AK Gençliğin Buluşma Noktası
Bütün Peygamberler Bütün peygamberlerimiz ile ilgili konularımızı bu bölümde paylaşıyoruz.



 
Seçenekler
 
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 05-23-2008, 01:25   #11
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
1. Sünnete Aid Bazı Hükümler :
Sünnet olayı; "bir canlıya acı çektirmek, ancak o canlıya yarar sağlar ve yarar canlıya çektirilen acıdan fazla olursa caizdir" şer'i kaidesine dayanmaktadır.

Peygamberimiz (s.a.v) bir başka hadislerinde şöyle buyuruyorlar: "Dört şey var ki, bunlar peygamberlerin sünnetlerindendir. Sünnet olmak, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek[1]"[2]

Sünnet olmak, erkekler için sünnetir.[3] Sünnet olmak, Müslümanı, Müslüman omayandan ayırt ettiği için, dinin şiârından olmakla beraber farz değil, sünnettir.[4]

Sünnet’in Vâcib ve Müstehab olmak üzere, iki vakti vardır ; Sünnet’in Vâcib vakti, büluğ çağıdır ve onu, geçiktirmemek gerekir. Sünnet’in Müstehab vakti, büluğ çağından öncedir. Çocuğu, doğumun yedinci günü veya kırkıncı günü sünnet ettirmek, müstehabdır. Sünnetin, müstehab vakti, özürsüz geciktirilmemelidir.[5] Peygamber (a.s) torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i doğumlarının yedinci gününde sünnet ettirmişti. [6]

Hattabî diyor ki; "Sünnet olmak fiili her ne kadar öteki sünnetler arasında sayılıyorsa da ilim adamlarından bir çoğuna göre vacibtir. Çünkü sünnet olmak hem dinin ve hem dindarlığın şiarıdır. Müslüman kimsenin kafirden ayırdedilmesi buna bağlıdır. Savaş alanında öldürülenler arasında sünnetli bir kimseye rastlanılırsa, diğeri de sünnetsiz bulunursa, böyle bir durumda sünnetli kimse üzerine namaz kılınır, defni sağlanır. İslâm kabristanına gömülür" demektedir.[7]

İslâm öncesi Arabistan'da sünnet bir Hijyen tedbiri olarak düşünülmüştür.[8] Araplarda sünnet bir temizlik ve güzelleşme operasyonu olarak kabul edilir. Bundan dolayı sünnet karşılığında "taharet" kelimesi de kullanılmaktadır.[9]

İmam Zührî: “Bir erkek, Müslüman olduğu zaman, yaşı, büyük bile olsa, sünnet olması kendisine emredilir.”[10]

Sâlim de: “Aabdullah b. Ömer, beni ve Nuaym’ı, sünnet edip bizim için bir koç kesti. Bize, koç kestiğinden dolayı, çocuklara karşı, neşelendiğimizi, gerçekten, kendimizde hissetmiştik.” Demiştir.[11]

Sünnetin hangi yaşlarda yapılacağına dair ortak bir görüş yoktur. Bölgelere göre 7 günlükten 13 yaşına kadar değişmektedir. Çocukların buluğa ermeden sünnet ettirilmeleri babalarının bir vazifesidir.Çocuk buluğa erdiğinde şeriat hükümleriyle yükümlü bulunacak, ilahî buyruklara göre amel etmekle emrolunacaktır. O halde bu çağa henüz girmeden sünnet olmalı, sünnetli bir şekilde mükellef düzeyine gelmelidir. Böylece ibadeti, İslâmın çizdiği şekilde sıhhat kazanır. Şeriatın belirttiği ölçüde dosdoğru olarak gerçekleşir. Fakat velinin görevi, çocuğun sünnetini, onun doğumunun ilk günlerinde yerine getirmesi, düşünmesi ve böyle yapmanın daha uygun olduğunu bilmesidir. Böylece çocuk kendini tanımaya başlayıp temyiz çağına geldiğinde kendisini sünnet olmuş bulur. İleride bundan ötürü kendi kendisini hesaba çekmez. İçinde herhangi bir üzüntü ve ürküntü bulunmaz. Gerçekten çocuk akletmeye başlayıp eşyayı asıl anlamıyla anlamayı idrak edince kendisini sünnet engelini aşmış olarak görmesi güzel ve kolay bir hava oluşturur.[12]

Süleyman Ateş diyor ki: “Çoğunluğun kanısına göre müslüman olan yaşlı bir adamın sünnet olması müstehabdır. (güzeldir ama şart değildir).

Hasan Basri, yaşlının sünnet olmamasına müsâade eder, sünnetsiz müslümanın şahitliğinde, kestiği hayvanı yemekte, hac ve namazında bir sakınca görmezdi. İbn Abdi’l-Berr de alimlerin çoğunun bu görüşte olduğunu söylemiştir.”[13]

Hasan Basrî diyor ki: “Rasûlüllah, (s.a.s) Efendimize uyarak bir çok kimseler İslâm'a girdi. Siyahı, beyazı, Romalısı, İranlısı, Habeşlisi... Ama bunlardan hiç birinin sünnet olup olmadıkları araştırılmadı. Şayet sünnet olmak vacib olsaydı, sözü edilenler sünnet olmadan İslâm dinine kabul edilmezlerdi" demektedir. Ancak bu delil sünnet olmanın ihtiyari olduğu ispatlayacak nitelikte değildir.”[14]

Süleyman Ateş diyor ki: “Kur’ân-ı Kerim’de sünnet hakkında hiçbir hüküm ve işaret yok, hadislerde de sünnetin, sadece Hz.İbrâhim’in bir geleneği olduğu belirtilirken; zamanla sünnet, müstehabların değil, farzların da önüne çıkarılmış ve İslâmın bir simgesi, olmazsa olmaz bir gereği haline getirilmiştir. Oysa bu, sadece bir sünnet (güzel bir gelenek)’tir, İslâmın temel şartlarından veya hükümlerinden değildir. 45-50 yaşında müslüman olmak isteyen bir insanı, onsuz müslüman olunamayacağı düşüncesiyle sünnet ettirmeğe kalkmanın, bir anlamı yoktur. Bu uygulama, geleneğin, öze egemen kılınması demektir. Oysa asıl din, şekil değil, özdür.”[15]

Ahmet Baydar diyor ki: “Kur’ân-ı kerim “Hitan”’dan bahsetmez. Bu konudaki hadisler ise onu temizlenme sebepleri arasında gösterir. Hadislere göre hitan diş temizleme gibi, peygamberlerin doğal sünnetlerindendir. Nitekim bazı hadis kitaplarında Peygamberlerin tırnak kesmek ve koku sürünmek gibi temizlikle ilgili uygulamalarıyla birlikte anılır. Bu kaynaklar, hitanın şerî bir hüküm olmaktan ziyade, meşru bir temizlik vesilesi olduğunu göstermektedir. Yani sonuç olarak bu uygulama, temizliği vesiyesiyle hayata sıhhat getiren bir peygamber (ler) fiilidir.”[16]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Tirmizî, Ahmed b. Hanbel, Müsned.

[2] Şamil, İslam Ansiklopedisi, Sünnet Müddase c.5.

[3] Ahmet b.Hanbel-Müsned c.5, s.75; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.170.

[4] Bedrüddin Aynî-Ümdetülkarî c.22, s.45; İbn.Hacer-Fethulbari c.10, s.288; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.170.

[5] İbn.Hacer-Fethu.barî c.10, s.289; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.170.

[6] Aliyyülmüttaki-Kenzül’ummal c.5, s.108; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.170, Şamil, İslam Ansiklopedisi, c.5.

[7] Şamil, İslam Ansiklopedisi, Sünnet Maddesi c.5.

[8] Şamil, İslam Ansiklopedisi, Sünnet Maddesi c.5; Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, İrfan Yayımcılık: s. 291.

[9] Karslızade Cemalettin, Me'debetül-Hıtân, İstanbul 1252 H., s. 7, Şamil, İslam Ansiklopedisi, Sünnet Maddesi c.5.

[10] Buhari-Edebülmüfred s.322; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.170.

[11] Bulari-Edebülmüfred s.321; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.170.

[12] Şamil, İslam Ansiklopedisi, Sünnet Maddesi c.5.

[13] Süleyman Ateş, Kur'an Ansiklopedisi: c.9/137, Kurtubi, Camiu li Ahkâmi'l-Kur'an: 2/99,101.

[14] Şamil, İslam Ansiklopedisi, Sünnet Müddesi c.5.

[15] Süleyman Ateş, Kur'an Ansiklopedisi: c.9/137.

[16] Ahmet Baydar, İbrâhimi Okuyuş, Beyan Yayınları: s. 51.
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi