Şah-ı Geda |
09-25-2009 16:27 |
O halde ben ikinize birden cevap vereyim: Birincisi Milli Görüş demokrasiyi asla Deccal yönetimi olarak görmez. Çünkü bizler biliriz ki Hz. Allah da Hz. Peygamber de halkın yönetimde söz sahibi olmasını ister. İkincisi ise; Milli Görüş İslam'ın egemen olduğu bir dünya ister, doğrudur. Fakat İslam ülkelerinden başka kimseyle görüşülmez diye bir siyaseti 40 yıldır hiç olmamıştır olmaz. Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'un söylediği gibi: " Milli Görüş Washington siyasetine de hakimdir, Brükseli de bilir. Ancak buralardan esen rüzgarla siyasetini belirlemez." İşte bizim sizlerden( AKP dahil tüm siyasi partilerden) ayrıldığımız temel nokta burasıdır. Evet Milli Görüş bütün dinya siyasetini bilir ancak siyasi konjonktüre göre değil kendi siyaset anlayışına göre siyaset yapar. Bu ne demektir biraz açalım: Milli Görüş'ün başlıca siyaset noktaları şunlardır:
1- Ekonomik bağımsızlık. Bu nasıl gerçekleşir? Milli üretimle, tarım, sanayi ve ticaretle. Bunu yapmak için ne gerekir? IMF'yi def etmek, AB komiserlerinin uygulamaya çalıştığı ambargolara boyun eğmemekle. Çünkü Haçlı zihniyeti yüzyıllardır aynıdır: Yok etmek istediği ülkeye dost gibi yaklaşır, çeşitli imtiyazlar alır, borç verir ve arkasından emir verir. (bkz. kapütülasyonlar, Düyun-u Umumiye)
2- Şahsiyetli dış politika. Nasıl yapılır peki? Türkiye'nin Orta Doğu'nun dolayısı ile dünyanın kilit noktası olduğunu bilerek, güçlüden değil haklıdan yana olarak siyaset yaparak. Örneğin Irak'ta Afganistan'da ve Gazze'de ABD ve İsrail'in değil Irak'ın Afganistan'ın ve Filistin'in yanında olmak gerekir. Neden? Çünkü emperyalist ABD ve siyonist İsrail devletlerinin bu ükelelerde uyguladığı politikalar haksız ve vahşi emperyalizm politikalarıdır. ABD'nin Orta Doğu'da ne işi var? Neden buralardaki halka demokrasi! getirmek ister? Çünkü buralarda bolca petrol, doğalgaz vardır ve bu ülkelere kendi emri altında yönetimler getirip buraların zenginliğini sömürmek ister. Şimdi buna destek vermekle ne yapmış oluyorsunuz? İşte Milli Görüş buna karşıdıri yoksa ABD ile de İsrail ile de AB ile de görüşülür, ancak milli menfaatler çecresinde.
Şimdi bunların ışığında birkaç kelam daha etmekte fayda var. Diyorsunuz ki AKP her ülkeyle görüşüyor, çok iyi ilişkileri var. Ülkemizin hangi derdine derman olabildi bu ilişkiler? Rasmussen'in NATO Genel Sekreteri olmasını önleyebildin mi? Gazze işgalini durdurmaya gücün yetti mi? ( Oysa ki İsrail'in en büyük müttefiki konumundasın)
AB'ye gireceğiz diye hevesli hevesli AB komiserleri ne isterse ( domuzun yasallaşması, zinanın suç olmaktan çıkması vs.) yapıyorsunuz. Ne elde ettiniz. Ne diyor AB'nin kurucu devleti Fransa ile en büyük güçlerinden birisi olan Almanya: "Türkiye'nin AB'ye giremeyeceğini söylemek onlara büyük bir iyilik olacaktır." Kurucu bir ülke bunu söylerken ne diye kendi kendinize gelin güvey oluyorsunuz arkadaş. Kaldı ki AB kurulurken bu adamlar Avrupa Topluluğu'nun anayasasının imzasını dahi amacı tüm Türkleri yeryüzünden silmek olan büyük Türk düşmanı Papa 5. Sixtus'un anıtı önünde imzaladılar.
Ayrıca AB'nin marşı Beethoven'ın 9. Senfonisi'dir ve bu marşın içinde Hristiyanlığın 'teslis üçlemesi' vardır. Daha ne demeye AB'ye girmeye çalışıyoruz.
Sizlerin Milli Görüş'e isnat ettiğiniz bu bağnazlıklar misyonerlerin temel prensipleridir. Eğer inanmayan varsa kaynak da vereyim okuyun. (bkz. Misyonerler (Modern Haçlılar) yaz. Abdullah Uçar- Selçuk Üniversitesi Kampus Camii İmamı-
Selametle
|