Gölge
01-24-2009, 02:48
http://www.moralhaber.net/resimler/haberler/56629.jpg
Ergenekon operasyonlarına tepki duyan birçok isim, '28 Şubat’ın intikamı alınıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri yıpratılıyor' şeklinde TSK'ya tuzak kuruyor. Amaç ne?
Erhan BAŞYURT yazdı...
TSK'ya intikam tuzağı
Ergenekon operasyonlarına tepki duyan birçok isim, “28 Şubat’ın intikamı alınıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri yıpratılıyor” şeklinde görüş ileri sürüyor.
Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç da dün bu sözleri tekrarladı.
Milli Güvenlik Kurulu eski Genel Sekreteri Kılınç, Ergenekon’un tutuksuz sanıkları arasında yer alıyor.
Öne sürülen iddianın hedefleri çok açık:
Ergenekon operasyonlarına ve hukuk dışına çıkan eylemlere soruşturmanın önünü açan komuta kademesini zora sokmak.
Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını, sürmekte olan soruşturmaya karşı tahrik etmek.
Asker ile hukuku, dolayısıyla halkı karşı karşıya getirmek.
Oysa soru çok basit:
“Hukuk dışına çıkan, Genelkurmay başkanlarını fişleyen, ordu cephaneliğini boşaltan, askeri belgeleri sızdıran, Karargah Evleri tarzı komuta zincirine ters özel yapılanmalar yapan ve suikast eylemleri planlayanlar mı orduyu yıpratır? Yoksa onlara koruma kalkanı oluşturmak mı?”
Cevap bir o kadar açık ve net:
Yaşar Büyükanıt’la başlayan, İlker Başbuğ ile devam eden “hukuk dışına çıkmışlığa tolerans göstermeme ve cezalandırma” kararı, orduya olan güveni tazeliyor ve kamu desteğinin artarak devamını sağlıyor.
TSK’nın, Ergenekon sanıklarının mahkemede ya da dışarıda dile getirdiği söylemlerin etkisiyle, tavır değiştireceğini düşünmüyorum.
Dün gerçekleşen 11’inci dalgada, teknik takibe takılan muvazzaf mensupların gözaltına alınmasına verilen destek de bunu gösteriyor.
Yani uygulamada bazı önemli aksaklıklar yaşansa da, “kol kırılır, yen içinde kalır” mantığı prensipte terk edilmiş durumda.
Kaldı ki 11’inci dalgada gözaltına alınan isimlerin ağırlığını Emniyet’e bağlı özel harekâtçılar oluşturuyor.
Eğer her kurum “suça karışsalar bile” kendi mensuplarını koruma dürtüsü ile hareket ederse, Türkiye’de hukukun üstünlüğünden ve adaletten söz edilemez.
Kaos ve kargaşa yaşanır.
Genelkurmay’ın son açıklamalarda ısrarla üzerinde durduğu, “yargısız infazların” olmaması için de adil yargı yolunun herkese istisnasız açık olması gerekiyor.
Aksi takdirde, Genelkurmay kendi tavrı ile çelişmiş olur.
Bugün
Ergenekon operasyonlarına tepki duyan birçok isim, '28 Şubat’ın intikamı alınıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri yıpratılıyor' şeklinde TSK'ya tuzak kuruyor. Amaç ne?
Erhan BAŞYURT yazdı...
TSK'ya intikam tuzağı
Ergenekon operasyonlarına tepki duyan birçok isim, “28 Şubat’ın intikamı alınıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri yıpratılıyor” şeklinde görüş ileri sürüyor.
Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç da dün bu sözleri tekrarladı.
Milli Güvenlik Kurulu eski Genel Sekreteri Kılınç, Ergenekon’un tutuksuz sanıkları arasında yer alıyor.
Öne sürülen iddianın hedefleri çok açık:
Ergenekon operasyonlarına ve hukuk dışına çıkan eylemlere soruşturmanın önünü açan komuta kademesini zora sokmak.
Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını, sürmekte olan soruşturmaya karşı tahrik etmek.
Asker ile hukuku, dolayısıyla halkı karşı karşıya getirmek.
Oysa soru çok basit:
“Hukuk dışına çıkan, Genelkurmay başkanlarını fişleyen, ordu cephaneliğini boşaltan, askeri belgeleri sızdıran, Karargah Evleri tarzı komuta zincirine ters özel yapılanmalar yapan ve suikast eylemleri planlayanlar mı orduyu yıpratır? Yoksa onlara koruma kalkanı oluşturmak mı?”
Cevap bir o kadar açık ve net:
Yaşar Büyükanıt’la başlayan, İlker Başbuğ ile devam eden “hukuk dışına çıkmışlığa tolerans göstermeme ve cezalandırma” kararı, orduya olan güveni tazeliyor ve kamu desteğinin artarak devamını sağlıyor.
TSK’nın, Ergenekon sanıklarının mahkemede ya da dışarıda dile getirdiği söylemlerin etkisiyle, tavır değiştireceğini düşünmüyorum.
Dün gerçekleşen 11’inci dalgada, teknik takibe takılan muvazzaf mensupların gözaltına alınmasına verilen destek de bunu gösteriyor.
Yani uygulamada bazı önemli aksaklıklar yaşansa da, “kol kırılır, yen içinde kalır” mantığı prensipte terk edilmiş durumda.
Kaldı ki 11’inci dalgada gözaltına alınan isimlerin ağırlığını Emniyet’e bağlı özel harekâtçılar oluşturuyor.
Eğer her kurum “suça karışsalar bile” kendi mensuplarını koruma dürtüsü ile hareket ederse, Türkiye’de hukukun üstünlüğünden ve adaletten söz edilemez.
Kaos ve kargaşa yaşanır.
Genelkurmay’ın son açıklamalarda ısrarla üzerinde durduğu, “yargısız infazların” olmaması için de adil yargı yolunun herkese istisnasız açık olması gerekiyor.
Aksi takdirde, Genelkurmay kendi tavrı ile çelişmiş olur.
Bugün