Tasavvuf, Allahın razı olduğu kul olma yoludur. Taklidi imandan tahkiki imana geçiş yolu. Zira taklidi iman Allah katında makbul olsada Rızaullah hakiki imanı içinde barındırır.
Şeriat = Her Mü'min'in üzerine vazife adlettiği ahlak ve kurallar manzumesidir. Taklîdidir..
Tarikat = Rızaullah'a kavuşmak için girilen yol. Bu yolun usûl ve kaideleri vardır.
Hakikat = Mana aleminde ki sırlara vakıf olma makamı. Eşyanın hakikatine vakıf olmak.
Marifet = Rızaullah'ın elde edilip hakikat sırları ile birlikte şeriata kavuşmaktır. Yani taklidi imandan hakiki imana geçilip irşad etme makamı. Olgunluk..
Şeriat bilmeyen bilmez tarikat, tarikat bilmeyen bilmez hakikat, hakikat bilmeyen bilmez şeriat.
Hakikat makamında ki sırlar avam tabakadan gizlenir. Sırdır. Açılması halinde avamın prikolojisi bozulur. Akılla izah edilemez. Hallaç, Nesimi ve nicelerinin akıbeti malum. Hakikatte takılı kalmanın içinde barındırdığı rist.. Hedef marifet makamıdır.
Büyük bir tasavvuf adamı makamlar hakkında şu benzetmeyi yapmaktadır. Şeriat makamında ki Mü'minler aile içinde var olan çocuklar gibidir. Aile içinde ki ahlak kuralları ve yaşam tarzı şeriattir. Lakin çocuklardan saklanan başka bir şeriatte vardır ve bu sırdır. Üstü örtülüdür. Oda yatak odasıdır. Orasıda hakikattir. Çocuklardan gizlenir. Zira anlayacak kapasiteleri yoktur. Meydana geliş sırrını çocuğa nasıl izah edebilirsiniz ki? Tarikata giren kişi büluğa eren ve evlilik yaşı gelen çocuk gibidir. Evlenip bir yuva kurmaya heves eder fakat evlilik sorumluluk ister. Alt yapı ister. O gencin evlenmesi hakikate vasıl olması gibidir. Artık ayrı bir yuva kurmuştur. Marifet ise çocuk çocuğa karışıp tekrar başa dönmektir. Yani başta aile içinde çocuk iken taklidi bir imana sahipti. Sonra baba olunca her şeyi daha iyi anlar hale gelimesi ile hakiki imana kauşmasıdır. Yani aile içinde çocukluktan aile içinde baba olma serüveni.
Birkaç lafta islamın batın, hakikat, mana, ilmi ledün yönüne saldıran kişilere söyleyelim. Bazıları tasavvufun antik yunandan, budizimden, şamanizimden veya hinduizimden gelip dinimize girdiğini iddia eder. Oysa Kur'an'da delilleri vardır. Bilmedikleri şey şudur. Şeriat kuralları her peygamberle birlikte değişikliklere uğrar. Yani helaller ve haramlar değişir. Mesela Hz. Adem şeriatinde kardeş evliliği helalken sonra ki şeriatlerde haram kılınmıştır. Şarab içmek Hz. İsa şeriatinde helalken Hz. Peygamber efendimizin şeriatinde haram kılınmıştır. Bu gibi misaller çoğaltılabilir. Lakin İlm-i Ledün denen hakikat aleminin gerçekleri ezelden beri aynıdır ve değişmez. Hakikat alemi mana alemi olduğu için mana olduğu gibi kalır. Dolayısı ile geçmiş dinlerin mana aleminden kalan bazı kalıntıların islamın tasavvuf yönü ile olan benzerliği o dinlerden bize geldi anlamına gelmez. Bütün dinlerin ibadet etmek, bir yaratıcıya inanmak, ahiret alemi, günah, sevap gibi ortak yönleri vardır. Şimdi tutupta bunlar bize başka dinlerden gelmiş denebilir mi?! Kur'an-ı Kerim'de Hz. Musa ile Allah'ın kullarımızdan bir kul dediği Hz. Hızır arasında geçen hadiseyi neyle izah edecekler?
|