|
![]() |
#1 | |
![]() Alıntı:
Monarşi yönetimleri eğer demokratik rejimlerse sorun yok. Birleşik Krallık, İsveç, Danimarka gibi demokratik ülkeler monarşi yönetimleridir. Osmanlı saltanatı kalsaydı ve demokrasiye geçilseydi de olurdu. Önemli olan şey monarşi ya da cumhuriyet olmak değildir, demokrasi olmaktır demokrasi. Cumhuriyet tabii ki monarşiye göre daha iyi. Cumhuriyette kendi devlet başkanını kendin seçebiliyorsun. Millet olarak bizim 10 Ağustos 2014 tarihinde 12. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı halkımızın seçtiği ilk cumhurbaşkanımız olarak seçtiğimiz gibi... Ama başımızda Osmanlı saltanatı bulunsaydı ve demokrasi olsaydık pek bir şey değişmeyecekti ve ülkemizde yine halk iradesi hâkim olacaktı; Birleşik Krallık, İsveç, Danimarka, Hollanda, İspanya ve başka monarşi ama demokrasi olan rejimlerde olduğu gibi...
![]() Konu Cihannur tarafından (09-18-2015 Saat 03:15 ) değiştirilmiştir.. |
||
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 | |
![]() Alıntı:
1923-1940 arasında bir Ülkenin inşası gerçekleştiğini ve bu dönemde aslında farklı fikirlerin ne kadar bu inşayı yavaşlatacağını kavradığını düşünüyorum. Örneğin, Sayın Cumhurbaşkanımız neden 12 yıl boyunca koalisyon zaman kaybı olur biz bu ülkeye kat çıkmamız hızlı hızlı adımlar atmamız lazım diyordu. Ortaya koyulan irade milletin faydası için ise buna eminsek burda zaten ülkenin kuruluşundan itibaren 15 yıllık sürede yapılanlar aslında inşa edilmek istenilen ülkenin 40 senede ulaşacaklarını belki 10-15 senede başarmak düşüncesi. Ak Parti'nin 12 senede başardığını bence Ak Parti herhangi bir koalisyonda ancak 20-25 senede başarabilirdi bunları inkar etmemek lazım. Ben 1923-1940 Chp'sini de tek parti diktatörlüğü olarak görmüyorum. İyi incelenirse milletvekillerinin hepsi kendi içinde gruplara bölünmüş. Her görüşten kişi var. Mecliste çok ciddi uyuşmazlıklar tartışmalar var. Tek Parti olmasına rağmen. Demokrat Parti vekillerinin belki yarısı o Tek Parti Chp'si içinden çıkıp vekil olanlardan. O tek Parti Chp İlkesel olarak bakıldığında evet tek partidir Demokrasi yoktur, seçim yoktur sadece kağıt üzerindedir. Ancak arka planda bir amaç vardır, Cumhuriyetin temel prensipleri ve yapısı oluşturulurken demokrasi biraz ertelenmiştir. Zaten Miillet olarak 600 yıllık bir imparatorluktan çıktığımız için pek demokrasi bilincinede sahip değildik Osmanlının son 100 senesindeki küçük kıvılcımları adımları saymazsak. Mustafa Kemal Atatürk olağanüstü birisi felan değildir, ama dönemin şartları gereği çok partili sistemi de denetmiştir. Görülmüştür ki, henüz zemine oturtulmamış bir cumhuriyette telafisi bile mümkün olamayacak hatalara ve siyasi çıkar ve ya koltuk savaşlarından başka birşeye sebep vermeyecek durumdu. O gün için bence doğru olanı yaptı. Ben bu yüzden Mustafa Kemal'e yapabileceğinin %100'ünü vermiş bir insan diyorum. Bu kadar sabırlı bu kadar milletine bekasını kaybetmeyen tek bir kez çıkıpda şikayet etmeyen tarihin ender liderlerinden birisidir. Allah'ın Türk Milletine ve Anadolu coğrafyasına aslında yüzyıllarca süregelen bu coğrafyada adil bir yönetimin karşılığı bu milletin en zor anında lütfüdur. Son bölüm şahsi kanaatim tabiki. Dönemin değerlendirilmesinde asla 23-38 koşulları gözden kaçmamalı, Bir iktisadi yapı, bir eğitim sistemi, bir sosyal yapı, bir devlet yapılanması, bir hukuk sistemi kurulacak. Burda o kadar farklı görüşler ortaya çıkardıki, ne tek bir uzlaşma kolay söz konusu olabilirdi ne de bunlar 15 sende başarılabilirdi. Yani öyle sağda solda yazıldığı gibi bir gecede tüm nesil cahil bırakıldı okuma yazma oranı bitti laflarına inanmayın sakın olaki. Son 100 yıldır çocuk yaştan beri ömrü savaşta geçen nesillerimizin Osmanlı'dan bize mirası ne okuma yazarlık olmasıydı nede bilgi birikim olmasıydı. Bu çok normaldir. Bir devletki eğer Osmanlı devleti gibi eğer bir gerileme dönemi yaşar ve uzun yıllar savaş içinde bulunur defalarca silah altına toplanırsa insanlar bu insanların artık sadece askeri vasıfları ve kabiliyetleri gelişmiş olabilir. Bizim Kurtuluş Savaş'ı için başarılı olma sebebplerimizden birisi bu iken, aynı nesilin eğitim konusunda çok geride olduğu %100 dür. Benim dedemin babası Samsun'da Mustafa Kemal'i ilk karşılayanlardandır. Ne kadar doğru bilmesekte Trabzon'dan da Samsun'dan da Mustafa Kemal'le ilgili babadan oğula geçen bilgiler var. Bizim bildiklerimize göre bu admın 4-5 il dolaşarak bu halkı bu şekilde örgütlemeyi başarması bu inancı vermesi mücize değil, büyük bir önderdi. Benim sevgim saygımda aslında burdan geliyor. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#3 | |
![]() Alıntı:
Savaş gibi veya salgın hastalık gibi vb. mücbir bir sebep olmadıkça seçimlerin (serbest ve demokratik) yapılmadan yönetimin gasp edilmesi gayrimeşrudur. Bu konu kamuoyunda pek tartışılmıyor ama CHP'nin tek parti diktatörlüğünün meşru olduğunu kabul etmiyorum. Darbeci Saddam'ın zamanında yaptırdığı göstermelik seçimlerle % 99, % 100 oyla sağladığı iktidarı da, Beşşar-ı Zalim'in (Katil Beşşar Esed) göstermelik seçimlerle sürdürdüğü ve bunlar gibi başka gayrimeşru yönetimler de ülkelerinde göstermelik sözde seçimler yapıldığı için meşruluk kazanmazlar. Mısır'ın diktatörü Sisi'nin durumu da böyledir. Sisi'nin yönetimi meşru mu? Elbette meşru değil. Çünkü Sisi, Mısır'ın meşru yönetimini silahla, askerî darbeyle devirdi, Mısır'ın seçilmiş ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi hapse attırdı ve sonra da göstermelik bir seçimle iktidarını sürdürdü, sürdürüyor. Bir de şu var: Osmanlı'da çok partili seçimler bakımından demokrasi yok değildi ki! 1908 ve 1912 genel seçimleri tıpkı 1946 genel seçimleri ve sonrasındaki seçimlerde olduğu gibi çok partili seçimlerdi. Bunu pek çok kişi bilmez. Çok partili seçimler bu topraklarda olmayan bir şeydi de CHP getirdi değil yani. CHP, ülkenin rejimini çok partili rejimden tek parti rejimine dönüştürmüştür ve bu da açıkça geriye gidiştir. CHP'nin bu yaptığına ağır bir tabirle irtica da denilebilir: Çok partili rejimi tek partili rejime dönüştürme irticası. 1908'in çok partili seçimlerin yapıldığı çok partili 2. Meşrutiyeti, 1923-1950 arası CHP'nin tek parti diktatörlüğündeki tek partili Cumhuriyetten daha ileridir. İttihatçı Zihniyet ve CHP Zihniyeti hem aptal hem de azgın zihniyettir. Bunlar medeni insanlar değiller! Medeni değillerdir kaba kuvvetle iş yapmaya çalışırlar. Geliştirmeci değil devirmeci, yıkıcıdırlar. İttihatçılar 1909 ve 1913 askerî darbelerini yaptılar. CHP Zihniyeti de; 1960, 1971, 1980 ve 1997 askerî darbelerini yaptı, yaptırdı ya da neden oldu. 20. yüzyıl Türkiye adına maalesef ki kayıp bir yüzyıl olmuştur. Bunun temel iki suçlusu da; aptal olan, cahil olan, azgın olan, tepeden inmeci olan, milletin değerlerine düşman olan İttihat ve Terakki Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi ile onların kötü ve bozuk zihniyetleridir. İttihat ve Terakki Partisi ve CHP, Türkiye'yi geri bıraktılar ve bunların Türkiye'ye âdeta yapmadıkları kötülükleri kalmadı. Eğer İttihatçılar Osmanlı'yı batırmasalardı şimdi muhtemelen çok daha büyük ve çok daha güçlü bir ülkemiz ve devletimiz olurdu. CHP ise zulümleri ve darbeleriyle ülkemizi geri bırakmasaydı büyük ihtimalle şimdi biz de Batı Avrupa ülkeleri ya da Amerika vb. ülkeler gibi gelişmiş bir ülke olurduk. Konu Cihannur tarafından (09-18-2015 Saat 20:43 ) değiştirilmiştir.. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|