![]() |
#101 |
![]() “BenMüslümanım”diyen Hanımları ilgilendirir.Diğerleri alınmasın
Allâh (CC) Müslüman kadınlara “Kendilerini vitrinleyen kadınlar gibi bedenlerinizi başkalarının arzularına peşkeş çekmeyin” buyuruyor. (Ahzab sûresi: 32-33) Vücutlarını keyfemayeşa/sereserpe açanlar bunu “medeniyet” adına yaptıklarını iddia ediyorlar. “Açılmayı medeniliğin gereği olarak yapıyoruz” diyorlar. Bu gerekçe zırzır cehalettir. Zaten açılıp saçılıp vücutları nazarlara ve uzuvlara peşkeş çekmek de cahiliyye mantığıdır. Her cahiliyye mantığı taşıyan kadın açılır ve mahremiyetlerini çevresine saçar. “-Efendim olur mu hiç? Falanca bu kadar yıl okumuş profesör olmuş. Falanca 3 üniversite bitirmiş, 8 tane lisan biliyor. Bir diğeri Bakan olmuş. Buncası milletvekili, genel müdür olmuş. Köşklerde yalılarda oturanlar var. Yazarı-çizeri cabadan. Bir giydiğini bir daha giymiyor. Ekranlarda efkâr dağıtanları var. Bunlara mı cahil diyorsun? Bizim bildiğimiz bunların tamamı medenidir.” FesübhanAllâh! Kardeşim benim birşey dediğim yok. Allâh (CC) buyuruyor ki, “Açılıp saçılmak kendini vitrinlemek, bedenini birilerinin uzuvlarına peşkeş çekmek cahiliye vasfıdır/özelliğidir. Ey Müslüman kadınlar siz de bu cahiller gibi olmayın.” Bu ifadeler Türkçe’ye çevirmeye çalıştığımız ilahi beyanlardır. Medeniyet ile bedeviliği birbirine karıştırırsanız, açıklığı-saçıklığı da medeniyetle özdeşleştirirseniz ineklerin medeniliğine asla erişemezsiniz. Açıklıkta hayvanlarla yarışa girenler için esfelesafilinin dibi vardır. Bir de kendilerini kapalı zanneden güruh var. Bunlar sözüm ona başlarını kapatıyorlar, ondan aşağısı tamamen karikatür bir “giyim” tarzı. Vücudun hatları belli, rengi belli, inceliği kalınlığı belli. Bedeni kapatmak için değil, daha fazla dikkat çekebilmek için vücudu sarmış bir tarz. Çırılçıplaktan daha berbat bir örtüş. Böyleleri Peygamberimiz (SAV) Efendimizin beddualarının muhatapları: “Giyinik çıplaklara Allâh lânet etsin” buyuran Efendimize sahabe-i kiram: -Ya RasulAllâh! Giyinik çıplaklar kimlerdir?diye sorduklarında, Efendimiz (SAV): -Vücut hatlarını ve rengini gösteren daracık elbiseler giyenler örtülü çıplaklardır, buyurmuştur. Peygamberimiz (SAV) Efendimiz’in beddualarına muhatap olmak ne büyük felâkettir. Buna nasıl cesaret ederler? Akıl alacak gibi değil. Şöyle diyelim: Teşhircilik cesaret değil, esarettir. Teşhircilik şeytanın istibdadıdır. Nefs-i emmareye esir olmaktır. Âhir zaman kadınının bir özelliği de teşhirciliktir. Kadın fıtratından uzaklaştıkça/şuuru felce uğradıkça, ifsad edildikçe teşhir duygusu da artıyor. Aşırı teşhirciliğin hayat tarzı haline getirildiği ülkemizde kadınlar maalesef meta durumuna düşürülmüştür. Sözü Lâ Edri’nin iki mısralık beyanıyla bitirelim: “Ne kürküdür, ne kolyesi, ne süsü Kadına şahsiyet veren örtüsüdür örtüsü.” iktibas Konu dilemma tarafından (04-22-2010 Saat 17:17 ) değiştirilmiştir.. Sebep: kırmızı renk kullanmamaya özen gösterelim. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#102 | |
![]() Alıntı:
![]() Bu arada 'Dertli kardeşlerime' ve Allah Razası doğrultusunda 'Akli-Zamani' değil, Kurani açıklık getirmeye çalışanlardan Bilcümle Rabbim mafakiyetler nasib etsin!.. ![]() |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#103 |
![]() Her genç kız bedenini örtmekle yükümlüdür
''Hz. Ebû Bekir'in kızı Esma ince bir elbise giymiş olduğu halde Allah Resûlü'nün (s.a.v.) huzuruna girdi. Allah Resûlü (s.a.v.) Esma'yı o halde görünce ondan yüzünü çevirerek şöyle dedi: -Ey Esma kadın hayıza (büluğa) erince artık ondan şunun ve şunun dışında bedeninin hiçbir yerinin görünmesi uygun olmaz. (Allah Resûlü (s.a.v.) bu sözlerini söylerken kendi yüzüne ve ellerine işaret etti.)'' Ebû Davud ''Anneler günü'' bu asrın uyduruk bid'atı. Hakkında söylenen olumlu ya da olumsuz bütün söz ve görüntülere rağmen iyi anlamlar ve asil bir hedef taşıyor. Fakat liderlere taç giydiren ve örnek şahsiyetler ortaya çıkaran idealizme gelince. O da tamamı ya maddi ya da menfaatçi olan belli birtakım kriterlere tabidir. Keşke bu kriterleri geliştirseydik; imanı ve bu imandan kaynaklanan esasları bu kriterlerin ilki ve zirvesi yapsaydık. Sevgili gençler. Bu başlangıç/giriş ile Allah Resûlü'nün (s.a.v.) beşinci nasihatını bildirdiği hadis-i şerîf arasında bizi bu konuşmayı yapmaya iten münasebet; Hz. Ebû Bekir'in kızı güzide bir sahâbî hanım olan Esma'nın (r.a.) seçkin şahsiyetidir. Hz. Esma (r.a.) bebekliğinden ihtiyarlığının son demlerine kadar hem kendi şahsında hem de aile içerisinde Allah'ın emirlerine olan tam bağlılığıyla daima ideal bir genç kız ve anne olmuştu. Hayra yönlendirme ve annelik hakkında söylenmiş en muazzam ve ulvi sözlerden biri de Hz. Esma'nın (r.a.) oğlu Abdullah b. Zübeyir'e (r.a.)söylediği o meşhur veciz sözüdür. Oğlu Abdullah 'Mekke'de Abdülmelik b. Mervan'ın Haccac b. Yusuf es-Sakafi komutasındaki ordusu tarafından kuşatma altına alınmıştı. Her birinizden o nasihat dolu sözü ciddi bir şekilde araştırmanızı ısrarla istiyorum. Çünkü o sözde sizi yakından ilgilendiren size faydalı pek çok şey bulunmaktadır. Bundan sonraki sözlerim sadece sevgili kızımadır. O İslam'ın genç kızına. İslam evladının annesine. İslam'ın şimdiki ve gelecek neslin terbiyecisine ve istikbalimizin köşe taşına. Hadis-i şerîfte geçen ''uygun olmaz'' sözü üzerinde biraz istiyorum. Çünkü bu söz dayanak noktamızı oluşturmaktadır. Fitneye gelince o; sapıtmanın kavşağı tehlikeli bir viraj yoldan çıkışın uçurumu ve tali yolu çok olan bir caddedir. O derece ki bu caddede yürüyen insan sanki kendisini ''Nasreddin Hoca'nın evinde'' gibi hisseder. Ne tarafa dönse nihayetinde bir engele çarpar. Karşısına zifiri bir karanlık çıkar. Yitik vadilerde el yordamıyla yolunu bulmaya çalışan kör gibi aranır durur. Kurtulmak çıkıp gitmek için ne bir yol bulabilir ne de bir gedik. Bugün sıkıntısını çektiğimiz ya da özellikle gençlerimizin sıkıntısını çektikleri bela fitne şehvet arzu zevk ve haz kasırgaları budur. Bir çukurdan kurtulmalısın mutlaka diğerine yuvarlanır. Sonra cadde ve sokaklarda halka açık genel alanlarda park ve kulüplerde kol gezen fitne yalnızca kendisine bela olmaz. Bilakis görünen ve görünmeyen fitneler tellerde elektrik akımının akışı gibi iki taraf -erkek ve kadın- arasında gider gelir. Bugün toplumda hüküm süren ve kabul gören şey fesad ve ahlâkî çözülmeden başka nedir? Hangi insaf sahibi insan bunun ahlâkî çözülmeden başka birşey olduğunu söyleyebilir? Fesad (bozgun) ve salah (huzur) bir çelişkinin iki zıt uçu. Allah Resûlü (s.a.v.) büluğ çağına erip kadınlık belirtileri ortaya çıkan Esma'yı ince elbiseler giymiş bir halde görünce mübarek yüzünü ondan çevirerek şöyle dedi: ''Ey Esma kadın hayıza (büluğa) erince artık ondan şunun ve şunun dışında bedeninin hiçbir yerinin görünmesi uygun olmaz. (Allah Resûlü (s.a.v.) bu sözlerini söylerken kendi yüzüne ve ellerine işaret etti.) Hz. Peygamber (s.a.v.) Esma'ya (r.a.); ''Ey Esma genç kız.'' demedi; bilakis ''Ey Esma kadın.'' dedi. Çünkü Esma henüz evlenmemiş olsa da genç kızlık çağını çoktan gerilerde bırakmış olgunluk ve kemal çağına girmişti. Bizzat kendisinin doğal olarak görülmesi caiz olan yüz; boya krem ve pudraların doldurduğu yüz değil aksine her türlü süs ve fitneden uzak kozmetik sektörünün tuzağına düşmemiş olan yüzdür. Tabi bu doğal ve temiz yüzün görülmesi de ancak fitneden emin olunan durumlar için geçerlidir. Aynı şekilde görülmesi dinimizce caiz olan el faziletin kanına girmemiş olan eldir. Yoksa uzun sivri keskin ve boyalı tırnaklar değil!! Ama ne yazık ki bugün ayak tırnakları bile faziletin kanına girmekten bu kokmuş kan balçığına dalmaktan kendini kurtaramamıştır?! Genç kızlarımız küstahça ve hayâsızca bir meydan okuyuşla bu saygın nebevi nasihatın tam aksini yapıyorlar!. Örneğin; genç kız önceleri bütün bu çirkin hallerden uzakta bulunurken büluğ (hayız) çağına erip olgunluk devresine girdiğinde derhal süslenme ve güzelleştirme yöntemlerini uygulamada ve bedenin fitne çıkarıcı ve tahrik edici bölgelerini olduğu gibi açığa çıkaran elbise modellerini bulup geliştirmede son derece becerikli bir sanatkar oluveriyor! Dosdoğru olan bir yaşam çizgisi eğrilip büğrülerek bozuluyor yol sallanıyor ve toplum bir kargaşa içinde dalgalanıyor. Müslüman genç kızım. Sen ya istikamet ve hidayet kaynaklarından bir kaynak ya da helak ve fesat uçurumlarından bir uçurumsun. Ve bütün bunlar senin dünyana ve ahiretine yansımaktadır. Ya her türlü kötülükten uzak olmak (selâmet) ve sevap ya da her türlü kötülük içinde olmak (şekavet) ve azap. Allah&'tan kork dürüst erkekler ve dürüst kadınlarla Allah'a itaatkar erkekler ve Allah'a itaatkar kadınlarla Allah'a hakkıyla iman eden erkekler ve hakkıyla iman eden kadınlarla beraber ol ki en yüksek derecelere yükselesin. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#104 |
![]() bu konu çok dallanmış..
çok su götürür hamur kadına pantolon giyemessin desekte giyen giyiyor.. kitapta bile yerini bulabilir..en azından pantolon giyilmez diye bişey olmadığı için giyerim der.. beni tahrik ediyorsa giyemez dersek suçu bana atıverir..sende çok şeymissin der.. kendine hakim ol falan derler.. işimiz çok zor..her iki cins açısından hemde.. ahir zamandayız çünkü..zamanın sonu..dinin islamın yaşanacağı son perde...son beste.. damarlara dokunmadan dini tebliğ etmek zorlardan zor.. ne desek karşı tepkiler geliyor..çünkü bu asırda hele helede ülkemizde özellikle bayanlara tepki göstermeleri için tahrik ediliyor 70-80-90 yıldır hemde..100 ü de aşırabiliriz..kadını açarsak erkeğide peşine takarız o zaman işimiz kolaylaşır demişlerdir.. ...... ALLAH YARDIMCIMIZ OLSUN |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#105 |
![]() AÇILMAYI NERESİNDEN BAŞLATIRSAN BAŞLAT DEVAM EDER..AÇILMAK SANKİ BİR VİRÜS VE TÜM VÜCUDA YAYILIYOR..
Kadındaki en güçlü dürtü açılma ve gösterme dürtüsü olduğu gibi erkektekide bakma seyretme gözünü harama baktırma dürtüsüdür.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#106 |
![]() Bütün müslüman bayan arkadaşların birer islami elçi ve tebligci oldugunu kabul ederek
özellikle islama ve tesettüre yakışmayan hallerin zuhuru arttıgından bu eklemeyi faydalı gördüm. yollArda sigara içen,yanındaki erkege sarılan ,sesli bir şekilde kahkaha atan ve önüne gelene davetiye çıkaracak bir edepsizlikte olanlardan ,siz temiz bayan kardeşlerimi tenzih ederim. Ahzap süresinin 33. ayet-i kerimesinde vakar ile evlerinizde oturun.Evvelki cahiliyet (devri kadınlarının kırıla döküle süsülerini göstere göstere yürüyüşü gibi yürümeyin"diye buyrulmuştur. Bu ayet-i kerimenin peygamber efendimizin temiz zevcelerine tahsis edilmesi onların şeref ve mevkilerinin yüceliği sebebiyledir. Onlara tebean diğer mü'min kadınlar da aynı hükme dahildirler (tefsiri kurtibi c.14. s.179.) müsaade renk renk, kolsuz, dar ve kısa etekli elbiseler giyip ressam tablosuna dönmüş bir suratla sokağa parka çay bahçelerine ve benzeri yerlere gidip şehvetle açılmış gözlere endamını arzetmek için verilmiş değildir. Ancak bu müsaade anne be baba gibi yakın hısımlarını itimad ettiği kadın arkadaşlarını ziyaret etmek; ahlakının olgunlaşmasına ve ilminin artmasına sebeb olacak va'z ve ilim meclislerine ve fetva sormaya gitmek gibi zaruri ve meşru hallerle sınırlanmıştır.Kadın böyle bir zarurete mebni dışarı çıkacağı zaman tesettüre son derece dikkat edecek ahlaksız kimselerin kendisine laf atmasına meydan vermeyecek şekilde hareket edecektir. Hazret-i Peygamber(asm) başta olmak üzere sahabe-i kiramın erkeklerinin tesettürsüz kadınlarla konuşmaları ve başta ezvac-ı tahirat olmak üzere sahabe-i kiramın hanımlarının tesettürsüz erkeklerle konuşmaları ile alakalı hadisi şerifler ve tarihi vakalar, daha tesettür emri nazil olmadan önceki devreye aittir ve bu hüküm,tesettür ve hicab ayetleri ile mensuhtur. Abdullah İbn-i Mes'ud (ra) 'ın rivayet ettiğine göre Nebiyyi Muhterem(sav) şöyle buyurmuştur: ''Kadın avrettir.Dışarı çıktığında şeytan onu gözetler(Fitneye sevk eder)Kadının, Rabbinin rahmetine en yakın olduğu hal, evinin içinde bulunduğu vakittir''(Tirmizi,İbn-i Hibban) Mehmet Emre |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#107 |
![]() Belden Sıkma Pardösüler, Avuç İçi Eşarplar..
28 şubat dışardan, para pul içeriden vurdu Bazen seksenli, doksanlı yılları özlüyorum. Lise ve üniversiteye talim ettiğim zamana tekabül eden yılları yani. O yılları ama o yıllarda, hala uçup gitmemiş gençliğimi değil.. Saçma sapan lise müfredatını veya bir sömestrde kapısını ancak dört, beş kere açtığım kampusları da.. O günün heyecanlı, azimli ve takva sahibi insanları tütüyor burnumda. Ha bre okuyan gençleri, dolu dolu sohbetleri, tarih dolu, bilgi dolu konferans ve seminerleri özlüyorum.. Şiir gecelerini. Kimsenin, dini kendi saçma sapan yaşayışıyla tevil etmeye kalkışmadığı zamanları.. 'Şekilci olmayın!' diye diye Müslüman'ın kızını, erkeğini halden hale sokan şekilsizlerin, bu günün 'ucubelerini' hazırlayan melanetlerin türemediği çağları.. O yıllarda 'hayat iman ve cihattı' yalnızca. Sade ve etkileyiciydi. ABD adına, tüm emperyalistler adına 'Mardin Fetvasını' gürültüye getirmek için komisyonlar kurulmamıştı daha. Alengirli ve akçeli işler daha patlamamıştı. 'Bir ideal sahibi olmak' kifayet ediyordu. Onun için solcu, faşist fark etmez; bir tek 'davası olan' muteberdi insanların gözünde. Herkes, mücadelesini verdiği fikrin 'yaftasını' taşımaktan gurur duyardı. Yalnızca 'eyyamcılardı' insandan sayılmayanlar. İnkâr furyası hâlâ başlamamıştı. Her gün yeni bir saza şarkı olmak yoktu. 'Hem öyleyim, hem böyle' sezonu daha açılmamıştı. Yamukluk, 'her ortama ayak uydurma' övünülecek bir şey değildi. .. Artık dünyaperestliğin muteber olduğu günlerdeyiz.. 'Her yol uyar' aforizmasının dillere pelesenk olduğu zamanlarda.. 'Hayat para ve makamdır' Yeni trendin Müslüman camiayı getirdiği son noktaydı bu. Ne mücahitlik kaldı, ne adam gibi sakal, ne eşarp, ne pardösü. Hele 'bıyık bırakmak' İslami camia içinde kerih bir şey gibi algılanır oldu. Mücahit, Enes, Şeyma, Esma, Talha gibi Ashap-ı hatırlatan, İslami kökleri işaret eden isimler yerlerini daha modernlere bıraktı. Daha açık gözler, bu 'ağır' isimlerin ya başına ya sonuna modern/uyduruk isimler eklediler. Böylece yeni trent, 28 Şubat ürküsünü de arkasına alıp, mücahitliğin mahiyeti kadar, onu çağrıştıran isimleri, sembolleri de büyük ölçüde sildi. Belden sıkma pardösüler, avuç içi eşarplar.. Kadınların hali pür melâli de aynı oldu. Nerede o seksenli yıllarda ki çarşaf gibi başörtüler! Nerede o, giyildiği zaman insanı içinde kaybeden pardösüler! Artık sohbetten sohbete, kitaptan kitaba koşturan şuurlu kızların yerini, vizyon filmleri ve moda da son trendi kovalayan 'avareler' aldı. Yeni moda tesettür de bu yeni jenerasyonun omuzlarında yükseldi. Bu trent ilkti. Bin dört yüz yıldır ilk: Ne yapsan, ne etsen tesettürlü sayılıyordun. Tesettür, tesettür olalı böyle bir acayiplik görmemişti ya.. Artık kızlar başlarını bağlıyor ama makyajsız çıkmıyorlardı. Eşarpları vardı ama avuç içi kadarlardı. Başörtüsünü, pardösünün ön ve arkasından sarkıtmak arkaik bulunuyordu. Kaldı ki, öyle bir şey isteseler de mevcut eşarplarla mümkün değildi. Dünün mağduru, mücahit müteahhitlerin çocukları, artık ulu orta yerlerde mücahide sevgilileri ile kol kola gezip tozuyorlardı. Artık onların da kendi içlerinde gericileri, ilericileri vardı. Kadınla tokalaşmayana dudak bükülüyordu. Ortama ayak uyduramayıp kızlı erkekli gezilerde, eğlencelerde görünmek istemeyenler dışlanıyordu. Bazıları, bazılarına giyiminden, tavır ve hareketlerinden dolayı yobaz muamelesi çekiyordu. Bir yaman çelişki yaşanıyordu ki hafazanallah. 'Hayat iman ve cihattır', 'mülk Allah'ındır' çıkmalarını hiç bir araba, dükkan veya evde rastlamak imkansızdı artık. İman ve cihat kesmez olmuştu mustazafları. Para onları, tek kelimeyle, bozmuştu. Dünün, mağdur ama mağrur kesiminin üzerinde odaklandığı iki nokta kalmıştı. Bir; 'Müslüman iyi giyinmeli' mottosu. İki; 'Müslüman'a zengin olmayı yasaklayan bir ayet yok' aforizması. Kendini, giyinmeye ve para biriktirmeye fetva devşirmek için paralayan yepyeni bir kitle var artık. .. Bir gençlik, bir gençlik.. Gerisini biliyorsunuz zaten. Üzgünüz...Hem de çook. kasım tiryaki |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#108 |
![]() Ben şahsen tesettürünü yapıpta düzgün yapmayanlara uyuz olurum ..
Konu EZEL tarafından (04-24-2010 Saat 09:05 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#109 |
![]() çok sıcak…
Bu hava, bizim gibiler için bir imtihan mı? Düşünüyorum. Etraf gözümde sıcaktan buhar olup dalgalanırken, şeytanla olan mücâdeleme devam ediyorum. Daralıyor, bunalıyorum. Tesettürün gerektirdiği gibi giyiniyor, ama dayanamıyor, sorguluyorum. İslâm’da neden bu mevsime özel bir hüküm yok? Neden ben de diğerleri gibi üzerimdekileri hafifleterek serinlemiyorum? Aslında etrafımdaki et pazarı hâline dönmüşlere sorsan, onlar da sıcaklardan şikâyetçiydi nedense!? İçimde bir ses: “−Nasıl giyinirsen giyin, sıcaktan rahatsız olmaman mümkün değil!..” diyordu bana. Ama şeytan, yine de rahat bırakmıyordu beni… Bir adım atmalıydım, gerçeklere doğru... Savaşımı kazanmalıydım, içimdeki Firavun’a karşı... Ve nefsimin sorduğu her sorunun doğru cevabı için araştırmaya başladım. Öncelikle aklıma bilimsel olarak İslâmî hükümlerin karşılığını bulmak geldi. Düşünüyor ve anahtar cümleyi kuruyordu zihnim!.. “Güneşi yaratan da Allah, tesettürü emreden de!..” Eee… Şimdi ben -hâşâ- O Yaratıcı’dan daha mı iyi mantık yürütecektim acaba? Bu cümle, tüm kilitleri açacak bir şifre oluyor ve ben düşündükçe ufkumu aydınlatıyordu. Ardından “Yazın Yapılması Gerekenler” diye bir sağlık araştırması çıktı karşıma... Dikkatimi çekti, okumaya başladım. Güneşin cilt kanserine kadar varan büyük çaptaki zararları anlatılıyordu bu yazıda… Deride lekeler, çillenme, deride kalınlaşma ve kabalaşma, erken yaşlanma, ince damarların oluşması, deri esnekliğinin kaybolması ve nihayet deri kanserleri olarak artarda sırlanıyordu bu zararlar. Neyse ki çaresini de söylüyorlardı, korunmanın... İşte tam bu noktada, araştırmam büyük bir değer kazanıyor ve nefsimin vesveselerine tokat gibi bir cevap oluyordu. Güneşten korunmak için; özellikle başımızı, omzumuzu güneş ışınlarından korumamız gerektiğini, vücudu mümkün olduğu kadar örtebilen bol ve açık renkli, uzun kollu t-shirt veya elbiselerin tercih edilmesinin gereğini anlatan satırlar, gözlerimin fal taşı gibi açılmasına sebep oluyordu. Heyecanla devam ediyordum; giyilen giysilerin, koruyucu kremlerden daha etkili olduğunu söyleyen herhangi biri de değildi, bir tıp doktoruydu. Yazın kavurucu sıcağında, başımı Allah rızası için örtmem, tesettüre uygun kıyafetler giymem, beni benden çok tanıyan yüce Yaratıcı’mın, beni hastalıklardan muhafazasıydı aslında… Gözyaşlarıma hâkim olamıyorum. Nasıl bir merhamettir ki; ben şüphe etmiş, şeytanla bir olarak sorgulamıştım hükümlerin sebeplerini… Ancak O, bana ne kadar kıymet verdiğini, beni ne kadar çok sevdiğini bir kere daha göstermişti. Okuduğum her satırda, O’na olan muhabbetim ve bana karşı olan sevgisini hissetmem, en büyük tesellim olmuştu yüreğimde… Aslında bedenimi bunaltan güneş değil, O’na karşı duyduğum muhtaçlığın kavurucu tesiriydi sadece… Affet yâ Rabbi, Sen’in hükümlerinde tereddüt edip kendi âciz aklımla sorguladığım için… Ne güzel bir şey, Allâh’ın emir ve yasaklarına gönülden, tereddütsüz ve tâvizsiz teslim olabilmek!.. Rabbim, bu hâli bizlere de nasip et!.. Fatma Aladağ |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#110 |
![]() pardesü altına pantolon giymenin nesi sakıncalı onu anlamadım.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|