Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05-22-2008, 03:29   #69
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
I. BÖLÜM: İBRAHİM AS.’IN BABASI ÂZER ...


1. Âzer- Tareh Kimdir ?
“İbrahim, babası Âzer’e demişti ki :...”[1]

İşaret edilmesi gereken bir diğer husus da Hz. İbrâhim’in babasının Kur'an-ı Kerim'de Âzer adıyla anılmasıdır. Oysa Tevrât’ta İbrâhim’in babası, Tareh olarak geçer. Müfessirler bunu birkaç şekilde yorumlarlar:

İbnü Cerir tefsirinde açıklandığı üzere Muhammed b. İshak demiştir ki: "Âzer, Hz. İbrahim'in babasıdır.[2] Ve Kûfe civarında Kûsâ kasabası ahalisinden bir adam olduğu bize zikredilen haberler cümlesindendir."[3]

Süleyman Ateş diyor ki: “Belki de İbrâhim’in babasının asıl adı Âzer, lakabı Tareh idi. Tevrat’ta lakabıyla, Kur’ân’da adıyla anılmıştır. İbrâhim kıssasının, şifahi nakillerle Araplar arasında anlatıldığı muhakkaktır. Çünkü Araplar, onu kendi ataları tanıyorlardı. Tevrat kıssalarının bir bölümü, Araplar arasında anlatılıyordu. Çünkü bölgede Hıristiyan Araplar vardı. Fakat bu anlatımlar Şifâhi nakillerden ibaret idi. Hz. İbrâhim’in babasının adı olan Tareh, Arapçaya Âzer şeklinde geçmiş olmalı ki Kur’ân-ı Kerim, Arapların bildiği bu adı kullanmıştır. Eğer Kur’ân’ın söylediği isim, kendi bildiklerine aykırı olsaydı, Araplar buna itiraz ederler, bu takdirde de kıssa anlatımının asıl amacı olan öğüt ve ibret oluşmazdı.

Demek ki İbrâhim’in babasının adı, Araplar arasında Âzer olarak yayılmıştı. Nasıl ki bazı İslâm isimleri de Avrupa dillerine farklı telaffuzlarla geçmiştir. İbn Sina’nın “Avisenna”, İbn Rüşd’ün “Averroes” olması gibi. Hatta Tevrat’ta Abraham, Saul, Salamon olarak geçen isimler de Kur’ân’da Arapların telaffuzuyla İbrâhim, Talut, Süleyman şeklinde geçer. Nitekim Hızır İlyas'ın “Hızır Ellez”, Dâru’s-sınâ’a tersane olarak geçtiği gibi, Türkçedeki “belki” kelimesi Arapça’ya “belek” şeklinde geçmiştir. İşte Aynı şey, İbraniceden Arapçaya geçmiş olan bu isimde de olabilr. Belki de bazı Tevrat nüshalarında bu ad, doğrudan doğruya Âzer olarak geçmekte idi, o nüshalar zamanla ortadan kaybolmuştur.

Âzer isminin, Arapçadaki Tareh adının anlamı olması da muhtemeldir. Yuhut bu ad, Tareh’in bir lakabının Arapça anlamıdır. Âzer, İbranice’de “hata eden” anlamına gelir. Yüce Allah, onu hata eden sıfatıyla anarak, küfrüyle hatada olduğunu belirtmek istemiştir.

Ya da Âzer, İbrâhim’in amcasının adı idi. Bazen amca, baba yerine kullanılır. Nitekim Ya’kub’un oğulları da Ya’kub’a; “Senin Tanrın ve babaların İsma’il ve İshak’ın Tanrısı olan tek Tanrıya kulluk edeceğiz, Biz O’na teslim olanlarız”[4] demişlerdir.[5]

İbrâhim Baydar diyor ki: “Âzer’in “Amca” olduğunu söyleyen iddia sahiplerinin, bu düşüncelerini Bakara 133’üncü ayetle desteklemeye çalışırsalar dahi gerçekte İsmail, Yakub’un amcası olduğu halde, bu ayette ondan “Babası” olarak söz edildiğini söylemektedir. Ve bu görüşünü şöyle izah etmekte ;

Bu ayet, iddia edilen şeye delaletten bir hayli uzak görülmektedir. Bir defa ayette, “ismail Yakub’un babasıdır” şeklinde bir hüküm yoktur. İsmail, Yakub’un “Babaları” arasında sayılmaktadır. Dikkat edilmelidir ki; bir insanın birden fazla babası olamıyacağı açıktır, o halde bu ayette, İbrâhim de “babalar”dan sayılmıştır. Oysa İbrâhim Yakub’un babası değil, dedesidir.

Dede olan İbrâhim’e ve amca olan İsmail’e, “Babalar” denmesinin çok daha farklı bir nedeni vardır;

Arapça’da baba anlamına gelen “Valid” ve “Eb” sözcükleri, cüzî eş anlamlı olarak kullanılır. Bu kelimelerin Kur’ân’daki disiplinine bakıldığında şöyle bir netice ile karşılaşılır. “Valid” kelimesiyle kasdedilen anlam, çocuğun ilk babasıdır. Yani “Valid”, “Veled”in oluşundan fâil olan kimsedir.[6] Oysa “Eb” kelimesinin kapsamında hem ilk, hem de dede gibi önceki babalar bulunur. Yani, bazan bir vasıta ile baba sayılan ve aynı soydan olan büyük kimselere de “Eb” denir.[7] Nitekim Arapçada “Ebu Bekir” gibi künye ve lakabların “Eb” kelimesiyle yapılması da bundandır. İşaret edilen ayette de İbrâhim ve İsmail, Yakub’un “Valid”i değil, vasıta ile babaları ve o koldan büyükleri olan “âbâ”sı daha doğru bir ifade ile “Atalar”ı arasında anılmaktadır.

Bu nedenle Yüce Kitap, çocuğun sadece ilk müsebbiplerini kasteden kelimeyi tekil olarak “Valid” biçiminde kullandığı halde, hiçbir yerde çoğul olarak “Validun” biçiminde kullanmaz. Çünkü ilk sebep, yani öz baba ve anne ikiden fazla olamaz. Ama, çocuğun babasını ve önceki atalarını kapsamına alan “Eb” kelimesini, “âbâ” biçiminde çoğul olarak da kullanır. Nitekim anlamı tartışılan ayette de böyledir. Eb kelimesi, çoğul olarak “âbâ” biçiminde kullanılmıştır.

Eğer bütün bu tesbitlerimiz doğruysa; Kur’ân’da Hz.İbrâhim’le çok sevdiği oğlu İsmail’e, birlikte işaret edilirken, aralarındaki şefkat ve itaatı çağrıştıcak olan “Valid” kelimesi, Hz.İbrâhim’in kendi babasının bağışlanması için dua ettiğini anlatırken de “Vâlid” kelimesi, fakat Âzer’in kendi putculuğunu Hz.İbrâhim’e karşı savunup da küfrü açığa çıktıktan sonra, aralarındaki rûhi irtibatın kopukluğunu hissettirmek için de “Eb” kelimesi tercih edilmiş olmalıdır. İşte Kur’ân-ı Kerim’de her üç durum da bu tesbitlere uygundur.

"Baba (Vâlid)'e ve çocuğu and olsun ki...”[8]

“Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, anamı babamı (Vâlideyn) ve inananları bağışla.”[9]

“İbrâhim, babası (Eb) Âzer’e, “Putları tanrı olarak mı benimsiyorsun? Doğrusu ben seni ve toplumunu açık bir sapıklık içinde görüyorum” demişti”[10]

Netice itibariyle şunu söyleyebiliriz. Dede İbrâhim amca İsmail ve baba İshak’ı bir araya getiren ortak nokta, ondan büyük olmalarıdır, küçük olan Yakub’u terbiye etmeleri ve yetiştirmeleridir. Bu nedenle onlar İshâk’a “Ata” olmuşlardır. Kur’ân-ı Kerim’in, onların üçünü bir arada sayarken “Eb” kelimesin seçmesi bundandır. Âzer için “Eb” kelimesini seçmesinin sebebi ise, küçüklüğünde İbrâhim’i yetiştirip eğittiği halde, küfründen dolayı artık O’nunla kalbi bir irtibatı kalmayan, sevmediği bir babası olmasından dolayıdır. Doğrusunu Allah bilir.[11]

(Âzer 205 yaşında Harran'da ölmüştür.)



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Kur’an-ı Kerim: En’am, 6/74.

[2] Ali Arslan, Büyük Kur’an Tefsiri, Arslan Yayınları: 11/106-107; Taberi Tefsiri: 7/158.

[3] Taberi Tefsiri: 7/158.

[4] Kur’an-ı Kerim: Bakara, 2/133.

[5] Süleyman Ateş, Kur'an Ansiklopedisi: 9/99.

[6] Kur’an-ı Kerim: Beled , 90/3.

[7] Kur'an-ı Kerim: 22/8; 37/126; 12/4.

[8] Kur’an-ı Kerim: Beled, 90/3.

[9] Kur’an-ı Kerim: İbrahim, 14/41.

[10] Kur’an-ı Kerim: En’am, 6/74.

[11] Ahmet Baydar, İbrâhimi Okuyuş, Beyan Yayınları: s.32.
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla