fatih kısaparmak balon baskılı balon Genç Olsaydım Dağa Çıkardım... - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Genç Olsaydım Dağa Çıkardım...


Asi_isyankar
10-13-2010, 17:24
Bu uzun ve dehşet dolu yazıyı okumaya
yüreği, kalbi, vicdanı ve midesi kaldıranlar okusun.
PKK tam da bu noktada doğup büyümeye başladı.

***

Felat Cemiloğlu'nun
Diyarbakır zındanını Hasan Cemal'e anlatımı

http://www.diyarbakirzindani.com/images/stories/hasancemal_kurtler%20s.jpg

Anlatmaya basladı;
"Hapishaneden kurtulduğum zaman
Genç olsaydım, dağa çıkardım."

Dinledikçe içim acıdı.
"Adim, Felat Cerniloglu. 1928 Diyarbakir dogumluyum.
1982 yilinda Diyarbakir K Tipi Askeri Cezaevî'nin 5 No'lu koğuşunda yasadiklarim cehennemdi.
Ben sekiz yasindayken, 1936'da bütün Cemiloglu ailesi ve damatlari, iskân Kanunu uyarinca degisik illere, Ordu'ya, Giresun'a, Samsun'a, Kastamonu'ya, Sinop'a, Lüleburgaz'a, Kirklareli`ne Edirne'ye, Konya'ya, Denizli'ye sürülmüsler. Bizim aileye Onlu düsmüs. Ben ilk ve ortaokulu Ordu'da okudum. Lise olmadigi için 1944'te istanbul'a, Haydarpasa Lisesi'ne yatili gönderildim. Ordu'ya sürgün gidince bizim aileye bir ev ile bir findik bahçesi verilmis borçlandirma karsiliginda,..

Diyarbakir'in en köklü ailelerinden biridir Cemîlogullari

Yetmis köyü varmis.

Bazi köylerimizin isimlerini animsiyorum: Karabas, Köprübasi, Ambar, Tavukla, Sernami-Yeni Evler. Sonra kaza olan Bismil de bir zamanlar Cenüluglu ailesinin köyüyrnüs. Biz Diyarbakir'dan Ordu'ya sürgün edildikten sonra bizim topraklara, köylere Bulgaristan'dan gelen muhacirîer yerlestirilmeye baslanrms...

Savas sonrasi 1948'de Amerikan Marshaü Yardumi'yla birlikle sürgün karan kalkti. Evinize dönebilirsiniz dediler Ya da isteyen Ordu'da ve diger vilayetlerde kalabilir dendi. Herhalde Amerikan yardiminin bir önkosulu olarak iskân Kanunu kaldirilmis oldu.

Diyarbakir'a dönmeye karar verdi ailem.

Topraklarimizin bir kismina Bulgar muhacirler konmustu. An-

çak tapuya tescil ettirmeyenlerden, sicak ve hastalik nedeniyle kaçip gidenlerden topraklarimizi, sekiz on köyü geri aldik. Buralarda simdi hâlâ Bulgar muhaciri Türkler yasar. Öteden beri daha çok resmi devlet dairelerinde kapici, odaci, memur olarak çalisirlar.

1948'de ben de istanbul'dan Diyarbakir'a geri döndüm. Lise son sinifi okumaya basladim. Lise bitti, tekrar istanbul'a gittim. Sultanahmet'teki Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulu'nu bitirdim. Diyarbakir'da Belediye iktisat müdürlügü, Millî Koruma müdürlügü, Ticaret ve Sanayi Odasi genel sekreterligi, baskanligi, 1992'de ise Güneydogu` dari ilk üye olarak TOBB Yönetim Kurulu üyeligi yaptim, iskenderun'da askerlik hizmetimi yedek subay olarak yerine getirdim.

27 Mayis oldu.

Sekiz ay kadar Belediye reis vekilligi görevinde bulundum. O zaman Diyarbakir valisi Namik Kemal Sentürk'tü. Abim Nejat Ce-miloglu 1963'te ismet inönü'nün CHP'sinden Belediye reisi seçildi ve 1974'e kadar iki dönem yapti bu görevi,

1977'de Demirci'm AP'sinden Belediye baskan adayi oldum. Mehdi Zana bagimsiz olarak kazandi. 1989'da da Özalin ANAP`in dan baskan adayi oldum. Rahmetli beni özel bir kamuoyu yokla-masiyla bulmustu,

Ordu'dan döndükten sonra abimle birlikte 12 bin dönüm araziyi Islemeye basladik. Bu arada ben on iki yil Sirnak Kömürleri Vilayet mutemetligi yaptim. Ne miydi bu? Kömür tevzii. Sirnak kömürlerinin Siniak-Kurtalan arasi nakliyesi. Günde l 000 ton kömür çekerdik, 100 kamyon demekti her gün. Kurtalan'dan trenle 18 vilayete dagitilirdi. 1982'de Diyarbakir Ticaret Odasi'nda yöneticilik de yapiyordum.

Elli dört yasindayken, 21 mayis 1982'de gözaltina alindim.

önce evim ve bürom arandi. Evden ayrilirken esime, hadisenin Kurtalan'la alakasi olabilecegini ve Bedii Tan ile Aziz Ipekçi'ye her seyin dogrusunu anlatmalarini söylemesini tembih ettim. Diyarbakir Orduevntiii arkasinda YSE'ye ait, bir otobüse bindirildim. Otobüste bir üstegmen, bir basçavus ile on kadar asker vardi.

Sabaha karsi Siirt`e ulastik.

Merkez Komutanligina geldikten sonra üstegmen bir yere telefon ederek 'Emaneti getirdik!' dedi. Ömer isminde bir askeri çagirdilar. Uykudan yeni uyanmis olarak geldi. Ceketimin ense-sinden yakalayarak ve sert sekide iterek bir büroya götürdü, kösede bir odaya soktu. Hayatimda ilk olarak böyle bir muamele gördügüm için çok aginma gitti.

Odada arkasi olmayan bir sandalye ile yerde manyetolu bir telefon ve duvarda istiklal Marsi'nin on latasina ihtiva eden bir serlevha vardi. Uygunsuz davrandigim takdirde bana dayak atacagini söyleyerek gitti. Sabaha kadar sigara içerek ve sandalyede pinekleyerek vakit geçirdim. Sabahleyin çatal, çorba ve ekmek verdiler. Ekmekten çok agir bir küf kokusu geliyordu. Kusacak gibi oluyordum. Böylece iki gün yemek yiyeniedim. Yemek getiren askerlerden biri, alisacagimi, bunu da arayip bulamayacagimi söylerken, hadiseler bana rüya gibi gelmekte ve her an çagnhp ifadem alindiktan sonra serbest birakilacagimi düsünüyordum,

22 mayis 1982

Cuma sabahi üç dört kisilik sivil ekip, gardiyan Ömer, parama ve esyama ait bir zabit tuttular, (Evden alindigim sirada bozuk paralarimin haricinde yanima 50 bin lira almistim. ) Bu arada bes alti paket Maltepe sigarami da aldilar. Bundan böyle sigara içmemin de yasak oldugunu söylediler

23 mayis 1982

Cumartesi gününü de iskence odasi oldugunu ögrendigim odada, gardiyan tembihiyle istiklal Marsi'ni ezberlemekle, sandalye üzerinde veya beton zeminde çekelimi alta sererek geçirdim. Pazar günü aksama dogru gardiyan beni bölük komutaninin yanina götürdü. Bölük Komutani Mustafa Samur, bana buranin 'sorusturma` oldugunu, her türlü iskenceyi görebilecegimi, sakat kalsam, Ölsem dahi kimsenin kendilerinden bir sey soramayacagini, bu sebeple sorduklarina dogru cevap vermemi ve kendisine ne söylersem sonradan degistirme veya inkâr yoluna sapmamami tavsiye etti. Müteakiben, buraya yasadisi bir örgüte yardim mevzuunda getirildigimi, bu hususta bildiklerimi anlatmami söyledi.

Ben de Dicle insaat ve Ticaret Limited Sirketi'nin müdürü ve ortaklarindan oldugumu, Sirnak'taki kömür ocaklarindan Kurtalan'a 15ü bin ton kömür ihalesiyle, bu kömürleri vagonlara yükleme isi yaptigimizi ve aynca Diyarbakir Vüayeti'nin mutemedi olarak kömürlerini temin ettigimizi, Siniak-Kurtalan arasindaki iha-teyi degisik senelerde 1976'dan beri üç defa sirketimizin aldigim ve günde 800 ton kömür tasima mecburiyetinde oldugumuzu ve Sirnak Kurtalan nakliye isinin sirket tarafindan vazifelendirilen Aziz ipekçinin idaresinde yapildigim söyledim. Ancak ihalenin aksamaya basladigini, günde 100 kamyonluk nakliye yapilmasi

icap ederken, son zamanlarda günde 2 kamyona kadar düstügü- mi, kamyonlarin yollarda, hatta Midyat civarinda yol güzergâh: daki karakollarin yaninda soyulduklarini, soyulan kamyon sofö loriylo bu hususla devamli tutulaii zabitlarin Türkiye Kömür isle MK'len'ne ve Siirt Sikiyönetim Komutanligi Yardunciligi'na gönd< rildigini, hu arada kimsenin mevzuyla alakadar olmadigini söyle dim. lîu arada isi yapamadigimiz, teminatimizin irat kaydedilen gi isin yeniden ihaleye çikarilacagi, cezaî sartlarin uygulanacagi, telgraf ve yaziyla ihbar ediliyordu. 1980 yili temmuz ayi sonlan olmali.

Kurtalan'daki isleri idare eden Aziz ipekçi Diyarbakir'a geldi. Benimle yalniz görüsmek isledi. Telasli ve korkmus bir hali vardi. On sekiz-yjrmi yaslarinda bir gencin yazihaneye geldigini, Apo örgütünden oldugunu, 5 agustos tarihine kadar sirketimizin 2 milyon ura ödemesine örgütün karar verdigini, kamyonlarimizi kendilerinin soydugunu, bu para verilmedigi takdirde kamyonların gelisine müsaade etmeyecekleri gibi, yükleme isinde çalisan loderimimizn dinamitlenecegini söyledigini anlatti.

Son sene sirkete ortak yaptigimiz Bedii TanVda çagirarak ne yapabilecegimizi tartistik. Aziz ipekçi bu is halledilmedigi takdirde isin urunda ölüm olabilecegini, kendisinin çoluk çocugunun oldugunu, hayatim tehlikeye atamayacagim söyledi. Ertesi sabah Aziz ipekci ile Bedii Tan Batman ve Kurtalan'a gittiler. Bedii Tan yaptigi tahkikat sonu paranin ödenmesinin icap ettigini, loder di-namitlendiginde, loder operatörü Hikmet'in ölmesi halinde her-kevsin, `Felat Cemiloglu para için adamin Ölümüne sebep oldu` di-diyecegini, devletin bize sahip çikmamasi sebebiyle parayi öde-mekten baska caremizin olmadigi görüsünü savundu.

Bunun üzerine islenilen parayi örgüte verme mecburiyetinde oldugumu anladim, Loderin yedek motorunu l milyon 600 bin li-raya satarak, 400 hin lira daha ilavesiyle Bedii Tan ile Aziz ipek-ci 'yi Kuitalan'a gönderdim. Dönüslerinde fazla izahat istemeden, verdiklerini Ögrenmekle iktifa ettim ve bu meselenin bir daha ko-konusulmamasini tembih ettim.

Bu hadiseden 1 ay 7 gün sonra 12 Eylül 1980 oldu.

Bulun Türkiye'de oldugu gibi Kurtalan mintikasinda da anar-sik alakali olanlar toplanip tutuklaniyordu. Kendi aramizda bu hadiseyi kapattigimizi, yalniz is ortaya çiktiginda hadiseyi dogru olarak anlatmaya karar verdigimizi yüzbasiya söyledim.

Sonradan ögrenmistim, Bizden para alan çocuk, daha önce 1980`de yakalanip sorgulanmis. Bizden para aldigini itiraf etmis. O zaman beni yakindan taniyain 7. Kolordu Komutani Korgeneral

Kemal Yamak ve Vali Erdogan Sahinoglu, 'Cemiloglu isteyerek vermemistir' düsüncesiyle sorusturmayi engellemisler,, 12 Ey-lüi'den hemen sonra 7. Kolordu istihbarat subayi Binbasi Çetin Bey bana gelip Diyarbakir Belediye baskanligi konusunda nabzimi tuttu, kolordu komutani adina. Ben kabul etmemistim. Havadis sehirde yayilmisti. O zaman Belediye baskanligina bakan albay, bu havadisten rahatsiz olmus olacak ki, Siirt Sikiyönetim kurmay baskanindan hakkimizda iddiada bulunan gencin ihbarini ögrenmis, iste 1982`de Diyarbakir Cezaevi'nde tutuklu bulunan ihbarci tekrar Siirt'e getirilip yeniden ifadesi komutanligin istedigi gibi alinmis. O geceyi ayni odada geçirdim.

Sabahleyin dokuz sularinda bir yarbay geldi, ifademi dogru vermemi tembih etti. Bir müddet sonra gardiyan Ömer, yerdeki çok kirli bir çaputla gözlerimi bagladiktan sonra ite kaka yüzbasinin odasina götürdü. Gözüm kapali oldugu için odada kaç kisinin oldugunu görmemekle beraber, çok kisinin oldugu inancina kapildim. Bu arada bana soru soran birinin sesinden sabah ugrayan yarbay oldugunu anladim. Daha sonra bu yarbayin Siirt Sikiyönetim kurmay baskani oldugunu ögrendim. Kolordu Komutani Korgeneral Kemal Yamak' la, valiyle, hükümetle olan münasebetlerimi, kaç dönüm arazim oldugunu, ne kadar hazine arazisi kullandigimi, kömürleri neden ucuza ve veresiye verdigimi, bundaki maksadimin ne oldugunu suçlayici sekilde sordu. Ben de cevaplarimi dogru olarak verdim.

Sonra bana, 'Senin akrabalarin bu devletin temeline dinamit koymaya çalisirken senin bizle kol kola gezmenin faydasi yok, onlar yapmis sen çekeceksin, sen yaparsan torunlarin çekecek' dedi. Ben de, 'Akrabalarimin Suriye'ye ben dogmadan gittikleri-ni( degerlendirmeyi böyle yapiyorsaniz, bosuna yasadisi örgüte isteyerek yardim yapip yapmadigimi sorup niye kendinizi yoruyorsunuz, zaptinizi ve kanaatinizi bildiginiz gibi yapacaginiz anlasiliyor, benden artik bir sey sormaniza lüzum var mi ?' diye cevaplandirdim. '

Beni tekrar gözüm kapali olarak hücreme geri gönderdiler

26 mayis 1982

Sali gününe kadar hücrede tek basima birakildim. Günde bir-Kac kere, en az üç defa bütün hücrelerin kapilarini açip, içeride kapiya dogru esas durusta durdurup, tek tek 'istiklal Marsi', 'Türk Gençligine Hitabeyi, 'Andimiz` söyletiliyordu. Bu arada söyleyeme- yenler, yanlis söyleyenler, az bagiranlara gardiyan Ömer'in vurdugu rop ve l. okal. sesleri geliyordu. ilk kaldigim hücrede, yerde, kösede manyetolu bir telefon var-di. Daha evel bu odanin bir yazihane oldugunu düsündüm. Daha sonra, zannediyonuii 26 mayis 1982 günü gözümü baglayarak ko ridora çikardilar, yüzümü duvara döndürdüler, bir müddet sonra benim kaldigini hücreden bir gencin feryatlari gelmeye basladi, Manyetolu telefonun elektrik verilmede kullanildigini böylece ögrenmis oldum. Bana da, 'Dogru konusmadigin takdirde olacagin budur' dediler.

Hir müddet sonra beni koridorun ortasindaki bir odaya koydular. Daha bir müddet, iskenceden dolayi feryatlar duydum. Yanima bir iki saat. sonra iskence yaptiklari kisiyi (Kadri... ) getirdiler perisan vaziyetteydi. Odada yalniz iki adet demir karyola vardi, yili. e latan yoküi. Öylece, demirlerin üstünde yatiyorduk.

Iki üç gün suura gözlerim baglanmadan, bölük komutaninin odasina götürüldüm. Orada sivil bir baskomiser, iki sivil polis beni sandalyeye oturtarak ifademi aldilar. Yüzbasi ben ifarlemi verirken girip cikiyordu. Sigara ikram etliler Yasak oldugunu söyledim. Gardiyan Ömer'den sordular, dogruladi. Günde üç paket sigarn içmeme ragmen sigara icmek için bir arzu duymadim. Ifademi hep anlattigim gihi söyledim ve imzaladim. Ertesi gün gardiyan tras olmami. söyledi. Biraz sonra daa beni yüzbasinin odasi-na götürürken, tuggeneralin beni görmek isledigini ekledi.

Tuggeneral beni karsisina oturttu.

Yüzbasiya da sandalyeye oturrmasini söyledikten sonra askere 'Üç çay' dedi. Pasa, Diyarbakir'da sevilen ve sayilan bir kisi oldugumu duydugunu, hayatta bu gibi seyierin olabilecegini, bir ihtiyacini olup olmadigini, ihtiyacim olursa yüzbasiya cekinmeden_ söyleye b i lecegimi, arabanin da bir aii önce hazirlanarak Diyarbakir'a sevkimin yapilmasini yüzbasiya emretti. Yüzbasi cayini içmedi. Komutan gittikten sonra bana karsi eskisinden daha sert davranmaya, basladi,

Sikintilarin birkaç güne kadar Diyarbakir'a gider gitmez bitecegi ümidiyle olanlari fazla mühiniseuiiyordum. Bu haksizligin hep devam etmeyecegini düsünüyor, teselli buluyordum. Siirt'e gelinimin on ikinci günü sabahi herkesi kogusun önüne çikardilar. Kör hir tiras makinesiyle koyun kirpar gibi tras etmeye basladilar Gardiyana, yüzbasiyla görüsmek istedigimi söyledim. Götürdü. Diyarbakir'da tevkif edilmeme ihtimalim oldugunu düsünerek yüzbasiya, toplantilarim oldugunu, bu yüzden saçimin ke-

silmemesini rica ettim. Epey kizdi. Ben de kizmasina lüzum olmadigim söyledim. Geri geldim ve bir asker tarafindan üras makinesiyle yol yol tiras edildi kafam..,

Sonra YSE'nin otobüsüne bindirildik. Ikiser ikiser kelepçelediler. Bana sira gelinceye kadar kelepçe kalmadi. Böylelikle Diyarbakir'a kadar ötekilerine göre birkaçimiz daha rahat geldik. Ihbarcimiz Kâzim Türkkan da bizimle ayni otobüsle Diyarbakir'a döndü. Yol boyunca otobüste ayaga kalkarak, ihbarimizin tek tek söyledigi ve hepimizin tekrar etligi 'istiklal Marsi`, 'Ey Türk Gençligi', 'Andimiz` gibi marslar söyledik. Otobüste bir grup, un dört-on bes kisi kadarda Nurcu vardi. Üstegmen Fahrettin bazen Nurcularla tartisarak, bazen de hakaret ederek konusuyordu, Hana da verdigimiz paradan dolayi bir sey olmayacagini söyledi. Diyarbakir'a gelince bizi 'guzalti` denilen yere koymak için siraya dizdiler Üstegmen, basçavusa benirnle Bedii Tan ve Aziz Ipekçi 'yi ayni yere koymamasi için gizlice bir seyler söylüyordu.

Gözaltinda kaldigim on gün zarfinda, buranin sorusturmadan gelenlerin niahkenielorini bekleme yeri olduhunu, sonisüirmadan lenlerin bir nevi tedavi yeri oldugunu ögrendim, burada kaldi gim on gün içinde tevkif edilebilecegime hiç ihtimal vermedimi. Devamli olarak 5 No' lu diye adlandirilan askeri cezaevinde yapilan iskenceleri dinledim.

Nihayet büyük bir ümitle gittigimiz mahkemede savciya ifade verdikten sonra muhkeme huzuna çiktik.

Orada da ifadelerimiz alindiktan sonra, savcilik ve komutanligin tevkif taleplerini hakim okuyup kendisi de buna istirak edince öyle bir sok gecirdim ki, biniz sonra sandalye üzerinde beni ayiltmaya çalistiklarini gördüm. Yirmi-yirmii iki günlük stresin neticesi nihayel kendini bayginlikla göstermis oldu. Benimle Bedii Tan hakkinda tevkif karan veriIdi. Aziz Ipek serbest birakildi.

5 No' lu hapishaneye gitmek için ertesi günü bekledik. Son geceyi bacimiza nelerin gelebilecegini dûsünerek geçirdik Bütün anlatilanlara inanmak mümkün degildi Ögleye dogru 5 No' lu hapishaneye gönderilmek üzere dört kisi disariya çikarildik. Vazifeli basçavus yemek yiyip yemedigimizi sordu. 'Yemek yesinler öyle gönderelim, zira yedi sekiz gün yemek yemeyecekler` dedi.,

Buna inanmak mümkün degildi.

Kapali kamyonete Bedii Tan' Ia birlikte bes kisi bindirilip sevk edildik. Yolda Bedii Hey' l o ilk defa yan yana oturduk. Benim kulagima Birol Binbasi' inn hapishane müdürü oldugunu, kendisini tanidigini ve rahat edecegimizi söyledi- Hapishaneye teslim animizdan ölünceye kadar Bedii Bey'in gözü hep kapida oldu. Binbasi Birul'u bekledi. Ama maalesef onu görmeden öldü. Sonradan, mahkûmlardan sorumlu güvenlik amirinin Yüzbasi Esat Ok-tayyildiran oldugunu, Birol Binbasinin güvenlikle alakasi olmadigini ögrendik. Asayisle ilgili her hususta oldugu gibi, diger hususlarda da hep Yüzbasi Esat Oktay Yildiran'di tutuklularin muhatabi. Ve yüzbasi kendi deyimiyle "5 No' lunun Allahi" ydi.

Bizi hapishanede bir tegmenle ona yakin asker karsiladi.

Tamamen soyunmamiz emredildi,

Esyalarimizi kontrol ederken benim tiras köpügümü aldilar, herhalde daha evvel görmedikleri için bunun ne oldugunu sordular. Üst kapaga basinca köpügün fiskirdigini görünce çok zevklendiler ve köpükleri hepimizin yüzüne, kafasina ve vücutlarimiza fiskirtarak, köpüklü yüzümüze tokat atmaya basladilar. Tokatladikça köpük üstlerine ve etrafa siçramakta, onlar da bundan büyük bir zevk almakta ve tekrarlamaktaydilar.

Bir müddet sonra nizamî olarak 'Geriye don !' emri verildi. Ben biraz muntazam dönmüs olacagim ki, ibneye bak, nizamî dönüyor' diye hem alay ettiler, hem mükâfat olarak çiplak sirtima birkaç darbe vurdular.

Sonra, makatlarimizin içine de baktılar.

Esyalarimizin kusak, kravat gibileri haricindekileri torbalarimiza koyarak giyinmemizi söylediler Ve sonradan ögrendigimiz 35 No'lu kogusa, içinde hücreler bulunan kogusa bizi götürüp I No'lu hücreye sokarak, 'Soyunun! dediler.

Bedii Bey, Hilvanli Hamdos dedikleri elli yaslarinda Hamit Gerger ve on bes on alti yaslarinda bir çocukla ayni yerdeydik. 35 Nolu kogus üç katli, yan yana sirali hücrelerden ibaretti. En alttaki hücrelerin önünde genisçe bir kisim vardi. Giriste, yandaki merdivenlerle ikinci ve üçüncü katlara çikiliyordu. Üst kattaki hücreler de bu bosluga bakiyor, önünde dar bir koridor bulunu-yurdu. Hücrede bir yatak alacak sekilde betondan yüksek bir sedirle, yaninda bir o kadar bosluk ve arkada kapisi olmayan bir tuvalet vardi.

Esyalarimizi hücreye birakmamiz ve külot üstümüzde kalacak sekilde soyunmamiz söylendi. Koridora çikarildik. Diger hücrede-kilere arkalarini dönmeleri ve yere çökmeleri emredildi. Bize de birer süpürgeyle ortalardaki bir hücredeki suyun koridora çikarilmasi emredildi. Hücre içindeki tuvaletin tikali oldugunu ve içeride bir karis kadar suyun içinde pisliklerin yüzdügünü gördük.

Su ve pislikleri hücrelerin önündeki genis koridora yaydiktan sonra, daha gerideki bir hücreye tekrar toplanmamin istendi. Bunlan yaparken bir taraftan coplaniyor, bir taraftan da 'Son sayi üç!' deyip, sayincaya kadar bitirmemiz isteniyordu.

Bu 'Son sayi üç' enirinin sonradan her iste kullanildigini gördük. 'Son sayi üç' dedikten sonra hemen 'Bir, iki.. `deyip arkasindan 'Iki on bes... iki otuz ' diye yavas yavas sayiyorlardi. Her seferinde yapilacak is daha bitmeden `lki kirk bes.,. Üç`deyip saymayi bitiliyorlardi. Tabiî emri zamaninda yerine getiremedigin içinde ceza hemen geliyordu. Bu 'Son sayi üç' emrinin tatbik edilmedigi hiçbir animiz yoktu, Içtimada, yemekle, tuvalette, bulasikta, velhasil her yerde bu emirle is yapiyorduk.

Pis suyu, içinde yüzen boklarla birlikte istedikleri hücreye doldurduktan sonra, bu hücrenin esigi yüksekliginde bir göl meydana geldi.

Bu suyla yikanmamiz emredildi.

Pislikle birlikte avuçlayarak basimizdan itibaren bu suyla yikandik.

Müteakiben hepimiz koridorda diz çökerek baslarimizi birbirimize yaklastirdiktan sonra üstümüze bir iki bidon su döktüler. Böylelikle sözde temizlenmis olduk ve l No' lu hücremize konulduk, l No'lu hücre kogus kapisinin girisindeydi. içeriye her komutan (gardiyanlara komutan denirdi) girisinde,

tekmil vermemiz emredilmisti. 'Birinci kat, l No'lu hücre ......

mevcuduyla emir ve görüslerinize hazirdir komutaninim!`demek lazimdi. Komutan diger hücrelerin önünden geçerken de her hücre numarasina göre ayni tekmili verirdi. Hemen hemen her tekmilden sonra, ya geç tekmil vermekten, ya yanlis ya da yüksek sesle verilmedigi için ceza almak muhakkakti.

Hücredeki cezada, parmakliktan eller disan çikartilir, cop, haydar veya 'kuzuyla vurulurdu. 'Haydar', Haydar isimli bir tegmenin adindan kaynaklanan bir sopaydi ve bir baska adi da `be-seonkalas' ti. Kuzu ise yuvarlak kavak agacindan yapma bir sopaydi. Copla dövülürsen sansliydin, zira az acitirdi. 'Dayak vaziyeti al` diye bagirildi mi, iki elinin avuçlarini açar öne uzatirdin. Ceza için en geçerli bahaneleri tekmil verilirken yeterince can-, li olmamakti. Ne kadar yüksek sesle tekmil verilirse verilsin, sesin az çiktigi veya topuk sesinin iyi olmadigi bahane edilir ve kar-siliginda ceza verilirdi. Bu cezalar yalniz hatayi yapanla sinirli kalmayip bütün hücredekilere tatbik edilmekteydi. Cezada esitlige lam riayetti bunun adi...

Ilk günlerde dikkatimi çeken bir husus da suydu: Coplanirken yalvaran ve sizlananlara bu yüzden, sesi çikmayanlara da ses çikarmadiklari için ceza aynen tatbik edilirdi. Sizlanmanin faydasi olmadigini gördükten sonra sekiz ay hep sikâyetçi olmadigim için dayak yedim. Hücreye konuldugum 12 haziran 1982' den sonra istiklal Marsi'nin, 'Gençlige Hitabe' nin ve `Andi-miz` maislanin tamamim ögrenmeden koguslara giremeyecegimiz söylendi.

Hücrelerde sabah 5. 30' da mesai baslardi.

Üst kat hücrelerinden birinden bu marslarin her kelimesi bir kisi tarafindan tek tek söylenir, bütün hücreler bunu tekrar ederdik. Marslarin çok yüksek sesle ve canli söylenmesi sartti. Bu canli söylemenin sekline hükmetmek komutanlarin keyfine bagliydi. Ne kadar canli söylerseniz söyleyin, begenilmemek muhakkakti ve arkadan da cezasi hazirdi tabiî.

Marslardan sonra öglen 12'ye kadar bütün hücrelerde hayat, 'hazir ol' durumunda ayakta, yine yukan hücrelerden birinin tek tek söyledigi ve hücrelerin hepsinin tekrarladigi marslarla devam ederdi- 12'de sabah mesaisinin bitiminde tekrar 'istiklal Marsi', 'Gençlige Hitabe1 ve 'Andimiz' aym sekilde tek tek okunurdu. 12. 00-13. 30 arasi yemek ve tatil dönemiydi. 13. 30'da tekrar üç marsla Ögleden Sötira mesaisi baslardi. Esas durusta ve marslarla 18. 30'a kadar devam eder, mesai tekrar üç mars söylenerek bitirilirdi.

20, 30 da yatmak mecburiydi.

Hücrede, elinizde getirdiginiz posetler içindeki esyanizdan baska yastik, yatak, yorgan, battaniye gibi seyler yoktu. Posetler ekseriya yastik olarak kullanilirdi. Gece eger tuvalet kapisinin Önünde yatmamis isek, kendimizi çok mutlu hissederdik. Tutuklularin birbirlerine isimleriyle hitap etme mecburiyetleri vardi, Abi, amca, bey vs. diye hitap yasakti. Hücreye beraber kondugumuz Dicleli çocuk takriben on bes yasindaydi. Ben elli üç yasin-. daydun, Hilvanli Hamit Gerger altmis, Bedii Tan elli civarindaydi. Bu çocugun bize Hamit, Felat, Bedii diye hitap etmesini evvela çok yadirgamis, sonra alismistim.

Hücrede verilen yemekler için fazla bir sey söylemeye lüzu görmüyorum- Hakaret ve eziyet yaninda yemek verilip verilme inesi benini için önemini kaybetmisti. Yemek dörtlü birlesik madenî kaplarda verilirdi. Dört bes kisiye verilen yemek ve ekmek bir kisinin dahi doymayacagi kadardi. Yemekten ziyade su prob lem oluyordu. Her hücrenin önüne birer bidon su konulurdu. Bi sudan ancak komutanin emriyle içilebilirdi. Bu da sadece yemek saatlerinde mümkündü.

Mesai saatlerinde, yani 5. 30-12. 30 ve 13. 30-18. 30 arasinda içmek ve içmek için izin istemek de katiyen yasakti. Yemek saatle-rindeyse içilecek su nüktarini komutan tayin ederdi. Hücrelerde sigara içmek tamamen yasaklanmisti. Zaten hücreye girerken herkesin sigaralari alinmisti. Hücre içindeki tuvalette su akmadigi, disaridan da su verilmedigi için temizlenme imkâni yoktu.

l No'lu hücrede üç dört gün geçirdikten sonra bizi daha ortalarda bir hücreye aldilar. Orada da dört kisi vardi. Hücrede sekiz dokuz kisi olduk. Verilen yemek ve su miktarinda bir degisiklik olmuyordu. Yani dört kisiye verdikleri kadar yemek sekiz dokuz kisiye veriliyordu. Yemekleri karavanayla tutuklulardan iki kisi dagitiyordu. Yemek dagitanlara kaç hücreye dagitilacagi söylenmeden her hücreye esit dagitmalari emrediliyordu. Dagitim sonunda yemek artarsa da, eksik kalirsa da, esit dagitmadiklari gerekçesiyle ceza görüyorlardi. Müteakip yemek dagitiminda ayn iki tutuklu vazifelendiriliyor, tabiî onlar da ayin akibete ugruyor ve böylelikle bütün hücredekiler dagiticilardan dolayi cezadan nasiplerini aliyorlardi.

Ve komutanlar, '****** çocuktan, bir yemek dagitmasini bile beceremiyorsiimiz, bir de devlet kurmaya kalkisiyorsunuz' diye azarliyorlardi.

Hücredeki yedi sekizinci gece, saat iki sulan.

Cop, sopa sesleri ve feryatlarla uyandik. Sanki yüzlerce kisi dayak yiyor gibi geldi bize. Ve biz hücrelerin basildigi, siranin bize gelecegi endisesine kapildigimiz sirada, hücrelerimizi açip esyalarimizla birlikle 'son sayi üçle çikmamiz emredildi. Sirtlaniniz coplanarak bir üst kattaki-hücrelerden birine tikildik. Yerlerimize disaridan yedi sekiz kisi yine döviile dövülc getirilip yerlestirildi. 3u dayak ve yerlestirme isi bir iki saat sürdü. Bir üst kattaki hücrede sabahleyin on sekiz kisi oldugumuzu saydik. Hücremizde artik aincak yan yana ayakta durabilecek kadar yer vardi.

Mesai ayni sekilde devam ediyordu. Marslari ayakta söylerken, bir kismimiz da yatak için yapilmis beton kisimda duruyorduk.

Yemek ve su dagitiminda, hücreler arasindaki esitlik ve mesailer normal devam ediyordu. On sekiz kisi olmamiza ragmen gece yatmamiz bir sorun olmadi. Artik o kadar yorgunduk ki, 20, 30 oldugu-zaman açlik, susuzluk, yorgunluk, gündüz yenilen coplanil esiriyle uyumuyor, bayiliyorduk. On sekiz kisinin ayakta zor sig-igiyerde on sekiz kisi yatiyorduk.

Hücre arkasindaki tuvalete de üç dört kisi isabet ediyordu.

Hücrede herkesin yalniz basi üstte gibiydi. Bir kisinin üstünde üç dört kisinin bacaktan, kollan, vücudunun bir kismina isabet ediyordu. Artik yastik derdi kalmamisti. Baslar muhakkak diger birisinin vücudunu yastik gibi kullaniyordu,

Hücrede komutanlarin dayagina, hakaretine, yorgunluga, açliga, sigarasizliga artik alismistik. Eli marslari da az çok Ögrenmistik. Koguslara intikalimizi dört gözle bekliyorduk. Koguslarda yatak oldugu, gezinilebildigi söyleniyordu. Üç mars için imtihan yapildiktan sonra koguslara gidebilecegimiz, ikinci defa gelen tecrübeli arkadaslardan biri tarafindan söylendi. Bu gibi hususlarda komutanlarimiz bir izahat vermedikleri gibi, onlarla konusmak ve bir sey sormak, hatta istemek de yasakti.

Bu arada hesapta olmayan bir seyle karsilastik. Geldigimiz günden beri Co isimli köpekle devamli muhataptik. Mesela sirayla Co'ya tekmil verdiriyorlardi. Co'nun karsisinda, 'Felat Ce-miloglu, Diyarbakir, emret komutaninim tekmilini çok yüksek sesle ve tupuk sesiyle veriyorduk, Co, tekmili begenmezse havliyordu. Ve Co'yu memnun edemedigimiz için cezalandiriliyorduk, iste bu Co, marslar söylenirken bizi kontrole gelmis ve marslari canli söylemedigimiz için havlayarak komutanlarimizi haberdar etmis, onun için de mars imtihanlarimiz üç gün tehir edilmisti. Hücrede üç gün daim kalacagimiz söylendi. Müteakip üç gün Co'yu kizdirmayacak davranislarda bulanmaya çalistik.

Bu arada mesai sirasinda bazen bir kismimizi hücre önündeki talim yerine çikarip, ya talim yaptiriyorlar ya da birbirimize dayak attirarak bizimle alay ediyorlardi. Böyle bir günde ürfali bir baba ogulla epey eglendiler. Baba altmis bes yaslarinda, 1, 90 boyundaydi. Oglu, yirmi bes-otuz yaslarinda ve babasnidan daha iri ve cüsseliydi.

Evvela oglunu babasina tokatlattilar.

Yavas tokat vurdugu için hem ogul hem baba coplaniyordu, Bes on denemeden sonra ogulun babaya vurdugu siddetli tokatlan begenmediler Bu kere ogulu babanin sirtina bindirdiler. Bir taraftan babayi topluyor, daiia hizli kosmasi için zorluyorlardi. Ogul babasinin sirtindan indikten sonra aglamaya basladi.

Girdigimiz sirada hepimize aglamanin, inlemenin, özellikle gül menin yasak oldugu 5 No' luda'vatan haini ****** çocugu ibne ler'in bunlarin hiçbirine hakki olmadigi hepimize söylenmisti. Eta bayla ogul arasindaki bu tatbikatta hücredeki bazi tutuklular si nlims, bazilari suratlarim asmis ve ogul da aglamisti.

Emirlere itaat edilmedigi için bütün hücreler cezalandirildi:

'Birinci Hücre, ikinci Hücre, dayak vaziyeti al!' Bu komutla herkes iki elini üst üste koyarak hücre parmakligindan disari çikarip nasibi kadar copu yedikten sonra yerini ayni hücredeki ikinci siraya birakiyordu. 'Dayak vaziyeti al!' komutundan sonra tekmil verilerek eller birbirinin üzerinde öne uzatilirdi. Komutanin her vurusundan sonra: 'Emret komutanim!' demeye mecburduk, Hücrede onuncu günümüz doldugunda 'IstiklaJ Marsi1, 'Türk Gençligine Hitabe' ve 'Andimiz` marslarinda blok çavusuyla birlikte iki üç gardiyan bizi imtihan etti. Tam bilenler dahi stres içinde söylerken sasirdiklari oluyordu. Bu sasirmalar karsisinda küfür ve coplanmalardan sonra 21 haziran 1982 günü ögleden sonra koguslara gönderilmek üzere hücrelerden çikarildik. Hücre önündeki boslukta toplandik.

Ben ayni kogusa düsebilmek için Bedii Tan' a yaklasmaya çalistim. Ellerimiz yanlara yapisik, baslarimiz önde, etrafa bakmadan bana çok uzun gelen koridorlardan geçtikten sonra, yine bir koridorda kogus gardiyanlarina teslim edildik. Külot dahil tamamen soyunmamiz emredildi. Esyalarimiz tek tek arandi. Ondan sonra da yüzlerimiz duvara döndürüldü, emir verildi: 'DomaJ!'

Hepimizin mabatlari kontrol edildi.

Tabiî kimsede bir sey bulunmadi. Bulunmasi ihtimali de yoktu. Sorusturmadan, gözaltindan, hücreden gelmis, zaten defalarca kontrol edilmistik.

Kogusa girerken sirayla hepimiz coplandik. Kirk-kirk bes kisiydik. Bu arada herkesin ayni kogusa gidecegini, bu kogusun 'cezali bir kogus' oldugunu, bu yüzden sansimiz olmadigini söylediler. Ve bu kogusun ceza sebebini ögrenmeye çalismanin yasak oldugunu, bize de zaten kimsenin söylemeyecegini eklediler.

Kogusa girerken ismini sonradan ögrendigim Mehmet Emin Kardes'e gözleri ilisti. Meger Mehmet Emin'in 5 Nolu'ya ikinci ge-hsiymis. ikinci gelenlere çok kiziyorlardi. Sebep olarak da 'Birinci sefer demek ki ders almamis`1 diyorlardi. Mehmet Emin'i, cop, haydar ve kuzuyla hemen hemen bayiltincaya kadar dövdüler. Aksam karanligi basligi sirada cezali 33 No'lu kogusa ginük. Ko-

Sun bütün camlan kapali ve kirmiziya boyanmis ve de ortasina ay-yildiz çizilmis oldugu için kogus çok lostu. Kogus, sonradan söylendigine göre atölye olarak yapilmisti. Epey büyüktü. Kapi gi~

risindeki kisim bostu. Ortada, herhalde sonradan yapildigi için, yüksekçe üç tane kapisiz tuvalet vardi. Tuvaletin Önüne rastlayan ranzalar iki katli, pencere tarafina rastlayanlarsa üç katliydi.

Içeri girdigimizde elli kisi kadar bir kalabalik duvar dibinde, üçlü sira halinde içtimadaydi. Ortadaki, soluk benizli iki kisi, sanki mumyadan yapilmislar intibaini veriyorlardi. Yalniz çaki gibiydiler. Her emirden sonra tekmil verip, topuklari üstünde dönerek söyleneni yaptiktan sonra tekrar geliyor, avazlari çiktigi kadar bagirarak tekmil veriyorlardi. Bunlarin kogus sorumlulari Ekrem Dal, Selim Dindar ve Fahri Tunç olduklarini sonradan ögrendim. Sorumlulara, 'kirk tane mal' getirdiklerini, ranzalarda degil talim yerinde yerde yatirilmamiz gerektigini, ihtiyar saydiklari on kisiyi ayinp geri kalanlara iki gün yemek verilmeyecegini söylediler. Bun yemek verilmeyecek gruba dahil edildim.

O gece kogus sorumlulari ellerinde yazili on dört-on bes maddeden ibaret kogus talimatini bize okudular. Ve bunlara riayet etmek mecburiyetinde oldugumuzu, hatalarin cezasiz, kalmayacagini söylediler. Bu kogus talimatnamesi günde dört- bes kere anlatiliyor ve tatbikatlari yapiliyordu.

Talimattan hatirimda kalanlar sunlar:

(1) Kogusta konusmak yasakli. (2) Kogus içinde dolasirkein eller iki yanda yapisik gezilecekti. (3) Komutanla konusmak, bir sey istemek yasakli, (4) Kogus sorumlulari dahil her çagrilan canli tekmil verecekti. (5) Sabah 5, 30 ' da herkes uyanmis, 20. 30'da yatmis olacakti, (6) Yatislar sirtüstü ve nizamî olacak, esas durus uykuda dahil bozulmayacakti. (Üst ranzada yatiyorsan, kurtulus yok, isik gözünün içindeydi. (7) Aksam 7. 30'dan sonra tuvalde gitmek yasakti. (8) Görüsmelere on iki kisilik postalar halinde gidilecek, kapidan tekmil verilerek, sayi sayilarak çikilacakti. ( `stiklal Marsi`, 'Gençlige Hitabe', 'Andimiz' ve bunlardan gayri kirk alti mars Ögrenilecekti.

Bu marslardan bugün isimleri hatirimda kalanlar arasindaki

Tarihi Çevir' marsi otuz bes dakika sürerdi. Sonra 'Neslin Dede, Ceddin Baba` adini tasiyan bir mars vardi söyledigimiz, Marslai yüksek sesle, hareket halinde, dizler karina dogru çekilerek söylenirdi, iler kogus ayni anda ayni bir mars söylerdi her gün her saat, havalandirma dahil... Bu delirtici, çildirtici hir seydi.

Ilk ve müteakip yirmi gün rarizalardaki yataklarin bos olmasi na ragmen yerde, beton üstünde yattik,. Ilk gece beton üstünde olmamiza ragmen, ayaklarimizi uzatarak yatabildigim için çok mesuttum. ilk üç gece üstümüze su döküyorlardi, bidonlarla su..

Dümdüz, yüzüstü, kipirdamadan yatiyorsun. Tani üç gün boyunca. Kimildamak yok! Tuvalete gitmek yok!

Önümüzdeki insanin idrari gelince... Sicak olurdu, ellerimizi isitirdi, hatta birazcik isinacagimiz için sevinirdik idrarin aktigini hissedince.,.

Kogustaki hayatimizin günlük programi: Sabah kalkis 5. 30; tras, tuvalet., Sabun yoktur. Dogru dürüst su akmaz. Bir haftaligina iki kisiye bir adet permasarp verilir. Kahvalti 5. 30- 6, 30; 6. 30-12-00 içtima, sayim, egitim; 12. 00-13. 30 öglen yemegi, istirahat; 13. 30-18, 00-19, 00 egitini; 18-19-20. 30 içtima, sayim; 20. 30 'Kaybol!' komutuyla yatma zamani... Haftada bir, on günde bir havalandirmaya çikarsin... Yemek duayla ballar

'Bismillahirrahmanirrahim. Allahimiz'a hanidolsun. Ordu millet varolsun. Vatan hainleri kahrolsun!'

Yemek gelir Önüne konulur, ayakta hazir olda dua okunur. Ama yine el süremezsin yemege. Önce komutanin 'Afiyet olsun P demesi lazim ki yemeye baslayabilesin. Öyle beklersin hazir olda. Bazen komutan çeker gider, afiyet olsun demeden, ün bes, yirmi, yirmi bes dakika, yemek önünde, sen hazir olda beklersin. Sonra gelir komutan, 'Getirin yemekleri ` der ve hepsini döktürür, 'Simdi *****i yiyin !` der ve gider

Mahkemeye gidis gelisler baska âlemdi. "

O tarihte kogus sorumlusu olan Vasif Kahraman söyle anlatir mahkeme faslim:

"Eller arkadan kelepçelenir Kelepçelerin içinden bir zincir geçer Yetmis seksen kisi zincirli. Biri düstü mü, herkes düser yere. Ve herkes dayak yer. Mahkemede, sirada oturuyorsun. Asker gözünün içine bakar. Çünkü senin gözün hiç kipirdamayacak. Avukatina biie bakaiuazsin, yasak! Benim avukat, var im, yok mu, bazen anlamazdim- Gözün kaydi mi,. tekmil vermek zorundasin hapishaneye döndügünde: 'Vasif Kahraman, Diyarbakir, emret komutanim, vukuatim vardir komutaminim!` '"Dayak vaziyeti al!'

Haftada 2 bin lira para gelmesine izin verirler. Bir baskasindan 2 bin fazla geldi nü o hafta, yanarsin. Yani para örgütten mi geldi kuskusu.,.

Ve dayak!

Korkardik, kimseden ekstra para gelmesin dîye dua ederdik.

Yatmadan sonra bütün-kogustakiler sirayla ikiser saat kogus nöbeti tutarlardi. Bunlarin biri nöbetçi onbasi, ötekisi nöbetçiydi. Aksani sayimdan sonra kapilar kiIitlenirdi. içeriye, sabaha kadar kimse giremeyecegi için rahatlardik. Disarida gece nöbeti tutan askerler, giris kapisi üstündeki mazgal kapagini açip içeriyi kontrol ederlerdi. Mazgal deligi açildiginda nöbetçiler kosarak kapi önüne gitmeye ve en yüksek sesle tekmil vermeye mecburdular. Mazgalin bazen bes on dakikada bîr açilmak suretiyle sabaha kadar tekmil durumu devain ettirilirdi. Gaye, tutuklulari rahat uyutmamakti.

Tekmil kolay olmakla beraber nöbetçiler tarafindan daima su veya bu sekilde yanlis söylenirdi. Yanlisi yapan tutuklu nöbetçilerin sabah komutanlarina tekmil vermeleri emredilirdi. O nöbetçiler de sabahleyin gardiyan gelince, gece yaptiklari hatayi tekmil vererek bildirirlerdi. Tabiî ki her hatanin cezasi oldugu gibi, bu dj muhakkak cezalandirilirdi. Gece nöbetçisi, uykusunda döneni dt gürcbilmisse, onun da sabahleyin komutana tekmilinin verilmesini kogus nöbetçisine söylerdi. Sabahleyin geceki bütün vukuatlar böylece gardiyana intikal etmis olur, o da tabiî uykusunda döneii-ni'/amî yatmayan, böylece emirlere riayet etmeyen tutuklular cop veya haydarla cezalandirirdi.

Kogus nöbetçileri söyle tekmil verirlerdi:

'Yahya Ari, Siirt, emret komutanim, 10-12 nöbetçi onbasisiyim E Blok, 33, Kogus yüz hes mevcuduyla yatak istirahatina çekilmistir, vukuatim yoktur komutanim!1

Onbasidan sonra nöbetçi er de ayni tekmili verirdi. Bu tekmilin çok yüksek sesle, sert topuk selamiyla verilmesi mecburiydi Nöbetçi komutan, sesi veya topuk sesini begenmezse, tekmili bir kaç defa tekrar ettirebilecegi gibi, mazgal deligini kapatip nöbet çiler daha kogusun öbür tarafina gitmeden tekrar açar, ayni sere moni tekrarlanirdi. Bu söylediklerimin hepsi sekiz ay müddetle hiçbir sekilde aksamadan her gece devani etti.

Gece tuvalete gitme yasagi oldugu için, büyük küçük abdesti nü altina kaçiranar da sabahleyin durumlarini tekmil vererek ko mutana bildirmek mecburiyetmdeydiler. Istisnasiz bütün vukuat lar sabahleyin komutana söylenirdi. Çünkü, kogusta sik sik de gistîrdikleri zayif karakterli ajanlari vardi, ilgili sahis kendi vuku atini kendisi bildirmezse, ajanlar mutlaka bildirirlerdi.

Birini getirirler, dövmüsler essek sudan gelinceye kadar. Öli gibi atarlar kogusun ortasina. Sen de ona açilirsin, adam bu kadar dayak yemis diye... Halbuki o adam ihbarcidir, seni aldatmak için dövüp öyle atmislardir kogusun içine...

Her bakimdan seni çökertmek için,..

Önünde dizüstü çökertir ya da hazir ola geçirtir, sonra da derler ki:

'Annen, bacin elimizde; her seyi yapariz!` Pis sular çatidan gelen yagmur oluguna baglanmisti. Pislik tikaninca tasardi. Plastik bidonlara doldururduk. Ayni bidona su doldurur getirirler, suyu ondan içerdik. Yemek çok az verilirdi. Bir bakarsin bir gün tamamen tuzlu. Ve yemegi bitirmek zorundasin. Bundan sonra da üç gün su yasagi koyarlardi. Tek tip esofman verdiler. Numarali hepsi. Kirmizi ve mavi renkli. EsofmanIar üstünde islak kalirdi, ishal olursun. Gece tuvalete çikma yasagi vardi. Gece gidersen, bunu ihbar etmeyen daha çok dayak yerdi.

Bir bakarsin gece bes on asker ansizin geJir:

'Kule yapin`

En alttkilerden yukai dogru huni biçimde, giderek azalir tarzda üst üste yigilirsin. En alttakinin bazen kaburgasi kirilir, bayilir. Ya da bir baska komut verilir:

''Kaybol!`

Bu durumda bir anda ranzalarin altina yüz bes kisi sigismak

zorundasin. Hiçbir el ayak gözükmeyecek- Ya da arama yapilir. Kimin ne malzemesi varsa, yataklar, her sey kogusun ortasina ko- -nur. Sayima bitene kadar, 'Bir... iki... iki kirk bes... Üç.. ` dendi mi hazir ola geçeceksin. Esyani bulamazsan, ayni hizla dayak fasli baslar, üstelik bütün kogus dayaktan geçirilir

Bütün bunlar tabii dayak, eziyet için bahanelerdi.

Hamain bir baska âlemdi.

Yirmi günde bir gün sicak, kaynar su. Sabun verilir, tam basini sabunlarsin, 'Bir,., iki... iki kirk bes, Üç.. ` denir Sabunlu olarak aninda çikman gerekir. Kogusa sabunlu basla gidersin. Tuvalet de öyleydi. 'Son sayi üç' vardi yine. 'Üç` dedigi an çikacaksin, ya-rimm kalsa bile... Ve derhal hazir ola geçeceksin. Haftada bir gün görüs vardi.

Ori ikiser kisilik gruplar halinde gidilirdi, iki asker yaninda, ikisinin de ayaklari senin ayaklarinin üstünde. Görüsünle konusurken, ne dersen de, asker ayagina basti mi susacaksin. Tam 'Annem nasil?' diyeceksin, 'anne` der kalirsin, çünkü ayagina basil-mistir asker tarafindan,.. Görüsmeler hiçbir zaman kesintisiz bir dakikayi geçmez. Mercimek ekmistik. Soramamistim mercimek tarlalarini. Çünkü mercimek sözcügünü gizli bir sifre saymislardi bir keresinde,..

Ramazan, geldi.

1982'iiin temmuz ayi.

Oruç tutmak serbest dediler. Sahura kalkmak yok, iftar ise sa at 20. 00'den sonraydi. Bu aslinda 'Oruç tutma, istemiyoruz!' me sayiydi. Benim ortagim ve muhasebecim Bedii Tan Bey oruç tuttu Bu arada havalandirmada, betonda, üstümüz çiplak halde dünya um idmanini yaptiriyorlar Bedii'nin orucunun farkina vardilar,

Ne yaptilar biliyor musun?

Kanalizasyon kapagini kaldirdilar, aviiçla pislik yedirdiler.

Bedii Tan ishal oldu. Çok hastalandi. Hâlâ hatirlarim. Kogus kapisinin önünde, buz kahin gibi 'pat`diye betonun üstüne düstü. Yerde yatiyordu. Bir er ve bir çavus gardiyan geldi, kogusa girdiler. Yerde yatan Bedii Bey'in karnina bastilar. Bagirsaklari ve böbregi patladi Bedii Bey'in.

Marslar kesildi.

Marslar kesikli mi, ya bir heyetin geldigini, ya savcinin hapishanede oldugunu ya da birinin Öldügünü anlardik. Avrupa Konse-yi'nden heyet geldi mi, Mardin'in Mazidagi köylerinden iriyan Hasan Çelik sahneye çikardi. Iki oglu ayn ayn koguslarda PKK'dan yatiyordu. Heyet gözüktü mü kogusun kapisinda, baslardi bagirmaya: 'Allah devlete millete zeval vermesin, yemekler o kadar çok ki!'

Yine bir keresinde 'Heyet geldi' dediler, Uludereli Haydar Ürün'ü alip revire götürdüler. Hasta gibi, göstermelik,,. Yemek vermisler, hizmet etmisler yatakta, hasta muamelesi yapmislar heyet ziyareti yüzü suyu hürmetine... îs bitip heyet gidince de essek sudan gelinceye, kadar dövmüsler Haydar'i. Perisan yakiniyordu geri geldiginde, 'Ben mi istedim revire gitmeyi' diye.,.

Bedii Tan öldü, elli yasindaydi.

Gardiyanlara dava açildi.

Diyarbakir E Tipi Askerî Cezaevi'nden çikip cezaevi hakkinda ta- nik olarak ilk konusan ben oldum. O gardiyan (6 sene 8 ay ceza yedi. Kogustaki lakabi Gestapo'ydu. Erdi, Gümüshaneli'ydi, Adnan'di ismi...

Bir hadise oldu mu, herkes ayni ifadeyi verirdi. Yüz bes kisi

birden ayni ifadeyi:

'Bedii Tan, eceliyle öldü. Komutanlar ilaçlarim muntazaman

veriyorlardi. '

Bedii Bey 33 No'Iu kogusa girdikten otuz üç gün sonra Öldü, Üç gün beton üstünde, su içinde yatinca, hepimiz ishal olduk. Bedii Bey ölünce, bizi hastaneye götürdüler, kurtulduk. Hepimiz ayakta, sirada bekliyoruz.

Eller popomuzda...

Kaçirmamak için,., Dayak korkusu ! Altina bir kaçirdin mi dayak.,.

Yazin kogusun bütün pencereleri kapali, 70 derece,.. Kisin bütün pencereler açik, eksi 23 derece, Böyle günlerde tuhaf düsüncelere kaptirirdim kendimi, 'Hiç olmazsa balkona çikabiliyor çocuklarim' diye geçerdi aklimdan... Hep çocuklarimi düsündüm, iki oglan bir kiz. iki oglum, Haluk ile Haldun, ikisi do ingiltere'de tekstil mühendisligi okumustu.

Gardiyanlar kogusta hep küfürle baslardi konusmaya:

'Ananı *****, gel!'

`Kizını *****, gel!`

`Karını *****, gel!'

Seni psikolojik olarak da çökertmek, yikmak için her sey yapilirdi. Kapinin önüne çikartarak cop sokmak,,. Seyredene de o copu yalatirlar. Kusarsan, öbürüne yalatarak yeri temizletirler

PKK'nin ismini daha önce hiç duymamistim. Içeri alindiktan sonra ögrendim. O zamana kadar biz bu örgütü 'Apoailar' diye bilirdik. Bu anlamda siyasetle hiç ilgilenmemistim. Dislerimin çogu sallaniyordu. Neden mi ?

Çünkü hep kalas dayagi vardi ceza olarak. Aç agzini derlerdi, kalasi getirir, iki elleriyle tutar ve küt diye çenenin altindan yukari dogru vururlardi. O kalin kalasi çenene alt taraftan yedin mi, eger tecrübesizsen dilini isirirdin. Tecrübeliysen dilini isirmazsin ama bu sefer de dislerin birbirine girer.

iste söyle bir sey.

"Bana bir gün bir avuç bok yedirdiler; öyle hazir ola geçtim !"

Bana da bir gün bir avuç bok yedirdiler de, bu sallanan dislerimden kurtuldum!

Tek ayak üstünde, duvar dibinde duruyorum. Ceza! Ama bir süre sonra yoruluyorum. Ayagim düsüyor yere, iutanuyorum. Enire itialsizlik ! Cezasi:

Duvarin dibinde, kanalizasyonun kapagini kaldirdilar, bir avuç bok alip agzima attim. Sonra agzimda pislik hazir ola gectim, öylece duruyorum.

Kipirdamak yok. Temizlemek yok.

Yere tükürmek yok.

Öylece agzin kapali, kimildamadan ayakta, hazir olda bekliyorsun.

Bir süre sonra birakti, içeri girdim.

Elazigli arkadas, ismi Ramazan.

Allah razi olsun, bazi dislerimi iple çekti. Çünkü temizleyeme-dim dislerimi... Altin kaplanla olan iki disten birini cebine atti, birini bana verdi hatira olarak. Hapishaneden çiktiktan sonra ilk $im disçiye gidip takma-dis yaptirmak oldu.

Sekiz ay yattim, Diyarbakir E Tipi Askerî Cezaevi 33 Nolu kogusta

Elli bes yasindaydim.

Sekiz ayda on sekiz kilo verdim, igne iplik kaldim. Çiktigimda kimse tanimadi beni. "

Felat Cemiloglu' nun basindan geçenleri ilk kez bir Diyarbakir aksaminda 1990'b yillarin basinda kendi agzindan dinlemistim, Bu kitabi yazarken Felat Bey'le 30 ekim 2002'de, Diyarbakir'in Kurt ismail Pasa, 2. Sokak, Volkan Apartman`in zemin katindaki bürosunda yeniden konustum. Anlattiklarini biraz düzelterek tirnak içinde aynen aldim kitabima.

Felat Cemiloglu, 21 mayis 1982'de gözaltina alindi. 10 haziran 1982'de tutuklandi. 14 ocak 1983'te, iki ayda bir yapilan incelemenin dördüncüsünde mahkemeye çikarilmadan tahliye oldu. "Suç-lu bugün dahi ayni muameleyle karsilassa, para vermekten baska çaresi olmadigi" gerekçesiyle, TC Sikiyönetim Komutanligi Diyarbakir 2 No'lu Askerî Mahkemesi tarafindan hakkinda verilen beraat kararinin tarihi ise 18 nisan 1984.. . Felat Cemiloglu son olarak bana dedi ki:

"Hapishaneden kurtuldugum zaman genç olsaydim, en azindan sorusturma, gözalti, 5 No'lu hapishane cehennemine tekrar haksiz yere girmemek için daga çikardim."

Kaynak. Dogan kitap.
Hasan cemal, "Kürtler", 2. baski, İstanbul..

Özgür Çağrı
10-13-2010, 18:07
Fatih ttezcandan diyarbakır vahşeti yazısı
Kalp hastaları ve bayanların okuması tavsiye edilmez

http://www.analizmerkezi.com/Yazar/Fatih-Tezcan/ATAIST-BOK-----18.php

+18

___________

Bu kitap bizde var bir kısmını okumuştum.
Pkk uzaydan gelmedi bugün birer maşa olarak kullanılsalarda ilk 10 yıl pkk bir halk hareketiydi bir kürt halk serhildanının simgesiydi. Devletin vahşi zulmünde son noktaya gelinmiş bıçak kemiğe dayanmış isyan fırtınası başlamıştı. Ama şimdi barışın önünde engel ağababaların alçakça kullandığı bir silah olarak karşımıza çıkıyor. Cepheleşmiş bir pkk var tek vucud değiller ve dersimde olanın amanosta olanın kandilde olanın birbirininden haberleri yok.
Bende 5 nolu cezaevinde yaşasaydım dağa çıkıp ufak silahlı mücadelede yer almazdım kesinlikle yapım müsait değil sanırım psikopat olurdum çok büyük eylemlerde bulunur ve işkencecilerin kellelerini tek tek alırdım. İyiki 5 nolu cezaevinde değildim !

EZEL
10-13-2010, 18:08
Bunlar kabul edilir şey değil .

Terennüm
10-13-2010, 18:43
zaten o hapisaneden çıkanlar ya dağa çıktı yada ülke dışına kaçtı..pkknın başlangıç noktasıdır..

Asi_isyankar
10-13-2010, 21:55
Özellikle Kürt Sorununun ne olduğunu ve nasıl oluştuğunu
kavramakta güçlük çeken arkadaşlar okumalıdır bu konuyu...

merve
10-13-2010, 23:29
Soyunmak bu şekilde aranmak, buz gibi ve pislik içindeki betonda günlerce yatmak, her gün defalarca marş okumak, tekmil vermek (köpeğe bile), aç kalmak, susuz kalmak, bir babayla oğulun yaşadıkları, dayak, küfürler, dışkı yemek ve dahası..
Okurken gözlerden süzülen yaşları durdurabilmek olanaksız..
Ben okurken neler hissetim adam yaşamış :( Dağa çıkmasında ne yapsın !!

EZEL
10-13-2010, 23:33
zaten o hapisaneden çıkanlar ya dağa çıktı yada ülke dışına kaçtı..pkknın başlangıç noktasıdır..


Çok komiksin ....

Hüdaverdi
10-14-2010, 00:26
Biri bana özet geçsin ;D

Asi_isyankar
10-14-2010, 10:03
Soyunmak bu şekilde aranmak, buz gibi ve pislik içindeki betonda günlerce yatmak, her gün defalarca marş okumak, tekmil vermek (köpeğe bile), aç kalmak, susuz kalmak, bir babayla oğulun yaşadıkları, dayak, küfürler, dışkı yemek ve dahası..
Okurken gözlerden süzülen yaşları durdurabilmek olanaksız..
Ben okurken neler hissetim adam yaşamış :( Dağa çıkmasında ne yapsın !!

O yüzden
"Bu uzun ve dehşet dolu yazıyı okumaya
yüreği, kalbi, vicdanı ve midesi kaldıranlar okusun"
Diye not düşmüştüm konuyu yeni açarken.

İlk okurken aynen bende sizin gibi çok kötü olmuştum.
Sinirlerim tepeme çıkmıştı, tir tir titriyordum.
Midem bulanmıştı. Ve çok kötü duygular içerisine girmiştim.

Terennüm
10-14-2010, 15:19
Çok komiksin ....
komik olan nedir?

Delilin NuR
10-14-2010, 15:41
Biri bana özet geçsin ;D

Bende aynı şeyi düşünüyorum...:)
Oku oku bitmiyor...

Beylerbeyi
10-14-2010, 16:40
eğer kişi devlet tarafından zulme uğramışsa çıksın dağa. 80 li yıllarda d.bakır cezaevinde çok işkenceler çekti mahkumlar. hayvana yapılmayan eziyetlere maruz kaldılar. dağa çıkması kabul edilebilir. yalnız 80 li yıllardan bahsediyoruz, yani 30 yıl önce. kişinin o dönemde işkenceye maruz kalabilmesi için bugün en az 45- 50 yaşlarında olması lazım. oysa dağdaki pkk lılar içerisinde 50 yaşın üstünde çok az kişi var. 25- 30 yaşındaki bir pkk lının nasıl bir mazereti olabilir acaba dağa çıkma konusunda ?

Terennüm
10-14-2010, 17:08
eğer kişi devlet tarafından zulme uğramışsa çıksın dağa. 80 li yıllarda d.bakır cezaevinde çok işkenceler çekti mahkumlar. hayvana yapılmayan eziyetlere maruz kaldılar. dağa çıkması kabul edilebilir. yalnız 80 li yıllardan bahsediyoruz, yani 30 yıl önce. kişinin o dönemde işkenceye maruz kalabilmesi için bugün en az 45- 50 yaşlarında olması lazım. oysa dağdaki pkk lılar içerisinde 50 yaşın üstünde çok az kişi var. 25- 30 yaşındaki bir pkk lının nasıl bir mazereti olabilir acaba dağa çıkma konusunda ?
sen bari yapma murat..80le olay bitiyormu sonraki zulümleri nereye koyacaksın?

Beylerbeyi
10-14-2010, 17:10
sen bari yapma murat..80le olay bitiyormu sonraki zulümleri nereye koyacaksın?

o zaman tüm zulüm görenler dağa hurrraaaa..

Terennüm
10-14-2010, 17:16
o zaman tüm zulüm görenler dağa hurrraaaa..
diyarbakır cezaevi bu fikrin temelinin atıldığı belkide planın yapıldığı yerdir...sonraki süreç ise yetişmesine ve kök salmasına yardım etmiştir..

Beylerbeyi
10-14-2010, 17:33
diyarbakır cezaevi bu fikrin temelinin atıldığı belkide planın yapıldığı yerdir...sonraki süreç ise yetişmesine ve kök salmasına yardım etmiştir..

ne yapabiliriz o zaman ? pkk dağa çıkıp asker vurdukça haklı mı sayılacak ? ben sana vurdum deyip yanağımızı mı uzatalım pkk ya ?

adamlar dayak yediyse gitsinler kendilerini dövenlerle uğraşsınlar. 19- 20 yaşında ağzı süt kokan askeri neden vuruyorlar?

imamları katlederek mi pis emellerine ulaşacaklar ? 4 gün önce yine dükanlar kapalıydı, esnaf kepenk kapattı, cumartesi günümüz zehir oldu. okullar boykot ediliyor. referandum oluyor halkın iradesine engel olunuyor? bölge halkı fakir diyoruz, devlet yardım etmek için iş makineleri getiriyor adamlar yakıyor.

yıllardır kürtçe kürtçe diyorlar devlet TRT 6 yı kuruyor. pkk lılar çıkıp"trt 6 da çalışan kürtler de izleyen kürtler de haindir" diyor.

miting yapıyorlar ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar,polisleri taşlıyorlar, dükanların camlarını indiriyorlar. halkı tehdit ediyorlar.

kısacası ne kadar pislik, ne kadar hayvana dahi yakışmayan icraat varsa pkk lı şerefsizlerde var. katlettikleri imamlardan tek bir tanesinin sakalının bir telini tüm pkk köpeklerine değişmem.

pkk lılar hayvanlardan daha aşağılık mahlukturlar. önce hayvan olmaları lazım daha sonra insanlaşıp adam yerine konabilirler. yok eğer böyle devam edeceklerse alayının canı cehenneme.

Asi_isyankar
10-14-2010, 17:45
ne yapabiliriz o zaman ? pkk dağa çıkıp asker vurdukça haklı mı sayılacak ? ben sana vurdum deyip yanağımızı mı uzatalım pkk ya ?

adamlar dayak yediyse gitsinler kendilerini dövenlerle uğraşsınlar. 19- 20 yaşında ağzı süt kokan askeri neden vuruyorlar?

imamları katlederek mi pis emellerine ulaşacaklar ? 4 gün önce yine dükanlar kapalıydı, esnaf kepenk kapattı, cumartesi günümüz zehir oldu. okullar boykot ediliyor. referandum oluyor halkın iradesine engel olunuyor? bölge halkı fakir diyoruz, devlet yardım etmek için iş makineleri getiriyor adamlar yakıyor.

yıllardır kürtçe kürtçe diyorlar devlet TRT 6 yı kuruyor. pkk lılar çıkıp"trt 6 da çalışan kürtler de izleyen kürtler de haindir" diyor.

miting yapıyorlar ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar,polisleri taşlıyorlar, dükanların camlarını indiriyorlar. halkı tehdit ediyorlar.

kısacası ne kadar pislik, ne kadar hayvana dahi yakışmayan icraat varsa pkk lı şerefsizlerde var. katlettikleri imamlardan tek bir tanesinin sakalının bir telini tüm pkk köpeklerine değişmem.

pkk lılar hayvanlardan daha aşağılık mahlukturlar. önce hayvan olmaları lazım daha sonra insanlaşıp adam yerine konabilirler. yok eğer böyle devam edeceklerse alayının canı cehenneme.

Kişi görmek istediği gibi görür...

Siz her ne kadar oralarda yaşıyor olsanız da sizin sorunu anlamaya
ve kavramaya idrakınız yetmez.
Siz olaylara ancak ve sadece kendi pencerenizden bakarsınız.
Bu sorun varsa ve var olduğunu kabul ediyorsanız
çözmek mecburiyetindesiniz
aksi durumda gelip burada şikayetlerinizi küfürlü şeyler yazarak yapmayın.
Siz bu sorunu halletmeyi beceremeyecekseniz er ya da geç oradan indirilirsiniz.

Sonra bu şikayetlerinizi istediğiniz biçimde yaparsınız...

Beylerbeyi
10-14-2010, 18:08
Kişi görmek istediği gibi görür...

Siz her ne kadar oralarda yaşıyor olsanız da sizin sorunu anlamaya
ve kavramaya idrakınız yetmez.
Siz olaylara ancak ve sadece kendi pencerenizden bakarsınız.
Bu sorun varsa ve var olduğunu kabul ediyorsanız
çözmek mecburiyetindesiniz
aksi durumda gelip burada şikayetlerinizi küfürlü şeyler yazarak yapmayın.
Siz bu sorunu halletmeyi beceremeyecekseniz er ya da geç oradan indirilirsiniz.

Sonra bu şikayetlerinizi istediğiniz biçimde yaparsınız...

;D;D

sen hangi pencereden bakıyorsun ?

pkk kürt imamları katledince tepki verdin mi? eee tabi imamlar pkk lı değildi, niye tepki verecen dimi? imamın eşinin ve çocuklarının penceresinden bakmayı denedin mi olaya ?

küfür ettiğim yok. küfrü pkklılar ediyor.

ortada bir sorun var bu doğru. canı cehenneme yollanmamış tek bir pkklı kaldığı müddetçe de bu sorun devam edecek.

bu zamana kadar kimse pkk sorununu çözmedi diye iktidardan indirilmedi, gücünüz yok ki o kadar? iktidarları indiren pkk değil, pkk nın dostu askeriyedir. kendisiyle savaşta olduğunuzu söylediğiniz yalnız sıkı dostluğunuzun olduğu askeriye. neden hep erler ölüyor? hiç bi komutan vurulmaz mı yıllardır. :hmm

yaşadığımız bölgeden bahsediyorsun. d.bakırda koşu yolunda bombayı koyup onca kürt çocuğu katleden ben miydim? hakkaride minibüsü bombalayıp 9 kürdü katleden pkk değil miydi? batmanda yola mayın döşeyip 3 BDP liyi öldüren kimdi? daha yüzlerce örnek var pkk nın ne kadar adi ve şerefsiz bir örgüt olduğu konusunda.

velhasıl-ı kelam pkk samimi değil. pkk nın derin güçlerle, askerlerle işbirliği olduğunu bilmelerine rağmen, pkk nın israilin taşeronluğunu yaptığını bilmesine rağmen hala pkk yı savunan Kürtler varsa bu onların eşekliğinden kaynaklanır.

Asi_isyankar
10-14-2010, 18:28
sen hangi pencereden bakıyorsun ?

pkk kürt imamları katledince tepki verdin mi? eee tabi imamlar pkk lı değildi, niye tepki verecen dimi? imamın eşinin ve çocuklarının penceresinden bakmayı denedin mi olaya ?

Olaya ve olaylara sizden daha geniş bir pencereden baktığım yeterlidir...
Dar görüşlü biri olduğunuz buradan da anlaşılıyor.
İmam'ı öldürenler için hangi sözleri sarfettiğimi merak ediyorsanız
önce bu linke göz atın sonra böyle düşüncesizce cevap yazın.
Mesaj tarihi 09-09-2010, 11:00 PM...

http://www.akpartiforum.com/9-pkk-li-terorist-olu-ele-gecirildi-t136319p3.html

küfür ettiğim yok. küfrü pkklılar ediyor.

ortada bir sorun var bu doğru. canı cehenneme yollanmamış tek bir pkklı kaldığı müddetçe de bu sorun devam edecek.

O halde bu kafayla sorunun çözümünü unutun gitsin...

bu zamana kadar kimse pkk sorununu çözmedi diye iktidardan indirilmedi, gücünüz yok ki o kadar? iktidarları indiren pkk değil, pkk nın dostu askeriyedir. kendisiyle savaşta olduğunuzu söylediğiniz yalnız sıkı dostluğunuzun olduğu askeriye. neden hep erler ölüyor? hiç bi komutan vurulmaz mı yıllardır. :hmm

Sizi elbette PKK iktidardan indirmez
ancak halk indirir...

yaşadığımız bölgeden bahsediyorsun. d.bakırda koşu yolunda bombayı koyup onca kürt çocuğu katleden ben miydim? hakkaride minibüsü bombalayıp 9 kürdü katleden pkk değil miydi? batmanda yola mayın döşeyip 3 BDP liyi öldüren kimdi? daha yüzlerce örnek var pkk nın ne kadar adi ve şerefsiz bir örgüt olduğu konusunda.

PKK savunucuysmuşum gibi ithamlarda bulunmayın.
Özellikle Diyarbakır'daki ve Hakkari'deki patlamaların belgelerini
istiyorum sizden, aksi durumda bu iddianız havada kalır.

velhasıl-ı kelam pkk samimi değil. pkk nın derin güçlerle, askerlerle işbirliği olduğunu bilmelerine rağmen, pkk nın israilin taşeronluğunu yaptığını bilmesine rağmen hala pkk yı savunan Kürtler varsa bu onların eşekliğinden kaynaklanır.

PKK'nın samimiyetiyle pek alakam olmaz.
Beni sizin samimiyetiniz daha çok ilgilendirir
çünkü siz varsınız İktidarda ve çünkü siz bu sorunları
çözme mecburiyetindesiniz.
Şimdi bana samimiyetinizi açıklayın.
Gazze'de öldürülen çocuklar için, İstanbul'da molotofkokteyl'le
yakılıp öldürülen Serap için verilen tepki
neden Ceylan Önkol ve Uğur Kaymaz için verilmedi?
Bu mu sizin samimiyetiniz? Yoksa Siyaset mi yapıyorsunuz?
Hayır ben cevap vereyim, siz çifte standart yapıyorsunuz.
Ve daha neler neler?

Gidin araştırma ve analizlerinizi düzgün bir biçimde yapın
Sonra gelin burada cevap yazın...

Selametle...

Beylerbeyi
10-14-2010, 18:45
verdiğin linke baktım. PKK nın sitesinden haber paylaşmışsın ve başlık pkk lı teröristleri savunduğu gerekçesiyle değiştirilmiş.

imam ne zaman katledildi? 24 ağustosta. senin mesajın 9 ekimde ve bir yoruma cevap olarak yazmışsın. özel bir tepkin yok. kaldı ki imamı katleden pkk nın görüşlerini benimsiyorsun? kimse senin timsah gözyaşlarını samimi bulmaz.

diyarbakırdaki olayı kim yaptı ? 10 kürt çocuğunu katleden pkk sempatizanı şerefsiz bak ne demiş, üstelik pkk ya karşı ılımlı olan Radikal gazetesinde geçiyor haber:





"EYLEM HALKA YÖNELİK DEĞİLDİ”



http://i.radikal.com.tr/644x385/2009/03/28/fft5_mf145375.Jpeg


Diyarbakır’da böylesi bir eylem yapma fikrinin, terör örgütü PKK’nın dağ kadrosunda bulunan ve girdiği bir çatışmada ölen amcasının oğlu N.T. nedeniyle oluştuğunu ifade eden H.T, şunları söyledi: "Amcamın oğlunun cenazesi, ailesi kabul etmediği için kimsesizler mezarlığına defnedildi. Bu durum bende ciddi bir tepki oluşmasına yol açtı. Bu eylemi PKK örgütü güdümünde ve düşüncesinde güvenlik güçlerini hedef alarak yaptım. Eylem halka yönelik değildi."

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=928421&Date=29.03.2009&CategoryID=77


Hakkarideki olayı da pkk yaptı. 9 pkk lının canı cehenneme yollanmıştı, onları ihbar eden Hakkarili Kürtlerdi. 9 pkklının intikamını almak için katliam yapıldı..

Hakkkâri'deki mayınlı saldırının, 7 Eylül'de öldürülen 9 PKK'lıyı ihbar eden köylülerden intikam almak için gerçekleştirildiği iddia edildi. Boykot olmasa köy referandumda "evet" diyecekti.

Sabah gazetesi çarpıcı iddiayı manşetine taşıdı. Gazete haberi "İntikam katliamı" manşetiyle verdi.

Köylülerin ihbarı üzerine bölgede operasyon düzenleyen güvenlik güçleri, dağa çıkan 9 PKK'lıyı etkisiz hale getirmişti. Öte yandan, Geçitli halkının köy korucularıyla yaptıkları toplantıda referandumda "evet" kullanma kararı aldıkları, ancak BDP'nin boykot kararının ardından sandığa gidemedikleri ileri sürüldü.

9 GENÇ DAĞA ÇIKMIŞTI
Bir ay kadar önce Geçitli'de yaşayan dokuz genç, dağa çıkma kararı aldı. Bölge halkının yaptığı tüm telkinlere rağmen bu dokuz genç ikna edilemedi. Bunun üzerine köylüler, güvenlik güçlerine ihbarda bulundu. Dağa çıkan gençlerin kimlik detayları, eşkalleri ve nerelerde sığındıkları detaylı bir şekilde anlatıldı.
Bu sırada Hakkari'nin Çukurca ilçesinde Jandarma Asayiş Bölük Komutanlığı'na PKK tarafından roketatarlı saldırı düzenledi. Köylülerin ihbarını değerlendiren güvenlik güçleri, saldırının hemen ardından
örgütünün elebaşlarından ''Cemal'' kod adlı Murat Karayılan ile Suriye uyruklu Fehman Hüseyin arasında yaşanan liderlik kavgası, terörist başı Abdullah Öcalan'ın da desteğiyle, geçen yıl (15 Nisan 2009) terör örgütünün silahlı kadrolarının (HPG) başındaki Fehman Hüseyin'in görevden alınmasıyla sonuçlanmıştı.
operasyon düzenledi. Aksu köyünde girilen sıcak temasta Geçitli köyünden dağa çıkan dokuz terörist etkisiz hale getirildi.
İŞBİRLİKÇİ SUÇLAMASI
Önceki gün gerçekleştirilen saldırıda hayatını kaybeden dokuz vatandaşın "güvenlik güçleriyle işbirliği yapan" ailelere mensup oldukları, PKK'nın operasyonda ölen örgüt üyelerinin intikamını almak için bu hain eylemi planladıkları belirtiliyor. Öte yandan Sabah'a konuşan bölgenin köy korucuları, "Biz kendi aramızda referanduma katılıp 'evet' deme kararı almıştık. Ama boykot kararından sonra herkes korktu. Sandığa gidemediler" dedi.

HAKKARİ'DE İMAMI DA ÖLDÜRMÜŞLERDİ
Ramazan ayı öncesinde Kürt kökenli vatandaşların tepkisinden çekinen terörist Murat Karayılan'ın liderliğindeki Kandil yönetimi, 20 Eylül tarihine kadar tek taraflı ''eylemsizlik'' kararı alındığını açıklamasına rağmen, Hakkari'nin güneyindeki Irak'ın kuzey bölgesinde görevlendirilen Fehman Hüseyin'e bağlı olarak faaliyet gösteren ''Masiro'' kod adlı Bedirhan Abo'ya bağlı bir grup PKK'lı, Hakkari'nin merkezinde Hacı Sait Camisi imamı Aziz Tan'ı, ''Örgütün şiddet politikasını desteklemediği ve dağlardaki gençlere silah bırakma çağrısı'' yaptığı için öldürdükleri ortaya çıkmıştı.



pkk kendi adamlarına dahi hoşgörü göstermiyor, kendi adamlarına dahi işkence yapıyor. Bu konuda Kürt yazar tarafından kaleme alınan bir yazı var. Okumanızı tavsiye ediyorum:

http://www.nasname.com/Biz-Kimiz?/7810.html (http://www.nasname.com/Biz-Kimiz?/7810.html)

PKK: Kürd Halkının Beyin Kadrolarını Yok Etme Operasyonunun Adıdır! (NASNAME) :güzel:

xhidayet
10-14-2010, 21:25
1994 Yılnda Yüksekova Esendere mevinde görev yaptığım yıllarda toplam 11 köy bizzat askerler tarfından boşaltılıp yakıldı ve ben de -üzgünüm ama- görevliydim.

Soruyorum şimdi o köyü yakılan insanlar nereye gitti?!..

Asi_isyankar
10-14-2010, 22:55
verdiğin linke baktım. PKK nın sitesinden haber paylaşmışsın ve başlık pkk lı teröristleri savunduğu gerekçesiyle değiştirilmiş.

imam ne zaman katledildi? 24 ağustosta. senin mesajın 9 ekimde ve bir yoruma cevap olarak yazmışsın. özel bir tepkin yok. kaldı ki imamı katleden pkk nın görüşlerini benimsiyorsun? kimse senin timsah gözyaşlarını samimi bulmaz.

diyarbakırdaki olayı kim yaptı ? 10 kürt çocuğunu katleden pkk sempatizanı şerefsiz bak ne demiş, üstelik pkk ya karşı ılımlı olan Radikal gazetesinde geçiyor haber:





"EYLEM HALKA YÖNELİK DEĞİLDİ”



http://i.radikal.com.tr/644x385/2009/03/28/fft5_mf145375.Jpeg


Diyarbakır’da böylesi bir eylem yapma fikrinin, terör örgütü PKK’nın dağ kadrosunda bulunan ve girdiği bir çatışmada ölen amcasının oğlu N.T. nedeniyle oluştuğunu ifade eden H.T, şunları söyledi: "Amcamın oğlunun cenazesi, ailesi kabul etmediği için kimsesizler mezarlığına defnedildi. Bu durum bende ciddi bir tepki oluşmasına yol açtı. Bu eylemi PKK örgütü güdümünde ve düşüncesinde güvenlik güçlerini hedef alarak yaptım. Eylem halka yönelik değildi."

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=928421&Date=29.03.2009&CategoryID=77


Hakkarideki olayı da pkk yaptı. 9 pkk lının canı cehenneme yollanmıştı, onları ihbar eden Hakkarili Kürtlerdi. 9 pkklının intikamını almak için katliam yapıldı..

Hakkkâri'deki mayınlı saldırının, 7 Eylül'de öldürülen 9 PKK'lıyı ihbar eden köylülerden intikam almak için gerçekleştirildiği iddia edildi. Boykot olmasa köy referandumda "evet" diyecekti.

Sabah gazetesi çarpıcı iddiayı manşetine taşıdı. Gazete haberi "İntikam katliamı" manşetiyle verdi.

Köylülerin ihbarı üzerine bölgede operasyon düzenleyen güvenlik güçleri, dağa çıkan 9 PKK'lıyı etkisiz hale getirmişti. Öte yandan, Geçitli halkının köy korucularıyla yaptıkları toplantıda referandumda "evet" kullanma kararı aldıkları, ancak BDP'nin boykot kararının ardından sandığa gidemedikleri ileri sürüldü.

9 GENÇ DAĞA ÇIKMIŞTI
Bir ay kadar önce Geçitli'de yaşayan dokuz genç, dağa çıkma kararı aldı. Bölge halkının yaptığı tüm telkinlere rağmen bu dokuz genç ikna edilemedi. Bunun üzerine köylüler, güvenlik güçlerine ihbarda bulundu. Dağa çıkan gençlerin kimlik detayları, eşkalleri ve nerelerde sığındıkları detaylı bir şekilde anlatıldı.
Bu sırada Hakkari'nin Çukurca ilçesinde Jandarma Asayiş Bölük Komutanlığı'na PKK tarafından roketatarlı saldırı düzenledi. Köylülerin ihbarını değerlendiren güvenlik güçleri, saldırının hemen ardından
örgütünün elebaşlarından ''Cemal'' kod adlı Murat Karayılan ile Suriye uyruklu Fehman Hüseyin arasında yaşanan liderlik kavgası, terörist başı Abdullah Öcalan'ın da desteğiyle, geçen yıl (15 Nisan 2009) terör örgütünün silahlı kadrolarının (HPG) başındaki Fehman Hüseyin'in görevden alınmasıyla sonuçlanmıştı.
operasyon düzenledi. Aksu köyünde girilen sıcak temasta Geçitli köyünden dağa çıkan dokuz terörist etkisiz hale getirildi.
İŞBİRLİKÇİ SUÇLAMASI
Önceki gün gerçekleştirilen saldırıda hayatını kaybeden dokuz vatandaşın "güvenlik güçleriyle işbirliği yapan" ailelere mensup oldukları, PKK'nın operasyonda ölen örgüt üyelerinin intikamını almak için bu hain eylemi planladıkları belirtiliyor. Öte yandan Sabah'a konuşan bölgenin köy korucuları, "Biz kendi aramızda referanduma katılıp 'evet' deme kararı almıştık. Ama boykot kararından sonra herkes korktu. Sandığa gidemediler" dedi.

HAKKARİ'DE İMAMI DA ÖLDÜRMÜŞLERDİ
Ramazan ayı öncesinde Kürt kökenli vatandaşların tepkisinden çekinen terörist Murat Karayılan'ın liderliğindeki Kandil yönetimi, 20 Eylül tarihine kadar tek taraflı ''eylemsizlik'' kararı alındığını açıklamasına rağmen, Hakkari'nin güneyindeki Irak'ın kuzey bölgesinde görevlendirilen Fehman Hüseyin'e bağlı olarak faaliyet gösteren ''Masiro'' kod adlı Bedirhan Abo'ya bağlı bir grup PKK'lı, Hakkari'nin merkezinde Hacı Sait Camisi imamı Aziz Tan'ı, ''Örgütün şiddet politikasını desteklemediği ve dağlardaki gençlere silah bırakma çağrısı'' yaptığı için öldürdükleri ortaya çıkmıştı.



pkk kendi adamlarına dahi hoşgörü göstermiyor, kendi adamlarına dahi işkence yapıyor. Bu konuda Kürt yazar tarafından kaleme alınan bir yazı var. Okumanızı tavsiye ediyorum:

http://www.nasname.com/Biz-Kimiz?/7810.html (http://www.nasname.com/Biz-Kimiz?/7810.html)

PKK: Kürd Halkının Beyin Kadrolarını Yok Etme Operasyonunun Adıdır! (NASNAME) :güzel:
Özel olarak tepki de bekliyorsunuz demek.
O zaman her olaya özel olarak tepki vermemiz gerekiyor.
Siz Ceylan Önkol ve Uğur Kaymaz için özel konu açıp
tepki verdiniz mi?
Vermişseniz ne mutlu size
fakat vermemişseniz önce kendinize siz bakın.
Karıştırmayın. Tepki verilmiş mi verilmemiş mi
siz ona bakın.

Ayrıca merak etmeyin.
Ne sizin nede sizin gibi insanların karşısında
ajitasyon yapma meraklısı değilim.
Samimiyetime inanıp inanmamanız umurumda olmaz.
Benim derdim doğruyu bilip ve doğruyu yazabilmektir.
İsteyen katılır isteyen katılmaz.

Sizden açık ve net belgeler istedim
gazetelerdeki spekülasyon haberleri değil.
Bende şimdi size
"Diyarbakır'daki patlamayı TİT (Türk İntikam Tugayı) üstlendi"
desem inanır mısınız?
Hayır çünkü sağlam bir delil yok değil mi...

Linki tıklamaya gerek görmedim
katılır veya katılmam
birçok benzer yazı gördüm.

Son olarak.
Yaptığım yorumlar üzerinden PKK'nın şiddetini savunuyormuşum
gibi algılarınızı talihsizlik olarak görüyorum...