AKBAHAR
01-10-2008, 15:58
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün hocası olarak bilinen Eski AKP Milletvekili Nevzat Yalçıntaş Milli Görüş Lideri Erbakan ve Saadet Partisi Recai Kutan'ın değerleri korumada hassas olduklarını söyledi.
Eski AKP'li Milletvekili Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, "Milli Görüş Lideri Necmettin Erbakan ve Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan'ın milli serveti ve kültürel değerleri muhafazada daha titiz olduklarını gördüm" dedi. Vakit Haber Müdürü Muharrem Coşkun'a konuşan Yalçıntaş önemli açıklamalarda bulundu.
Sivil anayasa, Sezer gibi yasakçılara fırsat vermesin
Yasakların önünün kesilmesi için haklar kanunen garanti altına alınmalıdır. Şarttır. Çünkü ikinci bir A. Necdet Sezer çıkar yine eski uygulamalara döner. Bu amaçla bu tür yapıdakilere fırsat vermemek için net olarak özgürlükler garanti altına alınmalıdır. Eğer bu ülkede, bu konuları formüle edecek hukukçu yoksa, dışardan getirsinler. Ama var. Hem AK Parti’nin içinde, hem de dışında var.
Sayın Yalçıntaş, hem AK Parti’de hem Fazilet Partisi’nde birçok ismin; hem Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, hem Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un hocasısınız. Sizin de içerisinde bulunduğunuz önemli bir grup milletvekili, seçimlerde liste dışı kaldı. AK Parti’nin 22 Temmuz’da Milli Görüşçüleri tasfiye ettiğine katılıyor musunuz?
Önemli ölçüde vekil dışarıda kaldı. Sebeplerini kesin söyleyemem. Ben kimin Milli Görüşçü olduğunu tam bilemem. Çünkü ben Refah Partisi’nden gelen bir arkadaşınız değilim. Siyasete, Fazilet Partisi’nde Necmettin Erbakan Hocamız ve Recai ağabeyimizin isteğiyle girdim. Ama en başta AK Parti’nin lideri de Refah Partisi’nden gelme. O zaman Milli Görüş tasfiye edilmiş mi oluyor, zannetmiyorum. Listelerin oluşmasında, böyle bir ideolojik kıstas olduğunu da zannetmiyorum. Ama siyasi kıstas olabilir. Bütün partilerde bir lider çevresi vardır. Bu çevrelerin etkisiyle kıstaslar kullanılmış olabilir.
Siz vekil olmamayı kendiniz mi istediniz?
Evet müracaat etmedim. İki sebepten. Birincisi 8 sene vekillik yaptım. Vekillik bir meslek değil, hizmet mevkiidir. Ben akademisyenim. Yenilerin gelmesi lazım. İkincisi bazı konularda parti politikaları konusunda ayrılıyorduk. Mesela özelleştirme tatbikatlarının çoğuna katılmıyorum. Özelleştirmeyi yabancılaştırma olarak anlıyorlar. Binbir fedakarlıkla oluşturulan ve kâr eden işletmeleri blok satışlarla yabancılara satma yoluna gittiler. İstanbul’un en güzel yerini Galataport adıyla ne olduğu belirsiz birine vermek istediler. Bu çarpıcı bir örnekti. Medya o konuda güzel bir rol oynadı. İstanbul’un en güzel yerini yabancı bir işadamına veriyorsun. O güzelim Dolmabahçe Sarayı’nın hemen yanına kumarhaneler, gazinolar, gökdelenler dikeceklerdi. Ayrıca televizyonları da yüzde yüz yabancılara satmaya çalıştılar. Ama çok şükür arkadaşlarımızın uyarısı ve Başbakanımızın hassasiyeti sayesinde vazgeçildi. Ama yine satmaya kalkıyorlar.
Ama her liste dışı kalan vekil, sizin gibi açık yüreklilikle konuşmadı.
Evet ben bizzat milletvekiliyken de uyrılarımı yapıyordum. İtirazı olanlar da aday gösterilmedi zaten. Ersönmez Yarbay örnektir.
‘Yes men’ tipli insanlar vardır. Başkan ne söylerse “evet” der. Böyle olmayanlar ve bir kısmı da milli hassasiyetleri sebebiyle dışarıda kalmış olabilir.
Bu anlamda, Saadet Partisi ile AK Parti arasında milli dediğiniz konularda bir hassasiyet farkı var mı?
Evet var. Muhterem Erbakan ve Recai abinin; milli serveti ve kültürel değerleri muhafazada daha titiz olduklarını gördüm. Benim partimin lideri titiz değildi demek istemiyorum. Ama o izah edildiği zaman doğruyu görüyordu. Biz çok şeyi izah ettik Sayın Erdoğan’a.
ÖZGÜRLÜKLER NET OLARAK ORTAYA KOYULMALI
Hak ve özgürlükler konusunda sanıyorum beklenen adımlar hâlâ atılabilmiş değil.
İnancı yaşama şekli ve eğitim hakkı evrensel insan hakları beyannamesinde garanti altına alınmıştır. Bunlar açıktır. Ama bu Türkiye’de ne yazık ki defacto olarak uygulanıyor. Birisi çıkıp, “Kimse kalkıp kamusal alana başörtülü giremez” falan diyebiliyor. Ahmet Necdet Sezer zamanında mebuslar hakkında bile karısı örtülü - örtüsüz ayrımı yapıldı.. Ancak milletimiz uyanık davrandı, pırlanta gibi bir hanımefendiyi tesettürüyle medeni bir Türk hanımı olarak Çankaya’da olmasına vesile oldu. Aynı şekilde Başbakan ve bakan eşleri de.
Sezer ise hafiyeler dolaştırmış ortada. Kimin hanımının örtülü olduğunu tespit ettirmiş üşenmeden. Bu bir suçtur uluslararası hukuk normlarına göre bir suçtur. Fişleme denen şey bu, yasaktır ve suçtur.
Bu tür yasakların önünün kesilmesi için bu haklar kanunen garanti altına alınmalıdır. Şarttır. Çünkü ikinci bir A. Necdet Sezer çıkar yine eski uygulamalara döner. Bu amaçla bu tür yapıdakilere fırsat vermemek için net olarak özgürlükler garanti altına alınmalıdır. Genel ahlak ve sağlık normlarına aykırı olmamak kaydıyla hiç kimsenin örtünmesine karışılamaz.
Eğer bu ülkede bu konuları formüle edecek hukukçu yoksa dışardan getirsinler. Ama var. Hem AK Parti’nin içinde, hem de dışında var.
Bazı kriz dönemlerinde milli iradenin zaafa uğratılmak istendiği dönemler oluyor. Sezer’in Cumhurbaşkanı seçiminde, anayasada olmamasına rağmen 5 parti imza verdi. Böyle şey olmaz. Grup kararı bile alınamaz. Ama bunlar protokol imzaladı. Milletvekillerinin iradesine ipotek kondu.
Ama o zaman partiniz de sizi desteklemedi!..
Doğru. Ama o zaman hukuksuz bir şekilde Sezer’i seçen parti ve liderlerinin hiç biri Meclis’e giremedi. Liderler protokol yaptı. Başta Başbakan Ecevit ve partisi. ANAP, DYP, MHP... Hepsi imzaladı. Ama sonucunu da sandıkta gördüler. Millet cevabını verdi ve hepsi Meclis dışı kaldı.
Abdullah Gül ve şimdi AK Parti içerisinde bulunan kurmay takım da o zaman itiraz etmedi sanıyorum?..
İtiraz etmemiş olabilirler. Ama Abdullah Gül imzalamadı ve oyunu bana attığını da bizzat kendisi söyledi. Hatta Recai Bey de, “imzaladık ama Nevzat Bey’in adaylığına karşı tavır takınamayız” demiş. Bunu bana Hüsamettin Özkan söyledi.
Sivil anayasa çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir kere özgürlükler kısıtlanamaz. Buna kesinlikle öncelik verilmeli. Başkasının özgürlüklerini kısıtlamayacak derecede, genel ahlak ve sağlık kurallarını zedelemeden tanzim edilir bu. Dünyanın her yerindeki gibi.
AKP’nin ilk 5 yılı başarılı mı?
Ekonomi, istikrar ve halkla kaynaşmada başarılılar. Genel olarak güvenlikte başarılılar. Fakat insan hak ve hürriyetleri halledilemedi. YÖK meselesi hallolmadı. Devlet yapısına yakışır bir yüksek öğretim politikası uygulanamadı. Sezer’in de etkisi vardı tabii. İmam Hatiplilerle beraber, diğer meslek okulu mensupları da mağdur olmaya devam etti.
ABD’nin istihbaratına güvenmeli miyiz?
Hiçbir devletin istihbaratına güvenemezsiniz. Faydalanmalısınız. Türkiye kendi istihbaratını güçlendirmelidir. Birçok kaybımız zaten özellikle kendi istihbaratımızı tam teşkilatlandıramamamızdan olmuştur. ABD her zaman önce kendi menfaatlerini düşünecektir. İşine geldiği istihbaratı bize verecektir. Bunu göz önünde bulundurmamak saflıktır. Çocukluktur.
Türkiye şu anda Avrupa Birliği (AB) peşinde. Günün birinde İslâm dünyasının bir birlik yapabileceğini düşünüyor musunuz?
Neden olmasın. Bir gün onlar uyanır, bizler de kendimize geliriz.
BU DEVLET, OKTAY EKŞİ’NİN OLDUĞU KADAR BENİM DE DEVLETİM
Piyanoçalar Fazıl Say’ın “İslâmcılar kazandı, Türkiye’yi terk edebilirim” açıklaması var?
Arzu ederse gitsin. Türkiye’nin bir kaybı da olmaz. Ben Fazıl Say’ın fazla büyütülmesine, hatta bir Bakanın, “sana beste yaptırmak istiyorum” demesini yadırgıyorum. Batı müziğini iyi bilir. Ama siyasi görüşü ve siyasi kültürü çok zayıf.
Türkiye’de milletin iradesi ne yazık ki hâlâ kabullenilebilmiş değil. Hürriyet’in başmakale yazarı Oktay Ekşi, “Türkiye’yi dönüştürmek isteyenler, Türk devletini ele geçirdi” demiş ve Nevzat Yalçıntaş, Sabahattin Zaim’le birkaç kişiyi hedef alarak, ‘talebelerinden biri cumhurbaşkanı biri başbakan olmuş’ demiş.
Ekşi’ye sormak istiyorum. Devlet hepimizin. Türk devleti Ekşi kadar benim değil mi? Benim olan bir şeyi nasıl ele geçirebilirim. Zaten devletin ve ülkenin içerisindeyim. Kaldı ki, kimin elinden devleti almışız. Bu kadar komik bir şey olabilir mi?
21 ve 22. DÖNEM MİLLETVEKİLİ PROF.DR. NEVZAT YALÇINTAŞ:
Cumhurbaşkanı Gül, Orhan Pamuk’u Köşk’e çağırmamalı
Siz Abdullah Gül’ün hocasısınız. Abdullah Gül neden bu kadar sevildi?
Bu halk güvenmediği bir insanı o makama getirmezdi. Abdullah Gül, yanlış işler yapmazsa Türkiye için elbette bir şanstır. Türkiye’yi düşünen herkesin görevi, yanlışları dile getirmek ve uyarmaktır. Meclis, diğer organlar. Sen ben. Bu iş yanlış diyebilmeliyiz. Meclis’teki vekiller Türkiye aleyhine bir şeye el kaldırmamalılar ve uyarmalılar.
Gül, dürüst, temiz, iyimser, inançlı, inançlarından da taviz vermez. Halkı anlar.
Abdullah Gül’ün ilk yaptığı Doğu gezisi bunun göstergesidir. Köşk’e şehit analarını babalarını çağırdı. Düne kadar o Köşk’e sokulmuyorlardı başları kapalı olduğu için.
Yine Köşk’te bazı isimlerle yapılan sohbet masası da önemli.
Orhan Pamuk’u davet etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çağırmasını ben tasvip etmiyorum. A.Necdet Sezer Pamuk’u tebrik de etmedi, çağırmadı da. Bana göre Sezer bu konuda yerinde bir hareket yapmıştır. Unutmayalım, Nobel ödülünü almadan önce iki tane yalan beyanda bulundu Orhan Pamuk. “Ermeni ve Kürt’ü katlettik” dedi. Belki de kulağına üflediler. Bu konularda şöyle konuşursan sana ödül verilecek dediler. Böyle bir kimseyi cumhurbaşkanı kutlar mı? A. Necdet Sezer bu konuda çok yerinde bir hareket yapmıştır.
Şimdi, eğer Orhan Pamuk kabul ederse, Gül’ün yeniden davet edebileceği konuşuluyor?..
Bence Gül, Pamuk’u çağırmasın. Sezer haklıydı. Abdullah Bey çağırırsa yanlış yapar. Çünkü bu şahsın yaptığı beyanlar ortada. Ve bundan da özür dilemedi. Batılılar Pamuk’u kullanıyorlar. Gül davet ederse, bu yanlışlara meşruiyet katma olayı söz konusu olabilir.
Vakit'ten Muharrem Coşkun'un Röportajı
Bu haber 508 defa okundu.
Kaynak:http://www.haber5.com/haber.php?haber_id=305045
Eski AKP'li Milletvekili Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, "Milli Görüş Lideri Necmettin Erbakan ve Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan'ın milli serveti ve kültürel değerleri muhafazada daha titiz olduklarını gördüm" dedi. Vakit Haber Müdürü Muharrem Coşkun'a konuşan Yalçıntaş önemli açıklamalarda bulundu.
Sivil anayasa, Sezer gibi yasakçılara fırsat vermesin
Yasakların önünün kesilmesi için haklar kanunen garanti altına alınmalıdır. Şarttır. Çünkü ikinci bir A. Necdet Sezer çıkar yine eski uygulamalara döner. Bu amaçla bu tür yapıdakilere fırsat vermemek için net olarak özgürlükler garanti altına alınmalıdır. Eğer bu ülkede, bu konuları formüle edecek hukukçu yoksa, dışardan getirsinler. Ama var. Hem AK Parti’nin içinde, hem de dışında var.
Sayın Yalçıntaş, hem AK Parti’de hem Fazilet Partisi’nde birçok ismin; hem Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, hem Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un hocasısınız. Sizin de içerisinde bulunduğunuz önemli bir grup milletvekili, seçimlerde liste dışı kaldı. AK Parti’nin 22 Temmuz’da Milli Görüşçüleri tasfiye ettiğine katılıyor musunuz?
Önemli ölçüde vekil dışarıda kaldı. Sebeplerini kesin söyleyemem. Ben kimin Milli Görüşçü olduğunu tam bilemem. Çünkü ben Refah Partisi’nden gelen bir arkadaşınız değilim. Siyasete, Fazilet Partisi’nde Necmettin Erbakan Hocamız ve Recai ağabeyimizin isteğiyle girdim. Ama en başta AK Parti’nin lideri de Refah Partisi’nden gelme. O zaman Milli Görüş tasfiye edilmiş mi oluyor, zannetmiyorum. Listelerin oluşmasında, böyle bir ideolojik kıstas olduğunu da zannetmiyorum. Ama siyasi kıstas olabilir. Bütün partilerde bir lider çevresi vardır. Bu çevrelerin etkisiyle kıstaslar kullanılmış olabilir.
Siz vekil olmamayı kendiniz mi istediniz?
Evet müracaat etmedim. İki sebepten. Birincisi 8 sene vekillik yaptım. Vekillik bir meslek değil, hizmet mevkiidir. Ben akademisyenim. Yenilerin gelmesi lazım. İkincisi bazı konularda parti politikaları konusunda ayrılıyorduk. Mesela özelleştirme tatbikatlarının çoğuna katılmıyorum. Özelleştirmeyi yabancılaştırma olarak anlıyorlar. Binbir fedakarlıkla oluşturulan ve kâr eden işletmeleri blok satışlarla yabancılara satma yoluna gittiler. İstanbul’un en güzel yerini Galataport adıyla ne olduğu belirsiz birine vermek istediler. Bu çarpıcı bir örnekti. Medya o konuda güzel bir rol oynadı. İstanbul’un en güzel yerini yabancı bir işadamına veriyorsun. O güzelim Dolmabahçe Sarayı’nın hemen yanına kumarhaneler, gazinolar, gökdelenler dikeceklerdi. Ayrıca televizyonları da yüzde yüz yabancılara satmaya çalıştılar. Ama çok şükür arkadaşlarımızın uyarısı ve Başbakanımızın hassasiyeti sayesinde vazgeçildi. Ama yine satmaya kalkıyorlar.
Ama her liste dışı kalan vekil, sizin gibi açık yüreklilikle konuşmadı.
Evet ben bizzat milletvekiliyken de uyrılarımı yapıyordum. İtirazı olanlar da aday gösterilmedi zaten. Ersönmez Yarbay örnektir.
‘Yes men’ tipli insanlar vardır. Başkan ne söylerse “evet” der. Böyle olmayanlar ve bir kısmı da milli hassasiyetleri sebebiyle dışarıda kalmış olabilir.
Bu anlamda, Saadet Partisi ile AK Parti arasında milli dediğiniz konularda bir hassasiyet farkı var mı?
Evet var. Muhterem Erbakan ve Recai abinin; milli serveti ve kültürel değerleri muhafazada daha titiz olduklarını gördüm. Benim partimin lideri titiz değildi demek istemiyorum. Ama o izah edildiği zaman doğruyu görüyordu. Biz çok şeyi izah ettik Sayın Erdoğan’a.
ÖZGÜRLÜKLER NET OLARAK ORTAYA KOYULMALI
Hak ve özgürlükler konusunda sanıyorum beklenen adımlar hâlâ atılabilmiş değil.
İnancı yaşama şekli ve eğitim hakkı evrensel insan hakları beyannamesinde garanti altına alınmıştır. Bunlar açıktır. Ama bu Türkiye’de ne yazık ki defacto olarak uygulanıyor. Birisi çıkıp, “Kimse kalkıp kamusal alana başörtülü giremez” falan diyebiliyor. Ahmet Necdet Sezer zamanında mebuslar hakkında bile karısı örtülü - örtüsüz ayrımı yapıldı.. Ancak milletimiz uyanık davrandı, pırlanta gibi bir hanımefendiyi tesettürüyle medeni bir Türk hanımı olarak Çankaya’da olmasına vesile oldu. Aynı şekilde Başbakan ve bakan eşleri de.
Sezer ise hafiyeler dolaştırmış ortada. Kimin hanımının örtülü olduğunu tespit ettirmiş üşenmeden. Bu bir suçtur uluslararası hukuk normlarına göre bir suçtur. Fişleme denen şey bu, yasaktır ve suçtur.
Bu tür yasakların önünün kesilmesi için bu haklar kanunen garanti altına alınmalıdır. Şarttır. Çünkü ikinci bir A. Necdet Sezer çıkar yine eski uygulamalara döner. Bu amaçla bu tür yapıdakilere fırsat vermemek için net olarak özgürlükler garanti altına alınmalıdır. Genel ahlak ve sağlık normlarına aykırı olmamak kaydıyla hiç kimsenin örtünmesine karışılamaz.
Eğer bu ülkede bu konuları formüle edecek hukukçu yoksa dışardan getirsinler. Ama var. Hem AK Parti’nin içinde, hem de dışında var.
Bazı kriz dönemlerinde milli iradenin zaafa uğratılmak istendiği dönemler oluyor. Sezer’in Cumhurbaşkanı seçiminde, anayasada olmamasına rağmen 5 parti imza verdi. Böyle şey olmaz. Grup kararı bile alınamaz. Ama bunlar protokol imzaladı. Milletvekillerinin iradesine ipotek kondu.
Ama o zaman partiniz de sizi desteklemedi!..
Doğru. Ama o zaman hukuksuz bir şekilde Sezer’i seçen parti ve liderlerinin hiç biri Meclis’e giremedi. Liderler protokol yaptı. Başta Başbakan Ecevit ve partisi. ANAP, DYP, MHP... Hepsi imzaladı. Ama sonucunu da sandıkta gördüler. Millet cevabını verdi ve hepsi Meclis dışı kaldı.
Abdullah Gül ve şimdi AK Parti içerisinde bulunan kurmay takım da o zaman itiraz etmedi sanıyorum?..
İtiraz etmemiş olabilirler. Ama Abdullah Gül imzalamadı ve oyunu bana attığını da bizzat kendisi söyledi. Hatta Recai Bey de, “imzaladık ama Nevzat Bey’in adaylığına karşı tavır takınamayız” demiş. Bunu bana Hüsamettin Özkan söyledi.
Sivil anayasa çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir kere özgürlükler kısıtlanamaz. Buna kesinlikle öncelik verilmeli. Başkasının özgürlüklerini kısıtlamayacak derecede, genel ahlak ve sağlık kurallarını zedelemeden tanzim edilir bu. Dünyanın her yerindeki gibi.
AKP’nin ilk 5 yılı başarılı mı?
Ekonomi, istikrar ve halkla kaynaşmada başarılılar. Genel olarak güvenlikte başarılılar. Fakat insan hak ve hürriyetleri halledilemedi. YÖK meselesi hallolmadı. Devlet yapısına yakışır bir yüksek öğretim politikası uygulanamadı. Sezer’in de etkisi vardı tabii. İmam Hatiplilerle beraber, diğer meslek okulu mensupları da mağdur olmaya devam etti.
ABD’nin istihbaratına güvenmeli miyiz?
Hiçbir devletin istihbaratına güvenemezsiniz. Faydalanmalısınız. Türkiye kendi istihbaratını güçlendirmelidir. Birçok kaybımız zaten özellikle kendi istihbaratımızı tam teşkilatlandıramamamızdan olmuştur. ABD her zaman önce kendi menfaatlerini düşünecektir. İşine geldiği istihbaratı bize verecektir. Bunu göz önünde bulundurmamak saflıktır. Çocukluktur.
Türkiye şu anda Avrupa Birliği (AB) peşinde. Günün birinde İslâm dünyasının bir birlik yapabileceğini düşünüyor musunuz?
Neden olmasın. Bir gün onlar uyanır, bizler de kendimize geliriz.
BU DEVLET, OKTAY EKŞİ’NİN OLDUĞU KADAR BENİM DE DEVLETİM
Piyanoçalar Fazıl Say’ın “İslâmcılar kazandı, Türkiye’yi terk edebilirim” açıklaması var?
Arzu ederse gitsin. Türkiye’nin bir kaybı da olmaz. Ben Fazıl Say’ın fazla büyütülmesine, hatta bir Bakanın, “sana beste yaptırmak istiyorum” demesini yadırgıyorum. Batı müziğini iyi bilir. Ama siyasi görüşü ve siyasi kültürü çok zayıf.
Türkiye’de milletin iradesi ne yazık ki hâlâ kabullenilebilmiş değil. Hürriyet’in başmakale yazarı Oktay Ekşi, “Türkiye’yi dönüştürmek isteyenler, Türk devletini ele geçirdi” demiş ve Nevzat Yalçıntaş, Sabahattin Zaim’le birkaç kişiyi hedef alarak, ‘talebelerinden biri cumhurbaşkanı biri başbakan olmuş’ demiş.
Ekşi’ye sormak istiyorum. Devlet hepimizin. Türk devleti Ekşi kadar benim değil mi? Benim olan bir şeyi nasıl ele geçirebilirim. Zaten devletin ve ülkenin içerisindeyim. Kaldı ki, kimin elinden devleti almışız. Bu kadar komik bir şey olabilir mi?
21 ve 22. DÖNEM MİLLETVEKİLİ PROF.DR. NEVZAT YALÇINTAŞ:
Cumhurbaşkanı Gül, Orhan Pamuk’u Köşk’e çağırmamalı
Siz Abdullah Gül’ün hocasısınız. Abdullah Gül neden bu kadar sevildi?
Bu halk güvenmediği bir insanı o makama getirmezdi. Abdullah Gül, yanlış işler yapmazsa Türkiye için elbette bir şanstır. Türkiye’yi düşünen herkesin görevi, yanlışları dile getirmek ve uyarmaktır. Meclis, diğer organlar. Sen ben. Bu iş yanlış diyebilmeliyiz. Meclis’teki vekiller Türkiye aleyhine bir şeye el kaldırmamalılar ve uyarmalılar.
Gül, dürüst, temiz, iyimser, inançlı, inançlarından da taviz vermez. Halkı anlar.
Abdullah Gül’ün ilk yaptığı Doğu gezisi bunun göstergesidir. Köşk’e şehit analarını babalarını çağırdı. Düne kadar o Köşk’e sokulmuyorlardı başları kapalı olduğu için.
Yine Köşk’te bazı isimlerle yapılan sohbet masası da önemli.
Orhan Pamuk’u davet etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çağırmasını ben tasvip etmiyorum. A.Necdet Sezer Pamuk’u tebrik de etmedi, çağırmadı da. Bana göre Sezer bu konuda yerinde bir hareket yapmıştır. Unutmayalım, Nobel ödülünü almadan önce iki tane yalan beyanda bulundu Orhan Pamuk. “Ermeni ve Kürt’ü katlettik” dedi. Belki de kulağına üflediler. Bu konularda şöyle konuşursan sana ödül verilecek dediler. Böyle bir kimseyi cumhurbaşkanı kutlar mı? A. Necdet Sezer bu konuda çok yerinde bir hareket yapmıştır.
Şimdi, eğer Orhan Pamuk kabul ederse, Gül’ün yeniden davet edebileceği konuşuluyor?..
Bence Gül, Pamuk’u çağırmasın. Sezer haklıydı. Abdullah Bey çağırırsa yanlış yapar. Çünkü bu şahsın yaptığı beyanlar ortada. Ve bundan da özür dilemedi. Batılılar Pamuk’u kullanıyorlar. Gül davet ederse, bu yanlışlara meşruiyet katma olayı söz konusu olabilir.
Vakit'ten Muharrem Coşkun'un Röportajı
Bu haber 508 defa okundu.
Kaynak:http://www.haber5.com/haber.php?haber_id=305045