fatih kısaparmak balon baskılı balon Kayahan Uygur - Erdoğan'a 'Diktatör' Diyen Neo-Çapulcu Felsefesi - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kayahan Uygur - Erdoğan'a 'Diktatör' Diyen Neo-Çapulcu Felsefesi


Cihannur
05-31-2014, 17:38
Kayahan Uygur

http://imagizer.imageshack.us/v2/xq90/836/jbss.jpg

Erdoğan’a ‘Diktatör’ diyen neo-çapulcu felsefesi

Geçen cumartesi Soma faciasını istismar çabalarından hareketle ‘laik ahlâk’ konusunu ele almış ve filozof Kant’ın yaklaşımından söz etmiştim. Bu cumartesi de, Erdoğan’a ‘diktatör’ sıfatını uygun gören yeni liberallerin felsefesine değinmek istiyorum.

Frank Karsten ve Karel Beckman adlı Hollandalı yazarların 2012 yılında İngilizce ve 2013’te Fransızca olarak çıkan ‘Demokrasiyi Aşmak’ adlı kitaplarında yeni liberallerin demokrasi anlayışı çarpıcı bir şekilde özetlenmekte. Bu kitap, Batı basınında ve Türk oligarşisinin yayınlarında Başbakan’a ‘diktatör’ denilmesinin nedenini çok güzel açıklıyor. Türkiye’de birçok insana şaşırtıcı gelse de bu liberaller, demokratik rejimi çoğunluk diktatörlüğü olarak görüyorlar. Onlara göre toplumdan soyutlayarak ele aldıkları kendi kutsal ‘özgür birey’leri asıl amaç oluyor. Her türlü devlet ve hele demokratik sistem onlar için bireyleri ezen bir dikta rejimidir.

Bilindiği gibi liberalizm kapitalist sistemin öz felsefesidir. Sermaye, önüne engel çıkarılmasını istemez. Liberalizm, her bireyin kendi çıkarını ‘egoist’ biçimde elde etmeye çalıştığı varsayımına dayanır. Bireysel çıkarların toplamından, adına ‘görünmez el’ denilen piyasa aracılığıyla tüm insanlara yararlı bir zenginlik doğacağı öne sürülür. O hâlde egoist dürtüler, bireyin kazanma hırsını motive edecek her türlü zaaf teşvik edilmelidir. ‘Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’. Oysa demokrasilerde halk ve değerler devreye girmektedir, toplumun kabul edeceği veya edemeyeceği uygulamalar vardır.

Liberallere göre, devlet, toplum, mahalle, aidiyet, inanç gibi somut veya soyut kurumlar bireyin özerkliği için tehlikedir. Pornografiden sübyancılığa kadar uzanan bir yelpazede esas olan bireyin kendi vücudu üzerindeki özel mülkiyetidir. Tıpkı sermayenin özel niteliği gibi. ‘Özgür birey’lerin paralı özel ordusu, mahkeme ve polisi devreye girene kadar asgari bir devlete tahammül edilse bile bunun tek görevi yine ‘özgür birey’i korumaktır.

Obama’ya da ‘Diktatör’ dediler

Genel oya dayanan bir çoğunluk rejimi olan demokraside halkın eğilimi her zaman eşitlik aramaktır. Eşit oy hakkına sahip olanlar ekonomik güce de sahip olmayı arzulayacaklardır. En azından eğitim, sağlık gibi konularda devletin müdahalesini, çocukların, sakatların korunmasını isteyeceklerdir. Hâlbuki bu, belli bir kesiminin çıkarları aleyhine başka kesimlerin gözetilmesi anlamına gelir. ‘Özgür birey’ neden vergileriyle bir başkasını finanse etsin?

ABD’de, Başkan Obama’nın yoksullara asgari sağlık sigortası getirmesi 2013’te ayaklanmaya yol açtı. Amerikan muhalefetinin başında dünyanın beşinci büyük zengini olan bireyselci anarşist milyarder Koch vardı.

Türkiye’de de oligarşi işte bu nedenle ülkeyi kalkındırmaya çalışan, kendi seçmeni olan yoksul kesimleri her açıdan gözeten Erdoğan’a karşı meydanlara fırladı. Liberaller devlet katkısı gibi kavramlara, sosyal devlete, sosyal adalete düşmandır. Liberallere göre bu önlemler ekonomik gelişmeye zarar verir, çünkü sermayenin veya başka bir deyişle bireyin özgürlüğüne sekte vurur.

Fransa’da 19’uncu yüzyıl başlarında tartışma ‘ekonominin her şeyden önemli’ olduğuna inanan liberal-ekonomist aydınlarla, toplumun ve değerlerin de önemli olduğuna inanan toplumcu-muhafazakâr aydınlar arasındaydı. Liberaller önce eski rejimi yıkmak, sonra eski geleneklerin direncini kırmak, nihayet ulus devleti ortadan kaldırmak için halkın desteğine ihtiyaç duydular ve bu nedenle demokrasiden yana göründüler. Ancak Karsten ve Beckman’a göre artık 21’inci yüzyılda demokrasiye hiç ama hiç ihtiyaç yoktur.

Hollandalı yazarlar, demokrasinin ancak insani değerleri savunan muhafazakârlara veya toplumculara uygun olduğunu vurguluyor. İnsanın toplumsal ve tarihsel özelliğini reddedip onu bir adada yaşayan ‘ıssız adam’ olarak gören liberaller için muhafazakârlar da, toplumcular da diktatörlük heveslisidir. Bu neo-çapulcu demokrasi düşmanlarının Erdoğan’a diktatör demesi kimseyi şaşırtmamalı.
(http://www.aksam.com.tr/yazarlar/kayahan-uygur/erdogana-diktator-diyen-neocapulcu-felsefesi/haber-312229)
Kaynak (http://www.aksam.com.tr/yazarlar/kayahan-uygur/erdogana-diktator-diyen-neocapulcu-felsefesi/haber-312229)

Akşam 31.05.2014