|
DÜNYADAKİ TÜRKLER TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM (AYRINTILI)
Tuva Cumhuriyeti
Günümüzde Rusya Federasyonu içerisinde özerk bir yapısı bulunan Tuva Cumhuriyeti; 49-45°-53.46° kuzey paralelleri ve 88.49°-98.56° doğu meridyenleri içerisinde yer alır. Güneyinde Moğolistan Cumhuriyeti, Doğusunda Buryat Özerk Cumhuriyeti, Kuzeydoğusunda İrkutsk Oblastı, Kuzeyinde Krasnoyarsk Oblastı ve Hakas Özerk Cumhuriyeti, Batısında Altay Özerk Cumhuriyeti ile sınırlırdır. Ülkenin kuzeyini boydan boya çevreleyen Sayan Dağları; adeta Rusya'yla doğal bir sınır teşkil etmektedir. Bu dağları aşma güçlüğünden dolayı, Sibirya'nın hemen bütün yerlerine ulaşan demiryolu ağı Tuva Cumhuriyeti'ne girememiştir. Ülkenin güneyinde ise Altay Dağları'nın Doğu sınırı olan Tannu-ula sıradağları bulunur.
"Ülke topraklarının %82'si dağlık, %18'i ise ovalarla kaplıdır. En yüksek silsile 3976 metreyle Möñgün Tayga (Gümüş Orman)'dır". Dağlık bölgelerin büyük bölümü aynı zamanda ormanlarla kaplıdır.
Nüfusu
170.500 kilometre kara toprağı bulunan (Bu topraklar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği'ne girildiği yıllarda 200.000 kilometre kare idi.) Cumhuriyetin, nüfusu 1989 sayımına göre 310 bin kişidir. Bunun 200 bin kişisi Tuva Türkleri 100 bin kişisi Ruslar ve geri kalan 10 bin kişi ise çeşitli topluluklardan müteşekkil insanlardır. Moğolistan Cumhuriyeti sınırları içerisinde 30 bin, Çin'in Şincan Özerk Bölgesi'nde ise 5 bin kadar Tuva Türkü'nün yaşadığı tahmin edilmektedir.
Tuva Cumhuriyeti'nde bulunan nüfus yoğunluğunda 1990'lı yıllarda büyük hareketlilik yaşanmış ve özellikle köylerde yaşayan Rus nüfusu, ekonomik ve sosyal sebeplerden dolayı, daha kuzeye, Rusya'nın iç bölgelerine göç etmiştir. Dolayısıyla nüfus oranında Tuvalar lehinde bir artış olmuştur. Rusya'nın diğer bölgelerinde yaşayan Tuvalar da hesaba katılırsa, günümüzde Tuva Türkleri'nin nüfusunun 250 binin üzerinde olduğu söylenebilir.
Dini
Tuvalar, diğer Sibirya Türk topluluklarında olduğu gibi iki dinlidir. Ancak diğer topluluklar daha çok Hristiyan-Şamanist olduğu halde, Tuvalar Budist-Şamanisttir. Şamanizm, Tuvalar'ın Türk tarihinden gelen ve hâlen korudukları inançlarıdır.
Komünist sistem zamanında Tuva'da hem Budizm, hem de Şamanizm yok edilmeye çalışılmış ve bu bir ölçüde sağlanmıştır. 1928 yılında Tuva'da yirmisekiz tane Budist tapınak varken, 1980'li yılların başında bunlardan hiç biri yoktur. 1931 yılında; 411 erkek, 314 kadın olmak üzere, ehliyetli 725 Şaman vardır. 1990'lı yılların başında bunlardan ancak yedisi hayatta kalmıştır. Komunistler, Şamanların işlerini yapmalarını yasaklamışlar, malzemelerini yakmışlar, yasağa uymayanlara ağır vergiler koymuşlar veya hapse atmışlardır.
Bütün bunlara rağmen gerek Budizm, gerekse Şamanizm halkın arasında yaşayarak günümüze ulaşmıştır. 20 Eylül 1992 tarihinde 14. Dalaylama Tuva Cumhuriyeti'ni ziyaret etmiş ve bayrağını kutsamıştır. Sovyetler'in çöküşüyle ortaya çıkan hürriyet ortamında Budist tapınakları yeniden inşa edilmeye başlanmıştır. Şamanlar bir dernek çatısı altında toplanmış, açtıkları bir merkezde halkı tedavi etme işlerine yeniden başlamışlardır.
Günümüz Türk dünyasında Budizmi resmi din olarak kabul eden tek Türk topluluğu Tuvalar'dır. Tuva Budizmi, Tibet Lamaizmi'ne dayanan ve Dalaylama'yı -Günümüzde XIV. Dalaylama görev yapmaktadır. Tanrının yeryüzüne gönderdiği olağanüstü güçlere sahip bir kimse olarak kabul eden Budizmdir. Bu inanç sistemi, küçük yaşta tapınaklara (Hüree) alınan çocukların uzun yıllar buralarda yetiştirilerek "lama" olmaları ve daha sonra öğrendiklerini gittikleri yerlerde, tapınaklarda halka anlatmasına dayanır. Lamalar'ın öğrettikleri, kitaplarda yazılı olan ve Buda'nın öğretileri olarak kabul edilen öğütlere dayanır. "Lamaizm Tuva topraklarına XVII. asrın ilk yarısında girmiştir." Lamalar sadece erkeklerden olur, kadınlar lama olamazlar.
Tuva'da resmî din olmayan, fakat halkın daha çok inanıp yaşadığı dinleri ise Şamanizmdir. Şamanizm halk arasında bu adıyla değil de, eskiden "kam" olan kelimenin Tuva Türkçesi'nde "ham" şekline dönüşmüş haliyle yaşamaktadır. Şamanlar, doğuştan getirdikleri yeteneklerini "üstad" Şamanlar yanında geliştirerek yetişirler. Bu yetenek babadan oğula veya kıza geçtiği gibi, yakınları Şaman olmayan bir kişi de bu yeteneklere sahip olabilir. Şamanlar'ın en önemli faaliyetleri hastaları tedavi etmektir. Diğer önemli görevleri arasında; ölümden sonra yapılan 7. 49. günlerin ayinleri, doğumdan sonra yapılan törenler, önemli dini, milli günlerde yapılan kutlamaları yönetmek sayılabilir. Şamanlar hastalarını; bitkilerden yapılan çeşitli ilaçlarla balık yağı, çeşitli hayvanların ödleri; sıvazlama, masaj, tutma yollarıyla tedavi ederler. Fala bakarak insanın geçmişi ve geleceği hakkında bilgi verebildiklerine inanılır. Törenlerde, "düngür" dedikleri tefleri eşliğinde, günün anlamına uygun şiirler okurlar. Bu şiirler; iyilik mutluluk, sağlık dileyen şaman dualarıdır.
Tuva'da Budizm ve Şamanizmin bir arada yaşamasının, bir insanın hem Budist, hem de Şamanist olabilmesinin birkaç ana sebebi vardır.
Bu iki inanç sisteminin de ana değeri "tabiata karşı saygılı olmak" esasına dayanır. İnsanın yeryüzünde hayatını devam ettirebilmesi için ilk şart; tabiatla ve çevresiyle mücadele etmek yerine, onunla uyum içerisinde, barışık olarak yaşamayı kabullenmesidir. Saygı duyulması gereken bu unsurlar insanın en yakın çevresinden, evrenin sonsuzluğuna kadar uzanır. Yaratılmış her şey, şu veya bu şekilde insanın hayatını etkiler. Güneş; ışığıyla aydınlık, ısısıyla canlılara hayat verir. Ay; gecenin karanlığını yok eder. Dokuz kat gökyüzünün her katında iyi insanların ruhları ve büyüklük derecesine göre tanrılar yaşar.
Yeryüzü bütün canlıların yaşadığı yerdir. Toprağa karşı saygılı olunmalıdır ve eşelenmemelidir. Her türlü otlar, çiçekler toprağın üzerindedir. Bu canlılara zarar vermemek, bu canlıları kökünden sökmemek için Tuva insanı ucu yukarı kalkık çizmeler giyer. Dağlar, ormanlar Tuva insanının hayatını devam ettirmesinde önemli bir yere sahip olan tüy yabani hayvanların evidir. Bu yüzden onlara saygılı olunmalıdır. Yediğimiz bütün yiyecekleri tabiattan alırız. Karşılığında şükranlarımızı ifade etmenin yolu, bu yiyeceklerden bir kısmını, özellikle temizliğin ve saflığın sembolü olan ak sütü, tabiata ikram etmektir. Bunun için yeni kaynatılmış sütün üzerinden dokuz gözlü ağaç kaşıkla (tos karak) çevreye bir miktar saçılır.
Şamanizmde insanın ruhunun olduğuna inanılır. Hayatında günah işleyenlerin ruhu karadır ve insan öldükten sonra bu ruh yer altına gider. Ölen iyi insanların ak ruhu göğe yükselir. Gökte derecelerine göre sıralanmış tanrıların yanında yaşar. Ölen insan herhangi bir canlı olarak tekrar dirilebilir. Bu yüzden yeryüzündekiki bitkilerin veya hayvanların bir insan olma ihtimalı vardır. Tuva'da ak sakallıdan dinlediğimiz bir geleneği de burada belirtmeliyiz: Tuva'lar eskiden ölen insanları ak bir beze sararak çevredeki en yüksek kayanın üzerine koyarlarmış. Kaya üzerine konan cesedin yanına bir müddet sonra kuzgunlar konmaya başlarmış.
Kuzgunlar cesedi yerlerse o insanın ak ruhu olduğuna ve ruhunun göğe yükseldiğine inanılırmış. Eğer kuzgunlar cesedi yemezlerse o insanın kara ruhlu olduğuna ve ruhunun yer altına gittiğine inanılırmış. Bildiğimiz kadarıyla; Türk tarihinde ölen insanlar sevdiği eşyaları ve hatta atlarıyla birlikte mezar kazılarak gömülmekteydi. Tuva'ların yukarıda bahsettiğimiz geleneğine benzer ölü defnetme, Kızılderili filmlerinde sıkça karşılaştığımız bir vakadır.
_________________
|