Ayşe_Berra
11-03-2007, 03:32
*Kesinlikle köşe yazısı diye savunduğum bir yazı değildir,köşe yazarlığı gibi bir iddam kesinlikle yoktur.Sadece içimi acıtan bir konuda ki nacizane düşüncelerim ,yazıyı paylaşacak yer bulamadım en uygun bölüm burası diye düşündüm..Yeri burası değilse de ilgililer taşır umarım..
Hani diyoruz ya hep kültürümüz yozlaşıyor,özümüzü kaybediyoruz diye ;neden kimse ben bu yozlaşan kültürün neresinde duruyorum demiyor..Bütün iş burada bence.İğneyi önce kendine batırmalı insan. Kendimizi hep soyutluyoruz galiba.Peki geleceğe bakınca bizden sonra nasıl bir kuşak bırakacağız geride?? Sürekli kendini savunan, sürekli şikayet eden ama yanlışı düzeltmek için kılını kıpırdatmayan;özünde saygısı,sevgisi kalmayan; hayata dair yaptığı yemek,içmek,uyumak olan;ilgi alanını internet, cinsellik vb. konularla dolduran;sormayan ve sorgulamayan bir gençlik..
Geçen yaz Tekirdağ’da yaşadık Gençlik merkezi ile Konya’dan giden bir grup olarak Edirne ve Çanakkale’ye gittik,şehitlikleri gezdik.Ama inanın durum içler acısı; çoğunun ağzından çıkan cümle “ölmüşse ölmüş kardeşim banane,şimdi oturup başlarında ben mi ağlayayım..” Onları ilgilendiren şeylerse içki içip,kızlarla gezmekti.Ve yaşları daha 15-16 idi.Bu yaş grubundaki hiçbir çocuk çevresinden etkilenmeden bu tavrı sergileyemez.
Bugün ise bir kadın programında rastladım günün konusu; lise öğrencisi bir kızın erkek arkadaşı tarafından çekilen uygunsuz fotoğraflarının annesi tarafından nasıl kapatıldığıydı.. Bir anne nasıl kabul edebilir böyle bir olayı -ki çözüm yolu mevcut: kanun var nizam var en başta.Eğer bu olay duyulursa kızım evde kalır diye düşünen bir anneden çok tehlikeye atacak biri çıkar mı bu kızın karşısına..Dünse başka bir programda adamın biri çıkmış internet ortamında karısını nasıl aldattığını anlatıyordu,bir diğerinin konuştuğu kadın karısı çıkmıştı.. İşte bu ve benzeri konular her gün televizyonlarda,gazetelerin baş sayfalarında..Bir süre sonra namus cinayetleri boy boy gazetelerin 3.sayfalarında...
Yani biz bu yozlaşmanın başrolündeyiz ,yani tam ortasında...
“Kardeşim ne bu rezillik ben bu kanalda bunu duymak,izlemek istemiyorum!” demediğimiz için,”Yavrum hayat internetten ibaret değil.” diyemediğimiz için ,böyle geldi böyle gider bu ülke dediğimiz için ortasındayız..
Birazda içimizde de var galiba,magazinsel bir hayat.Dedikoduyu,kim kiminle ne yapmışı,Seda’nın Nihat’la barışıp barışmayacağını,Kaynana Semra’yı,Gülben’in yeni çocuk doğurup doğurmayacağını,yani o ışıltılı dünyanın oyunlarını içten içe merak ediyoruz galiba..Sonra hayatımızın ortasına düşüveriyor birden.Biri sevgilisinin fotoğraflarını çekip tehdit ediyor bilmem hangi mankenin sevgilisi yapmış diye, bir diğeri bir işadamının chat sevdasını dinleyip yuvasını yıkıyor..Geriye ortada kalan çocuklar,hiç uğruna harcanan sevdalar,namus uğruna akan kanlar ve bir dolu yalan dolan kalıyor..
Şimdi diyeceksiniz içinizden,”kardeşim madem bu kadar laf ettin sen nerden biliyorsun Seda’yı,Hülya’yı??”diye..Ve ben başlayacağım cümlenin başına “Ama;” bağlacını kondurarak 21. yüzyıl gençlerinin hep yaptığı gibi...
Uzun lafın kısası öyle bir hale geldiki içinde bulunulan toplum,otobüslerin vazgeçilmez konusu,ders aralarının şüphe götürmez dedikodusu oldu ışıltılı dünyanın sönmeyen yıldızları Seda ve Hülya..Dedim ya hayatımızın tam ortasına düştü bir kere.Kulağını televizyona kapatıyorsun,gazetede okuyorsun,bir köşeye fırlatıyorsun gazeteyi sonra otobüste duyuyorsun..Nasıl kurtulunur, nasıl çare bulunur bilemem..Ama bildiğim biz artık biz değiliz..Ben Fatih’in torunuyum diyorum ama bir batılı sinsi sinsi gülüyor,ve sözlerinde bir imayla;”Öyleyse dönde bir bak aynaya..” :'(
03.11.2007/02:36
Ayşe
Hani diyoruz ya hep kültürümüz yozlaşıyor,özümüzü kaybediyoruz diye ;neden kimse ben bu yozlaşan kültürün neresinde duruyorum demiyor..Bütün iş burada bence.İğneyi önce kendine batırmalı insan. Kendimizi hep soyutluyoruz galiba.Peki geleceğe bakınca bizden sonra nasıl bir kuşak bırakacağız geride?? Sürekli kendini savunan, sürekli şikayet eden ama yanlışı düzeltmek için kılını kıpırdatmayan;özünde saygısı,sevgisi kalmayan; hayata dair yaptığı yemek,içmek,uyumak olan;ilgi alanını internet, cinsellik vb. konularla dolduran;sormayan ve sorgulamayan bir gençlik..
Geçen yaz Tekirdağ’da yaşadık Gençlik merkezi ile Konya’dan giden bir grup olarak Edirne ve Çanakkale’ye gittik,şehitlikleri gezdik.Ama inanın durum içler acısı; çoğunun ağzından çıkan cümle “ölmüşse ölmüş kardeşim banane,şimdi oturup başlarında ben mi ağlayayım..” Onları ilgilendiren şeylerse içki içip,kızlarla gezmekti.Ve yaşları daha 15-16 idi.Bu yaş grubundaki hiçbir çocuk çevresinden etkilenmeden bu tavrı sergileyemez.
Bugün ise bir kadın programında rastladım günün konusu; lise öğrencisi bir kızın erkek arkadaşı tarafından çekilen uygunsuz fotoğraflarının annesi tarafından nasıl kapatıldığıydı.. Bir anne nasıl kabul edebilir böyle bir olayı -ki çözüm yolu mevcut: kanun var nizam var en başta.Eğer bu olay duyulursa kızım evde kalır diye düşünen bir anneden çok tehlikeye atacak biri çıkar mı bu kızın karşısına..Dünse başka bir programda adamın biri çıkmış internet ortamında karısını nasıl aldattığını anlatıyordu,bir diğerinin konuştuğu kadın karısı çıkmıştı.. İşte bu ve benzeri konular her gün televizyonlarda,gazetelerin baş sayfalarında..Bir süre sonra namus cinayetleri boy boy gazetelerin 3.sayfalarında...
Yani biz bu yozlaşmanın başrolündeyiz ,yani tam ortasında...
“Kardeşim ne bu rezillik ben bu kanalda bunu duymak,izlemek istemiyorum!” demediğimiz için,”Yavrum hayat internetten ibaret değil.” diyemediğimiz için ,böyle geldi böyle gider bu ülke dediğimiz için ortasındayız..
Birazda içimizde de var galiba,magazinsel bir hayat.Dedikoduyu,kim kiminle ne yapmışı,Seda’nın Nihat’la barışıp barışmayacağını,Kaynana Semra’yı,Gülben’in yeni çocuk doğurup doğurmayacağını,yani o ışıltılı dünyanın oyunlarını içten içe merak ediyoruz galiba..Sonra hayatımızın ortasına düşüveriyor birden.Biri sevgilisinin fotoğraflarını çekip tehdit ediyor bilmem hangi mankenin sevgilisi yapmış diye, bir diğeri bir işadamının chat sevdasını dinleyip yuvasını yıkıyor..Geriye ortada kalan çocuklar,hiç uğruna harcanan sevdalar,namus uğruna akan kanlar ve bir dolu yalan dolan kalıyor..
Şimdi diyeceksiniz içinizden,”kardeşim madem bu kadar laf ettin sen nerden biliyorsun Seda’yı,Hülya’yı??”diye..Ve ben başlayacağım cümlenin başına “Ama;” bağlacını kondurarak 21. yüzyıl gençlerinin hep yaptığı gibi...
Uzun lafın kısası öyle bir hale geldiki içinde bulunulan toplum,otobüslerin vazgeçilmez konusu,ders aralarının şüphe götürmez dedikodusu oldu ışıltılı dünyanın sönmeyen yıldızları Seda ve Hülya..Dedim ya hayatımızın tam ortasına düştü bir kere.Kulağını televizyona kapatıyorsun,gazetede okuyorsun,bir köşeye fırlatıyorsun gazeteyi sonra otobüste duyuyorsun..Nasıl kurtulunur, nasıl çare bulunur bilemem..Ama bildiğim biz artık biz değiliz..Ben Fatih’in torunuyum diyorum ama bir batılı sinsi sinsi gülüyor,ve sözlerinde bir imayla;”Öyleyse dönde bir bak aynaya..” :'(
03.11.2007/02:36
Ayşe