Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05-03-2008, 12:49   #14
Kullanıcı Adı
Ak_Zeynep
Standart AVRUPA BİRLİĞİ
AKP MİLLİYETÇİLEŞTİ Mİ?



Kuşkusuz AB’ci hegemonyanın yitiminde AKP’nin müzakereler başladığından bu yana takındığı tutucu, reformlar karşısındaki isteksiz tavrının payı çok yüksek. Reformları tamamlar tamamlamaz iç siyasal desteğini konsolide etmek amacıyla milliyetçiliğe cevaz veren AKP bu tavrıyla AB karşıtı milliyetçi cephenin elini bir hayli güçlendirmiş oldu. AKP’nin böyle bir tavır değişikliğine gitmesinin en önemli sebebiyse başta tahmin ettiği gibi AB reformlarının içeride kendisine olan siyasal desteği arttıracağından ciddi bir şüpheye kapılmış olmasıydı.

AKP’nin iktidara gelirken temsil ettiği en özgün proje cumhuriyetin resmî kurumları ve ideolojisiyle ılımlı İslamı uzlaştıracak bir çerçeve oluşturmak ve cumhuriyet ideolojisinin tanımladığı siyasal normları siyasal İslamın kimi simgelerini de içerecek şekilde genişletmekti. Bu ideolojik bir zaferin yanında kendi destekçilerini oluşturan İslamcı-muhafazakar seçkinlerine (örneğin yüksek tahsilli türbanlı kadınlara ya da Merkez Bankası başkanlığına atama sürecinde görüldüğü gibi buram buram Anadolu muhafazakarlığı kokan kendi seçkinlerine) kamusal görünürlük kazandırmak ve onlara cumhuriyetin kurumları içinde yer açmak anlamına gelecekti. İktidarın en güçlü adayı olduğu anlaşıldığından beri kendisinden duyulan rahatsızlığın açıkça beyan edilmesi AKP’nin kendini müesses nizamın bir partisi olarak kabul ettirebilmesinin ne kadar zor olduğunu gösteriyordu. Bu açıdan AB reformları AKP’nin kendini ispatlaması için bulunmaz bir fırsattı. Türkiye’nin muasır medeniyetler seviyesine ulaşma arzusunun nihai hedefi olarak kabul edilen AB’ye entegrasyon projesinin yürütücülüğünü yapmak AKP’ye ciddi bir prestij getirecek ve onu kurulu düzenin doğal bir parçası haline dönüştürecekti. Üstelik AB reformlarıyla birlikte gelecek olan siyasal demokratikleşme süreci AKP’nin temsil ettiği uzlaşma hedefini gerçekleştireceği bir esnekleştirmeyi de kendiliğinden getirecekti. Ordunun siyasal konumunun zayıflatılması, YÖK gibi vesayetçi kurumların demokratikleştirilmesi ılımlı siyasal İslamın elitlerine ve simgelerine Türkiye siyasetinde yer açacaktı. AKP’nin AB reformlarını bu denli istekli bir biçimde sarılmasının ardında yatan temel sebepler bunlardı.



Ancak AKP’nin beklediği olmadı. AB reformlarının ilk ayağı verilebilecek en az siyasal “tavizle” gerçekleştirildiği ve AB içindeki güçlü direnişe rağmen müzakere tarihi başarıyla alındığı halde ordu, sivil bürokrasi ve müesses nizamın partileri AKP’yi rejimin meşru bir partisi olarak aralarına almakta büyük direnç gösterdi. AKP’nin siyasal yaşamdaki yerinin normalleştirilmesi şöyle dursun, dahiyane komplo teorileri eşliğinde bu partinin dış güçlerin bir uzantısı olduğu fikriyatı gitgide daha fazla dillendirildi. Bu sert tavır karşısında AKP, AB reformlarının yarattığı milliyetçi tepkiden de ürkerek en azından seçimlere kadar reformlar konusunda ayak sürümeyi ve süreci rölantiye almayı tercih etti. Kuşkusuz kendi siyasal tabanının da Milli Görüş çizgisinden gelen milliyetçi refleksleri nedeniyle partisine olan siyasal desteği eriteceğinden korkuyordu. Oysa aynı süreçte, TESEV’in çarpıcı anketinin ortaya koyduğu gibi AKP destekçileri arasında “AB’ye evet” diyenlerin oranı 2002’den 2006’ya gelindiğinde %52’den %72’ye çıkıyordu. Ancak yine de AKP, PKK’nın da tekrar silaha sarılması gibi olumsuz gelişmelerin de etkisiyle AB reformlarını askıya almaya ve “rejim”in istediği refleksleri göstermeye özen gösterdi. Ve böylelikle güç dengesinin milliyetçi cephenin eline geçmesine izin verdi.



  Alıntı ile Cevapla