![]() |
#1 |
![]() Leyla'nın Mecnun'u Mecnun bir fırsatını buldu, Leyla ile baş başa kaldı. Leyla da ondan bir dilekte bulundu: - Ey âşık! Neyin varsa getir! - A ay yüzlü! Senin aşkınla ne suyum kaldı, ne kuyum. Ne ciğerimde azıcık kan, ne geceleri gözümde uyku. Aşkın aklımı yağmaladıktan sonra her şeyim birer birer gitti. Şimdi sahip olduğum tek şey yaralı bir kuş olan canım. Senden bir emir bekliyorum. Ver dersen hemencecik vereyim. Leyla güldü bu sohbete. Sonra sitem etti: - A yiğit! Ben senden bunu ne vakit istersem alırım, başka neyin var?! Bu söz üzerine Mecnun, partal giysilerinin eprimiş yakasından çıkardığı bir iğneyi Leyla'ya sundu: - Vi, varlık âleminde malik olduğum tek şey işte bu. Bundan başka hiçbir nesneye sahip değilim. Bunu taşımamın sebebi ise yine sensin a gönlümü alan! Çölde, ovada, dağda, kırda senin hayalini izlerken çok düşüyorum; dikenler ayağıma batıyor. İşte bu iğne onları ayağımdan çıkarmak için. Mecnun, Leyla'nın kendisine acımasını beklerken Leyla sitem etti: - İşte ben tam da onu arıyordum. Aşkta gerçek isen bu iğne sana nasıl layık oluyor, a perişan âşık! Bencileyin bir güzelin peşindeyken ayağına diken batsa o dikeni çıkarmak doğru olur mu? Eğer o dikeni çıkarırsan, seninkine vefa derler mi?! Sevgili yolunda ayağına diken batan âşık, onu elbisesine takılmış bir gül görmeli değil midir? Gül fidanı, bir gül elde etmek için bir yıl dikenlere sabrediyor da sen gül fidanından da aşağı mısın yoksa? Leyla'nın aşkıyla ayağına batan diken, onun başkalarına armağan edeceği yüzlerce gül demetinden daha değerli değil midir?
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|