|
Kaynak sahabelerin hayatı android programı
HZ EBÛ BEKİR ra
Hz. Muhammed (s.a.s.)'in İslâm'ı tebliğe başlamasından sonra ilk iman eden hür erkeklerin; raşit halifelerin, aşere-i mübeşşerenin ilki. büyük sahabi.Kur'ân-ı Kerim'de hicret sırasında Rasûlullah'la beraber olmasından dolayı, "...mağarada bulunan iki kişiden biri..." Asıl adı Abdülkâbe olup, İslâm'dan sonra Rasûlullah (s.a.s.)'in ona Abdullah adını verdi Azaptan azad edilmiş mânâsında "atik"; dürüst, sadık, emin ve iffetli olduğundan dolayı da "sıddîk" lâkabıyla anıldı "Deve yavrusunun babası" manasına gelen Ebû Bekir adıyla meşhur olmuştur.Teymoğulları kabilesinden olan Ebû Bekir'in nesebi Rasûlullah'la birleşir. Anasının adı Ümmü'l-Hayr babasının ki Ebû Kuhafedir
Bedir savaşına kadar müşrik kalan oğlu Abdurrahman dışında bütün ailesi müslüman olmuştur. Babası Kuhafe, Ebû Bekir'in halifeliğini ve ölümünü görmüştür. Hz. Ebû Bekir'in Rasûlullah (s.a.s.)'den bir veya üç yaş küçüktür İslâm'dan önce de saygın, dürüst, kişilikli, putlara tapmayan hanif" bir tacir di, ölümüne kadar Hz. Peygamber'den hiç ayrılmamıştır. servetini, kazancını İslâma harcamış sade bir şekilde yaşamıştır. Hz. Ebû Bekir, Fil yılından iki sene sonra 571'de Mekke'de dünyaya gelmiş, güzel hasletlerle tanınmış ve iffetiyle şöhret bulmuştur. Mekke'nin ileri gelenlerinden olup Arapların nesep ve ahbâr ilimlerinde meşhur olmuştur. Kumaş ve elbise ticaretiyle meşgul olurdu; sermayesini İslâm için harcamıştır.
Rasûlullah'a iman eden Ebû Bekir (r.a.) İslâmı dâvete başlamış, Osman b. Affân, Zübeyr b. Avvâm,, Sa'd b. Ebî Vakkas ve Talha b. Ubeydullah gibi ilk müslümanların İslâm'ı onun dâvetiyle kabul etmişlerdir.Hz. Ebû Bekir Rasûlullah'ın yanından ayrılmamış, çocukluğundan itibaren aralarında büyük bir dostluk kurulmuştur. Rasûlullah onun görüşünü tercih ederdi.Araplar ona "Peygamber'in veziri" derlerdi.Teymoğulları kabilesi Mekke'de önemliydi. Ticaretle uğraşıyor, kültürleri ile tanınıyordu. Hz. Ebû Bekir'in babası Mekke eşrafındandı. Hz. Ebû Bekir, câhiliye döneminde de güzel ahlâkı ile, sevilen bir kişi idi. Mekke'de "eşnak" diye bilinen kan diyeti ve kefalet ödenmesi işlerinin yürütülmesiyle görevliydi.
Muhammed (s.a.s.) ın büyük dostuydu sık müşâvere ederlerdi. câhiliye kültürüne karşıydılar, şiir yazmaz ve sevmezlerdi, tefekkür ederlerdi.
Hz. Ebû Bekir, Hira dağından dönen Hz. Muhammed ile karşılaştığında, Rasûlullah (s.a.s.) ona, "Allah'ın elçisi" olduğunu söyleyip "Yaratan Rabbinin adıyla oku" diye başlayan âyetleri bildirdiğinde ona: "Allah'ın birliğine ve senin O'nun rasûlü olduğuna iman ettim" demiştir. Hz. Hatice'den sonra Rasûlullah'a ilk iman eden odur. Hz. Peygamber (s.a.s.) İslâm'ı tebliğinde kimle konuştuysa tereddüt görmüş, ancak Ebû Bekir tereddütsüz kabul etmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.), "Bütün insanların imanı bir kefeye, Ebû Bekir'in ki bir kefeye konsa, onun imanı ağır basardı " diye benzetme yapmıştır.
Mü'min Ebû Bekir, hayatının sonuna kadar tüm varlığını İslâm'a adamış, hayırda en başta gelmiştir.Ebû Bekir Mekkede güçlü kabileleri İslâm'a kazandırmaya çalıştı, müşriklerin işkencelerine maruz kalan güçsüzleri, köleleri korudu; servetini eziyet edilen köleleri satın alıp azad etmekte kullandı. Bilâl, Habbab, Lübeyne, Zinnire, Ümmü Ubeys bunlardandır. Kendisi de Mescid-i Haram'da müşriklerin saldırısına uğramıştı. Ebû Bekir, iman ettikten sonra İslâm'ı tebliğe gizlice devam ediyordu. Annesi, karısı Ümmü Ruman ve kızı Esma iman etmiş, oğulları Abdullah, Abdurrahman ve babası Ebû Kuhafe iman etmemişlerdi. Osman b. Affan, Sa'd b. Ebî Vakkas, Talha b. Ubeydullah gibi ilk müslümanları İslâm'a dâvet eden odur.
Müşriklerin eziyetleri çoğalıp müslümanlara yapılan baskılar artınca Hz. Peygamber Hz. Ebû Bekir'e de Habeşistan'a göç etmesini söylemiş Ebû Bekir yola çıkmış; ancak Berkü'l-Gımâd'da Mekke'nin ileri kabilelerinden İbn Dugunne ile karşılaştığında İbn Dugunne onu himayesine aldığını ve Mekke'ye dönmesi gerektiğini belirtip Mekke'ye dönmüşlerdir. Ebû Bekir'i himayesine alan İbn Dugunne, Ebû Bekir'in ibadet etmesi ve inancını yaymaya devam etmesi sebebiyle ona ibadetini gizli yapmasını söylediğinde Ebû Bekir, onun himayesine ihtiyacı olmadığını, "Senin himayeni sana iâde ediyorum. Bana Allah'ın himayesi yeter."demişti
onüç yıl Mekke'de Rasûlullah'ın yanında kalan Hz. Ebû Bekir, Hz. Aişeden rivâyetle, Rasûlullah hicret emrini alıp Ebû Bekir'e gelerek ona beraberce hicret edeceklerini söyleyince Ebû Bekir sevinçten ağlamaya başlamıştı Hz. Peygamber'in bir gece Mekke'den Kudüs'e oradan Sidretü'l Münteha'ya gittiği İsra ve Mirâc hâdisesini duyan müşrikler Hz. Ebû Bekir'e gelince "O dediyse doğrudur." demiş Ebu Bekir'e; ihlâslı, yalan söylemeyen, özü doğru, itikadında şüphe olmayan anlamında, "Sıddîk" lâkabı verildi. "O, ne iyi arkadaştı " o "Sıddîk" ile o "Emîn", o iki arkadaş beraberce Sevr dağındaki mağaraya hareket ederek hicret etmişlerdir.
Sevr mağarasına ilk giren Hz. Ebû Bekir, (r.a.) keşif yaptıktan sonra Rasûlullah içeri girmiştir.
Ebû Bekir'in kızı Esma yolda yemeleri için azıklarını hazırlamıştı. Mekke'den ayrılınca müşrikler her tarafa adamlarını yollayarak aramaya başladılar. Kureyş kabilesinin müşrikleri Ebû Cehil başkanlığında Esma'nın evini aradılar, dayak attılar.Hz. Ebû Bekir (r.a.) hicret yolculuğunda bütün parasını almıştı. Buna rağmen kızı Esma onun nerede olduğunu, nereye gittiğini kâfirlere söylememiştir.İz süren Mekkeli müşrikler Sevr mağarasına geldiler. Rasûlullah şöyle diyordu: "Üzülme, Allah bizimledir Allah onu görünmez askerlerle desteklemiştir; Allah güçlüdür, hakimdir. Kâfirler tüm aramalara rağmen onları bulamadı Mağarada üç gün kalan yönelen Rasûlullah ile Ebû Bekir Kuba'ya vardılar.
Ebû Bekir mağaradaki günü şöyle anlatır: "Rasûlullah (s.a.s.) ile beraber mağarada bulundum. Bir ara başımı kaldırınca Kureyş casuslarını gördüm. Ya Rasûlullah, bunlardan birkaçı gözünü aşağı eğse muhakkak bizi görür' dedim. O, 'Sus ya Ebû Bekir. İki yoldaş ki, Allah onların üçüncüsü ola, endişe edilir mi?' buyurdu.
Kuba'da üç gün kalan Rasûlullah ile Hz. Ebû Bekir Medine'ye vardılar. Medine'de Hz. Ebû Bekir hummaya tutuldu. Hastalık ilerleyince Rasûlullah, "Allah'ım Mekke'yi bize sevgili kıldığın gibi Medine'yi de bize sevgili kıl, hummayı bizden uzaklaştır' diye dua etti Hz. Ebû Bekir ve hasta sahâbîler iyileşti
Hz. Âişe ile Hz. Muhammed (s.â.s.)'in düğünleri yapıldı. Mescidi Nebî inşâ edildi. Masrafların bir kısmını Hz. Ebû Bekir karşıladı. Medine'de kardeşlik tesis edildi Ebû Bekir'in kardeşi Harise b. Zeyd oldu.Hz. Ebû Bekir Medine'de Mescidi Nebî'nin inşasına katıldı. Rasûlullah İslâm'ı yaymak ve düşmanlar hakkında bilgi toplamak için seriyye keşif kollarını Medine dışına gönderiyor, bunlara Hz. Ebû Bekir de katılıyordu. Rasûlullah ile birlikte çarpıştığı savaşlarda Bedir'de, Uhud'da, Hendek'te Ebû Bekir de yer aldı. O, Müreysi, Kurayza, Hayber, Mekke, Huneyn, Taif gazvelerinde de bulundu.
Rasûlullah'ın bizzat idare ettiği harplere gazve denir. Ebû Bekir, otuzdan fazla gazveye katılmıştır. Çarpışma olmaksızın Veddan, Buvat, Uşeyre gazveleriyle düşmanlar itaat altına alınmıştır.
Bütün gazvelerde Hz. Ebû Bekir, Rasûlullah'ın en yakınında yer almıştı onun "veziri" gibi idi.
Bedir'de, oğlu Abdurrahman müşrikler safında yer aldığında Ebû Bekir oğluyla çarpışmıştır. Bedir'de birçok sahâbî, oğlu, kardeşi, babası, dayısı ile çarpışmıştı. Bedir savaşı, müslümanların İslâm'ı herşeyden üstün tuttuklarını, Allah için en yakınları olan müşrikleri kan bağı içinde kalmadan, başka insanlardan ayırdetmeden öldürdüklerini göstermektedir.Rasûlullah'ın amcası Hamza, İslâm ordusu safındayken öteki amcası Abbas, düşman safındaydı. Yeğeni Ubeyde kendi yanındayken, öteki yeğenleri Ebû Süfyan müşrikdi. kızı Zeyneb'in eşi Ebû'l-As da Rasûlullah'a karşı müşriklerle birlikte savaşıyordu.
Hicretin 9. yılında Medine'de büyük bir kıtlık oldu. Bizans İmparatoru, Şam'da Hicazı istilâ etmek üzere büyük bir ordu hazırladı. Rasûlullah, İslâm ordusunu hazırlarken, kıtlıkla karşılaştı. Ebû Bekir malının hepsini bu orduya kullandı. Onuncu yılda "Vedâ Haccı"nda bulunan Allah'ın Rasûlü, onbirinci yılda hastalandı.Hicrî onbirinci yılda hastalanan Rasûlullah (s.a.s.) 13 Rebiyülevvel Pazartesi günü (8 Haziran 632) vefât etti. müslümanlar büyük bir üzüntüye kapıldı ve ne yapmaları gerektiğine karar veremediler. Ama o da bir ölümlüydü. Hz. Ömer, onun Hz. Musa gibi Rabbi ile buluşmaya gittiğini, O'nun için "öldü" diyen olursa ellerini keseceğini söylüyordu.
Ebû Bekir, Rasûlullah'ı alnından öptü "Babam ve anam sana fedâ olsun ya Rasûlullah. Ölümünde de yaşamındaki kadar güzelsin. Senin ölümünle peygamberlik son bulmuştur. Şânın ve şerefin o kadar büyük ki, üzerinde ağlamaktan münezzehsin. Yâ Muhammed, Rabbinin katında bizi unutma; hatırında olalım ..." dedi. Sonra dışarıda Ömer'i susturdu Ey insanlar, Allah birdir, O'ndan başka ilâh yoktur, Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. Allah l hakikattir. Muhammed'e kulluk eden varsa, bilsin ki o ölmüştür. Allah'a kulluk edenlere gelince, şüphesiz Allah diri, bâkî ve ebedîdir. Size Allah'ın şu buyruğunu hatırlatırım: "Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse siz ökçelerinizin üzerinde geriye mi döneceksiniz? Kim ökçesi üzerinde geriye dönerse Allah'a hiçbir ziyan veremez. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır" (Âl-i İmrân, 3/144).
Allah'ın kitabı ve Rasûlullah'ın sünnetine sarılan doğruyu bulur, o ikisinin arasını ayıran sapıtır. Şeytan, peygamberimizin ölümü ile sizi aldatmasın, dininizden saptırmasın. Şeytanın size ulaşmasına fırsat vermeyiniz" Hz. Ebû Bekir konuşmasıyla insanları teskin ettikten sonra Rasûlullah'ın teçhiziyle uğraşırken, Ensâr, halife tayini için bir araya gelmişlerdi Ebû Bekir, Hz. Ömer, Ebû Ubeyde ve Muhacirler Ensâr ile konuşuldu ve hilâfet hakkında müzakereler yapıldı Hz. Ebû Bekir, Ömer ile Ubeyde'nin ortasında durdu ikisinden birine bey'at edilmesini istedi. O, kendisini halife olarak öne sürmedi. Hz. Ebû Bekir'in konuşmasından sonra Hz. Ömer Ebû Bekir'e bey'at etti ve, "Ey Ebû Bekir, müslümanlara sen Rasûlullah'ın emriyle namaz kıldırdın. Sen onun halifesisin ve biz sana bey'at ediyoruz. Rasûlullah'a hepimizden daha sevgili olan sana bey'at ediyoruz" dedi.
Hz. Ömer'in ve yanındakiler Ebû Bekir'e bey'at ettiler. Mescid-i Nebî'de Hz. Ebû Bekir hutbe okudu Rasûlullah'ın defni salı günü gerçekleşti, Hz. Ebû Bekir Her peygamber öldüğü yere defnedilir" hadisini ashaba hatırlattı . Hz. Ali bey'at haberini alır almaz, elbisesini yarım yamalak giydi evden fırlayıp Hz. Ebû Bekir'e bey'at etmiştir Râsulullah'ın Ebû Bekir ile Ömer hz ali arasında ihtilâflar, meydana gelmişse de onlar dâima birlikteliklerini devam ettirdi Anlaşmazlıklarda huy ve karakter farklılığı rol oynuyordu. Ebû Bekir yumuşak ve sâkinken, Ömer serttir. Ama her zaman birlikteydiler Ebû Bekir'in yönetiminde, Hz. Ali ve Zübeyr b. Avvam savaşlarda kararlarda namazlarda Ebû Bekir'in arkasında yer almışlardır
Hz. Ali, Rasûlullah'ın vasiyetini ölünceye kadar yerine getireceğini söylemiştir Hz. Ebû Bekir'in halifeliğine karşı kimseden çıkış olmamıştır. Hz. Peygamber ölmeden yazılı bir ahidname bırakmamış, Hz. Ebû Bekir'in faziletini konuşmuş, hasta yatağındayken onu İmam tâyin etmiştir.Hz. Ebû Bekir, kendisine Rasûlullah'ın mirasından pay almak için gelen Hz. Fâtıma'ya, "Rasûlullah'ın yaptığı hiçbir şeyi yapmaktan geri durmam" diyerek, Fâtıma'nın peygamberin kızı olmasını dinin üstün tutulmasından önemsiz görmüş Rasûlullah'ın yanındayken ondan ne duymuş, ne görmüşse onu tatbik etmiştir
Hz. Ebû Bekir "Rasûlullah'ın Halifesi" seçildikten sonra Mescid'de Sizin en hayırlınız değilim, ama başınıza geçtim; görevimi hakkıyla yaparsam bana yardım ediniz, yanılırsam doğruyu gösteriniz; ben Allah ve Rasûlü'ne itaat ettiğim müddetçe siz de bana itaat ediniz, ben isyan edersem itaatiniz gerekmez..." demiştir Hz. Ebû Bekir Rasûlullah'ın halifesi olduktan sonra, onun vefâtıyla Arabistan'da Mekke ve Medine dışındaki bölgelerde dinden dönme hareketlerine, yalancı peygamberlere, "namaz kılarız, ama zekât vermeyiz" diyenlere karşı savaş açtı. Ansı Kezzâb, Secah, Tuleyha gibi yalancı peygamberlerle yapılan savaşlarda zararlı unsurlar yok edilmiş, isyan bastırılmış, zekât Beytü'l-Mal'e konulup dağıtılmıştır.
Rasûlullah'ın hazırladığı, Üsâme ordusunu Ürdün'e yollayan Ebû Bekir, Bahreyn, Umman, Yemen, Mühre isyanlarını bastırmıştır. İçte isyancılarla mücâdele edilirken, dışta iki büyük imparatorluğun, İran ve Bizans'ın ordularıyla karşılaşılmıştır. Hîre, Ecnâdin ve Enbâr, savaşlarla İslâm diyarına katılmış, Irak fethedilmiş, Suriye'nin önemli kentleri ele geçirilmiştir. Yermük savaşı devam ederken Hz. Ebû Bekir vefât etmiştir. O ordusuna verdiği öğütlerde Kadın, çocuk ve yaşlılara dokunmayın, yemiş veren ağaçları kesmeyin, ma'mur bir yeri tahrip etmeyin, haddi aşmayın, korkmayın." İslâm ordusu fethettiği yerlerde kimseye zulmetmemiş, adaletiyle düşmanların takdirini kazanmış, müslüman olmayıp da cizye vererek İslâm'ın himayesine giren milletler huzur ve emniyet içinde yaşamışlardır.
Hz. Ebû Bekir, Ridde harplerinde, vahiy kâtiplerinin ve kurrâ'nın şehid olması üzerine, Hz. Ömer'in Kur'ân'ın toplanması fikrine sıcak bakmamışsa da ona hak vererek, Kur'ân âyetlerini toplatmıştır Rasûlullah zamanında inen vahiy, kâtiplerince ceylan derilerine, beyaz taşlara, enli hurma dallarına yazıldığı gibi, ashâbın çoğu Kur'ân hâfızı idi. yazılı âyetler dağınıktı, kurrâ azalınca Kur'ân'ın muhafazasında endişe edildi. Ebû Bekir, Zeyd b. Sâbit'in başkanlığında âyetlerin getirilmesini emretti. şâhitlerle âyetler doğrulanıyordu bütün âyetler toplandı Mushaf" meydana getirildi. Mushaf Ebû Bekir'den Ömer'e, ondan da kızı Hafsa'ya geçti ve Hz. Osman zamanında çoğaltılarak Dârü'l-İslam'ın bütün vilâyetlerine dağıtıldı.
Hilâfeti iki sene üç ay gibi kısa bir müddet sürmesine rağmen Hz. Ebû Bekir zamanında İslâm büyük bir gelişme gösterdi Hz. Ebû Bekir Hicrî 13. yılda hicretten sonra Medine'de yakalandığı hastalığının ortaya çıkması üzerine yatağa düşünce yerine Ömer'in namaz kıldırmasını istedi. Ashâbla istişâre ederek Hz. Ömer'i halifeliğe uygun gördü. hilâfet ahitnamesini Hz. Osman'a yazdırdı. Ebû Bekir (r.a.) de, çok sevdiği Rasûlullah gibi altmış üç yaşında vefât etti. Rasûlullah'ın yanına -defnedildi. bu iki büyük insanın, iki büyük dostun, kabirlerinde de birliktelikleri devam etti.Tâcir olarak geniş bir kültüre sahip olan Hz. Ebû Bekir, dürüstlüğü ve takvâsı ile ashâb içinde ilk sıradadır yumuşak huyludur, çok düşünüp az konuşur tevâzu sahibidir
Hz. Âişe'nin rivâyetinde gözü yaşlı, gönlü hüzünlü, sesi zayıf" idi. Câhiliye döneminde müşrikler ona güvenir, diyet ve borç-alacak işlerinde onu hakem tanırlardı. Rasûlullah'ın en sadık dostuydu Ebû Bekir'in Mirâcda sergilediği sonsuz bağlılık ona "es-Sıddîk" lâkabını kazandırmıştır. O bu olayda "O ne söylüyorsa doğrudur" demiştir. Cömertlikte ondan üstünü yoktur. Bütün malını mülkünü İslâm için harcamış, vefât ederken vasiyetinde, halifeliği müddetince aldığı maaşların, topraklarının satılarak iâde edilmesini istemiş ve geride bir deve, bir köleden başka birşey bırakmamıştır. Dört eşinden altı çocuğu olan Ebû Bekir, kızı Âişe'yi Rasûlullah ile hicretten sonra evlendirmiştir (
Hicret sırasında mağarada iken ayağını bir yılan soktuğunda ve ayağı acıdığında dizine yatıp uyumuş Peygamber'i uyandırmamak için sesini çıkarmaması, ağlarken Hz. Peygamber uyanıp ne olduğunu sorduğunda, "Anam-babam sana fedâ olsun ya Rasûlullah" demesi Ebû Bekir'in Rasûlullah'a olan bağlılık örneklerinden sadece biridir. Hz. Ebû Bekir'in beyaz yüzlü, zayıf, doğan burunlu, sakallarını kına ve çivit otuyla boyayan sakin bir adam olduğu rivâyet edilir Rasûlullah'tan sonra bu ümmetin en hayırlısı Ebû Bekir'dir. O, Hz. Peygamber'in veziri, fetvâlarda en yakınıdır Rasûlullah'ın insanlardan dost edinseydim, Ebû Bekir'i edinirdim" ve "Herkeste iyiliklerimin karşılığı vardır, Ebû Bekir hariç" demesi
son hutbede, "Allah, kullarından birini dünya ile kendi katında olan şeyleri tercih hususunda serbest bıraktı; kul, Allah katında olanı tercih etti'' diye Ebû Bekir'i övmesi ve mescide açılan tüm kapıları kapattırıp yalnız Hz. Ebû Bekir'in kapısını açık bırakması ona verdiği değeri göstermektedir.
Hz. Ebû Bekir'in nasslara aykırı hiçbir görüşü yoktur. Ebû Bekir sünneti çok iyi biliyor, Rasûlullah'ı herkesten çok tanıyordu. hilâfetinde kendisine karşı muhâlif bir hareket olmamış ve fitneler görülmemiştir ihtilâflarda çözümsüzlük, bid'atler onun devrinde yaşanmamıştır. "Üzülme, Allah bizimle beraberdir" buyuran Rasûlullah'ın haberi sanki lâfızda ve mânâda Hz. Ebû Bekir'de zâhir olmuştur
Ben ancak Rasûlullah'a tâbiyim, birtakım esaslar koyucu değilim" diye kararlarında çok titiz davrandığı zikredilir Bir meseleyi hallederken önce Kur'ân'a bakar, bulamazsa Sünnet'te orda da bulamazsa ashâbla istişâre eder ve ictihad ederdi. Ganimetin bölüşümünde Muhâcir-Ensâr eşitliği'nin ihtilâfa yol açmasında Ömer'in Muhâcirlere daha çok pay verilmesini savunmasına rağmen ganimeti eşit olarak bölüştürmüştür. hilâfetinde huzursuzluk çıkmadı. Ebû Bekir, Rasûlullah'ın tüm uygulamalarını tatbik etmiş; kalpleri İslâm'a ısındırmak istenenlere toprak vermesi gibi- Müslümanlar otuz sekiz kişiyken Mekke'de Mescid-i Haram'da İslâm'ı tebliğ eden ve müşriklerce dövülen Ebû Bekir'e hilâfetinde "Halifet-u Rasûlillah" denilmiş, sonraki halifelere ise "Emîrü'l-Mü'minîn" denilmiştir.
Mâlî işlerini Ebû Ubeyde, kadılık ve kazâ işlerini Hz. Ömer, kâtipliğini Zeyd b. ve Hz. Ali, başkumandanlığını Üsâme ve Halid yapmıştır. Medine Dârü'l-İslâm'ın başkenti olmuş, Mekke, Taif, San'a, Necran,, Bahreyn vilâyetlere ayrılmıştır. ganimetlerin beşte biri Beytü'l-Mal'de toplanmıştır.Hz. Ebû Bekir, Mukillîn denilen çok az hadis rivâyet eden ashâbdandır., yanılıp yanlış birşey söylerim korkusuyla yalnızca yüz kırk iki hadis rivâyet etmiştir
Hutbe ve öğütleri
Hayır işlerinde acele edin, çünkü arkanızdan acele gelen eceliniz var...
Allah için söylenmeyen bir sözde hayır yoktur...
bir yericinin yermesinden korktuğu için hakkı söylemekten çekinen kimsede hayır yoktur...
Amelin sırrı sabırdır... Hiç kimseye imandan sonra sağlıktan daha üstün bir nimet verilmemiştir...
Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz .
|