|
![]() |
#1 |
![]() Türkiye’ de aslında sadece Kürtlerin sorunu yoktur. Mutlu bir azınlık dışında bütün kesimlerin sorunu vardır Divanı, komisyonları ve bütün kardeşlerimi selamlıyorum. Bu tebliğin eksikliklerini ve sınırlılıklarını kabul ederek sözlerime başlamak istiyorum. Türkiye’ de aslında sadece Kürtlerin sorunu yoktur. Mutlu bir azınlık dışında bütün kesimlerin sorunu vardır. Gündemimiz olan Kürt sorunu, yerinde ve cesur bir tabirle; ulus devletin faşist ve inkârcı politikalarının neticesidir. Sorunu Cumhuriyet tarihi ile sınırlandırmak da doğru değildir. Tarihsel bir arka planının olduğu kuşku götürmez bir gerçektir. Bir kaç metni sizlerle paylaşarak Kürde ve Kürdistan’a bakışın tarihi zihin kodlarını birlikte hatırlayalım. Mantık şu: “Kürde fırsat verme ya Rab, dehre sultan olmasın. Ayağını çarık sıksın karnı bilem doymasın. Vur sopayı, al haracı, asla iflah olmasın. Ol çeşmeden gâvur içsin Rum içsin Kürde nasip olmasın” Güzel! bir şiir sizlerle paylaşmak istedim. Sınırlılıklarımdan dolayı Tebliğimde sorunun daha çok Cumhuriyet tarihi boyutunu ile irdelemek istiyorum. Bakınız Kürtler ve Müslümanlar Nasıl Kandırılmışlardır? 1 Mayıs 1920’de M. Kemal yaptığı meclis konuşmasında şöyle der: “ Meclisi âlinizi teşkil eden zevat yalnız Türk değildir, yalnız Çerkez değildir, yalnız Kürt değildir, yalnız Laz değildir. Fakat hepsinden mürekkep anasır-ı İslamiye’dir, samimi bir mecmuadır… bu mecmuayı teşkil eden her unsuru İslam bizim kardeşimiz ve menafi (menfaatleri) tamamen müşterek olan vatandaşımızdır.” 24 Temmuz 1923 Lozan görüşmelerinde Kürtlerin azınlık olduğu dile getirildiğinde İsmet Paşa “ Türkler ve Kürtler Cumhuriyetin ana unsurlarıdır” diyor. Ankara hükümetini kuran M. Kemal Kürt Teali Cemiyeti Diyarbekir Şube Başkanına bir mektup gönderir. Derki: “Devletin tam bağımsızlıyla bekası, saltanat ve hilafetin yok olmaktan korunması uğrunda katlanmaya hazır olduğunuz fedakârlık derecesine ve bana karşı olan sevgi ve itimadınıza emniyetim tamdır… Kürtler ve Türkler birbirlerinden koparılmayı kabul etmez öz kardeştirler” Cumhuriyetin belki de en demokratik meclisi olan I.mecliste 74 tane Kürt kökenli milletvekili vardır. Buraya kadar her şey normal. Ancak; II. meclis ile beraber tarihi seyir değişmiştir. Bakış açısı değişmiştir. Çünkü artık köprü geçilmiştir. Başlatılan ladini inkılâplar ve inkâr politikaları Kürdistan’da beklenmeyen hadiselerin cereyan etmesine ortam hazırlamıştır. Şeyh Said kıyamı bunlardan biridir. Ve günümüze kadar 30 un üzerinde serhıldan / başkaldırı yaşanmıştır. 24 Eylül 1925 şark ıslahat planında yer alan şu cümleler dikkat çekici ve düşündürücüdür: “ Kürt isyanını yönlendiren ve yönetenlerle bunların yakınları yandaşları ve aşiret reislerinden hükümetin doğuda kalmalarını uygun görmediği kişi aile ve gruplar batıda hükümetin göstereceği yerlere gönderilecektir. Hakkâri, Van, Siirt, Bitlis, Malatya, Muş, Elazığ, Dersim, Genç, Ergani, Bayazit vilayeti ile Pülümür, Hınıs, Kiğı kazalarında, hükümet ve belediye dairelerinde ve diğer kuruluşlarda, okullarda, çarşı ve pazarlarda, Türkçeden başka dil kullananlar hükümet ve belediyenin emirlerine aykırı davranmaktan cezalandırılacaklardır. Olağan mahkemelerde ve sıkıyönetim mahkemelerinde yerli hâkim bulunmayacaktır. Şarka mefkûreli ve muktedir Türk görevliler gönderilecek 2. derece memurluklara da Kürt memur atanmayacaktır.” Devletin politikası değişmiştir artık.1930’da adalet bakanı olarak görev yapan Mahmut Esat BOZKURT’ un aşağıda alacağım sözü resmi devlet zihniyetinin Türk kökenli olmayan vatandaşlara nasıl yaklaştığının çok somut bir göstergesi olacaktır. Adalet bakanımız diyor ki: “ Bu memlekette Türk olmayanların bir tek hakkı vardır. Türklere hizmetçi olma hakkı, köle olmak hakkı.” Mülkün temeli olan adaletin tesisi için görevli devletin adalet bakanı bunu söylüyorsa devletin bekası için diğer zevatın neler yapabileceğini varın siz hesaplayın. Lozan’da İsmet Paşa’nın, Ankara’da M. Kemal’in ve 1930’da adalet bakanın söylemlerini alt alta aldığımızda 6- 7 yıllık bir sürede nasıl bir değişim yaşandığı açıktır. Lozan’da Cumhuriyetin “kardeş” ana unsurları, Ankara’da M. Kemal meclisinde “…koparılması kabul görmez öz kardeş …” olan Kürtlerin, birinin Cumhurbaşkanlığı diğerinin de başbakanlığa terfi ettiği dönemde adalet bakanı Mahmut Esat BOZKURT’ un ifadesinde en temel! Haklarına kavuştuklarını görüyoruz. “... Hizmetçi olma ve köle olma hakkı…”. bundan daha temel bir hak olabilir mi! Ülkede, başbakanlık koltuğunda oturmuş, sıkıştığında şapkasını alıp gitmiş ortalık temizlendikten sonra defalarca geri gelmiş Çankaya’dan emekli devlet büyüğümüz ne güzel söylemişti. “Devlet zaman zaman rutinin dışına çıkar.” Devletin rutinin dışına nasıl çıktığını biliyoruz. söz konusu Kürtler ve Kürdistan olunca kanun, kural, yasa, hukuk, eşitlik, insanlık, adalet, gerekmez. Gönderirsiniz jandarma timlerini, özel harekât polislerini, bordo berelilerini, Ergenekonun vururcu timlerini vatandaşı hizaya getirirler. Hizaya gelmeyen varsa da evinden, işyerinden, sokaktan alınır ya askeri çöplüklerde, ya asit kuyularında, ya yol kenarlarında hizaya sokulur. Değerli arkadaşlar binlerce insanın kaybolduğu bir ülke düşünebiliyor musunuz? Şimdi kalkıp buna devlet rutinin dışına çıkmıştır diyebilir miyiz? Hayır diyemeyiz. Çünkü devletin Kürdistan’ da uzun süre rutin işi inkâr asimilasyon şiddet, baskı, faili meçhuller, cinayetler asit kuyuları, işkence vs vs olmuştur. Bu, İslam’dan uzak, faşist, dayatmacı, kutsiyetçi, asimilasyoncu, inkârcı, zihin kodlarının ürünü olan devlet politikası, yıllarca Müslümanları değişik mecralara, Türkiye halklarını da sonu gelmez maceralara sürüklemiştir. Gelinen süreçte yaşanmış bunca acının, toprağa düşmüş bunca genç bedenin, dökülen bunca kanın tek değilse bile en önemli müsebbibi bu düşünüş tarzıdır. Bu; yalan, dolan, hile, aldatmaca, kandırmaca, inkâr, asimilasyon politikaları, hep var oldu. Bütün bunların sonucunda ne olmasını bekleyebilirdik ki? Kanaatimce şimdi bütün bunlardan sonra sorunun tanımı yapmayı sizlere bırakmam, sorunun tanımını sizlerin yapması çok daha uygun olacaktır. Böylece zamanı verimli kullanarak Kürt sorunu ve Müslümanlar konusunda da bir şeyler paylaşma imkânımız olacaktır. Kürt Sorunu ve Müslümanlar Değerli arkadaşlar bizim kutsallarımız vardır ve bellidir. Ladini kadroların batıdan devşirdikleri yeni kutsalları kabul edemeyiz. Müslümanların devlet, vatan, millet, toprak, kavramlarını özellikle de başına “tek” veya “kutsal” sıfatlarını ekleyerek dile getirmekten vazgeçmesi gerekmektedir. Müslümanlar devletçi, sağcı, misak-ı millici reflekslerden kurtulmalıdır. Müslümanlar artık ladini kurucu kadrolarının devlet, vatan, millet kavramlarına yükledikleri zihni kodlarla düşünmemelidir. Müslüman kardeşlerimiz, Türk ve Kürt milliyetçiliğinin İslam’ın evrensel kardeşlik hukukunu zedelemekte olduğunu kabul etmelidir ve bunu dile getirtmelidir. Türk milliyetçililiğinin ve Kürt milliyetçiliğinin savunulacak haklı bir tarafı yoktur. Hangi ulusun milliyetçiliği İslam’ın evrensel değerlerine halel getirmiyor? Kürt kimliği, Rabbimizin savunulması gereken ayetlerinden biridir. Ve Ulus devlet dayatmalarının kurgusu değildir. İnancımıza göre, Irk, dil, renk, kabile, soy, sop üstünlük gerekçesi değildir. Ancak ladini kurucu kadro üstün ırk safsatasına halkı inandırmayı başarmıştır. Bununla da kalmayıp yeni kutsallar yaratmıştır. Seven sevmiş, sevmeyene terk etmek çare olarak dayatılmıştır. Sevmeyen, sevemeyen ve terk etmeyenler derdest edilmiş, hapsedilmiş, darp edilmiş cezalandırılmıştır. Müslümanlar devlet mekanizmasının işleyiş tarzını ciddi bir eleştiriden geçirmelidir. Ve alınacak tavır net bir şekilde belirlenmelidir. Devletçi, sağcı, reflekslerden kaçınılmalıdır. Artık sorunun çözümü için bu platform nezdinde adım atma zamanı gelmiştir. Platform bir icra heyeti oluşturup, sorunun çözümü için kendini dayatmalıdır? Sorunun çözümü için İslami bir dil oluşturulması gerektiği konusunda hepimiz hemfikiriz. Evet. Biz Müslüman’ız. Ve hayatımızın her alanında kullandığımız dil, yaşam tarzımız, sosyal münasebetlerimiz, ticaretimiz, aile hayatımız zaten İslami olmak zorundadır. Allah için hakkı, adaleti ayakta tutan şahitler olmak zorunda değil miyiz? Zülüm kimden gelirse gelsin zalim deşifre edilmelidir. Zülüm kime yapılırsa yapılsın hak ve adalet haykırılmalıdır. Bu kabulden yola çıkarak hayatiyet bulması muhtemel reel çözüm önerilerinin kaynağından dolayı reddedilmemesi gerektiği kanısındayım. Evet, Kürt halkı Müslüman’dır. Ancak unutmayalım ki her halk gibi Kürt halkının da içinde farklı inanca mensup bireyler yaşamaktadır. Sosyalistler, ateistler, batıda ki Kemalistler gibi, Kürdistan’ da değişik renkler, farklı inatça bireyler vardır. Ancak unutulmamalıdır ki Kürdistan Müslüman’dır. Ve malasef bugün hala ümmetin yetimidir. Şeref SİDAR
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() çok doğru...
türkiye cumhuriyetinde azgın bir azınlık harici hep ezilmiştir... |
|
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|