İddiaya göre firavunlarla uyum içinde yaşamak, dinî üstün bir meziyet diye nazara veriliyor. Mezkûr iddianın Risale-i Nur'la ne kadar tezadî durumda ol*duğunu anlamak için şu ikaz ve derslere bakalım:
Hak ve bâtılın karşı karşıya gelmesiyle meydana gelen mübareze kanunu neticesi olarak ebrarın eşrardan nefretle uzak durmaları, sahabeler devrinde en ileri derecede olduğundan sahabelerin üstün bir kemalat kazandıkları, sonraları ise mübareze kanunu zayıflamakla ebrar ve eşrar arasındaki me*safe azalarak içice girip, ebrarın eşrara karışmasıyla şerre nefret edilemez olup ahlâk-ı içtimaiyenin bozulduğunu beyanla asrımızın dikkatini çeken Hazret-i Üstad diyor ki:
«Sahabeler, ekseriyet-i mutlaka itibariyle kemalât-ı insaniyenin en a'lâ derecesindedirler. Çünki o zamanda, o inkılab-ı azîm-i İslâmîde hayır ve hak bütün güzelliğiyle, şer ve bâtıl bütün çirkinliğiyle görülmüş ve maddeten hissedilmiş. Şer ve hayır orta*sında öyle bir ayrılık ve kizb ve sıdk mabeyninde öyle bir mesafe açılmıştı ki, küfür ve iman kadar, belki Cehennem ve Cennet kadar beynleri uzaklaştı. ...... Halbuki o zaman*dan sonra, git gide ve gele gele sıdk ve kizb ortasındaki me*safe azala azala, omuz-omuza geldi. Bir dükkânda, ikisi be*raber satılmağa başladığı gibi, ahlâk-ı içtimaiye bozuldu.» (Sözler sh:489)
DİYALOGÇULARA SAİD NURSİ HZ.LERİNDEN MUAZZAM CEVAP:
"Misyonerler ve Hristiyan ruhanîleri, hem Nurcular, çok dikkat etmeleri elzemdir. Çünki her halde şimal cereyanı; İslâm ve İsevî dininin hücumuna karşı kendini müdafaa etmek fikriyle, İslâm ve misyonerlerin ittifaklarını bozmaya çalışacak. Tabaka-i avama müsaadekâr ve vücub-u zekat ve hurmet-i riba ile, burjuvaları avamın yardımına davet etmesi ve zulümden çekmesi cihetinde müslümanları aldatıp, onlara bir imtiyaz verip, bir kısmını kendi tarafına çekebilir." Her ne ise, bu defa sizin hatırınız için kaidemi bozdum, dünyaya baktım.
Said Nursî (Emirdağ - 1 - 160)
|