AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu| (https://www.akpartiforum.com/index.php)
-   Tartışıyorum (https://www.akpartiforum.com/forumdisplay.php?f=121)
-   -   iRan'in Sirri Sizce ne? (https://www.akpartiforum.com/showthread.php?t=24402)

Benide_Kapatın 04-11-2008 16:51

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
Konu Kemalizme kaymış sanırım başka bir platformda tartışılsa daha bi daydalanırız ;) ;)

tayyipleyiz 04-11-2008 16:52

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
Alıntı:

yalçın Nickli Üyeden Alıntı
Aslında belkide sancıların derin ağrıları çok ötelerde değil yanıbaşımızdadır.Değiştirilmek istenen şey ne bir at ne bir araba ne bir ev ne bir sistem , o bin seneden beri milletin canıyla kanıyla bütünleşmiş ve benliğinin her parcasına işlemiş bir mananın yoksa sayılması ve törbülenmesi , onun için yeniler tutmadı olmadı uğraştılar , yine olmadı dönüştürmek için çok enerji sarfettiler yine hüsra yine hüsran,eskiler sarsıldı ama oldukları yerde kaldı, o günkü yeniler ve yenileyicilerin yıldızları birer birer söndü daha üzerinden ceyrek asır geçmeden,eskimiş bir eşya gib ya şuraya ya buraya atıldı veya tarihi bir fosil olarak korunmaya alındı bilmem anlatabildimmi sevgilerimle


Ben anladım hocam, sevgilerimle... :-* :D

rikopasa 04-11-2008 17:00

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
anladık anladıkta siz nerden çıkarttınız anlamadığımı onu anlamadım ...
kendi kendinize gülmeler falan ... kendin çal kendin oyna ... süpersiniz ...

mavera 04-11-2008 17:03

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
Alıntı:

rikopasa Nickli Üyeden Alıntı
anladık anladıkta siz nerden çıkarttınız anlamadığımı onu anlamadım ...
kendi kendinize gülmeler falan ... kendin çal kendin oyna ... süpersiniz ...

o zaman anladigini anlatda bizde anladigini, anlamis olalim 8)

rikopasa 04-11-2008 17:07

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
valla ben zaten cevabımı yazacağımda yazılanların anlaşılmaz olduğu hakkında görüş bildirdiğinize göre ya sizlerde anlayamama yada yalçın arkadaşta anlatamama sorunu var ama bence birincisi daha mantıklı çünkü ben anlayabilmiştim ...

rikopasa 04-11-2008 17:12

iRan'in Sirri Sizce ne?
 

Alıntı:

o bin seneden beri milletin canıyla kanıyla bütünleşmiş ve benliğinin her parcasına işlemiş bir mana
İşte o fosil dediğiniz insan , rejim o manayı yıpratmamak , din tacirlerinin eline düşürmemek , kullanılmamasını sağlamak için laik sistemi tercih etmiştir. Ama ne yazıkki bunu algılamak laik = dinsizlik saplantısına sahip insanlar için hiç kolay değil.

Sizleride anlıyorum ...

mavera 04-11-2008 17:20

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
Alıntı:

rikopasa Nickli Üyeden Alıntı
valla ben zaten cevabımı yazacağımda yazılanların anlaşılmaz olduğu hakkında görüş bildirdiğinize göre ya sizlerde anlayamama yada yalçın arkadaşta anlatamama sorunu var ama bence birincisi daha mantıklı çünkü ben anlayabilmiştim ...

sen anladiysan bizi bosver bizim frekanslarimiz ayni yalcin abiyle o yüzden sen sorun etme ;)

rikopasa 04-11-2008 17:22

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
Alıntı:

o günkü yeniler ve yenileyicilerin
buradaki "yeniliyiciler" derken insan değilde çizgi film kahramanımı kastettiniz yani ... ?

rikopasa 04-11-2008 17:26

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
Alıntı:

sen anladiysan bizi bosver bizim frekanslarimiz ayni yalcin abiyle o yüzden sen sorun etme
Ben anlamıştım zaten sen anlamadığımı iddia etmiştin , hatırladın dimi ?
Yalçın arkadaş gayet güzel ve anlaşılır konuşuyor zaten ama galiba size biraz karmaşık geliyorki başkaları tarafından anlaşılmadığını düşünüyorsunuz.

mavera 04-11-2008 17:28

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
Alıntı:

rikopasa Nickli Üyeden Alıntı
Alıntı:

sen anladiysan bizi bosver bizim frekanslarimiz ayni yalcin abiyle o yüzden sen sorun etme
Ben anlamıştım zaten sen anlamadığımı iddia etmiştin , hatırladın dimi ?
Yalçın arkadaş gayet güzel ve anlaşılır konuşuyor zaten ama galiba size biraz karmaşık geliyorki başkaları tarafından anlaşılmadığını düşünüyorsunuz.

ben mi idda etmisim, karistiriyor olmayasin ;)..bu arada hayatta karmasik olmayan ne varki biz senin derdini bile anladik yalcin abiyi niye anlamayalim ki ;)

rikopasa 04-11-2008 17:33

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
Alıntı:

ben mi idda etmisim, karistiriyor olmayasin ..bu arada hayatta karmasik olmayan ne varki biz senin derdini bile anladik yalcin abiyi niye anlamayalim ki
Evet karıştırdım , Engineer diye bir arkadaştı galiba , üzerine devam edince böyle oldu.

Benim derdimi anlamış olmana sevindim.

mavera 04-11-2008 17:35

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
Alıntı:

rikopasa Nickli Üyeden Alıntı
Alıntı:

ben mi idda etmisim, karistiriyor olmayasin ..bu arada hayatta karmasik olmayan ne varki biz senin derdini bile anladik yalcin abiyi niye anlamayalim ki
Evet karıştırdım , Engineer diye bir arkadaştı galiba , üzerine devam edince böyle oldu.

Benim derdimi anlamış olmana sevindim.


kardes biraz empati yapsan sende bizi anlayacaksin..ben basörtüye karsi cikanlari, laiklik elden gidiyor diyenleri cok iyi anliyorum ve gelin sorun neyse konusalim diyorum ama bazilari direkt kestirip ediyor ne diye mi "Türkiye laiktir, laik kalaca" sanki biz uganda dan bahsediyoruz!

rikopasa 04-11-2008 17:49

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
Sorun ne ise konuşulmak istenmedimi daha önce ama ne oldu Cumhurbaşkanlığı adaylığında uzlaşmacı olacağız diyen Recep Tayyip Erdoğan kimseyle görüşmeden yine Abdullah Gül ü çıkarttı.
Vecdi Gönül adaylığı kimseyi bozmazdı ama olmadı işte , neden ? eşi türbanlı değil ..
RTE nın istediği ne ? Cumhurbaşkanlığı forsu altında türbanlı fotoğraf. Yav olsun o da olsun ama böyle değil dayatmayla , çoğunluğu kullanmayla değil. Yani samimiyetine inanmamız için bir şey vermediler.
Mollanın dizinin dibinde çekilen fotoğraf , camiler kışla minareler süngü , beyaz kefenlerimizi giydik ... şimdi bunlardan sonra bana birşeyler gösterinki inanayım türbanı amacı dışında kullanmadığınızı ...

Evet empati yapalım ama karşılıklı ... yukarıdaki yazdıklarımda haklılık payım varmı yokmu ? (hamdi beye teşekkür ederim yokum) ... :)

mavera 04-11-2008 18:12

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
Alıntı:

rikopasa Nickli Üyeden Alıntı
Sorun ne ise konuşulmak istenmedimi daha önce ama ne oldu Cumhurbaşkanlığı adaylığında uzlaşmacı olacağız diyen Recep Tayyip Erdoğan kimseyle görüşmeden yine Abdullah Gül ü çıkarttı.
Vecdi Gönül adaylığı kimseyi bozmazdı ama olmadı işte , neden ? eşi türbanlı değil ..
RTE nın istediği ne ? Cumhurbaşkanlığı forsu altında türbanlı fotoğraf. Yav olsun o da olsun ama böyle değil dayatmayla , çoğunluğu kullanmayla değil. Yani samimiyetine inanmamız için bir şey vermediler.
Mollanın dizinin dibinde çekilen fotoğraf , camiler kışla minareler süngü , beyaz kefenlerimizi giydik ... şimdi bunlardan sonra bana birşeyler gösterinki inanayım türbanı amacı dışında kullanmadığınızı ...

Evet empati yapalım ama karşılıklı ... yukarıdaki yazdıklarımda haklılık payım varmı yokmu ? (hamdi beye teşekkür ederim yokum) ... :)


Bak yine demogoji yapiyorsun..bir siyasetcinin ehil olup, olmadigina bakilir onun esinin basi acik olup, olmadigina birde kim vecdi gönülü istiyor chp ve onun gibi düsünenler peki cogunluk ne istiyor abdullah gül birilerinin keyfi icin ehil oaln kisiden var mi gececektik?
basörtülü fotograf seni neden rahatsiz ediyor ki onlarda senin, benim gibi bu ülkenin vatadnasi..ama sizleri anliyorum sizin derdiniz basörtüsü degil kardes sizlerin derdi sizin gibi düsünmeyenlenlerin bu ülkeyi yönetmesi, secimlede onlari altedemediginiz icin habire demogoji, habire baska güclerden medet ummaya gidiyorsunuz..
basbakanimizin okudugu siirin arkasindayiz ;)

Kafes 04-11-2008 19:39

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
Arkadaslar burasi Iranin sirrinini konusmak icin acilmis bir Konu lutfen Konu disina cikmayalim.

ENGİNEER 04-11-2008 19:47

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
Alıntı:

rikopasa Nickli Üyeden Alıntı
Sorun ne ise konuşulmak istenmedimi daha önce ama ne oldu Cumhurbaşkanlığı adaylığında uzlaşmacı olacağız diyen Recep Tayyip Erdoğan kimseyle görüşmeden yine Abdullah Gül ü çıkarttı.
Vecdi Gönül adaylığı kimseyi bozmazdı ama olmadı işte , neden ? eşi türbanlı değil ..
RTE nın istediği ne ? Cumhurbaşkanlığı forsu altında türbanlı fotoğraf. Yav olsun o da olsun ama böyle değil dayatmayla , çoğunluğu kullanmayla değil. Yani samimiyetine inanmamız için bir şey vermediler.
Mollanın dizinin dibinde çekilen fotoğraf , camiler kışla minareler süngü , beyaz kefenlerimizi giydik ... şimdi bunlardan sonra bana birşeyler gösterinki inanayım türbanı amacı dışında kullanmadığınızı ...

Evet empati yapalım ama karşılıklı ... yukarıdaki yazdıklarımda haklılık payım varmı yokmu ? (hamdi beye teşekkür ederim yokum) ... :)

Cumhurbaşkanlığı konusunda Mecliste ki bütün partilerle görüştük üstelik MHP'nin desteğini aldık yani tek başımıza değildik ama eğer uzlaşma derken ''CHP nin isteği doğrultusunda hareket etmeyi'' kastediyorsan o zaman kusura bakma biz halkın yarısını almış bir parti olarak Ecevit bile yüzde 20 lik oyuyla istediğini seçtiyse başkalarının oyuncağı olmayız...
Vecdi Gönül'Den önce bizim gönlümüzün adayı vardı bizde onu seçtik...Hep sizin istekleriniz mi olacak bu ülkede?

Yıllardır C. başkanlığıu ve bütün üst kademelerde hep sizin görüşünüzde insanlar vardı hangi birini bize danışarak seçtinizde bugün uzlaşma istiyosunuz?
Empati yapmıyosun bence...

_Yeniden_ 04-11-2008 20:24

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
Alıntı:

rikopasa Nickli Üyeden Alıntı
Sorun ne ise konuşulmak istenmedimi daha önce ama ne oldu Cumhurbaşkanlığı adaylığında uzlaşmacı olacağız diyen Recep Tayyip Erdoğan kimseyle görüşmeden yine Abdullah Gül ü çıkarttı.
Vecdi Gönül adaylığı kimseyi bozmazdı ama olmadı işte , neden ? eşi türbanlı değil ..
RTE nın istediği ne ? Cumhurbaşkanlığı forsu altında türbanlı fotoğraf. Yav olsun o da olsun ama böyle değil dayatmayla , çoğunluğu kullanmayla değil. Yani samimiyetine inanmamız için bir şey vermediler.
Mollanın dizinin dibinde çekilen fotoğraf , camiler kışla minareler süngü , beyaz kefenlerimizi giydik ... şimdi bunlardan sonra bana birşeyler gösterinki inanayım türbanı amacı dışında kullanmadığınızı ...

Evet empati yapalım ama karşılıklı ... yukarıdaki yazdıklarımda haklılık payım varmı yokmu ? (hamdi beye teşekkür ederim yokum) ... :)


Ak Parti birinci dönem iktidardayken başörtüsüne serbestlik için bir yasa çıkartsaydı, bunu mutlaka Anayasa Mahkemesine götüren çıkacaktı... Ve mahkemeden nasıl bir karar çıkacağını da hepimiz tahmin edebiliyorduk... Üstelik Genelkurmay Başkanlığı da 27 Nisan bildirisinde tesettürü 'çağ-dışı' ve 'tehdit' olarak nitelendirdiğine göre, böyle bir yasa karşısında suskun kalmayacaktı... CHP’nin ve YÖK’ün de, başörtüsü yasağının kaldırılmasına karşı her türlü mücadelede bulunacağını, kendi beyanlarından biliyorduk...

Öyleyse bu sorunun çözülebilmesi için, önce milletçe başörtüsünün okullarda serbest bırakılması gerektiğine dair bir genel kanaat gelişmesi gerekli... Peki Erdoğan, bu konuda her zaman ne dedi? “Bu sorunun çözülmesi için toplumsal mutabakat lazım” dedi.

Eleştirilerinizin çelişkili olması ise şurdan kaynaklanmakta: Aynı eleştiriyi yapanlar, Cumhurbaşkanı seçimi konusunda, AK Partiye 'uzlaşı' aramadan, diğer kurumlarla 'uyum' sağlamadan, sadece sandalye çoğunluğuna güvenerek, Cumhurbaşkanı seçmeye kalkmasını eleştiriyor... Bu konuda öyle yapmadı işte... CHP’nin, Anayasa Mahkemesi’nin, YÖK’ün ve muhtemelen TSK’nın tutumlarıyla bir kriz çıkacağını öngördüğü için 'uzlaşı' lazım dedi ve birinci dönem öyle bir uzlaşı olmadığı için, başörtüsü serbestisi yasasını çıkartmadı... Bu sefer de “çoğunluğu vardı, niye yapmadı” diye eleştiriliyor... Bu ne kadar samimi bir tutum sizce?
Uzlaşıya bir örnek olarak vermek istedim...

Hazır Cumhurbaşkanlığı konusuna değinmişken...
Hukuk tekniği açısından sorun şu: Anayasa’nın 96. maddesinde ‘başkaca bir hüküm yoksa’, toplantı yeter sayısının, üye tamsayısının üçte biri (bugünkü toplam vekil sayısı olan 550 itibariyle: 184) olduğu yazmakta. Özel olarak Cumhurbaşkanı seçimini düzenleyen 102. maddede ise Cumhurbaşkanı’nın ilk iki turda, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile seçileceği, bu sağlanamazsa üçüncü turda salt çoğunluğun yeteceği, bu da sağlanamazsa (üçüncü turda en çok oy alan iki aday arasında yapılacak olan) dördüncü seçim turunda da salt çoğunluğun yeteceği ve nihayet bunun da gerçekleşmediği takdirde derhal seçimlere gidileceği öngörülmekte...
bkz. http://www.tbmm.gov.tr/Anayasa.htm

Tartışma, bu özel olarak Cumhurbaşkanı seçimini düzenleyen 102. maddenin aynı zamanda toplantı yeter sayısını belirleyip belirlemediği, yani 96. maddedeki ilkeye 'başkaca bir hüküm' olarak istisna teşkil edip etmediğiydi... Düzenlemelerin lafzına bakılacak olursa, 102. madde sadece seçim’den bahsetmekte, toplantı yeter sayısına ilişkin hiç bir ifade içermemektedir. “Fıkrada ‘üçte iki’, ‘gizli oy’ ve ‘seçim’ sözcükleri geçtiğine göre, bunun toplantı için öngörüldüğünü söylemek yorumda isabetsizlik değil, Anayasa’yı yorum yoluyla dolaylı yoldan değiştirmek anlamını taşır.”

Bunlar 367 olayını açıklığa kavuşturuyor sanırım....
Bu 367 sayın Abdullah Gül'ün önünü tıkamak için gösterilen bir engelken, bir de uzlaşı konusu var tabi..

Demokrasinin ana mantığı zaten, uzlaşının sağlanamadığı yerde meclis çoğunluğunun karar vermesidir... Elbette ki bu, çoğunluğun azınlık üstünde sınırsız hakimiyet sahibi olduğu anlamına gelmez... Evrensel insan hak ve özgürlüklerini tanıyan anayasalar, çoğunluğun hakimiyetine bazı kısıtlamalar getirir (uç bir örnek vermek gerekirse, mesela meclisin dörtte üçü, hatta tamamı bile gözlük takanlar cezalandırılsın şeklinde bir karar alamaz.) Bunun yanı sıra her anayasa bazı önemli konularda, salt çoğunluk değil, nitelikli çoğunluk talep eder... Örneğin sade yasalar için salt çoğunluk yeterken, anayasayı değiştirmek için, mevcut anayasamız üçte iki çoğunluk aramaktadır..

Uzlaşıya çok fazla önem veren bir hukuk sistemi düşünün... Alınacak her türlü karar için üçte iki, hatta dörtte üç çoğunluk gerekli olsun... Bu sistemde alınan kararlar, toplumun daha fazla oranını temsil ettiğinden şüphesiz temsilde adalet açısından daha üstündür... Fakat bu sistem, zorunlu olarak hantal olur... Alınacak her kararda çok farklı grupların görüşünü bir araya getirmek gerektiğinden, kararlar gecikir, uzlaşı sağlanamadığı durumlarda erken seçim gerekeceğinden devlet yönetimi sürekli kesintilere uğrar... Ayrıca böyle bir sistemde sağlanabilen uzlaşılar da, genelde hiç bir tarafın da tam olarak istemediği, karşılıklı tavizler sonucu ortaya çıkmış ve birbiriyle uyum içerisinde olmayan farklı düzenleme amaçlarını birarada barındıran kararlar olur...

Anayasa Mahkemesi’nin 'uzlaşı' vurgusunda ayrıca şöyle bir tutarsızlık yatmaktaydı: 367 nin aynı zamanda toplantı yeter sayısı olduğunu savunan mahkemenin, seçimi iptal ediş sebebi, ilk iki turda bu sayıda oy sağlanamaması değil, bu sayıda vekilin salonda olmamasıdır... Yani ilk iki turda salonda 367 vekil olsaydı, 367 oy alınamamış olsa bile, aday üçüncü turda seçilebilirdi... Buna mahkemenin de, kararı savunanların da hiç bir itirazı yok...

Şimdi bir düşünün lütfen: Çoğunluk partisinin adayına karşı olan vekiller eğer meclise girer, mecliste adaya kesinlikle karşı olduklarını açıklar, yüksek sesle itiraz eder, adayı neden istemediklerini uzun uzun anlatır ve her türlü meşru muhalefet enstrümanlarını kullanırsa, aday yine de üçüncü turda seçilebiliyor... Fakat ilk turda üçte bir gibi bir azınlık, salona girmeyiverirse seçim süreci komple durduruluyor...

Eğer gerçekten de mahkemenin gerekçesinde öne sürüldüğü gibi, anayasa uzlaşıyı bu denli amaçlıyor ve uzlaşı olmadan Cumhurbaşkanı seçilmesini istemiyorsa, birinci alternatifdeki gibi salondaki azınlığın bütün itirazlarına rağmen niye seçilebilsin?

Bu noktada Özal seçiminde de ilk turlarda salonda üçte iki vekilin olmadığını hatırlayalım. Fakat o dönemde, muhalifler sadece bir siyasi protesto olarak toplantıya katılmamış ve bu sebeple seçimi hukuken iptal ettirmek kimsenin aklına dahi gelmemişti... Çünkü böyle bir iptal, o gün de bugün de apaçık mevcut anayasa sistemine aykırıdır...

Uzlaşı derken 367 konusuna da girmek zorunda kaldım...Birbiriyle alakalı konular olduklarından laf biraz uzadı...

ENGİNEER 04-11-2008 20:29

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
Hay maşallah...Adamı kemalist olduğuna pişman edecek kadar döktürmüşsün...

_Yeniden_ 04-11-2008 20:32

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
Alıntı:

ENGİNEER Nickli Üyeden Alıntı
Hay maşallah...Adamı kemalist olduğuna pişman edecek kadar döktürmüşsün...

O maddelerle kafayı yemek üzereydim Emre :D

LüGaT 04-11-2008 20:54

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
Alıntı:

Ama ne yazıkki bunu algılamak laik = dinsizlik saplantısına sahip insanlar için hiç kolay değil.
1. İnsan değil devlet laik olur.

2. Laik devlet taraftarı insan dinsizdir. Kemalist dinsizdir. Vs vs .. gibi yaklaşımlar sizin bilinçaltınızda olan böyle olduğunuz konusundaki suçlamaları bize isnad ettiğiniz şeyler. Kimse bunu iddaa etmiyor, ama buraya gelen her Atatürkçü dinsiz olmadığını iddaa ediyor. Ne alakaysa ?

3. Laik devlet dinsiz devlettir. Çünkü "devletin dini olmaz." (bunu ben değil Turgut Akıntürk söylüuor, kendisi maxi laik bir hukukçu) Aksini iddaa edene sorarlar: "Madem laik devlet dinsiz değildir, hangi dindendir?" Bizim de bunu bilmeye hakkımız yok mu ?

4. Bilmem "algılayabildiniz" mi?


LüGaT 04-11-2008 21:10

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
[b]
Alıntı:

Arap Lawrence , bu ülkeyi arkadan vuranların dilinimi öğrenicem. Onun yerine Kur'an ın Türkçe mealini okumak daha mantıklı değilmi ?
Haaa eğer arap sermayesinin uşağı olmak için can atıyorsam o başka.
Biz Arapçaya Kur'anın dili olarak bakıyoruz. Siz Lawrence'in. Ne güzel bir fark var aramızda.

Şimdi arkadaşım, Kur'anın dili kendine hastır Kur'an sadece anlamıyla değil diliyle, belagatıyla, tilavetiyle mucizedir.Hiçbir meal Kur'anın yerini tutmaz.Onun için Türkçe ibadet düşünülemez.Türkçe ezan anlamını kaybetmiştir.Ben Kur'anı bütün anlamlarıyla falanaca dile çevirdim iddaasında olan adam ancak bir sapkındır.

Kusura bakma ama sizin gibi insanlar dinini Özdemir İnceden öğrendiği için Arap sermayesine düşman olacağım diye bazı dini ritüellere de düşman olurlar. Sonra sen din düşmanısın deyince tavana sıçrarlar. Çünkü düşman oldukları şeyin dinin kendisi olduğunu anlamaları Baykalınkiler dışında bir fetvaya ihtiyaçları vardır. Nerdee ?

Bilmemek kötü de bilmediğini bilmemek daha kötü.


Alıntı:

Bir ilahi kitap aynı anda bütün milletlerin dilinde gönderilemeyeceğine ,ve peygamber aynı anda bütün milletlerden çıkamayacağına göre bir dilin ve kavmin seçilmesi aklen zaruridir.

Peygamberimizin araplar içinden gönderilmesinin ve Kur'anın arapça olmasının milliyetçilikle ilgisi yoktur. Çünkü islam menfi milliyetçiliği yani ırkçılığı yasaklar. Her millet ibadetler, haram- helaller ve kur'anın öngördüğü ahkam dışındaki muamelerinde kendi örf ve kültürüne göre hareket eder,kendi geleneklerini yaşar. Diğer milletlerin arap kültürünü yaşama zorunluluğu yoktur. Ama aynı dine mensup olmanın verdiği ilgiyle müslüman milletlerin birbirini etkilemesi tabiidir.

İkinci bir husus Kur'anın arapça olmasını ve Hz. Peygamberin arap milletinden çıkmasını takdir eden Allahtır. Allah ise yaptıklarından dolayı kullara hesab vermez.

Kur'anın, her türlü dış etkiden masun kalan ve nahiv lisanı olan arap diliyle gönderilmesinin sayısız hikmetleri vardır.

Bizi yaratan Allah, Kur’an-ı kerimi Arapça olarak bize göndermiş. Elbetteki manasını öğrenmek için Türkçe, İngilizce gibi mealleri okumamız gerekir. Ancak namaz ibadetinde okuduğumuzda mutlaka aslından orjinalini okumalıyız. Çünkü onun aslı Arapça’dır. Allah kuran’ı Arapça olarak indirmiştir. Tercümesi kuran yerine geçemez.

Örneğin bir çekirdeğin aslını bozarak parçalara ayırsak, sonra da toprağa eksek ağaç olamayacaktır. Çünkü özellikleri kaybolmuştur. Bunun gibi kuran ayetleri, kelimeleri ve harfleri birer çekirdek gibidir. Başka dillere çevrilince özelliğini kaybedeceği için kuran olmayacaktır.

“Manasını anlamıyoruz” düşüncesine gelince, ister aslıyla isterse mealleriyle kuranın manasını anlamak ve onun hükümleriyle yaşamak, her Müslümanın görevidir. Zaten kuran anlaşılmak ve yaşanmak için gönderilmiştir. İngilizce bir kitabı bile anlamak için İngilizce öğrenen bir Müslümanın, kuranı anlamak için neden Arapça öğrenmediğini de bir düşünmek gerekir.

Ayrıca biz anlamasak da onun bize faydası vardır. Örneğin, dili tad alma özelliğini kaybetmiş bir insan yediği yemek ve gıdalardan faydalanamayacak mıdır. dili tad almasa da yediği gıdalar gerekli organlarına gidecektir. Kuran okumak da bunun gibidir. Aklı kuranın manasını anlamayan bir insan, onu ruhunun midesine atınca aklı anlamasa da ruhunun diğer özellikleri onun manalarını alacaktır.

Diğer taraftan Kuranın her harfine en az on sevap verileceği bildiriliyor. (Tirmizi , Sevabü'l Kur'an 16, 2912) Yüce Rabb’imizin (cc) lütfuna bakalım ki, Kur’an’ın her harfine en az 10 sevap veriyor. Kur’an’ı cuma, bayram, Ramazan, Kadir Gecesi gibi mübarek ve özel vakitlerde okuduğumuzda ise her harfine verilen sevap karşılığı 1’e 700 hatta 1’e 700.000’e kadar çıkmaktadır. Meallerin mutlaka faydası var, ama hiç bir meal Kuran yerine geçmeyeceği için, Kuranın her harfinden alınan sevabı da alınamayacaktır.

Kur'an niçin aslından okunmalı?

Kur'an-ı kerim'de altı yerde “kur'anen arabiyyen” ifadesi geçer. Yani cenab-ı hak, kur'an-ı kerim'i arapça olarak indirdiğini bildirir. İbrahim suresinin 4. Ayetinin meali de şöyledir:

“hak dini onlara açıklasın diye, her peygamberi biz kendi kavminin lisanıyla gönderdik. Sonra Allah, dilediğini sapıklığında bırakır, dilediğini de doğru yola iletir. Onun kuvveti her şeye galiptir ve o her şeyi hikmetle yapar.”

Bu durumda kur' an'ın manası nasıl Allah'tan gelmişse, lafzı, ifadesi ve yazılışı bakımından da ilahidir. Kur' an dendiği zaman hem onun arapça olarak okunan lafzı ve kelimeleri, hem de anlaşılan manası akla gelir ve hakikatte de öyledir. Bu iki hususiyeti birbirinden ayırmak, farklı mütalaa etmek mümkün değildir. Kur'an ancak kendi lisanı üzerine okunabileceği için, sadece o lisanın kendi harfleriyle yazılır, o harflerle okunur.

Araplardan başka farsça, hintçe, çince, uzakdoğu dilleriyle konuşan müslümanlar da, biz türkler de müslüman oluşumuzdan bu yana kur'an'ı arapça olarak yazmış, o dille okumuşuz. İslam alimlerinin de ortak görüşü, kur'an'ın başka dille yazılamayacağı yolundadır. Bunda ittifak vardır.

Zaten kur'an'ı başka bir dille yazmak mümkün olmadığı gibi, başka bir dille doğru olarak okumak da mümkün değildir. Çünkü kur'an harflerinin kendisine has özellikleri vardır. Bu harflerin bazılarının karşılığı ve okunuş şekli başka dilin alfabelerinde mevcut değildir. Söyleniş bakımından birbirine benzer harfler olsa da, mahreçleri (ağızdan çıkış yerleri) itibariyle de farklıdır. Mesela, arapça için “lügat-ı dad” denir; yani fatiha suresinin sonundaki “veleddallin” deki “dad” harfi hiçbir lisanda bulunmamaktadır. Bu harfin bulunduğu bir kelimeyi başka bir lisanın ifade etmesi mümkün değildir.

Mesela türkçede sadece “h” harfi yerine arapça'da üç çeşit “h” harfi vardır. Noktasız “ha” noktalı hırıltılı “ha” ve ”he”. Aralarındaki farkı küçük bir misalle açıklayalım. Noktasız ha ile yazılan “mahluk”, noktalı hırıltılı ha ile yazılan “mahluk” ve he ile yazılan “mahluk”. Her üçünün de türkçe de yazılışı ve okunuşu aynıdır. Halbuki arapça’da birincisi tıraş edilmiş, ikincisi yaratılmış, üçüncüsü ise helak edilmiş anlamındadır. İşte kur’an’ı latince yazıdan okuyan birisi bu farkları anlayamayacağından, sözgelimi Allah’ın yaratmasından bahseden bir ayeti, farkına varmadan “tıraş etmek” veya “helak etmek” manasına okuyabilecektir.

Yine kur'an harflerinin içinde üç adet “ze” vardır. Biri ince “ze”, biri peltek “zel”, diğeri de “zı” dır.

Türkçe deki “s” yerine üç harf bulunur. “sin, sad” ve peltek “se”. Arapça'ya has bir harf vardır ki, o da “ayın” olarak okunan harftir. Bu harf başka bir dilde pek bulunmamaktadır.

Şimdi kur'an harflerini bilmeyen bir kişi, yukarıdaki harfler türkçe ile yazıldığı zaman nasıl okuyacaktır? Bu harfleri çıkaramadığı gibi, okuduğu kelime ve ayetler de birer kur'an kelimesi ve ayeti olmaktan uzak olmaz mı?

İşte latin harfleriyle yazılmış olan kur' an'ı daha bunlar gibi pek çok mahzurlardan dolayı doğru olarak okumak mümkün değildir. Kur' an okumasını öğrenmek isteyen kimse ancak onu aslından okumak suretiyle öğrenebilir. Böylece sıhhatli bir neticeye varmış olur.

İlk nazarda müminin, Allah’ına anladığı bir dil ile kulluk etmesi daha tabii ve temenniye şayan görünüyor; bunun için de en iyi vasıta ana dilidir. Fakat mesele incelendiğinde, farklı boyutlara ulaşmaktadır: Her şeyden önce dua ile namaz arasında açık bir ayırım yapmak icabeder. Namaz dışındaki duada mü'minin ihtiyaçlarını ve dileklerini Rabbine istediği dilde bildirmesi yasak değildir. Bu şahsi bir meseledir ve kulun, Halıkı ile olan vasıtasız münasebetleri ile ilgilidir. Buna mukabil namaz, kollektif ve umumi bir ibadettir ve namaza iştirak eden diğer mü'minlerin ihtiyaçları da dikkate alınmalıdır. Namaz, prensip olarak ve tercihen cemaatle kılınır; tek başına (ferdi olarak) kılınan namaza müsaade vardır, fakat asla tercih edilmez, tercih cemaatle kılınan namazadır.

Şayet, İslamiyet herhangi bir bölgenin, ırkın veya milletin dini olsaydı, hiç şüphesiz sadece bu bölgenin, bu ırkın veya bu milletin dili kullanılabilirdi. Fakat, bütün ırklardan ve dünyanın bütün noktalarında oturan ve her biri diğerleri tarafından anlaşılmayan yüzlerce dili konuşan mü'minlere sahip cihanşumul bir dinin icapları başka olacaktır. Mesela Çince bilmeyen bir Türk Çin'e gittiğinde, sokaklarda bir takım Çince sesler işitecek ve onlardan hiçbir şey anlamayacaktır. Eğer bu sözler ezanın veya Allahü Ekber'in tercümesi ise, hiçbir şeyin farkına varamayacak ve mesela Cuma namazını kaçıracaktır. (Çin'deki camiler, Türkiye'de minareleri ile kendini belli eden camilere hiç benzemez.) Aynı şekilde Türkiye'den geçen Çinli bir Müslümanın, (Türkiye'deki Müslümanlar kendi dilleriyle ibadet ettikleri takdirde) dindaşlarıyla ortak hiçbir tarafı olmayacaktır. Şu halde cihanşumul bir dinin bazı müşterek esasları olmalıdır. Bu konuda ezan ve kıraat, şüphesiz iki esas unsuru teşkil eder.

Beynelmilel kongre ve toplantılarda bu durumun bir örneği görülebilir. Mesela, Birleşmiş Milletler'de herkes kendi lisanını değil, Fransızca ve İngilizce gibi müsaade edilen dilleri kullanır. Umumun menfaati için hususi menfaat feda edilir.

Meselenin diğer bir cephesi daha vardır: Hiçbir tercüme, asla orijinalinin yerini tutamaz. Burada şu noktayı bilhassa belirtelim ki, İslam'dan başka hiçbir din, peygamberine gönderilen vahyin orijinaline sahip değildir. Bütün Hristiyanların, Yahudilerin ve Mecusilerin sahip olduğu dini kitaplar, tercümeler, toplamalar, vs.dir.

Şunu da unutmayalım ki, namazda kullanılacak pek az kelime vardır. Önce ezan ve kamet, sonra Allahu Ekber, Sübhane rabbiye'l-azim, Sübhane rabbiye'l-a'la gibi ifadelerin yanı sıra Fatiha suresi ve iki kısa sure. Hepsi bir sahifeyi aşmaz. Ve bu kelimelerin ekseriyeti herkesçe bilinir, bütün Müslümanların dillerine geçmiştir. O derece ki, çocuk veya namaza yeni başlayan biri, onları manalarıyla birlikte ve kendisini zahmetsiz ve büyük bir gayret sarfetmeden öğrenir. Bu ifadelerin manası bir defa öğrenilince, artık itiraza yer kalmaz.

Dünya işleri için lugatlar dolusu yabancı kelimeyi ezberleyenler, ebedi saadetin reçetesi olan ibadetlerimiz için Allah kelamından bir sayfalık ezberi fazla buluyorlarsa, şu gerçeği hatırlasınlar: Allah'ın, bizim ibadetlerimize ihtiyacı yoktur. Ona ihtiyaç duyanlar sadece bizleriz.

Nokta.


ismet 04-12-2008 02:38

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
Bu ülkede belirli düşünceleri körü körüne savunan insanlar olduğu sürece bu ülkede daha çok tartışmalar siyasi sorunlar olur ve ....ist ve ....ci'ciler bu ülkenin önünde sadece bir engeldir. Körü körüne bir düşünceyi savunuyorlar her dediklerini doğru sanıyorlar her söylediklerinin yasa olmasını istiyorlar. ...ist ve ...ci lerin lider diye gördükleri kişilerin tüm düşüncelerini okumadan sadece kendilerinin çıkarları olan düşünceleri ve sözlerini söylüyorlar. Bu düşüncedekiler sadece kendi düşüncelerini savunur çevresinde olup bitenlere son derece tepkilidir bu kişilere kendini bizim yerimize ya da başkası yerine koy demek yanlıştır onların tek yolu vardır. Kendi çıkarlarına göre belirledikleri bir iki gazeteci ya da tarafçı yorumcuyu arkalarına alıp konuşanlar ve bir yol çizip o yolda ne olursa olsun ilerlemeye çalışanlar. Yol eğer dikenliyse sonuca kolayca ulaşılabilecek yolu aramazlar ve bütün milleti dikene sürmekten çekinmezler... Bu sözlerim ....ist ve ...ci lere

kursunn 04-12-2008 03:27

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
iranın sırrı dış borcu olmaması ,yeraltı kaynaklarını çıkarma cesaretinin olması ,ayrıca nükleer çalışmalara girişecek cesaretinin olması, kendi uçağını dahil üretmiş olması ,yöneticilerinin ekserisinin derviş gibi yaşaması ,halkının tamahkar olması, perslerden bu yana gelen binlerce yıllık devlet geleneğinin olması.......................
abd nin dostluğu düşüncesine gelince ülkeler arasında dostluk olmaz çıkar ilişkileri olur kısaca abd nin savaşmak çıkarlarına aykırı geldiği için uzlaşı yoluna gitmesidir.

rikopasa 04-13-2008 16:03

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
Alıntı:

Hay maşallah...Adamı kemalist olduğuna pişman edecek kadar döktürmüşsün...
Yav arkadaşın yazdıklarının bir satırı bile Kemalizm veya Atatürk ile ilgili değil iken bu yorumu nasıl yapabiliyorsun hayret ...
Tüm yazıyı emeğe saygı duyup zahmet edip okusaydın bu yorumu yazmazdın ...

Senin tarzın bu ama dimi ? "Kemo" dersin neden dalga geçiyorsun diye sorulunda "Atatürk'e saygım var ama Kemalizm e yok" diye ince bir manevra gösterirsin.

isimsiz 04-19-2008 17:58

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
bence iranın sırrı ALLAH (C.C) dan başka kimseden korkmaması.

atabey02 04-20-2008 16:15

iRan'in Sirri Sizce ne?
 
plan kardeşim oyun abd oyunu irandan nefret ediyo ama sepepsiz saldıramazlarki irana iranın sırrını bende bilmiyorum ama boyun epğmez asi tavırlarına bayılıyorum korkmuyo adamlar


All times are GMT +3. The time now is 20:42.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
AK Parti Forum 2007-2023