AK Gençliğin Buluşma Noktası
Dış Gündem Dış Gündem ile ilgili tüm konuları burada paylaşıyoruz.



Anketimiz: İran'a Yaklaşımınız Nasıl ?
Olumlu 25 65.79%
Olumsuz 13 34.21%
Katılımcı sayısı: 38. Sizin bu Ankette oy kullanma yetkiniz bulunmuyor

Konu Kapatılmıştır
Stil
Seçenekler
 
Alt 04-17-2010, 13:14   #21
Kullanıcı Adı
Terennüm
Standart

fethullah gülenin iran hakkında ki görüşleri
İran İslamı [1]
NS— İran üzerine Türkiye'de son zamanlarda çok yoğun tartışmalar yaşandı. İran konusunda sizin görüşleriniz nelerdir?
FG— İran baştan beri Sünni toplumlara reaksiyoner olmayı yeğlemiştir. İran tarihi ihtilaller tarihidir. İran Şiileri bir tepki cemaatidir. O nedenle doğru düşünmesi, dengeli karar vermesi, dünya konjonktürüne göre bir yol takip etmesi mümkün değildir. Devletlerarası münasebetler açısından komşumuzdur, bu açıdan nasıl ilişki kurulacaksa kurulmalıdır.
İran konusunda dikkat edilmesi gereken iki husus vardır: Birincisi, din ve İslam devrimi adı altında mezhep ve bağnaz bir İslam anlayışı ihracı. Kendi mezhep ve yorumlarını gerçek dinin önünde tutarlar. Bir insan Şii değilse, adeta hiç bir şey değildir. İkincisi: Ali muhabbeti, kendi anlayışlarına sadece bir renk kazandırmak için bahanedir. Ali sevgisi değil, Ebubekir, Ömer düşmanlığıdır ayakta tutan onları. Yanlış itikatlarını dini bir zemine oturtmak için güya Ali sevgisini bayraklaştırmışlardır. Bugün, bölgede Fars yayılmacılığı ve İran'ın bizimle olan tarihi rekabeti, belli bir tehlike arz etmektedir denebilir. İran bölgede rahat duracağa benzemez. Irak'ta çok önemli miktarda Şii vardır, endişe ederim ben. Fransa İran'ı desteklemiştir. Humeyni'yi barındırmıştır. İrangate Amerika'nın durumunu da ortaya koydu. İran'la aramızda problem olmadığını söyleyenler de vardır. Fakat, İran'la olan münasebetlerimizin tarihi, daha çok problemler ve sürtüşmeler tarihidir.
NS— Mistisizmin toplum için gelecek vaat etmediğini söylediniz. İran'da ve Mısır'da mistisizm ağırlıkla vardır ve burada toplumun yüzü sanki ölüme dönüktür. Onun içinde kaybolma, ağlama olarak tezahür eder. Türklerin İslam anlayışı hayata bağlı, yaşamı seven bir anlayıştır. Toplumun yüzü hayata dönüktür. Ramazan'da eğlenen, bayramla onu şenlendiren ve bayramını 'şeker'e dönüştüren bir yaşama sevinci görülür. İslam âleminde Türkler böyle sadece. Ramazan'da yaşanan fark bile bizim diğer İslam anlayışıyla aramıza ciddi ayrımlar mı koyuyor? Dinde eğlenme var mı?
FG— İnsanın değişik yanları vardır. Hukuk sistemleri de bunu böyle kabul eder. Din eğlenmeyi meşru kılmıştır. Peygamberimizin (sav) olgunluğuna erişemediğimizi anlatan bir öykü: Zenciler camide kılıç mızrak oyunu oynamışlar, def çalmışlar. Ayşe validemiz de diyor ki: 'Ben de bakmak istedim, Allah Resulü'nün omzundan baktım onlara. Mescitte seyrettim onları' diyor. Yani 'Onlar oyun çıkarıyordu, ben de seyretmek istedim' diyor. Bugün herhangi bir camide bunu yapamazsınız. Fakat, mescidin o zamanki fonksiyonları çok yönlü, sonra bu daralmış. Ben bugün yapılsın demiyorum, fakat ortada ufuk enginliği ve darlığı meselesi var. Harp oyunları oynuyorlar camide. Bir defasında da kına gecesine geliyorlar. Buna kadar yani. Nikâh önemli bir hadisedir; 'mescitte yapın bunu' diyor. Herkes görsün. Nikâh gizli, kaçamak iki kişi arasında yapılan bir akit değildir; açıklık diyor.
NS— Kilisede olduğu gibi evlenme öneriyor yani?
FG— Çok daha zengin. Neden? Çünkü mescidin içinde o mesele aynı zamanda bir ruhaniyet kazanacak. Allah'a yakınlık içinde cereyan edecek, verilen sözler tutulacak. Böyle sağlam bir yerde yapmayı öneriyor. Demek ki, bazı şeyleri biz kısıtlamışız. Bu meseleler iyi tetkik edilmezse başka şekilde yanlış anlamalara yol açar. Dinin hayata bakan yanını teslim etmek 'deve çobanları'na kalır. Allah'ın Resulü, 'Bir gün deve çobanları yüksek binalarda çalım satacaklardır.' diye bugünleri mucizevi haber vermiştir.
İran'la Türkiye'nin Din Esprisi Farklı
NS— İran'da neden okulunuz yok? İzin vermediler mi?
FG— Devlet izin vermedi. Komşumuz, Türklük adına Azerbaycan'da bir okul açalım diye ısrar ettik. Bir komik teklifte bulundular: 'Öyle çok paranız varsa, yardım edecekseniz, siz parayı verin biz açarız.'
NS— Siz İran'ı Orta Asya'dan kovdunuz hatta alfabenin Latince olmasında rol oynadınız. İran Tacikistan haricinde tutunamadı, kimse Vahabiler'i ve onları inandırıcı bulmadı.
FG— İran hep fitneler tarihi olmuştur. İran İslam'ı zorla kabul etmiş, mukavemeti entrikada bulmuştur. Hz. Ali'nin Nehc'ül Belâğa isimli, hutbe, mektup ve sözlerinden derlenmiş kitabı, hukuki, siyasi kültürel muhtevasının yanı sıra tam bir edebi şaheserdir; Shakespeare gibi okunur. Hz. Ali büyük bir şahsiyettir, bizim için çok önemlidir. Ama Ali'nin büyüklüğü izafi bir büyüklük değildir. Ali'nin büyüklüğünü anlatmak için başkalarını küçültmeye ihtiyaç yoktur. Bir manâ eridir. Tüm tasavvuf erleri, Baba'ları onu severler. Fakat, Şia, Fars Aleviliği, Müslümanlığa karşı kin ve nefretini Hz. Ali'ye de yansıtır, Ali'yi kendi mitolojilerindeki Zaloğlu Rüstem haline getirmişlerdir. Mübalağa zihnî bir yalandır. Doğru olandan yalan insan haline dönüşmüştür. Türkiye çok dengelidir. Selçuklular'da, Osmanlılar'da da böyledir. Biz dergâhlarda 'Canım Ali' diye destanlarını dinleyerek büyüdük. Vahabiler de Ali'yi küçümser. Biz herkesi severiz. İran, tarihinde mübalağalarıyla ünlü. Hayatlarına sinmiştir. Ben Mekke'de bir kısım İranlı'nın dua ederken ağlıyor gibi göründüklerine şahit oldum, misafirhanede komşumuzdular. Akşam bunları teybe kaydetmiş olduklarına ve dinleyip eğlendiklerine şahit oldum. Samimi değillerdir. Bunlar komşumuz olması nedeniyle münasebete engel değil. Humeyni, Velayeti Fakih kitabında aynen şöyle der: 'İnsanlarla olan problem ve davalarında bizden, (yani mezhebimizden) olmayan kadılara, hâkimlere başvuran, Allah'a karşı gelmiş ve Allah'ın inkâr edilmesini emrettiği tağuta başvurmuş olur.' Fakihin devlet başkanlığı doktrini Humeyni ile Şii tarihine girmiştir. Humeyni, kıyametten önce geleceği beklenen Mehdi'nin vekili kabul ediliyordu. Şiiler 12 İmam'ı, Peygamberimiz dışındaki bütün peygamberlerden üstün görürler.
NS— İran Türkiye'de islamcılara eziyet edildiğini söylüyor, Cumhuriyet Dönemi'nde yapılanları örnek gösteriyorlar.
FG— Her şey kendi zamanı ve şartlarında değerlendirilmelidir. Kel Ali'ler, Kılıç Ali'ler ve mahkemelerinin daha mutedil olmasını yeğlerdim. Ben Mustafa Kemal'in ve İnönü'nün, Marx gibi, insanlığın rahat ve huzuru için din adına hiç bir şey kalmamalı tarzında dinin üstüne yürüdükleri kanaatinde değilim.
Son zaman bazı hadiseler oldu. Hatırlandığında bile insanı İslâm ve insanlık adına utandıran, hiç bir ağza yakışmayacak sözler, ifadeler sarf edildi. Üslup kişinin aynasıdır. Askerin son çıkışına sebep olan bazı hadiseleri de görmezlikten gelemeyiz.
NS— İran'ın siyaseti hep İslam içinde görmesi ve siyasi İslam olarak yönlendirmiştir. Türkiye İran gibi olur mu? Bizim din anlayışımızla Arap ve Fars anlayışı arasındaki farklar neler?
FG— İran o bölgede olmanın gereğini yerine getiriyor. O bölgede din olmadan hâkimiyet olmaz. Yayılmak dinle mümkün ancak. Onların din anlayışı farklı, imamlarla idare edilen, işin içinde ruhani bir şeyler olma zorunluluğu koyan bir anlayış. Asıl mesele Kur'an değil, Ali'dir. Türkiye İran gibi olamaz, bir kere din esprisi çok farklı. Kaynaklar itibariyle de çok farklı. Esas, imamet meselesi akideleridir. Dinin hükmüdür. Sünnilik'te böyle mesele yok. Din bir değildir ki, Türkiye İran olsun. Türkiye'de birtakım anlayış farklılıklarına rağmen, dine sahip çıkmak lazım. Dışarıdan gelecek yanlış din anlayışları ve dinin yanlışlara alet edilmesi de bu şekilde önlenebilir.
Bizim arkadaşların Asya'daki faaliyetleri için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Vehhabileri ve İranlıları uzak tutmak için tasavvufun enginliğinden de yararlanarak, kendi anlayışımızı toplumunun her kademesine hâkim kılmazsanız, o tür bağnazlıkların hâkim olmamaları için hiç bir sebep yok.
NS— İran'ın girebildiği bir Tacikistan oldu Farsça nedeniyle, sizin okullar gibi onlar rağbet görmediler.
FG— Orada da yine arkadaşların beş okulu var. Zengin bir arkadaşımız her şeyini sattı orada okulları açabilmek için. Onu kalpten kaybettik. Tacikistan 3,5 milyonluk Ankara kadar yer.
NS— Orta Asya'da insanlar sizin okullarınızda çocukları okusun istiyorlar. Öğretmenleri örnek insanlar olarak seviyorlar. Çağdaş olandan yana taleplerini koyuyorlar. Türk İslamının farklılığı bunu getiriyor mu?
FG— Bizim İslam anlayışımız daha derindir diyebiliriz. Bu Mevlana'lara, Yesevi'lere ışık tutan şey, ışık başka bir şeydir. Türk milletine yansıyan ışık Bişkek'te, Buhara'da prizma gibi yansıyarak ulaştı, manâ derinlikleriyle. Dini, yoruma açık yanlarıyla, çok engin yorumlamışlar. Dinin evrenselliğini Ebu Hanife'ler, Yesevi'ler kabul ettirir. Gel gör ki, başkalarının olumsuz imajları bize de gölge düşürüyor.
NS— Avrupa bunu değerlendirebilir mi?
FG— Luther döneminde yaptığı gibi Hıristiyanlık yeniden kendini restorasyona tabi tutmazsa, İslam'ın bazı dinamiklerinden yararlanmazsa gelişen şartlar içinde yaşaması zorlaşır. Türk kültürünün dünyaya katkısı kavgasının verilmesi lüzumuna inanıyorum. Bu kültür ve Türk dünyası, dünya kuvvetler muvazenesinde Allah'ın izniyle yine bir güce ulaşacaktır. Bakın, Bosna'da verilen kültür, savaşla bile onlardan geri alınamadı. Demek öyle zengin ki atamadılar, o dönemde İslam'ı benimsemişler. Bağnaz olan ölüp gidecektir. Bilinmemesi gerekenleri millet unutmuştur, millet ruhuyla Akşemsettin'i unutmaz. İşin cesedine talip olanlar, kabuğuyla uğraşanlar kendi kabukları içinde çürüyeceklerdir.
Kaderin Bir Cilvesi [2]
Kaderin bir cilvesi olarak, bugün Şia akidesini benimsemiş olan İran'la, İbn-i Teymiye kaynaklı Vehhabiliği sistem haline getirmiş bulunan Körfez ülkeleri, birbirleriyle hiç mi hiç geçinememekte. Dünya dengesinde güçlü bir devlet araya girinceye kadar bu çekişme -zannediyorum- daha bir süre devam edip gidecektir.
İran [3]
İran, tarihi boyunca İslam için hep hastalıklı bir uzuv olarak kalmıştır. O kadar ki, Farslar bazı dönemlerde Sünnîlerden daha çok, Allah, Peygamber tanımaz Nusayrîlere yakın olmuşlar ve bütün mücadelelerini, dıştan ziyâde, İslam dünyası içinde Sünnîlere karşı yöneltmişlerdir.
Bugünkü İran yönetimi, Şah dönemine nispetle Sünnî dünyaya daha ılımlı bir yaklaşım içinde midir, değil midir Allah bilir.. Ancak, birtakım İslami alâmet ve şeaire nispeten yer verdikleri için, Şah dönemini aşmış gibi bir görünüm sergilemekteler.
Öte yandan, şurası unutulmamalıdır ki, İran ihtilâli bütün dünyada müslümanları zor durumda bırakmıştır. Oysaki İran, hiç bir İslam ülkesi tarafından öncü kabûl edilmemiştir. İkinci olarak, hiç bir Sünnî İslam ülkesi, onları taklit etmez. Üçüncü olarak, Farslar tarihte sürekli Sünnîliğe karşı bir tavır aldıklarından İran'ın, sahabi anlayışı yerine farklı bir düşünceyi ön plâna çıkarması kaçınılmaz olmuştur. Batı, İran ihtilâlini bu yönleriyle istismar ettiği gibi, çıkarttığı karışıklıklarla, bu ihtilâli belli bir mecrâya çekmiş ve onun şahsında İslam'ı bir şiddet dini gibi gösterme yoluna girmiştir. Ayrıca, İran'ın ihtilâl ihracı arzusundan faydalanarak, bölge devletlerini korkutmuş ve İslam dünyasındaki bütün İslami hareketleri ciddî şekilde kontrol altına almıştır.
Meseleye bu yönleriyle bakıldığında, İran ihtilâlinin Batı'nın bilgisi haricinde yapıldığını kabûl etmek zor olsa gerek.
Neden Önce Sasani İmparatorluğu? [4]
Günümüzde bazıları İslâm'ın fütuhat dönemlerinde öncelikle Sasani İmparatorluğu üzerine değil de, Bizans'a gidilmesi gerekirdi diye konuşuyorlar. Halbuki bu tamamiyle öncelik-sonralık zaviyesinden bir tercih meselesidir. Zira o fütuhat devrinin Serdar-ı A'zam'ı Hz. Ebu Bekir 'Keşke Halid'i İran'a karşı gönderdiğimde, Ömer'i de Bizans'a gönderseydim' diyor. Demek ki Bizans'la yaka-paça olma da, o plân ve programda vardı. Ama İran tercih edildi. Neden?
1. O devreye göre dünyanın iki süper gücü sayılan bu iki imparatorluğa karşı yetecek miktarda askerî güç ve donanımın olmayışı.
2. İran ülkesini avuçlarının içi gibi bilen, Sasanilerin esareti altındaki Tağlibli Arapların 'Araplık' damarını kullanarak, İranlıları içten vurma, beri taraftan da bunları İslâmiyet'in içine çekme ihtimalinin değerlendirilmek istenmesi.
3. Arap yarımadasının güvenliğini ilk plânda tehdit eden Bizanslılardan ziyade İranlıların oluşu.
4. Arabistan'ın güneyinde bulunan Yemen'in uzun yıllar İran'a bağlı bulunması.
5. Su-i ahlâkın yaygın olduğu ateşgede İran'ın ahlâkî kaideler açısından İslâm ile çatışması ve çatışan bu kurallarının Müslümanları tehdit etmesi gibi sebeplere binaen öncelikle Sasani İmparatorluğu üzerine gidilmişti.
Muhabbet Fedaisi Olmak [5]
Bizim bu ifadelerimiz bazılarına inandırıcı gelmeyebilir. Bilhassa yakın geçmişte meydana gelen negatif görüntüler bizler için birer dezavantaj olmuştur. Ne var ki, onların yaptıkları yanlışları İslam'a mal etmek katiyen hatadır. Evet İran'da bir inkılâp yapılmak üzere yola çıkılmıştır ama, yapılanlar ihtilal çerçevesini aşamamıştır. Kaldı ki, dünyaya İslam imajını yanlış aksettiren sadece İran da değildir. Daha nice ülke ve liderler vardır ki, tutum ve davranışlarıyla sürekli olumsuz görüntülerin temsilcisi olmuşlardır. Tabii ki onların bu tutum ve davranışları hep karşı cephenin işine yaramıştır. Bütün bunlarla birlikte bizler, her zaman söylediklerimizde ısrarlı ve bunları temsilde de son derece kararlı olmalıyız. İçimiz insanlığa âit sevgi ve muhabbetle dolup taşmalı; kalplerimiz de her türlü düşmanlığa karşı kapalı kalmalıdır. Şunda hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, gelecek asır sevgi ve diyaloğun neşv u nema bulduğu bir muhabbet asrı olacaktır. Düşmanlıklar büyük bir ekseriyetle yok edilecektir. Hususiyle dünyanın globalleştiği bir dönemde bunun tahakkuku hiç de uzak bir ihtimal değildir. İnşaallah kudsîler bu misyonu da eda edeceklerdir.
[1] Nevval Sevindi İle New York Sohbeti, 20 Temmuz 1997
[2] Fasıldan Fasıla-1, Tarihi Prizma
[3] Fasıldan Fasıla-1, Tarihi Prizma
[4] Fasıldan Fasıla-2, Tarihi Prizma
[5] Fasıldan Fasıla-2, Perspektif
Terennüm isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 04-17-2010, 13:17   #22
Kullanıcı Adı
İntifada
Standart
imam humeyninin açtığı yoldan devam ettiği sürece iranın destekçisiyim
 
Alt 04-17-2010, 14:09   #23
Kullanıcı Adı
Sivil
Standart
İran'ın nesine sempati besliyorsunuz anlamıyorum. İran'da baskıcı bir yönetim var, siz sanıyomusunuz ki halk bundan çok memnun, en basit örneği İran halkı ülke sınırından çıktığı anda başını açıyor, zina yapmak için tek gecelik evlilik yapıyorlar...Görüldüğü gibi baskı ters tepiyor ve çoğunun da bu baskıdan memnun olmadığı aşikar. Dış işlerine gelince Amerika'nın ambargosu var, fakat Rusya Fransa gibi ülkelerden ihtiyaçlarını karşılıyorlar, neyin dik duruşundan bahsediyorsunuz. Ahmedinejat sahte kabadayı Bu baskıcı rejim mutlak sona ermeli..Git gide dünyadan daha kopuk hale gelmeye başladı İran halkı..
Sivil isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 04-17-2010, 20:52   #24
Kullanıcı Adı
Beylerbeyi
Standart
..................

Konu Beylerbeyi tarafından (04-17-2010 Saat 22:43 ) değiştirilmiştir..
Beylerbeyi isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 04-17-2010, 22:37   #25
Kullanıcı Adı
Beylerbeyi
Standart
İran'ın ihtiyaçlarını Rusya ve Fransa'dan temin etmesi suç mu? Günah mı? O zaman bize yazıklar olsun ki ABD ile iyi ilişkiler geliştiriyoruz.. ABD ki 6 yılda Afganistan Irak ve Pakistan'da milyonlarca Müslümanı katletti..

bazılarımız İran'a karşı biraz fazla sert tutum gösteriyor. Ortadoğuda İran olmasaydı İsrail dilediği gibi top koştururdu coğrafyamızda. İsrailin kuzeyinde Hizbullah'ı, İsrailin batısında HAMAS'ı oluşturan İrandır.. biraz daha insaflı davranılmalı iran'a karşı..
Beylerbeyi isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 04-17-2010, 22:42   #26
Kullanıcı Adı
Beylerbeyi
Standart
Alıntı:
Adem Etyemez Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
fethullah gülenin iran hakkında ki görüşleri


FG— İran baştan beri Sünni toplumlara reaksiyoner olmayı yeğlemiştir. İran tarihi ihtilaller tarihidir. İran Şiileri bir tepki cemaatidir. O nedenle (1) doğru düşünmesi, dengeli karar vermesi, dünya konjonktürüne göre bir yol takip etmesi mümkün değildir.
İran konusunda dikkat edilmesi gereken iki husus vardır: Birincisi, din ve İslam devrimi adı altında mezhep ve bağnaz bir İslam anlayışı ihracı. Kendi mezhep ve yorumlarını gerçek dinin önünde tutarlar. Bir insan Şii değilse, adeta hiç bir şey değildir. İkincisi: Ali muhabbeti, kendi anlayışlarına sadece bir renk kazandırmak için bahanedir. Ali sevgisi değil, Ebubekir, Ömer düşmanlığıdır ayakta tutan onları. Yanlış itikatlarını dini bir zemine oturtmak için güya Ali sevgisini bayraklaştırmışlardır. Bugün, bölgede Fars yayılmacılığı ve İran'ın bizimle olan tarihi rekabeti, belli bir tehlike arz etmektedir denebilir. İran bölgede rahat duracağa benzemez. Irak'ta çok önemli miktarda Şii vardır, endişe ederim ben.

adem üstad, teşekkürler paylaşım için yalnız bu ifadeler beni hem şaşırttı hem üzdü. Fethullah Gülen'in İran konusunda olumsuz bir tavır takındığını az çok tahmin ediyorum ama bu kadar sert ifadeler kullanacağını hiç beklemezdim. Ben Fethullah Gülen Hocaefendinin gayri müslimlere, kafirlere, dinsiz imansızlara bile böyle sert tepki verdiğini hiç duymadım, okumadım, bilmiyorum. Neden İran konusunda böyle sert tepki vermiş onu düşünmeye başladım kara kara.

Kırmızı renk yaptığım kısımlar dikkat çekici. aslında hangisi dikkat çekici değil ki. hepsinde çok ağır ithamlar var. Öyle şeyler denmiş ki insanın "İran'ın Allah belasını versin" diyesi geliyor..

kırmızı yaptığım cümlelerden 1.sinde İran'ın dengeli bir karar vermesinin asla mümkün olmadığı söylenmiş. Nasıl bu kadar emin olunabiliyor? Gülen Cemaati gibi muminlerin gurur duyduğu bir grubun liderinin böyle açıklama yapmış olmasını nasıl değerlendirmek gerekir? Cemaatin yayın organlarında yoldan çıkmışların, ateistlerin, dinsizlerin gayrimüslimlerin hidayete erebileceği, bu tür kişilere bizlerin iyi davranması gerektiğinden bahsedilirken İranlılar için "bunlardan hiç bir cacık olmaz" diyerek kestirip atmak ne kadar doğru? Hıristiyan ülkelerle diyalog kapısını aralarken Hıristiyanlara hoşgörüyle yaklaşırken neden bu hoşgörünün İranlı Müslümanlara gösterilmediğini merak ediyorum..

İran kültüründe hurafeler olabilir, yanlış inanışlar olabilir, sapkınca düşünceler olabilir fakat 1969'da İran İslam Devriminden sonra Şia mezhebinin sapık düşüncelerinin büyük oranda temizlendiğini neden görmezden geliyoruz. İran halkı ve devleti için 1969 öncesi hakkında her türlü sert ifadeleri kullanılabilirdik ama 69 öncesinden İran'da eser kalmadı.. velev ki kalmış olsun, "bunlar asla doğru yola gelmez" deyip kestirip atmak bize düşer mi? nerden biliyoruz?

2.kırmızı cümleye dikkat: Bir insan Şii değilse, adeta hiç bir şey değildir. denmiş. İran'ın Sünni HAMAS için yaptıkları ortadadır. Nüfusunun tamamına yakınını Sünnilerin oluşturduğu Filistin için yaptıkları ortadadır. Mısır'daki Sünni İhvan-ı Müslimle işbirliği yapmaktadırlar. ve bunlarla kardeş gibidirler.. Lübnan'da Hizbullah örgütü Şii'dir. Fakat çok sayıda üst düzey Sünni liderleri bulunmaktadır. İran Sünnilerden nefret etseydi neden Sünnilere yardım eder, Sünnileri üst düzey görevlere getirirdi?


İran'ın bizimle olan tarihi rekabeti, belli bir tehlike arz etmektedir. denmiş. Halbuki dünya tarihine baktığımızda dünyada en uzun süre sınırları aynı kalan ve savaşmayan iki ırk Türkler ve İranlılardır. 1600 lü yıllarda Kasr-ı Şirin antlaşmasından beri İranlılarla savaşmıyoruz, sınırlarımız taa o zamandan beri çizilmiş durumda. bu bir dünya rekorudur. ortada böyle bir rekor varken İranlıların tehlikeli olabileceğinden bahsetmek ne kadar doğru olur ?


İran bölgede rahat duracağa benzemez. denmiş. Neden böyle bir tahminde bulunulmuş? Fal mı açılmış? Tarot mu yapılmış, insan anlayamıyor. bu söylem İsrail'in hergün dünya kamuoyuna söylediği ifadelere benziyor. İran komşularıyla iyi ilişkiler geliştirmiş, Araplara her zaman kardeşlik çağrısında bulunmuş bir ülke. Neden rahat durmasın ? her cümlesi üzerine uzun uzun konuşulması gerekir aslında ama çok fazla vakit olmuyor. kısacası hayal kırıklığınauğramış bulunuyorum. Papa çıkıp tüm Hıristiyanları birleştirelim çağrısında bulunurken bizim üst düzey din adamımızın bu tür açıklama yapması, Şii- Sünni birleşmesinin mümkün olmadığını belirtip kestirip atması beni çok üzdü. Protestan- Katolik- Anglikan- Ortodoks din adamları beraber oturup kardeşlik mesajları veriyorlar. kaldı ki bu mezhepler arasında inanılmaz uçurumlar var. bizde ise iki mezhep hep çatışma içerisinde. Rabbim tüm Müslümanlar için hayırlısı nasip etsin..
Beylerbeyi isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 04-17-2010, 22:49   #27
Kullanıcı Adı
Sivil
Standart
Alıntı:
M--U--R--A--T Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
İran'ın ihtiyaçlarını Rusya ve Fransa'dan temin etmesi suç mu? Günah mı? O zaman bize yazıklar olsun ki ABD ile iyi ilişkiler geliştiriyoruz.. ABD ki 6 yılda Afganistan Irak ve Pakistan'da milyonlarca Müslümanı katletti..

bazılarımız İran'a karşı biraz fazla sert tutum gösteriyor. Ortadoğuda İran olmasaydı İsrail dilediği gibi top koştururdu coğrafyamızda. İsrailin kuzeyinde Hizbullah'ı, İsrailin batısında HAMAS'ı oluşturan İrandır.. biraz daha insaflı davranılmalı iran'a karşı..
Ben suç olarak göstermedim yanlış anladınız..Benim demek istediğim Amerika ambargo uyguluyor ona rağmen dimdik ayakta diyenlere İran'ın farklı temaslarını dillendirmekti. Yoksa tabiki en doğal hakkıdır.
Sivil isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 04-17-2010, 22:52   #28
Kullanıcı Adı
ALmi´
Standart
Ben Müslümanım diyen hiçkimsenin 'antipati' beslememesi lazım İrana.
Bu sebepten tabiki de bakış açım olumlu benim de..
ALmi´ isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 04-17-2010, 22:57   #29
Kullanıcı Adı
Beylerbeyi
Standart
Alıntı:
ParadiSe_ Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Ben Müslümanım diyen hiçkimsenin 'antipati' beslememesi lazım İrana.
bence de öyle ama, Fethullah Gülen Hocaefendinin İran konusunda söyledikleri insanı üzüyor. İsrail ve batılı ülkelere karşı dik duran bir ülke bazı olumsuz durumları bünyesinde barındırsa da böyle nefrete maruz kalmamalı bana göre.

Arabistan'ı, Hüsnü Mübarekli Mısır'ı daha çok eleştirmemiz gerekirken, bu ülkelerde yapılan İslam karşıtlığı olaylara ses çıkarmazken İran'a yüklenmek adil değil.
Beylerbeyi isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 04-17-2010, 23:29   #30
Kullanıcı Adı
Üç mevsim
Standart
Alıntı:
Adem Etyemez Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
fethullah gülenin iran hakkında ki görüşleri
İran İslamı [1]
NS— İran üzerine Türkiye'de son zamanlarda çok yoğun tartışmalar yaşandı. İran konusunda sizin görüşleriniz nelerdir?
FG— İran baştan beri Sünni toplumlara reaksiyoner olmayı yeğlemiştir. İran tarihi ihtilaller tarihidir. İran Şiileri bir tepki cemaatidir. O nedenle doğru düşünmesi, dengeli karar vermesi, dünya konjonktürüne göre bir yol takip etmesi mümkün değildir. Devletlerarası münasebetler açısından komşumuzdur, bu açıdan nasıl ilişki kurulacaksa kurulmalıdır.
İran konusunda dikkat edilmesi gereken iki husus vardır: Birincisi, din ve İslam devrimi adı altında mezhep ve bağnaz bir İslam anlayışı ihracı. Kendi mezhep ve yorumlarını gerçek dinin önünde tutarlar. Bir insan Şii değilse, adeta hiç bir şey değildir. İkincisi: Ali muhabbeti, kendi anlayışlarına sadece bir renk kazandırmak için bahanedir. Ali sevgisi değil, Ebubekir, Ömer düşmanlığıdır ayakta tutan onları. Yanlış itikatlarını dini bir zemine oturtmak için güya Ali sevgisini bayraklaştırmışlardır. Bugün, bölgede Fars yayılmacılığı ve İran'ın bizimle olan tarihi rekabeti, belli bir tehlike arz etmektedir denebilir. İran bölgede rahat duracağa benzemez. Irak'ta çok önemli miktarda Şii vardır, endişe ederim ben. Fransa İran'ı desteklemiştir. Humeyni'yi barındırmıştır. İrangate Amerika'nın durumunu da ortaya koydu. İran'la aramızda problem olmadığını söyleyenler de vardır. Fakat, İran'la olan münasebetlerimizin tarihi, daha çok problemler ve sürtüşmeler tarihidir.
NS— Mistisizmin toplum için gelecek vaat etmediğini söylediniz. İran'da ve Mısır'da mistisizm ağırlıkla vardır ve burada toplumun yüzü sanki ölüme dönüktür. Onun içinde kaybolma, ağlama olarak tezahür eder. Türklerin İslam anlayışı hayata bağlı, yaşamı seven bir anlayıştır. Toplumun yüzü hayata dönüktür. Ramazan'da eğlenen, bayramla onu şenlendiren ve bayramını 'şeker'e dönüştüren bir yaşama sevinci görülür. İslam âleminde Türkler böyle sadece. Ramazan'da yaşanan fark bile bizim diğer İslam anlayışıyla aramıza ciddi ayrımlar mı koyuyor? Dinde eğlenme var mı?
FG— İnsanın değişik yanları vardır. Hukuk sistemleri de bunu böyle kabul eder. Din eğlenmeyi meşru kılmıştır. Peygamberimizin (sav) olgunluğuna erişemediğimizi anlatan bir öykü: Zenciler camide kılıç mızrak oyunu oynamışlar, def çalmışlar. Ayşe validemiz de diyor ki: 'Ben de bakmak istedim, Allah Resulü'nün omzundan baktım onlara. Mescitte seyrettim onları' diyor. Yani 'Onlar oyun çıkarıyordu, ben de seyretmek istedim' diyor. Bugün herhangi bir camide bunu yapamazsınız. Fakat, mescidin o zamanki fonksiyonları çok yönlü, sonra bu daralmış. Ben bugün yapılsın demiyorum, fakat ortada ufuk enginliği ve darlığı meselesi var. Harp oyunları oynuyorlar camide. Bir defasında da kına gecesine geliyorlar. Buna kadar yani. Nikâh önemli bir hadisedir; 'mescitte yapın bunu' diyor. Herkes görsün. Nikâh gizli, kaçamak iki kişi arasında yapılan bir akit değildir; açıklık diyor.
NS— Kilisede olduğu gibi evlenme öneriyor yani?
FG— Çok daha zengin. Neden? Çünkü mescidin içinde o mesele aynı zamanda bir ruhaniyet kazanacak. Allah'a yakınlık içinde cereyan edecek, verilen sözler tutulacak. Böyle sağlam bir yerde yapmayı öneriyor. Demek ki, bazı şeyleri biz kısıtlamışız. Bu meseleler iyi tetkik edilmezse başka şekilde yanlış anlamalara yol açar. Dinin hayata bakan yanını teslim etmek 'deve çobanları'na kalır. Allah'ın Resulü, 'Bir gün deve çobanları yüksek binalarda çalım satacaklardır.' diye bugünleri mucizevi haber vermiştir.
İran'la Türkiye'nin Din Esprisi Farklı
NS— İran'da neden okulunuz yok? İzin vermediler mi?
FG— Devlet izin vermedi. Komşumuz, Türklük adına Azerbaycan'da bir okul açalım diye ısrar ettik. Bir komik teklifte bulundular: 'Öyle çok paranız varsa, yardım edecekseniz, siz parayı verin biz açarız.'
NS— Siz İran'ı Orta Asya'dan kovdunuz hatta alfabenin Latince olmasında rol oynadınız. İran Tacikistan haricinde tutunamadı, kimse Vahabiler'i ve onları inandırıcı bulmadı.
FG— İran hep fitneler tarihi olmuştur. İran İslam'ı zorla kabul etmiş, mukavemeti entrikada bulmuştur. Hz. Ali'nin Nehc'ül Belâğa isimli, hutbe, mektup ve sözlerinden derlenmiş kitabı, hukuki, siyasi kültürel muhtevasının yanı sıra tam bir edebi şaheserdir; Shakespeare gibi okunur. Hz. Ali büyük bir şahsiyettir, bizim için çok önemlidir. Ama Ali'nin büyüklüğü izafi bir büyüklük değildir. Ali'nin büyüklüğünü anlatmak için başkalarını küçültmeye ihtiyaç yoktur. Bir manâ eridir. Tüm tasavvuf erleri, Baba'ları onu severler. Fakat, Şia, Fars Aleviliği, Müslümanlığa karşı kin ve nefretini Hz. Ali'ye de yansıtır, Ali'yi kendi mitolojilerindeki Zaloğlu Rüstem haline getirmişlerdir. Mübalağa zihnî bir yalandır. Doğru olandan yalan insan haline dönüşmüştür. Türkiye çok dengelidir. Selçuklular'da, Osmanlılar'da da böyledir. Biz dergâhlarda 'Canım Ali' diye destanlarını dinleyerek büyüdük. Vahabiler de Ali'yi küçümser. Biz herkesi severiz. İran, tarihinde mübalağalarıyla ünlü. Hayatlarına sinmiştir. Ben Mekke'de bir kısım İranlı'nın dua ederken ağlıyor gibi göründüklerine şahit oldum, misafirhanede komşumuzdular. Akşam bunları teybe kaydetmiş olduklarına ve dinleyip eğlendiklerine şahit oldum. Samimi değillerdir. Bunlar komşumuz olması nedeniyle münasebete engel değil. Humeyni, Velayeti Fakih kitabında aynen şöyle der: 'İnsanlarla olan problem ve davalarında bizden, (yani mezhebimizden) olmayan kadılara, hâkimlere başvuran, Allah'a karşı gelmiş ve Allah'ın inkâr edilmesini emrettiği tağuta başvurmuş olur.' Fakihin devlet başkanlığı doktrini Humeyni ile Şii tarihine girmiştir. Humeyni, kıyametten önce geleceği beklenen Mehdi'nin vekili kabul ediliyordu. Şiiler 12 İmam'ı, Peygamberimiz dışındaki bütün peygamberlerden üstün görürler.
NS— İran Türkiye'de islamcılara eziyet edildiğini söylüyor, Cumhuriyet Dönemi'nde yapılanları örnek gösteriyorlar.
FG— Her şey kendi zamanı ve şartlarında değerlendirilmelidir. Kel Ali'ler, Kılıç Ali'ler ve mahkemelerinin daha mutedil olmasını yeğlerdim. Ben Mustafa Kemal'in ve İnönü'nün, Marx gibi, insanlığın rahat ve huzuru için din adına hiç bir şey kalmamalı tarzında dinin üstüne yürüdükleri kanaatinde değilim.
Son zaman bazı hadiseler oldu. Hatırlandığında bile insanı İslâm ve insanlık adına utandıran, hiç bir ağza yakışmayacak sözler, ifadeler sarf edildi. Üslup kişinin aynasıdır. Askerin son çıkışına sebep olan bazı hadiseleri de görmezlikten gelemeyiz.
NS— İran'ın siyaseti hep İslam içinde görmesi ve siyasi İslam olarak yönlendirmiştir. Türkiye İran gibi olur mu? Bizim din anlayışımızla Arap ve Fars anlayışı arasındaki farklar neler?
FG— İran o bölgede olmanın gereğini yerine getiriyor. O bölgede din olmadan hâkimiyet olmaz. Yayılmak dinle mümkün ancak. Onların din anlayışı farklı, imamlarla idare edilen, işin içinde ruhani bir şeyler olma zorunluluğu koyan bir anlayış. Asıl mesele Kur'an değil, Ali'dir. Türkiye İran gibi olamaz, bir kere din esprisi çok farklı. Kaynaklar itibariyle de çok farklı. Esas, imamet meselesi akideleridir. Dinin hükmüdür. Sünnilik'te böyle mesele yok. Din bir değildir ki, Türkiye İran olsun. Türkiye'de birtakım anlayış farklılıklarına rağmen, dine sahip çıkmak lazım. Dışarıdan gelecek yanlış din anlayışları ve dinin yanlışlara alet edilmesi de bu şekilde önlenebilir.
Bizim arkadaşların Asya'daki faaliyetleri için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Vehhabileri ve İranlıları uzak tutmak için tasavvufun enginliğinden de yararlanarak, kendi anlayışımızı toplumunun her kademesine hâkim kılmazsanız, o tür bağnazlıkların hâkim olmamaları için hiç bir sebep yok.
NS— İran'ın girebildiği bir Tacikistan oldu Farsça nedeniyle, sizin okullar gibi onlar rağbet görmediler.
FG— Orada da yine arkadaşların beş okulu var. Zengin bir arkadaşımız her şeyini sattı orada okulları açabilmek için. Onu kalpten kaybettik. Tacikistan 3,5 milyonluk Ankara kadar yer.
NS— Orta Asya'da insanlar sizin okullarınızda çocukları okusun istiyorlar. Öğretmenleri örnek insanlar olarak seviyorlar. Çağdaş olandan yana taleplerini koyuyorlar. Türk İslamının farklılığı bunu getiriyor mu?
FG— Bizim İslam anlayışımız daha derindir diyebiliriz. Bu Mevlana'lara, Yesevi'lere ışık tutan şey, ışık başka bir şeydir. Türk milletine yansıyan ışık Bişkek'te, Buhara'da prizma gibi yansıyarak ulaştı, manâ derinlikleriyle. Dini, yoruma açık yanlarıyla, çok engin yorumlamışlar. Dinin evrenselliğini Ebu Hanife'ler, Yesevi'ler kabul ettirir. Gel gör ki, başkalarının olumsuz imajları bize de gölge düşürüyor.
NS— Avrupa bunu değerlendirebilir mi?
FG— Luther döneminde yaptığı gibi Hıristiyanlık yeniden kendini restorasyona tabi tutmazsa, İslam'ın bazı dinamiklerinden yararlanmazsa gelişen şartlar içinde yaşaması zorlaşır. Türk kültürünün dünyaya katkısı kavgasının verilmesi lüzumuna inanıyorum. Bu kültür ve Türk dünyası, dünya kuvvetler muvazenesinde Allah'ın izniyle yine bir güce ulaşacaktır. Bakın, Bosna'da verilen kültür, savaşla bile onlardan geri alınamadı. Demek öyle zengin ki atamadılar, o dönemde İslam'ı benimsemişler. Bağnaz olan ölüp gidecektir. Bilinmemesi gerekenleri millet unutmuştur, millet ruhuyla Akşemsettin'i unutmaz. İşin cesedine talip olanlar, kabuğuyla uğraşanlar kendi kabukları içinde çürüyeceklerdir.
Kaderin Bir Cilvesi [2]
Kaderin bir cilvesi olarak, bugün Şia akidesini benimsemiş olan İran'la, İbn-i Teymiye kaynaklı Vehhabiliği sistem haline getirmiş bulunan Körfez ülkeleri, birbirleriyle hiç mi hiç geçinememekte. Dünya dengesinde güçlü bir devlet araya girinceye kadar bu çekişme -zannediyorum- daha bir süre devam edip gidecektir.
İran [3]
İran, tarihi boyunca İslam için hep hastalıklı bir uzuv olarak kalmıştır. O kadar ki, Farslar bazı dönemlerde Sünnîlerden daha çok, Allah, Peygamber tanımaz Nusayrîlere yakın olmuşlar ve bütün mücadelelerini, dıştan ziyâde, İslam dünyası içinde Sünnîlere karşı yöneltmişlerdir.
Bugünkü İran yönetimi, Şah dönemine nispetle Sünnî dünyaya daha ılımlı bir yaklaşım içinde midir, değil midir Allah bilir.. Ancak, birtakım İslami alâmet ve şeaire nispeten yer verdikleri için, Şah dönemini aşmış gibi bir görünüm sergilemekteler.
Öte yandan, şurası unutulmamalıdır ki, İran ihtilâli bütün dünyada müslümanları zor durumda bırakmıştır. Oysaki İran, hiç bir İslam ülkesi tarafından öncü kabûl edilmemiştir. İkinci olarak, hiç bir Sünnî İslam ülkesi, onları taklit etmez. Üçüncü olarak, Farslar tarihte sürekli Sünnîliğe karşı bir tavır aldıklarından İran'ın, sahabi anlayışı yerine farklı bir düşünceyi ön plâna çıkarması kaçınılmaz olmuştur. Batı, İran ihtilâlini bu yönleriyle istismar ettiği gibi, çıkarttığı karışıklıklarla, bu ihtilâli belli bir mecrâya çekmiş ve onun şahsında İslam'ı bir şiddet dini gibi gösterme yoluna girmiştir. Ayrıca, İran'ın ihtilâl ihracı arzusundan faydalanarak, bölge devletlerini korkutmuş ve İslam dünyasındaki bütün İslami hareketleri ciddî şekilde kontrol altına almıştır.
Meseleye bu yönleriyle bakıldığında, İran ihtilâlinin Batı'nın bilgisi haricinde yapıldığını kabûl etmek zor olsa gerek.
Neden Önce Sasani İmparatorluğu? [4]
Günümüzde bazıları İslâm'ın fütuhat dönemlerinde öncelikle Sasani İmparatorluğu üzerine değil de, Bizans'a gidilmesi gerekirdi diye konuşuyorlar. Halbuki bu tamamiyle öncelik-sonralık zaviyesinden bir tercih meselesidir. Zira o fütuhat devrinin Serdar-ı A'zam'ı Hz. Ebu Bekir 'Keşke Halid'i İran'a karşı gönderdiğimde, Ömer'i de Bizans'a gönderseydim' diyor. Demek ki Bizans'la yaka-paça olma da, o plân ve programda vardı. Ama İran tercih edildi. Neden?
1. O devreye göre dünyanın iki süper gücü sayılan bu iki imparatorluğa karşı yetecek miktarda askerî güç ve donanımın olmayışı.
2. İran ülkesini avuçlarının içi gibi bilen, Sasanilerin esareti altındaki Tağlibli Arapların 'Araplık' damarını kullanarak, İranlıları içten vurma, beri taraftan da bunları İslâmiyet'in içine çekme ihtimalinin değerlendirilmek istenmesi.
3. Arap yarımadasının güvenliğini ilk plânda tehdit eden Bizanslılardan ziyade İranlıların oluşu.
4. Arabistan'ın güneyinde bulunan Yemen'in uzun yıllar İran'a bağlı bulunması.
5. Su-i ahlâkın yaygın olduğu ateşgede İran'ın ahlâkî kaideler açısından İslâm ile çatışması ve çatışan bu kurallarının Müslümanları tehdit etmesi gibi sebeplere binaen öncelikle Sasani İmparatorluğu üzerine gidilmişti.
Muhabbet Fedaisi Olmak [5]
Bizim bu ifadelerimiz bazılarına inandırıcı gelmeyebilir. Bilhassa yakın geçmişte meydana gelen negatif görüntüler bizler için birer dezavantaj olmuştur. Ne var ki, onların yaptıkları yanlışları İslam'a mal etmek katiyen hatadır. Evet İran'da bir inkılâp yapılmak üzere yola çıkılmıştır ama, yapılanlar ihtilal çerçevesini aşamamıştır. Kaldı ki, dünyaya İslam imajını yanlış aksettiren sadece İran da değildir. Daha nice ülke ve liderler vardır ki, tutum ve davranışlarıyla sürekli olumsuz görüntülerin temsilcisi olmuşlardır. Tabii ki onların bu tutum ve davranışları hep karşı cephenin işine yaramıştır. Bütün bunlarla birlikte bizler, her zaman söylediklerimizde ısrarlı ve bunları temsilde de son derece kararlı olmalıyız. İçimiz insanlığa âit sevgi ve muhabbetle dolup taşmalı; kalplerimiz de her türlü düşmanlığa karşı kapalı kalmalıdır. Şunda hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, gelecek asır sevgi ve diyaloğun neşv u nema bulduğu bir muhabbet asrı olacaktır. Düşmanlıklar büyük bir ekseriyetle yok edilecektir. Hususiyle dünyanın globalleştiği bir dönemde bunun tahakkuku hiç de uzak bir ihtimal değildir. İnşaallah kudsîler bu misyonu da eda edeceklerdir.
[1] Nevval Sevindi İle New York Sohbeti, 20 Temmuz 1997
[2] Fasıldan Fasıla-1, Tarihi Prizma
[3] Fasıldan Fasıla-1, Tarihi Prizma
[4] Fasıldan Fasıla-2, Tarihi Prizma
[5] Fasıldan Fasıla-2, Perspektif
Röportajın tarihine dikkatinizi çekiyorum 1997... Daha fazla konuşmayacağım anlayan anladı.
Üç mevsim isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Konu Kapatılmıştır


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi