![]() |
#1 |
![]() Aysun Kayacı vallaha da haklı billaha da haklı... Hani ‘Dağdaki çobanla benim oyum eşit olamaz!’ demişti ya...
Düşündüm de, kızcağız doğru söylüyormuş canııım... Mesela, ben bir mizahçıyım, bir karikatürcüyüm... Patates burunlu adamlar falan çizerim, ‘makara’ yazılar yazarım... Alt tarafı bir çizer parçasıyım... Ne yani, şimdi benim oyum plazadaki Ertuğrul Bey’in oyuyla eşit mi olacak?.. Bi kere ben kimim o kim?.. Haddimi bilmem lazım... Koskoca bir yayın yönetmeni’nin oyu dandik bi karikatürcüyle eşit olabilir mi? Üstelik Ertuğrul Bey’in gazetesinde yazan çizen abiler bile Aysun Kayacı’ya hak verdiler... Saygıyla eğiliyorum... Bu konuda tez elden bir açıklama yapılmalı ve herkesin oyunun herkesin oyuyla eşit olmadığı açıklanmalı... Gerçi böyle olunca bir takım karışıklıklar çıkacak... Mesela, Ertuğrul Bey masasında deriin deriin düşüncelere dalmışken sekreteri arayacak... ‘Efendim kültür sayfaları editörü acilen sizinle görüşmek istiyor.’ ‘Buyursun gelsin bakalım!’ Editör içeri girecek... ‘Efendim, olamaz... İtiraz ediyorum, haksızlık bu!’ ‘Ne oldu evladım?’ ‘Ertuğrul Bey, nasıl olur da benim oyum spor sayfası editörünün oyuyla eşit olabilir?’ ‘Nasıl yani?’ ‘Ömründe ‘klasik’ okumamış, futboldan başka bir nane bilmeyen biriyle benim oyum eşit olamaz!’ Ertuğrul Bey ‘hoppalaaa’ derken kapı açılacak, bu defa hışımla içeri gazetenin grafik servisi şefi girecek... ‘Efendim, olamaz, bu adalesizliktir!’ ‘Ne var oğlum?’ ‘Ben ki bu gazetenin baş sayfasını yıllarca dizayn etmiş, ‘fotoşop’u, ‘frihend’i, ‘kuark’ı yalayıp yutmuş bir adam olarak oyumun, yanımda çalışan alelade bir stajyerle eşit olmasına isyan ediyorum!..’ Ertuğrul Bey şaşkınlık içindeyken bu defa içeri nefes nefese, üzerinde yağlı tulumu ile makina dairesi şefi girecek... ‘Beyim bir hal çaresi bulun, yoksa delireceğim!’ ‘Hayırdır usta?’ ‘Efendim nasıl olur da, yıllarını bu mesleğe vermiş kıdemli bir makina şefinin oyu bir bobin taşıyıcısının oyuyla eşit olabilir?’ Ertuğrul Bey’i fenalık basacak... Boncuk boncuk terleyecek... Hemen telefona sarılıp sekreterini arayacak... ‘Kızım, şoförüme haber ver hemen arabamı hazırlasın!’ ‘Maalesef veremem efendim...’ ‘Nasıl veremezsin kızım?’ ‘Efendim şoforünüz kapıdaki güvenlik görevlileriyle ‘Ben koskoca Ertuğrul Bey’in şoförüyüm, oyum sizin gibi ‘hırtlamba’ların oyuyla eşit olamaz’ diye kavga ediyor!’ ‘Hay Allah kızım, sen pardesümü getiriver...’ Ertuğrul Bey’in sekreteri pardesüsünü getirecek... ‘Efendim bir şey söyleyebilir miyim?’ ‘Söyle kızım, söyle evladım!’ ‘Yani şimdi benim, koskoca yayın yönetmeni sekreterinin oyu, bir editör sekreterinin oyuyla eşit mi olacak, bir şeyler yapamaz mısınız?’ Ertuğrul Bey artık dayanamayacak... ‘Yeteeeer... Yeter artık... Yeteeerrr... Korkunç bir rüya olmalı bu, ben gidiyoruuuum!’ ‘Nereye gidiyorsunuz efendim?’ ‘Dağlara gidiyorum!’ ‘Efendim ne yapacaksınız dağda?’ ‘Sanane kızım... Çobanlık yapacam, çiftçilik yapacam!’ ‘Ama o zaman sizin oyunuz bizimkiyle eşit olmaz kiiii?’ ‘Hebere... Höbereee... Obaraaakkkk... Hoptirililayloooom... Laylayliyaylooommm!’ Sonunda gazetenin önüne bir ambulans gelecek, Ertuğrul Bey’i bağlayıp götürecekler... Akabinde ve detayında, her karışık olayda olduğu gibi televizyona, bir zamanlar ‘Çoban Sülü’ denilen Demirel çıkacak ve konuşacak... ‘Ayıp olmuştur... Yazık olmuştur... Fevkalade günah olmuştur...’ NOT: Hürriyet’teki Aysun Kayacı destekçilerine soruyorum, bu mantıkla Ertuğrul Bey’in oyu, Aydın Bey’in oyuyla eşit olabilir mi?.. Alın size devre yakıcı bi soru... --------------------------- ÜÇ ÇOCUK MEVZUU Başbakan çeşitli zamanlarda ‘üç çocuk’ mevzuunu ortaya attı... Tabi ki eleştiriler hemen başladı... Sonra Başbakan kendince açıklık getirdi mevzuuya... ‘Gitgide yaşlı bir nüfus oluyoruz, ondan söylüyorum’ diye... Eleştirenler diyordu ki ‘Üç çocuk diyorsun da, ya bu çocuklar ‘tinerci’ olursa?’ ‘Tinerci olursa’ mı?.. Haydi, ‘Bu çocuklar nasıl büyüyecek, millet evini nasıl geçindirecek?’ eleştirilerini anladım da, ‘Tinerci olursa’ sorusunda devreleri yaktım... Abicim bu nasıl bir mantıktır? ‘Tinerci’lik genetik birşey midir ki böyle manyakça bir soru ortaya atılabiliyor... Hani, ‘çocuk sakat olursa’ falan gibi bir şey midir? ‘Tinerci’lik toplumsal bir yara değil midir?.. Çözülmesi gereken bir sorun değil midir?.. ‘Tinercilik’ diye, hemen böyle bir ön kabul... Ne korkunç bişey yahu! Bu durumun tek çocukla, üç çocukla, beş çocukla ne alakası var? Allah korusun, bir ailede ‘tek çocuk’ da olsa ‘tinerci’ olabilir... Hiç çocuk olmasa da, başka insanların çocukları bu illete yakalanabilir... Neden eli kalem tutanlar bu sorunun çözümü için birşeyler üretmiyor? Neden bu çocukların dramını Başbakana ‘çakmak’ için malzeme yapıyorlar? Kimsede vicdan kalmadı mı?.. Kimsede insanlık kalmadı mı?.. Üç çocuk yapılmazsa ‘tinerci’lik ortadan kalkacak mı?.. Buyrun, biz dört kardeşiz... Bu memleketin en fıkara zamanlarında büyüdük... Bu memleketin en sorunlu zamanlarında büyüdük... Yaşıtım olan arkadaşlarım da, üç kardeş-beş kardeştiler... Onlar da bizimle beraber ‘yokluk’ zamanlarında büyüdüler... Hiçbirimiz ‘tinerci’ ya da ‘hapçı’ olmadık... *** ‘Uyuşturucu’ bir sorundur... Bütün dünyada bir sorundur... Fıkara çocukları ‘tinerci’ olabiliyorsa, zengin çocukları da ‘kokainci’ olabiliyor... Kolları sıvayıp bu sorunu yaratan ‘vampir’lerle mücadele yerine, hemen durumu kabulleniyoruz... ‘Çok çocuk olursa ‘tinerci’ olur...’ Yok yaaa.... Çok çocuk olursa ‘tinerci’ olmaz... Toplumda çok ahlaksız, çok vicdansız, çok insafsız, çok ‘Allahtan korkmaz’ insan olursa ‘tinerci’ler olur... ‘Kokainciler’ler olur... ‘Hapçı’lar olur... Maksat bu çocukları görmek, onların derdiyle dertlenmektir... Arabamızın camını silen ‘tinerci’ çocuğu kovalamakla olmuyor bu iş... Ya da Başbakana ‘çakmak’la.. Hasan Kaçan - Star
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Hasan Kaçan birilerinin ciddi yazılarla anlayamadıklarını, belki böyle anlarlar diye mizahi bir üslupla anşatmış...
Ama anlayacaklarını pek zannetmiyorum... Paylaşım için teşekkürler...(+) |
|
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|