|
Hazreti İbrahim (a.s)
I. BÖLÜM: HÂCERU’L-ESVED
1. Hâceru’l-esved :
Haceri’l-Esved nedir? Öncelikle bunu cevaplandırmamız gerekir: Kabe’nin rüknü’l-Yemani’den sonraki köşeye konulmuş siyah bir taşdır. Bu siyah taş hakkında çok sözler söylenmiştir. Bunlardan bir çoğunun da aslı yoktur. Özellikle bu taşın gökten veya cennetten geldiği ve gelirken bu taşın renginin sütten daha beyaz olduğu günahkar insanların kirli ellerini değdirmelerinden dolayı siyahlaştığı rivayetleri vardır. Bunlardan birkaç hadisi burada zikretmemiz yerinde olur düşüncesindeyiz.
İbn Abbas (r.a.)’tan Resülullah (s.a.s.) şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Haceri’l-Esved, Cennet’ten inmiştir. O indiğinde, sütten daha beyaz idi. Ademoğullarının hataları (günahları) onu kararttı.”[1]
Haceri’l-Esved cennetten gelmiştir. Yukarı da zikredilen hadiste veya buna benzer başka hadislerde de bu zikredilmiştir. Tirmizi bu hadisin sahih olduğunu söylemiştir. Bazılarına bu rivayetler biraz garip gelebilir. Hatta bazıları madem bu taş cennetten geldi ve günahkar insanların elinin değmesiyle de kararmışsa salih ve mümin insanların ellemesiyle de tekrar beyazlaşması gerekmez miydi diye sual edebilirler.
Evet Allah dileseydi oda olurdu. Ancak bunun bir imtihan olduğunu düşünüyoruz. Görmek isteyenler, yani dünya gözüyle, kalp gözlerinin açık olanlar rahatlıkla bunun böyle olduğunu görürler.
İmam Taberi, eğer günahlar bu taşa bu kadar tesir bırakıp karartmışsa, bu taktirde günahın kalbe tesiri daha fazladır demiştir.[2]
İbn Abbas (r.a.) “Bu taşın siyahlaşmasının hikmeti, (İnsan oğlunun) dünya gözüyle cennet zinetini aslı üzere göremeyişindendir.” demektedir.[3]
İbn Abbas (r.a.)’tan başka bir hadiste Resülullah (s.a.s.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Vallahi Allah, onu (Haceri’l-Esved-i) kıyamet gününde gören iki gözü ve konuşan bir dili olduğu halde diriltecektir de, kendisini hakkıyla istilam edenler hakkında tanıklık edecektir.”[4]
İbn Amr b. As (r.a.) Resülullah (s.a.s.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Rükün ile makam Cennet yakutlarından iki yakut idi. Allah, onları nurunu almıştır. Eğer onların nurlarını almasaydı maşrikle (doğuyla) mağrib (batıyla) arasını aydınlatırlardı.”[5]
El-Hâcerü’l-esved terkibi Arapça’da “siyah taş” anlamına gelir. Kâbe'nin güney doğu köşesinde yerden bir buçuk metre yüksekliğinde, yumurta biçiminde hafif kırmızı ve san damarcıkları bulunan otuz cm. çapında oldukça parlak siyah bir taştır.
Bir saygınlık ve kutsiyeti olan ve hac sırasında Hz. Peygamber'in izinden giderek sünneti gereğince "öpülmek" suretiyle hürmet edilen bu taş, câhiliye Arapları arasında da kutsal sayılıyordu. Bu yüzden Hz.İbrâhim'den sonra geçen yüzyıllar boyunca gelip, geçen bütün kuşaklar bu taşı özenle korudu.[6]
Hâcerü'l-Esved'in tarihi Hz. İbrâhim (a.s.) ve oğlu İsmail (a.s.) tarafından inşa edilen yeryüzünün ilk mâbedi Kâbe'nin tarihiyle paralellik gösterir. Allah (c.c.) Hz. İbrâhim'e insanların ibâdet edecekleri bir mescid yapmasını emrettiğinde Hz. İbrâhim ve oğlu İsmail Kâbe'nin temellerini attılar.[7]
Tarihî kaynaklar Hâcerü'l-Esved'in de buraya Hz. İbrâhim tarafından konduğunu kaydeder. Taşın nereden ve nasıl getirildiği hususunda değişik inançlar ve anlatımlar vardır, ancak kesin bir bilgi yoktur. Mekke'nin yakınında olan Ebû Kubeys dağından getirildiğine dâir inancın yanında Nesâi, bir hadîs-i şerifte Hz. Peygamber'in "Hâcerü'l-Esved cennettendir" buyurduğunu nakleder.[8]
İbrahim as. yapı işini ilerletip bugün, Hacerülesved’in bulunduğu yere yaklaştırdığı zaman, İsmail as.’a: “Bana, bir Taş getir ki, insanların, Kâbe’yi, oradan tavafa başlamalarına bir alâmet ve nişan olsun!” dedi. İsmail as. bir taş bulup getirdi. Fakat, İbrahim as.onu, beğenmedi.[9] Cebrâil as. Hacerül Esved’i getirdi ki, Yüce Allah, Tûfan’da onu, Ebû Kubeys dağında muhâfaza etmişti.[10]İsmâil as. onu, görünce: “Babacığım! Sana, nereden geldi bu?” diye sordu. İbrahim as.: “Cebrâil, getirdi!” dedi. Hâceru’l-esved taşını, duvardaki yerine, Cebrail as.’ın yerleştiridiği de rivayetler arasındadır.[11]
Bir rivayete göre de; Adem as. Cennetten çıkarken, Hâceru’l-esvedi yanında getirmiş, onu mekke’de yapacağı Beyt’e yerleştirmesi, Allah tarafından, kendisine emredilmiştir.[12]
Cennetten çıktığı zaman, kardan daha ak olduğu halde Adem oğullarının müşrik olanları, onu, günahları ile karartmış oldukları yine bize ulaşan rivayetler arasındadır.[13] Cahileyet ve İslamiyet devrinde birbiri ardınca vuku bulan yangınlar da, onu, daha kara bir hale getirmiştir.[14]
Kâbe Hz. İbrâhim ve oğlu İsmail'den sonra birçok milletlerin kontrolüne geçti ve çeşitli defalar tahrip olup tekrar tekrar inşa ve imar edildi. Her defasında Hâcerü'l-Esved de bu durumlardan etkilendi.[15]
Haceri’l-Esved’ yeryüzünde Allah’ın sağ elini temsil eder, bir hadiste şöyle rivayet edilmiştir: “Kendisini hak ile istilam eden için tanıklık edecektir. O, mahlukatıyla musafaha eden Allah’ın sağı (sağ kolu)dır.”[16]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Nesai, Sünen, Menasik, 145, V/226; Tirmizi, Sünen, Hadis no: 877.
[2] İbn Hacer Askalani, Fethu’l-Bari Şerhi’l-Sahihi Buhari, Beyrut, ts., III/463 .
[3] a.e., a.y.
[4] Tirmizi, Sünen, Hadis no: 961.
[5] Tirmizi, Sünen, Hadis no: 878.
[6] Şamil, İslam Ansiklopedisi, Hacerül Esved Maddesi, c.2; Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi c.14 s.433.
[7] Şamil, İslam Ansiklopedisi, Hâcerul Esved Maddesi, c.2.
[8] Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1, s.65; Beyhaki-Delâilünnübüvve c.1, s.327; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: 202 (Keşfü'l-Hafâ, Aclûnî, 1108).
[9] Ezrakî-Ahbaru c.1, s.65; Beyhaki c.1, s.327; Halebî-insanüluyun c.1, s.256; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: 202.
[10] Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1, s.65; Beyhakî-Delâilünnübüvve c.1, s.327; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: 202.
[11] Ezrâki-Ahbaru Mekke c.1, s.65; Beyhaki-Delâilünnübüvve c.1, s.327; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.202.
[12] Yâkubi-Tarih c.1, s.6; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.202.
[13] Ahmet b.Hanbel-Müsned c.1, s.307; Tirmizi-Sünen c.3, s.294; Dârimi-Sünen c.1, s.372; İbn.Mâce-Sünen c.2. s.982; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.202.
[14] Ezraki-Ahbaru Mekke c.1, s.65-66; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.203.
[15] Şamil, İslam Ansiklopedisi, Hâcerul Esved Maddesi, c.2; Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi c.14 s.433.
[16] Terğib, II/194; Rudani, Hadis no: 3654, II/163.
|