Hazreti İbrahim (a.s)
I. BÖLÜM : BABASI ÂZER’E TEBLİĞ
1. İbrahim as.’ın Davetteki Üslûbu :
İbrahim as. kavmini ve ehlini davette tek bir yol seçip hep aynı üslûbu iltizam etmedi. Bazen babasıyla ve ev halkıyla fert fert münakaşa (mücadele) etti. Bazen de kavmi kendi bayramlarında toplanmış halde iken ve umumi toplantılarında iken onlarla mücadele etti. Bazen, katı inatçı, gaddar tağutları Nemrut’la mücadele etti. Bazen âdet ve taklitlerden ünsiyet ettikleri her konuya tekrar gözden geçirmelerini onlara görev tayin etmek için, bir çok konumda kendi vicdanlarıyla başbaşa bırakırdı...[1]
45-“Babacığım, gerçekten ben sana Rahman’dan bir azabın dokunmasından korkuyorum. O zaman, şeytanın dostu olursun.”
Meal/ Tefsiri :
“Ey babacığım! Ben, senin anlattıklarıma kulak vermeyerek inkârda ısrar etmek suretiyle kâfir olarak ölmenden, dolayısıyla Allah’ın elem verici azabına uğramandan ve ebediyyen cehennemde şeytanın arkadaşı, yardımcısı olmandan korkuyorum.”[2]
Fahreddin Razi diyor ki: “Bil ki İbrahim (a.s.) bu sözü, çok güzel bir sıra içinde söylemiştir: Çünkü önce putlara ibadet etmekten alıkoyacak şeylere dikkat çekmiş; sonra babasına taklidi bırakıp tefekküre ve istidlale tabi olmasını söylemiş, daha sonra da şeytana itaat etmenin aklen doğru olmadığına işaret etmiş ve sözünü, insanı uygun olmayan şeylere yönelmekten alıkoyacak bir tehdid ile noktalamıştır. Hem sonra Hz. İbrahim (a.s.) bu güzel sözlerini gayet nazik ve yumuşak bir üslupla söylemiştir. Çünkü her sözünün başında, “Babacığım” deyişi, babasını çok sevdiğine, onu ilahi azabtan kurtarma arzusu içinde olduğuna, doğruya ve güzele iletmek istediğine bir delildir. İbrahim’in (a.s.) sözünü “Hakikaten korkuyorum ki” cümlesi ile bitirmesi de, kalbinin babasının yararına olan şeylere ne denli ilgi duyduğuna delalet eder. O bunu şu sebeplerden ötürü yapmıştır:
1) Babalık hakkını ödemek için... Nitekim Allah Teala: “Ebeveyninize de iyilikte bulunun” (İsra: 17/23) buyurmuştur. Babayı, hak dine götürmek ise, en büyük iyiliktir. Binaenaleyh buna bir de, babaya karşı edebi gözetme ve yumuşak davranma eklenirse, bu nurun ala nur (nur üzerine nur) olur.
2) Hakka sevkedenin sözünü katı ve sert bir üslupla değil, mutlaka yumuşak ve nazik olarak söylemesi gerekir. Çünkü bir kimsenin katı ve sert konuşması dinleyenlerin haktan yüz çevirmesine adeta bir sebep olur ve böylece bu gerçektesanki iğva etme (saptırma) için bir çaba olmuş olur.
3) Ebu Hureyre Rasulullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Allah Teala İbrahim’e şöyle vahyetti: Sen benim Halilim (dostum)sun. Binaenaleyh kâfirlere karşı bile ahlakını ve davranışını güzelleştir ki ebrarın (iyilerin) girdiği yere giresin. Çünkü huyunu güzelleştirenler için hükmüm (takdirim, ezelde) şöyle yazılıştır: “Ben onu Arşımın altında gölgelendireceğim. Kutsiyet alanımda yerleştireceğim ve onu kendime yaklaştıracağım.”[3] Allah en iyisini bilendir.”[4]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] M. Surur b. Naif Zeynelabidin, Allah'a Davette Peygamberllerin Metodu I, Guraba Yayınları: s. 176.
[2] Abdulvahid Metin, Meal/Tefsir Aynı Ayet.
[3] Ali el-Muttaki, Kenzu’l-Ummal: 3/5159.
[4] Fahreddin Razi, Mefatihu’l-Ğayb, Akçağ Yayınları: 15/360.
|