Hazreti İbrahim (a.s)
1. Tek başına bir Ümmet :
120) Gerçekten İbrahim bir ümmetti. Allah’a itaatkârdı. Hanifdi. Müşriklerden de değildi.
Ümmet: İyi hasletleri kendisinde toplayan önder. [1]
İmam kökünden alınmış bir çoğul isimdir ki, çeşitli insan gruplarına önder olan ve kendisine uyulan bir cemaat demektir. Yani bir imamın çevresinde sağlam bir birlik oluşturup, düzenli bir şekilde faaliyet gösteren ve bu şekilde çeşitli insan grupları üzerine hakim olan bir topluluktur. Diğer bir tabirle ümmet, imamet-i kübra sahibi cemaattir. Cemaatlara göre ümmet, fertlere göre imam gibidir. Demek ki ümmet, hakim bir milletin fertlerinden meydana gelmiş olan bir sosyal toplumdur. [2]
Alimlerin Ayet hakkında Görüşleri:
1) Muhammed Ali es-Sabuni diyor ki: “Bu bölüm, öncekileri pekiştirmekte ve Yahudi ve Hristiyanların, Hz. İbrahim’in Yahudi ve Hristiyan olduğuna dair iddialarını reddetmektedir.
“Bir ümmetti” cümlesinde teşbih-i beliğ vardır. O, bütün mahlukata dağılmış olan olgunluk sıfatlarını kendisinde topladığı için tek başına bir ümmet ve büyük bir cemaat gibiydi. Nitekim şair şöyle der:
Allah’ın âlemleri bir tek kişide toplaması garip değildir.”[3]
2) Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır diyor ki: “Şüphesiz ki İbrahim, başlı başına bir ümmetti. İnsanlar hep kâfir iken o, bir hanif, yani batıl dinlerin hepsinden yüz çevirerek hakka yönelmiş temiz bir muvahhid (Allah'ın birliğine inanan) olarak Allah için ayağa kalkmıştı. Hem o, müşriklerden değil idi. Yani müşrik oldukları halde kendilerini İbrahim'in milletinden sayan Kureyş ve diğerleri gibi müşriklerin dinlerine asla katılmamıştı.”[4]
3) Mevdudi diyor ki: "İbrahim başlı başına bir ümmetti." Çünkü o dönemde dünyada İslam sancağını taşıyan tek müslümandı. Dünyanın geri kalanı ise küfür sancağını taşıyordu. Allah'ın bu kulu, normalde bir topluluk tarafından yürütülen bir görevi yürüttüğü için bir tek kişi değil başlı başına bir topluluk, bir ümmetti."[5]
3) Seyyid Kutub diyor ki: “Kur'an-ı Kerim Hz. İbrahim'i -selâm üzerine olsun- doğru yolun, itaatin, şükretmenin ve Allah'a yönelmenin canlı bir örneği olarak takdim etmektedir. O'nun tek başına bir ümmet olduğunu ifade etmektedir. Buradaki ifade O'nun itaati, güzelliği, bereketi ve iyiliğiyle tek başına bir ümmete denk olduğu anlamına gelebilir. İyilik hususunda kendisine uyulan bir önder olduğu anlamına da gelebilir. Rivayet tefsirlerinden hem bu anlamı, hem de diğer anlamı destekleyen rivayetlere yer verilmiştir. Aslında her iki anlam da birbirine yakındır. Çünkü önder olan, insanları doğru yola iletendir. Bu da bir ümmetin lideridir. Böyle bir adamın hem kendi sevabı hem de onun vasıtasıyla doğru yola gelenlerin mükafatı kendisine verilir. O sanki bu iyilikleri ve sevabı elde etmede tek bir fert değil, bir ümmettir:
"Allah'ın buyruğuna titizlikle uyan."
İtaat eden, içten boyun eğen ve kulluk yapan.
"Tek Allah'a inanmış."
Hakka yönelen ve ona doğru içinde eğilim duyan bir liderdi.
"Ortak koşanlardan değildi..."
Onun şirkle bir ilgisi yoktur. Müşriklerle hiçbir ilgisi yoktur!”[6]
4) Ebu Bekir Cabir el-Cezairi diyor ki: “İmam Malik şöyle demiştir: “Bana şöyle bir haber geldi. Abdullah b. Mesud şöyle demiştir: “Allah Muaz’a merhamet etsin. O verilene razı olan bir ümmetti. Ona: “Ey Ebu Abdurrahman, Allah bu ayeti İbrahim için söylemişti.” denince, o: “ümmet kelimesi insanlara iyiyi öğreten, “Kaniten” kelimesi ise itaat eden demektir.” dedi. [7]
5) Ömer Nasuhi Bilmen diyor ki: “Bu mübarek ayetler, Allah’ın birliğini risalet ve peygamberliği inkar eden, bununla beraber Hz. İbrahim’e bağlanma ve hürmet iddiasında bulunan müşrikleri reddediyor. İbrahim’in niteliklerine ve kavuşmuş olduğu ilahi nimetlere işaret buyuruyor. Allah’ın dini hususunda Hz. İbrahim ile Rasul-i Ekrem efendimizin bir olduklarını ve İbrahim’in müşrikler ile bir bağının bulunmadığını bildiriyor ve cumartesi günü hakkındaki ihtilafların kıyamet gününde Allah’ın hükmüyle çözüleceğini ihtar buyurmaktadır.”[8]
6) Mahmut Toptaş diyor ki: “İbrahim bir tek ümmetti, bir tek şahıs ümmetti yani “Bir mü’min dünyaya bedeldir” diyoruz ya işte o budur.”[9]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Muhammed Ali es-Sabuni, Safvetu’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 3/351.
[2] Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Azim Yayınları: 1/419-422.
[3] Muhammed Ali es-Sabuni, Safvetu’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 3/353, 355.
[4] Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Azim yayınları: c.5.
[5] Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, İnsan Yayınları: 3/61.
[6] Seyyid Kutub, Fîzilâli’l-Kur’an, Dünya Yayınları: 6/583.
[7] Ebu Bekir Cabir el-Cezairi, En Kolay Tefsir, Mektup Yayınları: 5/40.
[8] Ömer Nasuhi Bilmen, Kur’an-ı Kerim Meali ve Tefsiri, İpek Yayınları
|