FarukARSLAN.
02-10-2009, 17:40
MESUD BİR DOĞUM
21 Eylül 1842 (Hicri: 15 Şaban 1258) Çarşamba günü sabaha karşı Çırağan Sarayı'nda doğan İkinci Abdülhamid,Sultan Abdülmecid'in ikinci oğludur (1). Annesi, Tir-i- Müjgân Kadın-Efendi'dir. Sultan Hamid'm kızlarından Ayşe Osmanoğlu'nun hâtıratında : «Tir-i-Müjgan Kadın Efendi, sarayın eski kalfaları arasında inceliği, nezaketi ve güzelliğiyle meşhurdu. Kendisini bilenler, yeşil ela gözlü, açık kumral ve gayet uzun saçlı, nahif endamlı, eli ayağı çok güzel bir kadın olduğunu söylerler. Zavallı büyük anamız genç yaşında verem olarak eski Beylerbeyi Sarayı'nda hava tebdilindeyken ölmüştü. Nahif vücudu ile üç evlâd sahibi olması ve arada da bâzı kayıpların bulunması onu bu'hastalığa mağlûb etmişti. O zamanki tedavi şartlarının bugünkü gibi olmadığı da ma'lûmdur. Hava tebdili için Beylerbeyi Sarayı gibi deniz kıyısındaki bir yerin seçilmesi de buna delildir,» (2) diyerek andığı Tir-i- Müjgân Kadın-Efendi 1853 yılında verem hastalığından ölmüş ve Yenicâmi'deki türbesine defnedilmiştir.
Annesi vefat ettiğinde İkinci Abdülhamid henüz onbir yaşındadır. Bu tarihten sonra ona Sultan Mecid'in diğer haremi olan ve çocuğu bulunmayan Perestû Kadın Efendi analık etmiş ve bu Kadın-Efendi üvey oğlu tahta çıktığında «Valide Sultan» olmuştur (3).
(1) Abdülmecid, Sultan İkinci Mahmud'un büyük oğludur. 25 Nisan 1823 Cuma günü Bezm-i âlem Vâlide-Sultan'dan doğmuştur, l Temmuz 1839'da tahta çıkan Abdülmecid'in saltanatı yirmi bir sene, altı ay devam etmiştir. Meşhur TANZİMAT FERMANI onun saltanatında yayınlanmıştır. 25 Haziran 1861 Salı günü otuz dokuz yaşının içinde veremden ölen Abdülmecid, Sultanselim Camii avlusundaki türbesine defnedilmiştir. Vasiyyeti 'üzerine türbesi, hürmeten Yavuz Sultan Selim Hân türbesinden alçak inşâ edilmiştir.
(2) Ayşe Osmanoğlu hatıratında devamla der ki: «Babam, annesinden bahsettiği zaman: «Zavallı anneciğim pek genç yaşında gitti. Hayali daima gözümün önündedir. Onu hiç unutamadım. Beni çok severdi. Hasta olduğu müddetçe karşısına oturtup yüzüme bakmakla iktifa ederdi, öpmeye kıyamazdı. Allah rahmet eylesin», derdi.
Büyükannem Tir-i Müjgân Kadın-Efendi, iki şehzade, bir sultan anası olmuştur, ilk evlâdı Naime-Sultan olup 1843 Mart'ında iki buçuk yaşındayken çiçek hastalığından ölmüştür. İkinci evlâdı babamdır. Üçüncüsü de, Şehzade Mehmed Âbid Efendi olup 1848 Mayıs'ında aşağı yukarı bir aylık iken ölmüştür. Babam, kızkardeşimiz Naime-Sultan'la biraderimiz Mehmed Âbid Ef endi'ye bu kardeşlerinin isimlerim vermiştir.» (Bkz: Ayşe Osmanoğlu. Babam Sultan Abdülhamid (Hâtıralarım). İstanbul, 1984.
(3) «Annesi öldüğü zaman küçük bir çocuk olan babamı büyüten ve ona analık eden Perestû Kadın-Efendi, pek nazik tavr u harekete malik olmakla beraber, vakar ve halâvetiyle de Vâlide-Sultan'lığa hakkıyla lâyık olduğu görülürdü. Bu muhterem kadının nurânî çehresi, nezaketi, inceliği, zarafeti herkesin kalbine hürmet ve muhabbet ilka' eder, bütün saray halkı tarafından son derece sevilirdi. Gayet ahenkli bir sesle, fakat yavaş ve az konuşurdu.» Bkz. Ayşe Osmanoğlu. a.g.e.
SESSİZ, İNZİVAYI SEVER, DÜŞÜNCELİ BİR ÇOCUK
«Abdülhamid'in doğumunda da, mu'tad olan merasim tekrarlanmış, Sultan Mecid Babıâli'ye bir Hat-tı Hümâ-yûn göndermişti. Yedi gün, yedi gece beşer nöbet top atılmış, evlerin önünde kandiller yakılarak şenlikler yapılmıştı.
Yeni şehzadeye Valide Sultan tarafından «pırlanta elmas ile müzeyyen maşaallah, pırlanta elmas ile müzeyyen üzeri yazılı zümrüt avize, aynı şekilde piruze avize ve horoz mahmuzu, gümüş kaplumbağa» nazar takımı olarak hediye edilmişti. Ayrıca gümüş hamam tası, yaldızlı sim sübek, yaldızlı pirinç leğen, yaldızlı beşik de bu hediyeler arasındaydı.
Şehzadenin validesi ikinci kadına da, beyaz fermâyişşal, muhtelif işlemelerle süslenmiş dört entari ve bir çiçekli atlas bohça verilmişti. Şehzadenin iki kalfasına ve lalaya beşer yüz kuruş, ebe kadına bin kuruş, kalfaların her birerlerine dört kese ve Sarayda çalan Muzika-i Hümâyûna yirmi kese ihsan edilmişti.
Bu doğum münasebetiyle şairler muhtelif tarihler düşürmüşlerdi. Bursa'da sürgün bulunan Akif Paşa'nın söylediği :
«Çıkar bâlâyı çerha Âkifâ tarihî milâdî
Gelüp Sultan Hamid etti münevver cümle afaki.»
tarihi, hükümdarın hoşuna gitmiş ve affa uğrayarak İstanbul'a dönmesine müsaade edilmişti.
Şair Talib de, Abdülhamid'in doğumuna :
«Kıldı tevellüd müjde kim şehzademiz Abdülhamid
Fer verdi geldi âleme şehzademiz Abdülhamid»
tarihini düşürmüştü.
Şehzade Abdülhamid Efendi, sarayın tecrübeli kalfa-
ları eliyle büyütülmüştü. Kırım harbinde İstanbul'a mu-
hacir gelmiş Kafkasya sakinlerinden Nihal Hanımla Dil-
bercanan Hanım, Abdülhamid'in dâyeliğini yapmışlardı.
Her iki dadı uzun seneler yaşamışlar ve Şehzade Abdül-
hamid Efendi'nin hükümdarlık yıllarını görmüşlerdi.
Abdülhamid Efendi sessiz, inzivayı sever, düşünceli
bir çocuktu. Pederi Abdülmecid bu oğlunu : «İçli Çocuk»
diye yâdederdi. Abdülmecid, Tir-i-Müjgân Kadın öldükten
sonra, küçük oğlunun yüzünü hırkasının eteğiyle örterek
Perestû Hanıma götürmüş ve «çocuğun olmadığı için sana
güzel bir hediye getirdim» diyerek Hamid Efendi'nin ve
daha sonra gene öksüz kalan Cemile Sultan'ın valideliğini
bu Kadın-Efendi'ye vermişti.
Şehzade Abdülhamid Efendi'nin kendisinden iki yaş
büyük biraderi Murad Efendi (Beşinci Murad) ile beraber
1846 (H. 1262) yılında Haydarpaşa sahrasında okumaya
başlama merasimleri ile sünnet merasimleri yapıldı» (4).
(4) Bkz: Halûk Y. Şehsuvaroğlu. Resimli Tarih Mec-
muası Ocak 1955 sayısı.
ADİNİN BAYAĞISI BİR İDDİA!..
Bütün muteber kaynakların ittifakla kaydettiklerine
göre İkinci Abdülhamid, Tir-i-Müjgân Kadın-Efendi'den
doğmuş v.e onun ölümüyle Sultan Mecid'in diğer haremi
Perestû Kadın-Efendi elinde büyümüştür. Böyleyken., ger-
çek bu iken, Jorj Dorys adında birinin yazdığı «Abdülha-
mid intime» isimli «hatır u hayâle gehheyen envâ-i müftereyatı ve gayet mel'unâne, garazkârâne hisleri havi» kitap-
ta adinin bayağısı bir iddia vardır!. Bu iddiaya göre İkinci
Abdülhamid, babası Abdülmecid'in ilk hemşiresi Esma -
Sultan'ın yanında çengilik eden Ermeni asıllı bir esirden
doğmuştur!!!. Adi'nin bayağısı bu iddia, İngiliz yazarların-
dan Joan Haslip tarafından yazılıp 1964'de «Bilinmeyen ta-
raflarıyle Abdülhamid» ismiyle dilimize çevrilen kitapda
da yer almış ve dış menşeli bu iddia, maalesef bizde de
bâzı kimselerce benimsenivermiştir!.
Böylesine şeni' bir iddiaya İbnülemin Mahmud Kemal
İnal «hezeyan» diyor (5). İsmail Hami Danişmend'e göre
ise, bu iddia «herzeden daha bayağı ve safsatadan daha aşa-
ğı bir iftira» dır (6). Ziya Şakir de aynı iddiaya temasla bu-
nun «en büyük alçaklık» olduğunu kaydediyor (7). Necip
Fazıl Kısakürek'e göre ise «Abdülhamid hakkındaki kasd
o kadar büyük, köklü ve plânlıdır ki, onu her ne pahasına
ve hangi usulle olursa olsun çürütmek için el atılmadık
vasıta bırakılmamıştır» ve bu arada annesi hakkındaki id-
diayı ortaya atanlar «ruhları satılık, çukur, ucuz kahramanlar»
dır (8). Nâzım H. Polat da aynı iddiadan bahisle bu iftirayı
ileri sürenlere «siyaset pazarına nifak tohumları saçmak ve
bu yolla gayelerine erişmek isteyenler» diyor (9). AyşeBkz: Osmanlı Devrinde Son Sadrâzamlar. 8'ci kitap.
İstanbul, 1965.
Bkz: Sadrâzam Tevfik Paşa'nın dosyasındaki res-
mî ve hususi vesikalara göre: 31 Mart Vak'ası. İstanbul 1961.
Bkz: İkinci Sultan Hamid Şahsiyeti ve Hususiyet-
leri, İstanbul, 1943.
Bkz: Yeni İstanbul Gazetesi. 2 Nisan 1965 tarihli
nüshası..
(9) Bkz: Tarih ve Edebiyat Mecmuası. Haziran 1982
nüshası.
Osmanoğlu ise hatıratında «saraya Rum ve Ermeni cinsin-
den bir kadının girdiği ne görülmüş, ne de işitilmiştir» de-
mekte ve devamla «Osmanlı sarayının son devrini usûl,
âdet ve an'anesiyle bilenler, bunun imkânsız olduğunu ve
ancak hayâl mabsulü bulunduğunu çok iyi takdir ederler»
diyerek adinin bayağısı iddianın gerçeklere ne derece ay-
kırı olduğunu sarahatle ortaya koymaktadır (10).
Dünya görüşü ile Sultan İkinci Abdülhamid'e dost
olmayan Ord. Prof. Enver Ziya Karal, İsmail Hakkı Uzun-
çarşılı tarafından başlanıp kendisince tamamlanan «Os-
manlı Tarihi» nin 8'ci cildinde: «Annesinin Ermeni oldu-
ğu yolunda tarihlerde görülen kayıtların gerçek ile bir alâ-
kası olmayıp iftira mahsulüdür» diyor ki, Enver Ziya Ka-
ral'ın bu şehadeti mühimdir.
21 Eylül 1842 (Hicri: 15 Şaban 1258) Çarşamba günü sabaha karşı Çırağan Sarayı'nda doğan İkinci Abdülhamid,Sultan Abdülmecid'in ikinci oğludur (1). Annesi, Tir-i- Müjgân Kadın-Efendi'dir. Sultan Hamid'm kızlarından Ayşe Osmanoğlu'nun hâtıratında : «Tir-i-Müjgan Kadın Efendi, sarayın eski kalfaları arasında inceliği, nezaketi ve güzelliğiyle meşhurdu. Kendisini bilenler, yeşil ela gözlü, açık kumral ve gayet uzun saçlı, nahif endamlı, eli ayağı çok güzel bir kadın olduğunu söylerler. Zavallı büyük anamız genç yaşında verem olarak eski Beylerbeyi Sarayı'nda hava tebdilindeyken ölmüştü. Nahif vücudu ile üç evlâd sahibi olması ve arada da bâzı kayıpların bulunması onu bu'hastalığa mağlûb etmişti. O zamanki tedavi şartlarının bugünkü gibi olmadığı da ma'lûmdur. Hava tebdili için Beylerbeyi Sarayı gibi deniz kıyısındaki bir yerin seçilmesi de buna delildir,» (2) diyerek andığı Tir-i- Müjgân Kadın-Efendi 1853 yılında verem hastalığından ölmüş ve Yenicâmi'deki türbesine defnedilmiştir.
Annesi vefat ettiğinde İkinci Abdülhamid henüz onbir yaşındadır. Bu tarihten sonra ona Sultan Mecid'in diğer haremi olan ve çocuğu bulunmayan Perestû Kadın Efendi analık etmiş ve bu Kadın-Efendi üvey oğlu tahta çıktığında «Valide Sultan» olmuştur (3).
(1) Abdülmecid, Sultan İkinci Mahmud'un büyük oğludur. 25 Nisan 1823 Cuma günü Bezm-i âlem Vâlide-Sultan'dan doğmuştur, l Temmuz 1839'da tahta çıkan Abdülmecid'in saltanatı yirmi bir sene, altı ay devam etmiştir. Meşhur TANZİMAT FERMANI onun saltanatında yayınlanmıştır. 25 Haziran 1861 Salı günü otuz dokuz yaşının içinde veremden ölen Abdülmecid, Sultanselim Camii avlusundaki türbesine defnedilmiştir. Vasiyyeti 'üzerine türbesi, hürmeten Yavuz Sultan Selim Hân türbesinden alçak inşâ edilmiştir.
(2) Ayşe Osmanoğlu hatıratında devamla der ki: «Babam, annesinden bahsettiği zaman: «Zavallı anneciğim pek genç yaşında gitti. Hayali daima gözümün önündedir. Onu hiç unutamadım. Beni çok severdi. Hasta olduğu müddetçe karşısına oturtup yüzüme bakmakla iktifa ederdi, öpmeye kıyamazdı. Allah rahmet eylesin», derdi.
Büyükannem Tir-i Müjgân Kadın-Efendi, iki şehzade, bir sultan anası olmuştur, ilk evlâdı Naime-Sultan olup 1843 Mart'ında iki buçuk yaşındayken çiçek hastalığından ölmüştür. İkinci evlâdı babamdır. Üçüncüsü de, Şehzade Mehmed Âbid Efendi olup 1848 Mayıs'ında aşağı yukarı bir aylık iken ölmüştür. Babam, kızkardeşimiz Naime-Sultan'la biraderimiz Mehmed Âbid Ef endi'ye bu kardeşlerinin isimlerim vermiştir.» (Bkz: Ayşe Osmanoğlu. Babam Sultan Abdülhamid (Hâtıralarım). İstanbul, 1984.
(3) «Annesi öldüğü zaman küçük bir çocuk olan babamı büyüten ve ona analık eden Perestû Kadın-Efendi, pek nazik tavr u harekete malik olmakla beraber, vakar ve halâvetiyle de Vâlide-Sultan'lığa hakkıyla lâyık olduğu görülürdü. Bu muhterem kadının nurânî çehresi, nezaketi, inceliği, zarafeti herkesin kalbine hürmet ve muhabbet ilka' eder, bütün saray halkı tarafından son derece sevilirdi. Gayet ahenkli bir sesle, fakat yavaş ve az konuşurdu.» Bkz. Ayşe Osmanoğlu. a.g.e.
SESSİZ, İNZİVAYI SEVER, DÜŞÜNCELİ BİR ÇOCUK
«Abdülhamid'in doğumunda da, mu'tad olan merasim tekrarlanmış, Sultan Mecid Babıâli'ye bir Hat-tı Hümâ-yûn göndermişti. Yedi gün, yedi gece beşer nöbet top atılmış, evlerin önünde kandiller yakılarak şenlikler yapılmıştı.
Yeni şehzadeye Valide Sultan tarafından «pırlanta elmas ile müzeyyen maşaallah, pırlanta elmas ile müzeyyen üzeri yazılı zümrüt avize, aynı şekilde piruze avize ve horoz mahmuzu, gümüş kaplumbağa» nazar takımı olarak hediye edilmişti. Ayrıca gümüş hamam tası, yaldızlı sim sübek, yaldızlı pirinç leğen, yaldızlı beşik de bu hediyeler arasındaydı.
Şehzadenin validesi ikinci kadına da, beyaz fermâyişşal, muhtelif işlemelerle süslenmiş dört entari ve bir çiçekli atlas bohça verilmişti. Şehzadenin iki kalfasına ve lalaya beşer yüz kuruş, ebe kadına bin kuruş, kalfaların her birerlerine dört kese ve Sarayda çalan Muzika-i Hümâyûna yirmi kese ihsan edilmişti.
Bu doğum münasebetiyle şairler muhtelif tarihler düşürmüşlerdi. Bursa'da sürgün bulunan Akif Paşa'nın söylediği :
«Çıkar bâlâyı çerha Âkifâ tarihî milâdî
Gelüp Sultan Hamid etti münevver cümle afaki.»
tarihi, hükümdarın hoşuna gitmiş ve affa uğrayarak İstanbul'a dönmesine müsaade edilmişti.
Şair Talib de, Abdülhamid'in doğumuna :
«Kıldı tevellüd müjde kim şehzademiz Abdülhamid
Fer verdi geldi âleme şehzademiz Abdülhamid»
tarihini düşürmüştü.
Şehzade Abdülhamid Efendi, sarayın tecrübeli kalfa-
ları eliyle büyütülmüştü. Kırım harbinde İstanbul'a mu-
hacir gelmiş Kafkasya sakinlerinden Nihal Hanımla Dil-
bercanan Hanım, Abdülhamid'in dâyeliğini yapmışlardı.
Her iki dadı uzun seneler yaşamışlar ve Şehzade Abdül-
hamid Efendi'nin hükümdarlık yıllarını görmüşlerdi.
Abdülhamid Efendi sessiz, inzivayı sever, düşünceli
bir çocuktu. Pederi Abdülmecid bu oğlunu : «İçli Çocuk»
diye yâdederdi. Abdülmecid, Tir-i-Müjgân Kadın öldükten
sonra, küçük oğlunun yüzünü hırkasının eteğiyle örterek
Perestû Hanıma götürmüş ve «çocuğun olmadığı için sana
güzel bir hediye getirdim» diyerek Hamid Efendi'nin ve
daha sonra gene öksüz kalan Cemile Sultan'ın valideliğini
bu Kadın-Efendi'ye vermişti.
Şehzade Abdülhamid Efendi'nin kendisinden iki yaş
büyük biraderi Murad Efendi (Beşinci Murad) ile beraber
1846 (H. 1262) yılında Haydarpaşa sahrasında okumaya
başlama merasimleri ile sünnet merasimleri yapıldı» (4).
(4) Bkz: Halûk Y. Şehsuvaroğlu. Resimli Tarih Mec-
muası Ocak 1955 sayısı.
ADİNİN BAYAĞISI BİR İDDİA!..
Bütün muteber kaynakların ittifakla kaydettiklerine
göre İkinci Abdülhamid, Tir-i-Müjgân Kadın-Efendi'den
doğmuş v.e onun ölümüyle Sultan Mecid'in diğer haremi
Perestû Kadın-Efendi elinde büyümüştür. Böyleyken., ger-
çek bu iken, Jorj Dorys adında birinin yazdığı «Abdülha-
mid intime» isimli «hatır u hayâle gehheyen envâ-i müftereyatı ve gayet mel'unâne, garazkârâne hisleri havi» kitap-
ta adinin bayağısı bir iddia vardır!. Bu iddiaya göre İkinci
Abdülhamid, babası Abdülmecid'in ilk hemşiresi Esma -
Sultan'ın yanında çengilik eden Ermeni asıllı bir esirden
doğmuştur!!!. Adi'nin bayağısı bu iddia, İngiliz yazarların-
dan Joan Haslip tarafından yazılıp 1964'de «Bilinmeyen ta-
raflarıyle Abdülhamid» ismiyle dilimize çevrilen kitapda
da yer almış ve dış menşeli bu iddia, maalesef bizde de
bâzı kimselerce benimsenivermiştir!.
Böylesine şeni' bir iddiaya İbnülemin Mahmud Kemal
İnal «hezeyan» diyor (5). İsmail Hami Danişmend'e göre
ise, bu iddia «herzeden daha bayağı ve safsatadan daha aşa-
ğı bir iftira» dır (6). Ziya Şakir de aynı iddiaya temasla bu-
nun «en büyük alçaklık» olduğunu kaydediyor (7). Necip
Fazıl Kısakürek'e göre ise «Abdülhamid hakkındaki kasd
o kadar büyük, köklü ve plânlıdır ki, onu her ne pahasına
ve hangi usulle olursa olsun çürütmek için el atılmadık
vasıta bırakılmamıştır» ve bu arada annesi hakkındaki id-
diayı ortaya atanlar «ruhları satılık, çukur, ucuz kahramanlar»
dır (8). Nâzım H. Polat da aynı iddiadan bahisle bu iftirayı
ileri sürenlere «siyaset pazarına nifak tohumları saçmak ve
bu yolla gayelerine erişmek isteyenler» diyor (9). AyşeBkz: Osmanlı Devrinde Son Sadrâzamlar. 8'ci kitap.
İstanbul, 1965.
Bkz: Sadrâzam Tevfik Paşa'nın dosyasındaki res-
mî ve hususi vesikalara göre: 31 Mart Vak'ası. İstanbul 1961.
Bkz: İkinci Sultan Hamid Şahsiyeti ve Hususiyet-
leri, İstanbul, 1943.
Bkz: Yeni İstanbul Gazetesi. 2 Nisan 1965 tarihli
nüshası..
(9) Bkz: Tarih ve Edebiyat Mecmuası. Haziran 1982
nüshası.
Osmanoğlu ise hatıratında «saraya Rum ve Ermeni cinsin-
den bir kadının girdiği ne görülmüş, ne de işitilmiştir» de-
mekte ve devamla «Osmanlı sarayının son devrini usûl,
âdet ve an'anesiyle bilenler, bunun imkânsız olduğunu ve
ancak hayâl mabsulü bulunduğunu çok iyi takdir ederler»
diyerek adinin bayağısı iddianın gerçeklere ne derece ay-
kırı olduğunu sarahatle ortaya koymaktadır (10).
Dünya görüşü ile Sultan İkinci Abdülhamid'e dost
olmayan Ord. Prof. Enver Ziya Karal, İsmail Hakkı Uzun-
çarşılı tarafından başlanıp kendisince tamamlanan «Os-
manlı Tarihi» nin 8'ci cildinde: «Annesinin Ermeni oldu-
ğu yolunda tarihlerde görülen kayıtların gerçek ile bir alâ-
kası olmayıp iftira mahsulüdür» diyor ki, Enver Ziya Ka-
ral'ın bu şehadeti mühimdir.