Kaynak tdv islamansiklopedisi.info
Sirhindi İMÂM-ı RABBÂNÎ(إمام ربّاني) görüşleri
*Sirhindî vahdet-i vücûd anlayışını tasavvuftaki ileri mertebelerden görüp uzaklaşmış Vahdet-i vücûd makamını aşıp hâdisleri Allah tarafından yaratılmış gölgeler makamına geçtiğini, birçok büyük şeyhin makamın ötesine geçmede isteksiz olduğunu söyler. Ona göre tassvvuf makamı vahdet-i vücûda benzemektedir. *Sirhindî kemâlin bu makamda olduğunu Allah’ın inâyetiyle makamın üstünde abdiyet makamına eriştiğini, makamın mükemmelliğini gördüğünü, tövbe ettiğini, abdiyetin en yüce makam olduğunu, Kur’an ve Sünnet yoluna erenlerin keşişleriyle ispatlandığını yazar Sirhindî, vahdet-i vücûd ve zılliyyet makamında bulunmaktan ötürü tövbe etti
*vahdet-i vücûd ve diğer makamlar sûfînin tecrübesine bağlıdır makamlar sûfînin abdiyet makamına ermesiyle hükümsüz kalır. Bu sebeple hata, vahdet-i vücûd makamından değil ondan ilerideki makamları algılayamamaktan kaynaklanır. Sûfînin birleştiriciliği şühûd meselesidir. vahdet-i şühûd vahdet-i vücûddan daha doğru bir ifadedir İlâhî sıfatlar zâhirde değil gerçektir allah zâtın gölgeleridir, ondan farklıdır. Kâinat sıfatı diğer sıfatlardan farklı bir varlığa sahiptir
*Sirhindî hiçbir zaman İbnü’l-Arabî muhalifleri arasında sayılamaz. “Biz Muhammed-i Arabî sözlerine muhtacız, Muhyiddin İbnü’l-Arabî veya Sadreddin Konevî sözlerine değil; biz nassa bakarız, fassa değil; fütûhât-ı Medeniyye bizi el-Fütûĥâtü’l-Mekkiyye’den müstağni kılar” sözleri, İbnü’l-Arabî’ye tutkunluklarından dolayı onun eserlerini yüceltip Kur’an ve Sünneti ihmal edenlere yöneltilmiş bir eleştiridir*Sirhindî, İbnü’l-Arabî hakkında, “Allah’ın evliya ve makbul kullarındandır; nasıl olur da o hatadan dolayı reddedilebilir?” diyip İbnü’l-Arabî’den sonraki tasavvuf hakkında eserler kaleme aldı Sirhindî de onun kelimelerini sıkça kullanmıştır. Sırf bundan dolayı İbnü’l-Arabî mektebinden sayılabilir.*Sirhindî’nin tasavvuf anlayışında nebî aynı zamanda velîdir. Nübüvvet velâyettir Velîlik nebîliğin içindedir. Peygamber, Allah’a yakınlığı ve zikri sebebiyle velî, insanlarla muamelesinde ise nebîdir. *velînin velâyeti nebînin velâyetinden farklıdır nebînin Allah’a yakınlığında çabasında ilerlemesinde değişim ve eksilme söz konusu değildir. rüya ve keşifler nebîler ve velîlerde ortaktır nebîlerin kendilerine has bir vahiy alış şekli vardır; bu dinin temelini oluşturur. Bundan dolayı nebî olan velî nebî olmayan velîden üstündür.
*Sirhindî’den önceki mutasavvıflara göre nebînin davranış kaynağı insanlarla ilişkileri, velînin kaynağı Allah’a yakınlığıdır. Sirhindî bu yaklaşımı reddetmiştir. Ona göre nebî, nebîliği nedeniyle sadece insanlarla değil aynı zamanda Allah ile ilişki içersindedir; iç dünyasında Allah ile, dış dünyasında insanlarladır. *Sadece insanlara yönelenler nasipsiz lânetlilerdir, halbuki peygamberler mahlûkatın en hayırlılarıdır. nübüvvet kül, velâyet ise onun içindeki bir cüzdür peygamber tarafından getirilen şeriat her şeyi kuşatır tabiat ve tarikattan üstündür
*tarikat şeriatın özü ve derecesidir bir mertebedir tarikat şeriattan üstün değildir tarikat şeriatın hizmetçisidir Şeriatın üç kısmı vardır: İlim, amel ve ihlâs. Bunlar bir arada bulunmadıkça şeriat tatbik edilmez. *Sûfîleri toplumdan ayıran tarikat şeriatın bir hizmetçisidir görevi ihlâsı kemâle erdirmektir. Tarikata intisap etmekten maksat yalnızca şeriatı mükemmelce yaşamaktır, şeriata ilâve ve yeni şeyler ortaya koymak değildir
|