Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12-17-2018, 16:44   #3
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
*Türkiyede yetişen hayvanlar



Kangal'lar dövüşürken ön bacaklarını kullanırlar. Ayaklar iri yapılı, kuvvetli parmaklar bombeli ve siyahtır. Ayakların tümü gövdesinin rengindedir. Bazılarında ayak pençesinin üstünde bir tırnak olur. Ön parmak 4 adet ve kalın küt tırnaklıdır.*
Tabandaki tırnaksız olan beşinci yassı parmak topuk görevini yapar.pençe tırnağı çift olabilir. iyi bir özelliktir Pençe ön ayaklarda olup, arka ayaklarında olmaması mahsur sayılmaz. Dört ayağın pençeli olması iyidir Bel ve sırt aynı genişlikte gövde renginden koyu renkt seyrek siyah kıllarla kırçıllıdır.*

Post, sık, kısa ve yoğun tüy yapısına sahiptir. Vücut rengi bozdan çelik rengine değişiklik gösterir. Göğüste beyaz bir madalyon bulunabilir. Yüzünde Kangal beni veya benleri ile üst damağındaki siyah leke Kangal'ın soy saflığının garantisidir.
Kangal köpeklerinin küçümsenmeyecek derecede zekâları,alıngan ve hassas bir ruh yapıları vardır. Çok cesur, kuvvetli, çevik hızlı koşan bir hayvandır. Verilen görevi canı pahasına yaparlar. Sevinçlerini ve elemlerini kolayca belli ederler.*
hislerini yalnız hal, hareket, mimiklerle havlamalarla açığa vururlar. söyleneni anlarlar övüldüklerini ve yerildiklerini bilirler. İyi niyetli ve kötü niyetli kişileri anlarlar.*

Üzüntüsünü durgunluk, donukluk,kederli bir görünüm,isteksizliklerle ifade eder. Sevincini ise canı gönülden davranışlarla gösterir. Sevdiğini kıskanır Sahibinin başka bir* köpeği sevip, ilgilenmesini hazmedemezler. Kan asaletine sadıktırlar. başka bir köpek ırkı ile çiftleşmezler. aynı ana-babadan doğan kardeşlerin de birbirleri ile çiftleşmedikleri tespit edilmiştir. en kötü şartlarda bile ırk vasıflarından ruh yapısından fedakârlık yapmayarak saf kalmayı başarmıştır.



TİGEMDE CEYLANCILIK
*

Ceylanpınar'a ismini veren ceylanların 1960 yıllarına kadar Suruç' tan Cizre'ye kadar olan alanda İşletme sınırları haricinde 500-1.000 başlık sürüler halinde dolaştığı bilinmektedir.
usulsüz avlanma ticari amaçla ceylanların yavrulama döneminde satılması nedeniyle nesli büyük ölçüde azalmıştır*

1968 yılında urfa ceylanpınarda ceylanlar hakkında ilk resmi çalışmalar yapılmıştır.1977 Yılında ceylan neslinin azalmasıyla İşletme sınırları içinde Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Avcılık Genel Müdürlüğünce ceylanların korumaya alınması için ceylan üretim istasyonu projelendirilmiştir*


1978'de Çırpı Deresi kenarında 26 hektar açık arazi çitle çevrilmiş,ceylanlar satın alınarak cey*lan üretim istasyonu faaliyete geçirilmiştir. Ceylan yetiştirme ve üretme çalışmaları Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Avcılık Genel Müdürlüğünce yürütülmüştür.

*1982 tarihinde ceylan yetiştirme ve üretim istasyonu 23 ceylanla İşletme Müdürlüğümüze devredilmiştir. Ceylan üretim istasyonunda üretime devam edilmiş ceylan sayıları hızla artmıştır. İşletmemizde damızlık satışı 15 Temmuz-15 Ekim tarihlerinde yapılmaktadır.*

1993 yılında İşletmemizdeki konukeviyle merkez sığırcılık arasındaki çamlığın etrafı çitle çevrilmiş olup, 1993 te 246 1994 487 ceylan olmak üzere toplam 733 baş ceylan bırakılmıştır. Yetiştirme ve üretim devam etmektedir. 2011 üretimi 124 baş dişi , 112 baş erkek olmak üzere toplam 236 baştır.

Efsanelere konu olmuş ceylanlar çok hızlı kaçabilen hareketli, hassas ve çok iyi koku alabilen bir yapıya sahiptir. tehlike anında bir kaç saniyede 100km/h hıza ulaşabilmekte ve koşabilmektedir. Çevrede kuş uç*ması ürküp kaçmalarına neden olur . Koştuklarında hiç bir şeyi görmez ve süratle koşarlar yaşama süresi 8-12 yıl kadardır

İşletmemizde ceylanlar çitli alanda serbest dolaşmakta meradan yararlanmaktadırlar.kaba yem olarak önlerinde sürekli kuru yonca otu bulunmaktadır. Kesif yem olarak 0,3 Kg besi yemi verilmektedir. Hayvanların yazın çok fazla suya ihtiyaçları olduğundan önlerinde sürekli temiz su bulundurulmalıdır.*


OSMANLININ GÜVERCİNLERİ

Osmanlı Devletinde,Kuşçuluk saray tarafından desteklenmiş protokolde de yeri olan bir meslek…kuşların ayrı ayrı özelliği var. Sanmayın ki sesi veya görüntüsü için avlanıyorlar veya tutuluyorlar …Bizzat savaşta kullanıldığı için özel bir öneme haizdir.*Osmanlı Devleti’nde güvercinler sarayın değerli hayvanlarındandır sarayda yetiştirilen güvercinlerde kesinlikle melez ırk bulundurulmaz güvercin eğitiminde, yurtdışından uzmanlar getirilmiştir.*

Kuşçuluk Selçuklulardan Osmanlılara geçmiştir. 17. yüzyılın sonuna kadar kuşçuluk bir saray uğraşıydı avlanma gereksinimi ile birlikte yürümüştür.ilk padişahlar ava meraklı olduklarından sarayda Doğancıbaşı, Atmacacıbaşı, Şahincibaşı, gibi kuşlarla ilgilenen rütbeli kişiler bulunmaktadır… Padişahlar V. Mehmet’ten sonra av ile ilgilenmemişlerdir. “şikar halkı” denilen av teşkilatı korunmuştur. 1600’lü yılların başında sarayda görevli 30 doğancı, 271 çakırcı, 276 şahinci, 45 atmacacı olmak üzere 592 görevli çalışmaktadır.*

hocamız Evliya Çelebinin Seyahatnamesinde 1600 lü yıllarda İstanbul’da kuşbazlar 500 dükkan ve 600 kişiden oluşmaktaydı.diyip yetiştirilen güvercin ırklarını sıralamıştır Pal, taklabaz, şeber, cevizi, Şami, Mısıri, Bağdatlı, munakkit, alare, marselos (martoloz), demkeş, sabe, talazlı, pelenk, jebar,*
Osmanlı toplumunda kuşlarla ilgilenen kişilere kuşbaz”denir Saray kuşbazları saraydaki“kuşluk”denilen bölümde kuşlarla ve güvercinlerle ilgilenirler. Osmanlıda güvercinlerle ilgili belgeler titizlikle ve düzgün olarak kayıt edilmiştir


Güvercinler

İnsanlık tarihinde MÖ. 10 bin yılından başlayıp en eski zamanlara uzayan döneme paleoletik çağ adı verilmektedir. Dünyada bilinen en eski kuş betimlemesi üst paleolitik çağda günümüzden yaklaşık 30–35 bin yıl öncesine aittir. Bu betimleme bir baykuşa ait olup Chauvet mağarasında duvar resmi olarak bulunmuştur.*
Polonya Bilimler Akademisi güvercinin paleolitik çağın sonlarına doğru günümüzden 12 bin yıl önce Anadolu’da evcilleştirildiği ve dünyaya yayıldığı görüşündedir. Anadolu’da paleolitik çağ günümüzden 12 bin yıl önce başlayıp gerilere doğru devam etmektedir.*

Ülkemizde paleolitik çağın merkezi Antalya yakınlarındaki Karain mağarasıdır. mağarada dönemi aydınlatacak bulgular elde edilmiş kuşlar ve güvercinlerle ilgili bir bulguya ulaşılamamıştır. kazı çalışmaları devam etmektedir.
MÖ. 10 bin ve 8 bin yılları arasındaki 2 bin yıllık dönem mezolitik çağ olarak adlandırılmaktadır. Antalya Beldibi ve Belbaşı mağaraları, Samsundaki Tekeköy başlıca merkezlerdir Beldibi mağarasında geyik figürü bulunmaktadır.ancak güvercin figürü bulunamamıştır.


Anadolu’da neolitik çağ MÖ. 8 bin ile 5500 yılları arasıdır 10.000 yıl önce başlayan bu çağda avcılığın sistemli hale geldiği başta köpek olmak üzere hayvanların evcilleştirildiği arkeolojik bulgularla kanıtlanmıştır. Neolitik çağın sonlarına doğru güvercinin evcilleştirildiği düşünülebilir. Ancak arkeolojik bulgu yoktur. Neolitik dönem, kuş betimlemelerinin arttığı bir dönemdir.Göbeklitepede kuş betimlemelerine rastlanır. leylek figürü dikkat çekicidir.taş stellerinde kuşların ağ ile yakalanışlarını gösteren sahneler vardır.

Neolitik çağda Kuşların canlı yakalanmasının evcilleştirmeyi de getirmiş olması doğaldır. Anadolu’da dönemin en önemli merkezlerinden Konya Çatalhöyük’teki kazılarda Çatalhöyük sakinlerinin kentsel yerleşime sahip oldukları tarım ile hayvancılıkta ileri gittikleri anlaşılmıştır.*
Çatalhöyük’te meolitik çağa ait akbaba figürlerine rastlanmıştır. figürlerin ölümü simgelediği düşünülmektedir.Anadolu’da akbabanın ölümü simgelediği uğursuzluk olarak nitelenmediği kutsal olarak değerlendirildiği sanılmaktadır.*


Eski neolitik çağda tanrıların gökyüzünde yaşadığına inanılması ve uçma yeteneği bulunmayan insanoğlu ile tanrılar arasında uçabilen kuşların aracılık yapabileceğine inanılır ölünün gömülmeden akbabalar tarafından yenmesine izin verildiği tahmin edilmektedir.*
Çatalhöyük’te ölülerin akbabalarca yendiğini gösteren betimlemeler bulunmuştur. ölünün tanrılara ulaşabileceği düşünülmektedir. bu görevi yerine getiren akbabalar kutsal bir kuş olarak kabul edilmektedirler. Neolitik dönemde güvercin ile ilgili bir bulguya rastlanmamıştır.Neolitik çağı izleyen kalkolitik dönem, Anadolu’da 7 bin yıl önce başlamıştır. Kalkolitik çağ, MÖ 5500 ile 3 bin yılları arasında yaşanmıştır. Şehirleşme hızla gelişip çanak çömlek yapımı Maden ve özellikle de bakır kullanımı yaygınlaşmıştır Bu çağda Anadolu’da Burdur Hacılar, Denizli Beycesultan, Afyon Kusara Tuz gölü Canhasan, Mersin Yümüktepe gibi şehirleşmiş yerleşim bölgeleri bulunmaktadır. Bu yerleşim ağı Anadolu’nun uygarlık tarihinde ne denli önemli bir bölge olduğunun çok güzel bir göstergesidir.



Kalkolitik dönemde Halaf’da bulunan kap üzerinde güvercingiller ailesinden kumru figürüne rastlanmıştır. Bu çağ hayvanların evcilleştirilip geliştirildiği bir çağdır. Dünyada güvercin evcilleştirilmesine ilişkin ilk bulgular bu döneme aittir.*

Güvercincilik konusundaki en eski bilgiler, MÖ. 4500 yıllarına,günümüzden yaklaşık 6500 yıl gitmektedir. Köken olarak evcil güvercinin ilk Orta Asya milletleri tarafından eğitildiği tahmin edilmektedir. Prof. İlhami Kiziroğlu, güvercinlerin günümüzden 6000 yıl önce Ön Asya’da evcilleştirildiğini Anadolu’da devam ettiğini belirtmektedir.*

Evcil güvercinlerin kalkolitik çağda Asyada gelişip Mısır ve Mezopotamya’ya dağılıp Anadolu’ya geldiği kabul edilmektedir güvercin Anadolu’da eskiden beri vardır olduğunu Anadolu kökenli olarak yayılmış olabileceği de düşünülmektedir.*

Hitit döneminde Anadolu’da ayrı bir kuş kültürü bilinmektedir. Asya’da bulunmayan kuş türlerinin bu kültürde yer alıyor olması,güvercin kültürünün Asya kökenli olmadığını göstermektedir. Mısır ve Mezopotamya’da saygı gören baykuş karga akbaba gibi kuşların Anadolu kültüründe ölümü ve uğursuzluğu çağrıştırdığı için yer almıyor olması, Anadolu’nun kendine özgü bir kuş kültürü geliştirdiğini ortaya koymaktadır.*

Güvercinler
TUNÇ ÇAĞI

Tunç çağı Anadolu’da MÖ. 3 bin ile 2 bin yılları arasında yaşanmıştır. Çorum yakınlarındaki Alacahöyük, Malatyadaki Arslantepe, Çanakkale Troya ile Horoztepe, Hasanoğlan, Mahmatlar gibi önemli yerleşim yerleri dikkat çekicidir.*

Bu çağa ait çanak ve çömlekler üzerinde bir çok kuş türü kumru ve güvercin figürlerine rastlanmaktadır. bulgular güvercinin günümüzden 5 bin yıl önce Anadolu’da yaygın olarak bulunduğunun kanıtlarıdır.*

Anadolu’ya komşu ülkelerin sanatında benzer bulgulara rastlanmaktadır. Tunç çağına ait Mezopotamya buluntularında Sümer kalıntılarında güvercin ve kumru figürleri bulunan mühür ve bazı arkeolojik eserler elde edilmiştir.Sümer şehirlerinden Ur’da tabaka ve Kişteki mezar buluntularından güvercin yetiştirildiği anlaşılmaktadır.*

MÖ. 3 bin yılına ait Mısır kayıtlarında, Mısır hanedanlığı zamanında güvercinlerin yemek amacı ile yetiştirildiği anlaşılmaktadır. güverci eti ve gübresi için yetiştirilmekte güvercin eti sofraların makbul bir yiyeceğiydi. Güvercin gübresinden yararlanmak için güvercin kulesi adı verilen yüksek kuleler yapılmaktaydı.*

Anadolu’da erken dönemlerde başlayan şehirleşme ve hayvanların evcilleştirilmesine bağlı olarak gelişen güvercin yetiştiriciliği, Avrupa ve dünya ülkelerine yayılmıştır.güvercin ırklarının çoğu Anadolu kökenlidir

Evcil güvercinlerin Avrupa’ya gelmesi anadoludan sonra olmuştur. Avrupa’ya ilk güvercin MS. 2. yüzyılda Romalılar döneminde girmiştir. Avrupa’da güvercin yetiştiriciliğinin yaygınlaşması ise MS. 14. yüz yıla rastlamaktadır.


Güvercin, insanoğlunun ilk evcilleştirdiği kuş türüdür en eski bilgiler, M.Ö 4500 yıllarına, günümüzden 6500 yıl öncesine kadar gitmektedir. evcil güvercinin ilk Orta Asya milletleri tarafından eğitildiği tahmin edilmekle Anadolu kökenli bir gelişim olabileceğide düşünülmektedir

bilim insanlarında evcil güvercinin atasının kaya güvercini (Columba livia ) olduğu görüşü yaygındır. Bu görüş 1850’li yıllarda evrim teorisinde çalışırken güvercinlerle ilgili araştırmalarda bulunan Charles Darwin’e aittir. Darwin, yabani bitki ve hayvan türleri üzerinde durmuş Evcil güvercinin beslenmesi ve üretilmesi ile ilgili deneyler yapmış. farklı ırkları birbiri ile eşleştirerek yeni güvercin ırkları elde etmiştir. evrim teorisini geliştirmiştir.bilim insanları da aynı kanıyı paylaşmakta evcil güvercinin, kaya güvercini olmak üzere 2 ya da 4 yabani güvercin türünün melezlenmesiyle ortaya çıktığı görüşünde birleşmektedirler.

*


Arap Bülbülü O’nu Hudeybiyede Gördüm:


Bizim Beşir yavruyken beslendiği için uyumlu ve evcil bir kuştur.ele gelir, insanlarla arkadaşı gibi oynar. başınızda kalıp sizi bıktırırcasına uğraştırabilir. Evcilleştirmek için beslemeli nazik davranmalı, elle yakalamamalı, ürkütmemelisiniz. Evcilleştirmenin en etkili yolu kafesindeki yemi alıp acıktığında elle yemeğe davet etmektir.*
birçok kuş evcilleştirilebilir. yaklaştırmak için sürekli ilgi şarttır. elde tutmamak, sıkmamak önemlidir. Arap Bülbülümüz Beşirde şaşırtan bir şey yaşadım.dayanamayıp mıncıkladım Sandım ki kaçacak Tam aksi avcumu açtığımda elimde durmaya devam etti. Arap bülbülümüz beşiri mıncıklayarak sevdiğimiz halde kaçmadı. İşte evcilleştirmenin ileri bir safhası ile karşı karşıyayız. Size hiç yabancılık çekmiyor elinizden korkmuyor. Sizden zarar gelmeyeceği konusunda herşeyi ile emin.Yemen, Mısır Ürdün Kudüs Arabistan Suriye ve güney illerimize kadar birçok yerde gördüğüm bu sevecen kuş coğrafyanın neşesidir. Hareketli tavırları, güzel ötüşleri, kafalarındaki tüyleri kabartarak çalı tepesindeki duruşları ve kafes hayatında hızlı evcilleştirilebilmeleri ile müstesna canlılardan biridir.


Saka Kuşu; Kırmızı Yüzlü Bir Tutku

Tüm kuşlarda olduğu gibi sakalarda da sadece erkek sakalar nameli öter.çiftleşme mevsiminde ötüşleri artar. Dişi kuş yuvadayken bölgede hakimiyetini* ilan etmeyi amaçlayan erkek saka yüksek bir ağaç yada elektrik teline konarak muhteşem bir konsere başlar.

Çocukluğum Manisa Demirci ilçesinde geçti. Elimizde sapan dağ tepe tarla bahçe gezer kuş vurmaya çalışırdık. önümüze ne gelirse. Serçe, kumru, ispinoz, iskete tabiki saka. Annem Akhisarlıdır. Akhisar’ın sakası meşhurdur.* Akhisarlılar sakaya çok meraklıdır. yolunuz düşerse Akhisar’da dükkan önlerinde tahta kafeslerde sakanın ötüşleri ile ortalığı yıktığına şahit olursunuz.*

Akhisarda sakalar dikkatimi çekti. özelliklerini öğrenince, gözüm sakaları aramaya başladı.tam evimizin önünde duruyorlardı. evimizin elektrik teline çıkan alev kırmızısı erkek saka mahalleyi sesi ile inletiyordu.yuva yapıyorlardı.*

Erkek ve dişi sakalar ot çöp yün toplarlar.erkek dişiye nezaret eder. “yuvayı dişi kuş yapar”. birlikte* yuva yapacakları ağaca gelirler. Erkek tepelere çıkar dişi yuvaya gelip ağzındakiler ile yuvayı örmeye devam eder.*

birkaç dakika sonra saka kuşları çıka geldiler. Erkek yukarıda yerini aldı, dişi ise evimizdeki dut ağacına sokuldu.Kuşun yerini belledim.usulca çıkıp baktım.dalların arasında yün ve ipliklerden fincan şeklinde yuva vardı.o kadar iyi kamufle olmuştu ki kuşları takip etmesem görmem mümkün değildi.


Akhisar’da ilk saka kuşumu aldım aklıma girenler, kapanlı bir kafes aldırdılar. Hiç kimse bu kuşun ötücü yönünü bilmiyor. Şehrin içinde ağaçlara yuva yapacak kadar insanlarla iç içeler. Aldığım saka yavru idi. Yani kafası kırmızılaşmamış.bir dala kafes astım. kapan bölümünde bir kuş vardı* baştankara sakanın yanına koydum. baştankara etcildir kurtcuklarla beslenir İğne gibi gagaları vardır. O akşam saka ile kavgaya girdiler. “Cı cıcıcıcı” şeklinde atışıyorlardı

Saka kuşunu bahçeye götürdüm.kafesin ortasında hem saka hemde baştankara vardı Bir saat sonra geldim bir de ne göreyim, saka kuşum yerde yatıyor. Baştankara kuşumun kafasını yusyuvarlak delmiş ve beynini yemiş. Aklım başımdan gitti. Çok üzüldüm.ablamın zoru ile saka kuşları hayatıma girmişti.* beslemeye başladım.kapanlı ile on civarında saka yakalamıştım. Annem çok merhametlidir. Kuşların esaret durumuna çok üzüldü ve hepsini tek tek saldı. O günü de unutamam.

İnsan üzülüyor bu tabiatın nadide kuşları için. Güzel olmaya gör, düşmanların peytah olur çevrende. Bu, saka kuşu içinde geçerlidir. Tüyleri ve sesinin güzelliği nedeniyle ökseler, ağ ve kapancılarla tutulagelir. Nisan sonunda bir araya gelen sakalar mayısta yuvalarını kurmaya Haziran başından itibaren de yavrular yuvalardan uçurulmaya başlanır. Kuş tutucuları Ağ ve kapanları ile saka yavrularını tutmaya çalışırlar. Ağa yakalanan kuşlar dişi ise salıverilir.dişi kuşlar ötmedikleri için makbul değildir. Kış döneminde “kınalı” sakalarda tutulur. bunlar tabiata alışık oldukları için esaret hayatına alışamaz ve çırpınırlar.


sakacılar kuşları kafeste çırpınıp tüylerini bozmasın diye kafes etrafını fermuarlı bez ile sararlar. Böylece kuş çırpınmaz*
Birde “Kasım Sakası” vardır. Balkanlardan sonbaharda Afrikaya göçen bu kuşlar ülkemizdeki* sakalarımızdan iri ve gösterişlidirler.*
Kasım sakaları Göç yolu ile geldikleri için halk arasında “geçim sakası” olarak adlandırılırlar.*


Trakya’dan İstanbul’a uzanan coğrafyada ağlarla yakalanır ve alıcılara sunulur.Nisan ayı gibi saka çiftleri birbirini bulur Eşleşip yuva aramaya başlarlar. Mayıs gibi fincanı andıran yuvalarını çalı dalına yapmışlardır. Dişi yuvanın içine 4 ile 6 arası yumurta bırakıp kuluçkaya yatar. baba saka ise ağacın yakınlarındaki yüksekliğin üzerinde en güzel namelerini döktürmeye başlar. 14 gün minik yumurtalardan yavru sakalar çıkmaya başlar. çıkışta muhteşem bir hikmet vardır.

Anne saka yumurtalarını gün gün yumurtladığı için yavrular bir anda değil gün be gün çıkarlar. ilk çıkan daha iridir iki hafta anne itinası ile beslenir ve tüylenirler. Artık yuvadan ayrılma zamanı gelmiştir. İlk yumurtadan çıkan yavru yuvanın en gelişkinidir uçma sırası ondadır. Ekmek elden su gölden” geçinen yavru sıcak yuvadan ayrılmak istemez Anne baba sakalar bazen yiyecek sunarak bazen de zorla yavruyu yuvadan uzaklaştırırlar. Dal dal sıçrar yavru saka.


Sakalar Her seferinde yavrusunu daha uzuna uçurur bu an yavru için en tehlikeli zamandır dengesini kaybedip tutunamazsa yere inebilir. yer onun için tehlike ile doludur. Aniden fırlayan bir kedi, ayak altında ezilme tehlikesi yada afacan bir çocuğun ellerinde hayatı sona erebilir.
Hiç unutmam mahallelede yürüdüğümde kulağıma yavru saka sesleri geldi Yavru sakalar Çıt pat yada siç çuk” diye öterler.bu seslere odaklanarak dev bir çam ağacının altına geldim. rüzgar ağaçları sallıyordu.yukarıdan küçük bir kuşun pırpırlayarak Rüzgarda dengesini kaybetmiş uçarak göğsüme kondu.İşte bu şekilde yuvadaki yavrular tek tek evden uğurlanır.*

Her sene sonbaharda yavru sakalar küçük sürüler oluşturarak yetişkinler ile birlikte küçük göçler gerçekleştirirler.tahta kafeste beslenir. Kenevir, aspur en yaygın yedirilen tohumdur. kalın ve ince yem olarak tabir edilirler. saka kuşunuza karışık kanarya yemi de verebilirsiniz.yeni yakalanan* sakanın kafeste yemlenmeye alışması önemlidir.*

Doğru yemlenme yapılmadığında sakalar ölebilir. Yavru sakalar keneviri kıramazlar.kenevirin Fazlası kuşu şişmanlatabilir. Sakaların yöresel adı dikenci kuşudur. Sarı yada mor dikenlerin üzerinde tohum yemeye bayılırlar. sakalara diken de verebilirsiniz. Yeşillik önemli bir gıdadır. Çimen, semizotu meyve kuşu kızıştırmak yada ötüşünü arttırmak için nijer tohumu verilebilir.Saka meraklıları bu kuşları tüy renk vb. özelliğine göre sınıflandırmışlardır. Tek ve çift kenesetli, kömürcü, altı payam vb. beslediğiniz kuş ötmüyorsa yapabileceğiniz onu salmaktır. Ötmeyen bsaka beslenmez.ustalara göre her erkek saka öter,maharet onu öttürebilmektir



Kuşculukta en yaygın melezleme dişi kanarya ile erkek sakanın çiftleştirilmesidir. farklı genden oluşan kuş, baba ve anneden aldıkları ile benzersiz bir canlı haline gelir. baba saka kadar olmasa da turuncuya yakın yüz maskesi, sarı kanatları vardır. Annenin tüy özelliklerini üzerinde gösterir.*

saka iri olup dayanıklı bir kuştur. ötüşü muhteşemdir. melez kuşlara saka sesi dinletmek gerekir. Kanarya ötüşlü melez makbul değildir.dişi melez kuşlar ötmezler. Katır gibi oldukları için üreme özellikleri de yoktur.melezin cinsiyetini anlamak kolay değildir. kuşların ötüyorsa erkektir.küçük tohumcul kuşların erkekleri “fi” kısmından anlaşılabilir. Yetişkin erkek kuşun kuyruk altındaki dışkılama bölgesinde nohut büyüklüğünde bir şişlik olur. Bu kısım dişide olmaz.

saka kuşu dünyada çok sevilen bir ötücü kuş türüdür Türkiye ortadoğu Suriye’de de saka kuşları beslenir Balkanlarda da. Orta Asya’da,* Kırgızistan’da bizimkilere göre daha beyaz sakalar yaygındır Türkiye’de bulunmadığı için çok makbul olan beyaz maskeli sakaların ana vatanı Orta Asyadır Arap dünyasına inildikçe saka yerini Arap Bülbülü’ne bırakır Uzak doğuda ise tepelikli kardinal bülbülü oturur sakanın tahtına. Osmanlı Saraylarının vazgeçilmez kuşu olan saray kuşhanelerinde beslenen sakalar dünya üzerinde en büyük ilgiyi bizim ülkemizde görmüşlerdir.


TÜRK ATI AHAL TEKE

Türkmenistanda iki cins at yetiştirilir biri Ahal-Teke, diğeri Yomut atlarıdır. Ahal-Teke atı, “Ahal” olarak bilinen Kopet dağları ile çevrili olan başkent Askabatda yaşayan Teke Türkmenleri tarafından geliştirildiği için bu adı almıştır. Dünyaca ünlü Türkmen atının güzelliği, görkemi bu atlarda gizlidir. Büyük İskender Asya Seferinde ahal tekenin suretine ve güzelliğine hayran kalmıştır. 15. ve 16. yüzyılda bu at Rusya’da tanındı Rus zenginleri tarafından satın alındı. Almanya’ya götürüldü. Almanların ünlü Trackhaner atının kökeni Ahal-Teke atıdır Türkmen atları Arabistan’a geldi Arap atı oldu. Kuzey Afrika’ya geldi Berberi atı oldu, İspanya’ya geldi Endülüs atı oldu.

Zarif ve ince yapısıyla Ahal-Teke nin kulakları dik ve ince; gözleri canlı ve parlak; boynu ince ve uzun; bel kasları kuvvetli; sağrısı geniş hafif eğimli; incikleri kısa, kolları uzun; tırnakları küçük ve sağlam göğsü geniş ve serttir. Halk arasında kamış kulaklı, ince belli, kalkan göğüslü olanlar tercih edilir. Kuyruğu ve yelesi kısa; kuyruk kılları incedir. Ahal-Teke boynunu, saldırıya hazırlanan bir kobra gibi dik tutar. saltanat sahibi padişahı andırır.
Gözleri keskindir uzağı görür ve tehlikeyi tespit eder. Tırnaklarının sağlam olması uzun mesafeler kat etmesini sağlar.az yem yer, az su içer. susuzluğa dayanıklıdır çöl şartlarına elverişlidir çöle en dayanıklı atların başında Türkmen atları gelir.


Kangal*

hayvanlar insanlar tarafından sevilmekte insanların en sadık dostu olabilmektedir. bu konuda akla ilk gelen ise, sadıklığı ve dostluğuyla tanınmış köpeklerdir.Köpek türleri içerisinde bazıları ön plana çıkar ve ilgi fazla olur köpek türleri, bölge ve ülkelere göre değişir. Kangal köpekleri, Türkiye’de en çok sevilen, köpek türleri arasında ilk sıralarda yer alır kangal köpeklerinin nasıl ürediğine dair kesin bilgilere ulaşılamazken,saf ırk olduğu kanıtlanmıştır. Avrupa ırklarında olduğu gibi suni yollarla üretilmemiştir.kangal köpekleri çok özeldir Doğal yollarla kendi içlerinde ürerler en güçlü erkeklerin genleri, bir sonraki kuşağa aktarılır. Bu da, kangal köpeklerinin yüzyıllarca Anadolu’nun sert iklim şartlarına nasıl dayandığını açıklamaktadır.

Kangal köpekleri sakin yapılı ve akıllıdır korumalı bir yapıdadır. bunda ise ırksal yatkınlık ve köpeklerin çoban köpekleri olması önemlidir kendi bölgelerinde başka köpeklere bekçilik verilirse agresifleşir kangal köpekleri, Anadolu’da çoban köpekleri olarak kullanılmış kullanılmaya devam etmektedir. bu köpekler, yaşadığı bölgeyi benimser yaşam alanı olmayan bölgelerde saldırgan ve agresifçe davranmazlar. kangal köpekleri insanlar ile sağlam ilişkiler kurmaktadırlar. Buda, bu köpeklerin neden sevildiğini ortaya koymaktadır.kullanım amacına eğitimlerden geçmektedirler. saf ırktan geldikleri Avrupa ırklarına oranla eğitimleri zordur.


Kangal köpekleri, doğal yollarla ürerler safkan özelliğindedir. köpeklerin eğitimi 3 aylıkken verilmeli,eğitimi veren kişi uzman olmalıdır. köpeklerin eğitimleri saf ırkı temsil ettikleri için çok zordur. içgüdüler taşırlar. içgüdüler, sürüleri, insanları evleri koruma konusundadır. içgüdüleri zekalarıyla hareket edebilmesini sağlamaktadır.*
Kangal köpeklerinin sadıklığı kuvvetlidir. sahipleriyle çok kuvvetli bir dostluk bağı bulunur sahiplerinin istediklerini komutsuz yerine getirirler.
Yapısal ve güç olarak son derece kuvvetli ve kaslı bir bedene sahip olduğu görülmektedir. beden yapısı, genetiktir.*

Bu köpekler kuvvetlidir ağırlıklarının 2 3 katı ağrılıkları ağızlarıyla sürükler. Gen itibariyle kapalı yerde yaşamaya uygun değillerdir. geniş alanlarda yaşaması uygunudur. çocuklarını ve kendilerini korumak isteyen aileler kangal köpeklerini bahçelerinde besler bu köpekler sahibine karşı dost canlısı ve de tam bir koruyucudur.
Kangal köpeklerinin kürkü yoğun tüylerle kaplıdır. kangal köpeği sahiplerini haftada bir kere köpeğin sert kıllı fırçasıyla taramalıdır uygulamanın amacı köpeğin kürkünün sağlıklı ve parlak olmasını sağlamaktır.bakımı kolaydır. özgürce yaşayabilecekleri geniş bir yaşam alanına ihtiyaç duymaktadırlar.Kangal çoban köpeği, Anadolu insanını sürüsünü kötü niyetli kimselerden ve vahşi hayvanlardan korumuş bir köpek ırkıdır. Babiller zamanından beri varlığı bilinmektedir. savaş köpeği olarak kullanıldığı gibi, at ve aslan avında da yararlanılmıştır.arkeolojik kayıtlarda, Osmanlı arşivlerinde ve Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde Kangal çoban köpeğinin varlığı kanıtlanmıştır.


Osmanlı İmparatorluğu döneminde Kangal köpeği yetiştirilmiş çoban köpeği olarak kullanılmıştır. İmparatorluğun parçalanmasından sonra çoban köpeği yetiştiriciliği kaybolmuştur.Kökeni Sivas Kangal ilçesidir Yozgat, Kayseri, Çorum, Tokat, Erzurum ve Erzincan'da da saf kanlarına rastlamak mümkündür. saf Kangal çoban köpeğini Sivas Kangal ilçesinde bulmak mümkündür.Kangal Köpeği Aslanı andırır. En önemli özelliği kıvrımlı yukarı kalkık halka biçimindeki görüntüsüdür. Kangal'larda kuyruğun yukarı doğru kıvrımlı olması üstün özellik sayılır. kuyruğun rengi gövde renginden koyudur. Karabaşlık,ırkın belirli özelliğidir.*

Kangal'larda kafa iri başın alın kısmı geniş ve yüksek, çene kalın ve güçlü, dişler çok iridir. Çene ve burun orta uzunlukta, burun kısmı küt, kulaklar düşük ve büyükçe,Göz etrafı siyahtır.*
Gözler oval, siyah ve kahverengi tonlarındadır. Boyun hafifçe eğik, güçlü ve adaleli, ense başa yakın genişliktedir. Gövde baştan sona kare şeklindedir. Gövde kirli beyaz ile grinin açık veya koyu tonlarındadır. Göğüs yüksek ve geniş olup, üst kısmı öne doğru bombelidir. Göğüs güçlü adalelidir, şişman değildir. Kangal'lar dövüşürken göğsünü çok iyi kullanırlar. göğüs derin, karın hafif içine çekiktir. bacaklar kalın, ve güçlüdür

Türkiyede yetişen hayvanlar*

Kuşculukta en yaygın melezleme dişi kanarya ile erkek sakanın çiftleştirilmesidir. farklı genden oluşan kuş, baba ve anneden aldıkları ile benzersiz bir canlı haline gelir. baba saka kadar olmasa da turuncuya yakın yüz maskesi, sarı kanatları vardır. Annenin tüy özelliklerini üzerinde gösterir.*
saka iri olup dayanıklı bir kuştur. ötüşü muhteşemdir. melez kuşlara saka sesi dinletmek gerekir. Kanarya ötüşlü melez makbul değildir.dişi melez kuşlar ötmezler. Katır gibi oldukları için üreme özellikleri de yoktur.melezin cinsiyetini anlamak kolay değildir. kuşların ötüyorsa erkektir.küçük tohumcul kuşların erkekleri “fi” kısmından anlaşılabilir. Yetişkin erkek kuşun kuyruk altındaki dışkılama bölgesinde nohut büyüklüğünde bir şişlik olur. Bu kısım dişide olmaz.



saka kuşu dünyada çok sevilen bir ötücü kuş türüdür Türkiye ortadoğu Suriye’de de saka kuşları beslenir Balkanlarda da. Orta Asya’da,* Kırgızistan’da bizimkilere göre daha beyaz sakalar yaygındır Türkiye’de bulunmadığı için çok makbul olan beyaz maskeli sakaların ana vatanı Orta Asyadır Arap dünyasına inildikçe saka yerini Arap Bülbülü’ne bırakır Uzak doğuda ise tepelikli kardinal bülbülü oturur sakanın tahtına. Osmanlı Saraylarının vazgeçilmez kuşu olan saray kuşhanelerinde beslenen sakalar dünya üzerinde en büyük ilgiyi bizim ülkemizde görmüşlerdir.


Keklik, Kınalı Dilber

Türkülerimize, destanlarımıza konu olmuştur keklikler. Bir av kuşu olarak bilinse de Anadolu insanı çok sevmiş ve kafes kuşu olarak evlerinin baş köşesinde ağırlamıştır. Kak kak kak Kabarak kabarak? şeklindeki ötüşü nice insanın en sevdiği namelerden biridir.birkaç türü bulunur kekliğin. Ama en güzel görünüşlüsü Anadolu Kekliğidir.*

Kırmızı gagası, beyaz yanağı, gagasının üzerinden başlayan gözünün üzerinden ensesine uzanan sürmeli siyah tüyleri gri başı ile sevimli bir yüzü vardır. Gri vücudu üzerinde siyah kesik çizgili kanatları üzerinde harika durur.
Anadoluda yaygın olarak avlanır kınalı keklik. Yazın av köpekleri ile izi sürülür. kekliği farketmeniz kolay değildir. Son derece akıllı olan bu canlı, rahatlıkla kamufle olabilir.*

Kekliği saklandığı yerden çıkaracak en önemli şey köpektir. Kuşun kokusunu bilir ve saklandığı çalıya atlar. Keklik doğrulduğu anda avcı silahını patlatır.
Eti çok lezzetli olan keklik üreme mevsiminde avlanmaz. Çalıların içine yuva yapıp yumurtalarını bırakır. 10-15 arası yumurta bırakan kekliğin yavruları tavuk civcivlerini andırır.minik ve oldukça hareketlidir




babam köy öğretmenliği yaparken iki tane keklik yavrusu tutmuş. o kadar minikler ki. Yere sofra bezi serdik civciv yemi yaydık. keklik yavrularını içine saldık.üç gün boyunca fik fik diyerek kalburu turladılar. Yem yemediler su içmediler. Tabi sonra da öldüler. Çok üzüldük.Tabiatta keklik, yavrularını yumurtadan çıktıktan sonra peşine takarak gezdirir tehlike ile karşılaştığında uçar gider. çil yavrusu gibi dağılırlar. tehlike geçer. Anne keklik* gelir farklı bir ötüşle yavrularını yanına toplar. İşte Kainattaki muhteşem sanat. Bu aklı fikri olmayan canlıya bu ince davranışı veren kim ? Anne keklik sıkıntı anında tehlikeyi kendisine çekerek uzaklaşmayı, yavrularda saklanıp anneleri gelinceye kadar ortalıkta görünmemeyi nasıl akıl ediyor. Tabi ki bilen ve yöneten yüce Yaratıcının sevki bunları sağlıyor.



Keklikler tavukgillerdendir.tavuklarda olduğu gibi çok kuvvetli ayakları vardır. kırmızı ayakları yeri geldiğinde müthiş bir savaş aracı olabilirler. kekliği elinize aldığınızda doğru yerden tutamazsanız ayakları ile elinizi yaralayabilir. ayaklar beslenmede aktiftir. Tavuk gibi eşelenmeyi severler. Tohumculdurlar. Bitki tohumlarını çok severler.*

Keklikler böcek solucan ve kurt yerler.kekliğe buğday, arpa, küçük mısır taneleri verebilirsiniz. Civciv yemi iyi gelecektir. kumlanmayı seven bir canlıdır.beslendiği ortamın eşelenebileceği kumla kaplı olması hoşuna gidecektir. ev ortamında bu olamayacağı için taşlığında biriktirebileceği kumu ona kap içinde sağlamanız gerekir.

Türkiyemizin doğusunda keklik beslemek çok yaygındır.Siirt kekliği meşhurdur. Atalarımız keklik beslemek için kafes geliştirmişlerdir. Dallardan örülme kafesin ağız tarafına ortası kalem çubukla bölünen iki boşluk vardır. Keklik buradan başını dışarıya uzatır* Kafesin su ve yem bırakılır. Keklik başını menfezden uzatarak yem ve sudan istifade edebilir. Gerçekten akıllıca bir çözüm.

kafes içindeki keklik, aralıklarla dışarıya çıkarılır kafes toprak zemin üzerine konulur.
ev kadınları kapı önünde laflarken kekliklerini yanlarında çıkarırlar. keklik* otu çimeni çok sever. yeşilliğini eksik etmemeniz gerekir.
Keklik yabanıl bir canlı olduğu için kümeste kuluçkaya yatmaz.tabi bir ortam meydana getirmek gerekir. Ama kafeste mevsimi geldiğinde yumurtlayabilir. kafesinde dişili erkekli iseler yumurtalar döllü olacaktır. yumurtaları kuluçka makinesine koyarak yavru keklikler elde edebilirsiniz.*

ülkemizde birçok keklik yetiştiricisi* keklik üretimi gerçekleştirmektedirler. Üretilen keklikler Tarım Köy İşleri tarafından satın alınmakta ve tabiata salınarak sayılarının arttırılması sağlanmaktadır.


Yavru keklikler son derece hareketli canlılardır. Anne babaları gibi yürür ve sekerler.ampul altında ısıtılır ve civciv yemi ile beslenir.korunaklı cam kafeslerde bakılır. Büyüdükce büyük tel kafeslere alınır.Tüfekle vurulması yanında kekliğin ağ ile yakalanması doğu yörelerimizde yaygındır. minik kazık ve kazığın yanından çıkan kemetlerden oluşan ağ dağlık bir mevkide serilir. çığırtkan keklik kafes içine yerleştirilir. Kafesin etrafı taşlarla örülür kafesin üst kısmı açıkta bırakılır avcılar saklanırlar. Çığırtkan kekliğin ötüşü* ile keklikler sürü halinde çıkagelirler. Keklikler ağa takılır Böylece keklikler yakalanmış olur.*

Kekliği ağ ile yakalama kekliği yemek için değil kafeslerde beslemek için tercih edilir. ağla yakalanan keklikler kesilmez kafese alıştırılır.
makbulu kekliği yetişkin halde değil yavru iken yakalamaktır. böyle yapıldığında keklik insana alışık olacak ve kafeste çırpınmayacaktır.

Van da okuduğum yıllarda Siirtli bir velimiz hediye keklik getirmişti. Siirtin kekliği meşhurdur.* çok güzel bir kafes yaptık.kütüphanede kekliğe bakıyorduk. dışarıya da saldığımda kaçmıyor ayaklarımızın altında dolaşıyordu. Birgün Kafes boştu. bizim keklikt Söğüt dallarından aşağıya inmiş. O kadar evcildi ki kaçmamıştı eşiniyordu. kışkışlayarak kulübesine soktuk yakalayıp kafesine koyduk. İşte yavruyken yakalanan keklikler bu kadar evcildir.


Kekliğin bir başka yakalanış şekli İç Anadolu bölgesinde yaygın olan karda* yakalamadır. Kışın karın ilk yağdığı gece avcılar yola revan olurlar. kışalaya kışalaya giderler. çalıları taşlarlar. saklanmış keklik olabilir bir tanesinden bir keklik parlar. Tırlayarak kalkar ve uçarak uzaklaşır. Bu avda maharet kekliğin nereye gittiğini görebilmekten geçer.

hava soğuktur. Keklik* uçamaz.yere düşer her yer kar olunca kara saplanır Avcılar kekliğin uçtuğu tarafa yürürler. karların içinde düştüğü yeri görür ve elleri ile kazarak karların arasından kekliği çıkarırlar.böylece keklik yakalanır

Keklik tabiatımızın süsü nadide canlılardandır av hayvanı olarak vurularak azalmasına gönlüm razı değil. keklik bir tutku.çiftliklerde rahatlıkla üretilebilen bu canlıya düşkün olanlar evlerinde besleyebilirler.hem sesini dinler hem de insana son derece alışık olan bu evcil canlılarla daha yakın olabilirler.


Florya, Bir İstanbul Kuşu

Flurya, Flur vb. isimleri bulunan hafif tombul, iri kuş, Osmanlı Tarihinde kafes kuşlarındandır. İstanbula has bir kuştur eski payitahtta. bugün Florya semti ismini bu güzel kuştan almıştır. Kalın gagası olan Floryalar, yeşilden sarıya çalan renge sahiptirler. Erkekleri gösterişli ve canlı renklere sahiptir. Dişisi kırçıllı ve mattır.

Renklerinin yeşilliğinden dolayı seçilmezler. İlkbahar ve yaz boyunca onu, servi tepelerinde çekirdek çatlatırken yada ?Fruuuuuuuuuuuuuuu? diye öterken görebilirsiniz. Floryanın Yemlenmesi, çiftleşmesi bakımı saka kuşu ile benzerdir.kanarya ile florya çiftleşirler. Floryacılar sakacılardan daha fanatiktirler.kuşa tutku ile bağlıdırlar.*

Floryanın saka ve kanarya gibi şakımalı ötüşü yoktur. Cızırtıya benzer ötüşü kullanırlar. Floryacılarda sakacılar gibi kuşlarının kafeslerini bir bez ile sarar ve kuşun ortamdan etkilenmemesini bu şekilde sağlarlar.


Arap Bülbülü O’nu Hudeybiyede Gördüm:

Adını çoğumuz duymuştur. Ama nasıl bir şeye benzediğini bilmeyiz. Arap coğrafyasına ait bir kuştur. Onunla ilk kez Mekke civarında karşılaştım. Hudeybiyede Huneyn vadisinde çalımsı ağaçcıkların arasında oynaşan siyah damlacıklar Ve yine harikulade bir şakıma.*

simsiyah kuşlardı bunlar. Gagaları küçük sivri, sığırcık boyunda kuşlar. Peygamber Efendimiz (SAS) gerçekleştirdiği çöl yolculuklarında, istirahatlarında, hayatının herhangi bir bölümünde bu kuşların ötüşlerine kulak vermiş olabilir. Onların şahsında, Allahın sanatını tefekkür etmiş olabilir.

Arap Bülbülleri Arap coğrafyasında görülür. Sıcak iklimleri sever sevimli canlılar ülkemizde güney kesimlerde yaşayabilmektedir Antakya Adana Mersin civarında görülmektedirler. Türkiye’mizin güneyi Suriye, Irak, Ürdün, Arabistan Yemen Arap Bülbüllerinin ana vatanıdır

Yemende birçok Arap Bülbülü gördüm başkent Sana’da Sula Şehrine giderken önümüzdeki araba Arap Bülbülü’ne çarpmıştı.Yerdeki minik kuşa yaklaştım ölmüş kuşu elime aldım. Az ileride karakol vardı. Birkaç asker Ne yaptığımızı sordu Elimizdeki kuşu gösterince şaşırıp tebessüm ettiklerini hatırlıyorum.


Arap Bülbülü O’nu Hudeybiyede Gördüm:


Antakyada dükkan önlerinde Arap Bülbülü beslendiğini görebilirsiniz. Kalın tok sesi ile sabahları akşam öten bu kuş Adana Hatay arasında sevilerek beslenen bir kafes kuşudur.
Arap Bülbülü etçildir kenevir, aspur ayçiçeği onlara günlerce yeter bülbüller kafeste beslenemez. sadece solucan, böcek vb. ile beslenebilirler. Arap Bülbülünün bakımı kolaydır. Etcil beslenme yanında meyveler, sebzeler ve hububat ile bakılabilir.*

Arap Bülbülüme Bukalemunlarım için ürettiğim un kurdundan veriyorum. Deliriyor etcil yemler için gagasının yapısı bile bunu anlatıyor İnce ve sivri. Ağaç çatlaklarından kurt böcek toplamaya müsait yaratılmış. Meyvenin her türlüsünü verebilirsiniz. meyve sebze ürünleri kafeste koku yapabilirler. Bu nedenle katı ürün vermelisiniz.*
Evde misafirler için yapılan kek artmıştı. bülbülümüz Beşire özel kek yapıp torbalara doldurduk ve onu besleme konusunda çok rahatladık.onun adı Beşir, çünkü kendisi Arap Yarımadasından ve görünümü siyah. Osmanlı’da arap yarımadasından getirilen siyah tenli nice paşa olup en çok Beşir isimli Ağalar bulunmaktadır.
Arap Bülbülleri son derece hareketli, sevimli ve sempatik canlılardır.kuşlardan evcilleştirilmeye en müsaitidir insana yakındırlar.ilgilenenler insansı bir ruhu olduğu izlenimine kapılır.alıştığı kişiye candan tavırlar sergiler.




Adana ve Antakya bölgesinde bu kuşlar yuvalarından alınmakta genç yaşta beslenerek insana yakınlaştırılmaktadır.evcil arap bülbülü ev yada iş yeri ortamında, neşe kaynağı olabilir. Kafadan kafaya uçar omuzlarına konar. elinize gelir sizinle oynar solucan tarzı şeyleri sevdiğinden elinizde tesbih varsa bir çocuk gibi tesbihle oynamaya başlayacaktır
Kargagillere benzediği için renkli ve ipsi şeylere ilgisi büyüktür. yuvasına taşıyabilir. dezavantajı ise dağınık ve pis olmalarıdır. Tohumcul olmadığı için yedikleri kokuşmaya müsaittir ve yerken sağa sola bulaştırabilir.dışkısı sıvımsı olduğu için koku yapabilir.Arap Bülbülleri devamlı ötmezler. Sabahları ve özellikle de ikindi sonrası ötüşleri ile meşhurdurlar. bülbül ötüşüne benzer tok, kısa ama muhteşem nameleri vardır. Flüt tarzı devamlılık arzeden melodilerde çıkarırlar.güney illerimizde yavruyken devşirme yapılır. Yetişkin kuş doğadan tutulduğunda uğraş gerektirebilir.

Safkan Türk Atı Ahal Teke

Günde 200 kilometre koşabilen, hızlı, üç gün susuz kalacak kadar güçlü, manevra yeteneği yüksek bir at Ahal Teke. Binicisiyle duygusal olarak bütünleşiyor, tek sahip istiyor. Orta Asya Türklerinin ismini Türkmenistan’daki bir bölge ve aşiretten alan atı Ahal Teke.Akhal-Teke (Ahal Teke) Türk atıdır. 3000 yıl evvel insanlar tarafından ilk evcilleştirilmiş at türüdür Orta Asyada Türk halkları arasında yaygındır. Türkmenler Akhal-Teke atına sahib çıkarak Türkmen atı olduğunu söylerler. Akhal-Teke Manas ve Dede korkut gibi Türk destanlarında geçer.Yaşayan en eski at ırkı olan Akhal – Teke sıra dışı fiziksel gücünü duyarlı kişiliğini Orta Asyanın kendine özgü doğa koşullarından almıştır. kanı birçok modern at ırkının gelişimini etkilemiştir. yüzyıllar boyu safkanlığını koruyabilmiştir.Irkın ismi 19. yılların sonunda anlaşılmıştır. AKHAL-*Türkmenistan'da Pers imparatorluğunun parçası olan Kopet dağlarının eteklerinde bulunan bir vahanın adıdır. TEKE -*Türkmen kabilelerinden sonra egemen olan yüzyıllarca Türkmen atı yetiştiren göçebe boyunun adıdır.Türkiye’de bir tane var


Safkan Türk Atı Ahal Teke maalesef Türkiye’de tek O da Türkmenistan Cumhurbaşkanı Berdimuhammedov’un, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e hediye ettiği safkan 'Ahal Teke' 'Arkadaş' adlı attır. Abdullah Gül’ün zaman zaman atı ziyarete gittiği biliniyor.
* Kafası uzun ve geniş bir alnı vardır.
* Manalı bakan iri badem gözleri, dar ve dik kulakları uzun ve yüksek bir boynu vardır.
* Vücudu uzun ve eğimli, dar bir göğsü uzun ve güçlü bacakları vardır.
* Kas yapısı mükemmeldir.
* Birçok rengi vardır, yaygın olarak yağız ve dorudur.* En belirgin özelliği ışıkta parlayan ve değişen metalik altın rengidir.

Saf Ahal Teke ırkının ortaya çıkarılması çalışmalarına, TİKA’nın desteklediği projeyle adım atıldı. TİKA’nın Türkmen Atları Devlet Birliği ile Tarım Bakanlığı’ndan uzmanlar başkent Aşkabat’ta Moleküler Genetik Laboratuarı’nda incelemelerde bulundu.Ahal Teke atlarını diğer atlardan arındırmak için yapılacak tahlil çalışmalarındaki kimyasal malzeme Türkmen Atları Devlet Birliği’ne teslim edildi.TİKA ile Türkmen Atları Devlet Birliği işbirliğinde yürütülen proje kapsamında Ahal Teke atlarının kayıt ve tescil işlemleri, DNA testleri, at hastalıklarının teşhisi,* doping analizleri at yarışmalarına katılımlarının sağlanması konularında gerekli eğitim programları ve organizasyonların yapılması öngörülüyor.



BOZKURT*

BOZKURT kışkırtılmadıkça insana saldırmaz gerekmez. Kuzey Amerika’nın uçsuz bucaksız ovalarında kışın geceleyenler, kurtların, yaktıkları ateşin üç metre yakınına geldiklerini görmüşler. Durup insanları seyretmişler, fakat hiçbiri vahşi harekette bulunmamışlardır.

Eski Dünya’da özellikle Rusya’da kurt hücumu hakkında çok hikaye anlatılmaktadır kurtların adamın altındaki ata göz koyduklarına hükmedilebilir. Avrupa kurtlarının. evcil köpeklere karışması sonucunda, insanoğlu karşısındaki korku ve saygıyı kaybetmişlerdir kurtlar, en tehlikeli ve amansız düşmanlarının insanoğlu olduğunu gayet iyi bilirler.

Bozkurtlar şimdikinden çok kalabalıktı.Kuzey Kutbu bölgeleriyle Orta Meksika Asya Sibirya ve Hindistanda sürüler halinde yaşarlardı.
İnsanoğlu yüzyıllarca boz kurdla manasızca savaşmıştır Medeni insanlar, evcil hayvanlarını taşıyarak dünyaya yayıldıkça, kurt insanlardan uzak,bölgelere çekilmiş ve nüfusu azalmıştır.

zeki, ve güçlü bir hayvandır insanlar kurttan korkarlar hak kurt insan,ve hayvanlar için yabana atılır bir hasım değildir zekası filinkinden, atınkinden ve gorilinkinden geri kalmaz. iri ve kuvvetli bir hayvandır.Kanada kurtları 85 -90 kilo olabilirler.İri kurt 120 santim olup 50 santimlik bir kuyruğu vardır. Omuz hizasında boyu 90 santimdir.

Kurdun kalın ve sık postunun rengi siyah ile beyaz arasındaki tonlarda olur.kurtların postları sarı veya kahverengi benekli de olabilir. Kurdun kısa kulakları vardır, Kulaklar küçük olursa, donmaları ihtimali azalır. Kurdun uzun ve tüylü kuyruğunun faydası ise Kurt. uykuya yattığında kuyruğunu, çıplak burnunun ve ayaklarının etrafına sarar kuyruk onları donmaktan korur.


Kurtlar ve yavruları örnek bir aile tablosu meydana getiriler. İlkbaharda çiftleşirler. Erkek, eşinden ayrılmadığı takdirde,hayatının sonuna kadar tek eşle kalır. Kurt çifti kayalık bir mağarada ıssız yerlerde barınırlar*

Yavrular çiftleşmeden iki ay sonra dünyaya gelirler. Yeni doğan yavrunun isli kahverengi veya grimsi mavi renkte sık tüylü bir postu vardır. Doğduğu sırada kördür. Çekik lâcivert gözleri dokuzuncu gün açılır. Yavru kurdun gözleri iki ay sonra yetişkinlerinki gibi sarımsı gri renk alır.

yavrunun başlıca gıdası anne sütüdür. anne iki hafta sonra memeden kesmeye başlar. yavrularını midesindeki sindirilmiş etleri kusmak suretiyle besler. Anne yavrularının yanından ayrılmaz onları kendi yiyeceğiyle eşinin ya da yakın akrabasının getireceği etle besler.Erkek kurdun, avlanıp yiyeceği, kusulup yavrulara midesinde getirmesi adettir. Avlanmadığı zaman,nöbet tutar. tehlike anında ailesine işaret verir ve dikkati üzerine çekerek gerilemeye başlar.düşmanı inden uzaklaştırmayı başarır. Kaza annenin hayatına son verirse baba yavrulara bakar onları, kustuğu yiyecekle besler Yavrular çabuk gelişir Üç haftalık olunca anneleri onları inden çıkarırlar. Yavrular günlük hayata katılarak avlanmasını başlarının çaresine bakmayı öğrenirler.Kurtlarda aile bağları kuvvetlidir. Yavrular büyüyünceye kadar ailede sevgi vardır Aile üyesi tuzağa yakalanacak olursa, akrabaları kurtarmak için ellerinden geleni yaparlar.Genç kurt bir buçuk yaşına kadar büyür. Dişilerin erkeklerden çabuk gelişmeleri enteresandır. Erkekler üç yaşından önce yetişkin sayılmazlarsa iki yaşındaki dişiler üremeye hazırdırlar. on iki yaşındaki kurt ihtiyarlamaya başlar. On dört yaşındakinin dişleri aşınmıştır. kurt en çok yirmi yaşına kadar yaşayabilir.


Amansız Bir Avcı:*Kurdun beslenme şekli hakkında çok söylenmiş ve yazılmıştır. Aç kurdun, karnını çamurla doldurduğunu, kurtların dolunay zamanında şişmanlayıp ay ufaldıkça zayıfladıkları
kıtlık zamanlarında ön ayaklarını emmek suretiyle hayatta kaldıklarını duymuşsunuzdur. söylenenlerin gerçekle ilgisi yoktur.

Kurt sürü halinde avlanır. sürü, hikayelerde anlatıldığı gibi, yüzden fazla canavardan meydana gelmez. Kurt sürüsü ailedir Anne, baba yavrular ve akrabalar birlikte avlanabilir.yüz elli kilometre uzunluğunda avlanma alanları vardır. geyik, dağ koyunu, ren geyiği ve mus geyiği gibi hayvanları öldürürler.*

kurtların nüfusu otuz beş bine yakındır
insanların bulunduğu bölgelerde evcil hayvanlar koyunlara, sığırlara ve atlara pusu kurarlar. Tavşanlar, kemiriciler,hayvan leşleri kurdun yiyecek listesinde yer alırlar. Kurt yerine göre böğürtlen ve karpuz gibi meyvaları yer, haftada tek öğünle yetindikleri olur.kuvvetten düşmemesi için öğünün bol olması gerekir.ağırlığının beşte birini yer artan eti toprağa gömer.

Kurdun gün batarkenki uluması, duyanın asla unutamayacağı derin ve dalga dalga uzayan, tüyler ürpertici bir sestir. Kurdun ulumasında atların ürperdikleri ve titremeye başladıkları görülmüştür.


TÜRK ATI AHAL TEKE

“Vatanımız, halkımız, bağımsızlığımız gibi atçılığımızı da yüksek tutmak zorundayız.
Bizim medenîyetimiz dünyanın en eskisidir insanlara yol göstermiş onları korumuştur. kıymetli sembollerimizden birisi de attır.atalarımız o kadar temiz atlar yetiştirmiştir ki, asırlar boyu yaşamıştır.*
“TARİHİ ÇEVİR, NAL SESİ KISRAK SESİ BUNLAR,
DELMİŞ ROMA’NIN BAĞRINI MIZRAK GİBİ HUNLAR”

ahal-teke atlarımız safkandır. Buna inceliği, eşi emsali olmayan dış görüntüsü şahitlik etmektedir. "*
Türk atıdır.ilk evcilleştirilmiş attır Orta Asyada yaygındır. Türkmenler sahip çıkar Türkmen atı olduğunu söyler. Ahal Teke adı Manas ve Dede Korkutta destanlarında geçen Türkmenistan‘ın Ahal vilayetindeki Teke kabilesinden gelmektedir.

Asil ve dik duruşu, uzun ince boyunu, dik omuzları, uzun sırtı ve bacakları küçük sert bir kalçası vardır. Boynundaki saçları ipek gibi yumuşak ama azdır. Kulakları atlarınkinden uzun ve Orak şeklindedir. Ahal Tekelerin gözlerinin etrafı siyah olduğu için gözleri badem gibi görünür.*

Vücudu hafif metaliktir parlar. Kılları ince ve yumuşaktır. Büyüleyici asil hareketleri elastiktir. Hüner ve eğitim gösterilerinde diğer atların zorlandığı bazı hünerleri kolayca başarır. Soğukkanlı, zeki, duygusal ve inatçıdır, sahibine daima bağlıdır.

Ahal Teke atı eski Türk atının torunudur, buz çağında var olmuş dört at türünden biridir. milat dan önce bile doğu Avrupa dan Çin‘e kadar nam salmış ve kıymetli bir atdır. Savaşlardan dolayı sayıları azalmış Timurlenk (1336-1405) tarafından Arap atı kısrakları ile fazlalaştırılmışlardır.


Ahal Teke atı Avrupalı at soylarını geliştirmekte rol oynamıştır. Beverly Turk adlı birisi tarafından 3 ya da 4 Ahal Teke atı getirilmiş bugünün en soylu atları olarak görülen “Saf-kan İngiliz”-atı’nın türetilmesinin temeli olmuşlardır. “Türkmen atı” Ahal Teke erkeğinden Alman-imparatorluğunda 17 damızlık at türetilmiş alman yarış atları soylandırılmışlardır.Avrupa’da ki at soyları Ahal Teke damızlıkları ile çiftleştirilip asilleştirilirler.*

Her at soyu için resmi bir soy kitabı vardır. Ahal Teke’nin soy kitabı Moskova’da başlatılmıştır. Ahal Teke, Türkmenlerin Türkmen-köpeği ve Türkmen halısının yanında en büyük gururları ve resmi Türkmenistan armasında gösterdikleri milli hayvanlarıdır.Türkmenlerin yetiştirdikleri Ahal Tekeler, Asya bozkırlarında hür olarak sürüler halinde yaşarlar. Başlarında atlı Çobanları vardır.

Kaşgarlı Mahmud’un deyimiyle “at Türkün kanadı”dır. kanatsız kuş uçamaz, atsız Türkmen aş bulamaz. Dede Korkut “yaya adamın umudu olmaz”der. At sosyal hayatta kutsal kabul edilir kahramanın en büyük yardımcısı atıdır. Kahramanın kişiliği, kimliği ile ilgilidir. Düşünen, konuşan, uçan bu varlık, kötülükten birlik ve bütünlüğün sağlanmasında rol oynamıştır. Köroğlu’nun kahramanlığında “Kır at” vardır.

görkemi, güzelliği, sesi ile sanat şaheseri olan at; yol gösterme akıl verme yönüyle de bilge niteliğine sahiptir. Türkmenin varı, devleti olan at, mitolojiktir At bir yanıyla da insanın ruh, duygu ve düşünce dünyasını ifade eder. Saha (Yakut) Türkleri ilk insanın yarı at, yarı insan olduğuna inanmaktadırlar.
Türkiye’de bir partinin sembolü olan at Kazakistan ve Türkmenistan devlet sembollerinin merkezinde yer almaktadır.


Türkmenistanda iki cins at yetiştirilir biri Ahal-Teke, diğeri Yomut atlarıdır. Ahal-Teke atı, “Ahal” olarak bilinen Kopet dağları ile çevrili olan başkent Askabatda yaşayan Teke Türkmenleri tarafından geliştirildiği için bu adı almıştır. Dünyaca ünlü Türkmen atının güzelliği, görkemi bu atlarda gizlidir.*

Büyük İskender Asya Seferinde ahal tekenin suretine ve güzelliğine hayran kalmıştır. 15. ve 16. yüzyılda bu at Rusya’da tanındı Rus zenginleri tarafından satın alındı. Almanya’ya götürüldü. Almanların ünlü Trackhaner atının kökeni Ahal-Teke atıdır Türkmen atları Arabistan’a geldi Arap atı oldu. Kuzey Afrika’ya geldi Berberi atı oldu, İspanya’ya geldi Endülüs atı oldu.

Zarif ve ince yapısıyla Ahal-Teke nin kulakları dik ve ince; gözleri canlı ve parlak; boynu ince ve uzun; bel kasları kuvvetli; sağrısı geniş hafif eğimli; incikleri kısa, kolları uzun; tırnakları küçük ve sağlam göğsü geniş ve serttir. Halk arasında kamış kulaklı, ince belli, kalkan göğüslü olanlar tercih edilir.*

Kuyruğu ve yelesi kısa; kuyruk kılları incedir. Ahal-Teke boynunu, saldırıya hazırlanan bir kobra gibi dik tutar. saltanat sahibi padişahı andırır.
Gözleri keskindir uzağı görür ve tehlikeyi tespit eder. Tırnaklarının sağlam olması uzun mesafeler kat etmesini sağlar.az yem yer, az su içer. susuzluğa dayanıklıdır çöl şartlarına elverişlidir çöle en dayanıklı atların başında Türkmen atları gelir.


Kangal*

hayvanlar insanlar tarafından sevilmekte insanların en sadık dostu olabilmektedir. bu konuda akla ilk gelen ise, sadıklığı ve dostluğuyla tanınmış köpeklerdir.Köpek türleri içerisinde bazıları ön plana çıkar ve ilgi fazla olur köpek türleri, bölge ve ülkelere göre değişir. Kangal köpekleri, Türkiye’de en çok sevilen, köpek türleri arasında ilk sıralarda yer alır

kangal köpeklerinin nasıl ürediğine dair kesin bilgilere ulaşılamazken,saf ırk olduğu kanıtlanmıştır. Avrupa ırklarında olduğu gibi suni yollarla üretilmemiştir.kangal köpekleri çok özeldir Doğal yollarla kendi içlerinde ürerler en güçlü erkeklerin genleri, bir sonraki kuşağa aktarılır. Bu da, kangal köpeklerinin yüzyıllarca Anadolu’nun sert iklim şartlarına nasıl dayandığını açıklamaktadır.



Üveyik, Dağların Nazlı Kuşu

Nice şiire konu olagelmiştir üveyik kuşu.* güvercingillerdendir. Zarif narin ürkek bir görünüşü vardır. Güvercin ve kumrudan küçüktür. Renkli tüyleri dikkat çeker. Boyunundaki kanatlarındaki işlemeler göz kamaştırır.kuyruğunun altı beyaz tüylerle süslüdür. Türkiyemizde dağlık kesimlerde ağaçların üzerinde yaşar. Erkek üveyik üreme mevsiminde turrrrg, turrrrg? diye öter. Avcıların önemli av kuşlarından biridir. Tavşan yada keklik vuramayanlar üveyik peşine düşerler. ürkek ve yanına sokulması zor bir hayvandır. ötüşleri ile yerlerini kolaylıkla belli ederler.*

Çocukken ava meraklı akrabalarım ile ava giderdik. av hayvanı bulamayınca bizimkiler üveyik avına yönelirdi. vurdukları üveyiğin kanadını itina ile sakladığımı defterimin arasında koruduğumu hatırlıyorum.sapanlarla avlanırken küçük bir çocuğun üveyik yavrusu ile geldiğini gördük. yuvasından almış.kuşu çocuktan kurtardık Evimizde besledik Gagasının arasından su ve mercimek taneleri gönderiyorduk. Ama verdiklerimiz ağır geldi sindiremeyerek öldü.

Çok kıymetli bir büyüğümü ziyarete gitmiştim.evin altındaki küçük servi ağacında İki üveyik buraya yuva yapıyorlardı. Arkadaşım Anadoludaki* efsaneden bahsetti. Zamanında yürümekte olan üveyiğin sonradan uçma melekesi kazandığını İnsanlarında ruh dünyalarında kanatlanabileceklerinden bahsetti Gerçekten* üveyiğin farklı bir uçuşu vardır. Havalandığı zaman müthiş diklenir ve sanki bir ok gibi hedefine gider.

Üveyiğin bakımı zor değildir. Kolaylıkla evcilleşebilir. Ortama uyum sağlar. Güvercingillerdendir tahılı severek yer. Güvercin kümeslerinde beslenebilir.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla