10-23-2008, 14:15
|
#1
|
|
İşte Sesim İşte Sen..
işte sesim işte sen
İşte sesim işte sen
Hangi ‘susku’da büyüsün sen.
…/
istanbul desem, nakkaşın elinde kehribâr tesbih
imamesi yollarda, gezinir hala üsküdar
topkapı da sesler bekler,
gezinir nefesi Selim’in
son saltanat kayığında
o da gider hüzne.
…/
Diyarbekir desem
Hayalinde ölüm gezinmiş sokaklarında, kan tutar seni
Bir kan uykusu bozar, surları didikler serçeler
Üç ayaklı minarenin hüznünü,sayıklar gece bekçileri
Ve hala gelin kızın kınalı eli, sarsar diyarbekiri
Biraz dicle eder sancıları, biraz mezopotamya.
…/
İşte sesim işte sen
Hangi ‘susku’da düştün sen
…/
Ölümler bilmez, hangi ay şahit isyasyonda doğduğunu
Kabristânı yağmalanmış acıların göstergesinde/kaçamak gülüşlerini
Tutsağın kaçış rolleriyle, nasıl da nâif bir şiirle işlendiğini
…/
Sepyalaştırdığın anılarındı oysa, ki aşkların, acıların, canların…
Şimdi mabedinin ziyaretgâhı olarak atıl uykusuzluğuma
Uyandırayım kar yanığı düşlerini, korkuların mahşerini yaşayalım
El ele, savaşa giden çeriler gibi, gömelim uykusuzluğumuzu
Taze bir ayrlığa.
…/
Korkunun şehri sensen, Mecnun’u benim
Işıkları toplanmış bir fenerin, hüznü gibi,
Çalınmış, Yağmalanmış,
Tedirginliğini yaşıyorsa da kalbimiz
Sağanağın rahmeti boyar ikimizi de, deniz ortası
Yaban kalmış, tılsımsız sevinmeleri, uyandır(ma)
Ki hasat zamanı biçilmemiş mutlulukları doğursun.
İşte sesim işte sen
Hangi ‘susku’da dirildin sen.
…/
Cevap verecek güçte değildin anlardım,
Sus-ardım..
…/
Ayrılırdın.
|
|
|