Beyefendi, fermuarınız...
Sayın Sav'ın CHP genel sekreterliği gibi önemli bir makamı haylidir deruhte etmesine rağmen benim bundan, -neredeyse iş işten geçtikten sonra- haberdar olmamın kıymet-i harbiyesi yoktur. Önemli olan CHP genel sekreterinin fani bedeni değil, CHP genel sekreterliğinin, -hatırladıkça bile insana güvenle karışık tatlı bir ürperti hissi veren- ebedî ve ezelî mevcudiyetidir. Evet, hoş ve -nasıl derler- "şık" bir final olmamıştır ve geçmiş hizmetleriyle Önder Bey, daha görkemli bir jübileyi hak etmektedir. Esasen onu bitiren şey, makam odasında merkez valisiyle "devlet dedikodusu" yapması ve bu sohbette konuşulen şeyler değil -hepimiz okuduk, bunlar alelâde kıraathane sohbetleridir-, "Efendim, telefonunuzu açık unutmuşsunuz" yollu nazik uyarılara, "saçmalık" diye her mânâya gelebilecek, amorf bir tepki vermiş olmasıdır. Oysaki, yaşlı-genç ayırt edilmeksizin her insan, "beyefendi, fermuar!.." şeklinde bir ikazla karşılaşsa refleks icabı irkilip, o anda görünmez olmayı temenni ederek ani bir otokontrol ameliyesine girişmek ihtiyacı hisseder. İşin daha eğlenceli kısmı, bilumum "bir kısım medya" editör ve köşekadısı takımının, "beyefendi, fermuarınız!" ikazını, "hadi ordannn; sen makbul biriysen gözün başkalarının fermuarında ne geziyor?" şeklinde paraşizoit bir kontratak refleksi göstermiş olmasıdır.
Ne var ki, pis ve küçük bir gerçek, o güzelim ve muhteşem teoriyi berbat etmiş bulunuyor. Bıyıklarını pomatla eğittiğinden şüphelendiğim bir laikçi yazar, dün bu durumu, "n'aaptın Önder; her şeyi berbat ettin!" özdeyişiyle kabullenmiş gibi görünüyorsa da CHP kalesinden hâlâ, "dayan yiğidim, yettim" naraları duyuluyor. Bakalım Malkoçoğlu Cüneyt Bey bu defa vaktinde yetişebilecek midir?
A. Turan ALKAN