fatih kısaparmak balon baskılı balon Tasavvuf nedir? - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Tasavvuf nedir?


enes84
04-03-2009, 03:39
Tasavvuf, dinin emrine uygun yaşamak demektir; fakat bunu âlimlerimiz farklı tarif etmiştir. Hikmet ehli zatların, tarifleri aşağıda şiir halinde bildirilmiştir.

Lütfetmek, ihsan etmek kapısıdır tasavvuf,
Vefa ve fedakârlık yapısıdır tasavvuf.

Hakikate sımsıkı bağlanmaktır tasavvuf,
Aşkın ateşi ile dağlanmaktır tasavvuf.

Küfürden, günahlardan sakınmaktır tasavvuf,
Her yerde edebini takınmaktır tasavvuf.

Gaflet uykusu ile yatmamaktır tasavvuf,
Evliyalık ve keramet satmamaktır tasavvuf.

İyi şeylere kötü dememektir tasavvuf,
Üstadına suizan etmemektir tasavvuf.

Helal lokmalar ile beslenmektir tasavvuf,
İslam ahlakı ile süslenmektir tasavvuf.

Tasavvuf, vaktimizin değerini bilmektir,
Daha ölmeden önce, hayattayken ölmektir.

Dolduran olup döken, olmamaktır tasavvuf,
Gonca gül olup diken, olmamaktır tasavvuf.

Aşk ateşiyle yanıp, kül olmaktır tasavvuf,
Hak aşkıyla sararıp ve solmaktır tasavvuf.

Tasavvuf; davaları, terk etmektir demişler,
Hakka olan inancı, berk etmektir demişler.

Tasavvuf, ulemanın yolunu izlemektir,
Duyulan ayıpları, sırları gizlemektir.

Tasavvuf, dinimizin ahkâmına uymaktır,
Aşkın acılarını ta gönülden duymaktır.

Tasavvuf, fırsatları kollamaktır, gütmektir,
Malayaniler ile mubahı terk etmektir.

Tasavvuf, günahlardan, mekruhlardan kaçmaktır,
Engel olmayıp, Hakka giden yolu açmaktır.

Tasavvuf boş zamanı bir ganimet bilmektir,
Ehl-i sünnet olmayı, büyük nimet bilmektir.

Tasavvuf yasaklardan çekmektir ellerini,
İyi bilmektir kalbin değişen hallerini.

Tasavvuf hiç kimseyi incitmemektir asla,
Beytullahı yıkmaktan büyük günahtır daha.

Tasavvuf, hiç kimseye yük olmamak demektir,
Haktan gelene hiç yılmamak demektir.

Tasavvuf, Cennet için tohum ekmek demektir,
Nefsi sorgu suale, her an çekmek demektir.

Tasavvuf, Hakkın yanan mumu ve ışığıdır,
Tasavvufu yaşayan gerçek hak aşığıdır.

Tasavvuf hâl işidir, yaşayan bilir ancak,
Aşkın ağır yükünü taşıyan bilir ancak.

Tasavvuf, istenilen güzel huyun başıdır,
Hayrı şerden ayıran sağlam mihenk taşıdır.

Tasavvuf, yanan aşkın hiç sönmeyen közüdür,
Tasavvuf, ilmin, zühdün ve takvanın özüdür.

Tasavvuf, ruhu ile nefsi savaştırandır,
İman-ı hakikiye bir gün kavuşturandır.

Tasavvuf, sapıklardan uzaklara kaçmaktır,
Tasavvuf, Hak ehli zatlara kucak açmaktır.

Tasavvuf, dine uymak için belli sebeptir,
Tasavvuf, baştanbaşa güzel ahlak, edeptir.

Tasavvuf, Rabbimizin kaderine rızadır.
Nefsimizi terbiye, ona uygun cezadır,

Tasavvuf, bırakmaktır her cins uzun emeli,
Çalışıp artırmaktır her gün güzel ameli.

Tasavvuf, öven ile yereni denk tutmaktır,
Uygunsuz gelen sözü, yüksünmeden yutmaktır.

Tasavvuf dinimizin farklı ilim koludur,
Güzel ahlak örneği Evliyanın yoludur.

Tasavvuf, istisnasız, tâbi olmaktır dine,
Hep rehber edinmektir ulemayı kendine.

Tasavvuf, Allah için gözyaşları dökmektir,
Her zaman iyiliğin tohumunu ekmektir.

Tasavvuf, cömertliktir, her yerde hep vermektir,
Tasavvuf, yalnız kendi kusurunu görmektir.

Tasavvuf, kibretmekten kaçıp uzak durmaktır,
Nefsin hilesine gizli tuzak kurmaktır.

Tasavvuf, nutuk çekmek değil, bir hâl işidir,
Derviş, yeri gelince, sükût eden kişidir.

Tasavvuf ehli, uzak durur kötü ahlaktan,
Çok çekinip sakınır daim haktan hukuktan,

Sofi, hep çile çekip meyvesini oldurur,
Hem de kalbini güzel huylar ile doldurur.

Tasavvuf, tamamıyla gerçek İslamiyet’tir,
Mevla’ya, kayıtsız ve şartsız teslimiyettir.

Kelimelerin anlamı:


Berk: Sağlam
Malayani: Boş şeyler
Mihenk: Birinin ahlâkını anlamaya yarayan ölçü.
Zühd: Dünyaya [haram ve mekruhlara] rağbet etmeme
Takva: Allah’tan korkma, dinin emir ve yasaklarına uyma
Beytullah: Allah’ın evi Kâbe
İman-ı hakiki: Sonu küfür olmayan, elden çıkmayan iman
Vefa: Dostlukta, sevgide sebat gösterme, yapılan iyiliği unutmama
Sofi: Tasavvuf ehli

fican
09-17-2011, 15:36
Tasavvuf; Nefsi Ayıklayıp Temizlemek Ve Ruhu Pak Ederek, Lahut Alemine Yükseltmek Yoludur. Tasavvuf Dinin Dişında Degil Bizatihi Dinin Kendisidir.

Tarikatler Tasavvufun Kollarıdır.Mezheblerde Fıkhın Kollarıdır. Bunların İnkarı Cehalettir. Insanı Hayvandan Ayıran Gönlüdür. Gönül Ise; Yaradanını Bilmesi Için Allah-ın Kuluna Bahşettiği Rahmeti-dir, Aşkı İlahidir,Yaratılışın Sırrıdır. Gönlün Kemalata Ermesi; Tasavvuf ve Yaratanının Isimlerini Kesir, Nihayesiz Zikretkmekle Elde Edilir.

Pir-i Galibi

İntifada
09-17-2011, 15:41
Tasavvuf Dinin Dişında Degil Bizatihi Dinin Kendisidir.



iki varsayımada katılmıyorum...

fican
09-17-2011, 16:08
iki varsayımada katılmıyorum...

Sen bilirsin, cüzi irade her insanda mevcut.
Kişi ya inanır veya inanmaz.
Ben bu sözünüzden din konusunda katıldığınız birtakım varsayımlar olduğunu anlıyorum. İnancın ve imanın varsayımlar üzerine kurulması ve bu varsayımların yanlış çıkması kişiyi istenmeyen yerlere götürür. Dikkatli olmanızı dilerim.
Tasavvuf yolu her şeriatta mevcut olup tabi olanların görerek, bilerek, şeksiz şüphesiz(acabasız) yürüdüğü yoldur.

İntifada
09-17-2011, 16:14
dünyada bu kadar adaletsizlik,bu kadar zulüm,bu kadar mustazaf varken herşeyi gözardı edip mana alemi dediğiniz alemde gezinmenin dinin kendisi olduğunu düşünmüyorum..
tıpki herşeyi toptan inkar eden görüşün dinde tasavvufun yeri yoktur deyişine katılmadığım gibi...

Mavera
09-17-2011, 16:19
acaba dini konulara fazla tasuvvufi bakis dinde asimalasyona neden olmuyor mu?

fican
09-17-2011, 17:53
dünyada bu kadar adaletsizlik,bu kadar zulüm,bu kadar mustazaf varken


Her zaman ölçü Hz. Kuran.
Memleketlerin ve toplumların başlarına gelen felaketlerin, neden dolayı olduğuyla ilgili Hz. Adem Peygamber Efendimizden, Peygamber Efendimize gelene kadarki zamanda ve sonrasında da (diğer bütün ayetler gibi) kıyamete kadar hükmü geçecek olan bir çok ayet var.
İncelemenizi tavsiye ederim.

Özgür Çağrı
09-17-2011, 17:57
Dini yozlaştıran içine bidatlar katan benim pek hoşlaşmadığım ama inananlarına saygı duyduğum ekol.

fican
09-17-2011, 19:45
Dini yozlaştıran içine bidatlar katan benim pek hoşlaşmadığım ama inananlarına saygı duyduğum ekol.



Dini yozlaştıran ve içine bidatlar katan insanlara asla saygı duyulmaz.
Bu gibi insanlardan uzak durmakta fayda vardır.

Gerçek Ehli Tasavvuf hakkındaki bu tür yanlış düşünceleriniz sizi bağlar.

fican
09-18-2011, 14:43
Aşk mana itibariyle ilahidir. Mecazi aşk olmaz.Mecazi olan istektir, arzudur., Nefsin ihtiyacıdır. Mecazi aşk özlemini duyduğu o nesneye vuslatla biter. İlahi aşk ise yakınlıkla artar. Vuslat da ilahi aşkın sonu değildir. Aşk-ı ilahinin tecellisi nefsin hazzının dışında, ruhun gıdası, yaradılışın sebebi hikmeti, insanlığın hal belgesi mana anlamı TASAVVUFTUR !


PİRİ GALİBİ

İntifada
09-18-2011, 15:01
Her zaman ölçü Hz. Kuran.
Memleketlerin ve toplumların başlarına gelen felaketlerin, neden dolayı olduğuyla ilgili Hz. Adem Peygamber Efendimizden, Peygamber Efendimize gelene kadarki zamanda ve sonrasında da (diğer bütün ayetler gibi) kıyamete kadar hükmü geçecek olan bir çok ayet var.
İncelemenizi tavsiye ederim.

inceliyorum zaten...
sizde islam tarihini bir inceleyin derim...
peygamberlerin toplumsal statükoya nasıl mücadele verdiğini,zalimlere karşı nasıl mücadele verdiğini görürsünüz...
herkes bir medreseye kapanıp dünyayla bağını koparırsa adaleti kim sağlayacak...
gözümü dikip islam coğrafyasına bakıyorum,3.dünya ülkelerine bakıyorum zulüm,kan,açlık,adaletsizlik,zorbalık...
ülkeme bakıyorum islam düşmanları,cebinden 1 lira çıkacak diye ödü kopan zenginler,cebine 1 lira girsin diye didinen fakirler,töre cinayetleri,kayıtsız çalışan mahvolan çocuklar,tinerciler,sokak çocukları...
bütün bunlar gözümün önünde olurken ben huzura kavuşamam...

BeldeiTAYYIBe
09-18-2011, 17:07
Dini yozlaştıran içine bidatlar katan benim pek hoşlaşmadığım ama inananlarına saygı duyduğum ekol.



Tasavvuf'u anlamaya calissan bu kadar pesin fikirli olmazdin....ayrica yazdiginlada celismezdin.

Tasavvuf kimilerinin düsündügü gibi pasifligi tesvik etmez.
Tasavvuf kurumu özünde dini hareketliligi ön plana cikaran bir yoldur.
Böyle olmasaydi,
Seyh Edebali'nin damadi Osman bey Osman Gazi olamazdi,
Haci Bektasi Veli vasita olmasaydi Yeniceri yüzyillarca akinlar yapamazdi,
Aksemseddinin talebesi 2. Mehmed, hazreti Fatih olamazdi,
Cumhuriyetin en baskici dönemlerinde islamin sancaktarligini yapan ve talebe okutarak islami gelecek nesillere tassiyanlarin kahir cogunlugu tasavvuf erleri, Mürsidlerdir...

Biraz arastiralim derim.

Hüdavendigâr
09-18-2011, 17:15
Dini yozlaştıran içine bidatlar katan benim pek hoşlaşmadığım ama inananlarına saygı duyduğum ekol.

furkan yine saçmalamış..bu adamın beynini kim yıkadıysa Allah onu davul etsin..

fican
09-18-2011, 19:03
inceliyorum zaten...
sizde islam tarihini bir inceleyin derim...
peygamberlerin toplumsal statükoya nasıl mücadele verdiğini,zalimlere karşı nasıl mücadele verdiğini görürsünüz...
herkes bir medreseye kapanıp dünyayla bağını koparırsa adaleti kim sağlayacak...
gözümü dikip islam coğrafyasına bakıyorum,3.dünya ülkelerine bakıyorum zulüm,kan,açlık,adaletsizlik,zorbalık...
ülkeme bakıyorum islam düşmanları,cebinden 1 lira çıkacak diye ödü kopan zenginler,cebine 1 lira girsin diye didinen fakirler,töre cinayetleri,kayıtsız çalışan mahvolan çocuklar,tinerciler,sokak çocukları...
bütün bunlar gözümün önünde olurken ben huzura kavuşamam...



İslam tarihi bir vaka değildir.
Hz. Adem peygamberimizden kıyamete kadar tek dindir. Hz. Kuran'da bahsi geçen Peygamber Efendilerimiz ile gönderilen Rahmet-i İlahi, onların her devirde gelecek olan varisleri (EVLİYA) ile kıyamete kadar bakidir.
Dünya eskisi gibi aynı dünya ve olaylarda eskisi gibi aynı olaylardır. Gönderilen İlahi Kitaplar aynı kitap ve Hz. Allah'ın rahmetine vazifeli kulları her devirde aynı vazifeyi yapmaktadır.

Hz. Kuran'ın ne dediğine değilde, olaylara göre görüş sahibi olmak sizin içinde bulunduğunuz durumun örneğidir.

İntifada
09-18-2011, 19:59
İslam tarihi bir vaka değildir ama tarihten bugüne tevhid ve şirk savaş içindedir...
tevhidin savunucusu peygamberlerin metodlarını gözardı edersek tevhid dinini anlamamız zorlaşır...
nerede bir statüko oldu orada bir peygamber çıktı ve dur dedi...
her manada putlarını yıktı onların.Put deyince akla sadece kaş göz oyulmuş taş geliyorsa yanılırsınız...
Tevhidi haykırmışlardır Allahtan başka ilah,otorite,yalvarılacak,yardım istenicek kimse olmadığını haykırmışlardır...
mazlumları kollamış zalimlerin karşısında durmuş statükoya karşı gelmişlerdir.

çok güzel ahkam kesiyorsun bana kuranın adaleti,mücadeleyi,duyarlı olmayı emretmediğini kanıtlarmısın ?
yaşadığı devirde yaşadığı toplumda karşılaştığı sorunlara eyvallah diyen ve toplumdaki yanlışlıkalrla mücadele vermeyen peygamber tanıyormusun ?


İslamiyyet, tarihi menşei ve vazifesi olarak pratik hayatta beşer vicdanından uzak kalmayı istemez. Hiçbir zaman bir imparator veya kraldan korkarak şümul sahasını daraltmaz. Ruhi, dini, maddi ve dünyevi olarak bütün beşer hayatı onun faaliyet ve hizmet sahasıdır. O hiçbir sistem ve nizamın veya başka bir kuvvetin tesirinde değildir.
der üstad seyyid kutub...

benim sözüm tasavvufa değil bu devirde tasavvuf diyerek insanları dünyadan bi haber bırakanlaradır...
İslamı insanlara bir afyon gibi uygulayanlardır.
yoksa tarih bize göstermiştir ki tasavvuf eğiti altında yanlışa dur diyen adaleti savunan insanlar olmuştur...
ilk aklıma gelen sennusi tarikatıdır...
emperyalist güçlere karşı mücadele vermişlerdir...
Kuranı kerim dışında bir söylemimiz yoktur.

fican
09-18-2011, 22:06
Kuranı kerim dışında bir söylemimiz yoktur.



Ya onları uyardığımız şeylerin bir kısmını sana gösteririz, ya da senin canını alırız . Sana düşen, sadece duyurmaktır. Hesap görmek bize düşer.
(RA'D suresi 40. ayet)

Eğer yüz çevirirlerse ; biz seni onların üzerine bekçi göndermedik. Sana düşen, yalnız duyurmaktır. Biz insana, bizden bir rahmet taddırdığımız zaman ona sevinir. Ama ellerinin öne sürdüğü işlerden dolayı başlarına bir kötülük gelirse, insan hemen nankör olur.
(ŞÛRÂ suresi 48. ayet)


De ki: "Ey insanlar, işte size Rabbinizden gerçek geldi. Artık yola gelen, kendisi için gelir; sapan da kendi zararına sapar. Ben sizin üzerinize vekil değilim!"
(YÛNUS suresi 108. ayet)



Kuranda aynı manada pek çok ayet var.
Şimdi sana mı inanalım yoksa Allah'a mı?

İntifada
09-18-2011, 22:36
peygamberlerin kurana ters bir yaşam sürdükleri mi iddia ediyorsun ?
peygamberimiz hz.muhammed tebliğ etti ve durdumu öylece ?
cahiliye ile mücadele vermedimi ?
vahiy durdurmaz vahiy harekete geçirir...
Kadınların eşya gibi alınıp satılmayacağını,kız çocuklarının gömülmemesi gerektiğini,bir zencinin bir beyazla eşit olduğunu neye dayanarak söyledi peygamberimiz ?
bunların hepsi zamanın düzenine darbe değilmiydi ?



Fitne kalmayıncaya ve din tamamıyla Allah'ın oluncaya kadar onlara karşı savaşın.
enfal 39
kardeş gördüğün gibi mücadele emrediliyor...
“Firavun, milletini küçümsedi ama onlar kendisine yine de itaat ettiler. Doğrusu onlar yoldan çıkmış bir milletti.” (Zuhruf, 43/54)


gördüğün gibi kardeş zulme itaat eden halk için yoldan çıkmış ifadesi var...

Size ne oluyor da, Allah yolunda ve 'Ey Rabb'imiz! Halkı zalim olan şu kasabadan bizi çıkar; bize kendi katından bir veli (koruyucu, sahip) gönder, bize kendi katından bir yardımcı gönder' diyen zayıf düşürülmüş erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?
nisa 75ve buyur kardeş...

başka söylemek istediğin birşey var mı ?

ben son kez söyleyeyim görüşümü...
afyon görevi görmeyen tasavvufa ve afyon çekmiş gibi olmayan tasavvufçuya sözümüz yoktur.
ama bu dünyada olup bitenlere karşı kayıtsız kalanlar bunu tasavvufa bağlıyorlarsa ona tabi ki söz ederiz...

fican
09-18-2011, 22:54
Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah’a teslim ettim.” Kendilerine kitap verilenlere ve ümmîlere de ki: “Siz de İslâm’ı kabul ettiniz mi?” Eğer İslâm’a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah, kullarını hakkıyla görendir.
(ÂLİ IMRÂN suresi 20. ayet)



“Eğer siz yalanlarsanız bilin ki, sizden önce geçen birtakım ümmetler de yalanlamışlardı. Peygambere düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir.”
(ANKEBÛT suresi 18. ayet)

(Şu'ayb), onlardan öteye döndü de: "Ey kavmim dedi, ben size Rabbimin mesajlarını duyurdum ve size öğüt verdim, artık kâfir bir kavme nasıl acırım?" (A'RAF suresi 93. ayet)



Benim yapabileceğim sadece Allah'tan size duyurmak ve O'nun elçilik görevlerini yerine getirmektir. Artık kim Allah'a ve Elçisine baş kaldırırsa, ona içinde sürekli kalacağı cehennem ateşi vardır.
(CİN suresi 23. ayet)




Kuranda aynı manada pek çok ayet var.
Şimdi sana mı inanalım yoksa Allah'a mı?

İntifada
09-18-2011, 23:16
ohoo sen böyle yapacaksan işimiz var :)
ne bekliyorsun ayeti bırak gel bana inan dememizi mi :)
ama senin koyduğun ayetlerde benim söylediğime cevap niteliğinde birşey yok :)
ben sana peygamberler toplumsal adaletsizlikle mücadele mi etti yoksa bi kenara oturup dünyadan bağlarınmı kestiler diyorum sen ise bana peygamberlerin elçi görevlerinde olduklarını bildiren ayetleri alıntılıyorsun :)
gayet tabi elçilerdi ama getirdiği mesajı uygulamıyorlarmıydı ?

bak Allahu teala kuranda ne diyor...


Biz, Allah'ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmetmen için hak üzere sana Kitab'ı indirdik. Hainlerin savunucusu olma!
nisa 105
daha da uzatmaya gerek yok zannediyorum...
senin koyduğun ayetler benim görüşümle çelişmiyor aksine güçlendiriyor...
peygamberler Allahın elçileridir...
Ve Allah peygamberine gördüğün gibi Allahın gösterdiği şekilde hükmedeceksin diyor...
Yani ayetlere bakacaksın...
yukarıda da sana gerekli ayetleri koymuştum birisini alıntılayacağım sadece...

Size ne oluyor da, Allah yolunda ve 'Ey Rabb'imiz! Halkı zalim olan şu kasabadan bizi çıkar; bize kendi katından bir veli (koruyucu, sahip) gönder, bize kendi katından bir yardımcı gönder' diyen zayıf düşürülmüş erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?
nisa 75 işte görülüyor ki peygamberimizin mustazafları koruyan,zalimlerin karşısında duran.adeletsizliğe karşı savaş açan yönetim biçimini Kurandan almaktadır...

fican
09-19-2011, 00:19
daha da uzatmaya gerek yok zannediyorum...
senin koyduğun ayetler benim görüşümle çelişmiyor aksine güçlendiriyor...
peygamberler Allahın elçileridir...
Ve Allah peygamberine gördüğün gibi Allahın gösterdiği şekilde hükmedeceksin diyor...
Yani ayetlere bakacaksın...
yukarıda da sana gerekli ayetleri koymuştum birisini alıntılayacağım sadece...

işte görülüyor ki peygamberimizin mustazafları koruyan,zalimlerin karşısında duran.adeletsizliğe karşı savaş açan yönetim biçimini Kurandan almaktadır...


Cevap veriyoruz ahkam kesiyorsun diyorsun,
Peygamberlerimizi savaş kahramanları gibi tanıtıyorsun , öyle değil vazifeleri tebliğ etmektir diyorum ben zaten bunları biliyorum diyorsun.
Lütfen kin beslediğiniz milletler için attığınız savaş çığlıklarınıza Dini, Peygamberi alet etmeyin.
Bakın aşağıdaki ayet kıyamete kadar bakidir.
Hz. Allah'ın ZALİM sıfatıyla sıfatlandırdığı insan ve toplumları anlatan aynı manada pek çok ayet Hz. Kuran'da mevcuttur.

Rabbin, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir resülü memleketlerin ana merkezine göndermedikçe, o memleketleri helâk edici değildir.
Zaten biz ancak halkı zalim olan memleketleri helâk etmişizdir.
Kasas 59

İntifada
09-19-2011, 00:30
ohoo...
kardeş sapıtıyorsunda sapıtıyorsun meseleyi Allahtan kork...
sana yine bi dolu ayet yazarım ama sen yine benim söylediğimle alakasız bir ayet koyarsın...

Biz, Allah'ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmetmen için hak üzere sana Kitab'ı indirdik. Hainlerin savunucusu olma!
nisa 105Peygamberimiz Muhammedul Emin olduğu kadar Muhammedul emir di de...
yeri geldi cihatla yeri geldi anlaşmayla düzeni sağladı...
devleti içinde fakiri zengine,güçsüzü güçlüye,kadını erkeğe,çocuğu büyüğe ezdirmedi...
adaleti sağladı...

Ve eğer antlaşmalardan sonra, yine yeminlerini bozarlarsa ve dininize hınç besleyip saldırırlarsa, bu durumda küfrün önderleriyle çarpışın. Çünkü onlar, yeminleri olmayan kimselerdir; belki cayarlar.
tevbe 12benim tasavvuf konusunda ki yorumumla senin savunmuya çalıştığın şey arasında koca bir fark var...
2 sayfayı objektifçe okuyan herkes bunu görecektir...
sana daha cevap vermiyorum çünkü 4 mesajdır aynı şeyden yakarıyorum...
vesselam...

fican
09-19-2011, 00:44
gözümü dikip islam coğrafyasına bakıyorum,3.dünya ülkelerine bakıyorum zulüm,kan,açlık,adaletsizlik,zorbalık...
ülkeme bakıyorum islam düşmanları,cebinden 1 lira çıkacak diye ödü kopan zenginler,cebine 1 lira girsin diye didinen fakirler,töre cinayetleri,kayıtsız çalışan mahvolan çocuklar,tinerciler,sokak çocukları...
bütün bunlar gözümün önünde olurken ben huzura kavuşamam...



Kardeş tartışma buradan başladı ve konuyu hiç saptırmadım.

Rabbin, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir resülü memleketlerin ana merkezine göndermedikçe, o memleketleri helâk edici değildir.
Zaten biz ancak halkı zalim olan memleketleri helâk etmişizdir.

Kasas 59

fican
06-03-2012, 21:13
"Ey cin ve insan topluluğu, içinizden, size âyetlerimi anlatan ve bugününüzle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran ELÇİLER gelmedi mi?" "Kendi aleyhimize şâhidiz." dediler. Dünyâ hayâtı onları aldattı ve kendilerinin kâfir olduklarına şâhidlik ettiler.
EN'ÂM suresi 130. ayet

Bu böyledir, çünkü Rabbin, halkı habersiz iken ülkeleri zulüm ile helâk edici değildir.
EN'ÂM suresi 131. ayet

fican
10-27-2012, 22:38
İnsanın canı nasılsa işlerinden ve sözlerinden belli olur.
Tasavvuf hâl ilmidir, kâl değil.
Tasavvuf özdür, söz değil.
Tasavvuf sîrettir, sûret değil.

fican
10-30-2012, 19:15
Pir-i Galibi H.Galip Hasan Kuşçuoğlu Diyor Ki :

Tasavvuf; dinin manası ve özüdür, ariflik ve irfaniyettir, sâlikinde bariz zuhuru görülen ehli zikirdir.
Kemâl-i aşkı ilâhidir.
"Yeryüzünde halifemi yaratacağım" hitabının tecelli ve zuhur mercii, tevhit dininin manası ve aslı, ilmi ledünninin giriş kapısıdır!..
Rical-i gaybın, mana ünüversitesi sâlikinin hazırlandırıldığı yerdir!..
Cümlesinin ismi "yol ehlidir" Arapça "tarik" cemi "tarikat"tır.

fican
10-31-2012, 19:24
Kulun Yaratılışının Nedeni Aşktır.
Aşkı İlahinin öğrenim dalı ve kökü Tasavvuftur!..
Yol İsmi ise Tariktir.
Cem-i Tarikattır!..
Talebesinin yani salikinin ismi ise Derviştir.
Günlük dersi, o kuluna Hz. Allah’ın bahşettiği ihsan eylediği Aşk Rahmetidir!


PİR-İ GALİBİ
H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU

fican
01-30-2013, 15:00
Tasavvuf, maneviyatın yani fiziküstü metanın zuhurunun dünyada bariz maddi ve manevi görünümünün zuhur mercii ve aşk-ı ilâhiden Hazret-i insan olmanın manevi ilim kapısı.

PİRİ GALİBİ
H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU

zülcenaheyn
01-31-2013, 01:34
İslam hayatın her alanını açıklar ve her alanıyla ilgilenir.

İşte bu ilgiler arasında İslam'ın insanın nefsi ile ilgilenmesi ilmine tasavvuf denir.

İnsanın sadece kendi içindeki tekâmülü, gelişimi, dönüşümü ile ilgilenir.

Ama tasavvuf İslam'dan ayrı değildir.

Eğer sadece nefs ilmi ile ilgilenip de dinin geri kalan her şeyi çöpe atılırsa işte o vakit o budizm falan olur.

Tevhide benzer görüşler birçok inançta vardır fakat bu benzerlikten dolayı da tasavvuf budizm demek olmaz.

Her inançta benzer parçalar vardır fakat parçaların tamamı, mükemmel bir şekilde sadece İslam'da mevcuttur.

Ebu yahya
02-03-2013, 00:30
İslama küfür,şirk,bidat bulaştıran en tehlikeli yollardan biridir tasavvuf.Ondan uzak durmak gerekir.

zülcenaheyn
02-03-2013, 17:27
İslama küfür,şirk,bidat bulaştıran en tehlikeli yollardan biridir tasavvuf.Ondan uzak durmak gerekir.

Mıy mıy mıy. Aman sen uzak dur zaten.

Ebu yahya
02-03-2013, 17:47
sen dalga geç bakalım mıy mıy mıy laflar eden sensin gerçekler zoruna gidiyor değil mi?uzak duracağım tabi bunca küfür amelini işleyecek değilim.Sen işlemek istiyorsan ne halt yersen ye beni ilgilendirmez.

fican
02-04-2013, 18:18
İslama küfür,şirk,bidat bulaştıran en tehlikeli yollardan biridir tasavvuf.Ondan uzak durmak gerekir.

Kategori : Gündem (http://www.eskader.net/category/siirler/) - Etiketler :almanca (http://www.eskader.net/tag/almanca/), birlik (http://www.eskader.net/tag/birlik/), ETKİNLİK (http://www.eskader.net/tag/etkinlik/), faransa (http://www.eskader.net/tag/faransa/), kültür (http://www.eskader.net/tag/kultur/), MORALHABER.NET (http://www.eskader.net/tag/moralhaber-net/), ödül (http://www.eskader.net/tag/odul/), tyb (http://www.eskader.net/tag/tyb/), ülke (http://www.eskader.net/tag/ulke/), yazar (http://www.eskader.net/tag/yazar/) - Tarih : 29 Aralık 2012

TYB Ödülleri sahiplerine verildi
TYB İstanbul Şubesi ile İBB Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı tarafından ortaklaşa düzenlenen 4. İstanbul Edebiyat Festivali kapsamında verilen “Edebiyat Mevsimi Özel Ödülleri’ sahiplerini buldu.
Fatih Ali Emiri Kültür Merkezi’nde düzenlenen törende kültür, sanat ve tasavvuf alanlarında çalışmaları bulunan 4 kişiye ödülleri, düzenlenen törenle verildi. Törene edebiyat camiasından çok sayıda davetli katılırken, gecenin onur konuğu ise Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış oldu. TYB İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı, programın açılışında yaptığı konuşmada, tasavvufun, Edebiyatımız üzerindeki derin tesirine vurgu yaptı. Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış da, tasavvufa dikkat çekerek “Maalesef bu ülkede biz, kendi değerlerimizden korkutulduk, kendi kültürümüzden soğutulduk” dedi. Ödül töreninin ardından sahneye çıkan Sanatçı Ender Doğan da, seslendirdiği Anadolu ve İstanbul tekke ilahileriyle davetlileri mest etti.
4 BÜYÜK İSME ÖDÜL
“Edebiyat Mevsimi Özel Ödülleri” Tasavvuf Kültürüne hizmetlerinden dolayı Prof Dr Mustafa Tahralı, Prof Dr Süleyman Uludağ, Tuğrul İnançer ve Prof Dr Mustafa Kara’ya verildi.
Prof. Dr. Mustafa Tahralı ödülünü Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın elinden alırken Prof. Dr. Süleyman Uludağ’ın ödülünü ise İBB Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurahman Şen verdi. Prof. Dr. Mustafa Kara’ya ödülünü İBB Kültür ve Sosyal İşler Daire eski Başkanı Hüseyin Öztürk verirken Ömer Tuğrul İnançer ise ödülünü TYB İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı takdim etti. İBB Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurrahman Şen’e ise gecenin anısına TYB İstanbul Şube Başkan Yardımcısı M. Davut Göksu tarafından şilt takdim edildi.
BIYIKLI: TASAVVUF EDEBİYATIMIZA CAN KATMIŞTIR
Programı açılışında konuşan TYB İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı, “Bu sene tema olarak tasavvufu ele aldık. Değerli katılımcılarımızla bir hafta boyunca Edebiyat Tasavvuf ilişkisini derinlemesine inceledik. Tasavvufun edebiyatımız üzerindeki büyük tesirine bir kez daha şahit olduk. Nihat Sami Banarlı’nın da ifade ettiği gibi ‘Türk Edebiyatını vücuda getiren olgunlaştıran önemli unsurlardan biri Tasavvuftur’. Romandan Hikayeye Şiirden Musikiye tasavvufun kültürümüz üzerinde büyük tesiri vardır, Tasavvuf edebiyatımıza can katmıştır, diye konuştu
TEKKE VE ZAVİYELER YENİDEN AÇILIR MI?
TYB İstanbul Şube Başkan Yardımcısı M. Davut Göksu da, “Tasavvufun edebiyatını yapmaktan çok, tasavvuf edebiyatı incelensin istedik. Modernizmden sonra Batı’nın post-modernist eğilimleri, düşüncelerimizi etkiledi. Ancak tasavvuf bizim değerimiz. Başkalarından öğrenmemiz gerekmiyor. Edebiyat Mevsimi çerçevesinde 60’tan fazla edebiyatçımız toplantılara katıldılar. Fikirlerini sundular. Böyle bir geleneğin devam etmesini canı gönülden diliyorum” ifadelerini kullandı. Konuşmasının devamında Göksu, programı onur konuğu olan AB Bakanı Egemen Bağış’a “Sayın Bakanım (Egemen Bağış) buradayken sormak istiyorum; Hâlâ tekke ve zaviyeler kanunu duruyor. İnsanların bu kültüre, fikriyata endişe duymadan gidecekleri bir zaman olacak mı? Avrupa’nın kendi insanına verdiği özgürlükleri, biz de kendi insanımıza verebilecek miyiz?” diye sordu.
ŞEN: TYB’YE DESTEK VERİYORUZ
İBB Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurrahman Şen ise, “İstanbul Büyükşehir Belediyesi kültür birimi olarak, sivil toplum kuruluşumuz, kültürümüzün emekçisi olan TYB’ye destek veriyoruz. TYB ile 4 senedir böyle bir programı düzenlemekten son derece onur duyuyoruz” diye konuştu.
BAĞIŞ: TASAVVUF, ALLAH’IN AHLAKIYLA AHLAKLANMAKTIR
Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, “Bu anlamlı gecede sizlerle birlikte olmaktan büyük onur duyuyorum. Kitap ehli olan, gönül ehli olan sizlere, Başbakanımızın selamını getirmekten onur duyuyorum. Türkiye’nin birçok sorununun çözülmesinde fikir üretmiş, yeni nesillerin barış içerisinde yaşamasında emek vermiş siz aydınlarımızla bir arada olmaktan onur duyuyorum. Projeye desteğinden dolayı abi demekten onur duyduğum belediye bakanımız Sayın Kadir Topbaş’a teşekkür ediyorum. Bu seneki Edebiyat Mevsimi’nin temasının, tasavvuf ve edebiyat olmasını anlamlı buluyorum. Böyle saygın bir toplumun önünde tasavvuftan bahsetmek haddim değil. Temennimiz Allah katında bir gün tasavvuf ehli olabilmek. Muhiddin Arabi, ‘Tasavvuf, Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmaktır’ diyor. Tasavvufun en önemli mesajlarından biri hakikate ulaşabilmek için sabırdır. Bu toplantının böyle bir şehirde, tasavvufun da başkenti olan bir şehirde gerçekleşiyor olması önemli. İstanbul, insana kapılar açan bir şehir” diye konuştu.
“ALLAH EZANLARIMIZI SUSTURMASIN”
Bağış, “İstanbul’u elde tutmanın fethetmekten daha önemli olduğunu bilen o komutan, hocası Akşemsettin’e gider ve İstanbul’u elde tutmak için ne yapılması gerektiğini sorar. O da Cemalettin Halveti hazretlerine yönlendirir. O da şöyle der; ‘Allah’ın katında, dünyanın hakimiyeti adalete bağlıdır.’ Allah, bu ülkede ezanlarımızı susturmasın. Milli şairimizin söylediği gibi, Allah bu memlekete bir daha milli marş yazdırmasın” şeklinde konuştu.
“HOŞGÖRÜ İÇİNDE YAŞIYORUZ”
Bağış, “Bugün hâlâ dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar hoşgörü içerisinde yaşıyoruz. Cami, kilise ve havraların içinde barış içersinde yaşıyoruz. Bugün üyesi olamaya çalıştığımız AB ülkelerimde bile çok kanlar döküldü. En ufak kıvılcımda bile çok büyük çatışmaların yaşandığına şahitlik ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“TYB’Yİ ÖNEMSİYORUZ”
Bağış, “Türkiye’de farklı bir dönemi yaşıyoruz. Bu tasavvuf ehlileri çok sıkıntı yaşadı. Ama sabrettiler. Temennimiz o ki, bir daha bu ülkede insanlar, değerlerinden, inançlarından ve görüşlerinden dolayı zarar görmesin. Kendi ülkemizin içerisindeki farklı lehçelere barışık olduk. Shakespeare’in eserlerini öğrettik Fransızca, Almanca Gothe’nin eserlerini yayımladık. Ama beraber yaşadığımız toplumun kahramanı olan Memu Zin’i öteledik. Yok edebildik mi o kültürü? Hayır edemedik. Yıllarca kültürlerin üzerini toprak ekerek gömebileceğimizi dündük. Yeniden kendi değerlerimizle barışmaya başladığımız dönemi yaşıyoruz. Maalesef bu ülkede biz, kendi değerlerimizden korkutulduk, kendi kültürümüzden soğutulduk. Bugün, bizim kültürümüzde olan o hoşgörüyü, tasavvufun bize en büyük öğretisi olan hoşgörüyü, hem kendi topraklarımızda yeniden canlandırmamız lazım, hem de kuzey ve güneyimizdeki ülkelere aşılayabileceğimiz kardeşlik mesajı olara kabul etmeliyiz. Hoşgörü temelli kültürümüzü anlatamadığımız zaman kimileri, İslam’ı yanlış anlatanlara danışıyorlar. Bunda hepimizin mesuliyeti var. Kimsenin ‘bana ne’ moduna geçmeye hakkı yok. 1978 yılından beri TYB, bu mesuliyeti yerine getiriyor. Bugün Yazarlar Birliği’nin etkinliklerini, hükümetimiz, milletimiz, önemli görüyor. Yazarlar Birliği, milletinin değerleriyle barışık yaşadı. Kendi değerleriyle barışık olmayan ülkelerin güçlü olma durumu yok.”


Devlet büyüklerimiz gerçek manada tasavvufun, senin söylediğin gibi olmadığını anlıyor ve anlatmaya çalışıyorlar. İnşaAllah bu yolun sahtekarlarının da gerçek yüzlerini ortaya koyacak cesareti gösterirler.
Sizcede din üzerinden para kazananların, dünyevi menfaat elde edenlerin asıl toplum içerisinde ayıplanmaları gerekmez mi?

fican
02-14-2013, 13:47
BÜTÜN SEMAVİ DİNLER İSLAMİYYET'TİR
Bütün semavi dinler İslamiyet'tir. "Peygamber efendilerimizin getirdiği şeriatlarına tabi olanlar da müslümandır." “ALLAH’tan başka ilah yoktur, ALLAH vardır” diyen her kim ise Kur’an-ı Azimü’ş-şan’da belirtildiği gibi, hangi şeriata tabi olursa olsun müslümandır. Hazret-i Kur’an’ı hislerinin esiri ve geçmiş hadiselerin mahkumu olarak değil kasd-ı ilahiyi, rahmet-i ilahiyi bir nebze yaşayarak, bu yönlü zevkini alarak mütalaa edersen dünyaya ve yaratılan her şeye bakış ve görüşün değişecek, kimseye eza ve zulmü reva görmediğin gibi, ALLAH’ın rahmetini başka türlü düşünemeyecek ve kimseye su-i zan edemeyeceksin.Yaratılışın sırrının rahmet, gene rahmet olduğunu iyi anlayacaksın. Fakat sebebine tevessül edeceksin. Bu rahmetin meyvesi zikrullahtan gafil olmamak, ehl-i aşkın aşkı ile istihza etmemek, şeriat üzere yaşanan tarikat ve tasavvufa karşı hasmane tavır takınmamak. Bütün semavi dinlerde mevcut iken en mütekamil “şeriat-i Muhammedi de tasavvuf ve tarikat yoktur” diye inanan insanları rencide etmemek.

PİR-İ GALİBİ
H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU

cihanpadisahi
02-14-2013, 13:50
insanın ruhaniyetini temiz tutabilmesi ,ilim ile ve inanç ile ruhaniyeti ve derinlerindeki iyi niyeti koruyabilmesidir.saygılar.benim bildiğim bukadar:)

fican
03-17-2013, 14:02
Aşk mana itibariyle ilâhidir. Mecazi aşk olmaz. Mecazi olan istektir, arzudur. Nefsin ihtiyacıdır. Mecazi aşk özlemini duyduğu o nesneye vuslatla biter. İlâhi aşk ise yakınlıkla artar. Vuslatda ilâhi aşkın sonu değildir. Aşkı ilâhinin tecellisi nefsin hazzının dışında, ruhun gıdası, yaratılışın sebebi hikmeti, İnsanlığın hâl belgesi... mana anlamı "TASAVVUF"tur!

PİR-İ GÂLİBİ

fican
04-13-2013, 05:14
“EY İMAN EDENLER! YAHUDİLERİN VE HIRİSTİYANLARIN EVLİYALARINI EVLİYA EDİNMEYİN. ZİRA ONLAR KENDİLERİNİN EVLİYASIDIR. İÇİNİZDE ONLARIN EVLİYALARINI EVLİYA EDİNENLER ONLARDANDIR. ALLAH ZALIMLAR TOPLUMUNA YOL GÖSTERMEZ.”
(Maide Suresi, 51)EHL-İ KİTÂB’I RAHMET-İ İLAHİYEDEN DIŞLAMAK MANA-YI KUR’ÂN’A TERS DÜŞER
EHL-İ KİTÂB’I RAHMET-İ İLAHİYEDEN DIŞLAMAK EMR-İ İLÂHİYE TERS DÜŞTÜĞÜNDEN MANA-YI KUR’ÂN’A VE
CÜMLE KİTABLARA DA SUHUFLARA DA AYKIRI OLDUĞUNU HAZRET-İ ALLAH SARİH BİLDİRİYOR
Bismillâ hirrahmanirrahim
“SENDEN ÖNCE GÖNDERDİĞİMİZ PEYGAMBERLER HAKKINDAKİ KANUN BUDUR. BİZİM
KANUNUMUZDA HİÇ DEĞİŞİKLİK BULAMAZSIN.” (İsra Suresi, 77)
Bismillâhi'r-Rahmâni'r-Rahîm
“Îman edip yararlı iş yapanlara gelince onlarda cennetliktirler. Onlar orada devamlı kalacaklardır.”
(Bakara Sûresi, 82.)
“Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin” diyen meal ve tefsirler Kur’ân’ın rûhuna ve rahmet-i ilâhîyeye tamamı
ile aykırıdır. Uygulaması da imkansız olup bu yanlış tefsir semâvî dinler arasında düşmanlıktan başka bir şey
getirmemiştir.
Hazret-i ALLÂH’ın Kur’ân’ın çok yerlerinde verâset-i enbiyâ olan “evliyâ”yı, Türk lisânında her mevzûda
kullanılan “dost” ifâdesi, gayr-i meşru hâdiselerde dahi “dost” diye ifâde olunurken... Arapça’da “dost” diye bir
kelam yok.
Herhangi bir ecnebî kelimeyi “aynı mânâyı yansıtmıyor” diye lisânımızda olmadığı için onların telaffuz ettikleri
gibi almak mecburiyetindeyiz de, “evliyâ” için aynı uygulamayı niçin yapmıyoruz?
Mâide Sûresi 51. âyetinde mâlumun “evliyâ”ya “dost” demekle o kadar mânâ değişiyor ki, Benî İsrâil (Yahudiler)
ve Benî Nasârâ (Hıristiyanlar)’ı tamamı ile dışlamak ALLÂH’ın kânunlarına uymadığı gibi Hazret-i Kur’ân’da ehl-i
kitâbın îmanlılarını taltif eden âyetleri görmezlikten gelemeyiz emr-i ilahinin dışına çıkmayalım. Başka inanç
sâhiplerini hakir görerek yaşamanın mümkün olmadığını târih boyu gördük veya göremedik. Gerçeği göremeyip,
nefsânî hislerinin esaretinden kurtulamayan, başkalarını hakir görerek yükseleceğini, bir yere varacağını
zannedenler bu zannın doğurduğu perişanlığı görmemezlikten gelemeyiz Bu türlü düşünce ve tutumlarımızı
hemen değiştirelim lütfen. bugün Buna daha mecburuz. Zararın neresinden dönülürse kardır denir.!
PİRİ GALİBİ
SEYYİT H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
MUHTAÇ OLDUĞUMUZ KARDEŞLİK isimli eserinden alıntıdır.

fican
04-30-2013, 14:48
Adem (safiyullah)’tan Kıyamete Kadar Semavi Din İslamiyet’tir.

Peygamber Efendilerimiz din getirmediler. İnsanların kemalatına uygun, din-i İslam içinde şeriat getirdiler. Cümlesi İslamiyet üzere geldiler. Bütün insanlığa bu gerçekleri duyurmak zevkinden mahrum olmayalım.

Manay-ı tasavvufu inkar cehalettir, iyi bilelim. Bu gerçeklerin ilanını İslami yönü ile anlatabilir isek; gerçek İslam, cumhuriyet, demokrasi, laiklik, insan hakları İslamiyet’i bu güzellikler dışında mütala etmek, aslından saptırmak İslam’a vurulan büyük darbe ve gerçekleri tahrif olur. Böyle olunca ne olur? Beraber görelim, bütün insanlıkla...

Dost olalım. Hiç bir ülkede İslamiyet’i bilgisizce horlatmayalım. Bu durumda ilmine herkes hürmet gösterir. Şeriatına kimse küfretmediği gibi saygılı olacağından şüphen olmasın. Din özgürlüğün kabul edilir. Teşkilatına özerkliğin verilir. Başkanını din otoritelerinin kendi aralarında seçme hürriyeti elbet verilir. Bilenler katında yerimiz olur. Din istismarcılarının ipliği pazara dökülür. Sahte ilim adamları, sahte mürşitler, meşihat karşısında tuzun suda eridiği gibi yok olurlar!...


PİR-İ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
METAFİZİK isimli eserinden alıntıdır.

fican
05-05-2013, 16:14
Osmanlı zamânında “ Turuk-ı aliyyede vazifeli olduğunu iddia edenlerden ” Hazret-i Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz’e kadar dayanan bir silsile-yi merâtibe ve iz-ni icâzete sâhip olması gerekirdi, yok ise sahte olduğu tebeyyün ederdi! HZ. ALLAH bilirya bu zamanda, bu meziyetlere sâhip kaç meşâyıh çıkar?

PİR-İ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
MUHTAÇ OLDUĞUMUZ KARDEŞLİK isimli eserinden alıntıdır.

fican
05-08-2013, 20:22
ATATÜRK VE DİN

Makamı cennet olsun, büyük insan Mustafa Kemal Atatürk bu noksanlığı düzeltmeyi üstlendi ve başardı sayılır. Çünkü bu icraat her şahsın yapacağı basit bir icraat değildi!..
Bu icraatı yapabilmek için evvelâ Allâh’ı bilmesi, tabi olup kabullendiği peygamberini, peygamberinin getirdiği şeriatını bilmesi ve kul olarak şahsının yaratılışındaki sırr-ı ilâhiyi bilmesi gerekli idi. Tedrisatı ve imanı müsaitti. Bu ilme yabancı değildi, biliyordu!..
Atatürk’ün, yaşadığı zamanın ulemasına kulak ver: Ataya, itifaken ‘mehdi, resul’ demişlerdi!.. Nutuk’larını da iyi oku, anlarsın!.. Zamana uyum sağlamaya çaba gösteren, vatanın gerçek evlatlarını minnet ve rahmetle anıyorum. Çünkü o büyük insandı. Aklı ermeyenlerin dinsiz zannettikleri; çıkarlarına kullananların zannettiği gibi dinsiz hiç değildi!. Edindiğim intibaya göre ‘dindardı’ dersem mübalâğa etmiş sayılmam. Tekrar ediyorum; ‘zamanının mehdi resülü’ diyorlardı, dindar büyüklerim.
Tevatüren hakkında söylenen menkıbelerin canlı şahidiyim. Muhafız erlerinden bir tanesi şöyle anlatıyordu: Sabaha kadar masa başından kalkamadılar. Alaca karanlıkda dışarı çıktı. Bataklık gibi olan Yenişehir tarafına doğru gidiyordu. Ben arkasını takip ettim, vazifem icabı. Geriye dönmeden, bana gelmememi söyledi. Ben görünmeden takibe devam ettim. Durdu bir yerde, yönünü dönmeden ‘yaklaş!’ dedi. Biraz daha yaklaştım. Gür bir sesle:
--Uhud Savaşında Hazreti Resulullah düşmana yalnız gitti; neyine güveniyordu? Neye sığınıyordu? Hazreti Allâh’a değil mi? Ben de Allâh’a sığınıyorum, rahat bırak beni!...
Muhafız öyle diyordu: “Vücudum sarsıldı, ister istemez geri çekildim.”
Medyada Fatih Çekirge’nin programında bu gerçeği anlatmak bana nasip olmuştu:...
PİRİ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP İSİMLİ ESERİNDEN ALINTIDIR.

fican
05-11-2013, 14:03
Arzda varisül-Nebî, nedîm-i ilâhî hiç eksik olmadı. Olamaz da. Her asır rahmet-i ilâhiyeye uygun yaratılmıştır. Arayan bulur. Hazret-i ALLAH: "Siz asrı tanetmeyin" diye buyurmadı mı? Zamanda gazap ve iltimas yoktur. İyi bilesin, zaman kılıçtır; kullanmayı bilemez isen o seni keser. Hazret-i ALLAH’ın yasakları dışında, güzellikleri bulasın. Geçmişten ibret alasın. İstikbâli bilemezsin. Hal bugündür. İman terâzisinde ölçerek günü yaşayasın ki, yaratılışın sırrı sende tecellî edecektir. Şüphen olmasın.
Peygamber efendilerimize derece vermeye kalkışma. Emr-i ilâhîye ters düşersin. Şeriatı ile yükümlü olduğun ALLAH elçisinin izinden ayrılma. Peygamber efendilerimizin vârislerini de tanı ve bul. Bulamadın ise samimiyetle HZ. ALLAH’tan iste. Mürşidini istemekte benim gibi yüzsüz ol ki aradığını buldursun…
Türkçe’de her mevzuda kullanılan, basit hitaplarda da ifâde edilen, ancak zâhirî ulemânın kıskançlığının zuhurundan başka îzahı olmayan "dost" demeyi bırakalım da evliyâya "evliyâ" diyelim. Hazret-i Kur’ân’ın da mânâsını bu yönlü tahrif etmeyelim, lütfen. ALLAH’ın rahmetinin tecellîsi olan evliyâsı arzda her zaman vardır, kıyâmete kadar da olacaktır. Aksini düşünmek Hazret-i ALLAH’a noksan sıfat ve zulüm isnat etmektir!..

PİRİ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
RAHMET DAMLALARI İSİMLİ ESERİNDEN ALINTIDIR.

fican
05-18-2013, 16:42
TASAVVUF Bİ-ZÂTİHÎ İSLÂM’IN KENDİSİDİR
Bu ölçülere isim vermek gerekirse ismi “ilme’l-yakîn”dir. Ayne’l-yakîn’ı, hakka’l-yakîn’ı da yaşamadıkça, yalnız
ilme’l-yakîn yeterli olmayıp, İslâm’ı ve gerçekleri yaşamak lâzımdır ki bütün bunlar ihlas, takvâ, vera... cemî
ismi tasavvuftur. Tasavvufsuz din yaşanmaz. Anlamı budur. Tasavvuf ; dîn-i İslâm’ın dışında değil, bi-zâtihî
kendisidir. İnsan fıtratıda bu ilme uyumlu ve müsâit yaratılmıştır. HZ. ALLAH’ın bildirdiği ölçüde îmanlı insanlara
nazar ettiğimizde görürüz ki ; mistik yaşantıya karşı aşırı temâyül göstermeye müsaittir. Madde çıkarcıları da
fırsatı kaçırmaz. Dini imanı bir torbaya koydu mu, boşalan manası ile mana yolunun nasipsizlerini istismârı güç
değil, ehli düzenbaz için çok kolaydır. İlim sâhipleri mana ilmini (TASAVVUFU) kabul edemediklerinden mana
sahası boşalmış istirmacı fırsat düşkünlerine saha boş kalmış. Bu hâdiselerin mesulü kimdir? İnsan bildiğinin
âlimi, bilmediğinin câhilidir!
Bilemediği mevzulara bilmiyorum demek, yokluk, mana ehlinin yolunun sırat-ı müstakim üzere olduğunun kanıtı
ve ilminin HZ. ALLAH’a yönelik olduğunun görüntüsü mahiyetindedir.
“KİŞİ NOKSANINI BİLMEK KADAR İRFAN OLMAZ.”

PİR-İ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
MUHTAÇ OLDUĞUMUZ KARDEŞLİK isimli eserinden alıntıdır.

fican
05-20-2013, 00:46
7.172 - Rabbin, Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye onları kendilerine şâhid tutmuştu. "Evet, şâhidiz!" dediler. kıyâmet günü "Biz bundan habersizdik!" demeyesiniz.

Peygamber Efendimiz’in “Beni Rabb’ım terbiye etti, ne güzel terbiye etti” hitabının fer’i ve cüz’i de olsa bu abd-i aciz vesile-i ilahinin zuhurunun manevi anlamının zevkini yaşıyorum. Ve bu manevi zevki arayan “elestü bi- Rabbiküm ”hitabına yani “ben sizin Rabb’ınız değil miyim?” Hitabına “evet” diyen rahmet nasiplilerini çağırıyorum. “Beli” diyemeyen kullarının da aynı rahmet-i ilahiye nail olmak şerefine ermeleri için sebep olarak yaratılan dünyada zuhuru na mütenahi olan rahmet hazinesinden rızklanmalarını manevi vazifemden dolayı hatırlatıyorum ve ısrar ediyorum, lütfen... Bilelim ki, Hazret-i ALLAH dünyayı, bütün alemleri beni Adem’e musahhar kıldı. Yani hizmetçi kıldı.
Bu sırrı iyi anla da nefsine zulüm etme. Dünya bir daha eline geçmez bu fırsat verilmişken maddi ve manevi rızkını arayıcı ol. Havf u reca üzere samimiyetini göster. Tertib-i tanzim-i ilahiye yakın ol. Anlamsız ve manasız yaratılmadın. Hazret-i ALLAH noksanlığını vermesin fakat yalnız beş duyu ile iktifa etme. Tertib-i ilahiye bu kadar değil. Yalnızca beş duyunun esiri olarak ömrünü bitirme. Yaratılışının esasını teşkil eden manayı ilahiye gel. Maddeyi de, manayı da kazanmanın yeri dünyadır. Sakın dünyaya hor bakmayasın. “Dünya Hazret-i ALLAH’a iman etmeyenler için cifedir.” Buyurdu Hazret-i Resulullah (s,t,a,v).

PİR-İ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
METAFİZİK 1 isimli eserinden alıntıdır.

fican
05-21-2013, 17:29
“BİZ ADEM’E EŞYANIN İSMİNİ ÖĞRETTİK. MELAİKEYE SORDUK, BİLEMEDİ, ADEM BİLDİ.”
Ey insan olmaya namzet Benî Âdem (adem yok demektir) insan olmak imkanı iradene verilmiş. Başka mahlukata verilmeyen bu rahmet-i ilâhiye, “YERYÜZÜNDE HALİFEMİ YARATACAĞIM” bildirisi ile alemin yaratılış sırrının ilâhi ifşası değil mi? Ruhlar aleminde zatına secde emri verildi. Ruhlar imanlarının samimiyeti nisbetinde secde ettiler. Acabâlı secde eden ruhlar olduğu gibi, secde etmiyen ruhlar da vardı. Cenâb-ı Hak rahmetinden yeryüzünü yarattı. İnsan olmaya namzet Benî Âdem’in ruhlar alemindeki görünümünün aynı cesedini balçıkdan yarattı. “ADEM’E RUHUMDAN RUH NEFYETTİM” buyurdu HZ. ALLAH.

PİR-İ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
METAFİZİK II isimli eserinden alıntıdır.

fican
05-22-2013, 09:17
HZ. KUR’AN-I KERİM TEFSİRİ 1 TANE OLMALIDIR.

Ayrılık yok. 72 milleti bir gözle görmeyen halka müderris olsa hakikatte asidir. Yunus mu diyor bunu.?
Ehli hal. Ehli tasavvuf. Allah’ın evliyaları. Dost diye diye bozdular. Anlamını bozdular. Bazı ulemaların kavuşmak dediği gibi. Kuran’a da öyle yazmış Allah’a kavuşmak. Bunun üzerinde ısrar eden bazı kişiler de var. Anlayamadıklarından. Çünkü zatına kavuşmak ne demek? Kavuşmanın anlamı. İki maddenin, eşit hakka sahip birbirine ulaşması demektir. 41 ayette kavuşmak almış. Ama Allah’ın sıfatlarını anlatıyor. Ona da kavuşmak diyor. Yalnız 4 tane ayette yanıldıklarını söylüyoruz. Allah’a kavuşmak diye hata etmişler. Düzeltecekler inşallah bunları. Ki Allah’ın kullarının kafasını karıştırmasın. Ahmet ağaya Mehmet ağaya gitmiyorsun. Esselamü aleyküm Ahmet ağa hoş geldin sefa geldin. Vay kavuşturana kurban oluyum felan. Bir sürü Allah’ın kelamı varken. Muhal şeyi niye alıyorsun. Müfessir efendilerin de kabahati az değil. Birisi ne dediyse öyle yazıyor. Ondan sonra da imzasını atıyor ben yazdım diye. Onun için bu acıyı çok çekiyoruz.

Yüzlerce ne demek tefsir.? Yüzlerce tefsir ne demek efendi.? Hiç mi bunlara dur diyen yok.? Hesap soracak yok.? Hz. Kuran’ın eşi benzeri yok. Sen ne diye onun manasını yüzlerce ayrı ayrı yapıyorsun. ? Hangisine inanacak bu insanlar.? Ümmeti Muhammed.? Hoca efendilerimizden rica ediyoruz. Allah hesaba çekmeden bu davayı düzeltsinler. Yüzlerce meal. Ne demek Yüzlerce meal.?

Ne demek tırnak içinde, den den içinde, kerre içinde yazıyorsun kendi fikirlerini.?

Herkes Allah buyurdu zannediyor.

Pir-i Galibi
H.Galip Hasan KUŞÇUOĞLU
Sohbetlerinden alıntıdır.

fican
05-25-2013, 17:04
HACER-İ ESVET: AHD-İ MİSAK TAŞI, EZEL-İ ERVAHTAKİ İMAN İKRARININ MÜRŞİDİ

İşte metafizik olay: Hazret-i ALLAH’ın ezel-i ervahta cümle kullarından “ben sizin Rabb’ınız değil miyim?” Hitabına “beli” yani “evet” diyen ruhların bu ikrarını yaprağa yazıp, siyah taşa (Arapça karşıtı hacerü’lesved’dir) ki, ahd-i misak taşına yutturduğunu bildiren Hazret-i Muhammed Mustafa (s,t,a,v) Efendimiz’in beyanı vechile Beytullah’ın kalbi mesafesinde olan, ibadet kastı ile yapılan her değişiklikte öperek müsaade istenen, öpmek için yaklaşılamıyor ise geriden ellerini takliden sürmüş gibi “bismillâhi, ALLAHÜ EKBER” diyerek iki elinin parmak içlerini öpmek sureti ile ezel-i ervahtaki ahd-i misak mürşidine dünyada da sadakat gösterip, Beytullah’ta ibadet kastı ile her yapmak istediği ibadetten Haceri Esved-i haberdar eylemek, cemi kullarının cesetlenmeden evvel verdiği ikrarın cesetli olarak tekrarı anlamında samimi imanın zuhurudur.

Ezel-i ervah mürşidi Cennet-i a’ladan Cebel-i Kuveys’e indirilerek beytullah’ın köşesine emr-i ilahi ile İbrahim (aleyhi’s-selam)’ın yerleştirdiği ahd-i misak taşı! Bizim zaafımızı bilen Rabbım kullarının ilahi rahmetinden yararlanmanları için taşı vazifeli ve rahmet-i ilahiye vesile kıldı. Hacer-i Esved’in manasını Hazret-i Resulullah böyle izah buyurdular.

PİR-İ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
METAFİZİK 1 isimli eserinden alıntıdır.

fican
05-27-2013, 04:27
Büyük vazifelerin kazancı çok olduğu gibi ağırlığı ve mesuliyeti de o nisbette büyüktür. Avamın kaldırmaya gücü yetemeyecek yükü taşıyan, istisnai yaratılmış şahsiyetler vardır. Değişik vazifelerde yer yüzünde bu kabiliyette ALLAH’ın rahmet sıfatının zuhuruna vesile kıldığı şahsiyetlerde değişik tecelliyatlar kıyamete kadar devam edecektir. Hiç şüphen olmasın. Bu hal adalet-i ilahinin rahmet tecellisidir. Bu rahmetin değişik mevzularda zuhuru görülür. Peygamber efendilerimizde küll olarak tecelli eden bu rahmet-i ilahiyi ALLAH’ın istisnai yaratılmış seçkin kullarında her devirde görmek mümkündür. Bu şahsiyetlerin yaratılışı istisnaidir. Buna metafizik de diyebiliriz.
Bu kullardan bazıları emr-i ilahinin bekçileridir. Bazıları irşada, bazıları ikaza, bazıları da islaha vazifelidirler. Atatürk islah vazifesi ile vazifeli idi. Şahidim.
Vazifeli, seçilmiş kulların cümlesi Hazret-i ALLAH’ın muhafazasında olup, ehl-i hakikatın görgü ve bilgisine göre bu istisnai yaratılan zevatın hiçbirinde menşei imansızlık olan gazab-ı ilahi görülmemiştir. Bu görüş avamın ölçüsüne göre olmayıp, yalnız ehline mahsustur.

PİR-İ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
METAFİZİK 1 isimli eserinden alıntıdır.

fican
05-30-2013, 09:33
“BU ALEMDE PADİŞAH OLMAK HA BİR KURU DAVA İMİŞ
BİR VELİYE BENDE OLMAK CİHANDAN EVLÂ İMİŞ”

Yavuz Sultan Selim

fican
06-17-2013, 11:12
Pir-i GÂLİBİ DİYOR Ki!.
Maddesi, Manasıyla yaşadığı Asra Uyumlu ve İNŞÂALLAH bozulmadan Devam edecek olan Toplum olarak, Galibİ ismi ile taltif edilen GÂLİBİLER.

Hz. ALLAH'ın kullarını Rahmetinden yarattığının Sırrı, gene Hz. ALLAH'ın Rahmeti ile yaşayarak, zuhuratı İlahilerin hayranı GÂLİBİLER.

Beni ademe " RUHUMDAN RUH NEFYETTİM " Anlamı, SUBUT Sıfatları yaşama zevkinin ŞAHİDİ, Kulluk hazzına müdrik, Hz. ALLAH'ın bu türlü bilinmesinin, Peygamber Efendilerimizin Kâffesinin ve ALLAH tarafından ihsan edilen cümle Semavi KİTAPLARINI ve SUHUFLARI, ALLAH'a şirk koşmadan yapılan ibadet ve taatlarını, Hz.KURAN-da " KABUL et "Buyruğuna uyarak, AMENTÜYE noksanız İman eden GÂLİBİLER.

Mensubunun durumları nisbetince İMECE USULÜ, başkalarından birşey metbub etmeyerek ve VAKIF namına Ticareti yasaklayan ve fakir fukaranın ihtiyaçlarını listelerde gösterildiği gibi FİSEBİLLİLLAH yerine getirmeye çalışan GÂLİBİ toplumlarının icraatına çok yerlerde VAKIF Kurma imkanını bahşeden RABBIMA, sayısız Rahmetinin yanında bir Katre dahi olsa kulluk zevkimle, nice güzel Rahmetine Muhtacı Müdrik-HAMD Olsun DERİM!

Pir-i Gâlibi
H.Gâlip Hasan Kuşçuoğlu
Gâlibi Vakıfları Kurucusu ve Genel Başkanı

http://www.galibivakfi.com/galibilik-nedir-piri-kimdir.html

fican
07-07-2013, 12:34
İyi bilesinki !..
Dışta ve içteki,beni Adem’in din kardeşliğine dün muhtaç idik,bugün daha muhtacız !..
Hakikat noksanlığının getirdiği yanlış anlamlar, Gerçekle bağdaşmayan katı kurallardan doğan cehalet, çok milletlerin birini birine düşman kılmıştır.
Din adına içte ve dışta kardeşliğe giden yolları kısmen değil, geleceği düşünmeden, tamamı ile tıkamışız.
Zaman geçiyor. Geç kaldık... Daha geç kalmayalım !...
Şu günlerde ve gelecekte, daha çok ehli kitab-ın kardeşliğine muhtaç olduğumuz gibi, güvenilir dinsizlerinde yakınlıklarına muhtacız...

PİR-İ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU

HaArP
07-08-2013, 05:52
Atatürk islah vazifesi ile vazifeli idi. Şahidim.

!!!

Şu günlerde ve gelecekte, daha çok ehli kitab-ın kardeşliğine muhtaç olduğumuz gibi, güvenilir dinsizlerinde yakınlıklarına muhtacız...

Fe SubhanAllah...

HaArP
07-08-2013, 05:59
Tasaavuf Şeriat ve Tarikat'ın arkasında kalan Hakikatti... ! İslam Referanslı oluşturulan bire edep ve nefis mücadele ilmi idi...! Şimdi ise Dinin bileziği haline getirildi ! Günümüzde Tasavvuftan bahsedenler ne yazık ki Tasavvuf Dininden bahseder olmuşlar ! Oysa Din İslam...! Hakikat'in kavranmasını Tarikat ve Şeriat uygulamasını kaldırmaz !!! Kaldırıyorsa Şeytanın Tasavvufu desek tam yerinde bir açıklama olur naçizane...!

fican
07-08-2013, 16:20
!!!



Fe SubhanAllah...

Daha açık birşeyler yazsaydınız.

!!! ' bu üç ünlemden ne anlamalıyım.

Ehli-Kitabın kardeşliği veya güvenilir dinsizlerin yakınlığı sizi rahatsız mı eder?

HaArP
07-09-2013, 01:15
Daha açık birşeyler yazsaydınız.

!!! ' bu üç ünlemden ne anlamalıyım.

Ehli-Kitabın kardeşliği veya güvenilir dinsizlerin yakınlığı sizi rahatsız mı eder?

Öncelikle Üç ünlemin ne olduğunu net bir şekilde anlamış olmalısınız ki Bagy ile Islah yer değiştirmiş !

Ehli Kitap ve Dinsizlerin yakınlığı içindeki derinliği ile münazara edilebilir lakin kardeşlik derken ! Dikkat-i Nazar !

fican
07-09-2013, 12:12
Öncelikle Üç ünlemin ne olduğunu net bir şekilde anlamış olmalısınız ki Bagy ile Islah yer değiştirmiş !
Kardeş,
Herşey yerli yerinde duruyor.

Atatürk islah vazifesi ile vazifeli idi. Şahidim.Bu söz için kullandığınız '!!!';
Bu ifadeden benim anladığım; Sizin Atatürk'ün VATANIN ve MİLLETİN islahı ile ilgili bir vazifesi olmadığınıza ŞAHİTLİĞİNİZDİR.
Piri Galibi H.Galip Hasan Kuşçuoğlu Hazretleri bu gün 95 yaşındadır. Atatürk'ü bizzat görmüştür. Atatürk'ün vefatında kendisi evli idi. Tarafı etrafı zamanın Şeyh Efendileri idi.Kendisi, Kahramanmaraş'ın birinci cihan harbinde kurtuluşunun manevi fatihi Seyyit Ali Sezai Kurtaran Efendinin Halifesi, Hacı Mustafa Yardım Yardımedici Hazretlerinin, Halifesidir.
Atatürk ile veya başka olaylar ile ilgili olarak anlattıkları; YAŞAYARAK,GÖREREK,VE BİZZAT YAŞAYANLARDAN DUYDUKLARIDIR.

Sizin ŞAHİTLİĞİNİZ; bunun tam tersini YAŞADIĞINIZ VE YAŞAYANLARDAN DUYDUKLARINIZ olduğudur.

Ehli Kitap ve Dinsizlerin yakınlığı içindeki derinliği ile münazara edilebilir lakin kardeşlik derken ! Dikkat-i Nazar !Hazret-i ALLAH “birbirine düşman olsunlar” diye kullarını yaratmadı. Hazret-i Peygamber (s.t.a.v.) Efendimiz buyurdular ki;
“Mü’min olmadan cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe mü’min olamazsınız. Ey ALLAH’ın kulları, kardeş olunuz!..”

HaArP
07-09-2013, 20:20
Saçmalıklarınız bizi ifşad etmez... Lakin uyarılarımı dikkate almanız sizin hayrınızadır...! Mübarek Ramazan ertesi bu konulara derince gireriz...!

fican
07-10-2013, 10:49
Saçmalıklarınız bizi ifşad etmez... Lakin uyarılarımı dikkate almanız sizin hayrınızadır...! Mübarek Ramazan ertesi bu konulara derince gireriz...!

Kardeş, Ramazan Ayının gelişi birkaç gün öncedende belliydi.
Bir itirazınız veya ilave edeceğiniz bir bilginiz varsa lütfen yazın.
Takdir edersiniz ki zaman çok kıymetli.

HaArP
07-10-2013, 23:59
Kardeş, Ramazan Ayının gelişi birkaç gün öncedende belliydi.
Bir itirazınız veya ilave edeceğiniz bir bilginiz varsa lütfen yazın.
Takdir edersiniz ki zaman çok kıymetli.

Zaten naçizane olarak temel noktaları yazdım detaylandırma işine ara verelim demek istedim...!

Bagy ile Islah karıştırılmıştır...! Islah ile değil Bagy ile görevli olabilir...! Ayrıca Haşa ve Kella Allah c.c. tarafından bu görev üzerine görevlendirildiğini iddia etmek saçma olduğu kadar şahid olabilmek ondan daha saçmadır...!

Diğer meselede Ehli Kitab'ın ayette geçen ''Müslüman'' tanımına uyanlar kardeş sınıfına girer ki onlarda Kitapların değişmediği ve dinlerin pagan ve güneş tapınmaları ile değiştirilmediği dönemlere ait olur...! Yoksa Allah'ı bir tanısa dahi Müslüman olmadıkça kardeş sınıfına girmez ! Zimmilik sınıfları ile karıştırmamak lazım gelir !!!

HaArP
07-11-2013, 00:18
Bu ifadeden benim anladığım; Sizin Atatürk'ün VATANIN ve MİLLETİN islahı ile ilgili bir vazifesi olmadığınıza ŞAHİTLİĞİNİZDİR.
Piri Galibi H.Galip Hasan Kuşçuoğlu Hazretleri bu gün 95 yaşındadır. Atatürk'ü bizzat görmüştür. Atatürk'ün vefatında kendisi evli idi. Tarafı etrafı zamanın Şeyh Efendileri idi.Kendisi, Kahramanmaraş'ın birinci cihan harbinde kurtuluşunun manevi fatihi Seyyit Ali Sezai Kurtaran Efendinin Halifesi, Hacı Mustafa Yardım Yardımedici Hazretlerinin, Halifesidir.
Atatürk ile veya başka olaylar ile ilgili olarak anlattıkları; YAŞAYARAK,GÖREREK,VE BİZZAT YAŞAYANLARDAN DUYDUKLARIDIR.

Mustafa Kemal'in şahitliğini yapan aksi Müslümanlarda mevcuttur... Bu itibar ile kulaktan dolma bilgiler muteber alınamaz...! Sarih deliller ve yapılan icraatlarla değerlendirilir... Net ve sarih delillerin sadece bir kaçı dahi yeterli olmasına rağmen Mustafa Kemal ile Dini barıştırma projesi işe yaramayacaktır...! Mustafa kemal'in şahsıyeti affolunur yahutta affolunmaz burası bizim meselemiz değildir...! Şahsıyetine söz edilmez... Ölen hakettiniğe kavuşur düsturuna binaen arkasından şahsi gıybet edilmez...! Lakin Küfr sınıfına giren icraatlarını bertaraf etmek her mü'minin görevidir...! Elbette Evliya sınıfına sokmaya gayret edenlerde olacaktır ! Lakin Sarih delillerde net ve sarihtir ki bunlar sisyasi projelerden başka bir şey değildir...!!!

fican
07-11-2013, 13:09
Mustafa Kemal'in şahitliğini yapan aksi Müslümanlarda mevcuttur...Bu itibar ile kulaktan dolma bilgiler muteber alınamaz...!Kimin doğru kimin eğri olduğu Huzuru İlahide belli olacaktır. Hakimin huzurunda gerçek şahit GÖREN,YAŞAYAN VE YAŞAYANLARDAN DUYANDIR. Eğer siz huzurda bunun dışındaki şahitlerden olacaksanız Hakim sizi dinlemiyecektir.Yok eğer Hakim sizseniz GERÇEK ŞAHİTLİĞİ muteber almayacağınız belli olmuştur.
Lakin Küfr sınıfına giren icraatlarını bertaraf etmek her mü'minin görevidir...!Atatürk'ün yaptığı icraatlar o zaman ve o şartlarda yapılması gerekenler ve yapılabilenlerdir.Bir yandan işgal güçler ile savaşılırken diğer taraftan cumhuriyetin temelleri atılmıştır.Hedef muassır milletler seviyesine çıkmak olarak belirlenmiştir.Tıpkı bu günkü gibi.Günümüzde dahi mevcut idare biçimlerinden cumhuriyete - demokrasiye geçmeye çalışan ülkelere baktığımızda o zaman yapılan işlerin zorluğu ve karmaşıklığı görülebilmektedir.
Hatasız kul olmadığını bilmiyor olmanız mümkün değil.Kişi bunu en iyi kendi nefsinde bilir.Elbette Atatürk'ün de yaptığı yanlışlar vardır.Sizi o kabiliyetlerle öyle bir mevkiye getirseler neler yapabileceğinizi bir düşünün.
Elbette Evliya sınıfına sokmaya gayret edenlerde olacaktır !Atatürk kendisi EHLİ TARİK idi.Dini bütün bir insan idi.
“Atatürk ölümünden on beş gün önce kendine geldiği zaman, dünyâ müslümanlarına şu mesajı vermiştir:
“Bütün dünyânın müslümanları, ALLÂH’ın son Peygamberi Hazret-i Muhammed’in (s.a.v.) gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği tâlimatları da tam olarak tatbik etmeli! Tüm İslâmiyet’in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli! Zîrâ ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler. ” Mustafa Kemal Atatürk, bu mesajı başbakan ve dışişleri bakanı vâsıtası ile dünyâya açıkladı! (Prof. Dr. Hanif Fauk, Urduca Yayınlarında Atatürk, A.Ü. Dil, Târih ve Coğrafya Fakültesi yayınları, Ankara 1979, s. 102)Fatih Sultan Mehmet Hz. arkasındaki manevi güç aynen O'nunda arkasında idi.
Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz
Hacı Bayram-ı Veli’ye diyor ki:
– Mustafa’ya söyle, korkmasın; sonunda zafer onların olacak!
Aynı gecede rüyalarında Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Hacı Bayram-ı Veli’ye bu sözleri söylerken gören bu iki muzaffer kumandanın o günkü isimleri “Mustafa Kemal” ve “Mustafa Fevzi”dir!.

Ahmet Gürtaş
Atatürk ve Din Eğitimi, s.160-161Şeyh Sunisi Hazretleri Bir Gece Peygamberimizin Rüyasında Görmüş ve Koşup Elini öpmek İstemiş, Peygamber Kendisine Sol Elini Uzatmış...
Buna Şaşıran ve Mahsun Olan Şeyh Peygambere Hitaben Ya Resulallah, Niçin Sağ Elinizi Vermediniz?.. Diye Sual Edince Şu
Cevabı Almış...
Sağ Elimi Ankara‘da Mustafa Kemale Uzattım.

H. Galip Hasan KuşçuoğluLakin Sarih delillerde net ve sarihtir ki bunlar sisyasi projelerden başka bir şey değildir...!!! İlmi-Ledün sahibi kişilerin iftira ile işlerinin olmadığının bir ŞAHİDİ olarak!
Böyle bir siyasi proje bilginiz ve görgünüz dahilinde ise, lütfen aşağıdaki bilinmeyen kısımları doldurun, sizden başkalarıda istifade etsin.Devletimiz,Hükümetimiz,Ordumuz,Savcılarımız ölmüş veye yaşayan büyüklerimizin ardından kimsenin numara çevirmesine maddi veya manevi kazanç elde etmelerine, milletin samimi inançlarının sömürülmesine izin vermesinler.

İŞİN SAHİBİ:?
KONTROLLÜK TEŞKİLATI:?
YAPIMI ÜSTLENEN:?
PROJE MD. VE DİĞERLERİ:?

fican
07-11-2013, 14:07
Diğer meselede Ehli Kitab'ın ayette geçen ''Müslüman'' tanımına uyanlar kardeş sınıfına girer ki onlarda Kitapların değişmediği ve dinlerin pagan ve güneş tapınmaları ile değiştirilmediği dönemlere ait olur...! Yoksa Allah'ı bir tanısa dahi Müslüman olmadıkça kardeş sınıfına girmez ! Zimmilik sınıfları ile karıştırmamak lazım gelir !!!

Kardeş, sözünü ettiğin kısımlar ile ilgili ayetleride eklemeni rica ediyorum.

Ehli Kitab'ın ayette geçen ''Müslüman'' tanımına uyanlar; İlgili ayet veya ayetler?
Kitapların değişmediği; Ehli Kitabın Peygamberlerinin ve Kitap'larının hükmünün kalktığını belirten ilgili ayet veya ayetler?
Yoksa Allah'ı bir tanısa dahi Müslüman olmadıkça; ALLAH'I BİR TANIYANIN MÜSLÜMAN OLMADIĞINI BELİRTEN ilgili ayet veya ayetler.

HaArP
07-12-2013, 03:38
Kimin doğru kimin eğri olduğu Huzuru İlahide belli olacaktır.

Amenna Saddakna...

Hakimin huzurunda gerçek şahit GÖREN,YAŞAYAN VE YAŞAYANLARDAN DUYANDIR. Eğer siz huzurda bunun dışındaki şahitlerden olacaksanız Hakim sizi dinlemiyecektir.Yok eğer Hakim sizseniz GERÇEK ŞAHİTLİĞİ muteber almayacağınız belli olmuştur.

Öncelikle Allah c.c. tarafından Islah görevi ile görevlendirildiğini iddia etmek ve buna şahid olmak tarzındaki açıklamalar safsatadır... Böyle bir şahidlik söz konusu olunamaz ! Allah'a şahid olmak manasını tekrar düşünüp tartınız !!!

Atatürk'ün yaptığı icraatlar o zaman ve o şartlarda yapılması gerekenler ve yapılabilenlerdir.

Bu cahillerin meseleyi örtmek adına kullanageldikleri kelimelerdir...! Şeriat ve Hilafete yemin edip Ağzıyla küfr ettiği yetmiyor gibi İslam'ın ibadetleri dışında bu ülkeden yaşam hükümlerini kaldırmıştır ! Haim Yahum'la yapılan andlaşmaları şartlar ile açıklamak Kur'an'a yapılmış hakarettir...!!!

Hatasız kul olmadığını bilmiyor olmanız mümkün değil.

Bahsimiz bu değildir... Yapılan hatalar Tevbesi ile Cehde döndüğünde kabul görür !!!

Kişi bunu en iyi kendi nefsinde bilir.Elbette Atatürk'ün de yaptığı yanlışlar vardır.Sizi o kabiliyetlerle öyle bir mevkiye getirseler neler yapabileceğinizi bir düşünün.

Orasını Allah c.c. blir lakin bu yinede o şahsı temize çıkarmaya yetmez !!!


Fatih Sultan Mehmet Hz. arkasındaki manevi güç aynen O'nunda arkasında idi.

Böyle hurafelerin delillerini getiremessiniz sadece Temize çıkarmak adına çalışmanız dahi İslam'a ihanet sayılabilir...! Fatih Sultan Mehmed Han Hazretlerinin Ayasofyada bulunan Laneti dahi bu saçmalığınıza delil sayılır !!!

İlmi-Ledün sahibi kişilerin iftira ile işlerinin olmadığının bir ŞAHİDİ olarak!

İlmi Ledün sahibi Osmanlı Ricallerinin kitaplarını yeterince okumadığınız gibi sizi sadece Safahat adlı esere davet etmem yeterli olacaktır !!!

Böyle bir siyasi proje bilginiz ve görgünüz dahilinde ise, lütfen aşağıdaki bilinmeyen kısımları doldurun, sizden başkalarıda istifade etsin.Devletimiz,Hükümetimiz,Ordumuz,Savcılarımız ölmüş veye yaşayan büyüklerimizin ardından kimsenin numara çevirmesine maddi veya manevi kazanç elde etmelerine, milletin samimi inançlarının sömürülmesine izin vermesinler.

İŞİN SAHİBİ: Ankara Kızılayda bulunan Özal Harp Dairesi daha sonra Gayri Nizami'den Nizamiye çevrilen Özel Kuvvetler Komutanlığı yeraltı birimlerini kontrol eden Masonlardır ! Askeri Arşivlerde İnglizlerle yapılan Adnlaşma gereği zamanı bekletilmektedir !!!
KONTROLLÜK TEŞKİLATI:?
YAPIMI ÜSTLENEN:?
PROJE MD. VE DİĞERLERİ:?

dc18uGX5dSY

HaArP
07-12-2013, 03:47
Ehli Kitab'ın ayette geçen ''Müslüman'' tanımına uyanlar; İlgili ayet veya ayetler?
Kitapların değişmediği; Ehli Kitabın Peygamberlerinin ve Kitap'larının hükmünün kalktığını belirten ilgili ayet veya ayetler?
Yoksa Allah'ı bir tanısa dahi Müslüman olmadıkça; ALLAH'I BİR TANIYANIN MÜSLÜMAN OLMADIĞINI BELİRTEN ilgili ayet veya ayetler.

"Ehl-i kitabın hepsi bir değildir. Onların içinde öyle dosdoğru bir cemaat vardır ki, gece saatlerinde Allah’ın âyetlerini okuyarak secdelere kapanırlar. Bunlar Allah’ı ve âhireti tasdik eder, iyiliği yayar, kötülükleri önler ve hayırlı işlere yarışırcasına koşarlar. İşte onlar salihlerdendirler. Yaptıkları hayır ve iyiliklerden, mükâfatsız kalan bir tek iyilik bile bulunmayacaktır. Allah günahlardan korunan takvâ ehlini pek iyi bilir." (Ali İmran, 3/113-115)

Ümmet-i kâime, hakşinas (hak tanıyan), doğru, doğrulan veya Allah için kalkan, müstakîm (doğru), âdil (adaletli) topluluk mânâlarına gelir.

Tefsir bilginlerinin çoğunun tercihine göre burada kitap ehlinden maksat, Musa ve İsa aleyhisselâma iman etmiş olanlardır. Ve bu âyetin iniş sebebi hakkında birkaç rivayet vardır:

1. Abdullah b. Selam, Sa'leb b. Said ve Üseyd b. Ubeyd gibi zatlar Müslüman oldukları zaman, diğer Yahudiler bunların aleyhinde bulunmuşlar küfür ve hüsranlarından bahsetmişlerdi. Bunlara karşı, onların faziletlerini açıklamak hakkında bu âyet inmiştir.

2. Necranlılardan kırk, Habeşten otuz iki, Rumdan üç kişi ki toplamları yetmiş beş zat İsa (as)'ın dini üzereyken Muhammed (s.a.v.)'i tasdik ederek iman etmişlerdi. Âyet bunlar hakkında inmiştir.

3. Peygamberimizin (asm) Medine'ye gelmesinden önce Ensar arasında Esad b. Zürare, Berar b. Ma'rur, Muhammed b. Mesleme ve Ebu Kays b. Sırme b. Enes muvahhidîn (Allah'ı bir tanıyanlar)den idiler. Cünüb oldukları zaman guslederler ve bildikleri kadar hanif dini ile amel ederlerdi. Resulullah (asm) gelince derhal tasdik edip, ona yardım ettiler.

4. Yukarıdaki âyetlerde kitap ehli yerildikten sonra hepsinin böyle olmayıp, içlerinde iyi sıfat ve hoş huya sahip olanların da bulunduğunun açıklanması için indiği de söylenmiştir.

Bazı tefsircilerin açıklamasına göre de burada kitap ehli deyimi, Müslümanları da kapsayan genel bir mânâda kullanılmıştır. Ve her halde âyetin siyâk (geliş şekli), cümlesindeki müminleri açıklama olduğu ortadadır.

(Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:I/485-486.)

fican
07-12-2013, 17:56
.
Amenna Saddakna...

Öncelikle Allah c.c. tarafından Islah görevi ile görevlendirildiğini iddia etmek ve buna şahid olmak tarzındaki açıklamalar safsatadır... Böyle bir şahidlik söz konusu olunamaz ! Allah'a şahid olmak manasını tekrar düşünüp tartınız !!!

Bu cahillerin meseleyi örtmek adına kullanageldikleri kelimelerdir...! Şeriat ve Hilafete yemin edip Ağzıyla küfr ettiği yetmiyor gibi İslam'ın ibadetleri dışında bu ülkeden yaşam hükümlerini kaldırmıştır ! Haim Yahum'la yapılan andlaşmaları şartlar ile açıklamak Kur'an'a yapılmış hakarettir...!!!

Bahsimiz bu değildir... Yapılan hatalar Tevbesi ile Cehde döndüğünde kabul görür !!!

Orasını Allah c.c. blir lakin bu yinede o şahsı temize çıkarmaya yetmez !!!


Böyle hurafelerin delillerini getiremessiniz sadece Temize çıkarmak adına çalışmanız dahi İslam'a ihanet sayılabilir...! Fatih Sultan Mehmed Han Hazretlerinin Ayasofyada bulunan Laneti dahi bu saçmalığınıza delil sayılır !!!

Kardeş, Ben askerliğimin bir kısım zamanında Çanakkale-Biga bölgesinde bağlı olduğum birliğin görevi sebebiyle tatbikat için bulundum.Söylediklerine göre mezarı dahi olmayan pek çok şehidimiz burada yatıyormuş.
Birliğimizdeki Kıdemli Başçavuş'nun anlatığı olayı aynen yazıyorum.
Tatbikat periyodik olarak düzenli bir şekilde yapıldığı için kendisi bu tatbikata defalarca katılmış.
Ancak ilk tatbikat zamanında kendisi ve onunla beraber gelenler sahaya ulaştıklarında espiri olsun diye ŞÜHEDAYA seslenerek 'EN KIDEMLİNİZ GELSİN İÇTİMA ALACAĞIM'' demiş.
Daha o gece şehid bir ÇAVUŞUMUZ kendisine emrindeki askerler ile içtimasını vermiş.
Bunları anlatan başçavuş arkadaşım bu olay sonrası kapısında nöbetçi ile gecelediğini söyledi.

Hz. Allah diyor ki: Siz onlara ölü demeyin onlar diridir.

Sen Atatürk'ü bide kendisinin emri altında canları ile şehit (şahid) olanlara sor.


İŞİN SAHİBİ: Ankara Kızılayda bulunan Özal Harp Dairesi daha sonra Gayri Nizami'den Nizamiye çevrilen Özel Kuvvetler Komutanlığı yeraltı birimlerini kontrol eden Masonlardır ! Askeri Arşivlerde İnglizlerle yapılan Adnlaşma gereği zamanı bekletilmektedir !!!

Kardeş,kastımız Allah rızası.Atatürk'ü böyle tanıyoruz.Bulunduğunuz ithamdan dolayı özür borçlusunuz.

fican
07-12-2013, 18:06
MÜ’MİN, MÜSLİM, KÂFİR, MÜNAFIK, GÂVUR (ATEİST)

Cemi insanların ALLAH’ın emirleri karşısında ittifak etmelerini sağlamak güç olmayacaktır. İnanan kesim yeter ki, mutmain olsun. O zaman bütün insanlar İslâm’ın ne olduğunu anlayacaklar. Bütün semavi din sâlikleri şu halde "ALLAH’tan başka ilâh yoktur" diyorum, ben de müslümanım” diyecektir. Peygamberimiz Efendimiz de böyle buyurmadılar mı: "Lâ ilâhe illâ ALLAH, diyen müslümandır, kardeşimizdir. Kanı, katli haramdır. Gayrı hüküm ALLAH’a mahsustur." Beşerin ölçüsü kelimeyi tevhidin manasını ölçmeye yeterli değildir. Rahmet gözü ile bakabiliyorsan görürsün. “Mü’minin ferasetinden kaçının. Onlar ALLAH’ın nuru ile bakar” buyuruldu. Hangi lisandan olur ise olsun aynı manayı ifade ediyor ise beşerin ölçüsüne göre müslimdir. Anlamını yaşıyorsa mü’mindir. Tevhit dinini kabul etmiyorsa müşriktir. Emri ilâhiyi kabul etmediğinden kâfirdir. ALLAH’ın varlığını kabul etmiyorsa gâvurdur. Bugünkü deyimle ateisttir. İnanıyormuş gibi görünüp de kasıtlı inanmayanlar münafıktırlar.

Bizim muhammedi olarak alışa geldiğimiz her hangi Peygamber efendilerimizin şeriatına tâbi olur ise olsun “Muhammed Resullullah demedi ise kâfirdir, gâvurdur” deme hastalığından Rabbım ümmeti Muhammedi kurtarsın. Bütün semavi dinleri de kurtarsın. Çünkü Muhammedilerdeki bu hastalığın virüsü, mikrobu bizlere de o taraftan geldi. “Benim Peygamberim senin peygamberinden daha üstündür” diye diye Kur’an-ı Kerim’de bu türlü zihniyetten sarih ayetlerle men edildiği, arzda tecelli ettiği ve iman etmiş kişilerin yaşantılarında da müşahede edildiği halde bu hastalıktan hâlâ kurtulmayı düşünemiyoruz. Bilmemiz gerekirdi: Peygamber efendilerimizin cümlesi ALLAH’ın elçileridir. Kendi kendilerinin halikı değiller. Her hangi bir şeyi de basit de olsa yaratmaya muktedir değiller. Kullarının kemâlatına göre Hazreti ALLAH elçilerini ilmi ile bezedi, biz acizler için rahmeti ilâhi olarak gönderdi. Hazreti Halikı zülcelâl kullarına kabiliyetlerine göre seçme yetkisi verdi. Aynı şeriatta kaldı ise onu da makbul kıldı. Bu hakka dair Kur’an-ı Kerim’de çok ayetler vardır, iyi oku!.

PİRİ GALİBİ
H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
TASAVVUF VE ZİKRULLAH İSİMLİ ESERİNDEN ALINTIDIR

HaArP
07-12-2013, 23:00
Kur'an ve Sünnet Hakkı için şahsileştirdiğiniz ve biz böyle tanıyoruz diyerek şahidlik addettiğiniz Kur'ana iman eden Müslümanlar olarak yukarıdaki video hakikatine binaen özür dilemek dahi değil hatanızdan dönmeniz dahi biçare şahanemi Müslüman olarak mesud etmeye yetecektir....! Allah c.c. emrinde galiptir !

fican
07-13-2013, 01:15
Bizim devlet idaresindeki ana programımız, CHP programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır.
Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır.
Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.

Yaşayarak ve görerek.Başka türlü nasıl olabilir?

Atatürk'ün peygamber,sadr,vahiy,cebrail a.s.,ilham gibi metafizik konularda eksikliği veya iman zafiyetinin olduğunu düşünmek biraz saflık olur.

Bu cümlelerin, hiç kimseyi, Atatürk'e düşman kılacak bir tarafı yok.

Gönülden
07-13-2013, 02:05
İdarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatları pek benimsediğiniz belli...gökten inme dogmalar derken bizati Kuran-ı Kerim kastedilir..
Kitabımızın doğruluğunun sınanmadan kabul edilmesi inançlı bir insan için gayet tabidir..Siz bırakın Allah kelamını kul yapı yanlışlıkları irdeleyin..

Atatürk ile ilgili yazılarınızı okurken güldüm gerçekten neredeyse adamı evliya yapacaksınız..gerçi devlet idare sistemininin ana programlayıcısı CHP bundan pek haz etmez ama yerine göre suistimali gayet iyi yapar...

Ben öyle her tasavvuf diye yazılıp çizileni takip edemem ancak bu milletin kurduğu medeniyeti, İslamın yayılıp yaşanmasına sunduğu katkıları biliriz..siz çizdiğiniz Tasavvufu bugünkü gelinen muassır medeniyetinin temsilcisi ve destekçisi gibi göstererek tasavvufa gönül veren insanları bile soğutursunuz...tasavvuf demek cübbe giyen birinin her yazdığını buraya taşımaksa sizin tasavvufi bakışınızı gördük...
Rica ederim tasavvufu birde farklı alim zatlardan okuyunda ufkunuz genişlesin...

fican
07-13-2013, 12:17
İdarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatları pek benimsediğiniz belli...gökten inme dogmalar derken bizati Kuran-ı Kerim kastedilir..
Kitabımızın doğruluğunun sınanmadan kabul edilmesi inançlı bir insan için gayet tabidir..Siz bırakın Allah kelamını kul yapı yanlışlıkları irdeleyin..

Atatürk ile ilgili yazılarınızı okurken güldüm gerçekten neredeyse adamı evliya yapacaksınız..gerçi devlet idare sistemininin ana programlayıcısı CHP bundan pek haz etmez ama yerine göre suistimali gayet iyi yapar...

Ben öyle her tasavvuf diye yazılıp çizileni takip edemem ancak bu milletin kurduğu medeniyeti, İslamın yayılıp yaşanmasına sunduğu katkıları biliriz..siz çizdiğiniz Tasavvufu bugünkü gelinen muassır medeniyetinin temsilcisi ve destekçisi gibi göstererek tasavvufa gönül veren insanları bile soğutursunuz...tasavvuf demek cübbe giyen birinin her yazdığını buraya taşımaksa sizin tasavvufi bakışınızı gördük...
Rica ederim tasavvufu birde farklı alim zatlardan okuyunda ufkunuz genişlesin...


Ülkemiz de şu anda bir parti programıyla yönetiliyor.Partiler, seçimlere mevcut programlarını (yaşayarak ve görerek) günün koşullarına göre güncelleyerek gidiyor.
Bunun nesi yanlış?

Sanırım bu konuda Atatürk'ü en iyi anlayacak olanlar aşağıda bir kısım alıntı yapılan parti programını hazırlayanlar olacaktır.
Teşkilat Bölümünüzde yazan İstanbul ibaresinden, bu programın sahibi parti ile alakanız olduğu düşüncesinden belirtmek isterim ki;Aşağıdaki alıntı ile mesajınız arasında tutarsızlık vardır.

2.1-TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER (http://www.akparti.org.tr/site/akparti/parti-programi#bolum_)
Özgürlükler demokrasinin temelini oluşturur. Hiçbir bireysel ve kurumsal baskı kabul edilemez.
Bir toplumdaki en önemli güven unsuru, toplum içinde yaşayan bireylerin kendi hak ve özgürlüklerine saygı duyulduğuna olan inançlarıdır. Bu inanç tüm sosyal ve iktisadi dinamikleri harekete geçiren temel güçtür. Ayrıca bireylerin hak ve özgürlüklerine saygı, demokratik bir siyasi rejimin toplum tarafından benimsenmesinin, toplumsal barış ve huzurun temel şartıdır.
Partimiz Atatürk ilke ve inkılaplarını, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarmanın en önemli vasıtası olarak algılar ve bunu toplumsal barışın bir unsuru olarak görür.
Piri Galibi Hayatı
1919 (http://tr.wikipedia.org/wiki/1919) yılında Çorum (http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87orum)'da derviş (http://tr.wikipedia.org/wiki/Dervi%C5%9F) anne ve babadan dünyaya geldi.
Çocukluğu, Kadiri (http://tr.wikipedia.org/wiki/Kadiri) ve Rufai (http://tr.wikipedia.org/wiki/Rufai) Şeyhi (http://tr.wikipedia.org/wiki/M%C3%BCr%C5%9Fit) Ali Ahıskavi'nin yanında geçen Kuşçuoğlu, 7 târikten icazetli (http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0cazet) Çorumlu Şeyh (http://tr.wikipedia.org/wiki/M%C3%BCr%C5%9Fit) Hacı Mustafa Anaç'ın hizmetinde bulunarak ondan tasavvuf ilmi tahsil etmiştir. Amcası H.Bekir Kuşçuoğlu Mevlevi (http://tr.wikipedia.org/wiki/Mevlevi) ve Nakşi (http://tr.wikipedia.org/wiki/Nak%C5%9Fi) Şeyhidir (http://tr.wikipedia.org/wiki/M%C3%BCr%C5%9Fit). Çocukluğu tasavvufi (http://tr.wikipedia.org/wiki/Tasavvuf) ortamlarda geçen Galip Hasan Kuşçuoğlu, tek eşli olup ailesinin geçimini mobilya ustalığı ve tüccarlık yaparak temin etti.
Tasavvufa (http://tr.wikipedia.org/wiki/Tasavvuf) bağlı olan Galip Hasan Kuşçuoğlu 1950 (http://tr.wikipedia.org/wiki/1950) yılında Ali Sezâî Kurtaran'ın Halifesi (http://tr.wikipedia.org/wiki/Halife) Kadiri (http://tr.wikipedia.org/wiki/Kadiri) ve Rufai (http://tr.wikipedia.org/wiki/Rufai) Şeyhi (http://tr.wikipedia.org/wiki/M%C3%BCr%C5%9Fit) Mustafa Yardımedici'ye intisab(Şeyh (http://tr.wikipedia.org/wiki/M%C3%BCr%C5%9Fit) i vesile bilerek Allaha verilen söz) etmiş, 1956 (http://tr.wikipedia.org/wiki/1956) yılında halifeliği (icazet) verilmiştir.1993 (http://tr.wikipedia.org/wiki/1993) senesinde Galibi tarikatı (http://tr.wikipedia.org/wiki/Galibi_tarikat)nı tesis etmiş ve sistemleştirmiştir. Çağdaşlığın gerekliliğine dair çeşitli vurgular yapmış olan Kuşçuoğlu ayrıca "Allah (http://tr.wikipedia.org/wiki/Allah) vardır diyen herkes Müslümandır (http://tr.wikipedia.org/wiki/M%C3%BCsl%C3%BCman). "Peygamberler din (http://tr.wikipedia.org/wiki/Din) getirmemiş İslamiyet (http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0slam) üzere gelmişler, şeriat getirmişlerdir. Hepsinin şeriatı haktır. Kişi hangi peygamberin (http://tr.wikipedia.org/wiki/Peygamber) şeriatına bağlıysa o isimle anılır (Muhammedi (http://tr.wikipedia.org/wiki/Muhammedi), İsevi (http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0sevi), Musevi (http://tr.wikipedia.org/wiki/Yahudi) gibi)" bu düşüncelerin hayat sistemi olduğunu söyler. [1] (http://tr.wikipedia.org/wiki/Galip_Hasan_Ku%C5%9F%C3%A7uo%C4%9Flu#cite_note-1) Şeriatlar arası diyaloğu (http://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=%C5%9Eeriatlar_aras%C4%B1_diyalog&action=edit&redlink=1) da savunmaktadır. [2] (http://tr.wikipedia.org/wiki/Galip_Hasan_Ku%C5%9F%C3%A7uo%C4%9Flu#cite_note-2)

HaArP
07-13-2013, 18:23
tasavvuf demek cübbe giyen birinin her yazdığını buraya taşımaksa sizin tasavvufi bakışınızı gördük...

Mustafa Kemal'i temize çıkarmaya çalışmak haşa Evliya ilan etmeye kalkmak ! Ve Kur'an ve Sünnet yolunda olduğunu iddia etmek !

Bu çelişkiler Galibi Tarikatının üzerine çökmüştür !!!

fican
07-13-2013, 20:37
Atatürk iman sahibi,ehli tarik, dini bütün idi.
Bu gerçeği haykırmak bize bir yük değil aksine ZEVKİMİZDİR.
Yaşarken O'nun yönünü değiştiremediler,ölüsününde yönünü değiştiremeyecekler.

HaArP
07-14-2013, 03:08
Atatürk iman sahibi,ehli tarik, dini bütün idi.
Bu gerçeği haykırmak bize bir yük değil aksine ZEVKİMİZDİR.
Yaşarken O'nun yönünü değiştiremediler,ölüsününde yönünü değiştiremeyecekler.

Söyledikleriniz safsatalardan başka bir şey değildir...! Kur'an ve Sünnetten bahsedenlerin sizi ciddiye almayacağını biliyor olmanız gerek !

http://www.youtube.com/watch?v=Y_WIwFco7T8

fican
07-14-2013, 12:29
Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlarından, Atatürk ve Din Eğitimi (Ahmet Gürtaş) kitabında bütün şahitleri ile görebilirsiniz: Aynı kitapta üçüncü hatıra. Geçtiğimiz yıllarda yüz yaşını geçgin olarak İstanbul Merkez Efendi imam hatibi iken vefat eden, Cumhuriyetin ilânından önce İstanbul’da şeyhülmeşayıh ünvanı ile anılan Nurullah Efendi, özel doktoru Prof. Dr. Naci Bor Efendiye şu olayı bizat kendisi anlatıyor:
Nurullah Efendi, Atatürk’ün sekreteri olan amcazadesinden kendisini Atatürk’le görüştürmesini ister. O da Nurullah Efendiyi Ankara’ya davet eder. O günlerde Atatürk bir vesile ile resepsiyon vermektedir. Sekreter, Nurullah Efendiyi Atatürk ile resepsiyonda karşılaştırarak görüştürmeyi pilânlar ve bu maksatla resepsiyona Nurullah Efendiyi davet eder. Arzu edilen bu görüşme gerçekleşir. Ve Atatürk, Nurullah Efendi ile bir köşede hayli sohbet eder.
O günlerde türbe, tekke ve zaviyeler kapatılmış bulunmaktadır!
Söz buna intikal edince Atatürk, Nurullah Efendiye der ki:
--Efendi Hazretleri! Tekke, türbe ve zaviyeleri ben kapattım! Allâh bana ömür verecek mi? Bilmiyorum; ama şayet ömrüm olursa, günü gelince bunları yine ben açacağım!
Atatürk bu hakikati gerçek şeyh efendiye ifşa etti.

PİRİ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP İSİMLİ ESERİNDEN ALINTIDIR.

HaArP
07-15-2013, 03:17
1HLBqtnKOD4

HaArP
07-15-2013, 03:34
Söz buna intikal edince Atatürk, Nurullah Efendiye der ki:
--Efendi Hazretleri! Tekke, türbe ve zaviyeleri ben kapattım! Allâh bana ömür verecek mi? Bilmiyorum; ama şayet ömrüm olursa, günü gelince bunları yine ben açacağım!
Atatürk bu hakikati gerçek şeyh efendiye ifşa etti.

Dini YIKTI ! Geri getireceğine söz verdi ha ! Tarihte böyle bir vaka görülmemiştir...! Siz bırakın tarihi İslam'ı dahi bilmiyorsunuz !!!

Bu safsatalarla yaşamaya devam ediniz...! Mustafa Kemal'den dahi Dine bakılmaz ! Dinden bakmayı öğrenin !!! Allah c.c. kendi yolunda cehd edenlerle beraberdir...! Ebu Cehillerin hiç yardımcısı yoktur !

fican
07-15-2013, 12:39
Kur’ân baştan aşağı sevgiyi anlatır. İnsan seviyorsa insandır.
İnsanı tanımadan ALLAH tanınmaz.
"İrfan mektebi yüce insanların hakikatleri tahsil üniversitesidir."
Kalp ne zaman sevgi ile donanırsa o zaman ismi gönül olur.
Sevgi olmazsa, gönül ne işe yarar?
Gönül olmazsa sevgi nereye konur?
Gönül sevginin durağıdır.

PİRİ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
RAHMET DAMLALARI İSİMLİ ESERİNDEN ALINTIDIR.

fican
07-16-2013, 23:12
Felsefenin akışı beyinden kalbedir. Tasavvufun tariki ise kalbden beyinedir. İkisinin de yolları ayrı ayrıdır. Öz olarak kalbden beyine giden yola “ehli tarik” denilmiştir... Felsefeyi tanzimi ilâhi olan tasavvufla eş değer görmeyelim. Felsefe nefsin ürettiği, maddeden öte gidemeyen ilmel-yakıyndır. Maddede her zerrede ALLAH’ın varlığının, tenezzülen fiili sıfatlarının zuhurunu hissetmektir.
Müşterisi azda olsa Tasavvuf, Manadır, dinin aslı ve özüdür. İhlas, takva, veradır..

PİRİ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
TASAVVUF VE ZİKRULLAH İSİMLİ ESERİNDEN ALINTIDIR

HaArP
07-17-2013, 05:32
Lisân-ı pâk-i Nebî’den yalanlar uyduruyor:
Sıkılmadan da "sevâb işledim" deyip duruyor!
Düşünmedin mi girerken şerîatin kanına?
Cinâyetin kalacak zanneder misin yanına?

Sevâb ümid ediyor ha! Deyin ki nâmerde:
"Sevâbı sen göreceksin huzûr-ı mahşerde!
Tepende gezdirecek ra’d-ı intikamını Hak,
Ki yıldırımları beyninde kaynayıp duracak.

Yakandan inmeyecek dest-i kahrı husrânın...
Nasıl iner ki, önünden kaçıp da nîrânın,
Civâr-ı nûr-ı nübüvvette mültecâ bulsan;
Bu türlü kurtuluş imkânı yok ya... Kurtulsan;

Şu izdihâmın elinden -ki belki bir milyar
Nüfûs-ı hâsiredir- kaçmak ihtimali mi var?
Bugün fesâdına kurban olan zavallıların
Vebâli boynuna yüklenmesin mi yoksa, yarın?

Kolay mı ümmeti idlâl edip sefîl etmek?
Kolay mı dîni hurâfât içinde inletmek?
Niçin Kitâb-ı İlâhî’yi pâyimâl ettin?
Niçin şerîati murdâr elinle kirlettin?

Çıkıp tepinmeye yok muydu başka bir sâha?
Nedir bu salladığın çifte, Kâbetu’llâh’a?
Herif! Şu millet-i mâsûmeden ne isterdin,
Ki doğru yol diye tuttun, dalâli gösterdin!"

Sn. Mehmet Kula M.Akif'in bu şiiri 1914 yılında kaleme alındığı biliniyor Fatih Kürsüsünde ; 1914 yılında Safahat’ın dördüncü kitabı olarak yayınlanmadan önce, Sebil-ür-Reşad mecmuasında, 27 Haziran 1329 (1913) - 10 Temmuz 1330 (1914) tarihleri arasında tefrika edilmiştir.
Eser iki bölümden meydana gelmektedir:
“İki Arkadaş Fatih Yolunda” ve “Vaiz Kürsüde.” Mesnevi nazım şekliyle ve aruzun Mefâilün/Feilâtün/Mefâilün/Feilün (Fa’lün) kalıbıyla yazılan eserin sonu dua ile tamamlanmıştır.Fatih Kürsüsü’nde adlı manzume, tıpkı Süleymaniye Kürsüsü’nde olduğu gibi, yapı bakımından giriş, gelişme ve sonuç bölümleri olan bir tahkiyeli eser görünümündedir.

Mustafa Kemal'e en güzel verilen cevaplardandır !

emgE1VVxek0

UCF4etysInE

fican
07-17-2013, 16:19
Peygamberimiz Efendimiz buyurdular ki;
Mürşit olmadığı halde mürşitlik iddia edenler ümmetimin en şerlileridir.
HZ. ALLAH bütün kullarını bu türlü hakîkat dışı cehlin şerlerinden korusun.

Peygamberimiz Efendimiz Hazret-i Muhammet Mustafa (s.t.a.v) tarafından Mekke-i Mükerreme’de 30 Ocak 1995 sabah namazından sonra hal-i yakazada hitab edildi bu abd-i âcize. Bütün insanlık alemine duyurmaklığım işaret edildi:
"Ümmetim geçmiş zamana göre değil, yaşayacağı zamana göre hazırlansın." (Hitab-ı Resul) Ravisi bu abd-i âciz.

PİRİ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU

HaArP
07-18-2013, 01:53
http://www.angelfire.com/ak4/dervisan/kitap/kiyamet/index.html

fican
07-18-2013, 17:31
http://www.angelfire.com/ak4/dervisan/kitap/kiyamet/index.html

Kardeş, hemen kıyameti kopartma.:(

Tasavvufsuz din yaşanmaz.
Evliyasız da tasavvuf olmaz.Her devirde mevcut olan, yaşayan, peygamber efendilerimiz zamanında onları,o zamanda değilse, varisi EVLİYA'yı bulmak,tabi olmak,tanımak EMRİ İLAHİ dir.
Peygamber Efendimiz buyurdular ki:
''Ben ilim şehriyim,Ali kapısıdır'' İlim şehrine girmek istiyorsan bu kapıdan girmen gerekir.
Evliya aynı zamanda rahmet kapısı,ümit kapısı, tövbe kapısıdır.
BU KAPI, KIYAMET KOPACAK, ONDAN SONRA KAPANACAKTIR.

HaArP
07-19-2013, 03:25
Tasavvufsuz din yaşanmaz.

Ne Münasebet ! Tasavvuf bir edep ilmidir... Çok önemlidir... Lakin haddinde fazla Hak vermekde ifrattır !

Peygamberimiz Döneminde Tasavvuf söz konusu değildir...!

Zamanımıza binaen Tasavvuf Ahlak ve Nefsi konuda cehd adına önemli olsada Dinin bileziği saymak Ahir zaman olgularındandır !

Ayrıca Kıyamet Alametlerin küçük ve büyüklerini inceleyip tekrardan tefekkür adına koydum naçizane...!!!

zülcenaheyn
07-20-2013, 08:32
Ne Münasebet ! Tasavvuf bir edep ilmidir... Çok önemlidir... Lakin haddinde fazla Hak vermekde ifrattır !

Peygamberimiz Döneminde Tasavvuf söz konusu değildir...!

Zamanımıza binaen Tasavvuf Ahlak ve Nefsi konuda cehd adına önemli olsada Dinin bileziği saymak Ahir zaman olgularındandır !

Ayrıca Kıyamet Alametlerin küçük ve büyüklerini inceleyip tekrardan tefekkür adına koydum naçizane...!!!

Hz. Peygamber efendimiz s.a.v. zamanında tasavvufun belki ismi değil fakat işlevi vardı...

Ashab içinde ashab-ı suffe isminde bir zümre vardı peygamberimize her şeyini feda ederek hizmet eden.. onlar ilk sofilerdendir...

Peygamber efendimiz bu kimselere zikir olarak çekmeleri için esmalar verirdi..

Ayrıca biliyoruz ki ashab'dan peygamberimize aşık olan, onu görmeden edemeyen, yerinde duramayan çok kişi vardı ki bu da aşktır... bu aşk da onların imanını kuvvetlendirirdi...

Ayrıca peygamber efendimizin cihaddan çok daha mühim olduğunu belirtmek için nefs tezkiyesine CİHAD-I EKBER dediğini biliyoruz....

Tasavvuf yok muydu? Tam tersine en çok tasavvuf vardı!

zülcenaheyn
07-20-2013, 08:35
Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlarından, Atatürk ve Din Eğitimi (Ahmet Gürtaş) kitabında bütün şahitleri ile görebilirsiniz: Aynı kitapta üçüncü hatıra. Geçtiğimiz yıllarda yüz yaşını geçgin olarak İstanbul Merkez Efendi imam hatibi iken vefat eden, Cumhuriyetin ilânından önce İstanbul’da şeyhülmeşayıh ünvanı ile anılan Nurullah Efendi, özel doktoru Prof. Dr. Naci Bor Efendiye şu olayı bizat kendisi anlatıyor:
Nurullah Efendi, Atatürk’ün sekreteri olan amcazadesinden kendisini Atatürk’le görüştürmesini ister. O da Nurullah Efendiyi Ankara’ya davet eder. O günlerde Atatürk bir vesile ile resepsiyon vermektedir. Sekreter, Nurullah Efendiyi Atatürk ile resepsiyonda karşılaştırarak görüştürmeyi pilânlar ve bu maksatla resepsiyona Nurullah Efendiyi davet eder. Arzu edilen bu görüşme gerçekleşir. Ve Atatürk, Nurullah Efendi ile bir köşede hayli sohbet eder.
O günlerde türbe, tekke ve zaviyeler kapatılmış bulunmaktadır!
Söz buna intikal edince Atatürk, Nurullah Efendiye der ki:
--Efendi Hazretleri! Tekke, türbe ve zaviyeleri ben kapattım! Allâh bana ömür verecek mi? Bilmiyorum; ama şayet ömrüm olursa, günü gelince bunları yine ben açacağım!
Atatürk bu hakikati gerçek şeyh efendiye ifşa etti.

PİRİ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP İSİMLİ ESERİNDEN ALINTIDIR.

Eğer böyle bir sözü var ise neden kemalistlerin tavrı değişmiyor?

fican
07-20-2013, 14:34
Eğer böyle bir sözü var ise neden kemalistlerin tavrı değişmiyor?

Bu durum merhum İsmet İnönü'nün de bilgisi dahilindeydi.Aşağıdaki yazıyı dikkatle okumanızı isterim.
Hakikat olan Atatürk'ün dini bütün olduğudur.
Bunun dışındaki her görüş, tutum ve tavır aynı amaca hizmet eder. Toplumsal ayrışma ve düşmanlık.

http://i.imgur.com/k3APHDL.jpg

Yaşadığım o günlerin şahidiyim. Mülakat yaptığım Nokta dergisinde de bahsetmiştim. Dindar yaşayan insanların Mustafa Kemal Paşa’ya: “Mehdi resul” dediklerine şahidim. Çok geçmedi, bir kaç sene sonra hurafa ve bidatların, katı kuralların mahkumu, ALLAH’ın sonsuz rahmetinden habersiz, cehennem yolundan başka yol tanımayan, hakikat yoksunları, ”mehdi resul” dedikleri Atatürk’e: “Deccal” ve neüzü billah: “Kafir” dediler. Bu değişik düşünceyi halâ anlamış değilim. Ancak, İslam’ı cinsel organından tanıyan, mütehassıs dindar geçinenler az değil. Onlar için kelime-i tevhit önemli olmayıp, onların şahidi açık gözle görülürse şahittirler. Her zaman aşikar olmadığından “kafirdir” diye öldürürler. Bakarlar ki, malum ölçüleri ile yanılmışlar; “Müslüman’mış” diye namazını kılarlar.
Bu bilgelere:Sorsan:
“Selanik nerededir” bilmez;
Bilir Cebrail’in kaç kanadı var!..
Bu bilgelerden daha farklı bilgelerde vardır ki, onların ölçüleri maddeden öte gitmez. Mana onlar için bir şey ifade etmez. Hikmet ve marifetullah -ki metafiziktir- ilgileri dışındadır. Atatürkçü geçinirler, güya aydın kesim!.. O büyük insanın makamı cennet olsun. İcraatındaki maksat ve manayı anlamayıp Atatürk’ün icraatını ve geçici yasaklarını dine karşı kasten yaptığını zannederek imansızlığına eş değer gören, öylesi işlerine gelen, kültürlü, materyalist, iman fukaraları, dünyadan sonra hayat kabul edemeyen, aydın geçinen, Amentü yoksunlarının emr-i ilahiyi yeteri kadar bilemediğinden, hurafe ve bidatları din zannedip, başka ilim kabul edemeyen, saftirik, fakat samimi inanç sahiplerinin de müşterek yaptıkları tahrifatın acısını millet olarak halâ çekiyoruz .

PİRİ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
METAFİZİK I İSİMLİ ESERİNDEN ALINTIDIR

fican
07-20-2013, 16:03
Hz. Peygamber efendimiz s.a.v. zamanında tasavvufun belki ismi değil fakat işlevi vardı...

Ashab içinde ashab-ı suffe isminde bir zümre vardı peygamberimize her şeyini feda ederek hizmet eden.. onlar ilk sofilerdendir...

Peygamber efendimiz bu kimselere zikir olarak çekmeleri için esmalar verirdi..

Ayrıca biliyoruz ki ashab'dan peygamberimize aşık olan, onu görmeden edemeyen, yerinde duramayan çok kişi vardı ki bu da aşktır... bu aşk da onların imanını kuvvetlendirirdi...

Ayrıca peygamber efendimizin cihaddan çok daha mühim olduğunu belirtmek için nefs tezkiyesine CİHAD-I EKBER dediğini biliyoruz....

Tasavvuf yok muydu? Tam tersine en çok tasavvuf vardı!

Ayrıca; mana ilmi (TASAVVUF) İsevi Şeriatında,Musevi Şeriatında,diğer Şeriatlarda da mevcuttur. Dünya kurulduktan beri.Çünkü Hz. Allah hiç bir zaman yeryüzünde RAHMETİNE VESİLE VAZİFELİ KULLARINI eksik etmemiştir.

‘‘Ey İman edenler Yahudi ve Hıristiyanların Evliyalarını Evliya edinmeyin. Zira onlar kendilerinin evliyasıdır. İçinizde onların evliyalarını evliya edinenler onlardandır. Allah zalımlar toplumuna yol göstermez.
(Sonra gelen şeriatı kabul ettikten sonra, evvelki şeriattaki evliyalar senin şeriatından lutfedilen evliya değildir. Sana lutfedilen şeriatını gününe yansıtan ve emri ilâhiye uyumlu evliyana tabi ol. Geri döndüğünüz zaman evvelki şeriata dönüşünle sonra gelen şeriata biatınla indi ilâhiyede nefsine zulüm etmiş olursunuz.) Maide Suresi, 51‘‘Ey inananlar, müminleri bırakıp da kâfirleri ‘‘EVLİYÂ’’ edinmeyin. Allah’a aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz.’’ Nisa 144‘‘Dikkat et! EVLİYAMA korku yoktur; onlar üzülmeyeceklerdir de.’’ Yunus 62
Onlar, İman edip de Takvâya ermiş olanlardır. Yunus 63
Onlar için dünya hayatında da ahirette de “Müjde” vardır. Allah’ın buyruğunda asla değişme yoktur. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir. Yunus 64Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır, kimi de hidayetten mahrum ederse artık onu doğruya yöneltecek MÜRŞİT bulamazsın. Kefh 17‘‘Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbî olun, onların sözlerini önemseyin. Çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir.’’ Yasin 21Bir nâib aracılığı ile Rabbınıza yönelin ve ona tam teslim olun.” Lokman 15

HaArP
07-21-2013, 03:22
Hz. Peygamber efendimiz s.a.v. zamanında tasavvufun belki ismi değil fakat işlevi vardı...

Ashab içinde ashab-ı suffe isminde bir zümre vardı peygamberimize her şeyini feda ederek hizmet eden.. onlar ilk sofilerdendir...

Peygamber efendimiz bu kimselere zikir olarak çekmeleri için esmalar verirdi..

Ayrıca biliyoruz ki ashab'dan peygamberimize aşık olan, onu görmeden edemeyen, yerinde duramayan çok kişi vardı ki bu da aşktır... bu aşk da onların imanını kuvvetlendirirdi...

Ayrıca peygamber efendimizin cihaddan çok daha mühim olduğunu belirtmek için nefs tezkiyesine CİHAD-I EKBER dediğini biliyoruz....

Tasavvuf yok muydu? Tam tersine en çok tasavvuf vardı!

Kavramları karıştırdığınızı görmekteyim... Peygamberimiz döneminde Allah'ın zikr edilmesi ve tavsiyesi ile Tasavvuf tanımlamanız doğru değildir...! Ayrıca Cihad-ı Ekber kavramı her ibadet için genişletilmiş ve Cihadda da vukusu bulan bir kavramdır...! Cihad-ı bırakıp yahutta mücadeleyi bırakıp bir kenarda zikr ile uğraşmak kınanmıştır ! Zamanımıza gelince Tasavvuf edep ilmidir ! İslam ile Tasavvuf yanyana koyulması hoştur da İslamın önüne geçmesi yahutta Dinin bileziği haline getirilmesi bahsi konumuzdur !!! Tasavvufun önemi muhakkaktır ! Lakin Tasavvuf olmadan Din olmaz dersenizbu mübalağadır ! Hatta Allahualem küfre girebilir !!! İfrat ve tefrit açıları bakımından ele almak daha doğrudur !!!

Molla Kasm
07-22-2013, 01:34
xy7ma4_ayet-ve-hadislerle-tasavvuf-gercegi-1-muthis-bir-sohbet_news

http://www.dailymotion.com/video/xy7ma4_ayet-ve-hadislerle-tasavvuf-gercegi-1-muthis-bir-sohbet_news

Molla Kasm
07-22-2013, 01:35
xy7m6x_ayet-ve-hadislerle-tasavvuf-gercegi-2-muthis-bir-sohbet_news

http://www.dailymotion.com/video/xy7m6x_ayet-ve-hadislerle-tasavvuf-gercegi-2-muthis-bir-sohbet_news

Molla Kasm
07-22-2013, 01:37
xy3fqr_rabita-sirk-degildir-ayet-ve-hadislerle-vehhabilere-cevap_news

http://www.dailymotion.com/video/xy3fqr_rabita-sirk-degildir-ayet-ve-hadislerle-vehhabilere-cevap_news

Molla Kasm
07-22-2013, 01:39
xy15rq_seyhi-olmayanin-seyhi-seytan-midir-nureddin-yildiz-a-cevap-1_news

http://www.dailymotion.com/video/xy15rq_seyhi-olmayanin-seyhi-seytan-midir-nureddin-yildiz-a-cevap-1_news

HaArP
07-22-2013, 03:28
İslam Tarihi boyunca Tasavvufa İslami Ayet ve Hadislerle delil aranmıştır...! Bu çalışmalar bir edep ilmi olan tasavvufun güzelliğini İslam ile bağdaştıranları rahatsız etmesede ! Tasavvufun anlamı Ashab-ı Suffe örneğinde olduğu gibi kenara çekilen ticareti, ailesi olmayan kimseleri Peygamberimizin sosyal manada işlerinden ötürü bazı hadis ve ayetleri duymayanlar adına topladığı ilim meclisi ve bu meclisin İslam'ı yaymada gösterdiği başarılar manasında algılanmasının ötesine geçmiş ve İran menşeili felsefelerin akımında algı ve adetlerle birleşmiş ve ifrat ile tefrit açıları oluşturmuştur !

Tasavvuf güzel bir edep ilmidir ! Lakin İslam'ın bizatihi kendisi Haşa değildir !!!

Bu vesile ile İslam'da ölülerden yardım isteme, rabıta gibi kavramlar İslam kaynaklı değildir...! Bakış kavramındaki mübalağalar derecesine ve zararına göre değerlendirilirken seyyie yahutta hasene bid'at sınıflarına alınabilmektedir...! Lakin İslami delilleri söz konusu değildir !!!

fican
07-22-2013, 21:07
MÜRŞİTTE ARANILACAK VASIFLAR
1: MANEVİ VAZİFESİ SIHHATİ BELİRLİ ŞAHİTLER TARAFINDAN KABUL GÖRMÜŞ ŞEYH EFENDİDEN TASDİKLİ İZNİ İCAZETE SAHİP OLMASI ! .
2: VAZİFESİ SIHHATLİ ŞEYH EFENDİNİN ŞAHİTLER HUZURUNDA İRŞAT VAZİFESİNİN ALENİ TEBLİĞ EDİLMİŞ OLMASIDA MANEVİ SIHHATININ BELGESİDİR HER NE SEBEBDEN YAZILI BELGE OLMASADA ,
3: BİAT EDDİĞİ KİŞİNİN MADDESİNDE VE MANALARINDA MENSUB OLDUĞU ZATIN VAZİFESİNİN GERÇEK OLUĞUNA AŞİNA OLMASI AZ DA OLSA MUTLAKA GEREKLİDİR
4: ŞAHSINDA RABITA SELAHİYYETİ VERİLMİŞ OLMASI RABITASINA MUTLAKA CEVAB ALINMASI !.
5: MÜRŞİDİN YAŞANTISINDA GÜNAHI KEBAİR ÜZERE İSRARLI OLMAMASI ..
6: MENSUB OLDUĞU MÜRŞİDİNİN BİLİNEN VE GÖRÜNEN SIFATININ ALEMİ MANADAKİ ZUHURUNDA PEYGAMBERİNİN SIFATININ MÜRŞİDİN SIFATINDA ZUHURUNUN EHLİ AŞKIN VE SADIK DERVİŞİN MANASINDA GÖRÜLMESİ MÜRŞİDİNİN MANEVİ VAZİFESİNİN GERÇEKLİĞİNİN ŞAHİDİDİR!...
7: MÜRŞİDİN MADDEYİ VE MANAYI HELE DİNİ İSTİSMARI MANEVİ VAZİFESİNİN OLMADIĞININ GÖSTERGESİDİR .. BU TÜRLÜ İSTİSMARLAR HEP GİZLENMEYE ÇALIŞILIR AMA GİZLİYEMEZLER GÖREN GÖZLER İÇİN HEP KUYRUKLARI DIŞARIDADIR ...

Galibi vazifelilerin tariki müstakim el kitabı ve islami tasavvuf prensipleri!
kitabından alıntıdır.

fican
07-24-2013, 14:11
Peygamberimiz Efendimiz buyurdular ki;
Mürşit olmadığı halde mürşitlik iddia edenler ümmetimin en şerlileridir.
HZ. ALLAH bütün kullarını bu türlü hakîkat dışı cehlin şerlerinden korusun.


Peygamberimiz Efendimiz Hazret-i Muhammet Mustafa (s.t.a.v) tarafından Mekke-i Mükerreme’de 30 Ocak 1995 sabah namazından sonra hal-i yakazada hitab edildi bu abd-i âcize. Bütün insanlık alemine duyurmaklığım işaret edildi:
"Ümmetim geçmiş zamana göre değil, yaşayacağı zamana göre hazırlansın." (Hitab-ı Resul) Ravisi bu abd-i âciz.

PİRİ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU

HaArP
07-25-2013, 02:49
"Ümmetim geçmiş zamana göre değil, yaşayacağı zamana göre hazırlansın."

Nedir bu zırvalar ???

Ahir zaman Hadisleri ile çelişmektedir...! Ahir zamanda gelecek olan Mehdi a.s.'ın aynen Peygamber efendimizin dönemindeki gibi sünnetleri ihya edileceği bildirilmesine rağmen bu safsatalarla insanları kandırmak ne kadar doğrudur ???!

Ayırca rüya yahut ilhamlarla amel edilmez !!!

fican
07-25-2013, 11:58
Nedir bu zırvalar
bu safsatalarla insanları kandırmak ne kadar doğrudur
Bu vesile ile İslam'da ölülerden yardım isteme, rabıta gibi kavramlar İslam kaynaklı değildir...!
Lakin Tasavvuf olmadan Din olmaz dersenizbu mübalağadır !
Peygamberimiz Döneminde Tasavvuf söz konusu değildir...!
Siz bırakın tarihi İslam'ı dahi bilmiyorsunuz !!!
Bu safsatalarla yaşamaya devam ediniz...!
Ebu Cehillerin hiç yardımcısı yoktur !
Söyledikleriniz safsatalardan başka bir şey değildir...!
Bu çelişkiler Galibi Tarikatının üzerine çökmüştür !!!
Öncelikle Allah c.c. tarafından Islah görevi ile görevlendirildiğini iddia etmek ve buna şahid olmak tarzındaki açıklamalar safsatadır...
Bu cahillerin meseleyi örtmek adına kullanageldikleri kelimelerdir...!
Lakin Sarih delillerde net ve sarihtir ki bunlar sisyasi projelerden başka bir şey değildir...!!!
Haşa ve Kella Allah c.c. tarafından bu görev üzerine görevlendirildiğini iddia etmek saçma olduğu kadar şahid olabilmek ondan daha saçmadır...!
Saçmalıklarınız bizi ifşad etmez.
3930. Ahireti inkâr edenin delili, her an ancak sudur: Eger baska bir âlem olsaydı onu görürdük.
Bir çocuk, aklın eserlerini görmüyor diye akıllı adam, akla ait seyleri nakletmez mi ki?
Akıllı bir adam da ask ahvalini görmezse askın kutlu ayı eksilmez ya!
Yusuf'un güzelligini kardeslerinin gözleri görmedi. Fakat Yakub'un gözünden gizli kalmadı ki.
Musa'nın gözü, asayı bir sopadan ibaret gördü ama gayb gözü de onu bir yılan, bir kıyamet gördü.
Hz.Mevlana 'ONLAR OKUMADILAR SADRDAN,HEP OKUDULAR SATIRDAN'
Hz.Yunus Emre
Yaşamadığınız,yabancısı olduğunuz ve beş duyunuzun esaretinde kalmak suretiyle 'Benim bildiğimden ve gördüğümden daha ötesi yok' diyerek, AŞKI İLAHİ - HİTABI İLAHİ - EVLİYA - TASAVVUF - HİTABI RESUL - RABITA - HALİ YAKAZA - METAFİZİK gibi HAKİKATLERİ inkar etmek,yaşayanlara hakaret etmek yerine- 'NASIL OLUR? diyerek HZ.ALLAH'TAN yardım dileyin.

HaArP
07-25-2013, 23:04
Hak Kulundan İntikamını Yine Kul İle Alır... İlmi-Ledün Bilmeyen Onu Kul Etti Sanır...

İlmin Hakkını vermek gerek !!!

fican
07-26-2013, 22:39
TASAVVUFÎ MÜRACAAT (RABITA)

“Bu dünyada âmâ, ahirette âmâ” ayetini idrak etmiş bahtiyarlar... Onlar şeytandan tahrik geldiği zaman kendi iradeleri ile izale edemezlerse ALLAH’ı zikrederek, aczini itiraf ederek (rabıta) yaparlar. ALLAH’a iltica ederler. Zati sıfatı olan “muhalefetün lil-havadis” (yarattığı hiç bir şeye benzemeyen) Rabbını bir şekilde tahayyül etmeden rabıta edemeyeceğinden rahmeti ilâhi olarak kuluna ferahlık ihsan etmiş. Şeriatıyla yükümlü olduğu ALLAH’ın elçisi Peygamber Efendimiz ahirete yürümüşse hayatta olan vârisini ALLAH’a müracaat etmesi için Resûl-i Ekrem ve Nebiyyi muhterem (s.a.v.) Efendimizin talimi üzere rabıta yapar. ALLAH’a müracaat kastı ile şeriatına tâbi olduğu Peygamber Efendisinin suretini tahayyül ederek o sureti tahayyül edemiyorsa, veraset taşıyan mürşidini bir an müracaat kasti ile düşünmesi. Ne için rabıta etti ise rahmeti ilâhinin bu yönde hemen zuhurunu zevkle görecek. Ve mutmain olmaması ehliaşk için düşünülemez. Samimiyetle yapılan rabıta ret olunmaz. Yeter ki mürşidi sahte olmasın,. Dünyasını değiştiren mürşitlere de rabıta edilmez. Mürşidin bir ölçüsü de rabıtadır. Misal olarak arz edeyim: İbadet ve taat anında şeytan engellemek ister. İşte o an kastın ALLAH’a iltica olarak rabıta yaptığın an bir anda o engelin imha olduğunu göreceksin.
Nefsin ve nahoş hâdiselerin zuhurunda da manen müdahale istiyorsan hemen Rabbımın lütf-u ihsanı olarak rabıtayı unutma. Bize üstatlarımızın tavsiyeleri bu veçhile olup, bizde devamlı rabıta tavsiye edilmemiştir. Na-ehil rabıtayı bilmediği için küfür zanneder. Kesinlikle bilelim ki, imandır. Amentü’ye küll olarak iman edenlerin, kitab-ı ilâhiyi, Peygamber Efendimizin tebliğ ettiği şeriatı kabul edenlerin, ALLAH’ın lütfu olan tertibi, tanzimi ilâhiyi kabul etmesi ile yaşayabilen sadıkların, bahtiyarların yolu. Tasavvuftur, tarikattır. İhlas, takva, vera bu yolda yaşanır. İtminanı kalb tecelli eder. Mananın zevki kalıcı olur. İmanının verdiği gerçeklerin güzelliğini nefsin yasak zevkine dönüştürmediği müddetçe mütteki ve mü’mindir!.. Rahmeti ilâhiyenin kalıcı ve devamlı olmasına en büyük vesile kalbinde kalası kurulmuş, üzerinde titizlikle durulan, ehlî tasavvufun yegane ümidi ve silahıdır. “Lâ ilâhe illallah”ın manasını yaşayıp ehli tevhidin, ehliaşkın yegane ümidi, dayanağı Hazreti ALLAH’ın rızasını kazanmaktır şunu hatırdan çıkarmayalım. Bu rahmeti ilâhi akılcı dincilerin ölçülerine göre değildir.. Onlar ibadet ve taat yönündeki emri ilâhileri, zikir meclisinde olanların cümlesi kemâlatlı kullarımdır hitabı ilâhiyi yeteri kadar kabul edemezler. Haşa, bu halleri imansızlık değil. Fakat taklitten öte gitmez. Gitmiş gibi görülse de kalıcı değildir. O kemâlatlı kullarına benzemez. Sahih-i Buhari’nin (Tecrid-i Sarih Tercümesi) onikinci cildinde Ebu Hureyre (r.a.)’dan rivayet edilen hadisi şerifte “Zikir meclislerini arayan melâikeler vardır. Zira melâikelerin gıdası zikrullahdır.” Devam eder... Hadisi Şerif’in nihayetinde melâikelerinin sualine cevaben “Ey melâikelerim, sizleri şahit kılarım ki, o mecliste bulunanları korktuklarından emin, umduklarına nail eyledim. Onlar öyle kemâlatlı kullarımdır ki, onların yanına şaki gelmez. Onu da affettim” diye buyurdu, Hazreti ALLAH (c.c.).
İmanları akıl ölçüsünden öte nasip almak istemeyenler için rahmeti ilâhiler, manevî tedrisat görmediklerinden, onlar için elbette gariptir. Hüküm ALLAH’ındır. Gerçek ilim ALLAH’ın yed-i kudretindedir. Hikmet, buyurmuştur. Hikmet, mü’minin kayıp malıdır, nerede bulursa alsın, hitabı ilâhisi umuma şamil olup (biz Yusuf’a rüyanın tabirini öğrettik, ona hikmet verdik) buyurduğu gibi istisnai ilimlerin istisnai vazifelilerde zuhuru görülür.

PİRİ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
TASAVVUF VE ZİKRULLAH İSİMLİ ESERİDEN ALINTIDIR

HaArP
07-27-2013, 03:10
Allah c.c. nu tahayyül edemediği için Sözde evliyanın rabıta ile yüzünde bağlantı kurulması ve Osözde Velide Allah'ın tahayyül edilmesi Allah'ın Velide zuhur ettiğini iddia etmek bu manadaki Rabıta şirktir !!!

Allah c.c. Evliyada zuhur etmez ! Çünkü evliya olduğunu kimse bilemez ! İnşaAllah evliya hüsnü zannı vardır !!!

İfrat ve Tefrit ölçülerini aşmamak lazım ! Rabıta eğer nefsini kontrol etmede zorlandığı anda Şeyhini hatrına getirmek suretiyle kalbini bağlamaya cehd etmek suretiyle çaba göstermesi kınanmaz !!!

fican
07-27-2013, 13:50
Allah c.c. nu tahayyül edemediği için Sözde evliyanın rabıta ile yüzünde bağlantı kurulması ve Osözde Velide Allah'ın tahayyül edilmesi Allah'ın Velide zuhur ettiğini iddia etmek bu manadaki Rabıta şirktir !!!

‘‘Ey İman edenler Yahudi ve Hıristiyanların Evliyalarını Evliya edinmeyin. Zira onlar kendilerinin evliyasıdır. İçinizde onların Evliyalarını Evliya edinenler onlardandır. Allah zalımlar toplumuna yol göstermez.
Maide Suresi, 51Kardeş,
Hz.Allah olmayan bir şeyi mi EVLİYA edinmeyin diyor?
Her şeriatın EVLİYAS'I vardır.Kendi şeriatından olan EVLİYA'YA tabi olmak EMRİ İLAHİDİR.
RABITA EVLİYA'YA TABİ OLAN KULUNA HZ.ALLAH'IN RAHMETİDİR,İHSANIDIR,LUTFUDUR,ÜMİDİDİR,SİLAHIDIR.

Hak Kuluna Rahmetini Yine Kulu İle Gönderir... İlmi-Ledün Bilmeyen Onu Kul Etti Sanır...


Allah c.c. Evliyada zuhur etmez ! Çünkü evliya olduğunu kimse bilemez ! İnşaAllah evliya hüsnü zannı vardır !!!
İfrat ve Tefrit ölçülerini aşmamak lazım ! Rabıta eğer nefsini kontrol etmede zorlandığı anda Şeyhini hatrına getirmek suretiyle kalbini bağlamaya cehd etmek suretiyle çaba göstermesi kınanmaz !!! Allah razı olsun.
Ancak, nasıl ki PEYGAMBER EFENDİLERİMİZ kendilerini ve vazifelerini biliyor ve bunu tereddüt bırakmayacak şekilde ilan ediyorlar ise bu durum gerçek varisleri EVLİYASI içinde ayndır.

HaArP
07-27-2013, 22:28
Tasavvufçuların sözlerinden, ele bir şey geçmez. Onların hâllerinden insanın bir şeyi artmaz. Onların vecdleri ve hâlleri, islâmiyyete uygun olmazsa, on para etmez. Keşfleri, ilhâmları, kitâba ve sünnete benzemezse, yarım arpa kadar değerleri olmaz. Tasavvuf yolunda ilerlemenin sebebi, islâmiyette inanılması lâzım olan şeylere, yakînin, îmânın artması içindir. Hakîkî îmân da, bu demektir. İkinci sebebi de, fıkıhta bildirilen vazîfeleri yapmanın kolay ve tatlı olması içindir. Tasavvuf, bu ikisine kavuşmak içindir. Bunlardan başka bir şey için değildir. Çünki, Allahu Teâlâ, Cennette görülecektir. Dünyâda hiç görülemez. Tasavvufçuların aradıkları müşâhedeler, tecellîler, gölgelere kavuşmaktır ve benzetilen, O sanılan şeylerle avunmaktır. Allahu Teâlâ, ötelerin ötesidir. Şaşılacak şeydir ki, onların müşâhedeler ve tecellîler diye övündükleri şeylerin iç yüzleri, eğer anlatılırsa, bu yola yeni girenlerin gevşemelerinden korkulur ve arzûları, istekleri azalır. Eğer iç yüzleri anlatılmazsa, doğrusunu bildiğim hâlde, doğru ile yanlışın birbirlerine karışmalarına göz yummuş olmaktan korkarım. Ey, yollarını şaşırmışlara, doğru yolu gösteren Rabbim! Âlemlere rahmet olarak yarattığın Muhammed “sallallahu aleyhi ve sellem” hürmeti için, bana doğru yolu göster! Hâlinizi ara sıra bildiriniz ki, sevgiyi arttırır. Doğru yolda bulunanlara selâm olsun!

İmam Rabbani Mektubat 207nci Mektup

fican
07-29-2013, 00:50
Sevgilinin yanında Sevgiliye mektup yazılmaz.
Peygamber Efendimiz buyurdular ki;
BU DÜNYADA AMA, AHİRETTE AMA.

HaArP
07-29-2013, 04:15
Sevgilinin yanında Sevgiliye mektup yazılmaz.
Peygamber Efendimiz buyurdular ki;
BU DÜNYADA AMA, AHİRETTE AMA.

Ama ! Lakin her nefsin nasihate ihtiyacı vardır...!

fican
07-29-2013, 11:10
“EVLİY” MANASINI TAHRİF

Kur’an-ı Azimü’ş-şan’ın manasının bilerek, velev ki bilemeyerek bazı ayetlerinin madde ve manasının tahrif edildiği bir gerçeğini daha belirtmek isteğinin sıkletini taşıyorum! Kur’an-ı Azimü’ş-şan’ın çok yerlerinde vârisü’n-Nebi, nedim-i ilahi olan kuluna HZ.ALLAH c.c “Evliya” ismini verdiği halde, benzeri ve ilahi bir anlamı olmayan, her sıfata layık görülüp, yakınlık manasında hayvanlar için de kullanılan “ dost ” kelamını Hazret-i ALLAH’ın ezel-i ervahta tertibi ve tanzimi olan evliyasının yerine nasıl layık gördün?! ALLAH’ın o kişi dostu da, diğer cümle kulları Hazret-i ALLAH’ın düşmanları mı? Bilerek yapmadınsa ALLAH affetsin. Şunu bilesin ki: tanzim ve tertibi ilâhiye sebep olduğun tahrifatın hesabı sorulmaz mı zannediyorsun?! Hazret-i ALLAH Kur’an-ı Azimü’ş-şan’da bu gerçeği bildirmedi mi:
“Dikkat et! Evliyama korku yoktur; onlar üzülmiyecektir de.” (Yûnus Sûresi, 62)
“Onlar iman edip, takvaya erenlerdir.” (Yûnus Sûresi, 63)
Kudsi hadis-i şerifte buyurdu ki: “Evliyama eza edene harp ilan ederim.”
Hazret-i ALLAH’ın harbi nasıl olur? ben bilemiyorum. Sen biliyorsan söyle! Gazab-ı ilahiyeden tek sığınma mercimiz Rabbıma sığınırız!
Peygamber efendilerimiz vazifelerini bitirip ahirete yürüdükleri zaman yerine vekil verilmeyip mananın yani ihsan edilen şeriatın sahibsiz kaldığını mı anlatmak istiyorsun beşer bu noksanlığı yapmaz. HZ. ALLAH bu noksanlığı bilemedi mi demek istiyorsun ? İyi anladığın gibi kulağına küpe yap da bu gerçeği bilemediğin manevi vazifesinin sıkletini taşıyan bu abdi acizden dinle! HZ. ALLAH hiçbir zaman yer yüzünü rahmeti ilâhi olan kulun hayrına halkettiği rahmetin geri çekildiği görülmemiştir Peygamber efendimiz bu gerçeği ümmetine şöyle bildirdiler: “Kıyamet kopmadıkca tövbe kapısı kapanmayacaktır!” Senin gücün yeter mi HZ. ALLAH’ın bu rahmetini alemden kaldırmaya? Öyle ise haddini bil!

PİRİ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
MUHTAÇ OLDUĞUMUZ KARDEŞLİK İSİMLİ ESERİNDEN ALINTIDIR

fican
07-31-2013, 22:01
Atatürk ve Sultan Vahdettin Han

Cennet-mekan Sultan Vahdettin Han, (ALLAH cümlesinin makamlarını cennet eylesin) Mareşal Fevzi Çakmak Hazretleri’ne emir vererek, esaret hiç yakışmayan bu necip milleti uyarıp, vatanı işgalden kurtaracak güçlü ve muktedir paşaların listesini istedi. Verilen listede Mustafa Kemal Paşa’yı göremeyince Fevzi Çakmak Paşa’ya sert çıkışarak, niçin Mustafa Kemal’i listede, hatta başında göremediğinin sebebini sordu. Çünkü Padişah Mustafa Kemal’de bu kabiliyetin niteliklerini ALLAH’ın lütuf ve ihsanı ile görebiliyordu. Fevzi Çakmak Paşa cevaben:
“--Ben de liste başına Mustafa Kemal Paşa’dan daha ehil kimse görmüyorum. Fakat sizden çekindim ve yazmadım. Mustafa Kemal öteden beri yenilik, cumhuriyet taraftarıdır, diye çekindim” deyince, Padişah elindeki kağıdı atar gibi masanın üzerine bıraktı ...Ayağa kalkıp pencereye döndü. Limanda demirli duran İtilaf Devletleri’nin İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan gemilerini göstererek:
“--Paşa paşa... Bu gemileri görmek kanıma dokunuyor. Bu memleket kurtulsun da isterse cumhuriyet olsun!.. Kendisine selamımla birlikte tebliğ ediniz” diyerek, getireceği paşalar listesinin başında Mustafa Kemal ismini görmek istediğini bizzat Fevzi Çakmak Paşaya emir vermiştir.

Tercüman Gazetesi’nde 1976 yılında manşetten verilen, yakın tarihimizin en büyük sırrı diye bahsedilen bu hatıratta cumhuriyet döneminin ilk beş simasından biri olan Mareşal Fevzi Çakmak Hazretleri eşi Fitnat Hanım Efendi’ye:
“--Bak Fitnat. Öyle bir şey biliyorum ki, ortaya çıkıp söylememe bu güne kadar tutum ve davranışlarımız müsait değildi. Mecburum bu sırrı kendimle kabre götürmeye!..”

Ve ifşa etmiştir ki, teferruatına girmiyorum. Fakat bu vatanın ve milletin esaretten kurtulmasına emeği geçenlere, tarih boyu bilen insanların hasretini çektiği cumhuriyetin gelmesine emeği geçenlere küfredilmesini yadırgıyorum ve nankörlük görüyorum.

Sultan Vahdettin Han vatan haini değildir. Gerçekleri olduğu gibi anlatmanın zamanı geldi, zannediyorum. Bunları milletimize olduğu gibi yansıtırsak milletin fikir bölünmeleri düzelip, kardeşlik anlaşılıp cumhuriyet layık olduğu mecrasına oturacak. Atatürk’ün kıymeti ve değeri bütün millet tarafından bilinip, Atatürk düşmanlığı yerini dostluğa terk edip, Atatürk istismarcılarının sermayeleri bitecek. İflas edecekler. Bir kısım insanlar da vatana ve millete canını dahi feda etmekten çekinmeyen büyük insanlara teşekkürü borç bilecekler, nankör olmayacaklar. Selahiyetli, güçlü idarecilerimizden rica ediyorum: Vatan millet ve ALLAH aşkına düzeltin... Evvela Mustafa Kemal Atatürk’ün dinsiz olmadığı gerçeğini lütfen ilan edin. Yalnız Türkiye değil, dünyanın bu gerçek bildiriye ihtiyacı var....
Bu abd-i acizin manevi vazifemden dolayı, Atatürk düşüncesine, icraatına ters düştüğümü düşünmeyesin? Atatürk biraz daha yaşasa idi bu izahlara lüzum kalmazdı. Islah için lüzum görülen icraatlar çok geçmeden yerini gerçeğine bırakmak zorundadır. Atatürk’ün vefatından 15 gün evvel o zamanki başbakan ve hariciye vekiline emir verip, cümle İslam ülkelerine tamim yazdırdığı, inkarı mümkün olmayan bir gerçektir. Amma çok kişilerin işlerine gelmeyip, Hazret-i ALLAH’ın bu milletin esaretten kurtulmasına vesile kıldığı büyük insanı küfürlerine ortak gibi göstererek, Din-i İslam’ın beşer uydurması imiş gibi yansıtmaya cüret etmeleri, safiyetle ALLAH’a ve Resülü’ne inanan vatan evlatlarını rencide ettiklerini, bu tutumlarının dinden menfaat sağlayan çıkarcıların işlerine yaradığını görmüyorlar mı? Gerçeği anladıkları zaman Din-i İslam’ın Hazret-i ALLAH’ın rahmeti olarak umumu ihata ettiğini elbet görecekler. Umulur ki, bu görgüyü mahşere bırakmazlar !

GALİBİ PİRİ H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU

METAFİZİK ESERİNDEN ALINTIDIR

HaArP
08-01-2013, 00:17
Selahiyetli, güçlü idarecilerimizden rica ediyorum: Vatan millet ve ALLAH aşkına düzeltin... Evvela Mustafa Kemal Atatürk’ün dinsiz olmadığı gerçeğini lütfen ilan edin. Yalnız Türkiye değil, dünyanın bu gerçek bildiriye ihtiyacı var....

Hakikatten çok uzak ! Böyle bir bildiri yapılsa bile siyaseten ortalığı durultmak adına Mustafa Kemal'i Millileştirip konu kapatılır ! Lakin Hakikatten çok uzak olduğu aşikardır !

fican
08-01-2013, 12:30
Hz. Allah’ın Tertip, Tanzim Eyleyip Yevmil Kıyame Devam Edeceği Kullarına Bildirdiği Tek Din İSLAMİYET’tir.

Cümle Allah Elçileri İslamiyet Üzere Geldiler, Din Getirmediler.
Cümlesi Emri İlahiyeleri Tebliğ,Asra Uyumlu Yaşadıkları Şeriatları ile Anılırlar.

İslam’da Şart Yoktur!
Allah’ın Varlığına İnanan Kula,Kul; Allah’ın Bildirisi Müslüman Demekle Mükelleftir.
Gayrı Ölçü, Kulun İradesi Dışındadır!Yalnız Hz. Allah’a Mahsustur.

Nuru Muhammed-i Kıyamete Kadar Devam Edecek Rahmeti İlahiyenin İsmidir! Yalnız Bir Ferde, Bir Topluma Maledilemez!

Muhammedilerde Savm, Salat, Hacc u Zekat ,Hazreti Allah’ın Müttaki, İttika Sahibi Kullarına, Mü’min Olanlara İn-Amı, İhsanı ve Sadakasıdır!

Şahadet İse İmanın Zirvesinin Kulda Zuhuru Görülen, Şahitliğidir.

Kabile İsimleri Din İsmi Değildir.
Din Terakkiye Mani Değildir, Din Bizatihi Terakkiyattır!

Din Aklın Tanzimi Olmayıp,Nakli İlahiyedir. Vahyi İlahi’dir.

"Allah Vardır" Diyen Müslümandır.Tabi Olduğu Peygamberinin Getirdiği Şeriatına Uyumlu Yaşıyor İse Müttakidir Mü’mindir.
Sonra Gelen Şeriata Tabi Olmak Kemalattır.

Pir-i Gâlibi H.Galip Hasan Kuşçuoğlu

HaArP
08-02-2013, 00:07
"Allah Vardır" Diyen Müslümandır.Tabi Olduğu Peygamberinin Getirdiği Şeriatına Uyumlu Yaşıyor İse Müttakidir Mü’mindir.

Allah c.c. Birdir diyen olsa bir nükte kabul edilebilir...! Lakin Son Kitab Kur'an'a ve Son Peygamberi kabul ve tasdik etmedikçe Müslüman olamaz !!!

Kur'anın bahis ettiği Müslümanlık Ehli Kitab içerisinde kendisine gelen Peygambere ve Şeriata samimi olarak kabul ve tasdik edenler kast edilmiştir !!!

fican
08-02-2013, 12:09
Allah c.c. Birdir diyen olsa bir nükte kabul edilebilir...! Lakin Son Kitab Kur'an'a ve Son Peygamberi kabul ve tasdik etmedikçe Müslüman olamaz !!!

Kur'anın bahis ettiği Müslümanlık Ehli Kitab içerisinde kendisine gelen Peygambere ve Şeriata samimi olarak kabul ve tasdik edenler kast edilmiştir !!!

DÜŞÜLEN ENANİYET VE VARLIK. "MUHAMMEDÜN RESULULLAH" DEMEYENLERE NİÇİN, GAYR-İ MÜSLİM, KAFİR, GAVUR DEDİK?

ALLAH’ın emrine, Resulü’nün tebliğ ettiği şeriatına bilmeden muhâlefet ettik. Bizim yaşantımıza benzemeyenlere ibadet ve taatları bizim yaptığımıza benzemez ise "gayr-i müslimdir, kâfirdir, gavurdur" dedik. ALLAH’ın rahmetini kalıplaştırdık. İmam mutasavvıf Kuşeyrî’nin îzah ettiği gibi Hazret-i Muhammed (s.t.a.v.) âlemlere rahmet olarak gönderildi. Elbette doğru. Ama sen bu rahmeti gazab-ı ilâhîye dönüştürmeye çalışıyorsun. Yapma! İslâmiyet bu değil. "Muhammedün resulullah’ demeyen cehenneme gidecek" fetvâsında ısrârın, hakîkat dışı düşünce ve telkînin ile, âhir zaman Peygamberi’ni âlemlere rahmet olarak değil de rahmetin alternatifi imiş gibi göstermeye çalışıyorsun. Sayısız, milyarları insafsız ve merhametsizce cehenneme at, bunun ismine de "İslâm" de. Suçları ne imiş bu günahkarların: "Muhammedün resulullah" dememişler. İmanın şartındandır: ALLAH’ın cümle elçilerini ve semâvî kitapları kabul etmedikçe îman etmiş sayılmaz ama bizim hakaretimiz bu mânâyı yansıtmıyor! *** Hani, Subaşı maiyyetine emreder: "--Suçlu olan Bektâşîye, vurun kıçına 200 deynek" diye. Bu hâlin vehâmetini bilen Bektâşî, Subaşı’na çıkışır da, der ki:"--Sen ya sayı bilmiyorsun, yahut da kıçın yok!" *** Bu nükteyi iyi anla. Kur’ân’ın, İmâm-ı A’zam Hazretleri’nin içtihâdına göre birinci, İmam Şâfiî Hazretlerine göre ikinci âyetidir: "el-Hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn" (Alemlerin Rabbı ALLAH’a hamdolsun). Hazret-i ALLAH: "Yalnız dünyânın veyâ bir kavmin değil, âlemlerin terbiyecisi benim" diyor. "Men araf" sırrını iyi anlayasın. Nefsini bilen ALLAH’ı bilir"demektir. Gâfil olma. Başkalarının mahvından zevk alanların rahmet-i ilâhîden nasipli olmaları düşünülebilir mi? İmanın şartı olan Amentü’yü lisânen ve kalben ikrar etmek, teferruâtını bilmediğin halde senin zâtını mü’min ediyor da, bu hakkı başka ümmet ve cemaatlere niçin tanımak istemiyorsun? Hazret-i ALLAH: "Şu peygamberimi tanımadı" diye zâtını tanıyan kuluna azab etmez. Çünkü ALLAH elçilerinin vazîfesi ALLAH’ı tanıtmaktır. Elçilerin elçiliklerini kabul etmek îman şartlarındandır. Hangi ALLAH elçisine biat ettinse, söz verdinse o elçinin getirdiği emr-i ilâhî ile yükümlüsün. Daha sonra gelen ALLAH elçisinin getirdiği emr-i ilâhîye bağlanmak fevkalâde ilim ve kemâlâttır. Her yiğidin kârı değildir. Her rahmet, ALLAH’ın kulu,yaratanını tanısın, diyedir.

En’âm Suresi, ayet 157: "Yâhut bize de kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk’ demiyesiniz diye, işte size de Rabbınızdan açık bir delil, hidâyet ve rahmet geldi. ALLAH’ın âyetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri yüz çevirmelerinden ötürü azabın en kötüsü ile cezâlandıracağız.”

Ehl-i îman ALLAH’ı bilendir. Ehl-i İslâm ise peygamberinin getirdiği şeriata tâbi olarak ALLAH’ı bilendir.
Din İslâm’dır. Cümle peygamber efendilerimiz İslâm’ı tebliğ etmek için lütfedildiler. Tâbi olanlar da müslümandır. Gayrı düşünce Kur’ân’ın anlamına da ters düşer, îman değildir. ALLAH’ın irâdesine bağlanmak İslâmiyet’tir. İrâde, dilemesidir. Bu âlem ALLAHU TEALA Hazretleri’nin ilim ve irâdesinin zuhuru olup, "lev-lâke levlâk, le-mâ-halaktü’l-eflâk" (Sen olmasa idin, eflâki yaratmazdım) hitâbı cümle peygamber efendilerimizi kapsar. Nur-u Muhammedî’dir. Bir zamâna mahsus olmayıp, bu nur-ı ilâhî kıyâmete kadar devam edecektir. Hiç şüphen olmasın. ALLAH’ın rahmeti yalnız bir şahsa, bir zamâna, bir ümmete mahsus değildir kelâmı kadimi anlayarak oku ve İyi tefekkür et, anlamaya çalış. İşine gelmeyen hükümleri ‘tefsir ediyorum’ diye, aynı manayı yansıtmayan kelamlarla değiştirdiğin zaman günaha girdiğin gibi, zatına itimat edenleri "SIRAT-I MÜSTAKİM" den uzaklaştırıp "GAYRİL-MAĞDUBİ" ye doğru tarikini gösterdiğini bilesin. Ölçü ve hüküm ALLAH’a mahsustur. Beşerin ölçüsü ile "ALLAH’tan başka ilah yoktur" diyene müslüman denir. HZ. ALLAH’ın varlığını hangi lehce ve lisanla söyler ise söylesin o kişi ALLAH’ın bildirisine göre müslümandır. Meziyetlerini anlatmaya çalıştığım bu Benî Adem’i İslâm dışı görmek hakkımız ve haddimiz değildir. Gayri hüküm ALLAH’a mahsustur. "Habîbim, sen onları yüzlerinden tanırsın, konuşmalarından daha iyi tanıyacaksın" hitâbını düstur edin. Peygamber efendilerimizin de ilim ve yetkisi sınırlıdır. "Abdühu ve resulüh." Cemîsi ALLAH’ın kuludur. İlahlaştırma. ALLAH cümlesini şefî kılsın. İzlerinden ayırmasın. Amîn.

PİRİ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
RAHMET DAMLALARI İSİMLİ ESERİNDEN ALINTIDIR

fican
08-04-2013, 11:38
EVLİYA


Rabbin, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir resülü memleketlerin ana merkezine göndermedikçe, o memleketleri helâk edici değildir.
Zaten biz ancak halkı zalim olan memleketleri helâk etmişizdir.
Kasas 59


‘‘Ey İman edenler Yahudi ve Hıristiyanların Evliyalarını Evliya edinmeyin. Zira onlar kendilerinin Evliyasıdır. İçinizde onların evliyalarını evliya edinenler onlardandır.
Allah zalımlar toplumuna yol göstermez.
Maide 51


"Ey cin ve insan topluluğu, içinizden, size âyetlerimi anlatan ve bugününüzle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" "Kendi aleyhimize şâhidiz." dediler. Dünyâ hayâtı onları aldattı ve kendilerinin kâfir olduklarına şâhidlik ettiler.
EN'ÂM suresi 130. ayet

Bu böyledir, çünkü Rabbin, halkı habersiz iken ülkeleri zulüm ile helâk edici değildir.
EN'ÂM suresi 131. ayet

fican
08-05-2013, 22:46
SEMAVİ TEK DİN İSLAM’DIR.
BAŞKA BİR DİN OLMADIĞI HALDE,
NİÇİN PEYGAMBER EFENDİLERİMİZİ AYRI AYRI DİNDE GÖSTERMEYE ÇALIŞTIK?

"Peygamber efendilerimizle gönderilen şeriatlar yenisi geldi mi, eskisi peygamber efendilerimizle birlikte iptal olur" dediler. Demeyenlere de isrâren dedirdiler. Muhammet ümmeti olarak bilmeden, 1200 senelik içtihatsızlığın nâhoş meyvesinin zuhuru o küfrü bizler de benimsedik. Bu tür yaşamayı îman ve ihlas zannettik. Hakîkat dışı "sen, ben" dâvâsından kurtulamadık. Emr-i ilâhîleri kalıplaştırdık. Enâniyet pazarına sergiledik. Gerçek ve hakikat ehli ile tarih boyu uyum sağlıyamadık.. Beş duygunun esiri, materyalistlerle halâ bu üzücü gerçek devam eder. İster istemez, manasız yaşantıları öyle benimsedik ki… heyhat, küll olarak gerçeği bulup kurtulmak da istemiyoruz! Sene 2001. Din-i İslam’ın az da olsa gerçekleri dünyada zuhur etmeye başladı. Hazret-i Kur’ân’ın ALLAH kelâmı olduğunu, Peygamberimiz Efendimiz Muhammed Mustafa (s.t.a.v) Efendimizin hak peygamber olduğunu, dünyada yaşayan ekseri insanlar tasdik eder oldu. Devam eder inşaALLAH. Hazret-i ALLAH açık ve sarih, Hazret-i Kur ân da "ALLAH elçilerinin, evvel gelen elçileri tasdik, sonra gelecekleri müjdeleyici olarak gönderildiğini beyanla, ‘elçilerim arasında ayrılık yapmayın"diye bildirdiği halde, halâ aksini düşünerek yanlış hükümler verebiliyoruz.
Yukarıda arz ettiğim rahmet ışığı belirmeye başladı. Bu rahmetin devamı HZ. ALLAH’a tazarru ve niyazımdır.. Dini cehlinden ancak katı kurallarda görmekle tatmin olup, sonsuz rahmet-i ilâhiyeden habersiz yaşayanların, işlerine gelmese de Rabbıma abdi aciz yakarışımdır...

PİRİ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
RAHMET DAMLALARI İSİMLİ ESERİNDEN ALINTIDIR

fican
08-07-2013, 00:35
"Ey Adem oğulları! Şeytan ana babanızı fenâ yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak nasıl cennetten çıkardı ise sakın size de bir fitne, belâ yapmasın. Çünkü o da, kabîlesinden olanlar da sizi sizin göremiyeceğiniz yerlerden muhâkkak görürler.
Biz şeytanları îman etmeyeceklerin EVLİYASI yaptık."
(A’râf Suresi, 27)

HaArP
08-07-2013, 01:59
Ölçü ve hüküm ALLAH’a mahsustur. Beşerin ölçüsü ile "ALLAH’tan başka ilah yoktur" diyene müslüman denir. HZ. ALLAH’ın varlığını hangi lehce ve lisanla söyler ise söylesin o kişi ALLAH’ın bildirisine göre müslümandır.

Galibi Tarikatı Mustafa Kemal'i Evliya ! Nasara ve Yahudileride Muhammeden Resulullah demeden kabul ve tasdik etmeden Müslüman yapıyor ! Bu Tarikat barikatlaşıyor !!!

La İlahe İlla Allah kabul ve tasdiki Arafa alır şahsı bu doğrudur ! Lakin Son Kitab'ı ve Son Peygamberi tasdike ihtiyaç yok demek sapıklıktır ! Süreç bağlamından konuşmak farklıdır ! Tanımamak ile İlmin kendisine mazhar olmasından sonra yok demesi kabul edilmez !!!

Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;
Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık. Mehmet Akif Ersoy

fican
08-07-2013, 18:23
Galibi Tarikatı Mustafa Kemal'i Evliya !Atatürk'e imansız diyen İMANSIZDIR.

Nasara ve Yahudileride Muhammeden Resulullah demeden kabul ve tasdik etmeden Müslüman yapıyor !Hangi lisan ile söylerse söylesin ALLAH var diyen MÜSLÜMANDIR.
İSA RUHULLAH,MUSA KELİMULLAH DİYEN NİYE KAFİR-GAVUR GAYRİMÜSLİM OLSUN.Hz. Kuran'dan konuşuyoruz.İslam yoksa senin babanın malı mı?

Bu Tarikat barikatlaşıyor !!!Yani ?

La İlahe İlla Allah kabul ve tasdiki Arafa alır şahsı bu doğrudur !Görmediğin, bilmediğin şeyler hakkında konuşuyorsun,hükümler veriyorsun.Sen arafa kimi girip-çıkarken gördün ? İşkembeden sallamak ne zamandan beri şehadet oldu?

Lakin Son Kitab'ı ve Son Peygamberi tasdike ihtiyaç yok demek sapıklıktır Senin için Kuran ayetleri bir şey ifade etmiyor bu anlaşıldı.Ancak ben yine de Allah'ın ayetlerinin her an için baki olduğunu hatırlatarak birkaç tanesini alıntı yapacağım.

Allâh demişti ki: "Ey Îsâ, ben senin canını alacağım, seni bana yükselteceğim, seni inkâr edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyâmet gününe kadar kafirlerin üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz bana olacaktır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim." Ali_İmran suresi 55. ayet
İncil sâhipleri, Allâh'ın onda indirdiği ile hükmetsinler. Kim Allâh'ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar fasıkdır. Maide suresi 47. ayet Kendilerine Tevrât yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, Kitaplar taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allâh'ın âyetlerini yalanlayanların durumu ne kötüdür. Allâh zâlimler topluluğunu doğru yola iletmez. Cuma suresi 5. ayet
Eğer seninle tartışmaya girerlerse de ki: «Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah'a teslim ettim.» Ehl-i kitaba ve ümmîlere de de ki: «Siz de Allah'a teslim oldunuz mu?» . Eğer teslim olurlarsa doğru yolu buldular demektir. Yok, eğer yüz çevirdilerse sana düşen, yalnızca duyurmaktır. Allah kullarını çok iyi görür. Ali İmran 20De ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda anlamı eşit kelimeye geliniz. Allah’tan başkasına tapmayalım. Ona hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: ‘Bizim Müslüman olduğumuza şahitler olun’ deyiniz.” Ali İmran 64“Bugün size temiz ve iyi şeyler helal kılınmıştır. Kendilerine kitap verilenlerin yiyeceği size helaldir. Sizin yiyeceğiniz de onlara helaldir. Mümin kadınlardan iffetli olanlar, daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar da namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere, mihirlerini vermeniz şartı ile size helaldir. Kim inanmayı kabul etmezse onun ameli boşa gitmiştir. O ahirette de ziyana uğrayanlardandır.” Maide 5Önündeki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak izleri üzerine, Meryem oğlu İsa'yı arkalarından gönderdik. Ve ona, içinde doğruya rehberlik ve nûr bulunmak, önündeki Tevrat'ı tasdik etmek, sakınanlara bir hidayet ve öğüt olmak üzere İncil'i verdik. Maide 46

fican
08-07-2013, 20:31
Hz. Allah’ın Tertip, Tanzim Eyleyip Yevmil Kıyame Devam Edeceği Kullarına Bildirdiği Tek Din İSLAMİYET’tir.

Cümle Allah Elçileri İslamiyet Üzere Geldiler, Din Getirmediler.
Cümlesi Emri İlahiyeleri Tebliğ,Asra Uyumlu Yaşadıkları Şeriatları ile Anılırlar.

İslam’da Şart Yoktur!
Allah’ın Varlığına İnanan Kula,Kul; Allah’ın Bildirisi Müslüman Demekle Mükelleftir.
Gayrı Ölçü, Kulun İradesi Dışındadır!Yalnız Hz. Allah’a Mahsustur.

Nuru Muhammed-i Kıyamete Kadar Devam Edecek Rahmeti İlahiyenin İsmidir! Yalnız Bir Ferde, Bir Topluma Maledilemez!

Muhammedilerde Savm, Salat, Hacc u Zekat ,Hazreti Allah’ın Müttaki, İttika Sahibi Kullarına, Mü’min Olanlara İn-Amı, İhsanı ve Sadakasıdır!

Şahadet İse İmanın Zirvesinin Kulda Zuhuru Görülen, Şahitliğidir.

Kabile İsimleri Din İsmi Değildir.
Din Terakkiye Mani Değildir, Din Bizatihi Terakkiyattır!

Din Aklın Tanzimi Olmayıp,Nakli İlahiyedir. Vahyi İlahi’dir.

"Allah Vardır" Diyen Müslümandır.
Tabi Olduğu Peygamberinin Getirdiği Şeriatına Uyumlu Yaşıyor İse Müttakidir Mü’mindir.
Sonra Gelen Şeriata Tabi Olmak Kemalattır.

Pir-i Gâlibi H.Galip Hasan Kuşçuoğlu

HaArP
08-08-2013, 01:00
Sizin Tasavvuftan ve Tarikattan Anladığınız Mustafa Kemal'i Evliya Nasara ve Yahudileri Müslüman yapmak ise bilin ki Barikattan başka bir şey olmadığınızı ısrarla ispat ediyorsunuz ! Müslümanlar bunları yemezler ! Cahilleri zehirlemeye boşuna gayret etmeyiniz ! Söyledikleriniz zırvadır ! Tasavvufu İmam Rabbani'den öğrenenler dahi sizi kaale almazlar !!! İslam Deccaliyetliğinin mukallitliğini sahiplenen bir şahsı evliya makamına yükselterek ve hatta daha da ileri giderek bunu İslam'ın nuruna nispet etmeniz İslam'a yapılacak en büyük katliam seviyesindedir...! Bilgi sahibi olmadan Fikir sahibi olamazsınız !!!

Ya öğrenin yahutta susun ! Bu katliama asla izin vermeyiz !

M. Kemal’in hatıratını yazan Falih Rıfkı Atay “Kemalizm aslında büyük ve esaslı bir din reformudur... Kemalizm ibadetler dışındaki bütün ayet hükümlerini kaldırmıştır.Falih Rıfkı Atay, Çankaya, İst., 1969, s. 393.

fican
08-08-2013, 12:59
Sizin Tasavvuftan ve Tarikattan Anladığınız Mustafa Kemal'i Evliya Nasara ve Yahudileri Müslüman yapmak ise bilin ki Barikattan başka bir şey olmadığınızı ısrarla ispat ediyorsunuz ! Müslümanlar bunları yemezler ! Cahilleri zehirlemeye boşuna gayret etmeyiniz ! Söyledikleriniz zırvadır ! Tasavvufu İmam Rabbani'den öğrenenler dahi sizi kaale almazlar !!! İslam Deccaliyetliğinin mukallitliğini sahiplenen bir şahsı evliya makamına yükselterek ve hatta daha da ileri giderek bunu İslam'ın nuruna nispet etmeniz İslam'a yapılacak en büyük katliam seviyesindedir...! Bilgi sahibi olmadan Fikir sahibi olamazsınız !!!

Ya öğrenin yahutta susun ! Bu katliama asla izin vermeyiz !

M. Kemal’in hatıratını yazan Falih Rıfkı Atay “Kemalizm aslında büyük ve esaslı bir din reformudur... Kemalizm ibadetler dışındaki bütün ayet hükümlerini kaldırmıştır.Falih Rıfkı Atay, Çankaya, İst., 1969, s. 393.


Sen elinden geleni yap.

fican
08-08-2013, 13:02
“Evliyâma ezâ edene harp îlan ederim.”

Bâzıları derler ki, “ böyle bir harbe hiç rastlanmadı. “

“Mûsâ aleyhi’s-selâm’a kavmi gelerek:
“Bizleri korkuttuğun azap ne zaman gelecek? ” diye alay ettiler.

Hazret-i ALLAH buyurdu ki:
“Yâ Mûsâ, biz onları sonsuz rahmetim olan zâtım için akacak göz yaşından mahrum ettik, yetmiyor mu? ”

Pir-i Gâlibi H.Galip Hasan Kuşçuoğlu

HaArP
08-08-2013, 16:32
Sen elinden geleni yap.

Mustafa Kemal zırvalarınız hatta Allah vardır diyen Müslüman katliamlarınıza izin vermedik ! Güzel sözlere Tasavvuf ve Hakikatlara ses yok ! Katliamlara cevap anında gelecektir inşaAllah...! Böylece Tasavvuf arkasından İman ve küfür bulandırılmasına izin verilmiyeceğini biliniz !

fican
08-10-2013, 18:52
Sizin Tasavvuftan ve Tarikattan Anladığınız Mustafa Kemal'i Evliya Nasara ve Yahudileri Müslüman yapmak ise bilin ki Barikattan başka bir şey olmadığınızı ısrarla ispat ediyorsunuz ! Müslümanlar bunları yemezler ! Cahilleri zehirlemeye boşuna gayret etmeyiniz ! Söyledikleriniz zırvadır ! Tasavvufu İmam Rabbani'den öğrenenler dahi sizi kaale almazlar !!! İslam Deccaliyetliğinin mukallitliğini sahiplenen bir şahsı evliya makamına yükselterek ve hatta daha da ileri giderek bunu İslam'ın nuruna nispet etmeniz İslam'a yapılacak en büyük katliam seviyesindedir...! Bilgi sahibi olmadan Fikir sahibi olamazsınız !!!

Ya öğrenin yahutta susun ! Bu katliama asla izin vermeyiz !

M. Kemal’in hatıratını yazan Falih Rıfkı Atay “Kemalizm aslında büyük ve esaslı bir din reformudur... Kemalizm ibadetler dışındaki bütün ayet hükümlerini kaldırmıştır.Falih Rıfkı Atay, Çankaya, İst., 1969, s. 393.


Kardeş, içinde bulunduğun durumun,Kuran ayetlerine,Peygamber Efendimizin sözlerine,TCK'ya ve fiziğe aykırı olduğunu hatırlatırım.

Müslüman:Allah var diyen MÜSLÜMANDIR.
‘‘Bedeviler dediler ki: ‘‘İman ettik.’’ Deki: ‘‘Siz iman etmediniz, amma ‘‘Müslüman olduk’’ deyin. İman henüz kalplerinize yerleşmedi. Şayet Allah’a ve peygamberine itaat ederseniz amellerinizden bir şey eksiltmez. Muhakkak ki Allah çok esirgeyen çok bağışlayandır.’’ Hucurat 14

Mümin:Tabi Olduğu Peygamberinin Getirdiği Şeriatına Uyumlu Yaşıyor İse Müttakidir Mü’mindir.
Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik değildir. Asıl iyilik, odur ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır(tahrif oldu-hükümleri kalmadı- gibi boş laf demez). Sevdiği malını yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunanlara verir, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptıkları zaman antlaşmalarını yerine getirir,sıkıntı hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte bunlar doğru onlardır.korunanlar da onlardır! Bakara 177TCK
“İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme
Madde 115 –
(1) Cebir veya tehdit kullanarak, bir kimseyi dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlayan ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan men eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.“Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama
Madde 216-
(1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Peygamber Efendimiz buyurdular ki:
"Kim bir adamı ey kâfir diye çağırır veya ona ey Allah'ın düşmanı derse, o adam da böyle değilse, bu söz, söyleyenin kendisine döner." “Her etkiye karşılık eşit ve zıt bir tepki vardır.” NewtonKardeş, bir insana İMANSIZ-KAFİR-GAVUR-GAYRİMÜSLİM demek hakarettir.Atatürk dini bütün bir Müslüman idi.Sadece Atatürk'e değil, bir başkasına veya başkalarına da, söylediğin her iftira ve kötü sözün, aynen, bir şekilde, geri döneceğini anla.ALLAH vardır diyenin MÜSLÜMAN olması Allahın RAHMETİDİR.Asıl katliam Ehli Kitabı bu rahmetten dışlamaya çalışmaktır.

fican
08-11-2013, 00:24
Muhterem hocam! Mü’minle müslümanı birini diğerine karıştırdın. İslam’a girmeyi zorlaştırdın. Ülkemizde ve dış ülkelerde din-i İslam’ın gerçeğini anlatamadığın için her yerde dost değil düşmanı çoğalttın. Dinle, Hazret-i ALLAH Kelam-ı Kadim’de ne buyuruyor? İslamiyet’i kullarına elçisi vasıtası ile nasıl izah ediyor? Sen de ALLAH rızası için hakiykatın dışına çıkma da, başkaları anlamadan dünyaya sen ilan et. Çünkü en son, mütekamil kullarına elçisi ile gönderilen şeriatın sahibisin.. Bu rahmet-i ilahiyyeyi bilesin, bulasın ki, anlatasın. Bu rahmet-i ilahiyyenin ilanını da Avrupa’dan, Amerikadan mı bekleyeceksin? Gerçeği bilmeye, görmeye çalış. Ki toplumlara bildirmek şerefini elinden kaçırma. Kadrini bilemiyerek hurafa, bid’at, işe yaramaz hikayelerle zamanı geçirir, maddeyi yaşatır, manayı öldürmeye devam eder isen hiç şüphen olmasın Rabbım emr-i ilahiye uygun rahmetini bir yerden zuhur ettirecek. Şüphe edilmesin. Rabbımın lutfu ihsanı ile abd-i aciz gerçekleri görebilmen için gördüğüm kadarı ile hedef gösteriyorum. Dini izahta toplumların itimat ettiği yerde bulunuyorsun. İlmin zahiri de olsa itimat edilen ismi taşıyorsun. Vazifeni yap. Sorumlusun.

“Ya Davut, cehaleti özür olarak kabul etmiyorum” buyurmadı mı? Hazret-i ALLAH (c.c.)..

“Bedeviler “inandık” dediler, de ki: “İman ettik” demeyin, “İslâm’a girdik” deyin, henüz iman kalblerinize yerleşmedi. Eğer Allah’a ve elçilerine itaat ederseniz ALLAH işlediklerinizden hiç bir şeyi eksiltmez. Çünkü o çok esirgeyen, çok bağışlayandır.” (Hucurat Suresi, 14)

Hocam! Lütfen, İslam’ı anlatırken daha dikkatli ol. Hazret-i ALLAH Kur’an-ı Kerim’de ayetlerini açık açık her kulunun anlayacağı gibi beyan ediyor. Sen de tek din olan İslam’ı anlatırken “ibadete teşvik ediyorum” zannı ile beş şart koyarak beni Adem’in arasına düşmanlık getirdin. Hatanı ALLAH aşkına düzelt. Ayetin dışına çıkma. Ayet-i celileyi Hazret-i ALLAH 1400 sene evvel bedeviye anlattı. Bedevi de “LÂ İLAHE İLLA ALLAH” dediği için müslüman olduğunu anladı.! Bedevi müslüman olduğunu anladı, sen ey medeni, müslümanlığı ne zaman anlayacaksın?!..

PİRİ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
METAFİZİK I İSİMLİ ESERİNDEN ALINTIDIR

fican
08-11-2013, 14:59
EHL-İ KİTÂB’I RAHMET-İ İLAHİYEDEN DIŞLAMAK MANA-YI KUR’ÂN’A TERS DÜŞER
EHL-İ KİTÂB’I RAHMET-İ İLAHİYEDEN DIŞLAMAK EMR-İ İLÂHİYE TERS DÜŞTÜĞÜNDEN MANA-YI KUR’ÂN’A VE
CÜMLE KİTABLARA DA SUHUFLARA DA AYKIRI OLDUĞUNU HAZRET-İ ALLAH SARİH BİLDİRİYOR
Bismillâ hirrahmanirrahim
“SENDEN ÖNCE GÖNDERDİĞİMİZ PEYGAMBERLER HAKKINDAKİ KANUN BUDUR. BİZİM
KANUNUMUZDA HİÇ DEĞİŞİKLİK BULAMAZSIN.” (İsra Suresi, 77)
Bismillâhi'r-Rahmâni'r-Rahîm
“Îman edip yararlı iş yapanlara gelince onlarda cennetliktirler. Onlar orada devamlı kalacaklardır.”
(Bakara Sûresi, 82.)
“Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin” diyen meal ve tefsirler Kur’ân’ın rûhuna ve rahmet-i ilâhîyeye tamamı
ile aykırıdır. Uygulaması da imkansız olup bu yanlış tefsir semâvî dinler arasında düşmanlıktan başka bir şey
getirmemiştir.
Hazret-i ALLÂH’ın Kur’ân’ın çok yerlerinde verâset-i enbiyâ olan “evliyâ”yı, Türk lisânında her mevzûda
kullanılan “dost” ifâdesi, gayr-i meşru hâdiselerde dahi “dost” diye ifâde olunurken... Arapça’da “dost” diye bir
kelam yok.
Herhangi bir ecnebî kelimeyi “aynı mânâyı yansıtmıyor” diye lisânımızda olmadığı için onların telaffuz ettikleri
gibi almak mecburiyetindeyiz de, “evliyâ” için aynı uygulamayı niçin yapmıyoruz?
Mâide Sûresi 51. âyetinde mâlumun “evliyâ”ya “dost” demekle o kadar mânâ değişiyor ki, Benî İsrâil (Yahudiler)
ve Benî Nasârâ (Hıristiyanlar)’ı tamamı ile dışlamak ALLÂH’ın kânunlarına uymadığı gibi Hazret-i Kur’ân’da ehl-i
kitâbın îmanlılarını taltif eden âyetleri görmezlikten gelemeyiz emr-i ilahinin dışına çıkmayalım. Başka inanç
sâhiplerini hakir görerek yaşamanın mümkün olmadığını târih boyu gördük veya göremedik. Gerçeği göremeyip,
nefsânî hislerinin esaretinden kurtulamayan, başkalarını hakir görerek yükseleceğini, bir yere varacağını
zannedenler bu zannın doğurduğu perişanlığı görmemezlikten gelemeyiz Bu türlü düşünce ve tutumlarımızı
hemen değiştirelim lütfen. bugün Buna daha mecburuz. Zararın neresinden dönülürse kardır denir.!


PİRİ GALİBİ
SEYYİT H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
MUHTAÇ OLDUĞUMUZ KARDEŞLİK isimli eserinden alıntıdır.

fican
08-12-2013, 14:39
Cevizin yeşil kabuğu şeriattir; sert kabuğu tarikattır; kıynağın üzerindeki kışrı ince zar marifettir; kıynak dedikleri beyaz kısmı ise hakikattir!.

Normal kıskançlık duygusu bulunmayan Benî Âdem için Peygamber Efendimiz şöyle buyurdular:
Cennet haramdır, kokusunu da alamazlar.

Bunları anlatmakdaki kasdim; her hangi bir toplumu veyahut bir şahsı, küçük görmek, benim gibi niçin inanmamış diye, o hemcinsimi yermek değil. Benim inancım ve yaşantımla bağdaşmıyor diye, herhangi bir şahsı aşağılamak hakkı kimseye verilmemiştir.

Hazreti Allâh’ın af ve mağfiretinin tecellileri her olayda görülürken, rahmet-i ilâhiyeler, yaratılışın sırrı olan insan olmaya namzet Benî Âdem’i, bu rahmetin dışında görmek mümkün değil!..

Pir-i Gâlibi H.Galip Hasan Kuşçuoğlu
HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP İSİMLİ ESERİNDEN ALINTIDIR.

HaArP
08-13-2013, 19:09
XTlijAYxTtg

fican
08-14-2013, 21:18
ALLAH`IN ZATİ SIFATLARI
1- VÜCUD: VAR OLMAKTIR. VARLIK SIFATI İLE MUTTASIFDIR
2- KIDEM : EVVELİ OLMAMAK VARLIĞI EZELİDİR.
3- BEKA : VARLIĞININ SONU YOKTUR!
4-VAHTANİYET : BENZERİ OLMAMAK
5-MUHALEFETİN LİL HAVADİS: YARATTIĞI HİÇ BİR ŞEYE BENZEMEMEK
6-KIYAM BİNEFSİHİ : VARLIĞI KENDİ ZATINDAN OLUP BAŞKASINDAN OLMAMAK!

HAZRETİ ALLAHIN ZATINA MAHSUS ZATİY SIFATLARI BEŞERE MALEDİLEMEZ!.. BEŞERE MALEDENLER TEVHİDİ
İLAHİYEDEN UZAK OLUP HELE ŞAHİDİ İLAHİ HİÇ OLAMAZLAR BU KİŞİLERİN MÜRŞİTLİK İDDİALARIDA
PEYGAMBER EFENDİMİZİN BİLDİRİSİYLE ÜMMETİN EN ŞERLİLERİ OLDUĞUNUN İLANIDIR !..

SIFATI SUBUTİYYE:
1- HAYAT : DİRİ OLMAK O EZELİ VE EBEDİ BİR HAYATLA DİRİDİR .
2- İLİM : BİLMESİ ALLAH U TEALA OLMUŞU OLANI OLACAĞI BİLENDİR !
3- SEMİ :İŞİTMESİ İŞİTMEK ALLAH U TEALANIN EZELİ VE EBEDİ SIFATIDIR !
4- BASAR :GÖRMESİDİR !
5- İRADE ; DİLEMESİDİR HERŞEY CENABI HAKKIN DİLEMESİ İLE OLUR !
6- KUDRET : BÜTÜN MÜKEVVENATTA TESİR VE TASARRUF SAHİBİ OLMASIDIR !
7- KELAM :SÖYLEMESİ KONUŞMASIDIR !
8- TEKVİN : BÜTÜN MAHLUKATI YARATANDIR !

HAZRETİ HALİKİ ZÜL CELAL BENİĞ ADEME SUBUTİ SIFATLARINDAN CÜZİ OLARAK İHSAN ETMİŞTİR ...

CENABI HAKKIN FİİLİ SIFATLARI :
MADDE ALEMİNDE GÖRÜLEN GÖRÜLMEYEN HER ŞEYİ YAŞATAN ÖLDÜREN TEKRAR DİRİLTEN RIZIKLANDIRAN
ODUR .HER ŞEY ONUN FİİLİ SIFATLARININ TENEZZÜLEN ZUHURU OLUP İZAFİDİR , MECAZİDİR . Bİ ZATİHİ DEĞİLDİR !

PEYGAMBER EFENDİLERİMİZ VE VARİSLERİ KAMİL MÜRŞİTLER LUTFEDİLEN RAHMETİ İLAHİYENİN ZUHUR
KANALLARIDIR CÜMLESİ VESİLEDİRLER VESİYLEYİ ARA BUL BU RAHMETİ İLAHİYEYE MÜSAİT KILINDIN.
BULAMADINSA HAZRETİ ALLAHA MÜRACAAT ET SAMİMİ OL MAHRUM ETMEZLER İLMİN KADAR DEĞİL
İNANCINDAKİ SAMİMİYETİN KADAR MANA RIZKIN VARDIR VERİRLER!.

PEYGAMBER EFENDİLERİMİZİN SIFATLARI
1- SIDDIK: DOĞRU OLMALARIDIR.
2- EMÂNET: EMNİYETLİ VE GÜVENİLİR OLMALARIDIR
3- TEBLİĞ : ALLAH DAN ALDIKLARI EMİRLERİ KULLARA DUYURMALARIDIR ...
4- FETANET : İNSANLARIN EN ZEKİSİ OLMALARIDIR
5- İSMET : KUSURSUZ VE GÜNAHSIZ OLMALARIDIR .

BU TÜRLÜ SIFATA SAHİB OLAMAYANLAR ALLAH ELÇİSİ DEĞİLLERDİR ALLAH ELÇİLERİ GÜNAHI KEBAİR
İŞLEMEKTEN SALİM KILINMIŞTIR YARATILIŞ İTİBARI İLE MASUMDURLAR ZİRA İSTİSNA’İ YARATILMIŞLARDIR .Şeytan Hz. Allah'ın gücü karşıtı bir güç değildir.Yarattığı mahlukatıdır.Yaratılışı Peygamber Efendilerimizden EVVEL değildir. Eğer karıncaya Adem'e lutfedilen Hz.Allah'ın subut sıfatları verilse idi, o zaman fark etmezdi, efdali mahluk O olur idi.Ama şeytan yine şeytan olurdu. Adem Peygamber Efendimizi tanımayan ve karınca ile kıyas eden birinin şeytan ile insanı kıyas etmesi şaşırtıcı değil. Şeytan Hz. Allah'ın emrine uymayıp, ADEM'e SECDE etmediği için ŞEYTAN sıfatını almıştır.
Kainatta yaratılmış her ne var ise soyut-somut tamamı HZ. İNSANIN tanınmasına vesile içindir.Hz.İnsan tanınmadan HZ.ALLAH TANINMAZ.

Bazı insanlar zikrullahın anahtarıdır bunlar görülünce ALLAH hatırlanır. İbni mesuddan rivayet edilmiştir.

fican
08-14-2013, 21:24
EMR-İ İLÂHİVE TERTİB-İ İLÂHİYE KARŞI İTİRAZ EDEN ŞEYTAN
HZ. ALLAH melaike ve cin taifesine Âdem’e secde etmelerini emretti. Çünkü insan olmaya namzet Benî Âdem
melâike ve cin taifesinden efdal yaratılmıştı. Şeytan cin taifesinden idi.
Enaniyyeti şeytanı emr-i ilâhiye ve tertib-i ilâhiye isyan ettirdi. Çünkü maddeyi bildiği kadar, manadan
nasipsizdi. Cin taifesinden olan şeytan küfrünün semeresi olan enaniyet bataklığından çıkamadığı gibi
yaratanına itiraz etmeyi zevk edindi de Âdem’in hilâfete lâyık olmadığını göstermek için HZ. ALLAH’tan zaman
ve ruhsat istedi.
Her zuhurat ve olayda maddeden başka ölçü bilmeyen şeytan Âdem’e secde emrine itiraz etti: “Beni dumansız
ateşten, Âdem’i de balçıktan yarattın, ben Âdem’den efdalim” diye emr-i ilâhiye karşı küstahca tavır takınınca
Hazret-i ALLAH şeytanı huzurdan kovdu ve lânetledi.
Her zuhuratın tertib ve tanzim-i ilâhi olduğundan şüphesi olmayan hal ehlinin şeytana verilen vazifenin
şaşkınlığına HZ. ALLAH buyurdu “ZATEN O KAFİRLERDENDİ.”
Rahmet-i ilâhiyeden, af ve mağfiret deryasından habersiz, “her şeyi ben biliyorum,
Benî Âdem’in şeytandan efdal olmadığını göstereceğim” edası ile olanca küfrünü ortaya çıkaran şeytan, ruhsat
istedi Hazret-i Allah’dan. ALLAH (c.c) buyurdu: “Benim sadık, imanlı kullarıma bir şey yapamazsın. Senin
arkandan götürdüğün imansızlar senden farklı değildirler.”
Böylece şeytanın da vazifesi bilindi.
Şeytan Hazret-i Allah’ın gücü üstünde hâşâ güç olmayıp cin taifesindendir. İnsan olmaya namzet Benî Âdem’in,
kamil insanın dahi emr-i ilâhiye sadakatını zayıflatan ve samimiyetsizliğinin gizli yönünü ortaya çıkaran ve
setrini kaldırtan, seçkin kulunu da imanının korunmasından ötürü aşk-ı ilâhiye itekleyen mehenk taşı. ALLAH’ın
yarattığı cin taifesinden. Küfrü ve isyanı kendi gördüğü gibi, kula cazip göstererek, tertib-i ilâhinin zıddına kulu
teşvik eden! Bilâistisna cümle kulların az, çok malumu. Bariz görülen imtihan suali.
İyi bilesin ki şeytan ALLAH’ın gücü karşıtı güç değil.
ALLAH’dan başka güç yok. Hesabını ona göre yap.
Ona fırsat verme!
BENÎ ÂDEM HAKKINDA NE DİYOR ŞEYTAN? DUYMAK İSTER MİSİN?
HZ. ALLAH’A SECDE ETMEYEN ENANİYYETLİ KULLAR İÇİN HZ. ALLAH EMRETTİ “ADEM’E SECDE ET” DİYE.
İTİRAZ ETTİM, HUZURDAN KOVULDUM, LÂNETLENDİM.
BENÎ ÂDEM’E EMREDİYOR “ZATIMA SECDE ET” DİYE. ADEM YARATANINA SECDE ETMİYOR. MERAK EDİYORUM
BU ADEMİN HALİ NİCE OLACAK?.
Ehl-i hal şair ne diyor, dinle:
Türlü, türlü fitneler zülfünden oldu âşikâr
Benî Âdem sandılar ki anı şeytân eyledi.
Ehli hal şair şeytanın başlı başına güç olmadığını ne güzel ifade eylemiş..
Peygamber Efendilerimiz masum yaratıldılar. Günah-ı kebair işlemekten salimdirler. Haşa, ilah değillerdir.
ALLAH’tan başka ilâh yoktur, olamayacak da.
Peygamber efendilerimiz dışında cümle kullar şeytanla gelen suallerin muhatabıdırlar.
Peygamberimiz Efendimize sordular:
--Senin de şeytanın var mı, ya Resulallah?”
Buyurdular ki:
--BEN ŞEYTANIMI MÜSLÜMAN ETTİM. Ben de kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum, sizler gibi beşerim,
yanılabilirim, unutabilirim.”
Hazret-i ALLAH cümle kullarını şeriatı ile yükümlü kıldığı Peygamberinin şahsiyetinde ve hayatında zuhuru
görülen tertib-i tanzim-i ilâhiden manası ve maddesi ile asra uyumlu yaşamaktan aciz kullarını mahrum
kılmasın, amin.

Pir-i Gâlibi H.Galip Hasan Kuşçuoğlu
METAFİZİK - 2 isimli eserinden alıntıdır.

fican
08-17-2013, 10:25
La deme gel zahid illa gizlidir ademdedir,
Alleme'l esma hem müsemma gizlidir ademdedir.

Can gözün bidar edip ibretle kılsan bir nazar,
Kudret-i bari-i te’ala gizlidir ademdedir.

Hızr ile Musa'ya hem binbir tekellüm eyleyen,
Hikmet-i Tur ile Sina gizlidir ademdedir.

Mürsel-i mu’ciz-nüma kim mürdeler ihya eden,
Hemdem-i mehdi-i mesiha gizlidir ademdedir.

Nur-ı Rabbü’l-alemindir, Rahmeten li'l-alemin,
Fazl- Ahmed, sırr-ı Taha gizlidir ademdedir.

Hazihi cennatu adn ve sidre-i huld-ı berrin,
Kevser u huri ve tuba gizlidir ademdedir.

Her nefes bu nüh felek, çarh üzre devran eyleyen,
Künbed-ü arş-ı mu’alla gizlidir ademdedir.

Cümle eşyayı bir yüzden masna’ gösteren,
Aks-ı mir’at-ı mücella gizlidir ademdedir.

Hilmi'ya gel ademi bil, adem isen ademi,
Hatem ile mühr-i ulya gizlidir ademdedir.

Güfte: Hilmi Dedebaba

Gönülden
08-18-2013, 02:52
Uyuşturulmuş bir beyin olarak aradabir eklediğiniz iki süslü yazı Galibilik tarikasının asli görüşlerini gizlemez..
Atalarımız ne güzel demiş " zırva tevil götürmez" diye

fican
08-18-2013, 08:23
Uyuşturulmuş bir beyin olarak aradabir eklediğiniz iki süslü yazı Galibilik tarikasının asli görüşlerini gizlemez..
Atalarımız ne güzel demiş " zırva tevil götürmez" diye





Uyanık kardeşim, yaptığın işlerindeki uyanıklıklarını anlatırsan bende ibret alırım elbet.
Galibilik tarikatı görüşlerini gizlemek,saklamak gibi bir çaba içerisinde değil. Bunu fark etmemiş olmak sizin için bir dikkatsizlik olsa gerek. Hz. Allah'ın Kuran'da beyan etmesine karşılık senin kavramak istemediğin hususları tekrar yazıyorum.

İşimiz İSLAM.İSLAMDAN BAŞKA DİN ARAYAN HÜSRANDADIR.

ALLAH VAR DİYEN MÜSLÜMANDIR.

İMAN AMENTÜ DEKİ BÜTÜN HÜKÜMLERİ NEFSİNDE TATBİK ETMEKTİR.(PEYGAMBER EFENDİMİZDEN ÖNCEKİ PEYGAMBER VE KİTAPLARA İNANIRIZ AMMA ONLAR TAHRİF OLDU,HÜKÜMLERİ KALMADI,HANİ ORJİNALİ NEREDE GİBİ,PEYGAMBERLİKLERİ BİTTİ GİBİ MAZERETLER UYDURMADAN)

(NURU MUHAMMED)İ ADEM SAFİYYULLAHTAN BAŞLAR CÜMLE PEYGAMBER EFENDİLERİMİZDE ZUHURU GÖRÜLEN VE KIYAMETE KADAR DEVAM EDECEK OLAN HAZRETİ ALLAHIN UMUMA ŞAMİL RAHMET SIFATININ TECELLİSİDİR!

EHLİ KİTAP KAFİR-GAVUR-GAYRİMÜSLİM DEĞİLDİR.

İSLAM'DA BEŞ ŞART YOKTUR.NAMAZ,ORUÇ,ZEKAT,HAC,TEMEL İBADET VE TAATLARDIR.ALLAH VAR DİYEN MÜSLÜMANDIR.

BÜTÜN ALLAH ELÇİLERİ KENDİNDEN ÖNCE GELENLERİ TASDİK ETMİŞLER,SONRA GELECEK OLANLARI MÜJDELEMİŞLERDİR.

EVLİYALAR PEYGAMBER VARİSLERİDİR.HER ŞERİATIN EVLİYASI VARDIR.

H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU HZ. ALLAH'IN EVLİYASI, PEYGAMBER EFENDİMİZİN VARİSİDİR.

ATATÜRK DİNİ BÜTÜN BİR İNSANDIR.ATATÜRK'E İMANSIZ DİYEN İMANSIZDIR.BU MİLLET İÇİN HAYATINI ORTAYA KOYAN İNSANA HAKARET ETMEK NANKÖRLÜKTÜR.(YAŞADIĞIMIZ GÜNLER BİZLERE DERS DEĞİL Mİ?)

HaArP
08-18-2013, 15:17
ATATÜRK DİNİ BÜTÜN BİR İNSANDIR.ATATÜRK'E İMANSIZ DİYEN İMANSIZDIR.BU MİLLET İÇİN HAYATINI ORTAYA KOYAN İNSANA HAKARET ETMEK NANKÖRLÜKTÜR.(YAŞADIĞIMIZ GÜNLER BİZLERE DERS DEĞİL Mİ?)

Mustafa Kemal'in Tasavvufçusu da böyle oluyor demek ki ! Zırva Tevil götürmez diye Gönülden kardeşimiz doğru söyledi...

fican
08-18-2013, 21:46
Allah'a ve peygamberlerine iman eden ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara işte Allah onlara pek yakında mükâfatlarını verecektir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
Nisa 152

Ey inananlar, Allah'a, Elçisine, Elçisine indirdiği kitaba ve daha önce indirmiş bulunduğu kitaba inanın. Kim Allâh'ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve âhiret gününü inkâr ederse o, delalete uğrayanlardandır.
Nisa 136

Şöyle de: Ey kitap ehli! Yalnızca Allah'a, bize indirilene ve daha önce indirilene inandığımız için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Oysa çoğunuz yoldan çıkmış kimselersiniz.
Maide 59

Kitâp ehliyle, haksızlık edenleri dışında en güzel tarzda tartışın ve deyin ki: "Bize indirilene de size indirilene de inandık. Tanrımız ve Tanrınız birdir, biz de O'na teslim olanlarız."
Ankebut 46

«Biz, Allah'a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve esbâta indirilene, Musa ve İsa'ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere gelenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah'a teslim olduk» deyin.
Bakara 136

HaArP
08-19-2013, 02:41
http://aldanmayalim.wordpress.com/2011/09/10/galibilik-ve-ilahi-muhur/

fican
08-19-2013, 21:54
İkinci Atamız Nuh (a.s.)’ın tufanı.
Hazret-i Allah emretti, gemi yap diye.Peygamberi Allah’ın, Allah emrediyor, istersen yapma, yaptı.

Öyle alaya aldılar ki onu,Nuh (a.s.)’ı, deniz yok, su yok, ne lüzumu var geminin burada hani, hep hayatımız zaten böyle geçiyor. Çok biliyoruz, çok biliyoruz onun için yanılıyoruz.

Ha gemi yapıldı da öyle hakaret ettiler ki, pislediler af edersiniz büyük abdestlerini yaptılar, hakâret olsun diye Nuh (a.s.)’a. Allah da ne yaptı, onların birisini düşürdü içine pisliğin. Öyle bir cilt hastalığı sardı ki bunları, hiç bir devâsı yok, birbirini kaşıya kaşıya yırtıyorlar. Uyuzdan da beter bir hastalığa tutuldular, içine düşünce o pisliğin, o düşen adam iyi oldu, ilacı oraymış, vay dediler biz uzakta arıyorduk ilaç buradaymış.

Bu sefer af edersiniz o melânetlerini tırnaklarıyla kazıyarak, daha yok mu diye. Korkulmaz mı Allah’tan. İstersen korkma, bak neler yapıyor, örneksiz. Hiç bıraktırmadı, tırnaklarıyla kazıdılar, daha yok mu yetmedi çünkü, yetmedi.

Pir-i Gâlibi H.Galip Hasan Kuşçuoğlu
(sohbetlerinden alıntıdır)Nuh, tam dokuz yüz yıl kavmini davet edip durdu. Her an da kavminin inkârı arttı.
Fakat söylemeden vazgeçti mi? Hiç sükût magarasına çekilmeye kalkıstı mı?
Hz.MevlanaAllah, bu marangoz eskisine -hâşâ- bir mühür ihsan etmiş!.. Hem de internet ekranında gerçekleşen bir mûcize sûretiyle!.. Aklıma televizyonlarda arada sırada seyrettiğimiz illizyonistler geliyor.Bu kişinin durumu ibretlik.ZALİMLERİN(zalim:Allah'ın zamanının vazifeli kulunu inkar eden,nefsine zulm eden) durumu her zaman aynı.Hz. Allah'ın vazifeli kullarına bu çeşit yakıştırmalarda bulunmak.Bu çeşit insanlarda mucizeye,keramete,burhana,hitabı ilahiye,hitabı resule,rabıtaya karşı bir ilgi alaka görmek mümkün değil.
Musa Peygamber Efendimizi Hz. Allah Firavn'a burhanlar ile gönderdi.Dediler ki bu sihirbaz.Eğer Hz.Allah Firavn'a git mulayemetle anlat demeseydi, herhalde Musa a.s. elindeki asasını Firavn'un kafasına geçirirdi Allahualem.Ancak Firavun'un sonunun daha feci olduğu aşağıdaki ayette beyan ediliyor.

BU GÜN BİRİ ÇIKSA BEN MUSA'YIM DESE.
HZ.ALLAH'IN EVLİYASINI İNKAR EDEN,PEYGAMBER EFENDİMİZİN VARİSİNİ TANIMAYAN,HAKİKATİN ORTAYA ÇIKMASINA YARDIMCI OLMAYANLARIN MUSA'YI TANIYABİLECEĞİNİ DÜŞÜNMEK BİR HAYAL OLSA GEREK.

Fir'avn kavminden ileri gelen bir topluluk dediler ki: "Bu, çok bilgili bir büyücüdür!"Araf suresi 109. ayetFir'avn, elçiye karşı geldi. Biz de onu ağır bir yakalayışla yakaladık. Muzzemmil suresi 16. ayet

HaArP
08-20-2013, 16:40
Suçta ısrar eden, müebbet mahkûm olur.

Şeytanın cennetten kovulmasının sebebi de, hata yapmış olması değil, hatasında ısrar ve inat etmiş olmasıdır. Hatasını anlayan, hatasından dolayı özür dileyen, af isteyen Hz. Adem, af edilmiş ve adam olmuştur.

fican
08-20-2013, 21:44
Şeytanın cennetten kovulmasının sebebi de, hata yapmış olması değil, hatasında ısrar ve inat etmiş olmasıdır. Hatasını anlayan, hatasından dolayı özür dileyen, af isteyen Hz. Adem, af edilmiş ve adam olmuştur.

Kardeş Kuran böyle demez. Kendine yazık etmişsin.

HaArP
08-20-2013, 21:48
Kardeş Kuran böyle demez. Kendine yazık etmişsin.

Mustafa Kemale evliyalık hatta Mehdi Resulluk veriyorsun, İlhamları bol bol dağıtıyorsunda bir kinayeyi mi anlamıyorsun !

O ikazda hayır vardır hakkıyla düşünenler hükmeder...!

fican
08-20-2013, 21:52
Hazreti İsa Aleyhissselamın vefatından 609 sene sonra, ahir zaman Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa Aleyhi ve Sellem efendimizin elçiliğinde ihsan edilen Hazreti Kur’an da, daha evvel Hz. Allah’ın ihsan eylediği cümle beşerin maddi ve manevi nizamının özünü sağlamaya Allah’ın bildirdiği esasta değişmeyen ve zamana göre ihsan edilen kitaplar ve sahifeler, cümlesi Hz. Allah’ın cemi kullarına hiç şüphesiz lütfu ihsanıdır.

Cümle Allah elçilerine ilahi kitapların ve suhufların hangisi ihsan edildiyse dünya yaşantıları ihsan edilen emri ilahiyenin tefsiridir. Allah’a iman eden her sınıftan kulların ekserisinin emri ilahiyenin özünü idrak edenlerin samimiyetlerine göre taltifi ilahiyeye nail oldukları her devirde görülebilir.

İşte bu samimiyeti cümle Allah kullarına duyurmak kastı ile, Hz. Allah’ın bildirisini tekraren tek din vardır, İslamiyettir. Müslümanlarsa kardeştir. Cümle Allah elçilerinin dinleri İslamdır. Beşeri ölçü Allah’ın var olduğuna inanan müslümandır emri üzerine amel etmekte samimi olan mü’mindir, ittika sahibidir.

Hangi peygamberin şeriati ile yükümlü ise peygamberin ismi ile anılır. Bu gerçeği kabul edenler, bu gün azınlıkta oldukları görülsede, asri idrak edenlerin hakikat ışığı azda olsa görülmeye başladı. Görenlerin adedi günbe gün artıyor. Elhamdulillah. Allah gerçeğe zeval vermesin. Zalimlerin şerlerinden iman edenleri korusun. Amin

Pir-i Gâlibi H.Galip Hasan Kuşçuoğlu

fican
08-21-2013, 15:11
RÜYA


Rüya; Cesedin sıkletinden feraha eren ruhun kendi-nin çözemeyeceği tertibi ilâhi olan, tertibi ve tanzimi beşerin elinde olmayan, mota mot izahı yapılamayan manevî bir alemdir. Tabiri ehline aittir. Caizdir. Vahyi ilâhinin 46 cüzde bir cüzüdür. Peygamberimiz Efendi-mize 23 sene vahiy geldi. Altı ayı rüya aleminde geldi-ği için rüyaya vahyin 46 cüzde bir cüzüdür denildi.

“Yusuf’a biz rüya tabirini öğrettik. Ona hikmet ver-dik. Hikmet verdiklerimize çok çok rahmetimizi ihsan ederiz.”

Sadık rüya vardır, kâzip rüya vardır. Ölçü ehline verilmiştir. Peygamberimiz Efendimiz sabah namazından sonra cemaate dönerler ashâba hitaben: "Bu gece manevî rüya gö-ren var mı?" diye sorarlardı. “Ben gördüm, ya Resulallah” di-ye gördüğü manayı anlatırlar, Efendimiz tabir buyururlardı. Bazen: "Ya Eba bekir, sen tabir et" buyururdu. Anladığı ka-darını tabir ederler, “isabet ettim mi? ya Resulallah” diye so-rarlar idi. Cevaben: “Bir kısmına isabet ettin, bir kısmına isabet edemedin” buyururlar ve anlamını izah ederlerdi. Bazan da Ömer’ül-Faruk (r.a) Efendimize sorarlardı. Muta-savvufîn bu sünneti vazife olarak icra eder. Kur’an'da mevcut olduğundan inkârı küfürdür. Ehline hikmettir, rahmettir. Avam rüya ile amel edemez. İstihare de rüyadır. Rüya tabi-rinin kitabı yazılmaz. Yazılanlar hakikat dışıdır. Kaide bu-dur. Bazı istisnailer kaideyi bozmazlar.

Rüyayı anlatacak ehil bulamadınsa, taşıyamıyorsan, akar suya anlat. Hazreti Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz Hazreti Aliyy’el-Murtaza (r.a.) Efendimize: “Ya Ali, bir sır versem taşıyabilir misin?” buyurdu. “Ta-şırım, ya Resulallah” dedi, kabul etti. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ashâb-ı ile gaza dönüşünde kuyudaki suyu kan renginde görünce, Hazreti Ali (r.a.)’a bakarak: “Ya Ali, sırrı taşıyamadın da kuyuya mı anlattın?” buyurdu. “Evet, ya Resulallah. Ağırlığını kaldıramadım.”

Mevlâna Celâleddin-i Rumi Mesnevi-i Şerif’inde anla-tır: O sudan yetişen kamışlar ney olup, aşk nefesi veril-di. O nefes avama gizli, aşk ehline aşikardır. Neyden dökülen nağmeler aşk sırrını anlatır. Herkesin kulağı nağmelerde ilâhi zevki bulamaz. İncir gibi tatlı, güzel meyveleri her kuş yiyemez.

Turuk-i âliyyede adaptır, hakikattır. Dervişin rüyasını mürşidinden gayrı ya anlatması edebe uygun değildir. Mür-şidi gayrı ya anlatmasında mahzur görmedi ise anlatır. An-latmasına izin vermedi ise mahrem olarak kalır. Emanetul-lahtır. Rüya tabiri irticalen olur. Mürşide evhamla ilhamı ayırt edecek ölçü verilmiştir. Mürşit rüyanı tabir etmedi ise, “illâ tabir et” diye ısrar edebe uygun değildir. O kadar.

Pir-i Gâlibi
Seyyid H.Galip Hasan Kuşçuoğlu
TASAVVUF VE ZİKRULLAH

fican
08-23-2013, 12:00
HİTABI RESUL

Peygamberimiz Efendimiz Hazret-i Muhammet Mustafa (s.t.a.v) tarafından Mekke-i Mükerreme’de 30 Ocak 1995 sabah namazından sonra hal-i yakazada hitab edildi bu abd-i âcize. Bütün insanlık alemine duyurmaklığım işaret edildi:

"Ümmetim geçmiş zamana göre değil, yaşayacağı zamana göre hazırlansın."

(Hitab-ı Resul) Ravisi bu abd-i âciz.

PİRİ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU

fican
08-24-2013, 14:33
Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır EN'ÂM suresi 59. ayet Zeno Paradoksları
Zeno, matematik tarihindeki ilk büyük şüphecidir. Paradoksları matematikçileri yıllarca uğraştırmış ve paradokslarının yol açtığı araştırmalar sonucu matematiğin gelişimine büyük katkı yapmıştır.
Zeno’nun doğum ve ölüm tarihleri tam olarak bilinmemektedir. Ancak tahminlere göre Zeno, M.Ö. 495 yılında İtalya’daki bir Yunan kolonisinde doğmuştur. Doğduğu koloninin ismi Elea olduğundan Elea’lı Zeno olarak bilinir.

Dichotomy paradoksu :
Hareket yoktur. Çünkü bir hareketin olabilmesi için belirli bir zaman diliminde belirli bir mesafenin yapılmış olması gerekir. Bunun için de istenilen mesafenin önce yarısı, sonar kalan mesafenin yarısı, daha sonra kalanın yarısı vb… gidilmesi gerekir. Ancak herzaman gidilmemiş bir “kalan yolun yarısı” olacaktır. Dolayısıyla hareket hiç başlamamıştır.

Tavşan-Kaplumbağa paradoksu :
Hareketli bir tavşan hiçbir zaman kendisinden ilerdeki hareketli bir kaplumbağayı yakalayamaz. Çünkü kağlumbağayı yakalması için öncelikle, seçilen bir anda kaplumbağanın bulunduğu noktaya gelmesi gerekir. Tavşan o noktaya gelene kadar kaplumbağa biraz daha ilerlemiş olur. Daha sonra ilerideki kaplumbağanın o anda bulunduğu noktaya gidene kadar kaplumbağa biraz daha ilerler. Sonuçta kaplumbağa hareketli olduğundan, tavşan, kaplumbağayı asla yakalayamaz.

Ok paradoksu :
Zaman “an” lardan oluşmuştur. “An”zamanın en küçük parçasıdır ve bölünemez. Bir ok hareketli veya hareketsiz olsun, aslında ok hiçbir zaman hareket edemez. Çünkü hareketin gerçekleşmesi için okun bir anın başlangıcında bir noktada, anın sonunda da başka bir noktada olması gerekir. Ancak bunun olması için “an” ın bölünebilir olması gerekir ki bu da tanıma gore mümkün değildir. Dolayısıyla ok aslında hareket etmemiştir. 1140. Sözden bir şekil doğdu, yine öldü. Dalga kendini yine denize iletti. Sûret sûretsizlikten çıktı, yine sûretsizliğe döndü. Zira biz yine Tanrı’ya döneceğiz.
Şu halde sen her göz açıp kapamada ölüyor, diriliyorsun. Mustafa “dünya bir andan ibarettir” buyurdu.
Bizim fikrimiz havada bir oktur. Havada nasıl durur? Tanrı’ya gelir. Her nefeste dünya yenilenir. Fakat biz, dünyayı öylece durur gördüğümüzden bu yenilenmeden haberdar değiliz.

1145. Ömür su gibi yeniden yeniye akıp gider. Fakat cesette bir daimîlik gösterir.
Elinde hızlı hızlı oynattığın ucu ateşli bir sopa nasıl upuzun ve tek bir ateş hattı gibi görünürse ömür de pek çabuk akıp geçtiğinden daimî bir şekilde görünür.
Ateşli çöpü sallasan ateş gözüne upuzun görünür.
Bu ömür uzunluğunu da Tanrı’nın tez tez halketmesindendir.
Tanrı’nın yeniden yeniye ve süratle halketmesi, ömrü öyle uzun ve daimî gösterir.

Bu sırrı bilmek isteyen, pek büyük ve derin bir âlim bile olsa kendiliğinden bilemez, ona de ki: işte Husâmeddin buracıktadır. O yüce bir kitaptır ondan öğren.
Hz. MevlanaHazret-i Ali kerremallahu veçhe Efendimiz buyuruyor. Siz evlatlarınızı yaşadığı zamana göre değil, onların yaşayacağı zaman göre hazırlayınız. Hazret-i Pir Gavsulazam Seyyit Abdulkadir Geylâni Hazretleri buyuruyor geçmiş mazi, istikbal geri getiremezsin, geçmiş mâziyi geri getiremezsin, istikbalden de malumatın yok, Allah’a malum hal bugün Lâ ilâhe illallah Muhammedün Rasullullah. İftihar ederiz onunla, Rabbim ayırmasın izinden. Ama İsa (a. s.)’a tabi olmuş da, lâ ilâhe illallah’ı muhafaza ediyor, Allah’tan başka ilah yoktur diyor, Musa (a.s.)a tabi olmuş başka peygamber Efendilerimize tabi olmuş, lâ ilâhe illallah diyor, gavur kâfir deme bunlara başına belâ alıyorsun.

PİRİ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
28-05-1995 tarihli sohbetinden alınmıştır.

fican
08-26-2013, 11:03
Felsefenin akışı beyinden kalbedir. Tasavvufun tariki ise kalbden beyinedir. İkisinin de yolları ayrı ayrıdır. Öz olarak kalbden beyine giden yola "ehli tarik" denilmiştir... Felsefeyi tanzimi ilâhi olan tasavvufla eş değer görmeyelim.
Felsefe nefsin ürettiği, maddeden öte gidemeyen ilmel-yakıyndır. Maddede her zerrede ALLAH'ın varlığının, tenezzülen fiili sıfatlarının zuhurunu hissetmektir.
Müşterisi azda olsa TASAVVUF ; Manadır, dinin aslı ve özüdür. İhlas, takva, veradır..

Pir-i GÂLİBİ

fican
08-30-2013, 20:05
ZİKRULLAH ARZDA VE SEMADA, ON SEKİZ BİN ALEMDE CANLI VE CANSIZ HER ZERRENİN MÜŞTEREK İBADETİDİR. SADECE ALLAH’I ANMAKTIR. DİĞER EMR-İ İLAHİ OLAN İBADETLERLE KARIŞTIRMA!
Yaratılışın sırrı, efdali şerefli mahluk olan insandır. Hazret-i ALLAH’ın varlığını tanıttığı bütün alemdeki yaratıkların müşterek ibadetleri zikrullahtır. İnsan manen, halen, lisanen yaratanını emr-i ilahiyeye uygun kesir zikreder.
Zikrullah metafiziktir “kıyamen,kuuden,ve ala cünubihim” (ayakta,oturarak, yatarak ALLAH’ı zikrederler). Bütün ibadetlerin zamanı, adedi, mekanı belirlenmiştir. ALLAH’ı zikri için tahdit konmadığı gibi kesir zikretmemizi Hazret-i ALLAH emrediyor. Bu rahmet-i ilahi akıl ve mantıkla ölçülemez. Çünkü metafiziktir. Adil-i mutlak olan Cenab-ı Hak dilediğine ihsan eder. Yalnız zahirle yetinen felsefeci alimin ölçemeyeceği sadece imanının neşv ü neması ile aşk-ı ilahinin zuhur ettiği ehl-i aşkta bu rahmet-i ilahiyi bariz görmek kehanet değil.
Beş duyunla yetinme. Hazret-i ALLAH cümle kullarına aczini itiraf kapısını aralık bırakmış. İnadı bırak.
Rahmet kapısından içeri girmeye çalış ve mutlaka gir.

Her tabibe aşikar etme derun-i derdini,
Her ne derdin var ise eyler deva, ALLAH kerim



Pir-i GÂLİBİ

fican
08-31-2013, 17:26
Tasavvuf, maneviyatın yani fiziküstü metanın zuhurunun dünyada bariz maddi ve manevi görünümünün zuhur mercii ve aşk-ı ilâhiden Hazret-i insan olmanın manevi ilim kapısı.
Tarik ise, kişinin kendi insiyatifi ile gittiği yoldur. Yolların cemisi ise tarikattır.
Yaratıcıya ister inansın veya inanmasın, Benî Âdem’in iradesi ile her an değişen, sayamayacağı kadar çok yolları vardır.
HZ. ALLAH İnsan olmaya uyumlu Benî Âdem’e kamil insan olma yollarını gösteriyor. Kitab-ı Kadim, bütün semavi kitaplar ve suhuflar, gelmiş ve geçmiş cümle Peygamber Efendilerimiz, tabilerinin yaşadığı zamanlarına ve yaşantılarına uyumlu emr-i ilâhi ile çelişmeyen yolu gösterdiler. Bu yolun ismi tarik-i müstakîmdir. Din ise tevhit dîni, İslâmiyet’tir.
Gösterilen sırât-ı müstakîm üzere yaşamaya samimiyetle uyum sağlayanlar yol ehli anlamına gelen ehl-i (ehlî) tarîk kelâmı ile taltif olundular. Kıyamete kadar ihsan edilen ilâhi rahmet devam edecektir. Şüphe edilmesin.Tertib-i ilâhidir. Beşerin tertibi değil… Acaba? diye müterettid olduğun zaman yolun gerçeğini yeteri kadar anlayamazsın. Acabasız, samimi, ihlâslı olduğun zaman tertîb-i tanzim-i ilâhiye olduğunu anlar, yaşar, zevki ile hakikatlerin mevcudiyetine şahid olursun.Ehl-i tarîkin bir ismine de, umumiyetle doğuda “tövbe kapısı” derler, öyle telaffuz edilir.
“TÖVBE KAPISI KAPANDIĞI ZAMAN SİZ KIYAMETİ BEKLEYİNİZ.” buyurdu Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.) Gene buyurdular ki:
“ENE MEDİNETÜN ALÎ BÂBUH” (BEN İLİM ŞEHRİYİM, ALİ KAPISIDIR).



Pir-i GÂLİBİ

fican
09-01-2013, 17:15
Mü’minler ancak ALLAH zikredildiği zaman yürekleri titreyen, kendilerine ALLAH’ın ayetleri okunduğunda imanları-nı artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir. (Enfal Sûresi, 2).

Halikı zülcelâl biz aciz kullarına, mü’min isminin tecelli ettiği istisnai kişilerdeki rahmet tecellisini aczimize göre ölçü veriyor.
“ALLAH zikredilince kalbleri titrer.” Kaal ve laf ebesi! Bu türlü şerefe hayatın boyunca rastladın mı?

“Evet oluyor” desen de kimseyi inandıramazsın. Çünkü yaşantın ve icraatın zikrullaha karşı. Menfi tutumun, bu yönlü ALLAH tertibine itirazın, rahmeti ilâhiden mahrumiyetin zuhuru elbette taşlaşmış kalp olacaktı.

Sonsuz rahmeti ilâhi “taşlaşmış kalbi ancak gene biz açarız” buyuruyor.

Pir-i GÂLİBİ

fican
09-02-2013, 23:45
“Yâ ALİ, şu hakîkatı bil ki : ALLAH yolunda yapılacak ibâdetlerin en yücesi, onun kullarına gönderdiği bir mürşidin mâneviyâtı gölgesinde bulunmak ona uymakdır. Bu âlemde herkes başka türlü ibâdet yolu tutar. Herkes kurtuluş yolu olan bir ALLÂH’a varış tarîki arar. Sen bu yolların hepsini bırak. O âkil mürşidin âğûşunu seç. İçinde sana muhâlefet eden gizli düşmanlardan tamâmı ile kurtulmuş olursun. Böyle bir ibâdet senin için bütün başka ibâdetlerin üstündedir. Bu ibâdetle sen Hakk’a giden kâfilenin başında olacaksın.”

(Mevlânâ, Mesnevî-yi Şerîf, 3015)

fican
09-05-2013, 13:14
Ehl-i kitap Allah’a inanmış, rasulüne inanmış, Allah’ın gönderdiği şeriata iktibâ etmiş, Allah’tan başka ilah yoktur illâ Allah vardır diyor, gayri müslim olur mu bu.

Bakın, Mekke-i Mükerreme’de, Medine-i Münevvere’ye giriş yerlerinde birer taş vardır. Orada şöyle yazar. Bundan gayri müslim geçemez, cezası ölümdür.
Ee şimdi bu bir ilmi ifâde etmiyor, bir gerçeği de yansıtmıyor.

Peygamber efendimiz de yazılmış bir taş değil, sonradan katılaşmış insanların yazdığı yazı. Asr-ı saadete bakıyoruz, Hazret-i Peygamber (s.t.a.v.) Efendimiz yaşadığı yerde, ben-i İsrail de var, ben-i nasara da var hatta müşrikler var, puta tapanlar var. Şimdi o zaman yasak değildi de yeni mi yasak oldu. Yeni olmuş tabi. Yeni oldu da padişahlar krallar falan koymuş. Gayr-i müslim kim bu, işte rezil olmayalım yeter artık. Kimse yemiyor senin bu ilmini. İlim değil. Ene ene diye diye ne hale geldik, rezil oluyoruz, hep aynı şeyi söylüyorsun, bitmedi ki.


Pir-i GÂLİBİ

fican
09-08-2013, 18:40
''Ben Fatih Sultan Han, bütün dünyaya ilan ediyorum ki, kendilerine bu padişah fermanı verilen Bosnalı Fransiskanlar himayem altındadır ve emrediyorum, hiç kimse ne bu adı geçen insanları ne de onların kiliselerini rahatsız etmesin ve zarar vermesin. İmparatorluğumda huzur içerisinde yaşasınlar ve bu göçmen durumuna düşen insanlar özgür ve güvenlik içerisinde yaşasınlar. İmparatorluğumdaki tüm memleketlere dönüp korkusuzca kendi manastırlarına yerleşsinler. Ne padişahlık eşrafından, ne vezirlerden veya memurlardan, ne hizmetkarlarımdan, ne de imparatorluk vatandaşlarından hiç kimse bu insanların onurunu kırmayacak ve onlara zarar vermeyecektir. Hiç kimse bu insanların hayatlarına, mallarına ve kiliselerine saldırmasın, hor görmesin veya tehlikeye atmasın. Hatta bu insanlar başka ülkelerden devletime birisini getirirse onlar da aynı haklara sahiptir.

Bu padişah fermanını ilan ederek burada, yerlerin, göklerin yaratıcısı ve efendisi Allah, Allah'ın elçisi aziz peygamberimiz Muhammed(S.A.V) ve 124 bin peygamber ile kuşandığım kılıç adına yemin ediyorum ki, emrime uyarak bana sadık kaldıkları sürece tebaamdan hiç kimse bu fermanda yazılanların aksini yapmayacaktır.''

FATİH SULTAN MEHMET HAN HZ.

fican
09-08-2013, 18:55
Milano Fermanı

Milano Fermanı, Roma İmparatorluğu (http://tr.wikipedia.org/wiki/Roma_%C4%B0mparatorlu%C4%9Fu)'nda Hıristiyanlığa (http://tr.wikipedia.org/wiki/H%C4%B1ristiyan) karşı hoşgörüyü kurumlaştıran bildiri. Roma imparatorları (http://tr.wikipedia.org/wiki/Roma_imparatorlar%C4%B1) I. Konstantin (http://tr.wikipedia.org/wiki/I._Konstantin) ile Licinius (http://tr.wikipedia.org/wiki/Licinius) arasında Şubat 313 (http://tr.wikipedia.org/wiki/313)'te Milano (http://tr.wikipedia.org/wiki/Milano)'da varılan siyasal bir anlaşmanın sonucuydu. Haziran 313'te Licinius'un Doğu Roma (http://tr.wikipedia.org/wiki/Do%C4%9Fu_Roma)'ya duyurduğu ferman, herkese dilediği tanrıya tapınma özgürlüğü tanıyordu. Böylece Hıristiyanlar, kilise kurmayı da içeren yasal haklara kavuştular. Fermana göre, devletçe el konulan mülkler de Hıristiyanlara derhal iade edilecekti.
Constantinus'a mal edilen ve Roma İmparatorluğu'nda dinsel barışı kurduğu ileri sürülen ferman; gerçekte, hukuksal bir belgeden çok, Milano'da, Licinius ile Constantinus arasında yapılan görüşmelerin -ibadet özgürlüğünün tam olarak sağlanması, Hıristiyanların uğradıkları zararların tazmini, vb- bir dökümü niteliğindedir.

fican
09-08-2013, 19:05
Partiler, din ve vicdan özgürlüğü maddesine kişilerin inanmama veya dinini değiştirme serbestisinin eklenmesinde uzlaştı. Anayasa Uzlaşma Komisyonu, din ve vicdan özgürlüğü başlığında iki yeni madde yazılmasında da anlaşmaya vardı. Buna göre, kişilerin tek başlarına veya topluca özel veya kamusal alanda ibadet edebilecekleri hükme bağlandı. Dört parti, kişilerin inancını yaşama, açıklama ve yayma haklarını da mutabakatla güvenceye aldı. Komisyon, devletin bütün din ve inanç gruplarına karşı tarafsız olduğunda uzlaşmaya varırken, mevcut anayasada yazılı olmayan genel bir ilkeyi de yazılı anayasa metni olarak kayda geçirdi. Partiler, devletin "din, inanç ve kanaatlerin çeşitliliğine dayalı toplumsal çoğulculuğa saygı göstereceğini" de hükme bağladı. Komisyon kaynakları mevcut anayasada yazılı olmayan bu ifadenin kayda geçirilmesini alevilik, şamanizm gibi her türden inanç grubuna daha özgür bir hareket alanı açılması olarak yorumladı.


http://www.ntvmsnbc.com/id/25460327/

fican
09-09-2013, 11:23
Onlar, sırf "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allâh bazı insanları diğer bazılarıyle savunmassaydı, içlerinde Allâh'ın ismi çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılırdı. Allâh, kendisine yardım edene elbette yardım eder. Kuşkusuz Allâh, güçlüdür üstündür.

Hac 40

fican
09-10-2013, 21:03
TEK DİN VARDIR İSMİ İSLAMİYYETTİR!
SEMAVİ VE TEVHİT DİNİ OLARAK HAZRETİ ALLAH'IN BİLDİRDİĞİ CÜMLE PEYGAMBERLERİMİZ EFENDİLERİMİZİN
TEBLİĞ EYLEDİKLERİ TEK DİN VARDIR ODA İSLAMİYYETTİR !...
PEYGAMBER EFENDİLERİMİZ DİN GETİRMEDİLER İSLAMİYYET ÜZERE GELDİLER ŞERİAT GETİRDİLER CÜMLESİ ŞERİATLARI İLE BİLİNİRLER VE TANINIRLAR !

ŞERİATLAR BİRİ DİGERİNİ İPTAL ETMEZ .
SONRA GELEN ŞERİATLAR EVVEL GELEN ŞERİATLARI İPTAL ETMEZ SONRA GELEN ŞERİATLAR DAHA KEMALATLI
KULLARA BAHŞEDİLEN HAZRETİ ALLAH'IN ZAMANA GÖRE EMRİNİN KULUN YAŞANTISINDA RAHMETİ İLAHİYENİN
KULUN FERAHLIKLA YAŞAMASINA UYGUN İLAHİ İŞTİHADIDIR SONRAKİ GELEN ŞERİATI SEÇME KULUN BİLGİ VE
ĞÖRGÜSÜ İLE GÜZELLİKLERE HAYRAN OLMA MEZİYETİNDE GÖRÜLÜR !

Pir-i GÂLİBİ

fican
09-11-2013, 13:17
TEK DİN VARDIR İSMİ İSLAMİYYETTİR!
SEMAVİ VE TEVHİT DİNİ OLARAK HAZRETİ ALLAH'IN BİLDİRDİĞİ CÜMLE PEYGAMBERLERİMİZ EFENDİLERİMİZİN TEBLİĞ EYLEDİKLERİ TEK DİN VARDIR ODA İSLAMİYYETTİR !...
PEYGAMBER EFENDİLERİMİZ DİN GETİRMEDİLER İSLAMİYYET ÜZERE GELDİLER ŞERİAT GETİRDİLER CÜMLESİ ŞERİATLARI İLE BİLİNİRLER VE TANINIRLAR !

ŞERİATLAR BİRİ DİGERİNİ İPTAL ETMEZ .
SONRA GELEN ŞERİATLAR EVVEL GELEN ŞERİATLARI İPTAL ETMEZ SONRA GELEN ŞERİATLAR DAHA KEMALATLI KULLARA BAHŞEDİLEN HAZRETİ ALLAH'IN ZAMANA GÖRE EMRİNİN KULUN YAŞANTISINDA RAHMETİ İLAHİYENİN KULUN FERAHLIKLA YAŞAMASINA UYGUN İLAHİ İŞTİHADIDIR SONRAKİ GELEN ŞERİATI SEÇME KULUN BİLGİ VE ĞÖRGÜSÜ İLE GÜZELLİKLERE HAYRAN OLMA MEZİYETİNDE GÖRÜLÜR !

Pir-i GÂLİBİSana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitab’ı gönderdik. Artık aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma. Her birinize bir şerîat ve bir yol verdik. Allah dileseydi sizleri bir tek ümmet yapardı; fakat size verdiğinde sizi denemek için. Öyleyse iyi işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık size, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri O haber verecektir.

Maide 48

fican
09-11-2013, 13:21
TEK DİN VARDIR İSMİ İSLAMİYYETTİR!
SEMAVİ VE TEVHİT DİNİ OLARAK HAZRETİ ALLAH'IN BİLDİRDİĞİ CÜMLE PEYGAMBERLERİMİZ EFENDİLERİMİZİN TEBLİĞ EYLEDİKLERİ TEK DİN VARDIR ODA İSLAMİYYETTİR !...
PEYGAMBER EFENDİLERİMİZ DİN GETİRMEDİLER İSLAMİYYET ÜZERE GELDİLER ŞERİAT GETİRDİLER CÜMLESİ ŞERİATLARI İLE BİLİNİRLER VE TANINIRLAR !

ŞERİATLAR BİRİ DİGERİNİ İPTAL ETMEZ .
SONRA GELEN ŞERİATLAR EVVEL GELEN ŞERİATLARI İPTAL ETMEZ SONRA GELEN ŞERİATLAR DAHA KEMALATLI KULLARA BAHŞEDİLEN HAZRETİ ALLAH'IN ZAMANA GÖRE EMRİNİN KULUN YAŞANTISINDA RAHMETİ İLAHİYENİN KULUN FERAHLIKLA YAŞAMASINA UYGUN İLAHİ İŞTİHADIDIR SONRAKİ GELEN ŞERİATI SEÇME KULUN BİLGİ VE ĞÖRGÜSÜ İLE GÜZELLİKLERE HAYRAN OLMA MEZİYETİNDE GÖRÜLÜR !

Pir-i GÂLİBİ

Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitab’ı gönderdik. Artık aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma. Her birinize bir şerîat ve bir yol verdik.Allah dileseydi sizleri bir tek ümmet yapardı;fakat size verdiğinde sizi denemek için. Öyleyse iyi işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık size, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri O haber verecektir.

Maide 48

fican
09-12-2013, 10:36
İSLAMIN ŞARTI BEŞ DEDİK ,ÖLÇÜYÜ KAÇIRDIK ..
HAZRETİ ALLAHA KULLUKTA NOKSANLIK OLMASIN TEŞVİKİ VE VAZİFE YAPIYORUM ZANNI İLE (HUCURAT SURESİ 14 CÜ AYET )İ GÖRMEZLİKTEN GELEREK İSLAMIN ŞARTI BEŞDİR DENİLDİ BU GÜN DAHA BARİZ GÖRÜLÜYORKİ BU EMRİ İLAHİNİN NEREDE İCRA EDİLECEĞİNİ BİLEMEDİĞİMİZDEN ÜMMETİ MUHAMMET TOPLUMLARINDA İSTER İSTEMEZ BİRİ BİRİMİZE GAYRI İHTİYARI KAFİR DEDİK HAZRETİ ALLAH IN BİLDİRİSİNE TERS DÜŞTÜK KARDEŞLERİMİZLE CEHLİMİZDEN DÜŞMAN OLDUK FİTNENİN DOĞMASINA SEBEB OLDUK;

ÇARPIK DÜŞÜNCENİ DÜZELTMEDİKCE DİYALOK KELAMI GÜLÜNÇ OLUYOR!
KENDİMİZDEN BAŞKASINI MÜSLÜMAN KABUL EDEMEDİK EDMEKTE İSTEMEDİK CÜMLE PEYGAMBER EFENDİLERİMİZİN ÜMMETLERİNİ TERS TUTUMUMUZLA ÜMMETİ MUHAMMEDE DUŞMAN KILDIK BU YANLIŞ ÜŞÜNCELERİMİZLE ALLAHIN YARATTIĞI GÜZELLİKLERDEN ÜMMETCE MAHRUM EDİLDİĞİMİZİ ALLAH'TAN VE RESULÜNDEN UZAKLAŞTIĞIMIZI GÖRDÜĞÜMÜZ KADARI İLE ANLAMAYA BAŞLADIK ZAMAN ZAMAN DAHA İYİ ANLAŞILIP ÜMMETLER ARASI GEÇMİŞ KABAHATLERİ BAŞA KAKMADAN DİYALOG YOLLARI ARAYACAĞIZ İNŞA ALLAH.

Pir-i GÂLİBİ

fican
09-12-2013, 23:36
“EY İMAN EDENLER! MÜ’MİNLERİ BIRAKIP DA KAFİRLERİ EVLİYA EDİNMEYİN. ALLAH’A ALEYHİNİZDE APAÇIK BİR DELİL Mİ VERMEK İSTİYORSUNUZ? (Nisa Suresi, 144)

HZ. ALLAH BU AYET-İ CELÎLESİNDE CÜMLE KULLARINA PEYGAMBER VARİSİ, SİLSİLE-İ MERATİP, SİZDEN BİR
ÜCRET İSTEMEYEN EVLİYAYA TABİ OLMAYI EMREDİYOR.
KÜFÜR ÜZERE OLUP MANEVİ BİR KANITI OLMAYANLARINA DEĞİL.

MAKARİM-İ AHLAK ÜZERE YAŞAYAN KULLARA HZ. ALLAH TARAFINDAN VERİLEN SIFATLAR MÜ’MİN, MÜTTAKİ, TAKVA, VERA SAHİBİ.. CEMİ KULLARINA BU TÜRLÜ YAŞAMALARININ KÜLL OLARAK HZ. ALLAH’IN VERDİĞİ ÖZEL İSİM “MEKARİM-İ AHLAK”TIR.

CÜMLE PEYGAMBERİMİZ EFENDİLERİMİZİN HZ. ALLAH’IN İHSAN EYLEDİĞİ VE CÜMLE MÜ’MİN KULLARINA DA BU TERTÎB-İ İLÂHİ ÜZERE YAŞAMALARINI EMREYLEDİĞİ MEKARİMİ AHLAK HAKKINDA AHİR ZAMAN PEYGAMBERİ MUHAMMET MUSTAFA (S.T.A.V.) EFENDİMİZ BUYURDULAR Kİ:
“BİLCÜMLE ALLAH ELÇİLERİ MEKARİM-İ AHLAK ÜZERE GELDİLER. BEN TAMAMLAYICIYIM. ÇÜNKÜ BENDEN
BAŞKA PEYGAMBER GELMEYECEK.”

Pir-i GÂLİBİ

fican
09-13-2013, 20:53
Benim gibi niçin inanmamış diye, O hem cinsimi yermek, benim inancım ve yaşantımla bağdaşmıyor; Her hangi bir şahsı aşağılamak, hakkı kimseye verilmemiştir!..

H. Galip Hasan Kuşçuoğlu

fican
09-14-2013, 20:52
Âdem isen “semme vechu’llâh”ı bul,
Kande baksan ol güzel Allâhı bul.

Ârife eşyâda esmâ görünür,
Cümle esmâda müsemmâ görünür,
Bu Niyâzi’den de Mevlâ görünür,


EFENDİ KİME DENİR?
Efendilik Peygamber Efendilerimizde sıfat olarak tecellî etmiştir.

Vârisleri de bu sıfata lâyık görülmüş. “Mevlânâ” lafzı da aynı mânâyı taşır.

ALLÂH’ı bir bilip kul olmak için irâdesini kullanan sâlih kişilere de tarih boyu “Efendi” dene gelmiştir vakı-a bu asırda apartman kapıcılarının başka ismi yok! soy adını efendi olarak telaffuz ederler.. Tekrar ediyorum: Efendilik, isim olduğunun ötesinde kişiye bahşedilen manevi sıfat ve mana halinin ifadesidir. Bu meziyeti taşıyan işine bakılmadan her kişi efendidir. Hanımefendilerin de bu taltif-i ilâhiye lâyık olanlarını unutmayalım!


PİR-İ GALİBİ

fican
09-16-2013, 22:05
Galibilik Yalnızca Bir Zümrenin Tariki Değil!

(Bir Dervişin Gördüğü mana da...)


İki derviş kardeşimizle beraber Hacca gidiyoruz ve otel gibi bir yere yerleşiyoruz. Yemek yenen yere iniyoruz. Arkadaşlardan biri tavuk eti diğeri kırmızı et alıyor.
Benim param olmadığı için sadece çay içiyorum ve nasılsa param gelince yerim diyorum sonra dışarı çıkıyorum, çıkar çıkmaz Efendi Hazretleri beni çağırıyor.
Gel abdest alalım evladım" diyor. Efendimin peşinden abdeshaneye gidiyoruz. Gittiğimiz yer sanki Kâbe'den biraz şehre doğru içerde ben Efendi Hazretlerinin abdest almasını bekliyorum ki o sırada 12, 13 yaşlarında iki çocuk beliriyor ve Efendime bakarak "bak kardeşim abdesttin doğrusunu GALİP Dede alıyor, iyi bakalım bizde doğrusunu alalım" diyorlar.
O iki gencin Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin olduklarını Efendimden Öğreniyorum. Efendim tebessüm ederek onlar Peygamber efendimizin biricik torunları diyor. Bunun üzerine bende hızlıca abdestimi alıyorum.
Efendimin peşinden Kabe-î Muazzamanın olduğu yere gidiyorum. Efendim Orada Göz alıcı kıyafetler içinde Kahvemsi bir koltuğa oturuyor. Tam o sırada üç giriş kapısından oluk, oluk insanlar akıyor. Kapıdaki görevliler gelenlere sorular soruyorlar, bazıları "BİZ NASRANİYİZ, ama GALİBİYİZ." Diyorlar. Bazıları da "BİZ BENİ İSRAİLİZ, ama BİZDE GALİBİYİZ" diyerek içeri girme izni alıyorlar.
Kâbe-î Muazzamanın etrafında Zikir halkası kuruluyor, her yer gölge gibi karanlık, bir tek EFENDİMİN üzerinde gökyüzünden gelen Birkaç metre kare genişliğinde yuvarlak bir ışık var. Gökyüzünden gelen bir sesle Efendi Hazretleri "LA İLAHE İLLALLAH" diyerek zikri başlatıyor.
Aynı anda TÜM DÜNYA YA Işık huzmeleri akıyor ve BÜTÜN DÜNYA AYDINLANIYOR.


http://galibi.tv/component/content/article/16-galibi-ic-gundem-haberleri/94-galibilik-yanlizca-bir-zumrenin-tariki-degil.html

DostunDostu
09-26-2013, 22:36
Tasavvuf, Allahın razı olduğu kul olma yoludur. Taklidi imandan tahkiki imana geçiş yolu. Zira taklidi iman Allah katında makbul olsada Rızaullah hakiki imanı içinde barındırır.

Şeriat = Her Mü'min'in üzerine vazife adlettiği ahlak ve kurallar manzumesidir. Taklîdidir..
Tarikat = Rızaullah'a kavuşmak için girilen yol. Bu yolun usûl ve kaideleri vardır.
Hakikat = Mana aleminde ki sırlara vakıf olma makamı. Eşyanın hakikatine vakıf olmak.
Marifet = Rızaullah'ın elde edilip hakikat sırları ile birlikte şeriata kavuşmaktır. Yani taklidi imandan hakiki imana geçilip irşad etme makamı. Olgunluk..

Şeriat bilmeyen bilmez tarikat, tarikat bilmeyen bilmez hakikat, hakikat bilmeyen bilmez şeriat.

Hakikat makamında ki sırlar avam tabakadan gizlenir. Sırdır. Açılması halinde avamın prikolojisi bozulur. Akılla izah edilemez. Hallaç, Nesimi ve nicelerinin akıbeti malum. Hakikatte takılı kalmanın içinde barındırdığı rist.. Hedef marifet makamıdır.

Büyük bir tasavvuf adamı makamlar hakkında şu benzetmeyi yapmaktadır. Şeriat makamında ki Mü'minler aile içinde var olan çocuklar gibidir. Aile içinde ki ahlak kuralları ve yaşam tarzı şeriattir. Lakin çocuklardan saklanan başka bir şeriatte vardır ve bu sırdır. Üstü örtülüdür. Oda yatak odasıdır. Orasıda hakikattir. Çocuklardan gizlenir. Zira anlayacak kapasiteleri yoktur. Meydana geliş sırrını çocuğa nasıl izah edebilirsiniz ki? Tarikata giren kişi büluğa eren ve evlilik yaşı gelen çocuk gibidir. Evlenip bir yuva kurmaya heves eder fakat evlilik sorumluluk ister. Alt yapı ister. O gencin evlenmesi hakikate vasıl olması gibidir. Artık ayrı bir yuva kurmuştur. Marifet ise çocuk çocuğa karışıp tekrar başa dönmektir. Yani başta aile içinde çocuk iken taklidi bir imana sahipti. Sonra baba olunca her şeyi daha iyi anlar hale gelimesi ile hakiki imana kauşmasıdır. Yani aile içinde çocukluktan aile içinde baba olma serüveni.

Birkaç lafta islamın batın, hakikat, mana, ilmi ledün yönüne saldıran kişilere söyleyelim. Bazıları tasavvufun antik yunandan, budizimden, şamanizimden veya hinduizimden gelip dinimize girdiğini iddia eder. Oysa Kur'an'da delilleri vardır. Bilmedikleri şey şudur. Şeriat kuralları her peygamberle birlikte değişikliklere uğrar. Yani helaller ve haramlar değişir. Mesela Hz. Adem şeriatinde kardeş evliliği helalken sonra ki şeriatlerde haram kılınmıştır. Şarab içmek Hz. İsa şeriatinde helalken Hz. Peygamber efendimizin şeriatinde haram kılınmıştır. Bu gibi misaller çoğaltılabilir. Lakin İlm-i Ledün denen hakikat aleminin gerçekleri ezelden beri aynıdır ve değişmez. Hakikat alemi mana alemi olduğu için mana olduğu gibi kalır. Dolayısı ile geçmiş dinlerin mana aleminden kalan bazı kalıntıların islamın tasavvuf yönü ile olan benzerliği o dinlerden bize geldi anlamına gelmez. Bütün dinlerin ibadet etmek, bir yaratıcıya inanmak, ahiret alemi, günah, sevap gibi ortak yönleri vardır. Şimdi tutupta bunlar bize başka dinlerden gelmiş denebilir mi?! Kur'an-ı Kerim'de Hz. Musa ile Allah'ın kullarımızdan bir kul dediği Hz. Hızır arasında geçen hadiseyi neyle izah edecekler?

HaArP
09-29-2013, 02:05
Allah c.c. Müslümanları ifrat ve tefritten korusun inş...!

fican
10-02-2013, 19:06
Sultan Abdulhamid zamanın ulaması için der ki:
“Ekseriyetle şahsen fazîletli idiler. Fakat ilmî kudretleri olduğu kadar cihanı telakkî tarzları, bu kadar büyük islâmiyet’in mukadderâtı üzerinde te’sir yapacak mevzûyu ele almaya, netîcelendirmeye müsâit değillerdi.”
Japon kralı bizden ulema istemişti, islamiyeti kabul edeceklerdi, Sultan Hamit Han cennet mekan, “onların istediği ulemayı bulup gönderemedim, zira milletimin de öyle bir ulemaya ihtiyacı vardı.”

Pir-i Gâlibi Kadiri, Rufai, Üveysi Meşayihi
Seyyid H.Galip Hasan Kuşçuoğlu

fican
10-14-2013, 13:37
Ate : Tanrıyı inkar eden
Ateist : Tanrının varlığını inkar eden,Allah’ı inkar eden.
Pagan : Doğa üstü güçlere inanıp,semavi dinlerden hiçbirine tabi olmayan.

İslami terimler;
Fasık : İnançsızlığı sabit olmasada, din hükümlerine az çok aykırı davranan kişi.
Kafir : İslami tertiplerde imansızlığı görülen kişi.
Münafık : Görünüşte Allah’a inanıp kalben inanmayan kişi.
Münkür : Allah’ı tanımayıp, o’nu inkar eden kişi. Gavurda denir.
Müşrik : Allah’a eş koşan, çok tanrılar kabul eden.
Zındık : Küfrü gerektiren inançlar taşıdığı halde müslüman görünen kişi.

PİRİ GALİBİ
EHLİ HALDEN DERLENEN HİKMETLİ KELAM VE YAŞANTILAR isimli eserinden alıntıdır.

fican
10-15-2013, 12:23
«Biz, Allah’a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve esbâta indirilene, Musa ve İsa’ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere gelenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah’a teslim olduk» deyin.
Bakara 136

fican
10-16-2013, 11:54
“İçlerinden, zulmedenler bir yana, Ehl-i Kitap’la ancak en güzel yoldan mücâdele edin ve deyin ki:
bize indirilene de, size indirilene de îman ettik. Bizim tanrımız da, sizin tanrınız da birdir ve biz o’na teslim olmuşuzdur.”
Ankebut 46

fican
10-16-2013, 20:19
Ehl-i kitaptan öyleleri var ki, Allah’a, hem size indirilene, hem de kendilerine indirilene tam bir samimiyetle ve Allah’a boyun eğerek iman ederler.
Allah’ın âyetlerini az bir paraya satmazlar.
İşte onlar için Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk olandır.
Ali İmran 199

fican
10-18-2013, 12:43
EHLİ HALDEN DERLENEN HİKMETLİ KELAM VE YAŞANTILAR
Peygamber s.a.v. efendimizin
“Hikmet müminin kayıp malıdır, nerede bulur ise alsın.” Hitabının bahşettiği zevkle, zevkine erdiğimiz hikmetli sözleri derledik, tasavvuftan nasipleri olan okuyucuların da aynı zevke ermelerini dilerim.
Ereceklerine olan manevi zevkimle kastım hizmettir.

“Mümin olmadan cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe mümin olamazsınız. Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz”
Hz.Muhammed s.a.v.

Allah var diyen müslümandır.
Sadece Allah var demek iman için yeterli değil.
İcraat lazım.

Pir-i Gâlibi Kadiri, Rufai, Üveysi Meşayihi
Seyyid H.Galip Hasan Kuşçuoğluhttp://galibi.tv/component/content/article/11-piri-galibi-hasan-galip-efendinin-yazdigi-eserler/261-hikmetli-sozler-pir-i-galibi-h-galip-hasan-kuscuoglu-kitabi.html

Fihi Ma-Fih
10-27-2013, 09:00
Tasavvuf ilaçtır, kullanmasını bilirsen abât, bilmezsen berbat olursun!
Yozgatlı Ahmed Şevki Efendi

fican
01-16-2014, 10:57
METAFİZİK

Allah’ın nuru ile bakan, insan-ı kâmilin ferasetini de şöyle izah etmiştir:

“Siz müminin ferâsetinden kaçınınız, onlar Allah’ın nuru ile bakar buyurdu, peygamber (s.a.t.v.) Efendimiz.Siz müminin ferasetinden kaçınınız. Onlar Allah’ın nuru ile bakar. Siz müminin ferâsetinden kaçınınız. Onlar Allah’ın nuru ile bakar. Nasıl bakar nuru ile, bu bakış işte bu bakış, bu bakış beş duygunun arkasındaki altıncı his telepati dedikleri, bir beş duygu daha. Onun bakışı. Bu bakış, nur-ı Muhammedî bakışı,bu bakış peygamber Efendilerimizin bakışı, Rabbimin verdiği lütfettiği göz.

Pir-i Gâlibi Kadiri, Rufai, Üveysi Meşayihi
Seyyid H.Galip Hasan Kuşçuoğlu

fican
01-16-2014, 11:11
İki âlemde tasarruf ehlidir rûh-ı velî,
Deme, kim, mürdedir, bundan nice dermân ola!.
Rûh-ı şimşîri Hüdâ’dır, ten, gılef olmuş ana,
Dahî alâkâr eder, bir tiğ kim üryân ola.

Hazret-i ALLAH Kur’ân-ı Azîmü’ş-şân’da kullarını uyarıyor : “Siz onlara “ölü” demeyin. Onlar diridir fakat siz bilmezsiniz.” Diri oldukları gibi, dereceleri nisbetinde velâyet makâmına erişmiş velînin iki âlemde de tasarrufatları vardır. Yâni müsâde edildiği kadar icraata yetkili kılınmıştır. Maddî hayatta iken de rûhî icraatları vardı. Verilen yetki geri alınmaz. Verdiğini geri almak beşerin zaafıdır. Dünyâda iken cesedin ve rûhun da icraatı vardı.
Ruh vücut kınında olduğundan tasarrufatları avamın müşâhedesinden rahmet-i ilâhî olarak gizli idi.
ALLÂH’ın kılıcı olan rûh-ı velî cesetten çıktı, daha keskin oldu. Onlar cesetli iken rahmet tecellîleri idiler. Rûhen de merhametlidirler. Kılıç vurmazlar ama nasipsiz, îman fukarâsı kendisini kılıca vurur.

Pir-i Gâlibi Kadiri, Rufai, Üveysi Meşayihi
Seyyid H.Galip Hasan Kuşçuoğlu

Ekinoks
01-16-2014, 11:21
Tasavvuf kişinin Rabbine ve Rabbinin bildirdiklerine muhabbet duymasının adıdır. Kanun yada kural değil muhabbet yoludur.

fican
01-17-2014, 19:35
“Yâ Ali, şu hakîkatı bil ki: Allah yolunda yapılacak ibâdetlerin en yücesi, onun kullarına gönderdiği bir mürşidin mâneviyâtı gölgesinde bulunmak ona uymakdır.
Bu âlemde herkes başka türlü ibâdet yolu tutar. Herkes kurtuluş yolu olan bir Allâh’a varış tarîki arar.
Sen bu yolların hepsini bırak. O âkil mürşidin âğûşunu seç.
İçinde sana muhâlefet eden gizli düşmanlardan tamâmı ile kurtulmuş olursun.
Böyle bir ibâdet senin için bütün başka ibâdetlerin üstündedir.
Bu ibâdetle sen hakk’a giden kâfilenin başında olacaksın.”

Mevlânâ, Mesnevî-yi Şerîf, 3015

fican
01-19-2014, 14:47
Bismillâhi'r-Rahmâni'r-Rahîm
“Doğruyu getiren ve onu doğrulayanlar... İşte onlar ALLÂH’a karşı gelmekten sakınan müttakîlerdir.”
(Zümer Sûresi, 33)
Tevhit kelimesi birlemektir. Kelime-i tevhîd, tevhîd-i ef’âl, tevhîd-i sıfât, tevhîd-i zât diye, her şeyde ALLÂH’ın varlığını müşâhede etmek ve birlemektir. Doğruyu getiren Hazret-i Muhammed (s.a.v.) ve diğer peygamber efendilerimizdir. Peygamber efendilerimizin getirdiği emr-i ilâhîyi kabul edip doğrulayanlar, en son gelen Şerîat-i Muhammedî’ye de tâbi olanlar, Peygamber Efendimiz’in : “Ashâbım yıldızlara benzer. Hangisine tâbi olur iseniz sizi hakîkate götürür” hadîs-i şeriflerinde ifâdesini bulan getirdiği nizâm-ı ilâhiyi acabasız kabul edenlerdir!..



Pir-i Gâlibi Kadiri, Rufai, Üveysi Meşayihi
Seyyid H.Galip Hasan Kuşçuoğlu

fican
01-26-2014, 14:01
Ey iman edenler! Allah'a itaat edin.
Resul’e ve sizden olan ülülemre de itaat edin.
Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz
-Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız-
onu Allah'a ve Resûl'e götürün;
bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.

Nisa.59

İ S T İ H Â R E
Peygamber Efendimiz buyurdular ki:
“Siz bilmediğiniz mühim şeyleri Hazret-i ALLÂH’a sorunuz.”
Bilmediklerimizi her ilim yed-i kudretinde olan Hazret-i ALLAH’a peygamber efendimizin işaret buyurduğu gibi sormamıza istihâre denildi. Ehl-i tasavvufun târif ettikleri istihareyi inanarak acebasız yapmaya çalışalım:
Aldığımız cevabı önemseyecek imana sahip değilsek yapmayalım. İstihare falcılık, cincilik, gayıptan haber vermek hiç değil, kulun aczini itirafı anlamındadır. BİLMEDİĞİ MÜHİM MEVZULARI HZ ALLAH’A SORULMASININ ELÇİSİ AHİR ZAMAN PEYGAMBERİ HAZRET-İ MUHAMMET MUSTAFA (S.T.A.V.) EFENDİMİZİN TARİFİ ÜZERE YAPILMASINA “İSTİHARE” BUYURULDU.
MÜRACAATINDA ACZİNİ İTİRAFLA BİLDİRİLMESİNİN, ACZİNE UYGUN ANLAYABİLECEĞİ GİBİ OLMASINI SAMİMİYETLE RİCA EDECEK. VE CEVABI İSTİHAREYİ YAPANA VERİLİR BAŞKASI NA VERİLMEZ! GÖRDÜĞÜ MANA MÜRACAATINDA AÇIK OLACAK. BEYAZ GÖRDÜM, SİYAH GÖRDÜMLE KİMSE KİMSEYİ KANDIRMASIN!.
İSTİHARE MÜRŞİDİNİ GÖRMESİ İÇİN YAPILIR!. EVLENMEK İÇİN YAPILAN İSTİHARELER GÖRGÜ İÇİN YAPILMAZ, HAKKINDA HAYIRLI OLMASI İÇİN RABBINA İNANAN İNSANLARIN MÜRACATIDIR TAVSİYE EDİLİR.
NETİYCEYE TAHAMMÜL SADIK, MUHİP, EHL-İ İMANIN KEMALATIDIR.
İstihareyi, sana tarif eden selahiyyetli zata ilave etmeden, noksan da söylemeden anlatacaksınız. O zat nasıl tabir etti ise öyle kabul edeceksin. Çünki gördüğün mana senide tatmin edecek!.
Tekrar ediyorum: Renk meselesi değil. Beyaz, yeşil önemli değil. Tatmin olacak cevap alacaksın.!.
Cevap alamadınsa istihareni tekrar edeceksin. 9 gün kadar yapılması tavsiye edilir. Cevap gelmedi ise kimseden vazife alınmaz. Alır ise alan da veren de ind-i ilâhide mesuldür!.
Başkasına verilen cevap kesinlikle muteber değildir. Gafil olma. İstidayı sen verdin, cevabını sen alacaksın.
Başka nedenle yapılan istiharelerden mutlaka görüntü beklenmez imandan gelen müracaat usulüdür makbuldür

Pir-i Gâlibi Kadiri, Rufai, Üveysi Meşayihi
Seyyid H.Galip Hasan Kuşçuoğlu

fican
02-02-2014, 11:46
İslam:

Allah’ın iradesine teslimiyet demektir.

Allah’ın yaratığı bütün iyi şeylerden tamamı ile istifadeye müsade eder ve aynı zamanda herkesin üzerine Allah’a karşı ibadet etmek ,oruç tutmak, hayır işlemek v.s. gibi vazifeler yüklemek suretiyle ruhani ve cismani (ruh ile beden) arasında ahenkli bir muazene kurar.

İslam bu suretle seçkin bir zümrenin değil aynı zamanda bütün insanların dini olmuştur.
Dâvet umûmidir. Bütün mü’minler sınıf, ırk, dil farkı olmaksızın kardeş olurlar.

Dînin tanıdığı yegâne bir üstünlük vardır, o da şahsî ve ferdîdir: Allah’tan en çok korkan ve en ziyâde Allâh’ın emirlerini yerine getirenler, takvâ ehli Allah ve resûl’ü katında en yüksek insanlardır.

Pir-i Gâlibi Kadiri, Rufai, Üveysi Meşayihi
Seyyid H.Galip Hasan Kuşçuoğlu

Özgür Suriye
02-02-2014, 16:24
Atatürk'e imansız diyen İMANSIZDIR.

Hangi lisan ile söylerse söylesin ALLAH var diyen MÜSLÜMANDIR.
İSA RUHULLAH,MUSA KELİMULLAH DİYEN NİYE KAFİR-GAVUR GAYRİMÜSLİM OLSUN.Hz. Kuran'dan konuşuyoruz.İslam yoksa senin babanın malı mı?

Yani ?

Görmediğin, bilmediğin şeyler hakkında konuşuyorsun,hükümler veriyorsun.
Bu tasavvuf mu?

Öyleyse çok net söyleyebilirim ki; tasavvuf SAPIKLIKTIR !

fican
02-09-2014, 19:11
Bu tasavvuf mu?

Öyleyse çok net söyleyebilirim ki; tasavvuf SAPIKLIKTIR !

Musa Kelimullah'ı beğenmiyormusun,İsa Ruhullah'tan mı rahatsız oldun?Hayret!

Günümüze baktığında, Atatürk'ün sahte şeyhlerden, din bezirganı-din tüccarı alimlerden,casuslardan neler çektiği anlaşılmıyor mu?

Atatürk'e İMANSIZ diyen İMANSIZDIR.

6.130 - Ey cin ve insan topluluğu, içinizden, size âyetlerimi anlatan ve bugününüzle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran elçiler gelmedi mi? "Kendi aleyhimize şâhidiz." dediler. Dünyâ hayâtı onları aldattı ve kendilerinin kâfir olduklarına şâhidlik ettiler.

6.131 - Bu böyledir, çünkü Rabbin, halkı habersiz iken ülkeleri zulüm ile helâk edici değildir.

fican
02-26-2014, 14:46
Mü’min bir millet varken ilim, ahlak, medeniyet, kuvvet ve kudret bakımından ondan daha üstün diğer bir millet olmaması lâzım.

Pir-i Gâlibi

fican
03-12-2014, 17:05
MÜTEVELLİ HEYET BAŞKANIMIZDAN SAYIN BÜLENT ARINÇ’A ANLAMLI İKİ PLAKET

Pir efendimiz Cennet mekan Seyid ve Şerif Hacı Galip Hasan Kuşçuoğlu’ (K.s) nun portresinin bulunduğu "Yetmiş iki milleti Bir gözle görmeyen, halka müderris olsa hakikate asidir" özdeyişini ihtiva eden bir plaketi Mütevelli Heyet ve Yönetim Kurulu Başkanımız Bakanımıza takdim etmiştir.
Ayrıca Bakanımıza Hz.Pir Efendimizin imzasını taşıyan VAKFIMIZ ANAYASASI diye ifade ettiği vakıf senedinin ilgili maddesi “VAKFIMIZIN ADI KULLANILARAK YEVMİL KIYAME TİCARET YAPILAMAZ, YASAKTIR, HARAMDIR… “ plaketi takdim edilmiştir.

Mütevelli Heyet ve Yönetim Kurulu başkanımız kıymetli misafirlerimize teşekkür edip kapıya kadar refakat etmiştir.
Gerek Galibi dervişlerinin gerekse Muhterem ziyaretçi zevatın büyük haz ve şevk aldığı ziyaretin tekrarını umar, Hz. Allah’ın yar ve yardımcıları olmasını dileriz.
Onlar bizleri onurlandırıp acımızı paylaştılar, Rabbimiz de onların geçmişine rahmet eyleyip, tekrar acı göstermesin İnşaallah.
İSTANBUL GALİBİ KÜLTÜR EĞİTİM VE YARDIMLAŞMA VAKFI YÖNETİM KURULU

http://www.galibi.com/Content.aspx?ID=230

Ekinoks
03-12-2014, 20:22
Mü’min bir millet varken ilim, ahlak, medeniyet, kuvvet ve kudret bakımından ondan daha üstün diğer bir millet olmaması lâzım.

Pir-i Gâlibi


-Piri Galibi kimdir anlatırmısınız?
-Fotoğraflarını siyaset içeren yerlerde paylaşmanız doğrumu? Piri Galibi isimli zatın bu konudaki fikri nedir?
-Evveli nedir? Piri Galibi nereden gelmiş bu yol nasıl oluşmuş.?
-İçtihadı nedir mezhep olarak hangi mezhebe bağlıdır
-Seyyidlik derecesi,nesebi nedir. Hangi Koldan Resulullah s.a.v me bağlıdır

Yanlış anlaşılmasın ilgimi çekti tanımak istedim

fican
03-14-2014, 20:51
Yanlış anlaşılmasın ilgimi çekti tanımak istedim

Yanlış anlaşılabilecek olan nedir?
Yanlış anlayabilecek olan kimdir?

fican
03-14-2014, 21:11
Her şeriatın müttaki, mü’min, velisi ve evliyası mevcuddur; kıyamete kadar da bu rahmet-i ilâhiye devam edecektir.
Bu yönlü rahmet-i ilahiyeyi yokmuş gibi noksan göstermeye kalkışmak tertib-i ilâhiye karşı tavır takınmak kimsenin haddi değildir ve manayı değiştirmeye de kimsenin gücü de yoktur, hakkı da yoktur!...
İşte son ilahi kitap Hazret-i Kur’an-ı Azimü’ş-şan’da Maide Suresi 51’inci ayet-i celilede bu hususda ALLAH bildirisine halen yanlış mana verilerek ehl-i kitabı rahmeti ilâhiyeden dışlıyarak Hazret-i Kur’an’a düşman eden, Ümmet-i Muhammedi hakir görmelerine sebeb-i zemin hazırlayan, hakiykat dışı, varlık ve enaniyet mahsulü yanlış meal ve tefsirlerde bu türlü mana tahrifatını emr-i ilâhi imiş gibi gösterme cüretinde beis göremeyenlerin, ALLAH tarafından ihsan edilen peygamberlerinin getirdiği şeriatını yaşayan ehl-i kitabı ruhen rencide ettiği gibi ümmet-i Muhammed’e de ve Hazret-i Kur’an’a düşman eylediği bir gerçek değil mi!.
HZ. ALLAH’a inanan ehl-i kitaba ilâhi bildirinin hilâfına gavur, kafir, gayr-ı müslim diye hakaretamiz itham ettiğimiz halâ yetmedi mi, el-insaf!..

Bu ayet-i celiyleyi ehl-i mutasavvifinin anladığı mana:

“Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanların evliyalarını evliya edinmeyin!.. Onlar kendilerinin evliyasıdır. (Sonra gelen şeriatı kabul ettikten sonra, evvelki şeriattaki evliyalar senin şeriatından lutfedilen evliya değildir. Sana lutfedilen şeriatını gününe yansıtan ve emri ilâhiye uyumlu evliyana tabi ol. Geri döndüğünüz zaman evvelki şeriata dönüşünle sonra gelen şeriata biatınla indi ilâhiyede nefsine zulüm etmiş olursunuz.) ALLAH zalımlar toplumuna yol göstermez.” (Maide Suresi, 51)

İşte bu abd-i âcizin, anladığım mana… İşte evliyayı kabul etmeyip, evliyanın yerine mana ile ilgisi olmayan “dost” kelamı ile değişiklik yaparsan ayetin manasını doğru yansıtamadığın gibi, Hazret-i Kur’an’ın manasına ters düştüğünü bilesin!

Pir-i Gâlibi Kadiri, Rufai, Üveysi Meşayihi
Seyyid H.Galip Hasan Kuşçuoğlu

fican
05-04-2014, 13:52
Sahtekar Şeyh ve Hocaların Allah şerrinden korusun.
Atatürk bunları temizledi. Gerçek Evliya Derviş Hoca ve Ulemalara Dokunmadı.
Allah gani gani rahmet eylesin ATATÜRKE. Ben kulaktan dolma şeyler konuşmuyorum.Bizzat yaşadım o günleri...
PİR-İ GALİBİ

https://www.facebook.com/photo.php?v=659931000719711&set=vb.650017471711064&type=2&theater

HaArP
05-06-2014, 01:41
Sahtekar Şeyh ve Hocaların Allah şerrinden korusun.
Atatürk bunları temizledi. Gerçek Evliya Derviş Hoca ve Ulemalara Dokunmadı.
Allah gani gani rahmet eylesin ATATÜRKE. Ben kulaktan dolma şeyler konuşmuyorum.Bizzat yaşadım o günleri...
PİR-İ GALİBİ

https://www.facebook.com/photo.php?v=659931000719711&set=vb.650017471711064&type=2&theater

Mehmet Akif Ersoyun Tükürün şiiri tam da bu alana yakışır !!! Buyrun tükürün !

xilfh4_timurtas-hoca-tukurun-siiri_creation

ferdabetul
05-06-2014, 23:56
Sahtekar Şeyh ve Hocaların Allah şerrinden korusun.
Atatürk bunları temizledi. Gerçek Evliya Derviş Hoca ve Ulemalara Dokunmadı.
Allah gani gani rahmet eylesin ATATÜRKE. Ben kulaktan dolma şeyler konuşmuyorum.Bizzat yaşadım o günleri...
PİR-İ GALİBİ

https://www.facebook.com/photo.php?v=659931000719711&set=vb.650017471711064&type=2&theater

gerçek evliya dervislere hocalara dokunmadi mi?
neyin kafasi bu ya?

buddiuzzaman said nursiye etmedigi eziyet kalmadı asamadi onu asmadi değil çünkü öyle bişey yapsa asla kimseyi kandıramazdı. öyle büyük bi insan said nursi ama ordan oraya süründurdu.

bi de kalkmis bunu mu savunuyosun? bi kalk git ya

gayet kulaktan dolma şeyler bunlar. aç bakalım asilan isimlere tek tek arastir. sizin yüzünüzden dinimizi yaşayamaz olduk. cahil topluluğu insan sürüsü.

fican
05-13-2014, 09:09
EY İMAN EDENLER
Yahudilerin ve Hıristiyanların EVLİYALARINI EVLİYA Edinmeyin. Zira onlar kendilerinin EVLİYASIDIR. İçinizde onların EVLİYALARINI EVLİYA edinenler onlardandır. ALLAH zalimler topluluğuna yol göstermez.
MAİDE-51


https://www.facebook.com/photo.php?v=659955234050621&set=vb.650017471711064&type=2&theater

HaArP
06-03-2014, 00:28
EY İMAN EDENLER
Yahudilerin ve Hıristiyanların EVLİYALARINI EVLİYA Edinmeyin. Zira onlar kendilerinin EVLİYASIDIR. İçinizde onların EVLİYALARINI EVLİYA edinenler onlardandır. ALLAH zalimler topluluğuna yol göstermez.
MAİDE-51


https://www.facebook.com/photo.php?v=659955234050621&set=vb.650017471711064&type=2&theater


Bu ayette Subut-i Kat-i ve Dalalet-i Kat-i aranır ! Yani Yahudi ve Nasaralıları Alim bilip onlara kalben dostluk kurup onların yollarını Müslümanların yollarına tercih edenler Birinci derecede sorumludurlar ! Onların Allah'a, Kitabına, Resulune hatta Müslümanlara düşmanlığı olmayanlara iyilik edilmesi emr olunan ayetlerde mevcuttur...! Bu itibar ile Yahudi ve Nasaralıların yollarından giden onları kalben sevmek suretiyle Müslümanların aksine yol tercih edenleri kapsar !!! Sapla samanı karıştırmamaya özen gösterelim inşaAllah...!

fican
08-04-2014, 16:19
EVLİYA=EVLİYA
VELİ=VELİ
RESUL=RESUL
NEBİ=NEBİ

Meallerde, Allah'ın vazifeli kullarını tarif eden bu tür kelimeleri Türkçe'ye çevirmek ayetlerin manasını katletmektir.Kaldı ki tercümelerde kullanılan DOST VE PEYGAMBER kelimeleri de TÜRKÇE OLMAYIP FARSÇA'DIR.
Yazılan meallerde bu kelimeler orjinali gibi kullanılsa KİME NE ZARAR GELİR?




EY İMAN EDENLER
Yahudilerin ve Hıristiyanların EVLİYALARINI EVLİYA Edinmeyin. Zira onlar kendilerinin EVLİYASIDIR. İçinizde onların EVLİYALARINI EVLİYA edinenler onlardandır. ALLAH zalimler topluluğuna yol göstermez.
MAİDE-51


https://www.facebook.com/photo.php?v=659955234050621&set=vb.650017471711064&type=2&theater

fican
08-29-2014, 01:59
Aziz Atatürk,
Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. Cumhurbaşkanı, halkın doğrudan oylarıyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olarak bugün vazifemizi devralıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanıyken 10 Kasım 1938'de vefatınızın ardından cumhurbaşkanlığı makamı ile cumhur arasındaki irtibat maalesef zayıfladı. Cumhur ile başkanı arasına mesafeler girdi. 2007'de yaptığımız bir Anayasa değişikliğiyle cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesini temin ettik. 10 Ağustos'ta bu büyük değişiklik hayata geçti. Bugün halkın doğrudan oylarıyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı görevine başlarken aslında bir kez daha cumhur ve başkanının devlet ve milletin muhabbetle kucaklaşmasına vesile olduğuna inanıyorum.
Siz ve tüm silah arkadaşlarınız istiklal savaşının ardından istikbal mücadelesini başlatmış, Türkiye'ye muasır medeniyetler seviyesine çıkarmak için büyük gayret göstermiştiniz. Sizin başlattığınız bu mücadele, 10 Ağustos tarihinde cumhurbaşkanının da halk tarafından seçilmesiyle yeni bir zaferi tecrübe etmiş oldu.
Halk oyuyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanının göreve başladığı bugün, Türkiye'nin küllerinden doğduğu, yeni Türkiye'nin inşa ve imar sürecinin güç kazandığı bir gündür. Hiç kuşkunuz olmasın ki bugün, 23 Nisan 1920'de ilk adımlarını attığınız büyük Türkiye ruhunun, özünün, hayal ve ideallerinin dirildiği gündür.
Türkiye bugün, kadim medeniyet kaynaklarıyla tekrar kucaklaşmış, özüyle ve ruhuyla tekrar buluşmuş, hakimiyeti milliyeye her zamankinden çok daha fazla güç kazandırmıştır. Vazifeye başlayışımın bu ilk gününde ülkemiz, vatanımız, devletimiz ve bayrağımız için en önemlisi de aziz milletimiz için her zamankinden daha çok çalışacağıma dair milletime söz veriyorum.
Bu vesileyle tüm şehitlerimizi, şahsınızda tüm gazilerimizi rahmet ve minnetle yad ediyorum. Ruhun şad olsun."


SİZ ONLARA ÖLÜ DEMEYİN.ONLAR DİRİDİR.

Millet için yapılacak en büyük hizmet,DİNİ; sahte şeyhlerin,din bezirganlarının,geçimliğini din üzerinden temin eden (z)alimlerin,din baronlarının,evliyanın manasını dost kelamıyla tahrif edenlerin, Atatürk'e sövmeyi dindarlık sayan cahillerin elinden kurtarmaktır.

fican
08-31-2014, 16:13
Hayatı boyu hiç "ALLAH" demiyenler son anında çektiği ızdıraba dayanamıyarak, iman etmediği halde "Allah" diye feryad eder. Bu, ALLAH demesi imanının eseri olmayıp, başka kapı bulamayan gafillerin faidesiz son çığlıklarıdır…
Hazret-i ALLAH buyurdu: ALLAH demiyenlere, ölür iken ALLAH dedirtirim. işte ben o ALLAH’ım.

PİRİ GALİBİ

fican
09-12-2014, 12:24
BİAT BİATI RESULULLAHTIR !...

DERGAHIMIZ HER YÖNLÜ DÜŞÜNEN ADEME AÇIKTIR . BİAT ETMEDEN ANLATTIĞIMIZ İSLAMI VE İSLAMIN ÖZÜ VE MANASI OLAN İZAH ETTİĞİMİZ TASAVVUFİ PİRENSİPLERİN DIŞINA ÇIKMAMAYA GAYRET ETMESİ ALLAH A VERDİĞİ AHDİN SADAKATINI GÖSTERİR! BİAT BİATI RESULULLAHTIR .

MÜRŞİDİN KENDİ ADINA ALDIĞI BİATLAR PEYGAMBER EFENDİMİZE OLAN VEKALETİ NEDENİYLEDİR !

MÜRŞİTTEN GAYRI KİMSE PEYGAMBERİNİN VEKALETİNİ TAŞIYORUM İDDİASINDA BULUNAMAZ

ŞAYET BU DÜZENBAZLIĞA BİLEREK CÜRET EDERSE ?MÜNTESİB OLANLAR SAMİMİYYETLERİ KADAR BİR YIPILTI GÖRSELERDE MANALARI NA EHİL TARAFINDAN ÖLDÜRÜLMÜŞTÜR BU MANA ÖLÜMÜNÜN HESABI SAHTEKARLIĞA CÜRET EDENLERDEN İNDİ İLAHİDE SORULACAKTIR ..

PİRİ GALİBİ

fican
10-01-2014, 11:27
DEVLET BÜYÜKLERİMİZDEN RİCA EDİYORUZ.
BİZİ DÜNYAYA DÜŞMAN EDEN YANLIŞ MEALLERİ LÜTFEN DÜZELTİN.
EVLİYANIN MANASI EVLİYA.

EY İMAN EDENLER
Yahudilerin ve Hıristiyanların EVLİYALARINI EVLİYA Edinmeyin. Zira onlar kendilerinin EVLİYASIDIR. İçinizde onların EVLİYALARINI EVLİYA edinenler onlardandır. ALLAH zalimler topluluğuna yol göstermez.
MAİDE-51


https://www.facebook.com/photo.php?v=659955234050621&set=vb.650017471711064&type=2&theater

fican
10-11-2014, 14:06
Türkçe’de her mevzûda kullanılan, basit hitaplarda da ifâde edilen, ancak zâhirî ulemânın kıskançlığının zuhûrundan başka îzahı olmayan “dost” demeyi bırakalım da evliyâya “evliyâ” diyelim. Hazret-i Kur’ân’ın da mânâsını bu yönlü tahrif etmeyelim, lütfen. ALLÂH’ın rahmetinin tecellîsi olan evliyâsı arzda her zaman vardır, kıyâmete kadar da olacaktır. Aksini düşünmek Hazret-i ALLÂH’a noksan sıfat ve zulüm isnat etmektir.

“Evliyâma ezâ edene harp îlan ederim” hadîs-i kudsîsini huzûrun için hatırından çıkarmıyasın. Hazret-i ALLÂH’ın harbi olur mu? diye hafife almayasın!

Benî İsrâil’in müşrikleri Mûsâ (aleyhi’s-selâm)’a
“--Yâ Mûsâ” dediler “ALLÂH’ın azabı ile bizleri korkutuyorsun. Ama biz böyle bir şey göremedik!”
Hazret-i ALLAH, Mûsâ (aleyhi’s-selâm)’a :
“--Yâ Mûsâ, biz onlardan göz yaşlarını aldık. Bu belâ onlara yetmiyor mu?” diye buyurdu.

PİRİ GALİBİ

fican
10-16-2014, 12:12
Peygamberlerin,peygamber tayin etmeye salâhiyetleri yoktur, meşâyihlerin meşâyih tayin etmeye salahiyetleri yoktur. Nasıl oluyor. Allah tayin eder, Allah bildirir, Allah verir, o kadar.
Gerçek izn-i icâzete bakarsınız görürsünüz bunu. Allah-u Teala, Hazret-i Cebrail (a.s.)’a emretti. Hazret-i Ekrem (s.t.a.v.) Efendimiz’e tebliğ etti. Hazret-i Ekrem (s.t.a.v.) Efendimiz ene medinetün Ali babuha. Hazret-i Ali kerremallahu veçhe efendimize tebliğ etti. Ondan sonra Hasan-ı Basri, Habib-i Acemi, Dâvud-ı Taî, Marûf-ı Kerhi, Sırr-ı Sakâti, Cüneyd-i Bağdadi, Şeyh-i Şibli, Ebu’l-Vefâ, Ebu’l-Hayr. Pir Efendimize kadar silsile-yi merâtip kimde izin icazet yoksa atıldır, sahtekardır, mezar soyucusudur, ölü soyucudur. Hazret-i Allah’ın verdiği izn-i icâzete sahip değil.

PİRİ GALİBİ

fican
11-09-2014, 12:25
Hz. Allah’ın Tertip, Tanzim Eyleyip Yevmil Kıyame Devam Edeceği Kullarına Bildirdiği Tek Din İSLAMİYET’tir.

Cümle Allah Elçileri İslamiyet Üzere Geldiler, Din Getirmediler.
Cümlesi Emri İlahiyeleri Tebliğ,Asra Uyumlu Yaşadıkları Şeriatları ile Anılırlar.

İslam’da Şart Yoktur!
Allah’ın Varlığına İnanan Kula,Kul; Allah’ın Bildirisi Müslüman Demekle Mükelleftir.
Gayrı Ölçü, Kulun İradesi Dışındadır!Yalnız Hz. Allah’a Mahsustur.

Nuru Muhammed-i Kıyamete Kadar Devam Edecek Rahmeti İlahiyenin İsmidir! Yalnız Bir Ferde, Bir Topluma Maledilemez!

Muhammedilerde Savm, Salat, Hacc u Zekat ,Hazreti Allah’ın Müttaki, İttika Sahibi Kullarına, Mü’min Olanlara İn-Amı, İhsanı ve Sadakasıdır!

Şahadet İse İmanın Zirvesinin Kulda Zuhuru Görülen, Şahitliğidir.

Kabile İsimleri Din İsmi Değildir.
Din Terakkiye Mani Değildir, Din Bizatihi Terakkiyattır!

Din Aklın Tanzimi Olmayıp,Nakli İlahiyedir. Vahyi İlahi’dir.

"Allah Vardır" Diyen Müslümandır.Tabi Olduğu Peygamberinin Getirdiği Şeriatına Uyumlu Yaşıyor İse Müttakidir Mü’mindir.
Sonra Gelen Şeriata Tabi Olmak Kemalattır.

Pir-i Gâlibi H.Galip Hasan Kuşçuoğlu

fican
11-17-2014, 16:52
DİYALOG

...Katı kurallara yapışmak durumunda kaldı insanlar. Bugün bakın çok korkunç bir hale geldik. Dini idâre eden müesseselerimizde bunu idrak ettiler elhamdülillah. Bir kaç gün arasında, değil mi. Takip ediyoruz. İçtihada yer vermeye başladılar. Düşünüyorlar o noksanlığı. Çünkü içtihadın her devirde ortaya çıkardığı yorumlanmış din tablosuna şeriat ve diyânet denir. Bunu yeni yeni anladılar inşallah, çoktan anlamışlardı da cesaretleri yoktu, Allah cesaret ihsan etsin de, bu dava gerçekleşsin.
Ümmet-i Muhammed, Ümmet-i İsâ, ümmet-i Musa, (a.s.) şeriatına tabi olanlar da, Ümmet-i Muhammet’in uyanmasıyla onlarda bir şeyler edinsinler. Gerçek kardeşliğimiz, dostluğumuz anlaşılsın. Diyalog böyle başlar.
Yoksa zıt hareketlerimizle birbirimizi dâimâ düşman görerek, herkese gavur, kâfir gayr-i Müslim diyerek ne diyalog vardır ne de İslamın gerçekler vardır. Bunu bugün dünya anladı, anlayacak.
Bunu cesâretle dile getiren şu derviş topluluğu Allah adedinizi artırsın, bir kastimiz yok, açık açık konuşuyoruz. Allah’tan başka kimseden korkmuyoruz, çekinmiyoruz, hakîkatleri dile getirmeye çalışıyoruz.
Ne ediyoruz, kelâm-ı kadîm olan Hazret-i Kur’ân-ı Azîmuşşan’da Allah-u Teâla Hazretleri’nin buyurduğu emirlerini tebliğ ediyoruz. Bu gün bugüne mahsus. İslam’dan başka din yok derken, bizi kast ediyor. Değil bizi kast etmiyor Hazret-i Allah. Bütün kullarını kast ediyor, bütün peygamberlerini anlatıyor.
Peygamberleri birbirinden ayırt etmeyin, hitabını da anlamadık işimize gelmedi ve dâima peygamber efendilerimizi haşa yarıştıra geldik. Benimki seninkinden üstün seninki benimkinden aşağıda falan falan, bunlar gerçeklerle hiç ilgisi yok.
Hazret-i Allah ne buyuruyor. Birbirinden ayırt etmeyin, Onlar benim elçilerimdir, kulumdur rasûlümdür, ilah değil.
PİRİ GALİBİ
6-8-2000 tarihli sohbetinden alıtıdır.

fican
11-18-2014, 10:48
DİYALOG

Evvelâ kendi aramızda diyalog kuralım.

Daha açık söyleyeyim: Devletimizle diyalog; Hükümetimizle diyalog; Ordumuzla diyalog; milletimizle diyalog kuralım.

Zor değil! ALLAH’ı bilmek müslüman olmanın özüdür. Hazret-i ALLAH’ın Kur’ân’da bildirisi “La ilahe illallah” diyor ise beşerin başka ölçüsü yok HZ.ALLAH ın bildirisine göre o kişiye Müslüman demek mecburiyetindesin HZ ALLAHın ölçüsüne karışma.

“ İslamın şartı beş ” diye yersiz ahkam keserek, iman ve ihlas için ihsan edilen rahmet-i ilahiyeden henüz bir şey bilemeyen kişinin “müslümanım” deme şerefini elinden almaya kalkışmaz isek, cemi diyalog kendiliğinden oluşur!

Yeterki, o değerlere de müslüman olduğunu, dini terimlerle anlatalım. Bu gerçeğe bugün dünden daha çok muhtacız. ALLAH geçmiş günahlarımızı af etsin!.

PİRİ GALİBİ

fican
11-25-2014, 09:57
Ehl-i tasavvuf, ehl-i hakîkat gerçeği şöyle îlan ettiler:

“Yetmiş iki milleti bir gözle görmeyen halka müderris olsa da, hakîkatte âsidir.”

PİRİ GALİBİ

fican
11-29-2014, 17:03
TEK DİN VARDIR İSMİ İSLAMİYYETTİR!

SEMAVİ VE TEVHİT DİNİ OLARAK HAZRETİ ALLAH IN BİLDİRDİĞİ CÜMLE PEYGAMBERLERİMİZ EFENDİLERİMİZİN TEBLİĞ EYLEDİKLERİ TEK DİN VARDIR ODA İSLAMİYYETTİR !...

PEYGAMBER EFENDİLERİMİZ DİN GETİRMEDİLER İSLAMİYYET ÜZERE GELDİLER ŞERİAT GETİRDİLER CÜMLESİ ŞERİATLARI İLE BİLİNİRLER VE TANINIRLAR !

ŞERİATLAR BİRİ DİGERİNİ İPTAL ETMEZ .

PİRİ GALİBİ

fican
12-07-2014, 11:48
Sana da daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak kitabı gönderdik.
Artık aralarında allah’ın indirdiği ile hükmet.
Sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma.
Her birinize bir şeriat ve bir tarik verdik.
Allah dilese idi sizleri bir tek ümmet yapardı! Fakat size verdiğinde sizi denemek için böyle yaptı.
Öyle ise iyi işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü allahadır artık size üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri o haber verecektir!
(Maide Suresi, 48)

Dünya ve ahiret izliyeceği, kulun ihtiyacı olan yolu gösterdiler. Sonraki gelen şeriatlar evvel geleni iptal etmedi, edemez de… Hazret-i Allah’ın lutfu ihsanının zaman zaman gazab-ı ilahiye tebeddülü görülmemiştir, görülmeyecektir de! Aksini düşünmek Halik-ı zü’l-celâl’e noksan sıfat isnad etmektir. Bu yönlü çarpık düşünceden rabbıma sığınırım ve sığınalım!

PİRİ GALİBİ

fican
12-11-2014, 13:22
Hazret-i Allah ne buyurdu. Habîbim o bedevîye söyle de iman ettik demesin. Bedevî, şehir görmemiş. Çölde yetişmiş, Allah’tan başka ilâh yok dedi, Müslüman diyor Hazret-i Allah. Daha iman kalbine yerleşmedi iman yok, daha henüz kalbinde, fakat Müslüman.
Müslüman biz niye diyemiyoruz başkalarına Müslüman. Başka din yok ki. Başka din yok. Yahudîlik diye bir din yok. Hıristiyan diye bir din yok, şeriat var. İsa (a.s.)’ın şeriatı, Musa (a.s.)’ın şeriatı. Hazret-i Rasul-i Ekrem Efendimiz’in getirdiği şeriat var.
Şeriatlarıyla anılır peygamber Efendilerimiz, dinle değil. Onların hepsi Müslüman’dır. Hepsi İslamiyet üzere gelmiştir. Bunları tekrar etmeye bile gerek yok. Din olarak size İslam’ı seçtim hitabı budur. Sade sana demiyor. Bütün, mükevvenâta diyor. İslâm bir şey ifâde ediyor, efendim bir olan Allah’ın irâdesine bağlanmaktır.

PİRİ GALİBİ

fican
12-17-2014, 10:31
PEYGAMBER EFENDİLERİMİZİ İLAHLAŞTIRMAK BİRİ BİRİNDEN ELÇİLİĞİNİ FARKLI GÖRMEK HAZRETİ ALLAHIN KURANDAKİ EMRİNE TERS DÜŞER ÇÜNKÜ MEZİYYETLERİ BİLGİLERİ GELİŞ VE GİDİŞLERİ ŞAHSİĞ MEZİYETLERİ VE GÜÇLERİ İLE DEĞİLDİR.
CÜMLESİ TERTİBİ TANZİMİ İLAHİNİN HALK ETMESİDİR !
SAMİMİYYETLE TABİĞ OLANLAR MAHRUM OLMAZLAR PEYGAMBER EFENDİLERİMİZİN GETİRDİKLERİ ŞERİATLARI İLE İSİM ALIRLAR.

PİRİ GALİBİ

fican
12-18-2014, 14:47
Halîfe olmadığı, mâneviyattan yetkisi olmadığı halde halîfe ve mürşitlik dâvâsındaki tarîkat eşkıyâları ise yol kesici ve mezar soyuculardan daha da beterdirler. Bu türlü sahteleri hemen avâmın ölçmesi mümkün değildir. Zaman geçtikçe, ALLAHU TEÂLÂ Hazretleri’nin rahmeti (Settâru’l-uyûb : ayıplar örtücü sıfatı) üzerinden kaldırılır. Mutlakâ teşhir olunur. Bilmeden, bu günahı irtikap eden bâzı saf, tertemiz yaşamış insanlara dünyâda cezâ verilmese dahi hesab günü biat selahiyeti verilmediği halde “verâset-i Nebî taşıyorum” diye, yani “bana biat eden Peygamber’ine biat vecîbesini yerine getirmiş olur” diye yalan söylediğini bile bile, gerçek yolu sarpa sardıranların huzûr-ı ilâhîde halleri nice olacak?

ALLÂH’ın tertib ve tanzimi, Sûre-yi Fetih 10’ncu âyetteki beyânı : “Muhâkkak ki, sana biat edenler, ancak ALLAH’a biat etmektedirler. ALLÂH’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de ALLÂH’a verdiği ahde vefâ gösterirse ALLAH ona büyük bir mükafat verecektir.”

Bu âyet-i celîle her ne kadar Hudeybiye biatı olarak tahakkuk etmiş ise de, hâdiseler
zamâna göre zuhur etse de, tecellî eden rahmeti kıyâmete kadar geçerlidir. Şâhidim; şüphe edilmesin.
ALLÂH’ın bu türlü vazîfelendirmediği kişilerde de rahmet-i ilâhînin varolduğunu düşünmek... Rahmet-i ilâhîye vesile kıldığı kâmil insanın vazîfesinin ALLÂH’ın tertibi olduğunu bilmeden, enâniyete düşerek, “ben de yaparım” anlamında bu günaha cüret edenler, bilemediklerinden, “vazîfe yapıyorum” diye nâçiz şahıslarında varlık görenler, vazîfeleri olmadığı halde “biat vecîbesinde sâlâhiyetliyim” diye ALLÂH’ın kullarını bu türlü rahmet-i ilâhîden mahrum edenler huzûr-ı ilâhîde mâsum kulların uğradıkları zararın hesâbını ayrı ayrı kişilere verebilecekler mi?!.. Güç, kuvvet ancak ve ancak Hazret-i ALLÂH’a mahsus olup, bu gücü şahsına mâleden gâfillerin şerrinden ALLAH cümle kullarını korusun, âmîn.

Makâmâtı görüp, geçmiş gibi söz söyleyen vâiz;
Sevâbı terk edip, şekl-i hatâyı belleyen vâiz;
Kuru dâvâ ile ukbâda devlet bekleyen vâiz;
Rükû eder de mihrâbın neden kâm olduğun bilmez!.
(Abdülaziz Necâtî Efendi)

PİRİ GALİBİ

fican
12-21-2014, 14:40
Nil Nehri’nin mevcudiyetinden habersiz bedevi Mısır Sultanı’nı ziyaret için çok kıymetli hediye bir desti su ile ziyarete gitmişti, bedevi için çok değerli olan bir desti su “herkes için aynı değeri taşıyor” zannı ile.
Nil Nehri’nin karşı yönünden geçtiği için Nil’in mevcudiyetinden habersiz, “Mısır Sultanı’nın da su ihtiyacını temin ettim” zevki bedeviyi hakikat yoksunu, gülünç olan varlıklı kılmıştı. Tavırları açık gösteriyordu bedevinin bilgisizliğini.
Şahsi akıl ve mantığının ölçüsü ile ne yaptığının bilincinde olmayan bedevinin bu tavrını garipseyen Sultan hoşgörü ile karşıladı. İyi anlamıştı bedevinin Nil’den habersiz yaşadığını.
Sultan taltif etmişti bedeviyi “hediyenin değerlisini bulmuşsun” diye. Adamlarına emir verdi “giderken misafiri Nil’in yanından götürün” diye.
Öyle oldu. Bedevi Nil Nehri’ni görünce inanamadı. Tetkik etti. Baktı. İçti. Sordu:
“--Her zaman bu su burada bulunur mu” diye.
“--Evet, hep akar” dediler.
Yapmacık varlık gösterilerinin mahcubiyetinin etkisi altında fenalık geçiren bedevi feryat edercesine:

“--Ne büyüksün, ey Sultanım! Benim bilgisizce tutumumu yüzüme vurmadın, ey settare’l-uyub! Ben bir testi suyun varlığı ile varlık iddia ederken, enaniyet ukalalığıma sabır gösterdin de, Nil Nehri’nin mevcudiyetini gizli tuttun. Ben haddini bilmezin bilgisizliğime tahammül gösterdin. Nil’in mevcudiyetini de sen gösterdin. Göstermese idin ayıbım olan bu varlık ve çirkin enaniyetten nasıl kurtulurdum? Yaratanıma kulluk vecibemi yerine getirmemin zevkine nasıl ererdim? Benim perdemi açtın. Artık bir katranın esiri olmam! Zira ummanı gördüm...”

Ya Rab! Bize ezel meclisinde bir damla ilim vermiştin; bu damlayı varmak için yanıp tutuştuğu ummana sen eriştir!...

PİRİ GALİBİ

fican
12-22-2014, 11:00
Şeyh Sadi Şirâzî Hazretleri hamamda yıkanırken, kilden güzel koku geldi, gül kokusu, gül kokusu.

Kil, biliyorsunuz eskiler sabun yerine kil kullanırlar. Başın yağını filan akıtır. Üç gün evvel ıslatırlar taş gibidir, kil, toprak. Kaynaşmış toprak, kaygan kaygandır, bilirler çokları da. Onu ıslatırlar da hamam giderler. Başlarına sürerler bütün yağı alır o, tertemiz eder. Saçlarını falan. O kilden sürmüşte gül kokusu gelince diyor ki, sen topraktın ama, sen de gül kokusu ne arıyor. Bir yanlışlık var bu işte.

Kil lisân-ı hal ile diyor ki, ben gül bahçesinin komşusuydum. Hiç ayrılmadım o gül bahçesinden. Onun için güzel koku istiyorsan, güzellik istiyorsan gül bahçesine yakın dur. Rahmet-i ilâhî bu. Verasetü’l-enbiyâ niye anlatmıyorlar bunu.

Dost dost diye geçiştiriyorlar. Ne dostu yahu. Dost her şey dost. Hepsi dost. Arapça’da yok öyle bir şey, Kur’ân-ı Azimuşşan’da yok öyle bir şey. Ama bizim tercümeleri dost dost diye almışız. Bakıyorsun ya velî ya evliyâ.

Niye dost ? Demedin evliyâ demedin, işine gelmedi değil mi? Allah hesabını sorar.

PİRİ GALİBİ

fican
12-24-2014, 14:55
TEK DİN VARDIR İSMİ İSLAMİYYETTİR!
SEMAVİ VE TEVHİT DİNİ OLARAK HAZRETİ ALLAH'IN BİLDİRDİĞİ CÜMLE PEYGAMBERLERİMİZ EFENDİLERİMİZİN
TEBLİĞ EYLEDİKLERİ TEK DİN VARDIR ODA İSLAMİYYETTİR !...
PEYGAMBER EFENDİLERİMİZ DİN GETİRMEDİLER İSLAMİYYET ÜZERE GELDİLER ŞERİAT GETİRDİLER CÜMLESİ ŞERİATLARI İLE BİLİNİRLER VE TANINIRLAR !

ŞERİATLAR BİRİ DİGERİNİ İPTAL ETMEZ .
SONRA GELEN ŞERİATLAR EVVEL GELEN ŞERİATLARI İPTAL ETMEZ SONRA GELEN ŞERİATLAR DAHA KEMALATLI
KULLARA BAHŞEDİLEN HAZRETİ ALLAH'IN ZAMANA GÖRE EMRİNİN KULUN YAŞANTISINDA RAHMETİ İLAHİYENİN
KULUN FERAHLIKLA YAŞAMASINA UYGUN İLAHİ İŞTİHADIDIR SONRAKİ GELEN ŞERİATI SEÇME KULUN BİLGİ VE
ĞÖRGÜSÜ İLE GÜZELLİKLERE HAYRAN OLMA MEZİYETİNDE GÖRÜLÜR !

Pir-i GÂLİBİ

3.52 - Îsâ onlardan inkârı sezince: "Allâh yolunda kimler bana yardımcı olacak?" dedi. Havariler: "Biz, Allâh'ın yardımcılarıyız; Allah'a inandık, şâhid ol, biz müslümanlarız." dediler.

zülcenaheyn
12-24-2014, 22:51
Güzel bir zikir...

Halveti-Uşşaki dostlarına selam...

http://www.youtube.com/watch?v=Yb1GTYLTk1o

fican
12-25-2014, 15:03
Ehlihal bilirler ki, dinin felsefesi yoktur. Felsefe beşeridir. Din ilâhidir.
Din Hazreti ALLAH’ın cümle kullarına bahşeylediği tertibi ilâhidir.
ALLAH’ın kanunlarını inceleyerek ilâve etmenin ve noksanlık aramanın kişinin aczinden ve bilgisizliğinden başka izahı yoktur.
Felsefenin akışı beyinden kalbedir.
Tasavvufun tariki ise kalbden beyinedir.
İkisinin de yolları ayrı ayrıdır.
Öz olarak kalbden beyine giden yola “ehli tarik” denilmiştir...
Felsefeyi tanzimi ilâhi olan tasavvufla eş değer görmeyelim. Felsefe nefsin ürettiği, maddeden öte gidemeyen ilmel-yakıyndır. Maddede her zerrede ALLAH’ın varlığının, tenezzülen fiili sıfatlarının zuhurunu hissetmektir.
Müşterisi azda olsa Tasavvuf, Manadır, dinin aslı ve özüdür. İhlas, takva, veradır..

PİRİ GALİBİ

fican
12-26-2014, 11:38
Cennet-mekan anam aşılamıştı vatan sevgisini. Muhammetciğin kutsallığını, değerini. Gözlerinin yaşararak özlemini gizleyemediği emir tarzında ricası: “Oğlum, benim için nöbet tut.” Fırsat buldukça diyordu.
22 yaşında Ahmet ağabeyimi veremden kaybetmiştik. Çaresi yoktu o zamanlar. Askerlik muayenesinde koluna çürük damgasını vurmuşlardı. O günkü ailemin perişanlığını hiç unutamam.
Tek erkek evlatları ben kalmıştım. Zayıftım. “Bu da ölmesin” diye neler yapılmıyordu ki...
Anamın HZ. ALLAH’a yaptığı yüksek sesle ve gözyaşları ile müracaatına şahit olmuştum.
Benim dinlediğimden habersiz konuşuyordu. HZ. ALLAH’la:
--YA RABBİ! BU OĞLUMU GÜÇLÜ KIL. UZUN ÖMÜRLÜ EYLE. ASKERE ELİMLE HAZIRLIYAYIM. HİÇ ÜZÜLMEYECEGİM” diye sanki anlaşma yaptı.
Ve vaadinde durdu. 4 sene askerlik yapan oğlu için üzülmemiş gibi dursa da, ikinci anlaşmaya girdi ve dedi ki:
“—YA RABBİ! OĞLUMU GÖNDER, BİR GÜN GÖREYİM. (ANAM DEVEYİ GÖTÜRENİ BİLİYORDU.)
Öyle oldu: ANAM’la bir gün görüşebildik. Neresinden bakar isen bak METAFİZİK zuhurat.
HUBBU’L-VATAN MİNE’L-İMAN. Vatanı olmayanın imanında noksanlık vardır, hadisini çok söylerdi Anam. Zamanına uygun kültürlü kadındı. İbareyi iyi okur ve yazardı.

PİRİ GALİBİ

fican
12-27-2014, 14:09
Adem (safiyullah)’tan Kıyamete Kadar Semavi Din İslamiyet’tir.

Peygamber Efendilerimiz din getirmediler. İnsanların kemalatına uygun, din-i İslam içinde şeriat getirdiler. Cümlesi İslamiyet üzere geldiler. Bütün insanlığa bu gerçekleri duyurmak zevkinden mahrum olmayalım.

Manay-ı tasavvufu inkar cehalettir, iyi bilelim. Bu gerçeklerin ilanını İslami yönü ile anlatabilir isek; gerçek İslam, cumhuriyet, demokrasi, laiklik, insan hakları İslamiyet’i bu güzellikler dışında mütala etmek, aslından saptırmak İslam’a vurulan büyük darbe ve gerçekleri tahrif olur. Böyle olunca ne olur? Beraber görelim, bütün insanlıkla...

Dost olalım. Hiç bir ülkede İslamiyet’i bilgisizce horlatmayalım. Bu durumda ilmine herkes hürmet gösterir. Şeriatına kimse küfretmediği gibi saygılı olacağından şüphen olmasın. Din özgürlüğün kabul edilir. Teşkilatına özerkliğin verilir. Başkanını din otoritelerinin kendi aralarında seçme hürriyeti elbet verilir. Bilenler katında yerimiz olur. Din istismarcılarının ipliği pazara dökülür. Sahte ilim adamları, sahte mürşitler, meşihat karşısında tuzun suda eridiği gibi yok olurlar!...


PİR-İ GALİBİ
SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU
METAFİZİK isimli eserinden alıntıdır.

fican
12-28-2014, 13:23
“Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanların evliyalarını evliya edinmeyin! Onlar kendilerinin evliyasıdır. (Sonra gelen şeriatı kabul ettikten sonra, evvelki şeriattaki evliyalar senin şeriatından lutfedilen evliya değildir. Sana lutfedilen şeriatını gününe yansıtan ve emri ilâhiye uyumlu evliyana tabi ol. Geri döndüğünüz zaman evvelki şeriata dönüşünle sonra gelen şeriata biatınla indi ilâhiyede nefsine zulüm etmiş olursunuz.) ALLAH zalımlar toplumuna yol göstermez.”
(Maide Suresi, 51)

İşte bu abd-i âcizin, anladığım mana… İşte evliyayı kabul etmeyip, evliyanın yerine mana ile ilgisi olmayan “dost” kelamı ile değişiklik yaparsan ayetin manasını doğru yansıtamadığın gibi, Hazret-i Kur’an’ın manasına ters düştüğünü bilesin!

Hazret-i ALLAH’ın ehl-i kitabı Hazret-i Kur’an’da rahmeti ile ihya ettiğinin aksini, ne ile izah edeceksin?Hala, ALLAH’a iman eden ehl-i kitaba “gayr-ı müslim” “kafir” “gavur” demekte israr edecek misin? Daha ne kadar çarpık fikir devam edecek İnsaf et!

Ahir zaman ümmetine bahşedilen şeriat-ı muhammediyeyi korumak kasdi ile üstünlük kompleksine kapılıp ne hale getirdin Din-i İslâm’ı?!

PİRİ GALİBİ

fican
12-29-2014, 15:41
2.285 - Allah'ın gönderdiği peygamber, Rabbinden, kendisine indirilene inandı, mü'minler de. Hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine inandı. "O'nun elçilerinden hiçbirini diğerinden ayırdetmeyiz" . Ve dediler ki: "İşittik, itâ'at ettik! Rabbimiz, bağışlamanı dileriz. Dönüş sanadır!"

Daha evvelki gelen Peygamber efendilerimize ve getirdikleri kitaplara hürmetkar olmamızı, Hz.ALLAH Kuranı azimüşanda emrediyor.

Hz.Peygamber efendimize verilen şeriat üzere yaşamakla emrolunduk ,bizden evvelki şeriata Ehli Kitaba karşı hürmetkar olmamız da Emri ilahidir.

Cihad emri vardır.Vatanını,namusunu,izzetini, iffetini korumak için Harp edebilirsin ama kimsenin Peygamberine kitabına inancına İbadethanesine dil uzatmayacaksın.Hz.Allah cümle kullarını bu türlü ithamdan ve imandan men ediyor.
Müminler ve Sahte olmayan Mutasavvıfin Cümlesinin takip ettiği yol ki sıratı mustakim budur.Cümle Kullarının gelecekte bu emri ilahiyeye iyi anlayacaklarını düşünmek İman Zevkimdir.
Bu gün dahi Dünyanın Bu kardeşliğe yaklaştığını yaklaşacağını, bunun Müjdesi mahiyetinde aklı eren kişilerin Dinler Arası dialoğa azda olsa önem verdiği bariz görülüyor. Elhamdülillah.

PİRİ GALİBİ

fican
01-01-2015, 19:43
Havârilere: "Bana ve elçime inanın!" diye vahyetmiştim ; "İnandık, bizim Müslümanlar olduğumuza şâhid ol!" demişlerdi.
Maide 111

Mûsâ dedi ki: "Ey kavmim, eğer Allâh'a inandıysanız, gerçekten müslüman iseniz o'na dayanın."
Yunus 84

‘‘İbrahim ne Yahudi ne de Hıristiyan idi; fakat o, dosdoğru bir Müslüman idi; müşriklerden de değildi.’’
Ali İmran 67

fican
01-03-2015, 13:33
Havârilere: "Bana ve elçime inanın!" diye vahyetmiştim ; "İnandık, bizim Müslümanlar olduğumuza şâhid ol!" demişlerdi.
Maide 111

Mûsâ dedi ki: "Ey kavmim, eğer Allâh'a inandıysanız, gerçekten müslüman iseniz o'na dayanın."
Yunus 84

‘‘İbrahim ne Yahudi ne de Hıristiyan idi; fakat o, dosdoğru bir Müslüman idi; müşriklerden de değildi.’’
Ali İmran 67




‘‘Allah uğrunda ona yaraşacak şekilde cihat edin. Sizi o seçti. Din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi. Babanız İbrahim'in dininde peygamberin size şahit olması, sizin de onlara şahit olmanız için o gerek bundan önce gerekse bundan sonra size ‘‘Müslümanlar’’ adını verdi. Öyleyse namazı kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. Ne güzel Mevlâ’dır o ve ne güzel yardımcıdır.’’
Hac 78

fican
01-05-2015, 00:03
Onlar, sırf "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allâh bazı insanları diğer bazılarıyle savunmassaydı, içlerinde Allâh'ın ismi çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılırdı. Allâh, kendisine yardım edene elbette yardım eder. Kuşkusuz Allâh, güçlüdür üstündür.
Hac 40

fican
01-06-2015, 17:37
İSLAM

Adem Safiullah-tan kıyamete kadar ALLAH var diyen. herkes müslümandır. Zira Hiç bir peygamber efendimiz din getirmediler, Cümlesi İslamiyet üzere geldiler. Zamanın yaşantısına uyumlu getirdikleri şeriatları ile anılırlar. Cümlesinin Şeriatı Haktır ve Gerçektir. En son şeriata tabi olmak,O Günün kemalatını ifade eder.

İslam Dünyaya gelen her şahsın fıtratında vardır. Beni Adem Allah-ı hissedebilecek şekilde yaratılmıştır. Ama bunu ilimle teçhiz etmedikçe uzaklaşır. Gerçekse Amentüdür.

DİKKAT ! Din ile İmanı Karıştırmayasın.

*Hz.ALLAH buyurdu ki Bedeviler İman ettik demesinler islama girdik desinler daha henüz İman kalplerine yerleşmedi Müslüman olduk desinler.Şayet ALLAH-a ve peygamberine itaat ederseniz,amellerinizden birşey eksiltmez.Muhakkak ki ALLAH çok esirgeyen ,çok bağışlayandır.* Hucurat 14


Not: Adem a.s dan Hz.Muhammed Mustafa s.a.v. efendimize kadar TEK DİN İSLAMDIR !. Başka din arayan ALLAH-ın buyruğuna göre, Hüsrandadır!...

Peygamber efendimiz s.a.v de buyurdular ki : *Atam ibrahimin dini üzere gönderildim,Onun dini Hanifti Müslümandı.*

Pir-i Gâlibi
H.Galip Hasan Kuşçuoğlu

fican
01-09-2015, 09:23
Kitâp ehliyle, haksızlık edenleri dışında en güzel tarzda tartışın ve deyin ki: "Bize indirilene de size indirilene de inandık. Tanrımız ve Tanrınız birdir, biz de O'na teslim olanlarız."
Ankebut 46

fican
01-11-2015, 19:26
Kim izzet ve şeref istiyor ise bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi ALLAH’ındır. O’na ancak güzel sözler yükselir.
Onları da ALLAH’a amel-i salih ulaştırır.
Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için çetin bir azap vardır. Ve onların tuzağı bozulur. ( Fatır Suresi, 10 )

fican
01-13-2015, 13:53
“Denizler mürekkep olsa, ağaçlar kalem olsa kamil mürşidi vesile kılıp kullarına ihsanını yazmaya güçleri yetmediği gibi, deniz kurur, ağaçlar biter, rahmet-i ilahiyyenin sonu gelmez.”

PİRİ GALİBİ

fican
01-15-2015, 23:38
Allah-u Teâla Hazretleri dünyayı hiç bir zaman boş bırakmamıştır.
Dünya zaten rahmet-i ilahi için halk olunmuştur. Dünya menduhtur, en güzel şekilde yaratılmıştır. Dünyadaki kazanç hiç bir alemde mevcut değildir. En büyük kazanç dünyada elde edilir. Dünya ihmal edenler -Allah korusun- hüsrandadırlar. Allah-u Teâla Hazretlerinin buyurduğu;

Bismillahirrahmanirrahim. Ve’l-asrı inne’l-insane lefî husrin illellezîne âmenû ve amilü’s-salihâti ve tevâsav bi’l-hakkı ve tevasav bi’ssabri.

Hazret-i Osman Zinnureyn Efendimiz buyurdular ki. Kur’ân inzâl olmasaydı yalnız bu ve’l-asr suresi inseydi, o dahi insanlara yön vermeye yeterliydi. Özetini veriyor Hazreti Allah. Asra yemin ederim diyor. Asra zaman, zaman çok mühim. Zaman çok mühim. Allah’ın sonsuz rahmetinin tecellisi zaman. Sana fırsat veriyor Hazret-i Allah, zaman veriyor. Değerlendir bunu. Nasıl değerlendir. Geçmişi geri getiremezsin. Ehl-i mutasavvıfın buyurduğu gibi; geçmişi getiremezsin. İstikbal Allah’a malum, bilemezsin. Gaybı Allah’tan başka kimse bilmez. Ama zaman, gün bugün, saat bu saat. Hal bugündür hal.

PİRİ GALİBİ

fican
01-17-2015, 21:57
Vücûduyla mevcut, sıfatıyla muhit, esmasıyla zahir, efali ile malûm olan Hazret-i Allah’a hamd olsun.
Sevgili Habibi Muhammet Mustafa ve Nebiy-yi Müctebâ (s.t.a.v.) Efendimize ve âl-i ashabına salat u selam olsun.
Bizleri islâm ana babadan İslâmiyet üzere halk eden ve diğer dinlere de hakâret eden zümreden kılmayan Rabbime hamd ile başlarım.

PİRİ GALİBİ
01/10/1995 tarihli sohbetinden.

fican
01-20-2015, 09:59
“Sonraki gelen semavi din evvelki gelen dini iptal etmez” başka din yokki islamiyetten gayri iptal edesin şeriatlar dahi iptal edilmeziken sonra gelen şeriatlara salikin geçmesi emri ilahiyeye uygun olup geriye gidilmemeside emri ilahidir... Sonra gelen şeriatlar kulların kültür ve bilgilerine göre ihsan edilmiş, kişinin inisiyatifine göre lutfedilmiştir, rahmettir. “Dinde cebir yoktur” anlamı budur. Hazret-i Kur’an’ın da bildirisi budur. “Hala bir şeriat geldi mi, evvelki şeriatlar iptal olur” iddiasında ısrar edenler Hazret-i ALLAH’A zulüm isnat ederler. Hazret-i Kur’an’la çelişkiye düşerler çünkü Hazret-i ALLAH’ın lütfettiği küllü rahmeti ilahiler geçici değildir.mizaç itibarı ile kul inandığı bir davayı kolayca bırakmaya müsait olmayıp daha kemalatlısını seçebilmesi kültürünün kemalatına bağlıdır !.. Samimiyetle arayan kul, hiç şüphesi olmasın, bilgisi müsaitse mutlaka bulur. “Kırk senelik kani olur mu yani ? Kani olur ise yani, daha mütekamil kullarına gönderdiği şeriata tabi olup yaşayabiliyorsa, yani kemalattır, uygundur. Tertib-i tanzim-i ilahidir. Tarih boyu ne kadar gösterebildin ki, kani olmuş yani.

PİRİ GALİBİ

fican
01-31-2015, 20:45
30.01.2015 Cuma Hutbesi (İstanbul Dergahı)
Alemlerin Rabbi olan Hz.ALLAH ( c.c.) Yusuf Suresinde (105) : "Göklerde ve yerde nice âyetler vardır ki, onlar bu delillerden yüzlerini çevirip geçerler."Buyuruyor. Hz.Pir Efendimiz diyor ki !.. Bu âyetleri anladığın zaman vazîfeni de anlarsın. Arzı ALLAH yarattı. Cüz’i de olsa tanzim ve düzenini ise Benî Adem’e bıraktı. ALLAH’ın haram kıldığı dışında en güzeli bulan, "Rabbımın lütfu ihsânıdır" diye yaşayan insan, medeniyette ve teknojide ilerlemiş, ALLAH’a şirk koşmadan yaşayan fert ve toplumlar İslâm’ın bu yönünü anlamış örnek insan ve toplumlardır. Müslüman olmayanlarda bilgisizlik, şüphe ve korku vardır. Bu hastalığın ilacı gerçek ilimdir. İslâm’ı yalnız şahsımıza mâlederek teleffuz etmemizde sakınca görmüyoruz. Bu düşünce Hazret-i Kur’ân’a ters düşüyormuş, umurumuzda değil. Bu mevzuda âlimlerimiz pasif kalıyor, yâhut nedense, bu gerçeği dolaylı yoldan tahrif etmeyi vazîfe edinmişcesine, gerçekler öğretilmediğinden dünyaya ne anlatacaklar? ALLAH’ın lütfettiği bir din vardır: O da İslâm’dır. Umumun dîni İslâm’dır. "ALLAH’tan başka ilah yok" diyen müslümandır. Müslümanlarsa kardeştir!. Cümle peygamber efendilerimizin tebliğ ettikleri ve yaşadıkları din İslâm’dır. Tâbi olanlar da müslimdir. Ehl-i Kitab gayr-i müslim değildir. İşte ALLAH’ın bu bildirisini dünyâya duyuralım. Hazret-i ALLAH dün yeterli olmayan duyurma imkanlarını bugün nâ- mütenahi ihsan etti. Kadrini bilmeden, o rahmetleri oyuncak zannedip oynuyoruz. O rahmeti yerinde kullanmayı bilelim!. "Atı alan Üsküdar’ı geçmeden!."

fican
02-01-2015, 14:01
5.43 - İçinde Allâh'ın hükmü bulunan Tevrât yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar, ondan sonra da dönüyorlar. Onlar inanıcı değillerdir.

5.44 - Gerçekten Tevrât'ı biz indirdik, onda yol gösterme ve nur vardır. İslâm olmuş peygamberler, onunla yahûdilere hüküm verirlerdi, kendilerini Tanrıya vermiş zâhidler ve âlimler de "Allâh'ın Kitabını korumakla görevlendirildiklerinden onunla hüküm verirlerdi ve onu gözetip kollarlardı. İnsanlardan korkmayın, benden korkun ve benim âyetlerimi az bir paraya satmayın! Kim Allâh'ın indirdiği ile hükmetmezse işte kâfirler onlardır!

5.45 - Onda onlara, cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara karşılıklı kısâs yazdık. Kim bunu bağışlarsa o, kendisi için keffâret olur. Ve kim Allâh'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte zâlimler onlardır.

5.46 - Onların ardından, yanlarındaki Tevrât'ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu Îsâ'yı gönderdik ve ona, içinde yol gösterme ve nur bulunan, önündeki Tevrât'ı doğrulayan, korunanlar için yol gösterici ve öğüt olan İncil'i verdik.

5.47 - İncil sâhipleri, Allâh'ın onda indirdiği ile hükmetsinler. Kim Allâh'ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar, yoldan çıkmışlardır.

5.48 - Sana da kendinden önceki Kitabı doğrulayıcı ve onu kollayıp koruyucu olarak Kitabı gerçekle indirdik. Artık onların aralarında Allâh'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen gerçekten ayrılıp onların keyiflerine uyma! Sizden her biriniz için bir şeri'at ve bir yol belirledik. Allâh isteseydi, hepinizi bir tek ümmet yapardı, fakat size verdikleri içinde sizi sınamak istedi. Öyleyse hayır işlerine koşun, hepinizin dönüşü Allah'adır. O size ayrılığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir.

doluzeynep
02-19-2015, 22:21
Evet gezinecek manevi bi alemi, inanci olmayanların nerde gezdiğini açıkça görüyor bu millet.

fican
02-26-2015, 23:01
ARABÇA BİLMEK ALLAH'I BİLMEK İÇİN YETERLİ OLMUYOR

İlmin her dalı güzeldir. Çok lisan bilmekte elbet güzeldir. Şeriat-ı Muhammedi ile yükümlü olanlar için Arapça bilmek çok çok güzeldir. Amma imanı muhafazada Arapça bilmek de yeterli olmuyor. Zira Ebu Cehil ve Peygamberimizin amcası Ebu Leheb, daha niceleri Arapça’yı iyi biliyorlardı. İmanı kurtarmada yalnız Arapça bilmek yetmiyor. İman yoksa Efendimizin amcası olması da bir şey ifade etmiyor.

PİRİ GALİBİ

fican
02-27-2015, 22:37
Ebu Leheb'in iki eli kurusun; kurudu ya.
Ne malı, ne de kazandığı onu kurtaramadı.
Alevli bir ateşe girecektir .
Karısı da, odun hamalı olarak.
Boynunda hurma lifinden bir ip olacaktır.

fican
03-09-2015, 21:20
Bilge kişi, yeniliklere gözünü kapatır, kulağını tıkarsa zaman zaman sanat değerini kaybeder. Alıcısı kalmaz. Tahammülü güç hâdiseler hayâtı çekilmez hâle getirir. Çünkü müşteri dünü düşünen değil, yaşadığı günü idrak eden insandır. ALLÂH’ın tertip ve tanzîmi böyledir. İnsanın fizikî durumu da, hücreleri de dâimâ değişir. Bir kararda kalan Hazret-i ALLAH’tır.

Muâsır milletlerin seviyesine çıkmak imkânı her an mevcuttur. Şerîat-i Muhammedî daha müsâittir. Bilge kişi hem İslâm’ı yaşadığını iddiâ etsin, hem de yeniliklere ve medeniyete karşı çıksın; gülünçtür. zamâna göre içtihat kapısı açık bırakılmıştır. Geçmişi geri getiremezsin. İstikbal, yâni gelecek ALLÂH’a mâlum olup, hal bugündür. Günü yaşa, yaşamak için ALLAH’tan güç ve imkan iste. Evvelâ, irâdeni kullan. Havfu reca üzre ol. ALLAH’tan nasıl korkmak lâzımsa öyle kork ve kulluk vazîfeni yap. Ondan sonra tazarru ve niyâzı bırakma.

PİRİ GALİBİ

fican
04-21-2015, 09:11
Kardeş, Ben askerliğimin bir kısım zamanında Çanakkale-Biga bölgesinde bağlı olduğum birliğin görevi sebebiyle tatbikat için bulundum.Söylediklerine göre mezarı dahi olmayan pek çok şehidimiz burada yatıyormuş.
Birliğimizdeki Kıdemli Başçavuş'nun anlatığı olayı aynen yazıyorum.
Tatbikat periyodik olarak düzenli bir şekilde yapıldığı için kendisi bu tatbikata defalarca katılmış.
Ancak ilk tatbikat zamanında kendisi ve onunla beraber gelenler sahaya ulaştıklarında espiri olsun diye ŞÜHEDAYA seslenerek 'EN KIDEMLİNİZ GELSİN İÇTİMA ALACAĞIM'' demiş.
Daha o gece şehid bir ÇAVUŞUMUZ kendisine emrindeki askerler ile içtimasını vermiş.
Bunları anlatan başçavuş arkadaşım bu olay sonrası kapısında nöbetçi ile gecelediğini söyledi.

Hz. Allah diyor ki: Siz onlara ölü demeyin onlar diridir.

Sen Atatürk'ü bide kendisinin emri altında canları ile şehit (şahid) olanlara sor.



Kardeş,kastımız Allah rızası.Atatürk'ü böyle tanıyoruz.Bulunduğunuz ithamdan dolayı özür borçlusunuz.

Çanakkale Zaferi tanıtım filmi yayınlandı
Cumhurbaşkanlığınca, Çanakkale Zaferi'nin 100. yıl dönümü dolayısıyla tanıtım filmi hazırlandı.
Çanakkale Şehitler Anıtı'nın görüntüsü ve ''Sen hiç şühedanın sesini duydun mu'' sorusuyla başlayan görüntülerde, Çanakkale Savaşı'nı temsilen cephedeki askerlerin tekmil seslerine yer verildi.


http://www.haber7.com/guncel/haber/1350456-canakkale-zaferi-tanitim-filmi-yayinlandi

fican
04-22-2015, 09:53
YERSİZ SOYKIRIM İDDİASI
Birinci Cihan Harbinde Türk milletinin zafiyetini fırsat bilip, işgal kuvvetleri ile beraber olup bu millete lâyık olmadığı, tüyler ürperten, akla ve hayale dahi gelmeyen işkenceleri reva görerek, duyulmadık nankörlük örneği sergileyen Ermeni vatandaşlarımız –Ankara’daki Ermeni vatandaşlarımızı tenzih ederim- Türk milletinin az da olsa zaferi ile neticelenen harbin neticesinde, dış güçler ülkemizi mecburi terk edince, Üçüncü Orduda mimlenen Ermenileri hainlik ettiği ülkeyi terk etmeye haklı olarak mecbur etmiştir. Ermeni vatandaşlarımızın yanlış tutumları ve yersiz çığlıklarının faturasını bu millete ödetme arzuları tarih boyu kesintisiz devam etmiştir.
Soykırım çığlıkları ile dünya Hıristiyanlarını Türk Milletine düşman kıldığını bilmeyen kalmadı herhalde. O türlü yaygaracıları ALLAH düzeltir inşaALLAH.
Gerçekleri zaman gelecek tarih daha açık elbette yazacak. Birinci Dünya Harbini görmüş, itimad edilir büyüklerimi dinle-dim ve anladım ki, Bunun adına soykırım demezler, Arapça’da "men dakka dukka” derler. Çalma kapımı, çalarlar kapını. Çorum’da bir Atasözü vardır: Varışına gelişim, tarhana aşına bulgur aşım, derler.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yaptırdığı Sahibini Arayan Madalya filmini görmüşsünüzdür. Görmedi iseniz mutlaka görünüz. Muhammedisi de görsün, İsevisi de görsün.

HZ. PİRİ GALİBİ (K.S.)

fican
04-24-2015, 11:53
ŞEHİTLERLE SOHBET!...
Çorum Üçtutlar mahallesi, Sağrıcı sokak, Osmancık caddesinde iki katlı, dedemlerden miras kalan konakta iskan ediyorduk. Sokağın içerisine uzanan kısmında bilmem ne harbinde şehit olmuş iki erkek, bir kadın, bir de oğlan çocuk Tosyalı şehitler orada medfun idiler. Kabirlerinin bir kısmı komşu evde kalmış. Kabirleri çoktan kayıp olmuş. Amma o mübarek şehitler orada kıyamete kadar mevcut. Hazret-i ALLAH şefi kılsın!.. Zaman zaman orada mevcudiyetlerini belirtmeleri hadiselerle bariz görüle gelmiştir. Tevatüren anlatırlar: Babamın babası dedem şehitlerin bulunduğu yeri hayvan ahırı yapmış. Hayvanları koyduğu günün sabahı bütün hayvanlar çarpuk çurpuk çıkmışlar. Dedeme gece manasında: “--Biz buradayız. Burayı temiz tut. Malınla sana işaret verdik. Anlayış göstermez isen canına olur” demişler. Dedem hayvan ahırını kaldırmış. Orayı temiz tutmuşlar. O kısım Ahmet amcama düşmüş. Amcama da görünmüşler. Amcamlar da orayı kiler olarak temiz tutmuşlar. Amcam vefat edince ailesi teyzeme bir ev alınarak orası da konağa eklenmiş. Babamın vefatı ile kardeşlerim müstakil tapulu orayı bana uygun görmüşler. İtiraz etmedim. Ankara’da idim. Tapusu üzerime devrolduğu gece şehitlerle sabaha kadar sohbet ettik. “--Çok sevindik buranın sana geçtiğine” dediler. Ben de o mübarek şehitlerin orada olmalarının ALLAH’ın bir lutfu ihsanı olduğunu belirttim.
Mali durumum müsait değildi. Orayı iskana müsait hale getirip kiraya verecektik “Ankara’da benim ödeyeceğim kiraya katkısı olsun” diye. Evin yapılmasını kayınpederim Şeyh Hacı Mustafa Efendi yürütüyordu. Kendisine rica ettim: “--Efendi, şehitlerin olduğu yeri türbe gibi çevirelim” dedim. “--Eğer türbe gibi yapar isek kimse burayı kiraya tutmaz, korkar, duramazlar. Ben orayı temiz tutulacak yatak yorgan yığmak için yer yaparım” dedi ve öyle oldu. Ankara Sitelerdeki iş yerini yaparken mecbur oldum, damadım Hacı İzzet efendi istedi, ona sattım. “Temiz tutun!” diye tenbih ettiğim halde oraya banyo yaptırmışlar. Malumatım yoktu. Başları felaketten kurtulmadı. Onlar da evi sattılar. Başka yerlere gittiler.

“Niye bu kadar anlatıyorsun?” dersen: Orayı türbe yapma imkanı bulamadım, üzgünüm. Kitaba yazdım ki: Şimdi yerine apartman yapılmış, orada duranların rahat olacaklarını zannetmiyorum. Orda Tosyalı şehitler yatıyor. Sabır ile makam almış evliyaya benzemezler, dikkat edin! Bu fakir hayatta iken şühedaya hürmeten bir şey yapılır ise türbeyi ben yaptıracağım imkanım nispetinde. İmanlı müteşebbise katkım elbet olacak. Orada medfun şehit kardeşlerim beni affetsinler. Kaynağı tavında dövemedik, maddi imkansızlıktan. Buna şehitler şahit, Rabb’ım şahit!... İşte yaşayanlar için fırsat: Kıyamete kadar METAFİZİK. Rahmet-i ilahi, büyük hadise halâ mevcut olay!...

PİRİ GALİBİ

jhebe
04-25-2015, 17:46
İslam'dır, özdür.