![]() |
#1 |
![]() Ergenekon davasının önceki gün görülen duruşmasında savcıların kendileriyle ilgili iddiaları cevaplaması kamuoyunda geniş yankı buldu. Sanıkların davanın yönünü kasıtlı olarak saptırmaya çalıştıklarını aktaran savcı Mehmet Ali Pekgüzel, ortaya atılan iddialara tek tek açıklık getirdi. İddianamenin hedefinin ülkede kaos oluşturarak, darbeye zemin hazırlamaya çalışan silahlı bir terör örgütüne yönelik olarak hazırlandığını anlattı. Türk yargısının 'savunma' adı altında aşağılandığını söyledi. Amaçlarının TSK'yı yıpratmak olmadığını ancak her kurumda olduğu gibi orduda da suça karışmış kişiler olabileceğini hatırlattı. Bu kişilerin ayıklanmasının TSK'nın itibarını artıracağının unutulmaması gerektiğini belirtti. Savcıların avukatlar gibi dava seçme şanslarının olmadığı üzerinde durdu. İddia edilen terör örgütü Ergenekon davasının ilk duruşması 20 Ekim 2008'de başladı. Ancak savcılar bugüne kadar davanın geneliyle ilgili bu kadar geniş bir açıklama yapmamışlardı. Peki ne olmuştu da savcılar bu kadar sert ve net bir açıklama yapmaya gerek görmüştü. Ergenekon davasında 89 duruşma geride kaldı. Davada yargılanan sanıklar ve avukatlar önce müdahil avukatları ardından gazeteciler, savcılar ve en sonunda da hakimleri yıpratan çok ince bir siyaset izledi. Davanın ilk günlerinde hedefte müdahil avukatlar ve gazeteciler vardı. Müdahil avukatlar ve gazeteciler belli kesimlere çalışmakla suçlanıyor, olmadık iftiralara maruz kalıyordu. Savunmalar başlayınca hedefe savcılar oturtuldu. Sanıklar ve avukatlar, savcılara duruşmalar sırasında 'emir kulu savcılar', 'yeşil darbe yargıcı' 'biat ve tarikat kültürünün savcıları' 'bunlar insan olamaz' gibi birçok hakaretlerde bulundu. Savcılara en çok hakaret eden sanıklar arasında Kemal Kerinçsiz, Ergün Poyraz, Hayrettin Ertekin, Doğu Perinçek, Bekir Öztürk ve Emin Gürses yer alıyor. İlerleyen duruşmalarda tahliye kararları beklendiği gibi çıkmayınca yavaş yavaş hakaretler hakimlere doğru yöneldi. Mahkeme heyetine yönelik de büyük bir baskı başladı. 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin Danıştay ve Ergenekon davalarını birleştirme kararı ardından baskılar yoğunlaştı. İşte savcıları çileden çıkaran sözlerden bazıları DOĞU PERİNÇEK: Ergenekon iddianamesi Türk ordusuna düşmanlık metnidir. Öyle bir hale geliyor ki, Genelkurmay futbol topu gibi her gün tekmeleniyor. Genelkurmay'ın bir dilekçe yazacak mecali yok. Türkiye'de hukuk devleti yok, yargı yozlaşmaktadır. Biz TSK'ya 'darbe yap, müdahale et' demiyoruz. Psikolojik savaşta Türk milleti ve ordusunun kendini savunması, güçlendirmesi gerekiyor. VELİ KÜÇÜK: İddianame Türk milletine karşı hazırlanmıştır. İddianame ile Atatürk'ün Cumhuriyeti yargılanmak istenmektedir. Rejim, din değiştirilmek isteniyor. Bu hazin, hazin olduğu kadar da gülünç oyunda başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti'ni ayakta tutan kurumlar hedef alınmaktadır. KEMAL KERİNÇSİZ: Savcılar ya kullanıldığının farkında değiller ya da kullanılmaya baştan muvafakat vermişler. Maalesef bugün toplumumuz tehlike altında olup, tüm ulusalcı ve bağımsız milliyetçi Atatürkçüler ile vatanseverlerin potansiyel suçlu olarak görülmesi adalet açısından hangi noktaya geldiğimizi göstermektedir. İddianameyle savcılar TSK'ya terörist demiştir. Savcılara buradan soruyorum. Siz nasıl olurda yaptığınız tüm hukuk dışı tertiplere rağmen mahkeme heyetinin ve sanıkların yüzlerine bakarak sıkılmadan ve utanmadan bu yargılamaya iştirak edebiliyorsunuz? (Savcılar için) Bunları yazanlar insan olamaz, bu iddianame insanlık dışıdır. (İddianame hakkında) Buna ancak iftiraname diyebilirim. Adeta içinde komplo teorileri olan bir roman gibi. Bu iddianameyi yazanlar Türk olamaz. İddia makamı bu iddianameyi yazamaz. Pentagon yardımı almadan bir Türk bunu yapamaz. Çünkü Türk insanının kafası tertibe ve entrikaya çalışmaz. ERCAN BİROL (Behiç Gürcihan'ın avukatı, emekli Tuğgeneral): ... Kişisel düşüncem tanıdığım bu iki soruşturma Sayın Zekeriya Öz ve Mehmet Ali Pekgüzel beni çok yanıltarak bir hükümete bir siyasi partiye direkt olarak bağlı olduklarını ve sanki bir parti militanı gibi davrandıklarını hissettim. Savcıların ahlakından şüphe duydum. BEKİR ÖZTÜRK: Dün yaşanan gözaltılar ve Tuncay Güney'e gönderilen sorulara bakıldığında, bu işleri yapan savcı Zekeriya Öz'ün akıl sağlığı konusunda şüphe duyuyorum. Öz'ün akıl ve ruh sağlığının yerinde olup olmadığının tespiti için sağlık kuruluşundan ya da Adli Tıp Kurumu'ndan, zeka seviyesinin tespiti için de TÜBİTAK'tan rapor alınmasını istiyorum. Hukukçular ne dedi? Savcılarının çıkışına hukukçular destek verdi. Emekli Başsavcı Reşat Petek, sanıkların hakim ve savcıları yıldırmak için bilinçli bir strateji izlediklerini söyledi. Savcıların çıkışının yerinde olduğunu anlattı. İşte hukukçuların görüşleri: Emekli Başsavcı Reşat Petek: "Terör örgütleri davalarında terör örgütlerinin değişik taktikleri olur. Savcı ve hakimleri yıpratmak, yıldırmak ve baskı altına almak suretiyle üzerlerine gelmelerini engellemek isterler. Ancak Ergenekon davasında farklı bir durum söz konusu. Kendilerini derin devlet, Atatürkçülük, Kemalizm ve çağdaşlık gibi kavramların arkasına saklayarak gizli amaçlarını örten örgüt, kendisini deşifre edecek soruşturmaları TSK'ya yönelik operasyon, devleti yıkmaya yönelik bir çaba olarak göstermeye çalışıyorlar. Baştan itibaren bunları deşifre eden iddianameye ve bunu düzenleyen savcılara saldırılması normal. Arkalarında Silahlı Kuvvetler varmış gibi izlenim vermeye gayret ediyorlar. Bu iddiaları okuyan kamuoyu; iddianameyi okumadıkları ve davayı bilmedikleri için sanki sanıklar haklıymış, savcılar Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratıyormuş zannına kapılabilir. Savcıların bu çıkışı bu yanlış anlamaya bir son vermeye yöneliktir. Ve yerinde bir çıkıştır." Özkan Yücel (Mağdur Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'nın avukatı): "Hakaretvari tehditvari sözler tabii ki kabul edilemez. Ancak aynı şeyleri sanık ve avukatlar duruşmalar sırasında bize karşı da yaptı. Asıl olan hukuksal savunmadır. Maalesef bu davada mahkeme heyeti de bu tür davranışlara prim veriyor. Bu bir yıldırma yöntemidir. Ne yazık ki mahkeme üzerindeki tavırları bir anlamda etkili oldu. Bir süre sonra bizim soru sorma hakkımızın kısıtlanması bunun en güzel örneği." Sezgin Tanrıkulu (Diyarbakır Barosu eski Başkanı): "Hakimler, savcılar ve avukatlar adaletin gerçekleşmesinin araçlarıdır. Zaman zaman bu tür davalarda tehdit ve hakaret olur. Ancak bu davada hakaret edenlerin kimliği çok önemli. Darbe teşebbüsünden yargılanan, etkili güçleri olan ve halen etkili güçleri dışarıda olduğu varsayılan insanlardır bunlar. Bunların cüretkârca tavır ve sözleri sadece oradaki hakim ve savcıları değil, buna benzer soruşturma yapacaklara verilen mesajdır. Bunun için başta hukuk örgütlerinin kamuoyunun hukuk sürecine sahip çıkması lazım." ERKAN ACAR zaman
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|