NuR-eFSaN
08-19-2008, 17:47
http://img216.imageshack.us/img216/3597/susdr7.jpg (http://imageshack.us)
http://img216.imageshack.us/img216/3597/susdr7.31f7f96880.jpg (http://g.imageshack.us/g.php?h=216&i=susdr7.jpg)
“yüreğim içimde küflü hançer yarası kanamaların beşiğiyken
ve saçların düşümde, itelenmiş bir griliğin
gökyüzünde firari kalmış yağmur kokusuyken
seni unutmak riyakâr susuşlarla kendime meydan okumaktır..!”
elvedası yitik bir gidişle kanarken yüreğim
tükenmez yol sancılarıyla dolduruyorum geceleri…
kente yalnızlık çöküyor usuldan.
karanlık yüzlü intiharlar gölgesinde
kan kırmızı yaprak döküyor dar ağaçları…
her kelam zemheriye çıkar şimdi
her türkü üryan bir çığlık
dağ başında yalnızlık yazgısı kardelen olur ömür
düşlerimce üşümüş…
bahara hasret öylece yitip giden
doğulu bir göçebe olur adımın karşılığı
sadece kendine mülteci
zulasında kaçak aşklar taşıyan
sarı tütün tiryakisi dudaklarından
acılı türküler seherinde
Nemrut kızılı güneşler damıtan…
kuzeyli bir öyküdür
kara yağız, uçuk deniz maviliğinde
kendinden başka dinleyeni olmayan
hem yaşayan hem anlatan
t-adı s-aklımda bir yasak elma,
sızılı bir düş,
kalemin ucunda mürekkeptir Esvâra…
ve ben cüzamlı şehirlerde
tedirgin adımlarla tüketirim sokakları
keskin bıçaklar sırtında yürür gibi…
ben ki sokak lambaları kadar kör
yani karanlıktan başka renk tanımayan
bir ahir zaman vurgunu
yorgunluğumdan öte
sonunu getiremediğim uykularım var benim,
azalan hayatların zemherisinde kan emici kâbuslarım..
ben kendime küs,
gölgeme yaban düştüm…
bölünmüş bir mevsimdim sonunu bahar sandığım
eylüle yakalandım mayısın gözlerinde
gurbet kızılı bir akşamüstü
kırdım kalemimi;
son-baharlarca intihar yazdım
bu yüzden yağmur kokar ölmelerim.
ölmelerim ki örselenmiş hayallerin kırıklığında
solgun gül tebessümü,
adına şerh acılarla hemhâl,
karşı evden yansıyan
artık babasız bir çocuk çığlığı..!
ve şimdi
yetim bir yolculuk sahipsizliğinde yüreğim,
kıyım senaryolarında kıyameti oynayan figüran
gamzelerinde yokluk ağıtı türküler barındıran
Kudüslü çocuk gözlerinde
baskın yemiş oyunlar kadar yaralı
hem kör hem ebe..
bak ve gör..!
İstanbul giyinmiş bir terk edilişim ben
ihanet bezinden dokunmuş ölüm işlemeli hüzünler altında
gözyaşı kuşanmış bir başkaldırı
ve en çok kendinden sabıkalı…
gör ve duy..!
kalemi kırılmış sevdalar dem tutuyor gökyüzünde
bir bulut özleminde yağmur türküleri dillendiriyorum..
her yanım zifiri kayboluşlar matemi
her yanda duvar,ayrılık, yenilgi…
ölüm okuyup zulüm yazıyor kalemler
cellat sırıtışlarında giyotinlere vuruyorlar düşleri
Kerbelâ’da Hüseyin gibi
kuyuda Yusuf, ateşte İbrahim
Kerküklü anaların dilinde ağlayan hoyrat gibi
çapulcu ağızlarda yağmalanıyor sevgiler
hasılı kelam
bu kadar düşmüşken gönüller çıplak kaldırımlara
kendini yüreğimden çıkarma sen
geri dönüşü olmayan;
git’ten uzak bir vuslat kal içimde…
varsın ölü gözlerden çalınmış bakışlarla
bahara küsmüş nisan yağmurluğunla kanat yaralarımı
yeter ki hayat olup aksın adın damarlarımda
hayat olup aksın Esvâra…
Yazarı : Birol Koçak
http://img216.imageshack.us/img216/3597/susdr7.31f7f96880.jpg (http://g.imageshack.us/g.php?h=216&i=susdr7.jpg)
“yüreğim içimde küflü hançer yarası kanamaların beşiğiyken
ve saçların düşümde, itelenmiş bir griliğin
gökyüzünde firari kalmış yağmur kokusuyken
seni unutmak riyakâr susuşlarla kendime meydan okumaktır..!”
elvedası yitik bir gidişle kanarken yüreğim
tükenmez yol sancılarıyla dolduruyorum geceleri…
kente yalnızlık çöküyor usuldan.
karanlık yüzlü intiharlar gölgesinde
kan kırmızı yaprak döküyor dar ağaçları…
her kelam zemheriye çıkar şimdi
her türkü üryan bir çığlık
dağ başında yalnızlık yazgısı kardelen olur ömür
düşlerimce üşümüş…
bahara hasret öylece yitip giden
doğulu bir göçebe olur adımın karşılığı
sadece kendine mülteci
zulasında kaçak aşklar taşıyan
sarı tütün tiryakisi dudaklarından
acılı türküler seherinde
Nemrut kızılı güneşler damıtan…
kuzeyli bir öyküdür
kara yağız, uçuk deniz maviliğinde
kendinden başka dinleyeni olmayan
hem yaşayan hem anlatan
t-adı s-aklımda bir yasak elma,
sızılı bir düş,
kalemin ucunda mürekkeptir Esvâra…
ve ben cüzamlı şehirlerde
tedirgin adımlarla tüketirim sokakları
keskin bıçaklar sırtında yürür gibi…
ben ki sokak lambaları kadar kör
yani karanlıktan başka renk tanımayan
bir ahir zaman vurgunu
yorgunluğumdan öte
sonunu getiremediğim uykularım var benim,
azalan hayatların zemherisinde kan emici kâbuslarım..
ben kendime küs,
gölgeme yaban düştüm…
bölünmüş bir mevsimdim sonunu bahar sandığım
eylüle yakalandım mayısın gözlerinde
gurbet kızılı bir akşamüstü
kırdım kalemimi;
son-baharlarca intihar yazdım
bu yüzden yağmur kokar ölmelerim.
ölmelerim ki örselenmiş hayallerin kırıklığında
solgun gül tebessümü,
adına şerh acılarla hemhâl,
karşı evden yansıyan
artık babasız bir çocuk çığlığı..!
ve şimdi
yetim bir yolculuk sahipsizliğinde yüreğim,
kıyım senaryolarında kıyameti oynayan figüran
gamzelerinde yokluk ağıtı türküler barındıran
Kudüslü çocuk gözlerinde
baskın yemiş oyunlar kadar yaralı
hem kör hem ebe..
bak ve gör..!
İstanbul giyinmiş bir terk edilişim ben
ihanet bezinden dokunmuş ölüm işlemeli hüzünler altında
gözyaşı kuşanmış bir başkaldırı
ve en çok kendinden sabıkalı…
gör ve duy..!
kalemi kırılmış sevdalar dem tutuyor gökyüzünde
bir bulut özleminde yağmur türküleri dillendiriyorum..
her yanım zifiri kayboluşlar matemi
her yanda duvar,ayrılık, yenilgi…
ölüm okuyup zulüm yazıyor kalemler
cellat sırıtışlarında giyotinlere vuruyorlar düşleri
Kerbelâ’da Hüseyin gibi
kuyuda Yusuf, ateşte İbrahim
Kerküklü anaların dilinde ağlayan hoyrat gibi
çapulcu ağızlarda yağmalanıyor sevgiler
hasılı kelam
bu kadar düşmüşken gönüller çıplak kaldırımlara
kendini yüreğimden çıkarma sen
geri dönüşü olmayan;
git’ten uzak bir vuslat kal içimde…
varsın ölü gözlerden çalınmış bakışlarla
bahara küsmüş nisan yağmurluğunla kanat yaralarımı
yeter ki hayat olup aksın adın damarlarımda
hayat olup aksın Esvâra…
Yazarı : Birol Koçak