|
Kaynak büyükustamimarsinan.com
MİMAR SİNAN
büyük cihan devletinin baş mimarı olan Sinan, askerî, politik ve ekonomik gücün zirvede olduğu 16. yüzyılda, dünyanın merkezi İstanbul'da birbirinden çarpıcı eserler inşa etmiştir. Osmanlının simgesi Sinan büyük külliye ve camiler yapmıştır Süleymaniye, Türk mimarlık tarihinin en büyük ve en geniş külliyesi sayılır. Sinan'ın ünü, bütün imparatorlu aşmış çağa sığmamış ve ölümsüz bir türkü halinde yankılanmıştır. büyük Sinan'ın hayatı ve yapıtları hikâyelere, rivayetlere konu olmuş, hikâye ve rivayetler efsanelere dönüşmüştür. Koca sinan destan kahramanı ve bir efsane gibi halk arasında dillerde dolaşan hikâyelere konu olmuştur.
Cihan Padişahı Kanuni eşi Hürrem Sultan'dan doğan biricik kızına Mihrimah adını vermiştir. Farsça Güneş anlamına gelen Mihr ve Ay anlamına gelen Mah adlarından oluşan bir addır Kanunî'nin el bebek, gül bebek yetiştirilen ve nazlı kızı Mihrimah Sultan dünya güzeli bir kızdır Mihrimah , sarayın baş mimarı Sinandan Üsküdar'da bir cami yapmasını ister. Sinan, Mihrimah Sultan adına İskele Camii de denilen eseri inşa eder.
Koca Sinan gönlünü padişahın biricik kızına kaptırır. Mihrimah Sultan'a Rüstem Paşada taliptir Mihrimah Sultan'a göre rüstem yaşlı ve cüzzam hastasıdır. dedikodular çıkınca Kızını Rüstem Paşaya vermek isteyen Kanunî başhekimini gönderir. Ve rüstem Paşa'nın kaftanında bit bulur. Cüzzamlılarda bit olmayacağı için Rüstem Paşa Veziriazamlığa atanır ve Mihrimah ile evlendirilerek padişah damadı olur.Rüstem Paşa'ya “Kehle-i itibar veya Kehle-i İkbal” lakabı verilir. Bu da itibar veya ikbal kazandıran bit anlamına gelmektedir.
Kanunî, kızı Mihrimah'ı Rüstem'le evlendirince, Sinan aşkı için kavurulur ve Mihrimah Camii'nden 14 yıl sonra bir cami siparişi alır. gönül sultanı Mihrimah için İstanbul'un yüksek bir tepesi seçilir Edirnekapı sur dibinde, karar kılınır Mihrimah Sultan için ölümsüz bir eser tasarlanır kubbenin asaleti ve güzelliği Mihrimah Sultan'ı kubbenin Yanındaki nöbet tutarcasına bekleyen yalnız minare Sinan'ın, gönül sultanına duyduğu aşkı camiin işçiliği Mihrimah'ın yazmasının oyalarını simgeler
gece ile gündüzün eşitlendiği 20-22 Martta Edirnekapı Camii'nin arkasında güneş batarken, Üsküdar'daki Cami minareleri arasından ayın doğuşu görülür. Efsaneye göre mihr (güneş) ile mah (ay)ın aynı anda görünmesinden dolayı, Kanunî'ni kızına Mihrimah adının vermiştir
İkinci Selim koca sinana Selimiye Camii için
sipariş verir camiinin arazisinde eskiden lale bahçesi vardır ve arazinin şu anki sahibinin tek şartı camide lale motiflerinin kullanılıp buranın Lale bahçesi olduğunun unutulmamasıdır
Selimiye camii eskiden lale bahçesi olan bir yerdir arazi sahibi aksidir lale bahçesinin hatırlanmasını ister koca sinan Camii'nin tam ortasına 5 cm lik bir ters lale işletir. lale lale bahçesini ters lale ise arazi sahibinin tersliğini ifade eder
Süleymaniye Külliyesi bitmek üzeredir. Külliyenin dört minareli camisi en görkemli yapısıdır bir çocuk minare eğridir diyince ustalardan kötek yer çocuk ağlayınca koca Sinan çocuğu şöyle ikna eder ustalara göz kırpar Çocuğa haklısın Hemen düzelteceğiz, diyerek minareye İp bağlatır ve yalancıktan minareyi çektirir çocuk amca düzeldi deyince koca Sinan çocuğa şeker verir çocuk ise sevinir teşekkür eder güler ve oynar
Süleymaniye camisi eğridir diyen bir çocuk ustalardan azar işitmiş ve ağlamaktadır koca sinan çocuğu ikna için minareye yalancıktan ip bağlar ve çektirerek çocuğu ikna eder sevindirir büyük usta işçilerine şöyle seslenir Küçük çocuğu ikna etmek basit yollar varken, onu döverek inandırmak siz koca adamlara yakışır mı? Unutmayınız bir çocuğu ikna edemezseniz, halkı da ikna edemezsiniz.
Süleymaniye inşaatının uzaması dedikodulara yol açar Güya koskoca Osmanlı iflas etmiş ve Cihan Padişahı Kanunî'nin hazinesi boşalınca Camii durmuştur Acem Şahı, şunları söyler: İran Şahı Süleymaniye için, yardım sunmaktadır.”sinirlenen Kanunî Mimar Sinana Mimarbaşı, İran Şahının kıymetli taşlarını harca kat ki işe yarasın.”
Süleymaniye Camii inşaatı uzayınca Sultan Süleyman, hışımla şantiyeye girer koca Sinan Cami'in tam ortasında nargile içmektedir Padişah Sinan'a Cami'im neden bitmiyor Mimar nargile keyifi çatıyor diyince Sinan padişahım, maksad nargile değildir. muradım dumanın gidişini tespit etmektir. yüzlerce kandilden çıkan is tespit edilirse, is odası yapılabilir. hem Cami isden kurtulur, hem de toplanan islerden mürekkep yapılıp hattatlara verilebilir,*demiştir Koca sinandan koca bir cevap
Büyük usta Sinan hikmet ve derslerle dolu nice mesajlar taşır.
Kaynak tevhidhaber.com
Bir caminin ibretlik hikâyesi
Abdurahim Karakoç/Vakit*
Eryamanda Emekli İmam Hafız Ahmed Öztürk camii yaptırmak ister camiinin ismi“Satuk Buğra Han Camiidir camii duyan CHP'li, solcu, Atatürkçü, çağdaş kadınlar, “yaptırmayız camii istemeyiz ezan sesinden rahatsız olmak istemiyoruz” Yanlış anlamayın... Müslümanız... Üstelik annem Konyalıdır”diye yaygara koparırlar Bunun üzerine*Ahmet Hafız hoca dayanamaz ve şu
Cevabı Konyalı olmayı İslâmiyete belge gibi sunmanız yanlıştır ana... tarihe bakarsanız, Ebu Cehil'in Mekke'li olduğunu görürsünüz...”*
CHP'li, solcu, Atatürkçü, çağdaş yaşamcı, modern bilimsel cumhuriyet kadınları Nuh derler, peygamber demezler...tüm çirkeflikleriyle eryaman saltuk buğra Han Camiiyi mahkemeye verirler...*
Ve durdururlar İnsan düşünmeden edemiyor...*
Türkiye'nin Müslüman bir ülke olduğunu söylemeyen kim var Müslüman bir ülkede ibadethane olmaz mı?*Olur olmasına da bazılarını çatlatır...*Koşarlar mahkemeye...*
kuruluş sebebi bilinmeyen, sadece “çağdaş” unvanı kullanan dernekler Türkiyede yapılan hizmetlerin önünü niye kesmek ister... Her yerde sözleri geçer mi hakkı ihlâl edilen vatandaşların söz söyleme ve itiraz hakları olamaz mı?* Nedir mabet düşmanlığı?*Çağdaş” olmanın şartlarından birisi din aleyhtarlığı mıdır?*ibadethaneler engellenmek isteniyor...*Bu durum neyin nesidir?*adı “Çağdaş Camii” olsa engellenebilir miydi?*Vatandaş olduğum için soruyorum sadece...*
Kaynak camilervetürbeler.com
Veysel Karani, Veysel Karani Türbesi,
Veysel Karani,*Doğum tarihi bilinmemektedir. 555-560 tarihlerinde Yemen Karen’de doğduğu 657 yılında Sıffin Savaşında, Hazreti Ali tarafında savaştığı ve 657 de öldüğü bilinir. . Veysel’ Karani’nin kabri Suriye Rakkadadır. Adına bir diğer türbe Siirt’in Baykan ilçesinde inşa edilmiştir. annesine sevgisi büyüktür Babasının ismi Amir dir tam adı*Üveys Bin Amir-i Kareni‘dir. Babasını 4 yaşında kaybetmiş olup, Deve çobanlığı yapmıştır.
Hz.*Muhammed*(S.a.v.)*döneminde yaşamış peygamberi hiç görmemiştir. Annesine verdiği sözden dolayı, Efendimiz’i göremediği için sahabeden sayılmaz. Muhadramun’dandır. Muhadram câhiliye zamanını, ve Peygamberimizi idrâk edip Efendimizi (asm) görme şerefine nail olmaksızın, müslüman olanlara verilen isimdir.
Üveys el-Karanî hazretlerine Peygamber Efendimiz, kendisine armağan olarak hırkasını göndermiştir.
Naaşını almaya gelen 3 kabilenin taşıdığı tabutlarda da keramet göstererek göründüğü söylenir. 3 ayrı kabilenin yerleşim yerleri olan Yemen ve Şam’daki türbelerinin yanında Siirt Baykan ilçesinde de bir türbesi olmuştur. Yunus Emre tarafından onuruna,‘Yemen illerinde Veysel Karani’*adlı on kıtalık şiir yazılmıştır. Kendisine gönderilen Hırka-ı Şerif, İstanbul Fatih’teki Hırka-i Şerif Camii’nde, soyundan gelenlerin himayesindedir.* Veysel Karani’nin kıssalarında peygamber sevgisi ve anne sevgisinin büyüklüğü anlatılır. Onun büyük duyguları örnek olmalıdır.
Kahveyi Bulan Veysel Karani’dir.*Veysel Karani bir gün develeri otlatırken meyvelerden birisini ısırır acıdır. “ Allah (c.c) her bir nimeti fayda için yaratmıştır.” diyerek acı meyvelerden birazını ateşe atıp kavurdu, çiğnediğinde acı kalmamıştır. üveys iyi düşünmeye, ve kendisine güvenmeye başlamıştır. Ve bu meyve madem ki yiyeni keyiflendiriyor adı keyfe olmalıdır.” demiş ve keyfe adı kahve olarak anılmaktadır.”
*
Kaynak listelist.com
Şehirler Şehri İstanbulda Evliya ve Türbeleri
İnsanoğlu bir şeylere inanmak, ve bağlanmak ister. kutsal yerlerde edilen duaların kabulüne inanır.
türbelere ve kutsal mekanlara. Gitmek gerekir
Oruç Baba İstanbul ve Ramazanda akla ilk gelenlerdendir. Ramazan’ın ilk günü mahşeri bir kalabalıktır Topkapı Şehremini’nde bulunur türbenin sokağını. Oruç Baba’nın hürmetine Allah’tan ne dilerlerse gerçekleşeceğine inanan ve dileği olanlar, yedi ya da on bir kişiden zeytin, sirke veya şeker alarak burada açarlar ilk oruçlarını.
Tezveren Dede Cağaloğlu’nda Basın Müzesinin altında minik bir türbe, hiç kimsenin farkında olmadığı ya da bilmediği mütevazı bir mezardır sadece… Fatih Sultan’ın ordusunda görevli bir erendir önünde çılgın kalabalıklar göremezsiniz, yoldan geçenler bir Fatiha okur orada edilen duaların kabul edildiğine inanılır
Telli Baba Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdâyi, Beykoz’da Yuşa Peygamber, Beşiktaş’ta Yahya Efendi ile birlikte boğazın dört bekçisinden biri olduğuna inanılır. Rumeli kavağı’nda küçük bir türbedir. Tam olarak kime ait olduğu belli olmayıp, türbeyi evlenmek isteyenler, duası kabul olup evlenen ve dileği olanlar ziyaret eder…
asıl adı İmam Abdullah Efendi olan Telli Baba, Fatih devrinde orduda tabur imamı iken şehit olur. Uzun yıllar önce hastalıklı bir genç kız onu rüyasında görüp mezarını keşfeder. O günden sonra iyileşen genç kızın peşinden birçok insan bu türbeyi ziyaret etmeye başlar.
Aziz Mahmut Hüdâyi Üsküdar’ın tepesindeki türbesindeki Aziz Mahmut Hüdâyi hazretlerinin bir duası vardır Sağlığımızda bizi, vefatımızda kabrimizi ziyaret edenler ve türbemizden geçtiğinde Fatiha okuyanlar bizimdir. Bizi sevenler denizde boğulmasın, ahir ömürlerinde fakirlik çekmesin, imanlarını kurtarmadıkça göçmesin.
Boğaz’dan geçen gemilerin kaptanları bu türbenin önünden geçerken düdük çalar ve mürettebatını bu evliyaların ruhuna Fatiha okurdu
Yuşa Peygamber Beykoz tepelerinde Boğaz’ın en görkemli yerindedir Yuşâ Peygamber rivayate göre Musa Peygamber ile Boğaziçi ne gelmiş burda vefat ederek bu tepeye gömülmüştür. Yuşâ’nın Musa’nın vefatından sonra peygamber olarak görevlendirildiği, Hıristiyan ve Yahudilerin ona Yeşu dedikleri nakledilir. Burayı ziyarete ederseniz dua eder ve yeşilliklerin arasından o eşsiz Boğaz manzarasını seyredersiniz.
Yahya Efendi, Beşiktaş ile Ortaköy arasında, Yahya Efendi Tekkesi adıyla anılan türbede yatan şeyhülislamdır. Trabzon Kadısı Ömer Efendi’nin oğludur. Kanuni Sultan Süleyman’ın süt kardeşidir ve onun saltanatı boyunca danıştığı kişidir. Boğaz’ı koruyan dördüncü kutsal kişidir
Eyüp Sultan Türbesi Eyüp Sultan Camii’nin yanındadır. Hz. Muhammed’in ordusunda sancaktar olup, İstanbul’un Araplarca kuşatılmasında şehit olan Hz. Eyyub El-Ensari’nin mezarıdır. Cuma, Kandil ve bayram günleri ziyaretçilerle dolup taşar. Duaları kabul olanlar türbeyi ziyaret ettiklerinde şeker ve benzeri şeyler dağıtırlar İstanbul’un en kalabalık türbesidir
Merkez Efendi Topkapı’dan Sahil Yolu’na doğru giderken yolun sağında, Mevlanakapı’nın arka sokaklarındadır Merkez Efendi türbesi. çilehanesi ve yanındaki dilek kuyusu ile dilekte bulunmak için halkın en çok ziyaret ettiği kutsal yerlerdendir. Merkez Efendi’nin çocukları ve hayvanları çok sevdiği, mesir macunu”nun da mucidi olduğu söylenir.
Sümbül Efendi Türbesi Sümbülleri çok sevdiği ve sarığının kenarına sümbül taktığı için Sümbül Efendi diye anılan, Merkez Efendi’nin de kayınpederi ve hocası olan ulu kişinin türbesi Koca Mustafa Paşa Camii’nin avlusundadır. Halkın çok rağbet ettiği türbelerdendir.
Helvacı Baba Türbesi Halk arasında helvacılık yaptığı için “Helvalı ya da “Helvacı Baba” gibi isimlerle bilinir tasavvuf ehlinde ait olan türbe Vefa’dan Veznecilere giden yol üzerindedir. Ziyaretçisi eksik olmayan türbede Cuma günleri dilek sahipleri helva dağıtarak dileklerinin kabulüne dua ederler.
Selami Dede Kısıklı’dan Çamlıca Tepesi’ne çıkılırken yolun solundaki küçük türbedir Selami Dede’ye gönülden bağlı pek çok kişi ziyaret eder, dilekleri kabul olanlar buraya bir kutu kesme şekerle gelir ve kutuyu oraya bırakırlar ki dileğinin kabul olmasını isteyenler alsın.
Gözcü Baba Osmanlılar adına Bizans’ı gözetleyen Ahi dervişleridendir Şehit olunca Çemenzar’da, Servili Mezarlık’a gömülmüş ve semte adını vermiştir. Bugün çok işlek bir caddenin ortasında ziyaretçilerin uğrak yeridir.
Çifte Gelinler Eyüp Sultan Türbesi’nin yanındaki Çifte Gelinler Türbesi eskiden gelinlerin ilk uğrak yeriydi. Sultan Mehmet’in ordusu ile*Fetih‘e katılıp şehit olan, iki adet yeni evli gelinin burada yattığı söylenir. Bugün türbenin başında bembeyaz gelinlikleriyle kınalı avuçlarını açıp dua eden gelinlere rastlamamız mümkündür.
Tuzcu Baba Beşiktaş’ta yatan Tuzcu Baba Fatih’in tuzcu başısıdır Fetihte askerin tuz ihtiyacı için keramet gösterip toprağı döverek tuza çevirdiği rivayet edilir. türbeyi ziyarete gelenler dualarının kabulü için buraya tuz getirir ve dağıtırlar.
Zuhurat Baba Bakırköy’dekilerin çok iyi bildikleri aynı zamanda bu güzel semtte bir mahalleye adını vermiş Zuhurat Baba Türbesi, İstanbul’un meşhur türbelerindendir. Bakırköy Meydanı’na inerken, Bakırköy Kaymakamlığı’na gelmeden sağdaki ilk caddeye girdiğinizde yolun sonundaki caddenin adı Zuhurat Baba Caddesi’dir. Fetihte Bizans’ın zehirlediği su kuyularının susuzluğa sebep olduğu anda sırtında su kırbası, elinde su tasları ile ak sakallı, nur yüzlü bir kişinin ortaya çıktığı ve bitmeyen bir su dağıttığı rivayet edilir.
Babaların babası Laleli Baba Laleli semtine ismini vermiş 18. yüzyılda, III. Mustafa döneminde yaşamış ve kerametleriyle ünlenmiştir. Sultan III. Mustafa, Efendi hazretlerine dünyadaki en güzel şeyi sorar, Laleli Baba cevaplar dünyadaki en değerli şey yeyip içtikten sonra sıkıntısız şekilde büyük hacet yapabilmektir” der. Hükümdar kızar ve saraya döner. Ertesi gün ise hükümdar şiddetli bir kabızlığa yakalanır. Ve can havliyle kıvranır
III. Mustafa şiddetli bir kabızlığa yakalanmıştır can acısıyla kıvranmaktadır hekimbaşılar fayda etmez zamanın evliyası Laleli Baba’ya “Aman beni kurtar” diye haber salınır Laleli Baba Sana himmet edeceğim, ama padişahlığını isterim” diyince sultan Çaresizce Tamam der Laleli Baba dua eder sultan kurtulur ancak saltanatından olmuştur Laleli Babanın Sultana son sözü şudur en değerli şey sıkıntısız hacet yapabilmektir” Bir saltanat ki bir def-i hacete değişilir, ucuz bir saltanat bize gerek değildir, al senin olsun”
Kaynak bursakültürturizm.gov.tr
Ulu Cami bursa Kent merkezinde, Atatürk Caddesi üzerindedir. Osmanlı sultanı Yıldırım tarafından yaptırılmış olup, 1400 de tamamlanmıştır. Mimarı Ali Neccardır. Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne aittir.Rivayete göre; Bayezıd, han Niğbolu muharebesinde muzaffer olunca yirmi cami yaptırmaya karar verir. fikrini damadı Emir Sultan’a söyler O’da yirmi cami yerine yirmi kubbeli bir cami yapılmasını tavsiye etmiştir. Caminin yeri Emir Sultan’a, rüyasında manevi bir işaretle gösterilmiş, ertesi gün işaret edilen yerde çimen bittiği görülerek caminin yeri tespit edilmiş Karar Padişaha bildirilmiş, Padişah caminin inşasını başlatmıştır. Cami, Niğbolu zaferindeki ganimet mallarıyla yaptırılmıştır.
Ulu Camiinin inşaatında şadırvanın yerinde yaşlı bir kadına ait bir ev vardır ve satmaz devlet büyükleri İslam hukukun gereği burayı zorla almazlar ev, namaz kılma mahalli dışında üstü açık şekilde bırakılır Kadının vefatıyla bu yer camiye dahil edilir Boş bırakılan yerde bulunan şu anki şadırvan İstanbul’dan Bursa’ya siyasi sürgün gelen Karaçelebizade Abdulaziz Efendi tarafından yaptırılmıştır. Evliya Çelebi 1640’lı larda suyu Uludağ’dan gelen bu güzel havuzun içinde alabalıkların yüzdüğünü ifade eder. En tepeden Allah’ın birliğini ifade edercesine tek merkezden kaynayan şadırvanın suyu, havuza dökülürken Allah’ı teşbih eder gibi otuz üç ayrı yerden akmaktadır. Caminin ilk imam-hatibi, Mevlid-i Şerif yazarı Süleyman Çelebi’dir.
Mevlid-i Şerif’i yazılmasına vesile olmuştur 1409 yılı Ramazanında vaiz efendi, konuşmasında “Rasüller arasında fark yoktur…” tefsirini yaparken, cemaatten biri itiraz eder “Risalet yönüyle aralarında fark olmasa bile benim efendim Hz. Muhammed (s.a.v.), faziletçe üstündür.” der. Bu konuşmaya şahit olan Süleyman Çelebi Hz. Peygamber’in faziletlerini anlatan Mevlid-i Şerif’i yazar Türkçe yazılmış olup yaklaşık bin beyittir.
Yapılış tarzıyla Osmanlı mimarisi olan Ulu Camii, 55,00 x 69,00 metre ölçülerinde, dikdörtgen planlıdır iç alanı 3.165,5 m2’dir. Türkiye’deki “Ulu Cami” ismindeki camilerin en büyüğüdür. yirmi kubbe ile üzeri örtülmüş olan caminin ortasındaki kubbenin üstü açıktır. Son yıllarda camla kaplanmıştır. Duvarları kesme taş ile örülmüştür.
Ankara savaşında Bayezıd’ı yenen Timur, orduları ile Bursa’ya gelip, caminin kuzey kapısını yakarak tahrip etmiştir. Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından da çevresine odun yığılarak yakılmıştır. 1855 depreminde caminin on sekiz kubbesi çökmüş, 1889 da çıkan bir yangında minarelerin ahşap külahları yanmış, sonrasında kâgir olarak yeniden yapılmıştır. 1959-1961 yılında sıvalı duvarlar kazınmış, kuzey yönündeki kapı aslına uygun olarak yeniden yapılmıştır. 1494, 1503, 1551, 1563, 1567, 1572, 1668, 1670, 1724, 1742, 1815, 1855 ve1861 yıllarında büyük çapta onarımlar yapılmış, bugünkü görünümüne kavuşmuştur. 14. yüzyıl izlerini taşıyan mihrap, 1751 de tamamlanmıştır. Sol tarafda mihrabı yapan Mehmet ustanın adı yazılıdır. Ceviz ağacından yapılmış siyah renge boyanmış olan minber, caminin en güzel en sanatkar işlenmiş, eşine az rastlanır bir sanat eseridir.
kitabede, Yıldırım Bayezıd’in emri ile 1400 yılında tamamlandığı belirtilir. Minber, Manisa da Saruhanlı İshak Bey’in 1379 tarihli Ulu Camii minberini yapan Antepli Hacı Mehmet Dukki’nin eseridir. Kündekari Sanatı ile yapılmıştır. Tutkal ve çivi kullanılmadan, geometrik şekilde oyularak birbirine geçme ile meydana getirilmiş bir eserdir. Doğu yüzündeki çıkıntıların güneş sistemi ile gezegenler olduğu söylenir. işlemeler ile bu minber, Selçuklu üslubundan Osmanlı üslubuna geçişin bir şaheseridir. Zarif yüksek ve sade müezzin mahfili 1549 da yaptırılmıştır. Mahfilin karşısındaki tek parça mermerden oyulmuş taş kürsü, 1815 yılında yaptırılmıştır. Caminin doğu, batı ve kuzey yönünde üç kapısı vardır. kuzey ve batı yöndekiler yeni olup, doğudaki kapı kanatları camiyle aynı dönemde yapılmıştır.
Bazı yerleri bozulmuş olmasına rağmen, günümüze sağlam olarak gelebilmiştir. Kuzey yönündeki avluya açılan taç kapısı eserin heybetini arttırır Duvar kalınlıkları birbirinden farklıdır. Doğu 2,80 metre, batı 3,10 metre, kuzey 2,40 metre ve güney duvarı ise 2,20 metre kalınlığındadır.
Ulu Cami’nin duvarlarını hattatlar süsler Cami içinde 13 ayrı yazı ile 41 ayrı hattat tarafından, duvara yazılmış 87, levha halinde 105, tamamı 192 adet yazı mevcuttur. çok değerli saatler, şamdanlar, Kur’an-ı Kerimler bulunur
Cami, doğu ve batı köşelerinde iki minareye sahiptir. Batıda minare, Yıldırım Bayezıd tarafından yaptırılmıştır. minare kaidesi mermerden olup, gövdesi tuğla örtülüdür. Dıştan ve işten minareye çıkan iki yol vardır. Birisi kubbelere, diğeri şerefesine çıkar.
Cami içerisindeki şadırvan Osmanlı nın ilk yıllarında, Türklerin suya olan ilgilerinden kaynaklanır. Atatürk Caddesi’nin kıyısında, eskiden nargile kahvesi olarak kullanılan yer, eski Ulu Camii tuvaletleriydi. 1958 yangınından sonra yenilenmiştir. İçinde dokuz tuvalet vardı. bugün dış yapısı değişmese de içi tümüyle değişmiştir. Halen restoran olarak kullanılmaktadır.
Emir Sultan Camii
Cami, aynı adla anılan mahallededir. 15. yüzyılın başında, Yıldırım Bayezid’in kızı ve Emir Sultan’ın eşi Fatma Hundi Hatun tarafından yaptırılmıştır. Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne aittir.
Kare planlıdır Girişde şadırvanlı, geniş ve güzel bir avlusu vardır. Bursa camileri içinde en geniş ve en güzel avlusu olan camidir. Kuzeydoğu ve güneybatısında, taştan yapılı iki minaresi vardır. Cami ve son ibadet yerinin tabanları tuğla, avlu ise taş döşelidir. 1795 te yıkılmış ve 1804 te III. Selim tarafından tekrar yaptırılmıştır. 1855 depreminde zarar gören cami onarılmış,ve özgünlüğünü yitirmiştir. Camii avlusundaki türbede; Emir Sultan, oğlu Emir Ali, eşi Hundi Hatun ve iki kızı yatar Türbenin iki tarafında odalar yer alır.
Yeşil Cami
Yeşil Semti’ndedir 1419 da Yıldırım Bayezıt’ın oğlu Çelebi Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ndedir Cami Yeşil Külliyesi içinde yer alır. Kanatlı camiler (Ters T) grubunun en seçkin örneğidir Planı Yıldırım Camii’ni andırır. Son cemaat yeri planlanmış, ancak gerçekleştirilememiştir İsmini, bir zamanlar minarelerinde bulunan yeşil çini süslemelerinden alır. 1640 da Evliya Çelebi, caminin minaresi gibi kubbelerinin de yeşil çinilerle kaplı olduğunu yazmaktadır. Mimarı Hacı İvaz b.Paşa, Nakkaşı Ali b. İlyas Ali’dir. bitirildiği tarih Aralık 1419, süslemelerin tamamlandığı tarih 1424’dür. Kuzey cepheye eklenmesi düşünülen son cemaat yeri Çelebi Sultan Mehmet’in ölümüyle yarım kaldı o dönemde devlet işlerinin görüldüğü bölümlerde
Vardı Kubbenin çapı 13,00 metre, yerden yüksekliği 25,00 metredir.
duvarları koyu renk, kemerleri ise beyaz mermerden yapılmıştır. Merkez mekanın gerisinde iki müezzin mahfili, bunların üzerinde, “hünkar mahfili”nin balkonu bulunmaktadır. Yüksekliği 10,67, genişliği 6,00 metre olan mihrap, çini sanatının en seçkin örnekleri ile bezenmiştir. Caminin kuzeybatı ve güneybatı köşelerinde, ana yapı üzerinden çıkan iki minaresi vardır. minareler yapının ilk dönemden kalma olmayıp, 1855 depreminin ardından, 19. Yüzyıl sonlarına doğru yapılmıştır. Caminin asıl minareleri, İznik’teki Yeşil Camide görüldüğü gibi, ağırlıklı olarak yeşil reng çinilerle süslenmiştir duvarları düzgün kesme taşla örülmüştür. Caminin odaları çok çeşitli amaçlar için kullanılmıştır. bu bölümlerde ocaklar ve dolaplar bulunmaktadır. Pencereleri ve mermer çerçeveleri çok güzel işlenmiştir
Kapı ve pencere kapaklarındaki ahşap işçiliği, devrin en güzel örneklerindendir.Yeşil Camii’nin karşısında Bursa’nın en değerli anıtsal yapısı Yeşil Türbe bulunur. 1421 de Çelebi Mehmet tarafından yapılmıştır. mimarı Hacı İvaz Paşa’dır. Türbenin büyük bölümü yeşil çinilerle kaplıdır. Türbe içinde Çelebi Sultan Mehmet’in sandukası yanında; oğulları Mustafa, Mahmut ve Yusuf ile kızları Selçuk Hatun, Sitti Hatun, Hafsa Hatun, Ayşe Hatun ve dadısı Daya Hatunun çinili sandukaları bulunur.
*
Orhan Bey Camii
1339 yılında Osmanlı Sultanı Orhan Bey tarafından yaptırtılmıştır. tuğla ve kesme taş kullanılmıştır. Yapıdaki motifler son derece sadedir. 1576 da genişletilmiştir.
*
Muradiye (II. Murat) Camii bursa Muradiye semtindeki cami, Sultan II. Murat tarafından 1424-1426 yıllarında yaptırtılmıştır. geometrik tuğla ve çinilerle bezenmiştir. tavanı geometrik motifle süslü çini ile kaplanmıştır. Kapı kanatları ahşap işçiliğin en güzel örneklerindendir. Yapıda geometrik tuğla süslemeler yer alır. Rokoko tarzındaki mihrap, 18. yüzyılda yapılmıştır. cami Bursa’da Osmanlı padişahları adına yapılan son camidir.
*
Yıldırım Camii Bursada Yıldırım han tarafından 1390’ da yaptırtılmıştır. Anıtsal bir görünümü vardır. Ters “T” planlı camilerin en özgünüdür Bursa tipi kemerlerin ilk kullanıldığı yapıdır. Caminin duvarları düzgün kesme taş ile örülmüştür. Özenli bir taş işçiliğine sahiptir. 19. yüzyılda depremde iki minaresi yıkılmış, bugün bina dışındaki minare sonradan yapılmıştır.
*
Hamzabey Camii Muradiye Camii’nin batısındaki cami, Hamza Bey tarafından yaptırtılmıştır. Osmanlı Devleti ilk devir cami stillerinden ve ters “T” planlı bir camidir. Asıl ibadet mekânı üzerinde iki büyük kubbe, yanında da iki küçük kubbe bulunmaktadır.
*
İznik Yeşil Cami İznik’in doğusunda, Lefke Kapısı’nın yakınındadır. Mimarı Hacı Musa’dır. 1376 da Çandarlı Hayrettin Paşa tarafından başlatılan cami, onun ölümüyle 1398’de oğlu Ali Paşa tarafından bitirilmiştir. Adını yeşil, mavi, sarı ve mor renkli çinilerle bezeli minaresinden alır Dikdörtgen planlı iç kısmın üzeri kubbe ve tonozlarla örtülmüştür. Mermer mihrabı, Osmanlıya ait en eski örnektir. mermer işlemeli taç kapısı ilginçtir.
*
Hacı Özbek Camii (Çarşı Mescidi) İznik’de çarşı içindedir. en eski Osmanlı camisidir. 1333’te yapılmıştır. son cemaat yeriyle, tek kubbeli Osmanlı camilerinin öncüsüdür. Duvarlar sıra kesme taş, üç-dört sıra tuğladandır. Üç kemerli olduğu bilinen son cemaat yeri, 1959’da yıkılmıştır.
*
Mahmut Çelebi Camii İznik’te, Ayasofya Müzesi yakınındaki cami, 1442 de Sadrazam Çandarlı İbrahim Paşa’nın oğlu Mahmut Çelebi tarafından yaptırılmıştır. Kesme taştan inşa edilen camiiyi yüksek bir kubbe örtmektedir. Tek şerefeli minaresi, mavi ve yeşil sırlı tuğla şeritleri ile süslüdür
Kaynak camilervetürbeler.com
Kocatepe Camii
1967 de* yapımına başlanmıştır. 1981 de Diyanet Vakfı tarafından yapımına devam edilmiştir.1987 de bitmiştir ve*Turgut Özal tarafından ibadete açılmıştır. Kocatepe Camii’nin yapımı yarışmasını Mimar Vedat Dalokay kazanmıştı. tasarımı fazla modern bulundu ve vazgeçildi. Hüsrev Tayla ve Fatih Uluengin 1967’de camiinin temeline başladı.
4500m*2*‘lik bir alana inşa edilmiştir konferans salonu, kütüphane, otopark, ticarethane ve idari bilimleri bulunur Mimar Sinandan etkilenilmiştir Camiinin 88m uzunluğunda 4 tane minaresi vardır. Minarelerin şerefelerine asansörle ve merdivenle çıkılır. Camideki yazılar Hamit Aytaç ve Mahmut Öncü konferans salonundaki yazılar ise Emin Barın tarafından yazılmıştır. Caminin halı desenleri Afyon Ulucamii’ndeki halı desenleri göz önüne alınarak hazırlanmıştır.
Caminin avizeleri, mihrabı, minberi, kapıları, çinileri ve mermerleri özel tasarlanmış ince bir işçiliktir . Klasik Osmanlı Mimarisi örnek alınmış, malzemede çini, mermer, sarı maden, altın varak ve özel boyalar kullanılmıştır. Mimar Vedat Dalokay tasarımı kabul edilmiş olsaydı, Kocatepe Camii dünyanın en ünlü camilerinden olabilirdi. Nedeni Vedat Dalokay tarafından tasarlanıp inşa edilen Pakistanda ki Şah Faysal Camii, Kabul edilmeyen Kocatepe Cami tasarımının değiştirilmiş halidir ve modern islam mimarisinin en güzide eseridir
Fatih Camii / Fatih Camii Türbesi
Sultan Mehmet tarafından yaptırılan camiye 1462 de başlanmış, sekiz senede tamamlanmıştır. darüşşifa, tabhane, imarethane, medrese ve külliyeleri vardır. İstanbulu yedi tepesinden birisine inşa edilmiştir. sebebi, İstanbul fetihinde bugünkü Fatih Camisinin bulunduğu yerde kilise vardı İstanbul’un tepelerinde Bizans kilisesinin bulunmasının uygun olmaması nedeniyle Fatih kiliseyi Pamma karistos adındaki manastıra taşıttırmıştır. Yerine Fatih Camisinin inşa edilmesi talimatını vermiştir. mimarı Atik Sinandır İkinci Beyazıt zamanında camide değişikliklere gidilmiştir. Birçok padişah camiye hürmet ederek, bakım ve onarımına dikkat edmiştir. Gölcük depreminde zeminde meydana gelen kayma nedeniyle restorasyona giren cami, 2012 de yeniden ibadet ve ziyarete açılmıştır.
Fatih Camiindeki türbede. Sultan Mehmet Han’ın kabri, eşinin kabirleri ve mesnevi şairi Abidin Paşa’nın kabirleri bulunur. bazı şeyhülislam, paşalar, sadrazamlar da Fatih türbesinde defnedilmiştir. Osmanlı mimarisidir Çini sanatının muazzam örnekleri yer alır camide, Osmanlı mimarisinin vazgeçilmez sembolü revaklara yer verilmiştir. camide kırmızı, pembe, yeşil revaklarla eşsiz bir mimari sergilenmiştir. demir parmaklıklar da yer alır. topuz şeklinde tasarlanmıştır. Kaidesi mermerden inşa edilmiştir.
Barbaros Hayreddin Paşa Türbesi
XVI. yüzyılın ünlü denizci ve kaptan-ı deryası Barbaros Hayreddin Paşa Türbesi, İstanbul Beşiktaş’ta Sinan Paşa Camii karşısında yer alır Deniz Müzesi’nin yanındadır. Hayreddin Paşa’nın son yıllarında oturduğu yalısının yakınında Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir çevresi çok değiştiğinden yalı artık yoktur. Deniz Kuvvetlerine ait bir yapıdır tek kubbeli 14 penceresi ve renkli camları vardır.tadilat görmüştür. Türbe içinde dört sanduka vardır. *Câfer Paşa, Barbaros Paşa, Cezayirli Hasan Paşa ve Barbaros Paşa’nın eşi Bâlâ Hatun bulunmaktadır. Türbe içinde sandukalar dışında iki büyük şamdan, bir ahşap Kur’an mahfazası, bir sakal-ı şerif ve 1816 tarihli Seyyid İbrâhim imzalı bir hat levhası vardır.
1944 öncesinde Türbe dışındaki hazirede ise Barbaros Paşa’nın yakınları vardı. Anıt yapılmaya karar verilince II. Abdülhamid devrinin Beşiktaş muhafızı Yedisekiz Hasan Paşa’nın mezarının da bulunduğu hazîre kaldırılmış, tadilatlarla birlikte kalem süslemeleri ve ahşap işlemeleri yenilenmiş ve şimdiki görünümüne gelmiştir. Barbaros Hayreddin Paşa Beşiktaş’taki medrese yanına yaptırdığı türbeye defnedilmesini isteyerek “Beni leb-i deryaya gömün. Ben leventlerimin sesini ve denizin hırçın dalgalarını duymak istiyorum” demiş ve kabrinin üzerinde kandil yakılmasını vasiyet etmiştir. Türbenin içine girmek yasaktır. Osmanlı Deniz Donanması seferlere çıkmadan önce Barbaros Paşa’nın Türbesini ziyaret edip, adaklarını adarlarmış. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı askeri merasimlerde türbenin bulunduğu alanı kullanmaktadır.Türbe 1 Temmuz Kabotaj Bayramı ve 4 Nisan Deniz Şehitleri’ni Anma Günü kutlamalarında yılda iki kez açılmaktadır.
Aziz Mahmud Hüdayi Türbesi
Aziz Mahmud Hüdayi padişahların akıl hocasıdır. Sekiz padişah devrini yaşamıştır. Asıl adı Mahmud ‘dur ve Aziz sıfatı ve hüdayi isimlerini sonradan almıştır. Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri’nin soyundan olup *“seyyid”dir. Türbe, Azizi Mahmud Hüdayi Camii’nin yanındadır. 1918 de yapılmış olan türbe caminin minaresine yıldırım düşmesi sonucu, minare türbenin üzerine düşmüşbTürbe büyük zarar görmüştür, onarımı Hidiv İsmail Paşa’nın kızı Prenses Fatma Hanım tarafından yapılmıştır.
Girişi Camekandır. Türbe zemini mermerdir. Türbedar odasında duvara çakılmış bir demir halka vardır. halka ile geçmişte akıl hastaları tedavi edilirmiş. Celveti tarikatının kurucusu Aziz Hüdayi Hazretleri’nin*“Ben öldükten sonra mezarımı ziyaret edenlerin ölümü denizden olmasın ve duaları kabul olsun”şeklinde dua ettiği bilinir sık sık ziyaret edilmektedir. 2013 te restore edilen türbe 2015 yılı Haziranda tekrar açılmıştır.
Yunus Emre Türbesi (Eskişehir)
Türk* Edebiyat’ına şiirleriyle, özlü ve güzel sözleriyle katkıda bulunmuş Yunus, yaşamını Anadolu’da geçirmiş* en önemli Türk ozanıdır 13. ve 14. yüzyıllarda yaşayan Yunus un türbesi Eskişehir Mihalıççık Sarayköy beldesindedir asıl mezarı bilinmese de ziyaret akınına uğrar.
1946 da kazı çalışması sonucunda iskeletler ortaya çıkar. İskeletlerden kafatasının en büyük olanı görüldüğünde ‘’Bu bir Türkmen kafasıdır’’ denir ve kafanın ancak Yunusa ait olduğu görüşüne sahip olunur bu yüzden türbenin, Yunus Emre türbesi olduğu söylenmektedir. bilimsel bir veri yoktur Yunus Emre türbesi yalnız Eskişehir’de değildir. Karaman’daki Yunus Emre türbesinde*de iskelet vardır Evliya Çelebi’nin notlarında Kirişçi Baba Camiinde Yunus Emre Hazretleri mezarı bulunmaktadır.der bu iddia Eskişehir’e göre daha gerçekçidir türbelerinvşu şehirlerde olduğu iddia* edilmektedir:* Bursa , Aksaray,Tokat, Erzurum , Isparta , Sivas , Afyon…
Yunus Emre’nin Bazı Sözleri;
İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır.
Beni bende demen bende değilem, bir ben vardır bende benden içeri.
Yaratılanı hoş gör, Yaradan’dan ötürü.
Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim. Aşkın ile avunurum; bana seni gerek seni.
Ana rahminden geldik pazara, bir kefen aldık döndük mezara.
Dünya yalan kardeşim, dünya yalan! Var mı yalan dünyada baki kalan. Mal da yalan, mülk de yalan. Var biraz da sen oyalan.
Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi vardır.
Hoştur bana senden gelen. Ya gonca gül yahut diken. Ya hayattır yahut kefen. Nârın da hoş, nurun da hoş. Kahrın da hoş, lütfun da hoş.
Hiç hata yapmayan insan, hiçbir şey yapmayan insandır. Ve hayatta en büyük hata, kendini hatasız sanmaktır.
Yavuz Sultan Selim Han Türbesi
Yavuz Sultanın Babası 2. Beyazid Handır ve Aişe Hatun’un çoçuğudur 10 Ekim 1470 de Amasya’da dünyaya gelmiştir. Kur’an-ı Kerim, Tefsir, Fıkıh ve Hadis dersleri almış. yüksek fen ilimleri öğrenmiş Zekası ve çevikliği ile bilinirdi güreş tutma, ok atma ve kılıçda yetenekliydi. Arapça ve Farsça dillerini çok iyi konuşmaktaydı.İhtişama önem vermez, sadeliği sever ve sade giyinirdi. para israfıyla köşk ve lüksü istemezdi. evliyaya sohbetlerini nimet sayardı. Devamlı;*“Padişah-ı Alem olmak bir kuru kavga imiş, Bir veliye bende olmak cümleden ala imiş.”*buyururdu.Kahire-Şam yürüyüşünde, Sultan Selim at üstünde giderken, Anadolu Kazaskeri olan büyük ilim adamı Kemal Paşazâde ile sohbet ediyordu. Kemalpaşazâde’nin atı bir su çukuruna basmış ve sıçrayan çamur Yavuz’un kaftanına yükselmişti.Büyük bilgin mahcub kalmış, özür bile dileyememişti, fakat Selim Han; “Bir âlimin atının ayağından sıçrayan çamur, bana şeref verir. Öldüğüm zaman, çamurlu kaftanı, sandukamın üzerine koysunlar!”*buyurmuştur.*
Vefatından sonra vasiyeti yerine getirilmiş, çamurları ile muhafaza edilmiş kaftanı, sandukasının üzerine örtülmüştür. 2005 te ihbar üzere fetöy’e götürülmek istendiği ortaya çıkınca korumaya alınmıştır. Kaftanı çalmaya çalışan 2 kişi tutuklanmıştır. 16 Nisan referandumundan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ve TBMM Başkanı İsmail Kahraman ile birlikte kaftan tekrar Sandukanın üzerine konulmuştur. Babası 2. Beyazid’in tahta çıkması ile Trabzona Vali olarak atanan sultan selim burada sevk idare ve yöneticiliğini öğrendi.
Babası Sultan 2. Beyazid’in tahtan çekilmesiyle 1542 de 42 yaşındayken Osmanlı İmparatorluğu’nun 9. Padişahı olarak tahta çıktı. 8 yıldan fazla süren padişahlığında; Doğu Anadolu, Kuzey Irak, Lübnan, Suriye, Filistin, Mısır ve Hicaz’ı Osmanlıya katarak devleti iki kat büyüttü. Babasından devraldığı 2,373,000 km2’lik toprakları 6,557,000 km2’ye çıkarttı.
Mısır’daki son Abbasî halîfesinden emanetleri alarak hilâfeti Osmanlı padişahlarına bağladı.
1516’da İstanbul’da ilk tersaneyi kurdu. Burada gemiler inşa edilerek büyük bir donanma yaptı.
1520’de son seferine çıkarken Çorlu ovasında hastalanarak vefat etti.Kanuni Sultan Süleyman babası Yavuz Sultan anısına 1516 – 1522 yıllarında Fatih’te Haliç’e hakim olan bir tepeye turbe inşa edmiştir. İçerisinde Külliye, Cami Mektep Darrüşşifa, Hamam ve Türbe mevcuttur. Mimar Acem Ali’ye yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Külliyenin farklı bir yapısı ve revaklı girişi bulunur sekizgen planlıdır. Sultan Selim sandukasının başucuna beyaz bir kaftan asılıdır. Bu alim İbni Kemal’in atının çamur sıçrattığı meşhur kaftandır.türbenin yanındaki öbür türbede Sultan Süleyman’ın küçük yaşta ölen kızları ve şehzadeleri medfundur. külliyede Sultan Süleyman’ın annesi Hafza Sultan mezarı da yer alır.*Tarihi Külliyeden bugüne gelen yapılar, cami, türbe dış avlu girişinde bina edilmiş sıbyan mektebidir.
Kaynak a haber.com
Birbirinden ilginç hikayelere sahip camiler!
66 yıla 66 kubbe Yeni Cami (Eminönü):*
Osmanlı sultanları tarafından yaptırılan büyük camilerden Yeni Camii, Eminönünün ve İstanbulun olmazsa olmazlarındandır. Bir İstanbul selatin camisidir Yeni Cami'nin inşaatı tam 66 yıl sürmüş. Kubbelerinin sayısı, bu duruma nazire yaparcasına 66'dır.
Deniz üzerine kurulan tek camii Kılıç Ali paşa cami
Kaptan-ı Derya tarafından 1580 de Mimar Sinan'a yaptırılan Kılıç Ali Paşa Camii denizin üzerine inşa edilmiştir Kılıç Ali Paşa, padişah 3. Murat'tan cami yaptırmak için yer ister. Padişah "Sen deryaların serdarısın, gücün yetiyorsa derya üzerine bir cami yap" der. çok üzülen Kılıç Ali Paşa, Mimar Sinan'ı kendine mimar tutar ve Tophane Rıhtımı'nın kenarına taş, toprak, moloz taşır ve camiiye başlar
Yıldız Cami
Son dönem Osmanlı cami mimarisindendir benzersiz bir örnektir Yıldız Camii. Yıldız Sarayı yolu üzerindedir, 1885-1886 yıllarında Sultan II. Abdülhamit tarafından Nikolaki Kalfa'ya yaptırılmış. Hamidiye ya da halk arasındaki adıyla Yıldız Camii'nin planını 2. Abdülhamit çizmiştir. planı bir padişah tarafından çizilen tek camidir. Camii, Peygamber efendimizin miraca yükseldiği Mescid-i Aksa'ya benzer. Sultan Abdülhamid caminin ahşap kafeslerini kendisi yapmıştır.
Ahi Çelebi Camii
İstanbul Ticaret Üniversitesi'nin arkasındadır Evliya Çelebi rüyasında kendisini Ahi Çelebi Camii'nde görür. Camiide Hz. Muhammed'le karşılaşan Çelebi, Şefaat ya Resulallah" yerine yanlışlıkla "Seyahat ya Resulallah" der. Ve yolculuk başlar.
Laleli Camii
padişah Üçüncü Mustafa tarafından yaptırılmıştır hiçbir camiye adını vermeyen Sultan, Laleli Camii'ne adını vermeyi düşünmektedir. Laleli Baba'yı ziyaret eder. Ziyarette tatsız bir konuşma geçer. Sultan rahatsızlanır. Hekimler çare bulamaz 3. Mustafa'nın aklı başına gelir. derdin ilacı Laleli Baba'da" der ve dervişin huzurunda af ister. İyileşince ince bir espriyle, "Kendi adımıza bir cami yaptırdık, onu da şeyhe kaptırdık" der ve camiye laleli babanın ismini verir.
Ayazma Camii
Üsküdarda 1760-1761 yıllarında Sultan III. Mustafa tarafından annesi Mihrişah Sultan ile kardeşi Şehzade Süleyman adlarına Mimarbaşı Mehmed Tahir Ağa'ya yaptırılmıştır. halk arasında yaptıranın adıyla değil yakındaki su kaynağıyla anılır
Mihrimah Sultan Camii Üsküdar
Mihrimah Camii, veya İskele Camii Üsküdarda Mimar Sinan'ın Sultan Süleyman'ın Hürrem Sultan'dan kızı Mihrimah Sultana yaptığı camidir. Mihrimah Sultan, Mimar Sinan'a caminin çok karanlık ve kasvetli olduğuna dair sitem etmiş Sinan aynı ismi taşıyan bir başka camiyi Edirnekapı'da inşa etmiş ve Üsküdar'dakinin aksine caminin içinin aydınlık olmasına özen göstermiştir.
Üsküdar'ın Ayosofyası Kara Davut Paşa Camii
Üsküdar'daki cami İstanbul'un kıymetlisidir enlemesine dikdörtgen plânlıdır. İlk 1495 te inşaa edilmiş zamanla harap olan yapı 17.ve 19. yy'da iki ciddi onarım görmüş yakın dönemde bir restorasyon daha geçirmiştir... Ayasofya'yı andırdığı için halk arasında 'Üsküdar'ın Ayasofyası' olarak nitelendirilmiştir.
Hacı Kemalettin Camii
Rumelihisarı iskelesi yakınlarındadır Çarşı Camii, İskele Camii olarak geçen Hacı Kemalettin Camii'nin banisi Hacı Kemalettin hakkında bilgi mevcut değildir. Caminin güney köşesinde kendisine ve ailesine ait bir hazire vardır. Mescit olarak yaptırıldığı 1743'te Sultan I. Mahmut tarafından yeniden cami olarak inşa ettirildiği bilinir. Zemin katında cafe-restoran bulunduğundan musalla taşı oradadır.
Yerin altındaki cami:*Caminin Tiberyos zamanına ait bir mabet olduğu söylenir rivayete göre Hicri 714 te İstanbul'u almaya gelen Arap Orduları burada yedi yıl kalmış savaşta şehit edilenler buraya defnedilmiştir. Arap Orduları Şam'a dönerken Asker'in önemli eşyalarından bazıları mahzene konulmuş kapısının üzerine kurşun dökülmüş. Kurşunlu mahzen sözü buradan kaynaklanır. sahabelerden birinin mezarı Türklerce türbe haline sokulmuş diğer ikisi de parmaklıklarla çevrili mezar haline getirilmiştir. eski yapı I. Mahmud ve III. Osman zamanında Sadrazamlıkta bulunan Bahir Mustafa Paşa tarafından cami haline getirilmiştir.
Gotik Kilise'den çevrilen cami Arap Cami
Galatada sivri külahlı ve yüksek kare biçimli kulesiyle hemen edilen Arap Camii; fetih öncesinden kalan İstanbul'un tek Gotik kilisesidir. İstanbul'da ilk ezan sesinin yükseldiği yer 717 de yapılmış olan İstanbul'un ilk camii hüviyetini taşıyan Arap Camiidir. İstanbul'un Fethi için M.S. 717 yılında gelen Müslüman Arap kumandanlar ve sahabe ordusunun başındaki Mesleme Bin Abdülmelik adındaki komutan; Galata'da Bizans semalarına ilk Ezan-ı Muhammedi sesinin yükseldiği bir Camii yaptırmış ve adına Arap Camii demiştir.
Pertevniyal Valide Sultan Cami
Padişah II.Mahmud'un eşi Sultan Abdülaziz'in annesi Pertevniyal Valide Sultan tarafından 1871 de Aksaray da Balyan ailesine yaptırılmıştır. Cami Hindistan'daki Tac Mahal'a benzemektedir.
Kumrulu Mescidi
İstanbul'un en eski Osmanlı eserlerindendir Rum kökenli Mimar Atik Sinan tarafından inşa edilmiş. bir çeşmesi vardır Mescidin köşesindeki akmayan küçük çeşmesinin ayna taşında bir çift kumru kabartması olduğundan halk arasında "Kumrulu Mescid" diye meşhur olmuştur.
Gürün Han Mescidi
İstanbul Eminönü Gürün Han Çarşısı'nın içindeki mescit anıtsal bir özellik taşımamasına rağmen, hanın dışarısındaki mimarisi ilginç bir görüntü sergiler
Davutpaşa Camii Davut Paşa Külliyesi,
İstanbul Davutpaşa'da, Hobyar Mahallesi Davutpaşa Medresesi Sokağı'nda yer alır. Külliye, cami, medrese, sıbyan mektebi, tabhane, çifte hamam, imaret ve çeşmeden oluşur. Sultan II. Beyazıt'ın veziri "Koca Davut Paşa" tarafından 1485 te yaptırılmıştır. İstanbul'un fethinden sonra yapılan "yan mekanlı", "tabhaneli" veya "ters T planlı" camilerin son örneklerindendir.
Rum Mehmet Paşa camii
Üsküdar'da, Osmanlıdan kalma bir ibadethanedir. Rum asıllı Osmanlı veziri Rum Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Osmanlıda İstanbul'un Anadolu Yakası'na yaptırılan ilk camidir Yapımına 1469 da başlanan cami, 2 yıllık inşaatın ardından 1471 de ibadete açıldı., mimari olarak Bizans ve Osmanlı esintileri taşır. Kubbesi kiliseyi andırır.
Kubbesi kiliseye benzeyen Zeynep Sultan Camii
1769 da III. Ahmed'in kızı Zeynep Âsime Sultan tarafından Ayazma Camii'nin mîmarı Mehmed Tahir Ağa'ya yaptırılmış barok câmidir. Mîmârî tarzına bulunduğu mekân göz önüne alınarak karar verilmiştir. özel tarzı ve yapımında kullanılan malzemeler nedeniyle Bizans kiliselerini anımsatır.
Mimar Sinan'ın kendi ismiyle yaptığı Sinan Mescidi
Mimar Sinan adını taşıyan mescid, Fatih ilçesinde Akşemseddin caddesi Vatan caddesi tarafında yer alır. Fatih Fevzipaşa Caddesinden Vatan Caddesine inerken sol tarafda kalır. 2011 de restorasyon yapılmıştır.1573'de Koca Sinan, kendi hayratı olarak yapmıştır minaresinin şerefesine özenmiştir.
Küçükayasofya Camii
Küçük Ayasofya Camii. İstanbul'un Küçük Ayasofya semtindeki cami. Bizans İmparatoru Jüstinyen ve karısı Theodora tarafından 527-536 yıllarıında yaptırılan Aya Sergios ve Bachos Kilisesi 1497'de sultan II. Beyazıt tarafından camiye çevrilmiştir.
Buranın tarihi ayasofyadan eskidir
Takkeci İbrahim Ağa camii Takkeci İbrahim Ağa bu camiyi rüyasında görmüş ve inşa etmiştir
I. Abdülhamit Sebili, I.Abdülhamit Külliyesi'nin bir parçası olarak 1777 de, Mehmet Tahir Ağa'nın başmimarlığıında yapılmıştır. 1920 de Bahçekapı'da IV. Vakıf Han'ın önündeki cadde genişletilip Abdülhamit Külliyesi'nin yolunu tıkayan sebil sökülüp, Gülhane'deki Zeynep Sultan Camii'nin köşesine taşınmıştır.
Kemerhatun Camii Tarlabaşı'ndadır 1514 te Sultan Selim süt annesi Kamer Hatun için inşa ettirmiştir 19. yüzyılda harap olmuş Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Mimar Kemalettin Bey'e yeniden yaptırılmıştır.
Sokollu Mehmet Paşa Cami Camii Unkapanı Galata ayağının, Azapkapı semtindedir Mimar Sinan tarafından 1578'de Sokollu Paşa adına yapılmıştır. Selimiye Camii stilinde yapılan caminin altı mahzendir. Denize yakın camilerdendir temeli sağlamdır.
Kınalıada Cami Modern camilerin en klasiğidir Kınalıada Çarşı caddesinin doğusundadır. 1950 de adada cami olmadığı için, adanın Müslüman sakinleri, zamanın başbakanı Adnan Menderes'ten adaya bir cami isterler. Menderes, 1958'de Karaköy meydanında yerinden sökülen Karaköy Mescidinin adaya aynen monte edilmesini ister. Bu gerçekleşmez ve Kınalıada Camii derneği 1964'te mimarlar Turhan Uyaroğlu ve Başar Acarlıya Kınalıada Camii'ni yaptırırlar.
Cihangir Camii Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan'ın genç yaşta ölen oğulları Şehzade Cihangir'in anısına, Mimar Sinan küçük, kare planlı ve tek kubbeli bir Cami inşa edmiş. Sonraki yüzyıllarda depremler ve yangınlarda onarılan camii kare planlı ve çift kubbelidir 1889 da Sultan II. Abdülmecit tarafından, ünlü mimarlardan Balyan ailesine yaptırılmıştır
Hidayet Camii*II. Mahmud, Yeniçeriler'in 'batakhane' olarak kullandığı mekanı camiye çevirmiştir
Mahpeyker Kösem Sultan Cami *Cami, 1640 ta Sultan I. Ahmet'in eşi, Sultan IV. Murat'ın ve Sultan İbrahim'in annesi Mahpeyker Kösem Sultan tarafından yaptırılmıştır. Camiden başka, medrese, şadırvan, sebil mektep, çeşme ve çifte hamam bina edilmiştir. Avlunun etrafını, pencereli, kesme taştan bir duvar çevirmiştir. Cami halk arasında 'Çinili cami' olarak bilinir.
Kırmızı Minare Camii:*ya da Kiremitçi Ahmet Camii, İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Osmanlıdan kalma, tarihî bir ibadethanedir. Hasköyde, Yün-İplik Fabrikası'nın yanında; Rahmi Koç Müzesi'nin arkasındadır. 1591 de camiye adını veren Kiremitçi Ahmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. Cami mimberi sarayda kapıcıbaşı Esedullah Ağa ve eşi tarafından eklenmiştir. 1889 da, III. Ahmet döneminde onarım geçirmiştir. Son onarım 1994 te Vakıflar Müdürlüğü tarafından yürütülmüştür.
Burmalı Mescid Camii:*İstanbul'un Vefa semtindedir Osmanlı Mısır kadısı Emin Nureddin Osman tarafından 1540 yılında yaptırıldı. Minaresinin yivli görüntüsüyle "Burmalı" olarak anılmaktadır.
|