AK Gençliğin Buluşma Noktası
İslam Tarihi İslam tarihi ile ilgili paylaşımlar.



Cevapla
Seçenekler
 
Alt 05-12-2018, 08:35   #1
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak mumsema.com
Esmaül Hüsna* duası Senai Demirci

*Katında makbul bir güzellik eyle Ya Gaffar düşmanlıkları bilensin Gözyaşlarıma deger verensin Rahmetinle arındır bağışla beni
Ya Fettah Damla kadar da olsa sevabım lütfeyle cennetini bana aklıma kerem eyle sana gelen yollari aç bana Ya Alim Senin için bilmenin başı yoktur Ben ancak sonradan bilirim Senin bilmediğin* yoktur Ben bazen bilirim Sen söylediğimi susuşumu ve* sakladığımı bilirsin
sen beni benden çok bilensin Kalbimin kuytularında dolaşırım sen sırdaşımsın
bilenlerden eyle beni ayıp ve kusurlarımda utandırma beni Ya Kabid! Ya Basit!
Dara düşürme genislik ver şükretmeyeni
Genişlet şükredene taktir sendendir
*Ya Rabbi! Sen imkansızı mümkün kılarsın
Darda koyma beni dara düştüğümde* şükredenlerden eyle beni Sen gölgede bırakma beni Ya Hafid! gurura zillete düşürme Gururdan azad eyle nefsimi ve kalbimi Ya Rafi Secdelerime sultan eyle Kulluğumla şereflendir Katında rütbelendir iyiler arasinda Yükseklere al beni
Ya Muizz! İzzetim varsa ancak senin verdiğindir** Yalnız sana itaat etmenin izzetini ver bana
Ya Müzill Sana boyun eğişim sevincimdir kapına gelmeyen sonsuz çaresizlik içindedir Sana muhtaçlık en büyük şerefdir Cevapsız bırakma beni Ya Semi! Yare açık yare açmaya ne hacet Feryadım duyulur aşikare dile dökmeye ne hacet Güllerim döndü hare hare küsmeye ne hacet
Dil avare dudak bi çare parelenmeye ne hacet

*Ya Basir Körüm körlüğüme gördüğüme gösterdiklerine Vaat ettigin cennetine bile körüm
Aç gözlerimi Ya Hakem Sen varlık ağacını yoklugun karanlığından* çıkarıp vücuda getirensin
Sen kalbimi bir nutfe gibi rahmetinle büyütensin
Kalbime değen sızılara Yüzüme degen Gözyaşıma damla damla rahmet eyle Dudağıma degen hecelere deste deste dua eyle Ya Adl Sensin zulme uğrayanların dayanağı mahzun kalplerin sığınağısın
adaletine sığınır nizamına güvenirim Nefsime zulmetmekten koru beni Adaletine razı eyle nefsimi Eğriltme kalbimi Rızanla ölçülendir beni
Mizanında eyle akibetimi Kolay eyle* sualimi
Hesap verme inceliğiyle yaşat beni Zulmetmekten uzak eyle beni Zulme uğramaktan koru beni
*Ya Latif Senin hükmün her şeye nüfuz eder
Hükmünü lütfet bana sen latif eyle*Ya Şükür!
Sen iman verdin Bense şükrümde eksik ve yetersiz kaldim Şükrünün lezzetini tattır kalbime dilimle Şükredebilmek senden bir nimettir nimetine erdir fakiri Ya Aliyy! En güzel sıfatlar seni niteleyemez Senin lütfundur güzel sıfatlar En mükemmel vasıflar seni vasfedemez Senin cemalinin gölgesidir bütün mükemmel vasıflar Sen her türlü tasavvurun ötesindesin her türlü hayalin üzerindesin Sıfatlarına hayaller erişemez yüceliğine akıl sır ermez Senin lütfunla ulviyet kazanır alemlerSenin tenezzülünle mertebeler kazanır insan, cin ve melekler

*Aczime kudretinle medet eyle Fakrıma imdat eyle
Sen ki içimi bilirsin yüceler yücesisin senden başkasına boyun eğdirme beni Ya Kebir Cümle efkar dar kalır senin kibriyanı anlamaya sözler sığ kalır senin büyüklüğünü anlatmaya seni büyük bilenlerden eyle beni Büyüklüğünü bilmekle genişlet fikrimi Kibriyanı anlayacak akılla donat beni Celalini görmekle genişlet kalbimi Ya Hafiz Sabahlar sendendir koru beni sabaha eriştir beni Yıldızlar söner dağlar yerinden oynar Gökler senindir koru beni kapına yetiştir beni Gökler ölür yer yerinden oynar Her yer senindir koru beni menzile eriştir beni Kuşlar dağılır denizler kaynar ufuklar senindir Koru beni ötelere eriştir ismim unutulur sesim boşlukta çınlar Koru beni yakınlığına eriştir*Defterim açılır günahlarım çok tutar Taktir senindir affını yetistir Sözüm biter sessizlik uzar kelam senindir Koru beni müjdeni yetiştir Ya Mukit Sen ki herkesin her ihtiyacını görüp gözetirsin Sana ayandır niyetim Sen ki kalbime ilham edersin Sana malumdur dua ve isteklerim Sen zayıf ve acizleri yetim ve yoksulları kollayıp gözetirsin Sen ki yoksullara keremde bulunmayı seversin Sana aşikardır sevapça yoksulluk ve eksikliğim Niyetlerimi güzellestir ihlasa eristir beni Ömrümü ebede ve cennetine yerleştir* Yoksulluğumu rahmetine eyle başkasına el açtırma yüzümü kara çıkarma Ya Hasib! Emellerim hesaba gelmez arzularım sayıya dökülmez yanlışlarımı çıkar ki hesabım kolay olsun

Kaynak mumsema.com
Esmaül Hüsna* duası Senai Demirci

*İhtiyaçlarıma hayallerime* elim yetismez Kalbimi topla ki hesaba gelir duam olsun Ya Kerim Ya Rabbi Kereminle güzel eyle sevindir kalbimi
Sen ki acizlere zayıflara ikram ve kerem eylersin
Sen bir avuç tohumda bir* ağaç saklarsın Cennetine al bitmeyen ikramına eristir beni
Kerem et sevabını çok eyle Ya Rakib Ömrümce seni anmak dilerim Lakin unuturum Kalbime zikrini yerleştir uyandır beni Ölüm anımı anarak yasamak isterim mecalim yetmez susarım Dualarımı katına eriştir Hesap günü seni razı etmeyi arzu ederim
sevabım yetmez korkarım Yaptıklarımı hayra eriştir iyilerle andır beni Ya Mücib! Arza hacet yok halim ayandır Söze gerek yok sessizligim sana beyandır
*Ya Vasi Varlık sensiz darlanır Ya Vedud Sen sevdiğin ve sevdirdiğin için bakar yüzler yüzlere Sen sevdiğin* için günes doğar günlere Sen sevdirdiğin için baharın gelir her yere Sen sevdiğin ve sevdirdiğin için kelamın deger dillere Ya Mecid! Yakınlığın ulviyetine engel değil ki akla hayale gelmez güzellikler bahşedersin Bana benden* yakın oldugunu her daim söylersin Ya Bais Zerrelerimi topla dağıldıklarında Hayat ver onlara ulaştır en sevdiklerimin yanına Ya Şehid Seni görür gibi yaşamak en güzel haldir Senin gören olduğunu görmek en güzel tecellidir Ya Hakk! Ancak sana yönelmek haktır Kıblenden saptırma beni sana edilen dualar kuluna haktır Mahrum bırakma beni Ancak senden dilemek* haktır Sahipsiz bırakma beni

*Ancak sana dayanmak kuluna haktır Çaresiz bırakma beni sana varan yollar kula haktır Yoldan çıkartma beni seni sevmek haktır Yetim bırakma beni Ya Rabbi hak ettiğimle değil lütfunla ağırla beni Ya Vekil Aczimi sana şefaatçi ederim Kudretini dayanağım eylerim Rahmetini sığınağım eylerim Ya Kaviyy Aczimi bilip dergahına geldim Iyyakanagbudü ve iyyakenestain Havl senindir kuvvet senin Kavi olan sensin ya Metin! Demir emrinle parçalanırken nefsime bırakma beni Dağlar sana boyun eğmişken şeytana kandırma beni* Dilim sana* yakarırken sen anla beni Ya Veliyy tevekkül ettim vekilim sensin iman ettim sahibimsin Sana sığındım sırdaşımsın Sana güvendim veliyyim sensin dostum sensin Sana tutunuyorum tüm varlığımla Kimsenin yere yıkmasına izin verme beni*Ya Hamid* hamd sanadır Diller hamdinle tatlanır Her nefes sana minnetle verilir ve alınır Sana sonsuz övgümü övüncüm eyle Minnetle ezdirme kalbimi Ya Muhsi Hadsiz acz ve zaaf içindeyim Düşmanlarım yaman incitenim sayısızdır şükrüm yetersiz arzularım hesapsızdır tüm Fıtratımla* yalvarıyor ve dualar ediyorum isteyenlerin ve istenenlerin sayısını bilen sensin Kalbime yoldaş eyle merhametini Ya Mübdi Sen ki her şeyi yaradansın Yaradışını yenileyen ve yeniden yaratacak olansın Sevabımı* rahmetine vesile kıl Elemimin lütfuna sebep kıl Günahımı affina bahane kıl Ya Muid

*Ten kafesinden çıkınca sana varır ruhlar Sende son bulur sonlar Ya Muhyi Çürüyüp toz olmuş kemiklerin hatırını yalnız sen sorarsın Ölmüşler ve unutmuşlara yalniz sen hayat bağışlarsın Ölümümü dirilişime baslangiç eyle Ya Mumit Ölüm uzak değil bedenden Faniyim fani olanı istemem Acizim aciz olanı istemem Ruhumu rahmana teslim eyledim ben Ölümüm son değil başlangıçtır bilirim Sonsuzluğa başlangıcını iman üzre eyle Ya Rabbi Ya Hayy Her diri senden alır dirliğini Ölüm bile senin ihya etmenle diridir Ölümümü ebedi hayata bahane eyle Ya Kayyum Yokluğa düşürme kalbimi yanında tut sevdiklerimi Unutuşlara gömme yüzümü nazarında tut güzelligimi*Ya Vacid Varlığını anlatmaya söz yetmez Varlığını anlamaya varlığım yetmez Varlık sana şükrandır Varlığının öncesi yok önceler seninle vardır Varlığına son yok sonralar seninle vardır Beni bensiz bırak beni sensiz bırakma Ya Macid İzzet sahiplerinin izzeti sana aittir Övülenlerin güzellikleri sana aittir İyilerin iyilikleri sana aittir Sevap sahiplerinin sevapları sana aittir Vereceklerine karşılık değildir* ibadetim
cennetine al beni Ya Vahid Kalbim ağlamaklıdır
Sen başkalarına koşturup yorma beni Ruhum
gidişinle yaralanır Sen ağlatma beni Kaygılarım korkularım dağlar kadar Sen yokluğa düşürüp unutma beni Sözüm kimseye geçmez kuvvetim kıl kadar Sen ki birsin boynu bükük çaresiz bırakma beni

 

murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 05-15-2018, 06:22   #2
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak mumsema.com
Esmaül Hüsna* duası Senai Demirci

*Ya Muktedir kudretine sınır çizilmez Senin kudretinde zor yoktur Sen ki kolayca yaratırsın
Toprakta bırakma beni Sen ki özenle yaratırsın
Unutma beni Ya Mukaddim Sen taktir edersin
Sen başını ve sonu bilirsin Ben sevdiklerimi sen var ettikten sonra sevdim Ben kendimi sen var ettikten sonra bildim Sen beni var olmamdan önce bilirdin
Uğradığım her yerde sen vardın Tanıdığım her alemi tanırdın Kalbime yar idin Ben* sevmeye geç kaldım Mukaddim sensin dilediğini üstün kılarsın
dilediğini öne alır dilediğini bırakırsın yaptıklarımı ve yapacaklarımı bagisla sensin Allah(cc)
Ya Muahhir! Zaman senindir izzet senindir
İrade senindir Hüküm senindir Hayat senindir
Takdir senindir Dilersen cezamı ver
Dilersen tövbe edeyim beni senden uzak etme
Rahmetinle gazabını ertele*Pişman olmama izin ver perişan etme Ya Evvel Senin varlığın evvelden evvel Senindir sırrını kavrayamadığım ezel Sen öncelerden de öncesin Senindir zaman sen öncesizsin Her şeyin aslı senin katındadır Her işin başı senin yanındadır Yokken sahip çıkarsın Benden önce beni anan sensin Önceleri yoktum sen var eyledin Sonraları unutulucam sen an beni Ya Ahir Senin nihayetin yok Her şeyin sonu senin yanında Her sonuç senin lütfunda Seninle sona erer hasretlerim Sende son bulur beklemelerim Seninle güzelleşir sonum sendendir umutlarım Seninle sonsuzlaşır zaman Seninle gelir yarınlar seninle var olur sonralar Senin lütfunla Bugün var yarın yokum Sonumu sonsuzluk eyle akibetimi hayr eyle kabrimi gülizar eyle Ecel geldiginde müjdeni söyle

*Ya Zahir kudrette rahmette sensin Sen olmasan ışık kör kalır Seni yaşamakla güzelleştir halimi
Zuhuruna şahit eyle beni Seni anlatan kelimeler* bitmiyor Ayetlerine şahit yaz beni Gözlerim görmeye yetmiyor Kalbimde görünür eyle kendini
Ya Batın Sen herkese gizlisin Hiçbir sey sana gizli kalamaz Dipsiz kuyular derin kurutulmuşluklar
Uçsuz bucaksız ufuklar Işığın erişemediği derinlikler sana ayandır Kalbimin sızıları ruhumun arzuları aklımın sırları sana aşikardır Sen hiçbir tasavvurun erişemeyeceği gizliliktesin Aklımı hikmetinin inceliklerine aşina eyle Sırlarını en tatlı heyecanım eyle Sen ki irade ve hikmetinle her şeydesin Nefsimi iradene ram eyle Sen ki hükmedersin Kalbimi en güzel hallerle hallendir
Varlık senindir izzet ve azametinle Sırları aç perdeleri indir*Ya Vali Nefsimi sınayan Ömrümü eksiltip artıransın Ömür senindir Malımı azaltıp çogaltansın Eldekiler senindir Sen dilemedikçe dileyemem Dilediğim sensin Sen ki kainata zerre zerre hükmedersin Kalbimi kalp eyle dininde sabit kıl Sen her ana her ihtiyaca kafisin Fakrıma medet eyle katında sefaatçi kıl Ya Müteali* Sen yücelerden yücesin ulviler ulvisisin kainat seni heceler iyiliksin Ufuklarin sahibisin Sen her kusurdan müberra, her noktadan paksın Her kusurum senin kemalini anlamam içindir Kusurumu kemaline erişme vesilesi kıl Sen Mütealsin Her seyin üzerinde her yüceligin ötesinde Her eksiklikten münezzehsin
Fakrim senin rahmetini tatmam içindir Fakrimi rahmetine yetişme vesilesi kil

*Müteal sensin sonsuz aczimi kudretine sığınma vesilesi eyle Müteal sensin, ilah sensin, Rab sensin
Kullugumu rızanı kazanma vesilesi eyle Ya Berr Yoktum var eyledin insan eyledin bilmediğimi bilir eyledin inanmayanı* inananlardan eyledin Kimsesizi dostun eyledin Yetimdim rahmetine çağırdın Hatalıyım pişmanım iyilik et kapına çağır beni Yüzüm yok dergahına al beni Günahım çok* utanıyorum Iyilik et gufranına boğ beni Senden iyilik istemeye ne hacet Vermek istemeseydin istemeyi vermezdin ki Ben sustum Ya Rab sen söyle iyiligimi Ya Tevvab kapına geldim
Edemediğim tövbeler için sana tövbe ediyorum
dergahına vardım senden özür diliyorum
Sana dönüyorum çünkü gidecek kapı bilmiyorum
*Rabbim buyuruyorsunki Allah(cc)’in kabulünü vaat ettiği tövbe O kimselerin tövbesidir ki cahillikle bir suç islerler ve çabuk tövbe ederler”cahillik ettimse tövbe Ya Rab Sen tövbe edenleri seversin
Ya Müntekim Sen ki isyana ve inkara pek siddetle karşılık verirsin intikamin haktır sen mazlumları işitir ezilenleri görürsün Cehennemin haktır senin
dilediğine rahmet eyler dilediğine azab edersin
Adaletin haktır senin Nefsimi isyandan uzak tut
Nefsime bırakma beni Kalbimi isyandan uzak tut
En güzel hale eyle kalbimi Zalimden ve zulümden uzak tut Adaletine razı eyle beni Rahmetini ver gazabından uzak tut Lütfuna muhatap eyle beni
Ya Afüvv Sen affedicisin affetmeyi seversin
merhametli nazarın günahları süpürür Sen affet
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-15-2018, 06:22   #3
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak mumsema.com
Esmaül Hüsna* duası Senai Demirci

*Senin gölgende günah defterleri yanıp kül olur
Sen affetmeyi seversin Günahımı affed
Sen nezaketle affed sil günahlarımı mahcup etme beni Hatalıyım kusurluyum isyanim çoktur utanıyorum Aldandım affını umuyorum Ya Rauf
Yoklugumu var eyleyensin Sen şefkatlilerin en şefkatlisisin Cemalinle iltifat et refetinle muamele et* Ya Malikü’lmülk Mülk senindir Senindir mülk dilediğini mülküne dahil edersin Bedenim senin mülkündendir Hücre hücre tek sahibimsin Kalbim senindir tek sahibim sensin Sözüm senindir Ruhum senindir Hayatımda ölümünde senindir*
Yokluğumda da varlığımdada tek sahibimsin
Mülkünün haricinde yer yok ki çıkayım
Başka kapı yok ki çalayım yanına al beni
*Ya Zü’l-celal Ve’l-ikram! Keremin öyle bol ki
Bir çiçeğin güzelliğinde baharın ihtişamını gizlersin
Lütfun öyle çok ki senin Bir damla suya bin hayat bahşedersin Lütfunu ihtişamla açık edersin
Görünmen öyle açık ki senin Zuhurunun siddetini gözlerden gizlersin Cemalini kereminle gösterirsin
Sen ki en sevgilini(asv) elçi eylersin En sevgilini en sevgili eyle bana Karanlıklarımı dağıt nur eyle beni
Ya Muksit! Hak senin* katındadır Her muhtaca payını veren senin adaletindir Payıma düşene razı eyle beni Fazlından fazla fazla ver bana

*Ya Cami Sen ki ibrahim’in(as) kuşlarını dağ başlarından toplayansın Az olan sevaplarımı* topla hesap gününde iyilik senin katındadır Yetersiz olan iyiliklerimi topla hesap gününde Yokluğu varlığa şebnem eyleyensin Kerem et beni ve kardeşlerimi cem eyle iyiler meclisine kat Ya Ganiyy Öyle Ganiyysin ki lütfunu hak etmek gerekmez
Elim istediklerime yetişmiyor kalbimin emelleri* bitmiyor Hayallerime kainat dar geliyor istesem ancak senden isterim iyyakenestain iyyakenastain
Ya Mugni zenginlikler ikramındır Elimizde olanlar değil sadece elimizdekiler senin ihsanındır
Sahip olduklarımız değil tüm varlığımız senin ikramındır senden başkalarına el açtırma beni
Yalnız sana karşı fakir olanlardan eyle beni
*Fakirlikden azad eyle nefsimi Neyim varsa senden bilenlerden eyle beni Kainata dilenci eyleme kalbimi Senin nazlı bir misafirin olarak ağırla iki dünyada beni Ya Mani Sen mani olursan kimse manileri kaldıramaz Sen engelleri kaldırırsan hiçbir şey engel olamaz Hakim sensin Zarar da fayda da senin iznindedir Zarara izin vermen hikmetledir
İyilik senden kötülük nefsimdendir sen iyileştir beni Zarar da görünse faydadır taktir ettiğin Kendime faydam yok zarardan kurtar beni Ya Nafi Yoku var edensin Kömürü elmasa çevirensin Vicdanıma sakladığın sır* Adem’in(as) pişmanlığını açık eden dua gibi Kalbime koydugun muhabbet ibrahim’e(as) ateşi serin eyleyen sır gibi Bana bahşettiğin hayat öyle bir Kevser ki isa’nın(as) ölüleri dirilten dokunuşu gibi

*Tenime verdiğin afiyet öyle bir merhem ki Eyyub’un(as) yaraları iyileştiren devası gibi Gözlerime değen nazarın öyle bir ışık ki
Yunus’u(as) karanlıktan çıkaran nuru gibi
Yüzüme tebessümü koyan yaradışın öyle güzel ki
Yusuf’u(as) yüzüne tutulan ahime gibi Bana vaat ettiğin cennet öyle bir müjde ki hz Muhammed’in canlar okşayan tebessümü gibi Her hayr senin elindendir katında hayra eriştir beni Her menfaat senin taktirindedir rahmetinden menfaatlendir beni
Her fayda senin izninledir lütfundan faydalandır beni Sensiz benden bana çare yok bana iyiliğin gerek Sensiz kimseden kimseye fayda yok bana kalbi selim gerek *Ya Nur Sen varlık aleminin nurusun Sendendir çehrelerden parlayan nur Sendendir göze bakış veren sır Sendendir gönle neşe veren sürur Seninle nurlanır kalbim seninle aydınlanır aklım Nurunu yagdir bana Ya Hadi kalplerimize Hak vicdanımıza Hakkı aşina eyleyen inayetini kâr eyle bana hidayetini yar eyle bana Yolunu yol eyle bana lütfunu bol eyle bana Ya Bedi Hiçligi varlıkla taçlandıransın Varlığı yoktan süsleyensin Sen ki* eşsiz güzellikte yaratırsın Eşsiz yakınlığına al beni Sen ki her isi özen ve incelikle tamamlarsın İnceden inceye sev beni Ya Baki Ne zaman lezzet alsam Lezzetleri daim eyleyensin Ne zaman kavuşsam Kavuşmaları sahici eyleyensin
Ne kadar çok sevdam varsa Kalbime ebedi sevdalar düşürensin Ömrüm kısa elim yetişmiyor Baki olan ancak sensin Beka bahşet imanıma

Ya Varis Yitirdiklerim senin katındadır Bitirdiklerim senin yanındadır Unuttuklarim senin hatırındadır
Gidene de kalana da Varis sensin Ebedi kavuşmalar ver bana Ya Reşid Ya Rab sensin mürşit Yönümü sana çevir yolumu sana getir
Ya Sabur Eyyub’a(as) sabrı öğrettin
Eyyub’a(as) sabrı sen verdin Sen ki sabrı için Eyyub’a(as) översin Sensin Sabur asıl sabreden sensin Sabredersin ki cezalandırmak ta acelen yok
Sabrın var ki pişmanlara mühletin çok
Sabrın öyle ki sabretmeyenlere bile sabırsızlığın yok Sen ki bütün sabredenlerin sabır sebebisin
Muhabbetine mahzar olanlardan* eyle beni
~ AMIN ~
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-15-2018, 06:23   #4
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

KANIN DAMARLARDAKİ YOLCULUĞU

Vücudumuzu kaplayan mucizevi ağlardan biride kan damarlarıdır sinir ağı gibi vücudun her noktasını dolaşır. damarlarımız uzun bir alana yayılsalar toplam uzunlukları 100 bin kilometre olur. vücudun her yerini kaplar en ufak çizikte kan damarları her yeri sarar. Kan damarlarıyla hücrelerin ihtiyacı besinler taşınır. Hücrelerin çalışması için oksijen damarlardaki kanla* hücrelere ulaşır. Oksijen, yağ, amino asitler kanda ilerler ve hücrede boşaltılır bu sistem hatasızdır Her madde hücreye doğru zaman ve miktarda ulaşır. hücreye oksijen yerine yağ gitseydi, hücre ölürdü Ancak hata olmaz. Çünkü* Yaratıcımız Allah kusursuzca yaratan ve hizmetimize verendir

MİDENİZ YİYECEKLERİ NASIL SİNDİRİR?

nefes almak, yüzmek*günlük hayatın parçasıdır. Ancak bunları düşünmeyiz. Vücudumuzda enerjiye ihtiyaç vardır. enerjiyi besinlerden alırız vücudun ihtiyacı besinler kanda dolaşan küçük, parçalar olmalıdır. Aksi takdirde hücreye girmez. yediğimiz yiyecekler kocamandır* yediğimiz yiyecekler için makinaya ihtiyaç vardır. buna *öğütücü denilebilir. vücuddaki öğütücü makine sindirim sistemidir* eksiksizce çalıştığı için besinleri sindiririz. Sindirim sisteminin parçalarının uyumludur yoksa sistem çalışmaz.Uzaktan kumandalı araba; tekerlek kumanda* motordan oluşur. Sindirim sisteminde parçalar vardır. mide, yemek borusu,, gibi çeşitli uzaktan kumandalı araba antensiz* ve tekerleksiz hareket edemez her parçası birarada olduğu takdirde çalışır. sindirim sistemi için de aynı şey geçerlidir. *Yemek borusu olmadan midenin anlamı yoktur. yiyecekleri mideye taşıyan yemek borusudur. mide olmadan bağırsak işe yaramaz* midede sindirilen besinler bağırsaklara geçerek hücrelerimize ulaştırılır herşeyin yaratıcısı olan Rabbimiz, bize kusursuz bir sistem yaratmıştır. Rabbimizden başka ilah yoktur ayette* buyrulmaktadır: Sizin ilahınız yalnızca Allah`tır O`nun ilimi herşeyi kuşatmıştır." (Taha Suresi)

Dilinizin Arkasında Yararlı Bakteriler Yaşıyor

Bakteriler zararlıdır zarardan korunmak için* temizliğe dikkat edilmelidir Ancak zararlı bakterilerin yanı sıra yararlı bakterilerde vardır Dilinizin arkasındaki bakterilerin görevi midenizdeki zararlı mikropları öldürmektir.* bakteriler, yediğiniz yeşil yapraklı besinleri ve nitrat" adlı maddeyi dilinizin arkasında "nitrit maddesine dönüştürürler. ağzınızdaki tükürük, nitritle birleşince mikrop öldürücü bir maddeye dönüşür. dil arkasındaki bakteriler sayesinde ağızda mikrop öldürücü bir madde oluşur. mikrop öldürücü madde üreten iyi bakteriler sayesinde birçok hastalıktan korunursunuz. Bu iyi bakteriler vücudumuzu en güzel şekilde yaratan Rabbimizin şefkat göstergesidir. Allah bize güzellik ve nimetler vermiştir ayetinde buyuruyor* Allah`ın nimetini saymaya kalksanız, onu* sayamazsınız Allah, bağışlayan ve, esirgeyendir. (Nahl Suresi)

YİYECEKLERİN VÜCUTTAKİ YOLCULUĞU

*Vücudumuzun çalışması için* enerjiyi* yiyecek ve içeceklerden sağlarız. yiyeceğin kullanılabilecek hale gelmesi için sindirilmesi gerekir. besinler sindirildikten sonra vücut hücreleri onları kullanır. şeker, hücrelere yakıt sağlar ve enerji artar, protein hücrelerinizin gelişmesi vücudunuzun büyümesi anlamına gelir. Doğduğunuzda yaklaşık 3 kilogramdınız. 10 yaşındayken 35, 15 yaşındayken 50, 25 yaşında 60 kilo olacaksınız. kilo farkının besinlerin vücuda katılmasıdır. besinler size* enerji sağlar, et ve kemik oluşturur. İşe yaramayan kısımlar vücuttan atılır. bütün bu işlemler sindirim sisteminde gerçekleşir. Mide, bağırsaklar, pankreas sindirimde rol alırlar.*Sindirim sisteminin çalışması, petrol rafinelerinin çalışma prensibine benzer. Rafinerilere hammadde olarak gelen petrol, makinelerce işler* hale getirilir. Midemize yediğimiz besinler hammadde olarak girer ve vücudun kullanabileceği hale gelecek işlemlerden geçirilir. Mide ve bağırsaklarda parçalanan besinler hücrelere besin olur ve kan damarları yoluyla ihtiyaç* bölgelerine* ilerler. Petrol rafinerilerinde nasıl tek bir madde işlenerek başka ürünlere; benzin ve lastiğe dönüştürülüyorsa, yiyeceklerin içindeki besin de midede yağ, şeker ve karbonhidrata bölünür Ancak midede gerçekleşen olaylar, bir rafineridekinden çok daha detaylıdır. Üstelik bütün olaylar dev bir fabrikada değil, vücudunuzdaki küçük bir alanda gerçekleşir.
*Vücuddaki sindirim yolu toplam 10 metredir Buda insan boyunun 6-7 katı* bir uzunluktur böyle bir uzunluğun bedenimize sığdırılması olağanüstü bir durumdur. Bu kadar uzun bir kanal bedenimize nasıl yerleştirilmiştir vücudumuz çok özel bir tasarımla yaratılmıştır sindirim kanalı, vücudumuza kıvrımlarla yerleştirildiği için çok uzun olmasına rağmen çok az bir alana sığmaktadır. Bu özel tasarım herşeyi yaratan Rabbimizin kusursuz tasarımıdır. Sindirim sistemi Allah`ın vücudumuzda yarattığı harikalıklardan yalnızca bir tanesidir.

BEYNİMİZ NASIL ÇALIŞIR?

yap-boz parçalarını dağıtın ve bunların bilgi* olduğunu farz edin. bazı parçalar ışık, bazı parçalar renk, olsun. Şimdi parçaları birleştirin Sizin uzun uzun düşünerek yaptığınız bu işlemi Allah`ın ilhamıyla hareket eden beyniniz saniyede yüzlerce kere yapar. Beyin göz burun ve kulakdan, deriden, ağızdan gelen bilgileri toplayarak bir anlam ortaya çıkarır. Bunu yapan beyninizdeki 100 milyar sinir hücresidir. hücreler elmanın rengini görmenizi, en yakın arkadaşınızın sesini tanımanızı ve koku almanızı sağlar. mükemmel dünyayı yaratan çok üstün başka bir güç sahibi vardır yegane güç sahibi Allah`tır. Herşeyin sahibi Allah, herşeyi kusursuzca yaratmış bize hayat sunmaktadır. Bize düşen Rabbimize şükretmektir. Allah, Kuran`da gözlerimizi ve kulaklarımızı örnek vererek buna şükretmemiz gerektiğini bildirmiştir: O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri inşa edendir; ne az şükrediyorsunuz. (Müminun Suresi, 78)
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-05-2018, 21:44   #5
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
BİTKİLERDEKİ* MUCİZE

Bir meyve ağacında, bir bitkide, insanoğlunun teknoloji ile ulaşamayacağı kadar yüksek bir akıl,* ve teknoloji vardır. Bir tohumun bitkiyle ilgili herşeyi, şeklini, yapısını, yapraklarının özelliklerini, renklerini sayısını, meyvelerin tüm özelliklerini ve yapısını içermesi hayranlık uyandırıcıdır.*Tat ve kokulardaki çeşitliliğin yanısıra meyveler estetik olarak birer mucizedir. İnsanın damak zevkine uygun oluşları, içerdikleri vitaminler ile insan bedeninin ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri meyvelerde yaratılış hikmetlerinden sadece birkaçıdır. Kendine has bir lezzete ve kokuya sahip olan her meyve* son derece estetik bir görünüme ve çekici renklere sahiptir.*

Birçok insanın yalnızca meyve kabuğu olarak değerlendirdiği mandalina, portakal* muz gibi meyvelerin "ambalaj"ları son derece güzel ve soyulması kolay özelliklere sahiptir Meyvelerin tadları ve kokuları dikkat çekicidir. Örneğin portakalın tadı son derece acı olabilirdi ya da bildiğimiz güzel tada sahip olurdu, ama çok kötü kokusu olabilirdi. Rengi çamur rengi olabilirdi. Oysa her meyve olabilecek en güzel tat ve kokuya sahiptir tat ve kokuları topraktan elde ettikleri maddelerle üretmektedirler. toprak tüm meyvelerden farklı bir kokuya sahiptir, tadı* kötüdür. Ancak ağaç, çamur yığınından kendisine gerekli* maddeleri özümsemekte, bunları kimyasal işlemlerden geçirerek tat ve koku üretmektedir.*

hayranlık uyandıran başka bir mucize ise meyve ağaçlarının lezzet ve kokuyu nereden bildiğidir. koku" ve tat" gibi kavramlar insana aittir ağaç tat ya da kokuyu bilemez. Bunu bilmesi için, insanın sahip olduğu damak zevki, güzel koku gibi kavramlara sahip olması gerekir. İnsanın hangi karışımdan lezzet aldığını, hangi tadı beğendiğini, nasıl bir dil yapısına sahip olduğunu öğrenmesi gerekir. Bunları öğrendikten sonra çamurların içinden topladığı maddelerle mükemmel bir kimya olayı gerçekleştirecektir.*Ağacın kusursuz yeteneği yalnızca koku, tat renkle sınırlı değildir. tahta parçası görünümlü ağaçlar, insan vücudunun hangi vitaminlere ihtiyaç duyduğunu bilir ve onları ürettiği meyvenin içine koyar mevsimlere göre ayarlar:

Kış aylarında ürün veren; portakal, mandalina, greyfurt türleri, yaz meyvelerine göre çok daha fazla C vitamini içerir. Amaç, kışın soğuğuna karşı insanın ihtiyacı olan C vitamini açığını kapatmaktır.*Ağacın yaptıklarını ve ağacın ürettiği tadı üretmek mümkün değildir; dünyada topraktan meyve çıkaran bir makina* icat edilememiştir. teknoloji ile elde edececeğimiz tek şey kokudur.* laboratuvarda meyvenin kokusuna ulaşabiliriz.* parfümler bu şekilde elde edilir. Ancak parfümler tümüyle yapay değildir tüm parfümler* güzel* bitkilerin özlerinden yapılır. İnsan elindeki tüm akıl ve teknolojiye karşın, bitki ya da ağaçların sahip olduğu koku üretme yeteneğine sahip değildir. bir meyve ağacında ya da bitkide, insanoğlunun ulaşamayacağı kadar uyumlu yüksek bir akıl, bilgi ve teknoloji vardır.*

Ağaçları, mükemmel ve üstün bir akıl, sonsuz bilgi ve yetenek sahibi* Allah özel olarak tasarlamıştır. Ağaçların görevinden meyve sunmaktır ve bu zor işi Allah'ın yarattığı ilk andan bu yana büyük bir başarı ile yerine getirirler. Kötü* tadı olan, toprağın içinden dünyanın en lezzetli ve güzel kokulu yiyecekleri çıkarır. Çünkü Allah, ağaçları o iş için yaratmıştır. Allah ayetlerde* buyurmuştur:*Ölü bir ayettir; Biz onu dirilttik, ondan taneler çıkarttık, ondan yemektedirler. Biz, hurmalıklardan ve üzüm-bağlarından bahçeler kıldık içlerinde pınarlar fışkırttık. Onun ürünlerinden ve kendi ellerinin yaptıklarından yemeleri için. şükretmiyorlar mı? (Yasin Suresi, 33-35)
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-05-2018, 21:48   #6
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak kuraan mucizeleri android programı


Eşeyli Üreyen Bitkiler

Bitkinin çiçeğindeki erkek ve dişi üreme organları vasıtasıyla gerçekleşen üreme eşeyli üremedir Her çiçeğin şekli, rengi, içerdiği üreme hücreleri taç yaprakları gibi özellikleri bitki türleri arasında değişiklik gösterir. Yapılarındaki çeşitliliğe rağmen bütün çiçeklerin görevleri* aynıdır. Bu görevler; üreme hücrelerini üretmek, dağıtıma hazır hale getirmek ve üreme hücresinin döllenmesini gerçekleştirmektir. Çiçeklerin açmaya başladıkları dönemde ortaya çıkan polenler, bitkilerin erkek üreme hücreleridir Görevleri, kendi türlerinin çiçeklerindeki dişi organlara ulaşabilmek ve ait oldukları bitkinin neslinin devamını sağlamaktır.
Her bitkinin polenlerini göndermek için kendine özgü bir yöntemi ya da kullandığı mekanizması vardır. Bitkilerden kimileri böcekleri kullanır kimileriyse rüzgarın özelliklerinden faydalanır

Bitkilerin döllenmesinde kuşkusuz* en önemli nokta her bitkinin yalnız kendi türünden* bitkiyi dölleyebilmesidir. Ve doğru polenlerin doğru bitkiye gitmesi önemlidir.Peki,* bahar aylarında havada bu kadar çok çeşitte polen dolaşırken, nasıl olup döllenmede hiç karışıklık çıkmaz? Polenler uzun yolculuklara ve değişen şartlara nasıl dayanıklılık gösterir Bazı bitkiler cinsiyet ayrımı olmadan, tek bir cinsin belirli yollarla çoğalmasıyla soylarını devam ettirirler. Bu çoğalmaya eşeysiz üreme denir. Bu üremeden sonra ortaya çıkan* nesil kendisini meydana getiren neslin tıpatıp aynısıdır. Bitkilerdeki en bilinen eşeysiz üreme şekilleri tomurcuklanma ve parçalara ayrılmadır.

özel enzimlerin yardımıyla gerçekleşen üreme biçimi pek çok bitkide görülebilir.* çimenler ve çilekler "sürgün" denilen yatay uzantılarını kullanarak çoğalırlar. Patates toprağın altında yetişen bir bitki olarak, bu* açılan yeni gözelerden tomurcuklar vererek çoğalır. Bazı tür bitkilerde* yapraklarından bir bölümünün toprağa düşmesi, yeni bitkinin yetişmesi için yeterli olmaktadır.* phyllum adlı bitkinin üremesi yapraklarının ucunda gelişen tomurcuklar sayesindedir . tomurcuklar yere düşer düşmez, bağımsız birer bitki haline gelerek, büyümeye başlar Begonya gibi bazı bitkilerde de kopan yapraklar ıslak kuma yerleştirildiği zaman, küçük yaprakçıklar oluşur bu yaprakçıklar çok kısa* süre sonra ana bitkinin benzeri olan yeni bitkiyi oluşturmaya başlar

bir bitkinin parça atarak ya da tomurcuklanarak büyümesi için* ne gereklidir?* Bitkilerin genetiğine bakıldığında bu sorunun cevabı* verilecektir.
Bitkilerin* yapısal özellikleri hücrelerindeki DNA`larda şifrelenmiştir. her bir bitkinin nasıl çoğalacağı, nasıl nefes alacağı, besinini nasıl sağlayacağı, rengi, kokusu, tadı, içindeki şeker miktarı, üreme şekli ve birçok bilgi bitkinin istisnasız bütün hücrelerinde bulunmaktadır. Bitkinin köklerindeki hücreler yaprakların nasıl fotosentez yapacağının bilgisine sahiptir yaprakdaki hücreler köklerin topraktan suyu nasıl çekeceğini bilir bitkiden ayrılan her parçada, bitkinin tamamını oluşturan bir düzenlenme mevcuttur.

bitkinin tüm özellikleri bitkiyle ilgili tüm bilgiler, bitkiden kopan hücrede* bulunmaktadır.
bitkinin üremesi sistemin işlemesine bağlıdır. Düşen parçada genetik bilgi olmasa, bitki gelişemez. Genetik bilgilerde eksiklik olsa; çileğin rengi* içindeki şeker miktarı, kokusu çilek olamazdı. bitkinin her parçasına, bitkinin tamamını oluşturacak bilgiler eksiksice kim tarafından yerleştirmiştir bitkideki tüm bilgilerin eksiksizce* bütün hücrelerde aynı olması ihtimal hesaplarıyla, tesadüflerle elde edilemez. Bu işlemi gerçekleştiren, bitkinin kendisi* topraktaki mineraller olamaz.* bunların hepsi bitkiyi oluşturan sistemin parçasıdır. Nasıl ki fabrikadaki tüm robotlara aynı üretim bilgisini veren bir mühendis vardır ve bilgisayarların bilgiyi tek başına elde etmeleri mümkün değildir, aynı şekilde bitkilerde bilgiyi kendi kendine elde etmesi* mümkün değildir.

bitkilerin hücrelerine gerekli bilgileri yerleştiren, hiç kuşkusuz* her şeyi eksiksiz yaratan, her türlü yaratmadan haberdar olan Allah`tır. Allah ayetlerde buyurur O, biri diğeriyle `tam bir uyum* içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman olan Allahın yaratmasında çelişki ve uygunsuzluk* göremezsin.* göz gezdir; herhangi bir çatlaklık görüyor musun? gözünü iki kere gezdir; o göz* bulmaktan umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.
Görmedin mi, Allah, gökten su indirdi, yeryüzü yemyeşil donatıldı. Şüphesiz Allah, lütfedicidir, her şeyden haberdardır.

�BİR BİTKİ DOĞUYOR

Yeryüzündeki canlılığın devamında son derece önemli role sahip bitkiler, diğer canlılara kıyasla çok etkin üreme sistemlerine sahiptir hiç zorluk çekmeden çoğalırlar Bitkilerin üremesi bitki sapının kesilerek toprağa gömülmesi, bir böceğin çiçeğe konması yeterli olmaktadır. Bitkilerin üremeleri işlem olarak basit gibi görünmesine rağmen, içerik olarak oldukça komplekstir bu bilimi hayrete düşürmektedir. hücrelere* bilgiyi yerleştiren, ve her şeyi eksiksiz yaratan, Allah`tır.

�BİTKİLERİN DÜNYASI

Bitkilerin varlığı yeryüzü için vazgeçilmezdir. İnsan yaşamı için en önemli unsurlardır?" oksijen, su, besin gibi temel ihtiyaç maddelerinin dengesini sağlayan en önemli faktör yeşil bitkilerdir. ısı kontrolü gaz dengesi ve tüm canlılar için önem taşıyan başka dengeler tüm dengeleri sağlayan yeşil bitkilerdir. Yeşil bitkilerin faaliyetleri bunlarla sınırlı değildir. yeryüzündeki yaşamın ana enerji kaynağı Güneş`tir.* insan ve hayvanlar, güneş enerjisini doğrudan kullanamaz* güneş enerjisi ancak bitkilerin ürettiği besinler aracılığıyla, kullanılabilir enerji olarak insanlara ve hayvanlara ulaşır. Hücrelerimiz tarafından kullanılan enerji hammaddelerinin tümü, bitkiler aracılığıyla bize taşınan güneş enerjisidir. çayımızı yudumlarken aslında güneş enerjisi yudumlarız, ekmek yerken dişlerimizin arasında* güneş enerjisi vardır. Kaslarımızdaki kuvvetse güneş enerjisinden farklı* bir şey değildir.

Bitkiler güneş enerjisini bizim için bünyelerindeki moleküllere depolamışdır. Hayvanlar da bitkilerle beslenir ve güneş enerjisini kullanırlar.
Bitkilerin kendi besinlerini* üretebilmelerini ve diğer canlılardan ayrıcalıklı olmalarını sağlayan* hücrelerinde insan ve hayvan hücrelerinden farklı* güneş enerjisini doğrudan kullanabilen yapıların bulunmasıdır. Bitki hücreleri güneşten gelen enerjiyi, insanlar ve hayvanlar için enerjiye çevirirler besinlere enerjiyi depolarlar. Buna* fotosentez denir. fotosentez* için gerekli olan mekanizma, bitki yapraklarında bulunur. mineralleri ve su gibi maddeleri taşıyacak* taşıma sistemi bitkinin gövdesinde ve köklerinde mevcuttur. Üreme sistemi her bitki için özel olarak tasarlanmıştır.

kendi içlerinde kompleks yapıları vardır. mekanizmalar birbirlerine bağlı çalışır Biri olmadan diğerleri fonksiyonlarını yerine getiremez taşıma sistemi olmayan bir bitki* fotosentez yapamaz fotosentez yapması suyu taşıyacak kanalları yoktur. Bitki besin üretmeyi başarsa bile gövdeye taşıyamayacağından bir işe yaramayacak, ve* bitkideki sistemlerin kusursuzca işlemesi zorunludur. aksaklıklar ve eksiklik bitkinin işlevlerini yerine getirememesine neden olacak, bu da bitkinin ölümüyle ve türünün yok olmasıyla sonuçlanacaktır.yapılar son derece* kusursuzdur Yeryüzünde 500.000`den fazla bitki çeşidi bulunur bütün bu bitkiler özel tasarımlara* sistemlere sahiptir hepsinde* mükemmel sistemler bulunur

üreme sistemleri, savunma mekanizmaları, renk ve desence benzersiz bir çeşitlilik söz konusudur değişmeyen tek şey; bitkideki bütün parçaların bir anda ve eksiksizce* var olmasıdır motor dişlisinin eksik olması durumunda çalışamaz ise, bitkilerde de tek bir sistemin eksik olması veya parçalarının görevlerinden birini yerine getirmemesi* bitkinin ölümüne neden olur. "bitkilerdeki mükemmel sistemler nasıl ortaya çıktı Bitki mekanizmalarından en önemlisi ve en bilineni* fotosentez işleminin ve taşıma sistemleri nasıl ortaya çıktığını ağaçlar, çiçekler besin üretmek için, fotosentez gibi hala çözülememiş bir olayı gerçekleştirebilecek kadar mükemmel sistemleri bünyelerinde kendileri oluşturmuş olabilir mi?

Havadaki gazların içinden karbondioksiti besin yaparken kullanmak üzere bitkiler mi seçmiştir? Kullanacakları CO2 miktarını kendileri mi belirlemiştir? Fotosentez için maddeleri topraktan alabilmeleri için* kök sistemini bitkiler tasarlamış olabilir mi? Besin taşımada ayrı, su taşımada ayrı özellikte borular olacak şekilde taşıma sistemini bitkiler mi meydana getirmişdir?her sorunun cevabı aynı noktaya varacaktır. Bitkilerde tasarım vardır. tüm özellikleri akıl, bilgi, ölçme gibi kavramlar gerektirir ve bitkiler bunu* kendileri yapamazlar. bitkiler böyle bir bilince de sahip değildir bitkinin tek bir hücresi dahi incelendiğinde, evrimci mantık çökmektedir.

Bitkilerdeki her yapı özel* planlanmıştır, tasarlanmıştır. kusursuz planı yapan üstün bir Akıl vardır üstün aklın sahibi Alemlerin Rabbi* Allah, kusursuz yaratışının delillerini insanlara göstermektedir. Allah canlılardaki hakimiyetini ve benzersiz yaratışını ayette* bildirmektedir:
Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin Yaratandır... İşte Rabbiniz olan Allah budur. O`ndan başka ilah yoktur. Her şeyin Yaratıcısıdır, öyleyse O`na kulluk edin. O, her şeyin üstünde bir vekildir. (Enam Suresi)
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-05-2018, 21:50   #7
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
BİTKİLERDEKİ YARATILIŞ MUCİZESİ

Ağaç kabuğu kadar sert bir kabuk içinde bulunan tohumla, bir ağaç kabuğunun farkı nedir?
tohum ve, ağaç kabuğu insan için önemsiz detaylardır. Ve kimi insana göre, düşünülmesi gereken çok* önemli, başka şeyler vardır.
Çevresine yüzeysel bakarak hareket edenlerde bu mantık* yaygındır. insanlar için, ihtiyaçları karşılayacak kadar* bilmek yeterlidir. Bu sığ mantığa göre etraftaki her şey sıradandır, herşeyin* "bilinen", "alışılmış" bir açıklaması vardır. Sinek uçar çünkü kanatları vardır, ay zaten hep gökyüzündedir. Dünya uzaydan gelebilecek tehlikelerden korunmaktadır çünkü atmosfer vardır. Oksijen dengesi hiç bozulmaz . İnsan duyar, görür, koku alır…

dar mantığı bırakıp etrafındaki olaylara, her şeyle ilk* karşılaşan bir kimse gibi, görüşünü sınırlayan alışkanlık perdesini kaldırarak bakan , önünde çok geniş bir ufku görür. Neden, nasıl, niçin sorularını düşünmeye, etrafında olan bitenleri bu gözle incelemeye başlar. açıklamalar yetersizleşir canlıların sahip oldukları özelliklerde, her şeyde bir olağanüstülük olduğunu kavrar Düşünmeye başladıkça alışkanlık, yerini hayrete bırakır.* her şeyin sonsuz güç, bilgi ve akıla sahip Yaratıcı tarafından, üstün ve mükemmelce tasarlanıp, yaratıldığını görür. o andan itibaren bu insan, Alemlerin Rabbi* Allah`ın, yarattığı tüm canlılar üzerindeki kudret ve hakimiyetini görebilir.

Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah`ın yağdırdığı ve yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için* ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164)
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-05-2018, 21:51   #8
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
kaynak ensonhaber.com

Sherlock Holmes hayranı Abdülhamid

Sıkı bir polisiye roman okuru olan II. Abdülhamid’in Sherlock Holmes hayranı olduğunu ve yazarını İstanbul’da ağırladığını biliyor muydunuz… keskin zekasıyla dağılmak üzere olan Osmanlı imparatorluğunun ömrünü uzatan* Sultan Abdülhamid’in özel yaşamı da oldukça sıra dışıdır
Osmanlı’nın 34. padişahı*II. Abdülhamid, hayatının ve zamanının büyük bir bölümünü okumaya adamış bir kitap kurduydu. kargaşa ve İngiltere başta olmak üzere Batı ülkeleri* Abdülhamid hanı saraya hapsetmiş ve polisiyeye ilgisini çekmişti Yıldız Sarayı'ndaki dev kütüphanesini polisiye romanla dolduran padişah, hayranı olduğu Sherlock Holmes’u burada keşfetti.YILDIZ SARAYI’NDA BOŞ VAKİTLERİNDE POLİSİYE ROMAN OKURDU

25 yaşındayken amcası Abdülaziz’le Avrupa’ya giden II. Abdülhamid, Batı’nın kültür ve sanatını gözlemlemlemis Padişah olunca sarayda boş vakitlerini hobileriyle geçiriyordu. Özel atölyesinde en usta marangozlara taş çıkartacak* maharetle çalışıyor, çanak çömlek üretiyor, seramikle uğraşıyordu. hobilerinden en dikkat çekeni ‘’bu kadar kitabı nasıl okumuş?’’*diye hayret ettiren, binlerce polisiye romanıyla dolu kütüphanesiydi.
KİTAPLARI ÇEVİRTİR, KENDİNE OKUTTURURDU
Sıkı bir polisiye okuyucusu olan padişahın kütüphanesinde, yaklaşık 20 bin adet polisiye ve diğer türlerde kitap koleksiyonu vardı. kitapların el yazmalı özel olarak çevrilmiş olanları polisiyeydi Padişah çevrilen kitapları bazen kendi okur, bazen de okuttururdu.TAM BİR SHERLOCK HOLMES HAYRANIYDI

II. Abdülhamid’in polisiye romanlarındaki kahramanı, hepimizin yakından tanıdığı A.Conan Doyle’ün* Sherlock Holmes’uydu. Sherlock'un bütün kitaplarının çevirilerini Sultan II. Abdülhamid, Avrupa’da basılan bütün romanları herkesten önce okurdu.*Sherlock hikayelerinin etkisinde kalan padişah, hikâyeleri yayınlayan bütün gazete ve dergileri İstanbul’a getirtti.YAZARI İSTANBUL’A GETİRTİP, ELEŞTİRDİ II. Abdülhamid, yazar Doyle’ü İstanbul’a davet etti. Doyle ve eşine nişan taktı. yazarı eleştirdi Serlockun sadece hikâyelerini yazmasını istedi. romanlarını hikâyeler kadar başarılı bulmamıştı.

Padişah ile Doyle arasındaki diyalog şöyleydi sen
Roman yazma, hikâyelerin daha güzel; hikâye yazmaya devam et’’eleştiriye Doyle kızdı ve hatıralarında saraydan bahsetmedi* koca padişah ‘hayran’ olduğu Sherlock’u ayağına getirtmiş, nişanını da takmıştı. 1880 de II. Abdülhamid tarafından kurulan Türk tarihinin ilk organize İstihbarat teşkilatı ‘Yıldız İstihbarat Teşkilatı’nın kurulmasında* polisiye romanların ve Sherlock Holmes hikâyelerinin etkisi yadsınamaz.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-05-2018, 21:52   #9
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak blog.milliyet.com Mert Arslanoğlu

Hayvanların gözlerindeki yaratılış mucizesi

Tek bir sineğin gözü dahi evrim teorisini çürütmeye yeter. Sizin ilahınız yalnızca Allah’tır ki, O’nun dışında ilah yoktur. O, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır. (Taha Suresi, 98)
Kainattaki yaratılmış canlıların*gözlerini incelediğimizde çok özel, çok ince detaylarla bezenmiş iman hakikatleri ile karşılaşırız. 20. Yüzyılda*evrim teorisini ortaya atan Darwin* gerçeği görmüş ve*“gözleri düşünmek beni bu teoriden soğuttu”*diyerek, evrim teorisinin çaresizliğini itiraf etmişti…Tüm canlıların, tesadüflerle ve doğal etkenlerle ortaya çıktıklarını iddia eden evrim, canlıların gözlerindeki üstün tasarımlar karşısında çaresiz .

Balıklar su altındayken, kuşlarsa uçarken görebilmelerine imkan veren göz yapılarına sahiptir* canlıların da göz yapıları ihtiyaçlarına göre bir tasarıma sahiptir. Göz gibi karmaşık bir* yapının her canlıda farklı özelliklere kendiliğinden sahip olamayacağı açıktır. inceleyen akıl ve vicdanla düşünen her insan canlıların Allah tarafından yaratıldıklarını görecektir. Kuşlar insanlardan daha hızlı bir görüş gücüne sahiptir ve* geniş bir açıyı çok detaylı tarayabilirler. Bir kuş, insanın parça parça* algıladığı görüntüyü, tek bir bakışta bütün olarak görebilir. Bu, avlanmada avantajdır.*Bazı kuşların gözleri insanla kıyaslandığı zaman 6 kat uzağı görebilir.

İnsan için gözünü kırptığında ortaya çıkan anlık görüntü kayıpları çok önemli değildir. Ancak yüzlerce metre yükseklikte, büyük bir hızla uçan bir kuş için bu önemlidir* kuşlar göz kırparken zaman görüntüde kesinti olmaz. kuşun, göz kırpma zarı denilen üçüncü göz kapağı vardır. zar şeffaftır ve gözün bir yanından diğer yanına* hareket eder.* kuşlar gözlerini tamamiyle kapamadan gözlerini kırpabilir Suya dalan kuşlarda* bu zar, dalgıç gözlüğü görevini görür ve göze zarar gelmesini engeller.devenin gözleri de, ihtiyacı olan korumayı sağlayacak özelliktedir. Gözlerin etrafındaki sert kemikler darbelere karşı koruma sağlar güneş ışınlarına karşı gözü muhafaza eder Son derece şiddetli kum fırtınaları bile devenin gözlerine zarar vermez.*Çünkü*kirpikleri birbiri içine geçebilen bir yapıya sahiptir tehlike anında otomatik* kapanır.* hayvanın gözüne en ufak bir toz dahi giremez.

Balıkların gözleri* dünyaya şeffaf bir örtü arkasından bakar. Bu perde dalgıçların sualtı gözlüklerini andırır. Küresel ve sert göz yapıları yakın plandaki cisimleri görmeye ayarlıdır. Balığın gözünün küresel olmasının* nedeni ise ışığın sudaki kırılmasıdır. Göz, suyla aynı yoğunluğa sahip bir sıvı ile dolu olduğundan dışardaki görüntüler göze yansırken kırılma gerçekleşmez. göz merceği dışarıdaki cismin görüntüsünü retina üzerine odaklar ve balık insanın aksine suyun içinde son derece net görür.Kainattaki tüm canlılarda Rabbimizin sonsuz sanatı tecelli etmektedir, kullara düşen bu iman hakikatleri üzerinde düşünüp saygıyla ve şükürle secdeye gitmektir.

Kaynak birdamlasuyum.tr.gg

Hayvanların ilginç özellikleri

Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.

Çekirgenin kulağı dizindedir.

Kuşlara elektrik çarpmaz; çünkü elektrik onların tüyünden geçemez.

Sinekkuşları, saniyede tam 60 kere kanat çırpar.

Kırkayakların hiçbir türünde kırk* ayak bulunmaz.

Kelebekler ayaklarıyla tat alırlar.

Dünyanın bilinen tek zehirli kuşu Pitohui'dir.*

Bir kelebeğin gözünde 5000 mercek ve 50.000 sinir bulunmaktadır.*

Güney Kutbu Balıkçılı, diğer bir adı ile İmparator Penguen 260 metre derinliğe kadar dalıp, suyun altında havasız 20 dakika kalabilen tek kuş türüdür.

Devekuşu ayağında iki parmağı olan tek kuştur.*

Anemon, okyanus yüzeyinin 1,5 Km altında yaşayabilen bir derin deniz canlısıdır.*

Anadolu yaban koyunu* dünyadaki beş yaban koyun türünden biri olan Asya Muflonu'nun bir alt türüdür.*

Deniz iguanası, Galapagos Adaları civarında yaşayan ve denizin 15 metre kadar derinliklerine dalabilen tek kertenkele türüdür*

Jaguarlar dünyanın 3. büyük kedi ailesini oluşturmaktadır. Sadece yeni dünya da güney Arizona dan kuzey Arjantine kadar olan bölgede yaşarlar.*

Megapod kuşu, kuluçkaya yatmayan tek kuş türüdür.*

Kuzey Avustralya'da yaşayan bir deniz anası türü olan Chironex fleckeri, dünyanın en zehirli canlı listesinde ilk sıralarda yer almaktadır.*

Böyü türü örümcekler saatte 1,5 Km hızla koşabilir.*

Kedilerde iç kulak odacığı geniştir ve ses burda yankılanarak algılanır. Bu yüzden kediler insanların hissedemediği sesleride algılarlar*

Develer 15 dakika içinde 200 litre su içebiliyor.*

Devekuşları korktuklarından değil, sesleri dinleyebilmek için kafalarını toprağa gömerler.*

Plati türü balıklar ortamda hiç erkek yoksa cinsiyet değiştirebilir.*

Lepistes türü balıklar bir kez çiftleşme sonrasında 2 veya 3 kez yavru doğurabilir.*

Kuzey sumrusu, yaklaşık 40 bin kilometre ile en uzun göç yolculuğu yapan kuştur.*

Filler hortumlarında 4 litre suyu tutabilir.*

Geko türü kertenkeleler, ayak parmaklarının emme özelliği sayesinde cam gibi dümdüz zeminlere bile rahatlıkla tırmanabilir.*

Quetzal türü kuşlar, yaklaşık 1 m.'yi bulan parlak yeşil renkli kuyruğa sahiptir.*

İsli deniz kırlangıçları (Sooty Terns)hiç durmadan beş yıl uçabilirler.*

Leoparlar, güçlü boyun kasları sayesinde avlarını yüksek ağaçlar üzerine taşıyabilirler. Bu sayede avını aslan, sırtlan gibi ortakçılardan koruyabilirler.*

Akbabaların mide sıvısı çok yüksek derecede asidik olduğundan çürümüş ve kokuşmuş etleri yeseler dahi zehirlenmezler.*

Yeşil anakonda, 225 kg ağırlığı ve 8,5 metreyi bulabilen boyu ile dünyanın bilinen en ağır yılanıdır.*

Yalnız Brezilya'da* Grande adasında yaşayan Bothrops türü yılanlar Güney Amerikanın bilinen tüm zehirli yılanları içinde zehiri en kısa sürede etkileyen yılan türüdür

Bukalemunların tek başına diğerinden bağımsız olarak hareket edebilen gözleri 180 derecelik bir açıyla öne, arkaya ya da tam aşağıya bakacak şekilde dönebiliyor.*

Speedy gonzales Çöl faresi ortamın ısısı 28 derecenin üzerine çıktığında metabolizmalarını yavaşlatırlar. günün büyük bir bölümünü uyuyarak geçirirler.*

Brine karideslerinin yumurtaları kurutulduktan sonra dahi, tuzlu suda canlandırılabilir.*

Toprak solucanlari dondurulduktan sonra, oda ısısında tekrar hayata döndürülebilir.*

Bir mayıs sineğinin ömrü sadece birkaç saattir.*

Zürafaların ses telleri yoktur*

Anne Tarantula'lar yavrularına zehiri verdikten sonra ölürler*

Bir çift sineğin sadece nisan-mayıs aylarında bıraktıkları yumurtaların tamamından sinek çıksa idi, dünyayı 14 metre kalınlığında bir sinek tabakası kaplardı*

En zehirli hayvanın altın kurbağa olduğunu biliyor muydunuz?*

Karınca deliklerinin girişi her zaman kuzey"e bakar*

Timsahların ağızlarını açma güçleri kapama güçlerinden daha azdır*

Deve kuşlarının gözleri beyinlerinden büyüktür*

Angora tavşanından bir yılda elde edilen yün miktarı, vücut ağırlığına göre kıyaslandığında koyundan sekiz kat daha fazladır.*

Kargalar ortalama 120 yıl yaşarlar*

Devekuşları -45 derece ısıda yaşayabileceği gibi + 56 derece sıcaklıktada yaşayabilir.*

Devekuşu derisi, timsah ve yılandan sonra en dayanıklı deridir.*

Atlar ve fareler kusamazlar.*

Mavi yunusların kalbi dakikada sadece dokuz kere atar.*

Fare bir deveden bile daha fazla süre susuz kalabilir.*

Bir istakoz 7 senede ancak yarım kilo alabilir.*

Timsahlar derine batabilmek için taş yutarlar.*

En hızlı balık yelken balığıdır. Hızı saatte 109 km'ye ulaşabilir.*

Suaygırları ağızlarını 120 cm açabilirler.*

İnsanları parmak izinden, köpekleri ise burun izinden tanımak mümkündür.*

Hayvanlar aleminde sadece domuzlar güneşten yanabilir.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-13-2018, 22:19   #10
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak vehbi tülek.com

1001 OSMANLI HİKAYESİ

EZAN OKUYAN AĞAÇ

Sultan II. Bayezid Han zamanında Draç kalesinin Venedikli muhafızları endişe içerisindeydiler. Osmanlı Sancakbeyi Evrenosoğlu İsazade Mehmed Beyin akıncıları yaklaşıyordu Venedik için bu kale önemliydi. kaybederlerse, Arnavutluk’tan defedilecek Akdeniz’den silinecekerdi. Akıncılar beklenirken, kale içindeki Öğürdürce kilisesinden yanık bir ses duyuldu. Askerler yüzlerini oraya çevirdiler ve dikkat kesildiler. Çünkü ezan okunuyordu. Ezan sesi, kilisedeki servi ağacından gelmekteydi ve gizlenmiş bir Müslüman vardı. Ama Askerler, ağacı kılıçlarıyla budamalarına, rağmen kimseyi bulamadılar. Ve geri döndüler. ama, bozuk moralleri sıfıra inmişdi görünmeyen bir kaynaktan gelen ezan sesini, kendi lehlerine bir ilahi işaret olarak yorumlayamazlardı. kaleyi ellerinde tutamadılar Osmanlı akıncılarına dayanamayan Draç kalesi 13 Ağustos 1502 de fethedildi

Kaynak vehbi tülek.com

1001 OSMANLI HİKAYESİ

ŞEREF NİŞANI OLACAK ÇAMUR

Eylül 1902’de İran Şahı Kaçar Han, İstanbul’a ziyarette bulunmuştu. Sultanı Abdülhamid onun ikamesi için Şale köşkünü inşa ettirdi İran tahtında, 1794’den beri Oğuz kolu Kaçar hanedanı vardı Hanlık Türklüğü ile gurur duyuyor, Osmanlıları kardeş biliyordu. Misafir hükümdar, Edirnede Osmanlı geçit töreninde bulundu. Birliklerin geçeceği yolda su birikintisi vardı. Topçu kumandanı Şükrü Paşa atını sürerek geldi selam verdi sahra bataryalarının etrafa çamur sıçratma ihtimali vardır. geçidi daha muhafazalı bir yerden temaşa buyurma nızı istirham ederim diyince Şah atını sürüp yol kenarına geldi ve maiyetine şöyle dedi:“İslam’ın şan ve şevketini Viyana kapılarına kadar götüren ve ilan eden kahraman Osmanlı ordusunun atından sıçrayacak çamuru ben, dünyanın en şerefli nişanı olarak iftiharla göğsümde taşırım cevabını verdi


AZİZ MAHMUD HÜDAYİ HAZRETLERİ VE KAYSERİLİ HALİL PAŞA

1600 de Sultan I. Ahmedin yaşını küçük bilen âsiler ve valiler devlete isyan etmiş, Anadolu’da huzur kalmamıştı. Padişah, Üsküdar’daki Aziz Mahmud Hüdayi hazretlerini edip himmet ve dua istiyordu. Padişahın bu zata muhabbeti sebebiyle bir çok asker ve erkan ona talebe olmuştu. Bunlardan biri de Yeniçeri Ağası Kayserili Halil Ağa idi. Halil Ağa, Anadolu’da isyan çıkaran Celalilerden, Canbolatoğlu üzerine gönderildi Onu çok seven hocası Aziz Hüdayi hazretleri, bir mektupta müridine sesleniyordu mektup Halil Ağa’ya ulaştığında seferin serdarı Kuyucu Murad Paşa, ya iletildi ve eşkıyaya karşı hücuma kalkıp darmadağın edildi Daha sonra Calalilerin elindeki Haleb kalesi muhasara edildi. yine Aziz Hüdayi hazretlerinden askeri teşvik eden bir mektub geldi. Osmanlı askeri kaleyi zaptedip eşkıyayı ortadan kaldırdı. Halil Ağa Paşalığa terfi ederek Kaptan-ı Deryalığa getirildi.

Her sefere çıkışında hocasını ziyaret eder dualarını alırdı. Malta seferinde yine hocasından mektup geldi ve ganimetlerle geri döndü. Daha sonra Sadrazamlığa getirilen Paşa, İran seferine serdar tayin edildi. Yine Aziz Hüdayi hazretlerinin elini öpüp dualarını aldı. Onunla beraber vezirler, paşalar ve ağalar mübarek zatın dualarını aldı Hüdayi hazretleri, tam ata bineceği sırada Halil Paşa’ya, hırkasını giydirdi. Bu seferden de Osmanlı büyük bir zaferle döndü., evliyanın duasına mazhar olundu*Halil Paşa 1628’de hocasının deraghında sade bir hayat sürdü. Ertesi sene vefat etti ve hocasının türbesinin yanına defnedildi.

DÖRTYÜZ KESE ALTIN

Öküz Mehmed Paşa, Ulukışla’nın Oğuz” aşiretindendi. Türkmenler arasında* Oğuz kelimesi, Okuz olarak söylenir ve yazılırdı. Mehmed Paşa’nın adı Okuz Mehmed Paşa olmasına rağmen, yazılırken bir hata ile Öküz olarak meşhur oldu. Sultan I. Ahmed’in Kızı Gevherhan Sultan ile evlenmiştir. Sadrazamlığında bir köyde konakladı Köylü nün hayvanları otluyordu. Biri Mehmed Paşa’nın yakınına sokuldu. paşalar gülüştüler. biri Paşam öküzle neler konuştunuz, diye espri yapmaya kalkınca. Mehmed Paşa:“Evet öküzle konuştuk. dedi ki, sen de bizlerdensin, fakat eşeklerin arasında ne işin var, anlayamadım.

Mehmed Paşa’nın ilk vazifesi, Mısır Valiliğidir. 27 yaşında Gevher Sultan ile evlenmiş ve Mısır Valiliğine tayin edilmişti. Gevherhan Sultan, kocası nereye giderse onunla olmak istediğini söylemişti. Paşa Mısır’a makamına oturunca, onu tebriğe tahsildarları geldi. en yaşlıları atlas keseler içinde bir sandık takdim etti. Mehmed Paşa ne olduğunu sorunca:“Paşam, her valiye hediyemizdir. İçinde 400 kese altın vardır. Diyince Mısır’ın vergilerini toplayanlar, bunun mühim kısmını kendilerine ayırıyorlar ses çıkmaması için her valiye rüşvet veriyorlar dı. Böylece halkı soyuyorlardı. İşte o an kıyamet koptu. Paşa salonu titreten bir arslan gibi bağırdı:“Bre vicdansızlar, Bre reziller, Bre Allah’dan korkmazlar!... Sizlerde ahlak kalma mıştır? Defolun!... Hepinizi azlettim.Sonra Hasan Çavuş’u çağırdı ve:“Bu keseleri hazineye kaydet ve rezilleri sürgün et. Bir daha Mısır’a uğramasınlar Bundan sonra Mısır’dan İstanbul’a gönderilen vergiler arttı. Mısır halkı rahatça nefes aldı.

Kaynak vehbi tülek.com

1001 OSMANLI HİKAYESİ

MEYYİTEZADE

Evliya Çelebi seyahatnamesinde şöyle bir hadise nakledilir Sultan Süleyman devrinde, 1552 de Macaristan Eğri kalesi ne sefer düzenlenir. Anadolu ve Rumeli Sipahilerine haber salınır Kasımpaşa’daki Sipahi kumandanı Hüseyin Ağa gazaya katılacağı için sevinçliydi, fakat gerideki hanımı hamile ve hasta idi ona kim bakacak çocuğuna kim sahip çıkacaktı ellerini semaya açtı Yâ İlâhî!.. Doğacak çocuğumu sana emanet ediyorum...” diye yalvardı.
içi rahattı. Hanımıyla helallaştı sefer tamamlanmış, Gazi İstanbul’a dönmüştü. çoucğu dünyaya gelmiş olmalıydı. Kapıyı açan olmadı. Komşuları hanımının birkaç gün önce vefat ettiğini bildirdi Hüseyin Ağa, gözyaşlarına hakim olamadı ve “Allah taksiratını affetsin” kelimeleri ağzından döküldü. Ben giderken hamileydi. Çocuğunu dünyaya getirdi mi?”“Hayır, o vaziyette defnedildi Ben onu ve karnındaki çocuğu Cenab-ı Hakk’a emanet etmiştim. Tez mezarını gösterin mezarlığa yürüdüler ve Gazi derhal eğilerek kulağını mezara dayadı. İşte inanılmaz hadise, mezardan boğuk bir ağlama sesi geliyordu. toprağı kazdılar naaşa ulaştılar. Herkesin gözü açılmıştı; bir bebek, annesinin memesine uzanmayı başarmış, onu emerek yaşamıştı. Gazi, ciğerparesini bağrına basmış, gözlerinden yaşlar boşanıyordu. gaibden bir ses duydu;“Sen bize yalnızca çocuğu emanet ettin, eğer annesini de emanet etseydin, onu da sağ salim bulurdun”..Aradan seneler geçti. Çocuk, büyüdü, okudu ulema oldu. Anasının vefatından sonra dünyaya geldiği için ona Osmanlıda “Meyyitezade” yani ölü kadının oğlu denildi.1612 de 60 yaşında vefat eden Meyyitezade, Kasımpaşa’da annesini yanına defnedildi.

ALÇAKLIĞIN BÖYLESİ

Balkan Savaşlarında İstanbul’a gelen Fransız Matin gazetesi başyazarı Stephane Lausanne, 1913 deki kitabında, Osmanlıda Ermenilerin yaptıkları zulüm ve katliamları şöyle anlatır.1890 da Sivas’da Ermeniler isyan çıkararak silahsız Müslümanlara saldırdılar ve bir çok insanı katlettiler. Osmanlı askeriyesi hadiseyi bastırdı. silahlı Ermeniler, Fransız konsolosuna sığındılar.konsolos ve eşi onları Osmanlıya vermemek için direndi
Bir gün konsolosun kulağından bir kurşun vızıldayarak geçer. Ateş arkadan gelmiştir. Konsolos bir Ermeni’yi görür. Onu üç gün önce içeri almış, yedirip yatırmıştır. adamın üzerine yürür:-Bedbaht!.. ne yaptın? Hayatımı tehlikeye atarak seni koruyorum. nasıl elin vardı da beni öldürmek istedin?Ermeni, sırıtır, seni öldürmek istedim. Çünkü dedim ki; Fransız Konsolosunun katli haber alınınca, Fransa asker gönderir, Osmanlı hakimiyeti biter İşte alçak bir provokasyon. Ama konsolosun raporundaki hadise karşı sında Fransa susar. Yazar Stephane Lausanne, bunu şöyle açıkıyor; “kat’iyyen duyurulmamış, gizli tutulmuştur.

Kaynak vehbi tülek.com

1001 OSMANLI HİKAYESİ

BÜYÜK FEN DAHİSİ SULTAN MEHMED

Sultan II. Murad devrinde Osmanlı harb teknolojisinde muazzamca ilerlemiş Osmanlı mühendis ve ustaları, hiçbir memlekette rastlanamayacak çapta ve güçte toplar yapmıştır. İstanbul kuşatmasından önce Edirne’de dökülen 60 top, 14 batarya surların karşısına dizildi. Ancak bunlar sonradan kaldırıldı. Yerlerine “Şâhî” denilen daha büyükleri konuldu. Bu büyük toplardan birini, Bizans’dan ayrılarak Osmanlıya hizmet eden Urban isimli Macar dökmüştür Sıradan bir döküm ustasıdır Urbanın topların balistik hesaplarından, ve barut ölçülerinden haberi yokrur. Sadece çizilen planı gerçekleştirmiştir Osmanlıda pek çok top ustası vardır
*
Urban’ın pek başarılı olamamış Edirne’de döktüğü top, İstanbulda ilk atışta çatlamış ve, işe yaramaz bir hale gelmişti. Urban yaralanmış ve ölmüştü. Avrupa’lı tarihçiler ise Urban’ı alabildiğine şişiririp, İstanbul’un onun toplarıyla alındığını yazdılar. Ama, Urban’ın topu için yapılan masraf havaya giderken, Osmanlının döktüğü toplar kuşatmada arızasız çalıştılar, surları hallaç pamuğu gibi attılar. Fatih harikulade bir balistik uzmanıydı ve büyük topların balistiğini bizzat yapmıştır Dünyada ilk olarak, kendi tasarladığı havan toplarını, kuşatmada seyyar fırınlarda döktürerek, Beyoğlu sırtlarına yerleştirdi ve buradan Haliç’teki Bizans gemilerini batırdı.İstanbul’un fethiyle Fatih, mühendislik çalışmalarına devam etti tarihte ilk defa bir savaşta roket ve füze kullandı. 1478 de İşkodra kuşatmasında Fatih’in roketleri, geceleri kuyruklu yıldız gibi gökyüzünde beliriyor, vızıltılı bir sesle uçuyordu. Düştüğü her yeri yakıyor ve müthiş sıcaklık çıkarıyordu. Venedik kaynaklarına göre, kuyulardaki sular bile roketlerin sıcaklığından buharlaşıyordu. 1480 de Rodos kuşatmasında, Osmanlı roket tekniğini geliştirmişti Bu yeni roketler, düştükleri yerde patlıyor, çevreyi tahrib ediyordu. Rodos halkı, korunmak için kilise mahzenlerine sığınıyordu .Maalesef, Fatih’den sonra çalışmalara buluşumuzu Avrupaya kaptırdık. Fatih’den yaklaşık 500 sene sonra İkinci Dünya Savaşında Almanlar roket kullanmışlardır

Kaynak dini hikayeler android programı

İstanbul Avcılar da bir vatandaş unutulmaz 17 Ağustos 1999 depreminden önce, aynı semtten bir ev almaya karar verir. Fakat bir müddet sonra evden vazgeçer ancak insan kaderinden kaçamaz Adam, Ağustos depreminde vazgeçtiği evin önünden geçmektedir. Ve ev üzerine yıkılır adamcağız enkazın altında kalarak hayatını kaybeder.


Bir iş için New York'tan özel uçaklarıyla Silverlake kasabasına dönen James ve Marilyn çifti, uçakları havada arızalanınca ölümden dönerler.
uçaklarının düşmesiyle çaresizce dua ederler ve büyük bir çatırtı sesiyle gözlerini açarlar. Ölümü beklerken aile reisi James'in 25 yıl önce ev bahçesine diktiği ağacın üzerine sağ salim yere inerler. hayatının kurtaran ağaçtan
Ve Senin de dikili ağacın olsun!" sözünden ibret almıyor musunuz


"Evliyaullah, ilmini Allah'a havale etmek suretiyle gelecekten haber vermişlerdir."
Erzincanlı büyük Pir Muhammed Erzincani Hazretleri bir yaz günü, talebelerine: Erzincan'a inmek isteriz, arzu edenler gelsin, buyurdular.
40 talebesi ile Erzincani Hazretleri, halvet niyetiyle Doğruca Camii'ne gider.
talebeleri kendisine: Efendim, şimdi hasat mevsimidir. Erbaine girmek, halvete çekilmek münasip midir? diye hatırlatırlar. Doğru söylersiniz. Şimdi halvet zamanı değildir. Ama Allah Teala, bu beldeye yakın zamanda, zelzele takdir etmiştir.belanın çevrilmesi için, münacaat ve dua lazımdır. Umulur ki, içimizden birinin duası kabul olur halk bu zelzeleden kurtulur. halvet halinde Erzincani Hazretleri'nden şu sözler dökülür: belanın çevrilmesi için bizim dünyadan göçmemiz gereklidir. Kim şehadet isterse, camide kalsın. yaşamak arzu edenler varsa, bizle beraber olmasınlar, dedi. 7 kişi hariç, diğerleri camiden çıktılar. çok şiddetli zelzelede. Cami-i kebir yıkıldı ve 7 talebesi ile Muhammed Erzincani hazretleri şehadet ile şereflendiler.
Caminin dışında hiçbir yerde zarar olmadı can ve mal kaybı görülmedi.


Amerika New Yorkta yaşayan bayan Carson, monoton hayatına renk katıp, l eğlenmek için aklına bir fikir gelir.
bir senaryo hazırlayarak cenaze şirketi ile anlaşır. Şirket Carson'un aile fertlerine bayan Carson'un kalp krizi geçirip öldüğünü bildirir. Aile, büyük bir üzüntüdedir Carson'u son kez görmek için cenaze şirketine koşturur ölü rolü yapan bayan Carson, aile fertleri gelince birden doğrulur Fakat bayan Carson'un şakası pahalıya mal olur; Carson'un kızı, annesini bir anda canlı görünce kalp kriziyle hayata veda eder.


Geçimini balıkçılıktan sağlayan Hollanda köyü,denizdeki aciliyet için gönüllü bir kurtarma ekibi kurarlar.
Bir gece şiddetli bir fırtına çıkar ve balıkçı teknesi denizde mahsur kalır. Teknenin tayfaları çevreye sinyaller gönderir Köyün kurtarma ekibi hemen hazırlıklara girişir köy halkı heyecanla balıkçıların kurtulmasını bekler.
Bir saat sonra kurtarma ekibini köy halkı neşeli haykırışlarla karşılar Kurtarma ekibi bir kişiyi denizde bırakmak zorunda kaldıklarını anlatır. Kaptan, bir başka teknenin gitmesi gerektiğini söyler. Ve on altı yaşındaki delikanlı Hans, kaptana ilerleyince annesi oğlunu yakalayıp yalvarır: Oğlum, lütfen gitme. Baban on yıl önce deniz kazasında öldü,ağabeyin Paul üç haftadır denizde kayıp. Hans, kimsem yok, gitme oğlum."
Hans annesine bakarak şöyle der:
gitmem gerek. Herkes, 'Ben gidemem, başkası gitsin' derse ne olur? Anne, görev sırası bende. Sıra geldiğinde herkes üstüne düşeni yapmak zorundadır." Hans, gözü yaşlı anasına sarılır ve gözden kaybolur. Bir saat kadar geçer, bu süre acılı anneye bir asır gelir. tekne sisten gözükmeye başladığında tekneye seslenirler Kayıp denizciyi buldunuz mu?" Cesur delikanlı Anneme müjde verin. Kayıp denizci ağabeyim Paulmuş!"

Çocuk aldırma

Doğmuş çocuğu beslemek için sarfedilecek paranın, ana rahmindeki çocuğun doğmaması için sarfedildiği bir dünyada bir bozukluk, ve terslik var demektir." (Rasim Özdenören) Çocuğun uzvundan kan fışkırıyordu. Kardeşini sünnet etmişti bağırabildiği kadar bağırdı Kanla beraber ağabey şok yaşıyordu. Anne ve babasına ne diyecekti? kanlı bıçağı pencereden fırlatıverdi. neye uğradığını anlayamadı Ortada felaket vardı Suçunu idrak edemeyecek kadar küçüktü. Oradaki reşit biri ona niye korkuyorsun evladım, anne babanın atmaya karar verdiği ceninden daha küçük bir şey kestin kardeşinden, onlar bir çocuğun dünyaya gelişini engellediler, onların suçu seninkinden büyük" diyecekti.çocuk, dünyaya gelmeden, ağlayıp gidecekti. Ona yaşama hakkı Aile Planlamacıları" tarafından haram ediliyordu. Bir küçüğü, bir yıldır hayatı tatmış, küçük ellerini gökyüzüne kaldırmış, yıldızları göstermişti.

Fakat yeni dünyaya gelecek masum, kendine kaderini ve hakikat tohumunun sümbülünü göremeden gidecekti. Batılı dostlarımız güçlenmemize razı değillerdi kadın ise çocuğunun alınmasını istemiyordu. Hayat şartları buydu. bu konuda kampanya vardı bazıları kanıyorlardı. reklamlardaki masraflarla dünyaya gelen çocuklar beslenebilirdi. Hastahaneler Aile Merkezleri" doğum kontrolü için bedava ilaç dağıtıyordu. Kadınların aldığı haplar sinirlerini yıpratmıştı. Üç çocuğa bakamazdı.
çocuk yiyiciydi. Ekonomiyi sömürecek, pahalılığa sebep olacaktı. Devletin ısrarlı gayretlerine rağmen ülkenin fakirlikten, enflasyondan kurtulamaması sonucu anne ve baba kendi evlatlarını, kendi elleriyle, başkalarına aldanarak katlediyorlardı. Onlar nesli ve ekini bozarlar" (Bakara 2/205) ifadesi ne kadar açıktı Kardeşinin tenasül uzvunu kestikten sonra sokağa çıktı.bir kuş gibi titriyor ve ağlıyordu. uyuyakalmıştı. sırtına çok ağır bir yük bindi


Şöförün arabası feci kazaya sebep olmuştu. ağlayıp bağırmadan kardeşinin gittiği, o meçhül aleme gidiyordu. Kocaman lastiğin altında körpecik vücudu ezilmişti. Olup bitenden haberi olmayan anne ve baba, hastahanede çocuğu olmayan komşuya rastlamışlardı. Baba, bu kadından rahatsız olmuştu. kadın, anneye yalvarırcasına: Ne olur aldırmayın bana verin, sizin yerinize ona bakıveririm, büyüyünce size vereyim!" demesine rağmen uzaklaştılar. Kadın çok hislenmişti. Herşey Allah'ın elindeydi? Verir imtihan eder, vermez imtihan ederdi evladdan güzeli var mıydı? çevremizde çocuğun terbiyesi zordu en iyi insanların çocukları bile mükemmel değildi Çocukların ilk doğdukları gündeki gibi günahsız büyümeleri lazımdı. Düşünen kimdi Bir selin ortasında herkes gidiyordu. kadın derin bir nefes aldı. Kendi hesabını rahatça verebilirdi, ama dünyaya gelmesine sadece vesile olacağı çocuğun günahını nasıl taşıyacaktı?

Rabbinden ümidini kesmemişti, nurtopu gibi bir evlad istiyordu. Allah ruhunu yarattıysa ona dünyada ceset giydirecekti.-yirmi sene sonra çocukları olanlar vardı. Hz. Zekerriya (as)'ın durumu mucizeydi. Kadın inkisar ve ümit arasında doğru yola koyulmuştu.
Anneye müdahale yapılıp çocuk alınmış, ekonomik sebeplerle bir masum kanı dökülmüştü. Anne birkaç damla gözyaşıy döktü Babanın yüzünde bu suç, bir korku, pişmanlık vardı
birbirlerine söz etmediler diğer çocuklarını bekletmek istemiyorlardı. onlara sarılarak ameliyathanede bıraktıkları masumun hasretini giderebilirlerdi. çocukları küçüktü, yalnız bırakamazlardı. Evleri görünmüştü. Bu kalabalık da neydi? Mahalleli onları farketmişti, ama feci hadiseyi nasıl anlatacaklardı, büyük oğlunun kamyon altında kalarak hayatını kaybettiğini nasıl söyleyeceklerdi? söylemeye gerek yoktu. Anne hadiseyi hissedip bayılmıştı bile. Hastahanedeki çocuksuz kadın anneyi teselli ediyordu. Baba evlerinin kapısını açarken gözyaşlarını siliyordu.
onları acı beklemekteydi. (M.Üftade)

*****************************************

Yüksel Hanım 16 Ağustos 1999 da kocası ile Ankara'da misafirlikteydi Kocası Yavuz Bey, o evine dönmek istiyordu. Yüksel Hanım kocasına, "Evimiz mi yıkılıyor, duralım bir gece daha!" diye çıkıştı. Ertesi gün kıyameti andıran büyük 17 Ağustos depremi patlak verince İstanbul'a dönen aile, Avcılar'daki evlerinde şaşkına döndüler o gece İstanbul'a dönmedikleri için Allah'a şükrettiler. "Dünya bir tuzaktır, tanesi de arzulardır."(Hz. Mevlana)

Kayseri Oto Sanayii'nde çalışan kaporta ustası, acil ödenmesi gereken bir senet geldiği için dua ediyormuş Allah'ım hiçbir kardeşime bir şey olmadan, borcumu ödemem için bana iki devrik, Bir çarpık araba gönder." Ülkemizin trafik kazalarındaki dünya şampiyonluğu malum Çok geçmeden dua kabul olunmuş ve ustaya iki çarpık araba gelmiş tamir Ve borçlar ödenmiş.
çarpık araba' duasının sahibi kaportacı, halı sahada düşünce ayağı çıkmış ve soluğu kırıkçı-çıkıkçıda almış. Çıkıkçıdan girdiğinde duası' hatırına gelmiş.
Usta, sormuş kırıkçıya Ayağı kırılan, çok olsun diye çok dua ediyor musun?
Uyanık çocuk cevap vermiş. "ustam. Siz nasıl çarpık arabadan para kazanıyorsanız biz de kırıktan para kazanıyoruz. kaporta ustası gelmeden kırıkçı ve babası da "iki kırık bir çıkık" duası yapmış!..


1983 te Teksasta Henry Ziglan adlı bir genç, nişanlısından ayrılır. üzülen ağabey Ziglan'ı öldürmeye karar verir.
ağabeyi, hedefi tutturamaz ve kurşun büyük bir ağaca gömülür. Aradan 15 yıl geçer Ziglan nedendir bilinmez, kurşun saplanan ağacı ortadan kaldırmak ister.
Ağacın dinamitle ortadan kaldırır.
Fakat senelerdir bekleyen tabanca kurşunu, dinamitlemede yerinden fırlayarak Henry'nin kalbine isabet eder ve ölümüne sebep olur.


Danimarka'nın gayr-i ahlaki film yapımcısı Folkepressen, yeni filmlerden birini seyrederken, başrol oyuncusunu 18 yaşındaki kızı sanarak kalp krizinden öldü. Folkepressen'in kızının Kopenhag'da öğrenim gördüğü bildirildi.
Ünlü yapımcı 250'den fazla gayr-i ahlaki filme imza attı 52 yaşındaki Folkepressen'in gözlerinin ileri derecede bozuktu, yaşlı görünmemek için gözlük takmaktan kaçınırdı Bütün bunlar akıl sahiplerine hayatın ibretlik bir film olduğunu göstermiyor mu? "Allah'ın size lutfettiği şeylerle şımarmayınız. Çünkü Allah, kendini beğenip övünen kimseleri sevmez." (Kur'an-ı Kerim, Hadid-237)


Titanic

1912 de, İngiltere'nin Southamptondan New Yorka hareket eden gemi 17 bin kişinin emeği ile inşa edilmişti zamanın en büyük gemisiydi. Gemiyi yapanlar batırılımayacağını iddia ediyordu Herkese, meydan okuyorlardı. Kendilerine güvenip gurur duyuyorlardı geminin ismini Yunan ismi Titanic yani yunan yer İlahsı Gaia ile gök ilahı Uranos'un birleşimiyle altısı dişi, altısı erkek olmak üzere on iki Titandı kaptan Smith ileri giderek, haşa "Yaratıcı bile gemiyi batıramaz." deme cür'etini gösterdi Gemi inşa edilirken her şey düşünülmüştü. İçinde, Paris kafelerinin benzeri olan Cafe de Parisien ve Türk hamamı da vardı bu muhteşem teknoloji harikası kompartımanlardan meydana gelmişti. gemi alttan darbe aldığında, sadece darbeyi alan bölüm su dolacaktı. geminin batması en az üç gün sürecekti. mutlaka yardım gelecekti. dünyanın en kaliteli çeliği bu gemide kullanılmıştı. Ancak Azap onlara ummadıkları yerden gelmişti." (Nahl Suresi, 26)

Titanic, soğuk bir Nisanda Foundlandda bir buzdağına çıkmıştı. Eğer nöbetçiler buzdağını farketmeden buzdağına çarpsaydı, gemi önden hasar alacak ve sadece ön kompartıman suyla dolacaktı. Böylece Titanic, batmıycaktı. Fakat buzdağı görüldüğünde son bir umutla manevra yapıldı. Dünyanın en büyük gemisi kendini kurtaramadı ve buzdağı gemiyi baştan sona bıçak gibi kesti. Bir değil bütün kompartımanlar su ile doldu ve batmaz denilen teknoloji devi Titanic, içindekilerin eğlence çığlıkları ölüm haykırışlarına dönüşerek sulara gömüldü. üç günde batmaz denilen Titanic, üç saatde okyanusun derinliğine gömülüverdi.insanoğlu putlaştırdığı şeylerle cezalandırılmıştı.
1992 de su altına 20 saatten fazla inceleme yapan Kanadalı uzmanlar, Titanicde çok enteresan noktalar yakaladı. Buzdağı, gemiye öyle bir çarpmıştı ki, o açının az veya fazla olması halinde kaza çok az zararla atlatılabilecekti. Nemrutça ve Firavunca davranışlar, şımarık sözler gayretullaha dokunur, karşılığı ağır olur.

Her şeyin ve herkesin üzerindeki Yüce Kudret'i unutan ve O'nun izzetini rencide edenler, ismiyle iddialarla tabiata, denize ve İlahi Kudret'e savaş açanların yaptıkları "batması imkansız" dev gemiyi sonsuz Kudret, Sahibi üç saatte sulara gömüverdi. Titanic macerayı yaşarken Allah (cc) kendisine sığınanların, O'na açıp dua edenleri boş çevirmiyordu. 1912 de Bayan Gracie, içinde büyük bir sıkıntıyla erkenden yattı. uyuyamıyor, dönüp duruyordu. kitabı yere düştü. Yerde denizde ölüm tehlikesi geçirenlerin selameti için okunan dua sayfası açılmıştı.Bayan Gracie Titanic gemisinde yolcu kocasını hatırladı.Kocasının selameti için dua etti ve daha sonra içi rahat uyudu.

Ertesi gün dev Titanicin battığını öğrendi.Titanic batmıştı. Kocası emekli albay Gracie döndü Albay Gracie, gemi batınca önce kadın ve çocuklara yardım etti. Ve Allah'a duaya başladı. Vapur l sulara gömülmeye başlayınca kendisini kurtarmak için bütün gayretiyle çabaladı ve suya çıkarak muvaffak oldu.Karısının duaya başladığı zaman, Albay da yolcularla birlikte kurtarılmış bulunuyordu.
******************************************
Evliyaullah'a yüksek hürmet ve bağlılık gösteren Sultan Selim babası gibi Allah'ın has kulu idi., bir gün divandan içeri hiddetlice girdi. Elbisesini değiştirtirmeden odada dolandı Ferhat Paşa'nın İskender Çelebi'yi kayırmasına gazaplanmıştı. aralarında dostluktan başka şeyler sezinlemişti. yüksek sesle şu sözleri sarfetti: Akibet görürsün hele Ferhat! şimdi İskender'i koruyup duruyorsun, ama ne fayda çıkacağını inşeallah birbirinize karşı asıldığınızda görürsünüz!.." seneler geçti ve Sultan Süleyman devrinde bu iki şahıs, Selim Han'ın geleceği görmüşçesine dediği gibi cürümlerinden dolayı karşı karşıya asıldılar.

"Ölmek değildir ömrünün en feci işi, Müşkül odur ki ölmeden evvel ölür kişi." (Yahya Kemal Beyatlı) Onyedinci asırda yaşamış ülemadan ve Sultan 1. Ahmed'in şeyhülislamlarından Çelebi Müfti Hocazade Mehmed Efendi, hastalıkdan korkan bir adamdı.
Çelebi'nin olduğu yerde hastalık ve ölümden bahsedilmez, kendisi hiç kimsenin hasta ziyaretine ve cenazesine gitmezdi. evinin hizmetçilerinden biri hastalanıp vefat etti. Efendi hazretleri konağına duvarcı ustası çağırdı, evin hizmetçisinin öldüğü odayı örmesini söyledi. Usta, kapıya duvar örünce Çelebi, git, bahçeden dolaş odanın duvarını del, naaşı gömsünler. oda bir daha kullanılmasın.
Hikmet-i İlahi, "sakınan göze çöp batar" misali, bütün dikkatine rağmen Hocazade Mehmed Efendi vebaya yakalanarak hayata veda etti. "Kundak ile kefen arası kaç adım?" (Gürbüz Azak)

Sevim hanım, yaşadığı Anadoluda kaynak atölyesi bulunan 35 yaşındaki Harun Keleş ile birleşti İki yıl sonra dünyalar güzeli ilk kızları Canan, ve Ebru dünyaya geldi. Mutluydular.. Sevim hanımın başında ağrılar başlayıp, ur oluştu Sevim hanımın tedaviye İstanbul'a gitmesine karar verildi. Ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde beyin ameliyatı oldu. Sevim hanım bu ağır kurtulduğuna inanmıştı ki yeniden rahatsızlandı. Kadını muayene eden doktorlar yaşaması için ilik naklinden başka çare olmadığını söylediler. Kızlarından ilik nakli düşünüldü. Ancak dokular uyuşmadı ve doktorlar, yeniden hamile kal. Doğacak çocuğun iliği uygun olabilir" dediler. tedavilerde Keleş Ailesi de varını yoğunu sattı
Genç kadın hamile kaldı oğlu Halit dünyaya geldi. Minik Halit ilik nakli yapılacak duruma gelince Sevim Hanım minik bebeğinden nakil istemedi Oğluma dokundurtmam. Ben öleyim ama ona birşey olmasın." diyerek hastalığı ilerliyordu. Sevim Hanım, yaşamak için doktorlara gitti "Oğluma kıyamadım. hamile kalsam, ömrüm yeter mi? diye sordu. Ve hamile kaldı. Fakat kaderden kaçılmıyordu. Sevim Hanım, bebeğinin doğumuna beş ay kala 1.5 yaşındaki Halit'iyle fırına ekmek almaya giderken ehliyetsiz bir sürücünün çarpmasına maruz kaldı.
Kadıncağız ilik nakli için kıyamadığı oğlu Halit'i can havliyle kenara fırlattı kendisi bu trafik canavarının sorumsuzca kullandığı kamyonetle dokuz metre sürüklenerek karnındaki yaşam umudu bebeği ile birlikte feci şekilde öldü.

"Allah kibirle kasılan, kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri asla sevmez" (Kur'an-ı Kerim, Lokman-18)
Her alanda dünyanın en büyük ve süper gücüyüm diyen ABD, uzayda üstünlüğü ele geçirmek için giriştiği uzay yarışında 1986 da "Challanger" uzay mekiğini hazırladı. NASA tarafından hazırlanan ve "Meydan Okuyucu" manasına gelen Challanger, göz kamaştırıyordu. ABD Başkanı Reagan, uzay mekiğine, dünyaya "biz böyle büyüğüz, süperiz!" diyebilmek için bu ismi vermişti Başkan Reagan, Senato'da konuşurken mekik fırlatılacaktı planlar tasarlandığı gibi gitmedi. Çünkü insanların planlarının ötesinde Mutlak ve Sonsuz Kudret Sahibi'nin planı vardı ibret penceresinden görünen nice üstünlük taslayanlar, büyüklükle kibirlenenler küçük bir sinekle veya karınca ile hatta görünmez bir mikropla yıkılıp gitmişdi.
tarih misliyle tekerrür eddi herşey mükemmel zannedilirken asrın teknolojisi yüzbinlerin gözleri önünde kalkışından 72 saniye sonra paramparça oldu.

İkinci Dünya Savaşı şiddetle devam ederken Müttefik İngiltere, Fransa, SSCB ve ABD Avrupa'ya çıkartma kararı aldı. tarihler 6 Haziran 1944'ü gösteriyordu. çok gizli bir karardı şifrelenmişti.
Amerikan çıkartması için Alman işgalindeki altındaki Fransa'nın Normandiya sahilinin şifreleri "Utah ve Omaha" idi. Sahile yaklaştırılacak istila şifresi "Overlord" ve deniz operasyonu şifresi"Neptüne" idi. Telegraph gazetesine bir ilkokul öğretmeni 20 seneden beri bulmaca verirdi. Öğretmenin, o gün gazeteye verdiği bulmaca çözümleri şöyleydi:
Utah", Omaha", Mulbery" ve "Neptüne ve Overlord"du. öğretmenin harple hemen hiç ilgisi yoktu. Fakat düşündürücü bir tevafuk ile bulmaca çözümünü çok orjinal bir şekilde tertip etmişti. "Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizin yaptığı (işler) yüzündendir." (Kur'an-ı Kerim, Şura-30)

Portekiz'de 27 yaşındaki Sophie Lagoa ismindeki bir kadın sürücü, sarhoş araba kullandığı için trafik polisleri tarafından mahkemeye sevkedilir.
Kadın, cezasından kurtulmak için çok iyi bir avukat olan Borja ile anlaşır. Avukat, Sophie'yi kurtarır. musibetten ders alamayan Sophie, beraatini kutlamak için bara gidip sarhoş oluncaya kadar içer. yine sarhoş direksiyona geçer. Ve sarhoş kafayla bir vatandaşa çarparak arabasıyla sürükler. adam ölür. Bayan Sophie hapishanenin yolunu tuttuktan sonra, arabasıyla çarparak ölümüne sebep olduğu adamın, kendisini sarhoş araba kullandığı gerekçesiyle cezadan kurtaran avukat Borja olduğunu öğrenecektir. "İbret alınacak şey ne kadar çok, ibret alan ise ne kadar az." Hazreti Ali (a.s.)


1981 de Halit İslamboli ve arkadaşları, düşman kabul ettikleri Mısır Başkanı Sedat'ı resmi geçitte öldürdüler.Tasmalı Çekirge" kitabın yazarı, eski Dışişleri görevlisi İsmail Berdük hadisenin düşündürücü ayrıntılarına dikkat çekiyor: Resmi geçitte göremediğimiz bir yerden havai fişek atılır gibi havaya sekiz adet füze fırlatıldı, bunlar havada dağıldı. Dördünden Mısır bayrağı, dördünden Enver Sedat'ın yüzü bulunan renk ağırlığı yeşil bayraklar çıktı. Bunlar havada dalgalanmaya ve halktan alkış duymaya başladılar. Ehramda dörder bayrak direği vardı. ehrama yakın olan ikisine Mısır bayrağı, diğerlerine silahlı kuvvetler bayrak çekmişti. Havadaki Sedat bayraklarından biri Mısır bayrağına sarıldı.iki bayrak birlikte dalgalanır hale geldi. Bu yüzyıl boyu tekrarlanamazdı. manzara halkı oluşturdu. Allah'ın millet ile 'reis'i arasındaki yakınlığı ispatladığına inanıldı. Sedat'ın resmini taşıyan bayrağın durması zorlaşıyor, bayrak aşağı kayıyordu. Uzun süre buna kimse aldırmadı. Fakat görüntü tatsızlaştı. Kimse gidip bunu almayı akıl etmiyordu. Sedat'ın kendisi de görmez olmuştu. bayrak birden, tam Sedat'ın boğazına isabet eden orta yerden ikiye ayrıldı.
15 dakika sonra da Sedat'ın bayrağın yırtıldığı yerden, boğazından vurulduğu görüldü.


Meşhur ihtilalci General Madanoğlu, yüzbaşı rütbesiyle orduda görev yaptığı yıllarda, doğuda bulunuyormuş.
Bir gün bir yılan yavrusu Madanoğlunun çadırına getirilir Eline bir ot parçası alıp başlamış yavru ile oynamaya, otu onun ağzından çekiyormuş, yılan yavrusu da otu kapmaya çalışıyormuş. yüksek rütbeli bir subay Madanoğlu'nun çadırından girince masum yılan yavrusunu ezivermiş. Madanoğlu diyor ki: "O gece, o yüksek rütbeli subayın çadırında yangın çıktı." "Her ne doğrarsan aşına, o çıkar karşına." (Atasözü)

Sık sık evinin kapısını çalıp birşeyler dilenen kadından bıkan evin hanımı, yine dilenci kapısını çaldığında ondan kurtulmaya karar verir. Dilenciye beklemesini söyleyip mutfaktan ekmek alır ve peynir, zeytin yerleştirir. arasına haşarat zehirinden dökmeyi ihmal etmez. ekmeği dilenciye uzattığında, kadın "Allah razı olsun." deyip ayrılır.
acıkan kadın ekmeği çıkarıp yiyeceği esnada elini yüzünü yıkaylan bir askerin baktığını görür. Askerin yorgunluğu anlaşılmaktadır. Dilenci, Gence acır ekmeğini askere buyur ederek uzaklaşır.
ekmeği iştahla yiyen asker, acıyla kıvranır. cemaat genci evine götürürler.
Evin hanımı, binbir ümitle beklediği terhis olmuş oğlunu perişan görünce övünmeye başlar. oğluna sorar Delikanlı bir dilencinin kendisine ekmek verdiğini, onu yedikten sonra bu hale geldiğini söyleyince kadın verdiği ekmeği hatırlar ve başından aşağıya kaynar su dökülür.
övünmeye başlar Arslan gibi delikanlı oracıkta gözlerini yumar. "Bütün bahtsızlıklar yokluktan değil, çokluktan gelir." (Tolstoy)


Bediüzzaman Hazretleri, dünya hayatında haram yolla bir maksadına ulaşmaya çalışanın ceza göreceğini; o işten ne lezzet ne de necat, elde edemeyeceğini söylüyor. İşte ibretlik bir hadise: Oktay Güdük, 773 milyar lira gibi büyük bir para kazanınca Türkiye gündeminin ilk sırasına oturan bir Loto kumar oyuncusu... iki göz gecekonduda oturan bu sıradan adamın milyarder olunca tipi, evi, işi arkadaşları, her şeyi değişti. Dünyası ve huzuru da Oktay Güdük lotoyu kazanınca sırra kadem bastı. Şimdi korumalarıyla dolaşıyor:
"Loto çıktığından beri Tam üç yıl oynadım. hiçbir şey çıkmadı. Vazgeçmedim.kafayı yemek üzere idim. kardeşimle çıkacaktım. Kaynanam kızdı. Ben de kardeşime gel, dedim.
Tv'de loto açıklanıyor. kuponu alıp bakmaya başladım. öyle bir bağırıp havaya sıçramışım ki, Karım delirdiğimi sandı. Kaynanam şüphelendi. 'Nereden buldun bu parayı?' dedi Haram para' diye tutturdu. Köyüne gitmek istedi. 'öldüğümde iki dua et, yeter.' dedi. Lotoyu kazanınca evden çıkamadık. vay anam ne bela şeymiş çok para kazanmak. İstanbul kazan biz kepçe dolaşdık. kaçak gibi... Siz, garibanlığı yoksulluğu anlayamassınız.Bir-iki tane sessiz telefon gelmişti. Çok tehlikeliydi uyduruk gecekondu evim. Gelip basarlar, kaçırırlar, her şey olabilirdi.
Gece, arkadaşa gittik. başladık dolaşmaya... onun evi, bunun evi derken, perişan olduk. huy bozuldu. üç yaşındaki oğlum, önüne geleni dövüyordu Kızımı okuldan almak zorunda kaldım. kaçırabilirlerdi, para sızdırmak için. Şimdi özel, ders alıyor. Çok para veriyorum; ama olsun. Siz fotoğrafı yayınlayınca bıyığımı kesmek zorunda kaldım.Sakal bıraktım. Ben, ben olmaktan çıktım. Başladı karım söylenmeye, 'Kesme bıyığını nerden çıktı bu sakal, düşmana benzedin.' diye. Ama tanınmamak zorundaydım. Kimse lotocu olduğumu bilmemeli. İstanbul'u dolaştık. 25 gün boyunca. Saklanmak için... Valla, ev gibisi yok. şimdi asma yapraklanmıştır. komşu sokaklardadır. Yeni evim çok rahat; eski evimi tutamaz. toprağı özlüyoruz. Yemek yiyemiyorum.Çalışmayınca, vücudun ihtiyacı olmuyor. Sizin gibi, herkes gibi, eskisi gibi sıradan normal bir insan olmak istiyorum. Çoluk çocuğumla mutluluk ve huzur istiyorum. Para her şey değil. Huzur en önemlisi. Düşün yakamdan!..." Bir Gazete Haberi: LOTO MİLYARDERİNİN KARISI İNTİHAR ETTİ
"Servetin batırdığı insan sayısı, kurtardığından çok fazladır." (Bacon)
Gaziantep'te lotodan 600 milyon lira kazanan Loto milyarderi Mustafa Ağbay'ın üç aylık hamile karısı, dördüncü kattan atarak intihar etti.
18 yaşındaki Hülya Ağbay'ın cesedinde dayağa rastlandı. Polis, her yerde Loto milyarderini arıyor.


Jake Fen adlı bir Macar, eşini korkutup eğlenmek için boğazına ip geçirip kendini asmış pozu vererek rol yapar. eve gelen bayan Fen, kocasını o halde görünce korkudan şoka girerek bayılır.
Fen ailesinin evine gelen komşusu içeri girer ve iki cesetle karşılaşır. evi soymaya kalkar. onları farkettirmeden seyreden Jake Fen, kadına bir tekme atar.Cesedin canlandığını sanan kadın korkudan can verir. Yargılamada Jake Fen beraat eder. "Tecrübenin bir dikeni, bir tarla dolusu uyarıdan daha değerlidir." (James Russel Lowell)

iş kazasında tutanağa "Planlama Hatası" diye yazmıştım. hadiseler aynen anlattım gibi olmuştur: ben bir duvar ustasıyım. İnşaatın altıncı katında işimi bitirdiğimde tuğla artmıştı. 250 kg tuğlalayı aşağıya indirmek gerekiyordu.
varili altıncı kata çıkardım. İpi çözmemle kendimi havalarda buldum. Ben 70 kiloyum. Varil ise 250 kilo. 250 kiloluk varil aşağıya düşerken beni yukarı çekti. Heyecandan ipi bırakmayı akıl edemedim. Yolun yarısında varille çarpıştık. Sağ iki kaburgam kırıldı yukarı çıkınca, iki parmağım iple beraber çıkrığa sıkıştı. Parmaklarım kırıldı. varilin dibi çıktı ve tuğlalar etrafa saçıldı. Varil hafifleyince, ben aşağı inmeye, varil de yukarı çıkmaya başladı ve yolun yarısında varille çarpıştık. Sol bacağımın kavalkemiği de kırıldı. Can havli ile ipi bıraktım Başımı kaldırdığımda boş varilin süratle üzerime geldiğini gördüm. Kafatasım da böyle çatladı Bayılmışım, gözümü hastanede açtım. Cenab-ı Hakk'ın tüm kullarını görünmez kazalardan korumasını diler, hürmetlerimi sunarım öperim.

"Hayatını aldıklarınla kazanırsan ama verdiklerinin üzerine bina edersin.(Winston Churchill) Bir İngiliz karı koca, yanlarına oğullarını da alarak İskoçya'nın uçsuz bucaksız kırlarına gitmişlerdi. genç adam tek başına dolaşmaya çıktı.suya girdi. Başına geleceklerden habersizdi Delikanlı, su birikintisinde dayanılmaz bir sancıyla anda ne olduğunu şaşırdı. ayağına kramp girmişti. acılar içindeydi Hayat mücadelesini kaybetmeye başladığını hissetmişti ki, dehşet ve panikle bağırdı.
Suyun yakınlarında bir köylü feryatları işitince sesin geldiği tarafa koştu. genç köylü delikanlıyı boğulmaktan kurtardı.
Delikanlının babası köylüyü teşekkür için davet etti. Delikanlının babası cesur köylüye gelecek planlarını sordu. Babam gibi çiftçi olacağım maalesef" diye isteksizce cevap verdi genç adam. şükran ve vefa borcu için fırsat bulduğunu düşündü. Başka bir şey mi olmak isterdin diye sordu genç köylüye.
Evet" diyen İskoç, doktor olmak isterdim. Ama fakiriz eğitimi babam karşılayamaz..." Üzülme... dedi, İngiliz baba. "Tıpta okuman için bütün masraflarını karşılayacağım!..." uzun yıllar geçti. Aralık 1943'de Winston Churchill Kuzey Afrika'da zatürreydi.
penisilin adı verilen mucizevi ilacı keşfeden Sir Fleming'e haber gönderildi.
Fleming, İngiltere'den Afrika'ya uçtu yeni ilacını hastası İngiltere Başbakanı'na tatbik etti. Penisilin keşfine kadar ölümcül olan zatürre, Churchill'i öldüremedi Penisilini keşfeden ve başbakanı tedavi eden Alexander Fleming, Churchill'in hayatını kurtardı. Hem de ikinci kez!? Yıllar önce İskoçya'da genç Churchill'i boğulmaktan kurtaran ve baba Churchill'in desteğiyle tıbbiyeyi okuyan genç İskoç, Doktor Fleming'ten başkası değildi.


2.Dünya Savaşı'nın şiddetle devam ettiği barut dehşetinin yaşandığı günlerde İngiliz Başbakanı Churchill ülkesinin savunma güçlerine moral vermeye gidecekti. Şöförü, Başbakanın hareketi için hazır bekliyordu. Churchill gözükünce şöför, onun için arabanın kapısını açtı. Churchill hayatında ilk ve son olarak açık kapıyı bırakıp arabanın öteki kapısından bindi. Şöför, bu garip davranışa anlam veremedi. Arabayı çalıştırdı ve yola çıktı. Makam arabası yola çıktıktan sonra bir bomba patladı ve arabanın iki tekerleği havaya fırladı. kilolu olan Başbakanın ağırlığıyla araba devrilmedi Churchill ve söförü ölümden kurtuldular.

Gitme ey yolcu, beraber ağlaşalım:
Elemim bir yüreğin kârı değil paylaşalım: Öyle dehşetli dönen matem ki! Karşımda vatan nâmına bir kabristan
Yatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan? (Mehmet Akif Ersoy) Mukaddes Kitabımız Kur'an-da korkunç depremler şöyle haber veriliyordu: nice beldeler helak ettik ki, azabımız onlara gece ve gündüz uykusunda ansızın geliverdi."
akıl sahiplerinin ibretine sunulan bu korkunç yer sarsıntıları ülkemizdede meydana gelmiştir büyük depramlerde eş, dost ve birbirlerine koşarlar. 17 ağustos gibi Büyük bir depremin olduğu gece Çınarcık'taki evleri yıkılan Kemal Gündüz, karısı ve kızları Elif ile Ecem enkazda kalmışlardır. bölgeye koşan Kemal Bey'in bacanağı Şadi Bey ümitle enkazı eşelemektedir yorulan Şadi Bey, biraz nefes için enkazın yanındaki çimene uzanır. Şadi Bey, rüyada Kemal Bey'i görür. Kemal Bey rüyada: "Bacanak kurtarın." diye acı acı feryadla yardım ister. Şadi Bey, bir kepçe bulup operatöre işaret eder. "Tam şuraya vur."
Kepçe ilk darbeyi indirince Gündüz ailesinin muhabbet kuşu yıkıntılardan kanat çırparak dışarı çıkar. Herkes ümitlenmiştir. "Kuş bu kadar saat yaşamışsa hayat ümidi var" demektedirler. Şadi Bey aşağıya doğru bağırdığında derinlerden Gündüz ailesinin sesleri gelir. Bir rüya gerçeğe dönüşür ve aile enkazdan sağ salim çıkar "Uyku nasılki için rüya-yı sadıka cibetinde bir mertebe-i velayet hükmündedir. umum için, gayet güzel ve muhteşem bir sinema-ı Rabbaniyenin seyrangabıdır. güzel ahlakı, güzel düşünür. Güzel düşünen, güzel levhaları görür, fena ahlaki fena düşündüğünden, fena levhaları görür."(Bediüzzaman)

İran- Irak Savaşı'nda kaybettiği kocasının biriktirdiği imkanları tüketmiş, bir gün aç, bir gün tok yaşar hale gelmişdi. geride kalan üç çocuk yokluk bilmiyor, acıkınca feryad basıyordu Kerkükte sefalet kol geziyordu. Kim kime yardım edecekti yıkılmaış evceğizinden ümitsizce bakarken bir taksinin durduğunu, görmüştü. Bütün cesaret ve ümidle şoföre seslendi Sakın beni dilenci zannetmeyin. Üç çocuğumla üç gündür açım. namusumun lekelenmesinden korkmaya başladım. Allah rızası için yardımda bulunun. açlıktan ölmeye razıyım. Fakat çocuklarımın çığlıklarına tahammül edemiyorum... Beklemedik bir anda gelen bu Allah rızası için yardım talebine şoför şaşırtmıştı. Düşündü Cebinde bir miktar parası vardı . Ancak aylardır biriktiriyordu. taksinin dört lastiği eskimişti değiştirmek için çırpınıyordu akşamları hanımı ikazdan geri kalmıyordu: O an için nefsi ve şeytanı birlik olup vesvese verdi Sen zaten zor geçinen kimsesin. Yardım edemezsin. Bas, git yoluna.
Fakat imanı ve vicdanı sesleniyordu
Para dediğin bunun için lazımdır Biriktirdiğin parayı muhtaca vermelisin. Tam yeridir! nefsini ve şeytanını yener, tüm parasını Al bacım, sen namusunla yaşa. Bu para idare eder. Sonrasına da Allah sebepler yaratır demiş, oradan uzaklaşırken, kadını sen ihtiyacımı karşıladın, Allah da senin ihtiyacını karşılasın... duasını duymuş, gün boyunca hep (amin) demişti Akşam eşinin sorusuyla muhatap oldu:
Adam, hiçbir şey hissettirmeden geçiştirdi. Bu geçiştirme işi sürerken hiç beklenmedik bir durumla karşılaşır
Hanımı ladres yazılı bir kağıt uzatıp şöyle der Bugün lastikçi geldi, Yarın bana gelsin lastiklerini değiştireceğim, deyip gitti. İlk işi adrese gitmek oldu. tamirciyi hayatında hiç görmemişti Elindeki kâğıdı uzatınca şaşkınlık yaşandı. Adam: Sen o musun, deyip boynuna sarıldı, hıçkıra hıçkıra ağladı
Tam üç gündür Resülullah Aleyhisselam rüyama giriyor ve şu adresteki şoförün lastiklerini değiştir, şefaatime nail ol" buyuruyor. Allah için söyle. ne iyilik ettin, nasıl bir dua aldın ki, Resülullah üç gündür beni ikaz ediyor, senin için beni vazifelendiriyor?"Hiçbir yiğidin kaza ve kader okuna karşı kalkanı yoktur." (Hazreti Ali(r.a.))

Kayseri-Kuşadası seferinde akaryakıt tankeriyle çarpışan yolcu otobüsü alevler içinde cayır cayır yanar ve bu korkunç görüntü hafızalardan kolay kolay silinmez korkunç kazada otobüsteki 48 kişiyle birlikte Türk milletinin yüreği alev alev yanar Otobüsün metal kısımları kavrulurken "Dünyada ölümden başkası yalan" yazılı bir kağıt parçasının yanmaması tam bir ibret-i âlemdir

Erciyes Üniversitesi 3. sınıf öğrencisi genç bir kız da, alev topu otobüsten yanmadan kurtulmuştur Şencan Komşucu adlı kız Kayserili Faruk Çarşıbaşı adlı Hayırseverden burs alıyordu. Kızımız Cumhuriyet Bayramını fırsat bilip memlekete gitmek için otobüste yer ayırttı. Bursu için kaza gecesi Faruk Çarşıbaşı'nın kapısını çaldı. Şencan'a, "Burs işini pazartesi halledelim " denildi. Şencan, ailesine iki gün geç gideceğine üzülmesine rağmen "geç olsun güç olmasın" düşüncesiyle otobüsünü iptal ettirdi. kaderin garip tecellisi olarak otobüse binmekten kılpayı kurtuldu. Faruk Bey'e hayatımı kurtardınız. Bana cuma akşamı bursumu o alev gibi yanan otobüste yanacaktım otobüse de binmedim. yanmaktan ve ölmekten kurtuldum." der. sonra da, Faruk Bey'e teşekkür edip memleketine gider.

Alev otobüse binmekten son anda vazgeçip kurtulan Şencan, memleketinden dönünce okula gitmek için otobüse geldiğinde Aceleyle yetişir ama otobüs hareket halindedir. Otobüs durunca Şencan otobüsün durduğunu zannederek kapıya koşar. Kapının açılacağını bekleyen Şencan ayağını kapıya uzattığı anda Şencan'ı farketmeyen otobüs şöförü hareket eder ve şencan aracın tekerleklerinde ezilir. Feci şekilde yaralanan Şencan Tıp Fakültesine kaldırılır, fakat kurtulamaz.
ecel Şencan'ı yanan otobüste değil başka otobüste yakalamıştır.


Hayatımız, yaptığımız tercihlerin toplamıdır." (W. Dwyer) Bir astsubay adayı, askeri okuldan mezun olup göreve başladıktan sonra arkadaşlarına Hızlı yaşa genç öl". Cesedin yakışıklı olsun" sözünü tekrar ediyordu. Arkadaşları, ona böyle söylemenin doğru olmadığını belirtiyordu genç astsubay ısrarla bu sözü söylüyordu
Genç astsubayın ölüm haberi ulaştı Astsubay, atış poligonunda silah talimi yaparken hedefinden seken kurşun başka hiçbir yere değil doğrudan astsubaya yönelmişti. Gencin cenazesinde arkadaşlarından biri sessizce Gerçekten de sık sık tekrarladığı gibi hızlı yaşayıp genç öldü." "Ölüm, mayamızdır. Ondan kaçmak, kendimizden kaçmaktır. Bizim tadını çıkardığımız varlıkta, hayat kadar ölümün de yeri vardır. Dünyada geldiğimiz gün, bir yandan yaşamaya,bir yandan da ölmeye başlamaz mıyız." (Montaigne)

New Yorkta karla kaplı soğuk kış günlerinde, ikisi de Amerika'nın değişik bölgelerinde iş gezilerindesi karı-koca, Florida da buluşup, yaz yaşandığı bölgede dinlenmeye karar verirler.
Florida'ya karısından önce giden koca, eşine de yer ayırttıktan sonra, e-mail gönderir. Fakat mesaj, yanlışlıkla karısına değil , bir gün önce ölen yaşlı papazın karısına gider. Papazın yaşlı karısı, korkunç bir çığlıkla yere düşer.
Kocasının ölümünden dolayı çok üzgün olan kadının çığlığı üzerine ev halkı odaya dolar ve herkes, yerdeki kadın için koşuşturmaya başlar. Kadıncağız sonra kendine gelir ve korku içinde bilgisayarı gösterir. bilgisayarda şöyle bir mesajla karşılaşırlar: "Sevgili karıcığım! Buraya ulaşır ulaşmaz, senin gelişinle ilgili işlemleri tamamladım. Sonra bana ayrılan yere yerleştim.
Burası gerçekten çok sıcak... Seni özlemle bekliyorum. Kocan..."
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi