fatih kısaparmak balon baskılı balon Umudun Dili Olmak - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Umudun Dili Olmak


Fasl-ı Gül
11-11-2009, 23:50
Tam zamanı; şimdi çalışmanın tam zamanı. Umudun dili olmanın, kaybolan insanı bulmanın, geleceği inşa etmek için, şahsiyet, cemaat, kadro ve kurum süreçlerinde canla başla, demir asa elde, demir çarık ayakta, yola koyulmanın tam zamanı.

Vitrinler kırıldı, vitrinciler ortalıktan el-ayak çekti. Allah’la ahdini pazarlık üzerine kuranlar, kendilerine yeni oyun-oynaş alanları buldular. Ganimete gelenler, ganimetin gittiği yere gittiler. “Uydum kalabalığa” diyenler, kalabalıkların ardına takıldılar. Geriye, “esas duruş” sahipleri kaldı.

Esas duruş, yani, Allah’ın gösterdiği yerde durmak, orada olmayı dünyalara bedel bilmek, orada olmanın getirisini dünyalara değişmemek, O’nun bak dediği yerden bakmak ve gör dediğini görmek...

İşte, böylesine onurlu, güvenli ve sorumlu bir duruşu benimseyenlerin, “kıtlıkta verilen ekmek unutulmaz” diyerek, uzun süren bir molanın ardından, aşkın ve aşkının bitimsiz zirvelerine doğru kutlu yürüyüşe yeniden koyulmalarının tam zamanı.

Duruş çok önemli. Bu sınav sürecinde, “esas duruş”u olmayanların yittiklerini gördük. Bazıları için “duruş” hiçbir şey ifade etmiyordu. Bazıları o kadar eğilmişlerdi ki, onlar “fırtına dinince kalkarız” gerekçesiyle eğildiklerini unutup, o hali “esas duruş” kabul etmiştiler. O duruşun kendilerini kambur edeceğini ve bir müddet sonra doğrulmak isteseler dahi doğrulamayacaklarını hesap edemediler. Esas duruş için omurgalı olmak gerekiyordu. Omurgası olmayanların esas duruşu sürünme vaziyetiydi. Sürünmeyi tabiat haline getirenleri ayağa kaldırmanız “dik durmak” değil, “dikine sürünmek” anlamını taşıyacaktı.


Kaç paralık adamsın?
Ben dahil herkes, ama herkes bu soruyu tam da bu günlerde sormalı kendi kendine. “Kaç paralık adamsın?” demeli. Eğer hâlâ, vicdanının üzerini kalın bir perde ile örtüp yüreğini vicdanına zindan etmediyse, kendisini vicdanında yargılamalı ve kendisine değer biçmeli.


Değer biçmeli; kendisini neyin uğruna adadığını öğrenmek, neyin peşine takıldığını bilmek, fiyat etiketine neyi yazdığını öğrenmek ve kendi gerçek yüzünü vicdan aynasında görecek kadar gerçekçi olmak için yapmalı bunu.


“Kaç paralık adamsın?” sorusunun herkesin vicdanında bir cevabı mutlaka vardır. Yani, “kaça gidersin?” Unutmayın ki, size, sizin kendinize biçtiğiniz değerden fazlasını kimse biçmez. Böyle bir muhasebede, insanın değerine yöneltilmiş en büyük tehdidin yine insanın kendisinden geldiği hayret ve dehşetle görülecektir.


Ben “Allah’tan aşağısına (min dunillah) gitmem; benim fiyatımı yalnızca O belirler ve ondan aşağısı da kurturmaz” diyenler “esas duruş” sahibi olanlardır. Onlar, kendi sınırlarını keşfedenler; yüreğinin çeperlerine tutunarak kendi kendilerini gerçekleştirmek için, kendilerinin zirvesine tırmananlardır. Yeteneklerini tam kapasite kullanmaya çalışan bu insanlar, “şahsiyet” damgasıyla damgalanırlar ve yaratıklar içerisinde en paha biçilmez unsur olurlar. Ondan gerisi, “ucuza gitmek”tir.


Niceliğin egemenliğinden, niteliğin egemenliğine


O halde yapılacak olan şey belli: Kaliteyi behemehal artırmak.
Bunun da tam zamanı. Müslümanları kendi sahte tanrılarına çağıranların ne vaat ettiklerine bakın da geleceklerinin olup olmadığını anlayın. Ne vaat ediyor onlar? Neye çağırıyor onlar? Nesi var onların?


Akıl ve aklaniyyeti mi?


Hayır, yok o. Eğer olsaydı ortada olurdu; “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde” Ortada, akıl ve aklaniyyetin varlığına dair bir eser göreniniz var mı? Varsa, bana da göstersin.


Emniyet ve özgürlüğü mü?


Güldürmeyin beni; onlar her şeyi vaat etseler emniyet ve özgürlüğü yine vaat edemezler. Özü olmayanların özü gür olur mu? Özü gür olmayanlar, özgür olur mu? Kendine ihanet edenlerin kendine güveni olur mu, kendine güveni olmayanların emniyeti olur mu? Emniyet, iman işidir; imanın olmadığı yerde emniyet hak getire...
İrade ve bilinç mi?


Nerdee! İradesi olanlar, gönüllü kuyruk olmazlar baş olurlar; soğan başı değil adam gibi, adam başı olurlar. Faizi yasaklayan Kur’an’ın şeriatına küfrederken, “bizi faiz batırdı” diye ağlayanlara gülelim mi, ağlayalım mı? Bre zavallı, Kur’an’ın şeriatı işte bunun için yasakladı faizi!


Dünyayı mı vaat ediyor onlar? Hayır, insanlara dünyalarını sadece zindan ediyorlar. Bu ülkede yaşayan herkes bunun canlı şahidi.
Ahireti, cenneti zaten vaat edemezler; çünkü onlar tek dünyalı.
Peki söyler misiniz; insanlar sizin neyinize gelsin? Siz insanınıza hüsrandan başka, aldanıştan başka, esaretten başka, kölelikten başka, onursuzluktan başka, cehaletten başka, bükük bir boyun, berbat bir dünya, yıkılmış bir maneviyattan başka ne verdiniz?

İslam’ın sağaltıcı çağrısının önüne bu pejmürde halinizle geçeceğinizi sanmanız var ya; işte o zaman komikliğinizin zirvesine çıkıyorsunuz.


“Tam zamanı!” diyorsam, boşuna değil...adamlar!..

M. İSLAMOĞLU

Gönülden
11-12-2009, 11:24
Esas duruş, yani, Allah’ın gösterdiği yerde durmak, orada olmayı dünyalara bedel bilmek, orada olmanın getirisini dünyalara değişmemek, O’nun bak dediği yerden bakmak ve gör dediğini görmek...



Ben dahil herkes, ama herkes bu soruyu tam da bu günlerde sormalı kendi kendine. “Kaç paralık adamsın?” demeli. Eğer hâlâ, vicdanının üzerini kalın bir perde ile örtüp yüreğini vicdanına zindan etmediyse, kendisini vicdanında yargılamalı ve kendisine değer biçmeli.




Peki söyler misiniz; insanlar sizin neyinize gelsin? Siz insanınıza hüsrandan başka, aldanıştan başka, esaretten başka, kölelikten başka, onursuzluktan başka, cehaletten başka, bükük bir boyun, berbat bir dünya, yıkılmış bir maneviyattan başka ne verdiniz?




Özü olmayanların özü gür olur mu? Özü gür olmayanlar, özgür olur mu? Kendine ihanet edenlerin kendine güveni olur mu, kendine güveni olmayanların emniyeti olur mu? Emniyet, iman işidir; imanın olmadığı yerde emniyet hak getire...


Alıntılar ile konuyu özetlemeye çalıştım....her karesiyle harika bir yazıydı...yoruma ne hacet...
Sonsuz minnet...:çiçek:

Akl-ı Selim
11-12-2009, 12:10
Duygu focuslamasıyla okunduğunda sanki sizinle yüz yüze konuşan bir hatibi dinler gibi ifadeler akıp akıp gidiyor insan benliğine.
Ve b ugidişte birşeylerin içinizden sökülüp alındığına sanki demir taraga saçlarınızın zayıf çatallı olanını verir gibi zor ama gerekli bir veriş, acı ama olması gerektiği gibi..
Sayın İslamoğlu sanki atının üstünde orduyu şahlandırır bir edayla hitap etmiş.
Paylaşım ve yorumlarıyla katkıda bulunanlara selam olsun.......

Kur'ânTalebesi
12-05-2009, 21:04
Ben dahil herkes, ama herkes bu soruyu tam da bu günlerde sormalı kendi kendine. “Kaç paralık adamsın?” demeli. Eğer hâlâ, vicdanının üzerini kalın bir perde ile örtüp yüreğini vicdanına zindan etmediyse, kendisini vicdanında yargılamalı ve kendisine değer biçmeli.

Değer biçmeli; kendisini neyin uğruna adadığını öğrenmek, neyin peşine takıldığını bilmek, fiyat etiketine neyi yazdığını öğrenmek ve kendi gerçek yüzünü vicdan aynasında görecek kadar gerçekçi olmak için yapmalı bunu.

EyvAllah. Rahman razi ola. Fazla söze ne hacet...

Fasl-ı Gül
12-12-2009, 18:54
Esas duruş, yani, Allah’ın gösterdiği yerde durmak, orada olmayı dünyalara bedel bilmek, orada olmanın getirisini dünyalara değişmemek, O’nun bak dediği yerden bakmak ve gör dediğini görmek...


Ben “Allah’tan aşağısına (min dunillah) gitmem; benim fiyatımı yalnızca O belirler ve ondan aşağısı da kurturmaz” diyenler “esas duruş” sahibi olanlardır. Onlar, kendi sınırlarını keşfedenler; yüreğinin çeperlerine tutunarak kendi kendilerini gerçekleştirmek için, kendilerinin zirvesine tırmananlardır. Yeteneklerini tam kapasite kullanmaya çalışan bu insanlar, “şahsiyet” damgasıyla damgalanırlar ve yaratıklar içerisinde en paha biçilmez unsur olurlar. Ondan gerisi, “ucuza gitmek”tir.

İslamoğlu hocamın vuran, yaralayan, aynalık eden güzel yazılarındandı.. Okuyan, yorumlarıyla zenginleştirenlere teşekkür ederim..

selamlar..