AK Gençliğin Buluşma Noktası
İslam'da Kadın & Tesettür İslamda kadın,tesettür vb. ile ilgili konuları bu bölümde paylaşıyoruz.


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 04-24-2009, 13:32   #1
Kullanıcı Adı
Üç mevsim
Standart İslam'da Tesettür: Giyinme (Örtünme) // Diyanet \\
GİYİNME

Canlılar içinde insana özgü bir davranış olan giyinmenin, örtünme ve güzel görünme şeklinde iki temel gayeye mâtuf olduğu görülür. Esasen tabii bir ihtiyacı ve yönelişi ifade eden örtünme ve süslenmenin dini ilgilendirmesi, insanların bu konuda taşıdığı zaafların, sapabilecekleri aşırılıkların ve olumsuz etkileşimlerin insanın aslî yapı ve kimliğini, cinsler ve insanlar arası münasebetlerin dengesini bozabileceği endişesidir. Bunun için de İslâm dininde, esasen serbesti ve mubah oluş temel kural olmakla birlikte, insanların zaaf ve temayüllerinin sapma noktasına varmasını ve toplumsal bünyenin bozulmasını önlemek maksadıyla örtünme ve süslenme ile ilgili bazı temel ölçüler ve kısıtlamalar getirilmiş, bunun dışında insanların kendi zevk, imkân ve kültürlerine göre giyinip kuşanmasına imkân verilmiştir. Bu yüzden de giyinme, örtünme ve süslenme konusunda fıkıh kültüründe yer alan bilgi ve önerilerin bir kısmı dinî metinlere dayalı hükümler iken bir diğer kısmı İslâm toplumlarının bu çerçevede oluşan ve asırlar boyu süregelen geleneğini, bilgi birikimini ve hayat tarzını yansıtır.

Örtünme


Genellikle, örtünmenin bütün canlılar arasında sadece insana mahsus bir meziyet olduğu söylenir ve bu doğrudur. Bazı uç ve münferit yönelişler hariç tutulursa çıplaklık her dönemde toplumsal vicdan ve sağduyu tarafından arsızlık ve hayasızlık olarak görülmüştür. Bununla birlikte birey ve toplumlar örtünme konusunda öteden beri farklı din ve kültürlerin, moda, dış tesir, yabancılaşma ve toplumsal çözülme gibi değişik sebep ve tesirlerin sonucu farklı ölçü ve anlayışlara sahip olmuştur. Bunun için de kılık kıyafet ve örtünme konusunda, bölgeler hatta aynı din ve ülke mensupları arasında farklı çizgilere rastlanması şaşırtıcı olmamaktadır.

İslâm dininin örtünme emri, ferdin ruh sağlığını, fıtrî yapı ve onurunu, toplumun genel ahlâkını koruma, cinsler ve insanlar arası münasebetlerde dengeyi gözetme, insan haysiyetine yakışır bir cinsî hayat ve aile hayatı kurma gibi çeşitli gayelere yöneliktir. Örtünmede erkekle kadının farklı hükümlere tâbi olması da iki ayrı cinsin yaratılış özellikleri gözetilerek yapılmış bir ayırımdır.

Vücudun açılması, gösterilmesi ve bakılması dinen haram olan yerlerine ve organlarına dinî literatürde avret tabir edilir. Setr-i avret tabiri erkek ve kadının namaz dışındaki örtünme vecîbesini de belirtmekle birlikte daha çok namaz esnasında belli uzuvların örtülmesini ifadede kullanılır. Namazda avret yerinin örtülmesi dinî bir görev ve namazın geçerlilik şartı olduğu gibi, namaz dışında da yine dinî bir vecîbe niteliğindedir. Ancak örtünmenin sınırı cinslere ve arada mahremiyetin (evlenme engeli sayılacak derecede yakınlığın) bulunup bulunmamasına göre farklılık taşıyabilir. Bunun için de fıkıhta örtünme; namazda örtünme, yakınlara ve yabancılara karşı örtünme şeklinde üç ayrı açıdan ele alınabilir.

Erkeğin namazda örtülmesi gereken yeri ile namaz dışında erkeklere ve karısından başka kadınlara karşı avret yeri, göbek ile diz kapağı arasında kalan bölgedir. İslâm âlimlerinin çoğunluğunun görüşü bu olup avret yerinin sınırı ve derecelendirilmesi konusunda aralarında bazı görüş farklılıkları vardır.


Kadınların kadınlara ve mahremlerine yani aralarında devamlı evlenme engeli bulunan erkek akrabasına karşı avret yeri, Hanefî ve Şâfiîler'e göre erkeğin erkeğe karşı avret yeri gibidir. Mâlikî ve Hanbelî mezheplerinde ağırlıklı görüş, kadının mahremi erkekler yanında el, yüz, baş, boyun, kol, ayak ve baldır hariç bütün vücudunun avret olduğu ve örtülmesinin gerektiği yönündedir.

Kadının yabancı erkekler yani mahremi olmayan erkekler karşısında avret yeri yüzü, el ve ayakları hariç bütün vücududur. Bu Hanefî mezhebinin görüşü olup diğer fıkıh mezheplerine göre kadının ayakları da avrettir. Ebû Yûsuf'tan, kadının dirseklere kadar kolunu avret saymayan bir görüş de rivayet edilir. Erkek ve kadının namazda ve namaz dışında örtünmesiyle ilgili fıkhın klasik doktrininde yerleşik görüş özetle böyledir

Erkeğin ve kadının örtünmesiyle ilgili Kur'an'da ve Sünnet'te yer alan hükümlere gelince; Kur'an'da konunun ilke bazında ve ahlâkî bir referansla ele alındığı ve özellikle kadınlar için bazı hükümler getirildiği, sünnette de ilâve bazı kurallardan söz edilip bazı ayrıntıların verildiği görülür. Kur'an konuyla ilgili olarak, erkeklerin gözlerini harama bakmaktan sakındırmaları, ırzlarını korumaları istenmekle birlikte (en-Nûr 24/30) namazda veya namaz dışında hangi uzuvlarını örtmeleri gerektiğinden söz edilmez. Aynı âyette ve devamında kadınların da namus ve iffetlerini korumaları, harama bakmaktan gözlerini sakındırmaları istenir ve ilâve olarak, "Görünen kısımlar müstesna olmak üzere ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini yakalarının üzerine örtsünler. Kocaları, babaları... hariç başkasına ziynetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar" hükmü yer alır. Bir başka âyette de (el-Ahzâb 33/59) kadınların bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman "dış örtülerini üstlerine almaları" istenir ve bunun "onların tanınması ve incinmemesi için en emin yol" olduğu bildirilir.

Erkeğin ve kadının namus ve iffetlerini korumaları ve kadının örtünmesi gereğinden söz eden bu âyetlerde, örtünme için belli bir şekil şartı ve model önerilmediği görülür. Bu sebeple de Kur'an'ın bu anlatımından yola çıkarak kadınların ancak çarşaf ve peçe ile dışarı çıkabileceği, yabancı erkeklerin yanında ağız ve burnunu örtmesi, hatta bir gözünü kapatması gerektiğini söylemek isabetli olmaz. Dikkat edilirse konuyla ilgili Kur'an âyetleri, kadın ve erkeğin fitneye ve şüpheye sebep olmayacak, karşı cinsin arzusunu kışkırtmayacak, ağır başlılığını koruyacak tarz ve biçimde örtünmesini istemektedir. Bundan, vücut hatlarını gösterecek kadar dar ve ince elbiselerin giyilmesinin doğru olmadığı sonucu çıkar. Buna karşılık erkeklerin şalvar, kadınların etekleri yerlerde sürünen uzun etek ve pardösüler giymesi dinin gereği olarak değil de kişisel tercih ve zevk olarak görülmelidir.

Hz. Peygamber'in sünnetinde de örtünmenin dinî ve ahlâkî cephesi sürekli vurgulanmış, giyim ve kuşamda sadelik, tabiilik ve temizlik tavsiye edilmiş, elbisenin vücudun hatlarını belli etmemesi ve içini göstermemesi üzerinde durulmuş, cinsler arası farklılık ve diğer din mensuplarına benzememe ilke olarak benimsenmiş, erkek ve kadının örtünme sınırlarıyla ilgili olarak da fıkıh doktrinindeki görüşlere kaynaklık yapacak birtakım ölçü ve açıklamalar yer almıştır. Meselâ bir hadiste Hz. Peygamber şöyle buyurur: "Cehennemliklerden iki sınıf vardır ki, ben onları dünyada görmedim: Birincisi ellerindeki öküz kuyruğu gibi kırbaçlarla halkı kırbaçlayan kimselerdir. İkincisi giyinmiş çıplak, kalçasını oynatarak, kırıtarak, salınarak yürüyen, başları deve hörgücü gibi kadınlardır. Bunlar cennete giremezler, onun kokusunu da alamazlar. Halbuki onun kokusu çok uzun mesafelerden alınır" (Müslim, "Libâs", 125). Bir başka hadiste de Resûl-i Ekrem ince bir elbise giymiş olan baldızı Esmâ'ya "Ey Esmâ! Bulûğa erdikten sonra kadının -yüz ve ellerine işaret ederek- şu ve şundan başka yerlerinin görülmesi doğru olmaz" buyurmuştur (Ebû Dâvûd, "Libâs", 31). Sünnette yer alan belirlemelerde o günkü toplumun telakkilerinin, bölgesel şartların ve toplumsal ahlâkın belli bir payı bulunmakla birlikte, örtünme hadisesi ağırlıklı olarak insan tabiatıyla ve cinsler arası iletişim ve etkileşimle ilgili bir konu olduğundan konunun evrensel ve kalıcı boyutu da ihmal edilemez ölçektedir.

Hz. Peygamber ve Hulefâ-yi Râşidîn döneminden itibaren de, müslümanlar, aralarında ayrıntı sayılabilecek bazı farklılıklar bulunmakla birlikte Resûlullah tarafından getirilen ölçü ve açıklamaları bütün asırlarda ve bölgelerde belli hatlarıyla korumuş ve yaşatmışlar, örtünmeyi ahlâkî ve insanî olduğu kadar dinî bir vecîbe olarak da görmüşlerdir. Örtünmenin iffet ve namusu korumak, tanınmayı ve incinmemeyi sağlamak gibi bazı hikmetleri, yani olumlu sonuç ve yararları bulunduğu doğru olsa bile örtünme vecîbesinin böyle bir gayeye kilitlenerek açıklanması, bu gayenin bulunmadığı veya başka yollarla elde edildiği durumlarda örtünmenin gerekmeyeceği görüşü doğru olmaz. Bunun için de, şekil ve ayrıntı yönüyle mahallî ve kültürel bazı özellikler ve farklılıklar taşıması dinen müsamaha ile karşılanmış olsa bile, esas itibariyle örtünmenin dinin emri ve gereği olduğu hususunda müslümanlar arasında bir görüş ayrılığı zuhur etmemiştir.

DİYANET - İSLAM VE TOPLUM / GİYİNME VE SÜSLENME


Adres: http://www.diyanet.gov.tr/turkish/default.asp

 

Üç mevsim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 11-09-2009, 23:59   #2
Kullanıcı Adı
Üç mevsim
Standart
Bu yazıda ele alınan İslam'da tesettür konusu ülkemizin din alanında otorite konumunda bulunan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 2003 tarihli son İlmihal'inden alınmıştır.

İslami ekoller elbette olacaktır ancak bazı tarikatların ve cemaatlerin din diye kabul ettirmek istedikleri Diyanet sentezinde incelenmelidir.
Üç mevsim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-10-2009, 00:33   #3
Kullanıcı Adı
Duygu'Seli~
Standart
Diyanete katıyetle güvenmiyorum..
Öyle ki bunu sadece ben değil bir çok ehli sünnet alimi beyan ediyor günümüzde..Laiklik yönetimi ardındaki,laiklik kurallarına göre bir çok islami kuralın yada dini emirin yerine getirilmesine yardım edemeyen bir kurumunun nesine güvenebilirim ben..?

Daha dün camilere ırkçı mahya asılmasına (valilik dahi istemiş olsa) müsade eden bir diyanete nasıl güvenebilirim..?

Bizim diyanetimiz bu gün islami emir olan şeriatı bile laiklik korkusu ve yasaların dayatması yüzünden ifade edip ''evet öyledir'' diyemiyorsa nasıl itibar edeyim..

Şimdi örtünme için sadece üstü kapalı bazı ayetlerin konulması ve hadislerin ortak görünüşünün söz konusu edilmeyip,bu gibi dini fetvalara dahil edilmemesi ehli sünnet itikadına göre yanlıştır bunu bilmeniz lazım değil mi..?

Benim daha evvelde paylaştığım örtü hükmü konusunda bütün kaynaklar islam alimlerinin ortak görüşlerinden alınmış ve ayetlerinde dahil olduğu bir konu iken,ben sadece diyanetin ayetle süslediği ve kendi yorumunun çokluğu olan bir fetvaya nasıl güvenebilirm..?

Tarikat yada cemaat diyorsunuz..Bunu geçelim..İslam dininde her müslümanın örnek alıp,dini öğrenmesi gereken bir mezhep alimi vardır değil mi..? Dört büyük mezhep alimi imamda, bu örtünme sınırları konusunda hemfikir fetva vermiş ise ben diyanete değil,Peygambeirmin varisi olan bu dört büyük mezhep alimine itikad ederim..! değil mi..?

Diyanetimize kesinlikle itibar etmiyorum..Çünkü ülkemizdeki diyanet islamın asıl kurallarına göre hüküm veremiyor..Çünkü laiklik duvarı var! Cocacolanın içinden defalarca alkol bulundu,ama bizim laik devletimizin diyaneti bir kez olsun bunun için bir fetva çıkartıp,HARAMDIR İÇMEYİNİZ diyemedi..Devlete önlem alması adına uyarı yapmadı,çıkan ufak tefek sesler havada kaldı! Ben daha diyanetin hadislerden uzak(hadissiz islam,Efendimiz'siz islam yarımdır!) fetvalarına mı itibar edeyim..ASLA!

İslam dininde ayette bile peygamberlerden sonra alimlere tabii olun,onların vesilesiyle dini öğrenin,öğretin buyuruluyor.. Efendimiz ''alimler benim varislerimdir'' diyor.. Ben diyanet gibi büyük alimlerin sözlerini es geçip sadece ayetleri koyarak(bir çok insan ayet yorumlayamaz) fetva veren bir kuruma itibar etmem..

Büyük islam alimlerinin hepsinin ortak görüşünde örtünme kuralları aynıdır..Bunun tarikatlarla alakası yoktur..Zira imam rabbani hzleri,imam hanefi,imam şafii,imam hanbeli,imam maliki hz.leri bir tarikat mensubu değillerdi..

Konu Duygu'Seli~ tarafından (11-10-2009 Saat 00:44 ) değiştirilmiştir..
  Alıntı ile Cevapla
Alt 11-10-2009, 00:42   #4
Kullanıcı Adı
Duygu'Seli~
Standart
Alıntı:
Özgün İrade Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu yazıda ele alınan İslam'da tesettür konusu ülkemizin din alanında otorite konumunda bulunan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 2003 tarihli son İlmihal'inden alınmıştır.

İslami ekoller elbette olacaktır ancak bazı tarikatların ve cemaatlerin din diye kabul ettirmek istedikleri Diyanet sentezinde incelenmelidir.

İslami ekoller,yani islami hükümlerimizi bahsettiğiniz,daha doğrusu suçladığınız tarikat liderleri veya cemaat liderleri beyan etmiyor ki..Bizzat Efendimiz'in hadisleri,büyük alimleirn ve en önemlisi dört büyük islam aliminin sözleri beyan ediyor.. Hepsini geçtim,Efendimiz'in sünneti seniyyesine uymak lazımken,onun sünnetlerini sadece nakleden bu alimlere itibar etmemek O'na muhalefet etmek değil midir..?

Valla kusura bakmayın ama Esra Elönü adına bir savunma çabasına girmeyin sizde günaha girersiniz..O giydiği dar badinin,bazen deve hörgücü gibi bağladığı baş örtüsünün,kısa badi altına giydiği kot pantolunun dinimizde yeri vardır diyorsanız size islami örtünme kısaslarını bir kez daha araştırmanızı öneririm..

Diyanetede mail atmayı düşünüyorum..Sizin değiminizle o tarzın bir sakıncası yoksa,siz alimlerden daha evla biliyorsanız eğer,o halde diyanet fetva versin ''gençler böyle giyinebilir'' desin bakalım..

Uymasamda,dört dörtlük olmasamda,dinimde var olan hadisle sabit olan bir emre muhalefet etmekten Rabbim'e sığınırım..
  Alıntı ile Cevapla
Alt 11-10-2009, 00:50   #5
Kullanıcı Adı
Duygu'Seli~
Standart
Bakın diyanetin yorumunda ne deniliyor..?


''Dikkat edilirse konuyla ilgili Kur'an âyetleri, kadın ve erkeğin fitneye ve şüpheye sebep olmayacak, karşı cinsin arzusunu kışkırtmayacak, ağır başlılığını koruyacak tarz ve biçimde örtünmesini istemektedir. Bundan, vücut hatlarını gösterecek kadar dar ve ince elbiselerin giyilmesinin doğru olmadığı sonucu çıkar. Buna karşılık erkeklerin şalvar, kadınların etekleri yerlerde sürünen uzun etek ve pardösüler giymesi dinin gereği olarak değil de kişisel tercih ve zevk olarak görülmelidir.''

Diyanet bile kesin hüküm şeklinde belirtmemiş dahi olsa bizimle aynı kanıya varıyor.. Bu tarz giyim dinin gereği değil,kişisel tercihtir diyor.. Kadının kişisel tercihine ses etmedik bizde,kişisel terchinin GÜNAH OLMADIĞINI belirtmesine ses ediyoruz.. Hala mı savunursunuz bu özgür kız,özgür çocuk tarzını bilemem.. Diyanete her zaman kızarım ama bu kısımda o bile bizden yana ise söyleyecek pek söz var mıdır,kalmış mıdır bilemiyorum..
  Alıntı ile Cevapla
Alt 11-10-2009, 01:02   #6
Kullanıcı Adı
Berr Ak
Standart
Bu konuda şunu ifade etme gereği duydum; dinimizi savunduğumuzu zannedip nefsimizi savunmayalım.Herkesin savunduğu düşünceye bir dayanak noktası vardır.Kimse kafasından uydurup bir şeyler yazmıyor.Birilerinin itibar ettiği şeye diğerleri itibar etmek zorunda değildir.Dinde sizlerin de ifade ettiğiniz gibi doğru tektir fakat o doğruyu algılayış biçimi alimlere göre bile değişiyorken, bizlerin bu konuda farklı düşüncelerre sahip olması normal.Ancak şu noktayı ifade etmekte fayda var; nasıl düşünüyorsak öyle yaşayalım.O zaman düşüncelerimiz karşımızdakinde çok daha büyük etki yaratacak ve dine bakış açıları işte o zaman sizlerin algılaadığı biçime dönüşebilecektir.Yani kısacası hal dili efendim...
Berr Ak isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-10-2009, 01:13   #7
Kullanıcı Adı
Üç mevsim
Standart
Duyguseli söylediğiniz şeyleri yaşayarak bu yaşa geldim. Bizim de Diyanet'e ateş püskürdüğümüz zamanlar oldu, bizim de Diyanet'i beğenmediğimiz zamanlar oldu hala birçok yönünü beğenmiyor olabilirim ama Diyanet İlmihali'ni biraz incelersiniz, Diyanet'in, yazdıklarını uzaydan almadığını görersiniz.

Bakın buradaki en önemli ve asıl mesele şudur. Konuyu buradan anlayabilirisniz

Diyanet bir meselede Kuran, Sünnet, İcma, Kıyas yaptıktan sonra o meseleyle ilgili en katı görüşü, orta görüşü ve en hafif görüşü de insanlara sunar. Bundan sonra da tüm bunların dışında kendi sentezini yapar. İşte sizin kendi tarikatınız, Diyanet'in bu en katı, en hafif veya orta görüşünden sadece birinin savunucusudur.

Şimdi Diyanet'in ne olduğunu daha iyi anlamışsınızdır.

Konu Üç mevsim tarafından (11-10-2009 Saat 01:52 ) değiştirilmiştir..
Üç mevsim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-10-2009, 01:14   #8
Kullanıcı Adı
Üç mevsim
Standart
Bu durumda asıl güvenilemeyecek olanın kim olduğu ortaya çıkıyor. Diyanet'in siyasi konulardaki tavrına bakmayın siz ufkuna bakın.
Üç mevsim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-10-2009, 01:17   #9
Kullanıcı Adı
Duygu'Seli~
Standart
Alıntı:
eciftci Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu konuda şunu ifade etme gereği duydum; dinimizi savunduğumuzu zannedip nefsimizi savunmayalım.Herkesin savunduğu düşünceye bir dayanak noktası vardır.Kimse kafasından uydurup bir şeyler yazmıyor.Birilerinin itibar ettiği şeye diğerleri itibar etmek zorunda değildir.Dinde sizlerin de ifade ettiğiniz gibi doğru tektir fakat o doğruyu algılayış biçimi alimlere göre bile değişiyorken, bizlerin bu konuda farklı düşüncelerre sahip olması normal.Ancak şu noktayı ifade etmekte fayda var; nasıl düşünüyorsak öyle yaşayalım.O zaman düşüncelerimiz karşımızdakinde çok daha büyük etki yaratacak ve dine bakış açıları işte o zaman sizlerin algılaadığı biçime dönüşebilecektir.Yani kısacası hal dili efendim...

Evet bende bunu ifade etmeye çabalıyordum..Yalnız bir farkla..Dinimizi savunmak değilde,anlatmaya,öğretmeye çabalarken nefsimizi tatmin etmeyelim..
Ben bu gün nasıl düşünüyorsam öyle yaşayamam..Çünkü benim nefsim arsız,her şeyi arzuluyor.. Ona göre hareket edersem halim nice olur..
Zaman zaman ona yenik düşüp günaha girsekte,düştüğümüz yanlış durumu kendimizce halleyip,''sakıncası yoktur,günah değildir'' demiyoruz elhamdülillah..

''Düşüncenize göre yaşayınız'' sözünüzün kastınıda üzerime alınmıyorum..Çünkü şu an sanal bir ortamda hiç kimse benim nasıl yaşadığımı görmüyor.. Bilmem ifade edebildim mi..?
  Alıntı ile Cevapla
Alt 11-10-2009, 01:22   #10
Kullanıcı Adı
Duygu'Seli~
Standart
Alıntı:
Özgün İrade Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
İşte sizin kendi tarikatınız, Diyanet'in bu en katı, en hafif veya orta görüşünden sadece birinin savunucusudur.

Şimdi Diyanet'in ne olduğunu daha iyi anlamışsınızdır.
Benim asla bir tarikatım olmadı özgün..Sadece görüşünü beğendiğim bir tarikat var oda nakşi tarikatıdır ki,şu anda ona bağlı olmuş olsaydım siyaset yapamaz,günümü rabıtalarla geçiriyor olurdum..
Kaldı ki tasvip etrmediğim cemaat liderleri bile benimle aynı görüşte..Ve diyanet bile benimle bu konuda hemfikir..

Diyanete güvenmiyorum ve aslada güvenmem.. Diyanetimiz kendi asıl isteiği ile değil laik sistemin dayatmalarıyla yürüyor..Bu gün diyanetin vereceği bir şerii fetva laiklik duvarına toslayıp geri döner.. Bunu sizde benim gibi iyi biliyorsunuz..
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
başörtüsü, çarşaf, giyim şekli, giyinme, islam, tesettür, türban, örtünme

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.




boşanma avukatı webmaster blog çarşamba pasta

çarşamba koltuk yıkama çarşamba webtasarım