“Yerim sizin cumhuriyetçiliğinizi” başlıklı yazımın ardından çok sayıda eleştiri geldi. Eleştiriler şu anki toplumsal psikolojimizin tezahürü şeklinde. Kimisi destek verirken bazıları da sanki yazdığımızdan hiçbir şey anlamamışçasına eleştirmiş. Mesela deniyor ki; “ABD’den icazet alıp ülke yönetmek mi cumhuriyet” Eleştiriye bakar mısınız? Ben yazımda böyle bir cumhuriyet tarifi yapmadım. Ama dediğim gibi düşüncelerimden dolayı hemencecik “ABD uşaklığı yaftası” yiyiverdim. Bir başkası demiş ki, “Halkın oyunu alan her istediğini yapamaz. Ya vatanı satarsa…”

Bu eleştirilere sadece gülüyorum. Biz toplum olarak maalesef derin bir paranoya içindeyiz. “şeriat gelirse, cumhuriyet giderse, vatanı satarlarsa vs vs” Bu nasıl mantıktır anlamak mümkün değil. Bu mantık kendi içinde hem paranoyayı hem de şizofrenliği barındırıyor. Neden mi?

Yahu Allah aşkına… Kim vatanın neresini kime satıyor? Vatanı satacak kadar kayıtsız şartsız yetki kimde var? Yada… Birisi bu vatanı satıyorsa alıcısı kim? Bu vatanı satın alacak olan satın aldıktan sonra sizce ne yapacak? Sizce bu vatan kaça gider? Satın alınacak başka devlet kalmamış mı da gelişmiş tüm dünya ülkeleri gözünü Türkiye’ye dikmiş.

Gerçekten anlamak, izah edebilmek çok güç bir beyin şaşkınlığı. Meşrutiyet döneminden beridir dillere pelesenk olan bir garip cümle; “Vatanı satmak” 200 yıldır söylenip duran ama bu güne kadar satılamayan bir vatan. Şimdilerde biz ikinci cumhuriyetçiler için de sıkça söylenir oldu bu cümle. “Vatanı satacaksınız değil mi”?

“Evet, vatanı satacağız da… Henüz fiyatta anlaşamadık”

Size bir örnek daha vereyim de. Atatürk’ün cumhuriyet anlayışıyla, CIA icazetli darbe yapan Cuntacıların cumhuriyet anlayışını karşılaştırın bakalım.

Atatürk’ün başında olduğu 1924 Anayasası;
"Madde 3: Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir.
Madde 4: Türk milletini ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi temsil eder ve Millet adına egemenlik hakkını yalnız o kullanır."

Darbeci askerlerin hazırladığı 1961 anayasası;
"MADDE 4: Egemenlik kayıtsız şartsız Türk Milletinindir. Millet, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullanır."

Buyurun bakalım…

Atatürk’ün tarif ettiği egemenliği siz mi savunuyorsunuz ben mi? Ben diyorum ki “Egemenlik sadece ve sadece TBMM eliyle halka aittir” Siz diyorsunuz ki “Hayır meclis her istediğini yapamaz. Bu ülkenin kurumları da söz sahibi” Yani görülüyor ki ben Atatürkçüyüm, siz cuntacı.

Bu yetkili organları meclisin karşısına diken Atatürk değil, darbecilerdir. Ne olur. Eleştirmeden, suçlamadan, yargılamadan konuşmadan önce birazcık tarih okusanız? O zaman daha iyi anlaşacağız.

Bir başka ayrıntıya daha değinip yazımı noktalayacağım. Millet Egemenliğini evet sadece TBMM temsil etmeli. Ancak TBMM millet egemenliğini eline alıp vatana ihanet bulunabilir mi? Bu pratik olarak mümkün değil. Eğer Cumhuriyetin temel değerlerine aykırı yasa yapılırsa “Anayasa Mahkemesi” var. Eğer milletvekillerinin içinden birileri şahsi olarak vatan hainliği yaparsa bu ülkenin askeri var polisi var istihbaratı var. Yani sözünü ettiğiniz kurumların görevi burada başlar. Yapılan yasaların Anayasaya uygunluğunu denetlemek. Yasa yapmak değil. Anayasa ve yasa değişikliklerine gelince. Millet Egemenliğini eline alan Meclisin anayasa ve yasa değiştirebilmesi için salt çoğunluğu sağlaması lazım. Salt çoğunluk olan 367 milletvekilinin hepsinin birden vatan haini olma ihtimali var mı? Bunların içinden biri de çıkıp “Ne yapıyorsunuz kardeşim. Bu vatana ihanettir diyecek kadar şerefli değil midir?

Artık gözünüzü açın. Kimsenin vatan sattığı, kimsenin de vatan aldığı yok. Böyle bir şeyi düşünmek ancak hastalıklı bir ruh halinin göstergesidir.


serbulentkan@hotmail.com


Serbülent Özkan