AK Gençliğin Buluşma Noktası
Bugün ve Sabah "Bugün" ve "Sabah" Gazetesi köşe yazıları.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 06-25-2014, 14:49   #1
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart Gülay Göktürk - Bir Disiplin Suçunun Hikâyesi
Gülay Göktürk



Bir disiplin suçunun hikâyesi

“Ben inanıyorum ki, Balyoz Davası’nda şaibeli olan ne kadar delil, ne kadar tanıklık varsa, hepsi bir yana konsa, meşhur Plan Semineri bile güçlü bir iddianame yazmaya yeter.” demiştim dünkü yazımda.

Biliyorsunuz, İstanbul’daki seminerin ne olup ne olmadığı dava boyunca da yoğun bir biçimde tartışıldı. Bu konuda bilgisine başvurulan iki kilit isim dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’dı.

Özkök o zamanlar yaptığı açıklamada bir darbe teşebbüsünün olup olmadığı sorusuna “Var da diyemem, yok da diyemem.” şeklinde cevaplamış, Aytaç Yalman da, “Söz konusu senaryo, emrimin yorumlanması ve durumdan vazifeler çıkarılması suretiyle yapılmıştır. Yani emrime aykırı olarak icra edilmiştir.” demekle yetinmişti.

Bugün, o görüşünü yeni bir yorumla şöyle tekrarlıyor: “Evet, bu olayda emre itaatsizlik söz konusudur. Böyle olduğu için de disiplin hukukunu ilgilendirir; yani söz konusu plân semineri darbe değil disiplin suçudur.”

2012’de “Darbeyi ben önledim” demişti

Oysa aynı Yalman, Eylül 2012’de Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya’ya verdiği röportajda hiç de böyle söylemiyordu.

Olayı hatırlamayanlar için bilgilerimizi şöyle bir tazeleyelim:

O günlerde İsmail Küçükkaya NTV televizyonunda yaptığı bir konuşmada Hilmi Özkök’ten “Darbeyi önleyen komutan” olarak söz edince, Aytaç Yalman kendisini telefonla aramış, hakkını teslim etmediği için sitem etmiş ve şöyle demişti: “Darbeyi Hilmi Özkök önledi diyorsun, aç iddianameyi oku, darbeyi asıl önleyen benim.” Burada da durmayıp devam etmişti: “Hilmi Paşa’nın kaç tankı tüfeği var; Türk Ordusu demek, Kara Kuvvetleri demektir.” Gerçekten de Balyoz İddianamesinde Aytaç Yalman’ın “namus kurtarmak” için kullanabileceği, hatta ileride torunlarına okuyabileceği satırlar vardı. Ama biz, Yalman’ın darbe karşıtlığının derecesini de niteliğini de (Özden Örnek Günlüklerinden) gayet iyi biliyorduk.

Aralık 2003’teki bir toplantıda “Zamanı boşuna geçirdik. Benim önerim hemen ve gecikmesiz eylem plânına başlamak. Seçimden önce muhtıra vermeliyiz.” diye konuşan Yalman, 3 Şubat 2004’teki bir başka toplantıda, “Hemen 10 Mart’ta ihtilâl yapalım.” diye bastıran İbrahim Fırtına ve Şener Eruygur’a karşı çıkmış, onları frenlemişti.

Peki neden? Darbelere karşı olduğu için mi? Sadece zamanın uygun olmadığını düşünüyor ve beklenmesini tavsiye ediyordu.

“Artık ikiniz de susun!”

Biz yine Balyoz Davası’na dönelim...

Yalman’ın İsmail Küçükkaya’ya söyledikleri bir ikrar ve iddianamenin doğrulanması anlamını taşıyordu. Bizzat zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı, “Darbeyi ben önledim.” diye çırpınırken, “Ne darbesi, o sadece bir oyundu.” diyenler fena hâlde zor duruma düştüler.

Öyle ya, eğer bu dava, dava sanıklarının iddia ettikleri gibi iktidarın hem muhaliflerini ezmek hem de Amerika’ya karşı direnen subayları tasfiye için giriştiği bir komplo, Balyoz plânı da hayal ürünü ise, Aytaç Yalman’ın “Darbeyi Özkök değil ben önledim, demokrasi kahramanı o değil, benim.” sözlerini nereye koyacaktık?

Gördüğünüz gibi, şimdi olayı basit bir disiplin suçu olarak ortaya koymaya çalışan Yalman, o tarihlerde bal gibi darbe teşebbüsü olarak görüyor ve tarihe “darbeyi önleyen komutan” olarak geçmenin mücadelesini veriyordu.

Nitekim, hatırlayacaksınız, Çetin Doğan’ın eşi de, “Ben önledim, sen önledin.” kavgasının ucunun nereye gideceğini gayet iyi bildiğinden panik içinde, “Artık ikiniz de susun!” diye bağırmıştı.

Ültimatom ve Milli Mutabakat Hükümeti

Ne zaman ki iklim değişti ve dosyalara karıştırılan sahte deliller yüzünden davaların çökeceği kanısı oluştu, komutanların ağzı da değişti.

Ama ben, bu iş burada bitmez diyorum. Plân seminerinin gerçekte ne olduğu konusunda elimizde Yalman ve diğerlerinin ifadelerinden çok daha fazlası var. Ses bantları, gerçek isimlerle hazırlanmış tutuklama listeleri ortada. Ordunun yaptığı bir plân seminerinde o ülkenin başbakanının adının geçtiği nerede görülmüştür? Fiktif bir senaryoda “dinci bir ayaklanma” hâlinde hangi belediye başkanlarının görevden alınacağının gerçek isimleriyle yazılması olacak iş midir?

Ve o kapanış konuşması…

Çetin Doğan, seminerin kapanışında yaptığı konuşmada, Meclis’e ve hükümete ültimatom verilmesinden, derhal bir milli mutabakat hükümeti kurulup en kısa zamanda seçime gidilmesini istemekten, eğer bunlar yapılmazsa “bu işin sonunun kötü olacağından” bahsediyor. Senaryo icabı tabii…

“Oyun” bu konuşmayla son buluyor. Perdeler ağır ağır inerken salondan alkışlar yükseliyor.

Kaynak

Bugün 25.06.2014

 

Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi