AK Gençliğin Buluşma Noktası
Makale & Deneme Makale ve deneme içerikleri.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 05-04-2008, 00:32   #1
Kullanıcı Adı
Semm
Standart Huuu..!
Can... Küçük bir ayrıntıydı... Hayat gibi!..
Câmilerin, soylu câmilerin kubbeleri, revakları, süslemelerin renkleri, çizgileri, sütunların kalınlığı, minârelerinin câmiye oranı, kubbenin azameti gibi... Ne görürdük mimârî eserlerde, ne görürüz de beğeniriz Süleymaniye’yi, Sultanahmed’i? Kubbesine yüzümüzü tutunca gök kubbe mi açılır üzerimize? Uzaklardan bakınca mimarın yahut padişahın, sultan hanımın mütebessim çehresi mi belirir câminin cephesinde?
Can, küçük bir ayrıntıdır, sırrımızda gizlenmiş...
Uzatıyorum bu mimarî bahsini... -Sahi, bir yakınlığın mı var senin buna.- Hadi, kalbini, kalbimin yanına koy gündoğumu arkadaşım, birlikte bakalım şu câmiye.... Kubbeyi örecekleri tuğlaları nasıl da özenle, dikkatle hazırlıyor ustalar. Her biri ayrı ayrı ölçülerde dökülüyor. Her biri diğerinden biraz ağır, biraz hafif… Milimlik bir yanlış veya eksik, dengeyi bozacak; bir sarsıntıda kubbe olduğu gibi secdeye kapanacak çünkü… Ya temel? Tek parça bir kayanın üzerinde, esnek bir şekilde dökülecek temel harcı; sarsıntılarda beşik gibi sallanacak, uyum sağlayacak yere. Ve başka mühim bilgiler...

Hayatımızın binasına girelim şimdi... İnşâsına mânen şâhitlik edelim: Temeli neyin üzerinde duruyor, ustaca mı dökülmüş? Kubbeyi oluşturan taşlar ölçülü mü? Sâhi, kim bu binanın mimârı?
O, bizim kalbimiz...

Ama biz küçük, câhil, âciz, biraz tembel kızlarız, Rabbim, üstelik mîmârî de okumadık hiç! Ne bu temel sâlih, ne bu kubbe! Onun için ufacık sarsıntılarda toza-toprağa bulanıyor yüzümüz, gözümüz. Ve değiştirilmez artık beton, donmuş harç, birbirine girmiş taşlar. Ya ne olsun, yıkılıp gitsin mi bu mâ’mûre? Arş titrer!

* * *

Bir keresinde Hızır –aleyhisselâm- çıkageldi, bir Hak dostuna…
“-Haydi gidiyoruz” dedi, “Nereye?” diye sorulmayacağını bilerek.
Gidip hâmile bir kadını âlem-i misâlden âlem-i mânâya aldılar, bir müddet... Sonra kadını yerine bırakıp döndüler, kendi âlemlerine. Zâhiren kadıncağız sıcak yatağında uyuyordu; bir sağına dönüyordu, rahat edemeyip tekrar soluna; sonra sırt üstü uzanıyordu. Bir hareket…
“-Eveet, şu kordonu bebeğimizin boynundan çözelim, önce.” Bir hareket daha, “Döndürelim anneyi, bebek baş aşağı dönsün şimdi de; yoluna girsin artık, vakit-saat geldi. Eh, tamam oldu işimiz, Allâh’a emânet!..”
Kadının kocası fakir bir işportacıydı. Doğumu hastanede yaptıracak, hele de problemli bir doğuma verebilecek parası yoktu. Ve kadın, bu bebeği, cân u gönülden istiyordu. Cenab-ı Hak, râzı olmadı ikisinin de hüsrânına, gönderiverdi erenlerinden birini. Sessiz sedâsız hallettirdi müşkili...
Maddî hastalıklar gibi mânevî hastalıklar da yaşlandıkça ortaya çıkar ve büyürmüş... Şimdi yaşlandıkça çirkinleşmek korkusundayız, ya bencilleşirsek, ya kibre, varlık duygusuna kapılırsak, ya dünya lezzetlerini tattıkça alışırsak dünyaya, “likâ”yı arzu edenlerden olmazsak sonumuzda? Süveydâ-yı derûnumuzda gün ışığını teksîf eden “cam” parçası, ayna olan ruhumuza, hayatımıza can katan Sultan; ya biz kuru bir yaprak olmayı başaramazsak? Yanmak için yaratılmışken bir “balta”ya sap oluverirsek?

Yâ «Settâr», yâ «Muhît»; bizi ört, bizi kuşat, bizi koru! Çünkü biz erenlerin kıssalarını dinlerken, okurken, hatırlarken hep “Bir gün inşaallah biz de...” ümidiyle, duasıyla dolduk. Bir gün alabildiğine kâmil, alabildiğine sevgili, alabildiğine mes’ûd olmayı hayal ettik. Korktuklarımızdan emîn eyle bizi, umduklarımıza nâil... Emîn ve nâil olalım güzelce, kolayca...
Elimi gezdiriyorum hayatımın üzerinde. Var mı bir problem Rabbim, varsa onarır mısın en ustacasından? Bize yine rahmeder misin Allâh’ım? Şefkat et ki, Seninle, zikrinle, şükrünle, güzel ibâdetinle meşgul olalım. “Cân ü dilimiz lutf-u şehinşâh ile mâmûr” olsun.

* * *

Can, küçük bir ayrıntıydı yaşamak bizim için. Büyümüş bulduk kendimizi birden. Mutmain bir kalp, «fenâ fillâh», «bekâ billâh», cennet ve nihâyet «cemâlullâh» vardı idealimizde; kamil bir îmanla vuslata doğru kanat çırpmak vardı. Büyümek, bilmediğimiz ve aklımızın ucundan geçmeyen, hep bambaşka sandığımız küçük bir ayrıntıydı... Büyüyene kadar.
Ya şimdi?
Hayatımızı bağrımıza basıp en hafîsinden “Allâh” diyelim can!..

Ayşenur Vural

 

Semm isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 05-04-2008, 00:53   #2
Kullanıcı Adı
tayyipleyiz
Standart Huuu..!
Mutmain bir kalp, «fenâ fillâh», «bekâ billâh», cennet ve nihâyet «cemâlullâh» vardı idealimizde; kamil bir îmanla vuslata doğru kanat çırpmak vardı. Büyümek, bilmediğimiz ve aklımızın ucundan geçmeyen, hep bambaşka sandığımız küçük bir ayrıntıydı... Büyüyene kadar.
Ya şimdi?
Hayatımızı bağrımıza basıp en hafîsinden “Allâh” diyelim can!..


Rabb-i Zülcelal (c.c.) Razı olsun. Beni özellikle, son satırlar çok etkiledi...+1
tayyipleyiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-04-2008, 00:56   #3
Kullanıcı Adı
Enfal
Standart Huuu..!
Okurken gözlerim yoruldu. Sağa alışkın değiliz nede olsa.
Enfal isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi