Aziz ÜSTEL "Deniz Baykal’a göre yalaka kim?" - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

**Ertuğrul ÖZGÜL** · 08-17-2009, 13:43

CHP’nin her dem taze ve dahi genç Genel Başkanı, Sayın Deniz Baykal’a göre yalaka kendisini eleştiren ya da muhalefete düşen herkes!

Örneğin, Alanya İlçe Başkanı Bülent Kardemir, “parti meclisine yüzde yirmi beş taban payı” önermişti budan bir yıl kadar önce.

Yani CHP tabanından kimileri de MKYK’da bulunsun, tabanın sorunlarını dile getirsin.

Baykal’ın bu öneriye cevabı ne?

“Yalakalık yapma!”

Bu kadarla kalsa gene iyi.

“Başka birilerinin sözcülüğünü yapıyorsun!” diye de suçladı.

Uzun lafın kısası parti tabanının isteklerini CHP üst yönetimine iletmek isteyen bir ilçe yöneticisini, kendisine karşı muhalefet olarak yorumluyor!

Deniz Baykal’ın muhalefete hoş görüyle yaklaşması falan mümkün değil...

Onun için de, “yalaka!” diye kükredi o saat!

Sonra, bu lafı basın önünde söylediğini hatırlamış olacak ki, düzeltmeye çalıştı:

“Efendim, Bülent Kandemir’i pek bir severim... Onun için yalaka sözcüğünü kullandım!” yollu bir laf etti...

Böylece de Antalya ve yöresindeki insanlar “yalaka” sözcüğüyle “canımın içi” deyişinin aynı kapıya çıkmış olduğunu öğrendi Deniz Bey sayesinde!

(Azime Acar’la Ender Bölükbaşı’na teşekkürler)

Demokratik Açılım olursa boşanmalar artacakmış!

Sayın Devlet Bahçeli “Kürt vatandaşlarımız oyuna gelmesin. Ayrıştırmalar çok kötü sonuçlar verebilir. Milyonlarca yuva var; kaynaşmış aileler var. Boşanmalar olabilir. Evlatlar hangi tarafta kalacak?”

Nasıl yani?

Diyelim adam Orta Asya’dan kopup gelmiş. “Ben Türk’üm!” diyor. Bundan bilmem kaç yıl önce Diyarbakırlı ve de Kürt kökenli bir hanımla evlenmiş.

Demokratik Açılım ortaya atıldı diye, adam “Vay sen Kürtsün... Ben Türk’üm... Hadi uğurlar ola mı?” diyecek..

Ya da tam tersi mi olacak?

Bu karı koca, nereden geldiklerini, kim olduklarını, etnik kökenlerini yirmi yıldır birbirlerinden gizliyorlar mıydı? Demokratik Açılım ortaya çıkınca, adam dirseğinin üzerinde doğrulup yatağında, mışıl mışıl uyuyan karısını dürterek uyandıracak ve “ Demek sen Kürt’sün ha! Çabuk evi terk et!” mi diyecek? Ya da kadın, kocası Türk diye, elinde oklava, adamı kovalamaya mı başlayacak evin içinde?!

Yani bir karşı görüş getirin de, böyle buram buram mizah kokmasın... Dinleyeni de okuyanı da kahkahadan kırıp geçirmesin birader!

Öcalan’ın yol haritasıyla ilgili ayrıntılar

Şu ana kadar 160 sayfalık, kareli bir defter doldurmuş Abdullah Öcalan, o dillerden düşmeyen yol haritasıyla ilgili.. Sonra almış eline ikinci defteri, onun da yarısından çoğunu doldurmuş..

Çarşamba günü defterleri avukatlarına teslim edecekmiş ve de hiçbir ön koşul öne sürmüyormuş. “Samimi ve içten bir süreç” ortaya çıkarsa, yol haritası örgütün silahsızlanmasıyla noktalanacakmış. Laf aramızda “samimi” ve “içten” aynı kapıya çıkıyor ya neyse..

Yol haritası barış, samimiyet ve içtenlik üzerine kuruluymuş. Hatta anadilde eğitim bile, barış ve samimiyet söz konusu oldu mu, önemini yitiriyor, öncelikler sırasından çıkıveriyor.

Bu, Kurtuluş Taviz kardeşimin yazdıkları..

Herhalde doğrudur; kaynakları sağlamdır..

Ancak, barış ve samimiyet sözcükleriyle üç yüz sayfa dolmaz!

Mutlaka başka şeyler de vardır içinde..

Örneğin Kürtçe’nin okullarda seçme dil olması neden önceliğini yitiriyor birdenbire? DTP’lilerin olmazsa olmazlarından değil miydi bu?

Sonra Kürtçe özel televizyon yayınları... Radyo yayınları... Ne oldu bunlara?

Hem barış ve samimiyet karşılıklı bir kavramdır. Yani ben samimiysem ve de sen değilsen bu iş yürümez. Samimiyet ve barışı kim, nasıl güvence altına alacak?

Silahsızlanma, barış ve samimiyetle birlikte olmalı. Yol haritasının önünde sonunda varacağı noktada değil! Silahları bıraktığın an, kendi samimiyetini kanıtlar barış isteğini ortaya koyarsın. Ve sana karşı saldırıların durduğunu görürsün. O zaman da muhatabının samimiyetine ve barış isteğine inanırsın!

Ancak burada çok önemli bir nokta var.

Bu yol haritasını DTP sunmalı... Abdullah Öcalan değil.

Çünkü Abdullah Öcalan, örneğin Nelson Mandela değil!

Çünkü Abdullah Öcalan, örneğin Tayyip Erdoğan değil!

Çünkü Abdullah Öcalan, örneğin Bülent Ecevit değil!

Yani haksız yere, salt fikirlerini söyledi diye hapiste yatmıyor. Onun için de, yol haritası mıdır, Demokrasi Açılımına Katkı Raporu mudur, her ne koyacaksanız adını, bunu hükümetle oturup konuşan, bunu masaya getiren DTP olmak zorundadır.

Orantısız göbek uyarısı!
Ankara Emniyet Müdürü Orhan Özdemir’e kocaman bir aferin.

Fazla kilolu ve göbekli personele yönelik bir genelge yayınlamış,

“Zayıflayın, yoksa sicilinize işlerim!” demiş.

Göbeği kendinden önce köşeyi dönen bir polis memuru, sokaklarda nasıl hırsız kovalar örneğin?

Allah korusun kalpten gidiveririr o saniye..

Orhan Bey’e göre, boyla kilo arasında on beş birim fark olacak.

Yani boyun bir seksense, kilon da atmış beş, hadi bilemedin atmış altı olacak.

Eğer zayıflamakta güçlük çekenler varsa, Ankara Emniyet Müdürü, personelin yemek alışkanlıklarını düzenlemesi için uzman getirecekmiş.

Buyrun kocaman bir aferin daha!

star

08-17-2009, 13:43	#1
Kullanıcı Adı Ertuğrul ÖZGÜL	Aziz ÜSTEL "Deniz Baykal’a göre yalaka kim?" CHP’nin her dem taze ve dahi genç Genel Başkanı, Sayın Deniz Baykal’a göre yalaka kendisini eleştiren ya da muhalefete düşen herkes! Örneğin, Alanya İlçe Başkanı Bülent Kardemir, “parti meclisine yüzde yirmi beş taban payı” önermişti budan bir yıl kadar önce. Yani CHP tabanından kimileri de MKYK’da bulunsun, tabanın sorunlarını dile getirsin. Baykal’ın bu öneriye cevabı ne? “Yalakalık yapma!” Bu kadarla kalsa gene iyi. “Başka birilerinin sözcülüğünü yapıyorsun!” diye de suçladı. Uzun lafın kısası parti tabanının isteklerini CHP üst yönetimine iletmek isteyen bir ilçe yöneticisini, kendisine karşı muhalefet olarak yorumluyor! Deniz Baykal’ın muhalefete hoş görüyle yaklaşması falan mümkün değil... Onun için de, “yalaka!” diye kükredi o saat! Sonra, bu lafı basın önünde söylediğini hatırlamış olacak ki, düzeltmeye çalıştı: “Efendim, Bülent Kandemir’i pek bir severim... Onun için yalaka sözcüğünü kullandım!” yollu bir laf etti... Böylece de Antalya ve yöresindeki insanlar “yalaka” sözcüğüyle “canımın içi” deyişinin aynı kapıya çıkmış olduğunu öğrendi Deniz Bey sayesinde! (Azime Acar’la Ender Bölükbaşı’na teşekkürler) Demokratik Açılım olursa boşanmalar artacakmış! Sayın Devlet Bahçeli “Kürt vatandaşlarımız oyuna gelmesin. Ayrıştırmalar çok kötü sonuçlar verebilir. Milyonlarca yuva var; kaynaşmış aileler var. Boşanmalar olabilir. Evlatlar hangi tarafta kalacak?” Nasıl yani? Diyelim adam Orta Asya’dan kopup gelmiş. “Ben Türk’üm!” diyor. Bundan bilmem kaç yıl önce Diyarbakırlı ve de Kürt kökenli bir hanımla evlenmiş. Demokratik Açılım ortaya atıldı diye, adam “Vay sen Kürtsün... Ben Türk’üm... Hadi uğurlar ola mı?” diyecek.. Ya da tam tersi mi olacak? Bu karı koca, nereden geldiklerini, kim olduklarını, etnik kökenlerini yirmi yıldır birbirlerinden gizliyorlar mıydı? Demokratik Açılım ortaya çıkınca, adam dirseğinin üzerinde doğrulup yatağında, mışıl mışıl uyuyan karısını dürterek uyandıracak ve “ Demek sen Kürt’sün ha! Çabuk evi terk et!” mi diyecek? Ya da kadın, kocası Türk diye, elinde oklava, adamı kovalamaya mı başlayacak evin içinde?! Yani bir karşı görüş getirin de, böyle buram buram mizah kokmasın... Dinleyeni de okuyanı da kahkahadan kırıp geçirmesin birader! Öcalan’ın yol haritasıyla ilgili ayrıntılar Şu ana kadar 160 sayfalık, kareli bir defter doldurmuş Abdullah Öcalan, o dillerden düşmeyen yol haritasıyla ilgili.. Sonra almış eline ikinci defteri, onun da yarısından çoğunu doldurmuş.. Çarşamba günü defterleri avukatlarına teslim edecekmiş ve de hiçbir ön koşul öne sürmüyormuş. “Samimi ve içten bir süreç” ortaya çıkarsa, yol haritası örgütün silahsızlanmasıyla noktalanacakmış. Laf aramızda “samimi” ve “içten” aynı kapıya çıkıyor ya neyse.. Yol haritası barış, samimiyet ve içtenlik üzerine kuruluymuş. Hatta anadilde eğitim bile, barış ve samimiyet söz konusu oldu mu, önemini yitiriyor, öncelikler sırasından çıkıveriyor. Bu, Kurtuluş Taviz kardeşimin yazdıkları.. Herhalde doğrudur; kaynakları sağlamdır.. Ancak, barış ve samimiyet sözcükleriyle üç yüz sayfa dolmaz! Mutlaka başka şeyler de vardır içinde.. Örneğin Kürtçe’nin okullarda seçme dil olması neden önceliğini yitiriyor birdenbire? DTP’lilerin olmazsa olmazlarından değil miydi bu? Sonra Kürtçe özel televizyon yayınları... Radyo yayınları... Ne oldu bunlara? Hem barış ve samimiyet karşılıklı bir kavramdır. Yani ben samimiysem ve de sen değilsen bu iş yürümez. Samimiyet ve barışı kim, nasıl güvence altına alacak? Silahsızlanma, barış ve samimiyetle birlikte olmalı. Yol haritasının önünde sonunda varacağı noktada değil! Silahları bıraktığın an, kendi samimiyetini kanıtlar barış isteğini ortaya koyarsın. Ve sana karşı saldırıların durduğunu görürsün. O zaman da muhatabının samimiyetine ve barış isteğine inanırsın! Ancak burada çok önemli bir nokta var. Bu yol haritasını DTP sunmalı... Abdullah Öcalan değil. Çünkü Abdullah Öcalan, örneğin Nelson Mandela değil! Çünkü Abdullah Öcalan, örneğin Tayyip Erdoğan değil! Çünkü Abdullah Öcalan, örneğin Bülent Ecevit değil! Yani haksız yere, salt fikirlerini söyledi diye hapiste yatmıyor. Onun için de, yol haritası mıdır, Demokrasi Açılımına Katkı Raporu mudur, her ne koyacaksanız adını, bunu hükümetle oturup konuşan, bunu masaya getiren DTP olmak zorundadır. Orantısız göbek uyarısı! Ankara Emniyet Müdürü Orhan Özdemir’e kocaman bir aferin. Fazla kilolu ve göbekli personele yönelik bir genelge yayınlamış, “Zayıflayın, yoksa sicilinize işlerim!” demiş. Göbeği kendinden önce köşeyi dönen bir polis memuru, sokaklarda nasıl hırsız kovalar örneğin? Allah korusun kalpten gidiveririr o saniye.. Orhan Bey’e göre, boyla kilo arasında on beş birim fark olacak. Yani boyun bir seksense, kilon da atmış beş, hadi bilemedin atmış altı olacak. Eğer zayıflamakta güçlük çekenler varsa, Ankara Emniyet Müdürü, personelin yemek alışkanlıklarını düzenlemesi için uzman getirecekmiş. Buyrun kocaman bir aferin daha! star

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)