![]() |
#1 |
![]() ‘Ankara’daki siyaset panayırına şöyle göz ucuyla bile bakınca, eğer devlet rantlarından pay kapma peşindeki makuleden değilseniz, oynanan düzmece oyunun...
... zemine tebeşirle daire çizip, onun içinden geçmeye çalışan akıl hastalarınınkinden farklı olmadığını görüyorsunuz... Ankara’daki oyunun bir farkı, akıllı uslu duranların da bu oyunu oynamayı reddetmek yerine, yere çizilen bir daireden geçme oyununu ciddiye alıp ona endekslenmeleri... Hálbuki hep birlikte ‘kral çıplak’ diye bağırılsa, Ankara’nın Türkiye’ye oynatmak istediği ‘akıl ötesi’ senaryo da gümleyecek... * * * Demokrasi kurallarının Türkiye’de lime lime olmuş bir patlak lastiğe dönmesini gözardı ederek, ‘başbakanlığın Mesut Yılmaz’a verilmesini’ yorumlamak ve buna karşı çıkmak ya da taraf olmak ne kadar anlamlı Allah aşkına? Mevcut Refahyol Hükümeti’nin de ahlaksal bir zeminde kurulmadığı hatırlatılmaya gerek duyulmayacak kadar taze hafızalarda. O koalisyonu TEDAŞ, TOFAŞ ve Mercümek dosyaları kurdurdu... ‘Adil Düzen’ nakaratını sahiplenen Refah’ın diğer Ankara partilerinden hiç de bir farkı olmadığı o an anlaşılmıştı. Kokuşmuşluğun dışında kalan parti olmadığı gibi, bugün Türkiye’yi bunaltmaya devam eden 12 Eylül ruhuna ve o ruhun oluşturduğu mevzuata itirazı olan da yok. Hepsi ‘sivil darbeci’ kesildi... Onun için şimdi olup biteni içlerine pek rahat sindirdikleri gibi ‘asker vesayeti’ni arkalarına alarak politika yapmaya da devam ediyorlar. Birileri DYP ve Refah’ı da kullanarak DEP’i kapattırmıştı. Şimdi aynı ‘birileri’ Mesut Yılmaz’ı kullanarak DYP ve Refah’ı devre dışı bırakıyor. * * * ‘Dünya basını’ olup biteni nasıl değerlendiriyor derseniz: Washington Post, hükümeti kurma görevinin Mesut Yılmaz’a verilmesini ‘ordunun baskısının ve krizin’ Demirel tarafından ‘bir ölçüde’ önlenmesi olarak niteliyordu. New York Times, durumu ‘laik ordunun zaferi’ olarak görmekteydi. CNN ise Demirel’in hükümeti kurma görevini Tansu Çiller’e vermemesinin ‘generalleri’ memnun ettiğini seslendiriyordu. Financial Times ‘ordunun zafer kazandığını’ vurgulayarak, şöyle devam ediyordu: ‘Ordu Çiller başbakanlığında yeniden İslamcı bir hükümet kurulmasına karşı olduğunu geçen hafta iletmişti.’ Neredeyse aynısını bir de Daily Telegraph tekrarlıyor: ‘Ordu, içinde Refah’ın yeraldığı her türlü hükümete karşı olduğu mesajını verdi.’ Meclisin ve muhalefet partilerinin yerine ‘ordudan’ sözedilen bir demokrasi siz gördünüz mü? Bunu içine sindirebilmesi için insanın ‘Türk politikacısı’ olması gerekiyor. 12 Eylül’den rahatsız olmayanların şimdiki oyunu da pişkince oynamaları normaldir. * * * Dünkü gazeteler Mesut Yılmaz’ın Demirel tarafından onaylanacak olan kabinesi güvenoyu alamasa da, Çiller’e görev verilmeyeceğini yazıyordu. Demirel, Anayasa’daki haklarını kullanarak hükümet kurma işlerini 45 gün askıda bırakıp bir ‘Çankaya hükümeti’ kurarak seçime gidilmesini sağlayacak. Bu arada da Refah kapatılırsa ayrıca sevinilecek. İstenen, ‘Kuyucu Murat Paşa’ teknikleri ile gerçekleştirilmiş olacak... * * * Bu zorlamalar Türkiye’ye huzur getirir mi? Şimdiye kadar getirdi mi? Refah’ın muhalefet tarafından denetlenmesine ve suç iddialarının da yargı tarafından sorgulanmasına olanak bırakmadan ve alenen suç işleyerek bu koalisyonun üzerine hışımla gitmek, dileriz yarın bir gün Türkiye’yi Cezayir’e döndürmez. Ankara, ordu sopasını kullanma geleneğini bir yana koyup ‘demokrasi kültürü’nü sahiplenseydi, kitlelerin İslam’la ilgili taleplerinin bir ‘din devleti’ sürecine dönüşmeden en sağlıklı biçimde demokrasiye entegre olacağını görürdü. Bu talepleri militer destekli ve Refah’ı dışlayan zorlama bir hükümet karşılayabilir mi? Yoksa Güneydoğu gibi bu da kangren mi olur? * * * Türkiye bir türlü ‘cumhuriyetten demokrasiye’ geçemiyor. Hatta cumhuriyet demokrasiye geçmenin önünde engelmiş gibi gösteriliyor. Bu minvaldeki Ankara turları ise betondaki dairenin içinden geçmeye çalışmaktan farksız. ‘Çoğunluk’ dururken, Meclis dışı gelişmeler ışığında hükümet kurma işini azınlığa vermek de zaten bunu doğruluyor. Ama ne yazık ki, Ankara’ya göre şekillenen siyasal sistemin tüm partileri bu oyunu oynamayı seviyor. Üstelik bu deli Haziran sıcağında bize de bunu izletiyorlar. Bir de tartışmamızı arzuluyorlar. Ankara’dakiler betona çizdikleri dairenin ‘içinden’ geçsinler. Biz sonra tartışırız.’ * * * Bu diyarlarda konuların hiç mi hiç değişmediğini ispatlamak için bir okurum tam on iki yıl önce, 28 Şubat sürecinde, 23 Haziran 1997 tarihinde yazdığım ‘Deveye Sormuşlar’ başlıklı yazımı göndermiş... Gerçekten de pek bir şeyin değişmediğini sizinle de paylaşmak istedim... Kendisinden izin almadığım için adını veremediğim bu dikkatli ve özenli okuruma da çok teşekkür ediyorum... star
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() attıkları her taşa kendileri takılıyorlar farkında bile değiller...
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|