Konu: Asrı saadet
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07-08-2018, 21:54   #106
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com


Eshâb-ı Kirâm**HAZRETİ EBÛ BEKR-İ SIDDÎK

Peygamberlerden sonra, Eshâb-ı kiramın ve insanların en üstünüdür Peygamber Efendimizden 2 yıl 3 ay küçüktür. Fil vak’asından sonra m. 573 yılında dünyâya gelmiştir. Müslüman olmadan önce adı, Abdüluzzâ veya Abdulkâ’be idi. Peygamberimize îmân ettikten sonra ismini “Abdullah” olarak değiştirdi. 38 yaşında müslüman olmakla şereflendi efendimizin vefâtıyla halife seçildi. Hilâfeti 2 sene 3 ay 10 gün sürdü. 63 yaşında iken hicretin 13. (m. 634) yılında Pazartesi günü hastalandı. 15 gün hasta yattıktan sonra vefât etti. Vasıyyeti üzerine, hanımı Esma yıkadı. Cenâze namazını Hazreti Ömer kıldırdı. Peygamber efendimizin kabrinin bulunduğu Hücre-i Se’âdete defn edildi.

Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) Aşere-i Mübeşşerenin yani Cennetle müjdelenen on sahabenin birincisidir. efendimizin kayınpederi, Hazreti Âişe’nin babasıdır. Ebû Bekir ( radıyallahü anh )’ın efendimize sadâkat ve sevgisi vardı. Vefâtına, Peygamberimizden ( aleyhisselâm ) ayrıldığından duyduğu aşırı üzüntüsü, gammı ve hasreti sebep oldu. Çünkü O’na karşı sevgisi ve bağlılığı kelimelerle tarif edilemezdi efendimiz Ebû Bekir’i ( radıyallahü anh ) çok severdi. O’nun için Sen Allahü teâlânın Cehennemden atîki*azâd ettiği kimsesin”*ve*“Cehennemden atîk olan*âzâd edilmiş kimse görüp sevinmek isteyen kimse, Ebû Bekir’e baksın”*buyurması bunun alâmetidir.

Ebû Bekir’in annesi Ümmül Hayr-ı Selmâ’nın evladı olmuş ise de yaşamamış olduğundan, Hazreti Ebû Bekir doğunca, annesi kucağına alıp, Kâ’beye götürmüş ve yaşaması için “Allahım bu çocuğu ölümden Âzâd edip bana bağışla!” diye duâ eyleyince; Kâ’be’nin her yanında “Yâ Emetellah, sana müjdeler olsun çocuğun yaşayacak, seni sevindirecek Tevrat’da adı Sıddîk olarak bildirildi” nidası geldi. Ona Atîk ismini verdiler., soy ve sopunda ayıp ve kusur herhangi bir şey görülmedi
Hazreti Ebû Bekir, ilk imâna gelen, müslümanlıkla şereflenen hür erkektir. Kadınlardan ilk imâna gelen Hazreti Hadîce, kölelerden Zeyd bin Harise ve çocuklardan Hazreti Ali’dir.

Müslüman olmadan evvel, gençliğinde de Resûlullah’ın arkadaşı idi. Büyük bir tüccârdı. Bütün malını, evini barkını Resûlullah’ın uğrunda harcadı. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ), İslâmiyeti kabûl etmesine kadar 38 senelik hayatında asla içki kullanmamış, putlara tapmamış, her türlü sapıklıktan, hurafelerden kaçınmış, iffetiyle ve güzel ahlâkı ile tanınmıştı. Kavmi arasında sevilen ve saygı gösterilen birisiydi, fakîrlere yardım eder, muhtaçları gözetirdi. Dürüst tüccârdı. Herkesin ona sonsuz bir itimadı vardı.Hazreti Ebû Bekir’e Resûl-i Ekrem ( aleyhisselâm ), Peygamberliğini bildirip müslüman olmasını teklif ettiği zaman, tereddüt etmeden İslâmiyeti kabûl etmişti. Babası, annesi, çocukları ve torunları da müslümanlığı kabûl etti.

Peygamberimizi görüp Eshâb-ı kiramdan olmakla şereflendiler. Eshâb-ı kiramdan hiçbiri, böyle bir şerefe nail olmamıştır. Hazreti Ebû Bekir, İslâmiyeti kabûl etmeden yirmi sene önce, “Gökten dolunay inip, Kâ’be-i muazzama’ya gelmiş parça parça olmuş, parçalardan her biri, Mekke evlerinden birine düşmüş, sonra parçalar bir araya gelerek gök yüzüne yükselmişti. Ebû Bekir’in ( radıyallahü anh ) evine düşen parça , gök yüzüne yükselmemişti. Hadîseyi gören Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) evin kapısını kapamış ay parçasının gitmesine mani olmuştu.”Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) rüyadan uyanmış, sabah olunca, hemen, yahûdi âlimlerine anlatmıştı. O âlim cevabında: “Bu karışık rüyalardan biridir,
tabir edilmez” demişti.

Fakat bu rüya, Ebû Bekir’in ( radıyallahü anh ) zihnini kurcalamış yahûdinin cevabı, O’nu tatmin etmeyince yolu rahib Bahîraya uğramıştı. Bahîra’ “Sen neredensin?” dedi. Hazreti Ebû Bekir “Kureyştenim” diye cevap verince, Bahîra: “Mekke’de peygamber ortaya çıkıp hidâyet nûru, Mekke’nin her yerine ulaşacak, sen O’nun veziri, vefâtından sonra halifesi olacaksın” deyince Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) hayret etmişti. rahib, O’na ulaş. Şu anda vahy geldi. Mûsâ aleyhisselâmın da Rabbi olan Allah hakkı için, herkesten önce îmân eyle!” Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) bu rüyasını ve Peygamber efendimiz, peygamberliğini açıklayıncaya kadar kimseye söylememişti.

Peygamber efendimiz ( aleyhisselâm ), peygamberliğini açıklayınca, Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) efendimize koşup, “ peygamberliğine delîlin nedir?” diye suâl etmişti. efendimiz ( aleyhisselâm ) cevabında:*“Bu nübüvvetime delîl, o rüyadır ki, bir yahûdi âlimden tabirini istedin. O âlim karışık rüyadandır, itibar edilmez dedi. Sonra Bahîra rahib doğru tabir etti.”*buyurarak, Ebû Bekir’e ( radıyallahü anh ) hitaben:*“Ey Ebû Bekir! Seni Hüdâya ve Resûlüne davet ederim.”buyurmuştu. Hazreti Ebû Bekir, “Şehâdet ederim ki, sen Allahü teâlânın resûlüsün ve senin peygamberliğin hakdır cihanı aydınlatan nûrdur.” diyerek, O’nu tasdîk edip müslüman olmuştu.

Muhammed aleyhisselâma peygamberlik emri geldiğinde, sırrı kime söyler, kime açıklarım diye düşünmüş efendimizin, Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) ile, yakın arkadaşlığı ve sevgisi vardı. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) çok akıllı ve doğruyu görmesiyle de meşhûrdu., Peygamber efendimiz nübüvvet sırrını O’na açmak için evden çıkmıştı.
Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) da şöyle düşünüyordu: “Baba ve dedelerimizin seçtiği din, hiç uygun değildir. hiçbir zarar ve fayda vermeye kadir olmayan bir heykele ibâdet etmek, akıllıca bir iş değildir. Yerin ve göğün yaratıcısı buna râzı olmaz. Bu düşünceyi ise, Muhammed’den ( aleyhisselâm ) başkasına arz etmek lâyık değildir. olgun ve akıllı, doğru görüşlü olduğu tecrübe edilmiştir. Yarın, ziyâret için O’na varayım, bu hâli arz edeyim. O ne derse, öyle amel edeyim!”

Bu düşünce ile Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) sabahlamış, efendimize varmak için evden çıkıp, yolda karşılaşmışlar, “Sözleşmeden birleştik” demişlerdi. Resûl-i Ekrem ( aleyhisselâm ) şöyle söze başlamış “Bir meşveret için, sana geliyordum.”*Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) da: “Ben de, bir fikir sormak için yanınıza geliyordum” dedi. Resûlullah ( aleyhisselâm )“Söyle yâ Ebâ Bekir”*buyurdular. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ): “Sen her işte öndersin, önce sen söyle!” dediler. efendimiz:*“Dün, bana bir melek görünüp, Hak teâlâdan emir getirdi. Bende. Bugün sana geldim. Seni, İslâm dinine davet ederim. Ne dersin?”*buyurdular. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ): “İslâmiyete önce beni kabûl eyle! Çünkü, dün gece sabaha kadar bu fikirde idim. Şimdi ise bu sözü işittim” dedi.

Peygamber efendimiz sevinip, Ebû Bekir’e ( radıyallahü anh ) İslâmiyyeti anlattı Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) kabûl edip, mü’minlerin serdârı oldu. Hazreti Ebû Bekir, Peygamber efendimize peygamberlik gelmeden önce ticâret için Yemen’e gitmişdi., Yemen’de, Ezd kabilesinden, ömrü üç yüz doksan yıla ermiş bulunan bir ihtiyâra rastlamıştı. ihtiyâr Hazreti Ebû Bekir’e Zannederim sen, “Mekke halkındansın” deyince, Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) öyledir” demiş ve şu konuşma geçmişti. İhtiyâr: “Sen Kureyşten misin?” “Evet!” “Benî Temimden misin?” Evet!. “Bir alâmet kaldı.” Nedir? diye sormuşlar “Karnını aç, göreyim.” “Bundan maksadın nedir, söyle?” “Kitaplarda okudum ki, Mekke’de bir Peygamber gelir. O’na, iki kimse yardımcı olur. Biri genç, diğeri ihtiyârdır.

Genç olanı, nice zorlukları kolaylığa çevirir. Çok belâları giderir. O ihtiyâr ise, beyaz benizli, ince belli olup, karnı üzerinde bsiyah ben vardır. Zannederim ki, o kimse sensin. Karnını aç, göreyim” dedi. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) da göbeği üzerindeki siyah beni görünce, “Vallahi o sensin” deyip, Ebû Bekir’e bir çok vasıyyetlerde bulunmuştu. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ), işini bitirince, vedalaşmak, için ihtiyârın huzûruna varmış, efendimiz hakkında bir kaç beyit söylemesini istemiş, bunun üzerine ihtiyâr, oniki beyt okumuş, Ebû Bekir ( radıyallahü anh )’da bunları ezberlemişti. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) seferden Mekke-i mükerreme’ye dönünce, Kureyşten ileri gelen kimseler, O’nu ziyârete evine gelmişlerdi.

Ebû Bekir onlara hitaben: “Aranızda hiçbir hâdise oldu mu?” buyurmuş. Cevaplarında: “Bundan daha garip bir hâdise olur mu Ebû Tâlib’in yetimi, peygamberlik dâvası ediyor ve sizler, baba ve dedeleriniz, bâtıl dindensiniz diyor. hatırın olmasaydı, O’nu bu zamana kadar sağ bırakmazdık. Sen O’nun iyi dostusun, bu işi sen hallet” demişlerdi. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) onlardan özür dileyerek, ayrılmış, efendimizin ( aleyhisselâm ) Hadîce’nin ( radıyallahü anha ) evinde olduğunu öğrenip, kapıyı çalmış, efendimize Yâ Muhammed ( aleyhisselâm ), hakkında söylenilenler nedir?” demiş. Peygamber efendimiz ( aleyhisselâm )*“Ben Hak teâlânın peygamberiyim. Sana ve bütün Âdemoğullarına gönderildim, îmân getir ki, Hak teâlânın rızâsına vâsıl olasın ve canını Cehennemden koruyasın”*buyurdular.

Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) delîl nedir? deyince, Peygamber efendimiz ( aleyhisselâm )*“O, Yemen’de gördüğün ihtiyârın hikâyesi delîldir”,*buyurdular. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ): “Ben Yemen’de pek çok ihtiyâr ve genç gördüm” dedi. efendimiz ( aleyhisselâm ) cevabında:*“O ihtiyâr ki, sana oniki beyit emânet verdi ve bana gönderdi”*diyerekbeyitlerin hepsini okudu. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) bunu kim haber verdi, deyince; cevabında; “Benden evvelki peygamberlere gelen melek haber verdi” buyurdular. elini bana ver deyip, mübârek elini tutmuş,*“Eşhedü en lâ ilahe illallah ve Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah”*diyerek müslüman olmuştur.

Hayatında ilk defa duyduğu, yüksek bir sevinçle evine müslüman olarak dönmüştür. hadîs-i şerîfte:*“Her kime imânı arz ettiysem, yüzünü buruşturur, tereddütle bakardı. Ancak Ebû Bekr-i Sıddîk*( radıyallahü anh )imânı kabûl etmekte hiç tereddüt ve duraklama etmedi.”*buyurulmuştur.
Hazreti Ebû Bekir, müslüman olunca, çok sevdiği arkadaşlarına gitti. Onları müslüman olmaları için ikna etti. Eshâb-ı kiramın ileri gelenlerinden ve Cennetle müjdelenenlerden olan Osman Talha Zübeyr Avf, Sa’d Ebû Ubeyde gibi yüksek şahsiyetler onun tavsiyesi ile müslüman olmuşlardır.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla