Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com MEVLEVİLİK
*Mevlânâ tasavvufta Hak âşığıdır, İlmi ve nasihatleri deryadan saçılan hikmet damlalarıdır. O, bir tarikat kurucusu değildir. Yeni usûller ve ibâdet şekilleri ihdas etmemiştir. Allahü teâlânın aşkı ile dolu, evliyâ Celâleddîn-i Rûmî ney ve çalgı çalmadı. Mûsikî dinlemedi raks etmedi. Kırkyedibinden ziyâde beyti ile dünyâya nûr saçtı
*Ney, rebap, tambur gibi çalgı âletleriyle yapılan törenler ve âyinler, ilk defa onbeşinci asırda ortaya çıkmıştır, ilk mevlevî besteleride bu döneme rastlar. Bu târih, Mevlânânın devirinden 3-4 asır sonrasıdır. Mesnevîde geçen “Ney” kelimesi, edebiyatçılar tarafından çalgı âleti ney şeklinde düşünülmüş yanlış olarak, kendisinin ney çaldığı veya dinlediği sanılmıştır.*“Mesnevîye her memlekette, açıklama ve şerhler yapıldı. Mrsnevinin en meşhuru Abdülmecîd Hân zamanında, 1847’de Matba’a-i Âmire’de bastırılan mevlana camii mesnevisidir Mesnevî’nin birinci beytinde Dinle neyden, nasıl anlatıyor, ayrılıklardan şikâyet ediyor derken ney kelimesiyle kastedilen kâmil, yüksek insan demektir. Bunlar herşeyi unutmuştur. Zihinleriyle Allahü teâlânın rızâsını aramaktadır.
*Ney, Fârisî dilinde, yok demektir. varlıkdan yok olmuştur. Ney çalgı, içi boş bir çubuktur Neyin üçüncü ma’nâsı, kamış kalemdir, ney derken insan-ı kâmil kasd edilir. Kalemin yazması kendinden olmadığı kâmil insanın hareketleri ve sözleri Allahü teâlânın ilhamı iledir.”*Abdülhamîd Hân zamanında Ankara vâlisi Abidin Paşa, Mesnevîde ney’in insan-ı kâmil olduğunu, isbât etmektedir. Mevlevîlik, câhillerin eline düşdüğünden, ney’i çalgı sanarak, ney, dümbelek gibi şeyler çalmağa, dans etmeğe başlamışlar, ibâdete haram karıştırmışlardır. *Dînimizin ve Celâleddîn-i Rûmî’nin beğenmediği oyun âletleri, tekkelerden toplanarak, tasavvuf türbelerine konmuş türbeyi ziyâret edenlerden ise mevlananın çalgı kullandığını zan ederek aldatmaktadır hakîkat güneşini tanıyanlar, elbette aldanmayacakdır.
*Mevlana hazretleri Ney çalmaz, ilâhi okumaz oynayıp zıplamaz yüksek sesle zikr bile yapmazdı. Mesnevî”sinde sevgiliye kavuşmağı, cân-u gönülden iste. Dudağını ve damağını oynatmadan, Rabbin ismini kalbinden söyle!” demektedir.
*Mevlânâ’yı tanımıyanlar, ney, saz, def gibi çalgılar çalarak, gazel okuyup dönerek, dans ederek, nefslerini zevklendirmişlerdir. dînimize uygun olmayan hâllere ibâdet adını vermişler kendilerini din adamı olarak tanıtmışlar Mevlânâ böyle yapardı. Ve Biz mevleviyiz, onun yolundan gidiyoruz diyerek, asıldan uzaklaşmışlardır.
|