıyla bölgesine örnek teşkil eden bir Türkiye var. Bu Türkiye, işte bu yüce Meclisin eseridir. Bu Türkiye, milli iradeye ve demokrasiye samimiyetle sahip çıkan bu milletin eseridir.''
-''MİLLİ İRADE VE DEMOKRASİYE YÖNELİK GİRİŞİM''-
Başbakan Erdoğan, milli irade ve demokrasiye yönelik her türlü girişimin; aynı zamanda Türkiye'nin büyümesine, ilerlemesine, kalkınmasına, güçlü ve saygın bir ülke olmasına yönelik engelleyici bir girişim olarak algılanacağını kaydetti.
Aziz millet ve yüce Meclisin, bu tür olumsuz girişimler karşısında tarihi boyunca olduğu gibi, bugün ve bundan sonra da kararlı ve tutarlı bir duruş sergileyeceğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
'Çünkü, Türk milletinin karakteri bağımsızlıktır, hür iradesine ve onuruna sonuna kadar sahip çıkmaktır, her türlü baskı ve haksızlığa karşı amansız bir duruş sergilemektir. Her türlü hukuk dışı teşebbüs, karanlık girişim, TBMM'yi ve demokrasiyi hedef alan her türlü yeraltı örgütlenmesi, demokrasi ve hukuk çerçevesinde mutlaka bertaraf edilecektir. Çünkü çocuklarımıza aydınlık bir gelecek emanet etmek, onlara güçlü bir Türkiye teslim etmek gibi bir sorumluluğumuz, yükümlülüğümüz var.
Bugün aydınlık bir Türkiye için ter dökmeyenler, fedakarlıkta bulunmayanlar, cesaret sergilemeyenler, çocuklarımıza bugünkünden daha iyi bir Türkiye emanet edemezler. Bugün karanlıkları aydınlığa kavuşturmak için samimi bir tavır ortaya koyamayanlar, yarın çocuklarımızın yüzüne bakmakta zorlanırlar. Dünyanın ilk ve tek çocuk bayramı olan 23 Nisan'da çocuklarımıza bugünkünden daha iyi bir Türkiye teslim edeceğimize dair kararlılığımızın altını bir kez daha çiziyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, bütün istiklal kahramanlarımızı, şehit ve gazilerimizi, Mecliste görev yapmış bütün siyasetçilerimizi şükranla anıyorum.''
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin konuşması::
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, en karamsar ortamda, en müşkül anlarda bile Türk milletine gücü yetmeyenlerin, bugün yeni maceralarla ve yollarla şanslarını bir kez daha denemeye çalışmalarının beyhude bir gayret olduğunu söyledi.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla Köksal Toptan'ın başkanlığında özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulunda bir konuşma yapan Bahçeli, ''Tarihe yalnızca geride kalmış olaylar olarak bakmanın, birbirinden irtibatsız yaşantılar olarak yorumlamanın, geçmiş ile gelecek arasındaki bağı; dün, bugün ve yarın arasındaki terkibi anlamaktan bizleri uzaklaştıracaktır'' diye konuştu.
Bahçeli, 23 Nisan'ı bütün yönleriyle dile getirirken, gözden kaçırılmaması gereken en önemli hususun, bu tarihin bir son değil, bir başlangıç olduğu gerçeğini vurguladı. Bahçeli, bu tarihte neyin başladığını anlamanın ise Anadolu'yu yurt tutan ecdadın bugüne kadar bu topraklarda tutunabilmek için verdiği zorlu sürecin tamamını ve Türklüğün Anadolu'dan uzaklaştırılması için sergilenen senaryoları bilmekten ve doğru okumaktan geçtiğini söyledi. Bahçeli şöyle devam etti:
''Özellikle, asırlar sonra ilk toprak kaybımızın gerçekleştiği 1699 yılından 1920 yılına kadar geçen zorlu 220 yılın muhasebesinin hem vicdanlarda, hem de şuurlarda bir kez daha yapılması ve tazelenmesi şarttır. Geniş bir zaman aralığını bütüncül bakışla okuyacağımız böylesi bir derin ve kapsamlı muhasebe, milletimizin yüzyıllardır mücadelesini verdiği gerçeklerin, günümüze kadar ulaşmış yeni boyutunu ve şeklini de doğru anlamamızı sağlayacaktır. Bu itibarla, küresel gelişmelerin Türkiye'ye sunduğu fırsatları veya getireceği riskleri tahlil ederken; Büyük Millet Meclisi'nin hangi şartlar altında, hangi olayların sonucunda, hangi imkânlarla, kimlerin mücadelesiyle kurulmuş olduğunu; aziz milletimizin yüzyıllarca nasıl bir bedel karşılığında bu sonuca ulaştığını dikkate almamız milli bir sorumluluk olarak karşımızdadır.''
''23 Nisan 1920 tarihi, elbette ki üç yıl sonra varlığını ve bağımsızlığını bütün dünyaya ilan edecek olan Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi ve hukuki altyapısının hazırlandığı bir döneminin başlangıcıdır'' diyen Bahçeli, bu yönüyle ilk Meclisin, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu iradesi olduğunu ve değerinin asla tartışılamayacağını bildirdi.
Bahçeli, 23 Nisan'ın TBMM'nin temelinin atıldığı gün olduğuna işaret ederek, bu yönüyle de demokrasi ve milli egemenliğe doğru atılan ilk adım olduğunu söyledi.
Bu tarihin, vatanın bağımsızlığı ve milletin varlığı için yüreğini ortaya koyan kadroların, büyük Atatürk önderliğinde tarihe damgasını vurduğu dönüm noktası olduğunu vurgulayan Bahçeli, bu yönüyle de bu olayı, yeni Türk devletinin habercisi şeklinde niteledi.
-''TBMM'NİN AÇILMASI...''-
MHP lideri Bahçeli, TBMM'nin açılmasının, aziz milletin varlığına ve bekasına yönelen ve sabırları zorlayan dayatma ve gelişmeler karşısında, neleri göze alıp, nasıl başarabileceğinin de emsalsiz bir örneğini teşkil ettiğini kaydetti.
''Gerek TBMM'nin açılış destanı ve şartları, gerekse sonradan yaşanan siyasi, sosyal gelişmelerin tamamı; bizleri küçümseyen, onurumuza ve mukaddesatımıza el ve dil uzatmaya yeltenen, gücümüzü sınamaya kalkışanları nasıl bir akıbetin beklediğini anlamaları açısından da tarihi bir ibret ve ihtar belgesi olmuştur'' diyen Bahçeli, bu nedenle, TBMM'nin açılması ile başlayan sürecin manasını ayrıntıları ile bilmenin çok önemli olduğuna inandığına söyledi.
Bahçeli, en karamsar ortamda, en müşkül anlarda bile Türk milletine gücü yetmeyenlerin, bugün yeni maceralarla ve yollarla şanslarını bir kez daha denemeye çalışmalarının bu açıdan beyhude bir gayret olacağını ifade etti. TBMM'nin açılması ile milletin son sözünü o tarihte söylediğini dile getiren Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bu son sözün karşılığı, 1915 Çanakkale'sinden, 1922 İzmir'ine kadar karış karış savunulan vatan toprakları ve dökülen şehit kanlarıyla tescil edilmiş ve bedeli ödenmiştir.
Tercihini bin yıllık kardeşlikten ve kaynaşmadan yana kullanan, tam bağımsızlıktan başka hiçbir arayışı olmayan alnı açık, bahtı açık, yolu açık millet temsilcileri tarafından bu konu 23 Nisan 1920'de bir daha açılmamak üzere kapatılmıştır.
Bu nedenle, tarihin acı ve tatlı hatıralarla kapanmış sayfalarının, son bulmayan öç ve intikam duygularıyla, asla hak etmediğimiz insanlık dışı iftiraların yüzleşme adı altında canlı tutulmaya çalışılması dikkat etmemiz gereken bir konu olarak tekrar karşımızdadır.''
''Türk milletini, Selçuklu Sultanı Alparslan adına Romen Diyojen'den, Osmanlı Padişahı Fatih adına Konstantin'den ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk adına ise yedi düvelden özür dilemeye kadar götürecek olan suçlamaların ve hesaplaşmanın kapısının aralanmasını kim engelleyecektir?'' sorunu yönelten Bahçeli, ''Buna fırsat tanımamız ve bu dayatmaları kabul etmemiz asla ve asla mümkün değildir'' dedi.
Bahçeli, ''Unutmayalım ki inancımızın ve iddialarımızın devamı, ancak dayanma gücümüz, dik duruşumuz ve savunabilme direncimiz kadar olabilecektir. Bunun en güzel örneği de TBMM'nin açılışıdır'' diye konuştu.
-''ÇOK UZAKLARA GİTMEYE GEREK YOK''-
Devlet Bahçeli, bu toprakları vatan yapan ecdattan devralınan mirasın, omuzlarımıza yüklediği görevin çok ağır olduğunu belirterek, ''Ancak bu kutlu vazifeyi yerine getirmek için ihtiyacımız olan cesaret ve ilham ise tarihimizin şanlı sayfalarında fazlasıyla mevcuttur. Türkiye'nin yükselişinin de tıpkı 23 Nisan 1920'de tecelli eden şuurda anlamını bulduğu gibi; sorunlara yalnızca başkent Ankara'dan bakan, ayrışmayı değil birleşmeyi, dağılmayı değil buluşmayı, parçalanmayı değil kucaklaşmayı, farklılaşmayı değil bütünleşmeyi hedefleyen kolektif anlayışla mümkün olabilecektir'' ifadesini kullandı..
23 Nisan 1920'nin aziz hatıralarını aramak ve anlamak için çok uzaklara gitmeye gerek olmadığına işaret eden Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
''19 Mayıs ruhunda tecelli etmiş yüksek ülkülerde, isli gaz lambaların ışığında kaleme alınan kararlarda, ardı arkası gelmeyen sararmış telgraflarda, heyecanla buluşulan Kongre salonlarında, asker götüren katarların loş vagonlarında, mermi taşıyan kağnıların teknelerinde, uykusuz gecelerle geçen meclis sıralarında ve nihayet, şahadetlerle dolu vatan topraklarında, onu anlamak ve tanımak isteyenler için kutlu anıları ve belgeleri canlılığını hala korumaktadır. Bugün de dün olduğu gibi, kardeşliğimize musallat olan gelişmeler karşısında en önemli direnç ve dayanma gücümüz, yüreklerinin vatan ve millet sevgisi ile dolu olduğunu düşündüğüm siz muhterem milletvekillerinin yüksek iradesinde saklıdır. Aziz milletvekillerinin atacakları her adımda, verecekleri her kararda mensubu oldukları 'Gazi Meclis'in tarihine, şerefine, namusuna ve anlamına uygun hareket edeceklerine olan inancım tamdır.''
-''TBMM, TÜRK DEVLETİNİN DOĞUŞUNU MÜJDELEDİ''-
Bahçeli, Cumhuriyetin kuruluşundan üç yıl önce açılan TBMM'nin, Türk Devletinin doğuşunu, pırıl pırıl çocukların da ülkenin onurlu ve yüksek geleceğini müjdelediğini bildirdi. Devlet Bahçeli, ''Milletimiz, bağrından yetişen yeni nesillerle varlığını sürdürecek, devletimiz genç kuşaklarla geleceğe umutla ve aydınlıkla bakmaya devam edecektir. Bu vesile ile sevgili çocuklarımızın ve bugünün kendilerine ithaf edildiği dünyadaki bütün çocukların bayramını en içten dileklerimle kutluyorum. Gerçek ve kalıcı barış, huzur, mutluluk ve kardeşlik diliyorum'' diye konuştu. Yüzyıllarca hüküm sürülen coğrafyalarda, varlığını feda ederek huzur içinde yatan milyonlarca meçhul kahramanın aziz hatıralarını hürmet ve hayranlıkla yad etiğini ifade eden Bahçeli, sözlerini, ''Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nde hayat ve vücut bulmamızı sağlayan kahraman evlatlarımızı, bu kutlu Meclisi emanet eden büyük Atatürk'ü, dava arkadaşlarını ve bugün hayatta olmayan TBMM'nin aziz mensuplarını şükran duygularımla, minnet ve rahmetle anıyorum'' diyerek tamamladı.

BlueMoon
04-23-2009, 23:53
onların işi o zaten. Suçluluğu mahkeme tutanakları iddianameler ile ispatlanmış kişileri bile temiz vatan evlatları olarak nitelendiren zihniyetten ne beklenir.

NS
04-23-2009, 23:55
adamın konusacak lafı yok ki !
bi söz var
laf bilirsen konus ibret alsınlar; laf bilmezsen sus da insan sansınlar...

Tarantula_
04-23-2009, 23:57
Kuyruk acısı işte ne yaparsın...

Ucu Dennis By-kal'ada uzanacakta ondan bu telaş...