AK Gençliğin Buluşma Noktası
Dış Gündem Dış Gündem ile ilgili tüm konuları burada paylaşıyoruz.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 04-12-2011, 16:50   #1
Kullanıcı Adı
HaArP
Standart İran-Suud fay hattı kırılıyor... !!!
İç savaşa dönüşebilir



İran-Suud fay hattı kırılıyor...





Arap iç savaşı başladı! Suriye-Lübnan-İran aksı ile Suudi Arabistan-Ürdün ekseni çatışıyor. Bu çatışma engellenemezse, kontrol altına alınamazsa ya da dondurulamazsa sınırlarımıza dayanacak. Türkiye, yeni yüzyılda, geleceğe dönük hesaplarında çok keskin ve zor bir sınavla karşı karşıya kalacak.
...
Söylemek istediğimiz şu: İster Suriye'de olsun ister Mısır'da isterse Yemen'de. Baskıcı rejimlere karşı özgürlük talep edenlerin davasını haklı buluyor, destekliyoruz. Ama bu haklı dava üzerinden onları ve bu heyecanı hissedenleri büyük hayal kırıklığına uğratacak gelişmelere tanık oluyoruz. Bıraktık bölge dışı aktörlerin hesaplarını, bölge içinde İran-Suud cephesi arasında kıyasıya bir güç mücadelesi yaşanıyor. Korkarım, sokaklarda bedel ödeyenler ödedikleri bedelle kalacak. Bunu ummuyoruz, istemiyoruz ama bu ihtimali ciddi biçimde düşünmeliyiz.
Arap iç savaşı da diyebileceğimiz gerilim kısa süre içinde kanlı bir savaşa dönüşebilir. O zaman kimin hangi safta olduğunun ne önemi kalacak? Ve bu savaşın Türkiye'yi nasıl bir çaresizliğe sokacağını düşünebiliyor muyuz? Kim nerede durursa dursun, ihtiyacımız olan tek şey, doğru anlamak. Ancak o zaman durduğumuz yeri sağlamlaştırırız...
İbrahim Karagül / Yeni Şafak

http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=204735

 

HaArP isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 04-12-2011, 18:44   #2
Kullanıcı Adı
HaArP
Standart


İran, Suriye’yi kaybedebilir
Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da hassaten de Suriye’de ayaklanmalar yaşanırken İsrail’in Gazze’ye saldırı düzenlenmesi, gerilimi tırmandırması, İsrail’in İran ve Suriye gibi iki meselesini yahut en azından ikisinden birini kendince çözeceği bir vasat oluşturmaktadır.





Ertuğrul Aydın/ Dünya Bülteni
İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırıların bir izahı olmalı. Niyet okumak güçse de herhangi bir öznenin muhtemel niyetlerinin/amaçlarının hem sınırlı bir sayısı hem de alâmetleri vardır. Malum, İsrail Filistinlileri öldürmekten hem zevk alır hem de bu cinayette fayda olduğuna inanır. Ona göre bu dünyadan kaç Filistinli gönderilirse kârdır. Gazze'ye düzenlediği saldırı bu haz-fayda algısına bakarak açıklanabilir. Ancak bununla yetinemeyiz çünkü İsrail, tırmandıracağı bu saldırıyı bölgede siyasi dönüşümlerin olduğu bir zamanda yaptı. Haz üstüne haz, fayda üstüne fayda istiyor: Yeni Mısır'ı sınıyor; Libya'da savaşa çekilen Avrupa'yı çatışmanın derinliklerine sürüklüyor ve Amerika'nın elini rahatlatıyor; en önemlisi, Ortadoğu'da, Kuzey Afrika'da hassaten de Suriye'de ayaklanmalar yaşanırken gerilimi tırmandırması, İsrail'in İran ve Suriye gibi iki meselesini yahut en azından ikisinden birini kendince çözeceği bir vasat doğuruyor.
İsrail, geçmişte olduğu gibi Gazze'ye (Hamas'a) ve Lübnan'a (Hizbullah'a) ağır saldırılar düzenleyerek kendisine füze saldırısı olarak dönen misillemelerin bedelini İran ve ayaklanmalarla boğuşan Suriye'ye ödetmenin hesabını da yapıyor olmalı. İçeride ayaklanmalarla boğuşan Suriye rejimi bir de askeri saldırı riskiyle karşılaşırsa bekâsını korumak için daha önce hiç düşünmediği tavizleri vermek zorunda kalır. Mesela, Suriye'ye İran-Hamas-Hizbullah'la arasına mesafe koyması kaydı şartıyla Batıdan bir hayat elinin uzanması ve Suriye rejiminin bu eli tutması kuvvetle muhtemeldir. (Bu gelişmenin bir de Filistin davası aleyhine sonuçlarını hayal edin.)
İran-Suriye-Hamas-Hizbullah ekseni ciddi bir yara aldığında hem İran'ın hem de Hamas ve Hizbullah'ın savunmasızlığı artar. Hillary Clinton "Suriye ile Libya'daki durumlar ayrı" diyerek Suriye'ye askeri müdahaleye sıcak bakmadıklarını ima etmişti. Ben bunu Suriye rejimine "ayaklanırlarsa dilediğin sayıda insanı öldürebilirsin"; göstericilere de "ayaklanırsanız karışmayız, sizi gebertirler" mesajı olarak okumuştum. Geçen hafta Obama da "Suriye hükümetinin barışçıl protestoculara karşı bugün ve geçen bir hafta içerisinde uyguladığı iğrenç şiddeti şiddetle kınıyorum";"protestocuların da her hangi bir güç kullanımını kınıyorum" dedi. Obama ve Clinton Suriye'yi Libya'dan ayrı bir yere koyuyorlarsa, bunun bedeli Suriye'nin İran-Hamas-Hizbullah ekseninden çekilmesidir. Ayaklanmacıları öldürmesine yahut ayaklanmaları ikincil önemde birkaç reformla atlatmasına başka türlü göz yumulmayacak. Suriye'nin direniş ekseninde kalması hatrına ayaklanmacıları ezmesine göz yummak zorunda olanlar Batılılar değildir. Tam tersi, Batılılar, Suriye rejiminin direniş ekseninden çıkması karşılığında ayaklanmaları bastırmasına veya atlatmasına göz yumacak gibi duruyorlar. Kapısını tıklattıkları seçenek de şimdilik bu.
Olaylar bu doğrultuda gelişirse, İran'ın Suriye rejimine verdiği destek biraz ileride kendi önüne takoz olup çıkacak. Halbuki Suriye rejiminin bu kadar özgüvenli olmaması için ona verilen desteğin azalması gerekir. Ama bölgedeki hanedanlar Suriye rejimine destek veriyor ve İran'la aynı safta yer alıyorlar. Türkiye de Suriye'nin yanında ama o ayaklanmacıları da gözetiyor. Hanedanlar olmasa Suriye'yi sadece İran destekliyor görünecek. Daha sonra terk edecekleri bir yerde kalabalık yaptıklarını düşünüyorum. Varlıklarıyla Suriye rejimini hataya sürüklüyor, İran'ın Suriye rejimine destek vermek hakkında iki kere düşünmesinin önüne geçiyorlar.
Suriye'nin İran-Hamas-Hizbullah ekseninden çıkmadığını farzedelim. Bu durumda Suriye, ayaklanmacıları öldürmenin bedeliyle yüzyüze getirilir; Suriye karıştığında hanedanlar hemen uzaklaşacak, tüm parmaklar Suriye'deki kıyımın suç ortağı olarak İran'ı gösterecek ve çoktandır bekletilen saldırının önü yine açılacaktır. Netanyahu ve Merkel ikilisi Gazze ve Lübnan'dan yapılan füze saldırılarının asıl suçlusunun İran olduğunu daha şimdiden ilan ettiler. Benzerini Suriye'de yaşanacak muhtemel daha büyük kıyımlar için de yaparlar. Merkel İran nükleer programının önceden olduğu gibi bir tehdit olmayı sürdürdüğünü, İran'ın atom bombası yapmasını engellemek için herşeyi yapacaklarını söyledi ve Arap dünyasındaki demokratik direniş hareketlerine benzer ilk hareketin İran'da başladığını iddia etti; İran'da bu hareketin çok sert bir şekilde bastırıldığını ve bunun kabul edilemez olduğunun açık bir şekilde söylenmesi gerektiğini de ileri sürdü.
Bingazililere "kalkın ey ehli vatan" dediler hepsi birden kalktı. Döndüklerinde oturacak yer bulabilirlerse ne âla. Batı müdahalesi yüzünden hiç kimse umduğunu bulamayabilir. İran, Suriye rejimini desteklese de desteklemese de onu kaybetmekle karşı karşıya. Üstelik Libya ve Suriye'de silahların oluşturduğu toz duman dindiğinde başka bir İran görme ihtimalimiz geçmişe kıyasla bugün daha yüksek. İran'a karşı bir saldırıyı Amerika "başlatmasa" da olur. Sadece görünüşte de olsa Libya'da başı o çekmedi zaten. En doğru yaklaşım, Türkiye-İran-Mısır'ın ortak hareket etmesi, Suriye rejiminin ayaklanmacıların taleplerini kabul etmesini sağlamalarıdır.


http://dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=155132
HaArP isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi